.. .:·-~.- ···-.'· , .. ' GİRİŞ: • NSAN, mükerrem oiarak ya.· ratılmıştırı. Bu mükerrem var. lık, iki önemli unsurdan meydana gelmiş olup, bunlardan biri, onun görünen kısmı olan maddesi ~sedi, ı fizik yapısı-,- di- ğeri de, bu cese· de kazanhareket canlılık- dırarak gamberleri dinlemeelikleri için, mesela, Nuh kavmi helak olıııuş4, Lüts ve Hüds kavimleri şiddetu felaketlerle ezilmiş, İsrail oğulla­ rı da yıllarca, Firavun'un tahak-· kümü altında inim inim inlemişlerdirr. Bunların bu ezi"ALLAH'IN SANA yetıere sürüklen~ ,_ VERDIGI MAL ILE AHiRET olmalarının' miş YURDUNU (CENNETI) tek sebebi, sadece GÖZET, D0NYADAN maddeleriyle ilgi~ NASiBiNi DE ·UNUTMA. lenip, ruhlarıılı iliALLAH .SANA IHSAN mal edişleri, maETTİGİ GiBI, SEN DE . nevi kıymetıere· iHSAN ET, YERY0Z0NDE -Allah'm emir ve FESAT ÇlKARMA. Ç0NK0 yasaklarına- sa.:. ALLAH FESAT rılmamalarından ÇlKARANLARI SEVMEZ.'' olmuştur. ZirA bi~. etmesini sağlayan ve görünnilyen kısmını . teşkil eden "rOhn"dur. Bu her iki unsurun da gelişip kuv-Vetlennieye, ·hakılıp gözetilmeye il~tlyacı vardır. Gereken maddi gıda~ ları alamayan fizik yapmııi, kısa sürede hastalamp yok olacağı ne ka, dar· tabit iSe, lüzumlu olan manevi gıdalarla beslenmeyen ruh da büyük felaketierin girdabına sürüklenerek, dönüşü güÇ, tedavisi imkansız eziyet ve Taner ızdıraplara sürüklenir. Bu- balumdan; Cenab~ı Hak, insanlarm düşebi­ lecekleri -bil ızdıraptan koruyup, · kurtarmak için, zaman zaman · il8.lii mürşiiller -peygamberlerve bu peygamberlerle birlikte ilahi kaide ve kurallar göndermiş­ ti.r2. Bu kaide ve kurallara sarı- lanlar, genellikle saadet içerisinde ·yaşanıış, ızdıraptan kurtulmuş · ve yarınki o Büyük Günde de kurtulaca.klardır. Fakat bu ilahi emirleri dinlemeyenler, görmemezlikten gelenler de büyük felaketIere sürüklenmişler ve :Ahiret Aieminde de sürükleneceklerdira .. Kendilerine gönderilen pey- ISlAM'DA TASAVV Fl HAYAT DI YAN ET. DERGISI ClLT: XVI SAYI: 5 EYlÜt EKIM 1977 linmelidir ki, in;; sanoğ'lunda ·mide.: den ayrı olarak; bir de kalb vardır: Onun gıdasi · da rühi-manevı besinlerdir. İSLAM'DA R'OBt HAYAT: İnsandaki ruh, cesetıe kaimdir. COCO Ceset de, · ruhla varlığını sürdürebilir. Birinin yokluğu diğ'erini de ortadan ·kaldırır. Hangisi daha önemlidir? sorusu.:. · na yıllarca insanoğ'lu tarafından çeşitli cevaplar· verilmeye çalı§ıİ.: mıştır. Fakat ruhun daha önemli olduğ'u kanaati ağırlık kazanmış­ tır. Zira terbiye· edilmemiş ruhla(1) el-İsra: -- 70 (2) el-Fatır: 24 '! el-İsra: 15 (3) T. Cücü: İsl!l.m inancında Temel Kavramlar, s. 171, ı. b. İst. 1977. (4) Nfth: 1-28 (5) el.A'rn!: 84 (6) HM: 58-60 (7) L. öztabai;t: Psikoloji, s. 9. .. rın hükmettiği cesetlerin, ahlaksıZiık. ve· anar§i içerisinde sürükleiımekte olduğu hakikati bu sözümüzün gerçek bir ş§.hididir. Ruh nedir? Ruh hakkında . kesin hükmü Kur'an §öyle açık­ lar: "(Ey RasOJüm!) Bir de sana ruh'dan (rühun ıiakikatinden) so. İ'lıyorla.r. De ki: Ruh Rabbimin bildiği bir iştir. Ve size ilimilen anca~ az bir şey verilmiştir."' Demek oluyor ki insanoğlu, bu konuda her §eyi bilebilecek bir kabiliyette yaratıimamıştır. İnsanın ruh hakkında bildikleri, sadece onun tezahürlerinden ibarettir. Yoksa r1lhun ·mahiyetine mııttaıt olması imkansızdır•. İnsan varlığını devam ettirebilmesi için, c~set · ve rQhuyla mutlaka ilgilenmek . zorundadır. Kur'an-ı Kerim bu konuda insanların sık sık dikkatini çeker. Ceset olarak dünyevi meta' olarak da, uhrevi (manevi) kıymetiere dikkati çeker: "AIIah'm sana verdiği mal lle ahiret yurdunu (Cenneti) . ara, dünyadan nasibini de .. ·unutma. Allah sana ilisan ettiği gibi, sen de ilısan et, yeryüzünde fesat ~ıkarma. Çünkü Allah fesat ~ı­ kı:i.ranlan sevmez."o Buradaki "Aııiret yurdunn ara..."dan maksat, "Allah'm nzasrm kazanmak için ele geçen malın bir kısmrm muhtaçlara. vermektir."lo Böylece kul maddeden sıyrılmak sfiretiyle, rQhunu maddenin asaretinden kurtararak, ge-· çici dünya zevkini terketmek sü.retiyle rQhunu ku"Vvetlendirmi§ olacJl,ktır. . DÜNYA Nİl\IETLERİNDEN FAYDALANMAK: tsıanı, insanlara aşın olmamak şartiyle, dünyanın lezzet; süs ve güZelliklerinden me§io. şartlar dlthilinde faydalanmayı uygun görmüştür. Bu konudaki birkaç ayet şöyledir: İSLAM'DA ~.4-SAV\TUll't HAYAT:. 1 - "Ey iman edenler! AL. size hela.I kıldığı nimetierin temiz ve güZellerini kendinize haram etmeyin, aşında gitmeyin. Çünkü Allah aşın gidenleri sev• mez. All8.h'm size nzık olarak verdiği nimetlerden heıaı ve hoş olarak yiyin. Hem de kendisine iman etmiş olduğunuz Allah'dan korkun."tt lft.h'ın "Ey Ademoğııllarıl Her nanıazınızda süslü elbiseleriDizi giyin. Yiyin, için, fakat israf etmeyin, ~ünkll Allah lsraf edenleri sevmez. De ki: Allah'ın Jmlları i~in ~ıkardı ğı ziyneti ( elbiselerl), temiz ve hoş nzıklan kim haram etmiş? De ki: bu ziynet ve ho11 r~ dünya bayannda iman e~ denler içindir (ka.firler de faydalanır). Fakat kıyAmet glinünde yalnız mü'minlere Aittir. Böylece Ayetleri bilen kimselere a~ıklı­ 2 - yoruz."ı:s s· - "0, O Yaratıcıdır ki, yerde ne varsa, (faydalamp ibret alasınız diy~) . hepsini sizin için yarattı. .."ı" "Bir de gölderde ne var, yerde ne varsa hepsini (Allah) kendi katından sizin hizmetinize bağladı. Şüphesiz ki, bunda; dü. . şüııecek .bir kavim i~in ibretler 4 - var.''ı.s Bütün bu a.yetler gösteriyor iılıkanlar, · insanlar. için ve onlar faydalansmlar diye yaratılıp ortaya konmuş. tur. ki, var olan maddt DIYANET DERGISI CiLT: XVI SAYI: . 5 · (8) el-!srı:ı.: 85 (9) el-Kasas: 77 (10) Alaud-d!n Bagdacll: Lübabü't-Te'vii c. 3, s. 412 Beyrut ts. (ll) el-Matde: .87-88 (12) el-A'ra!: 31-32 (1lh el-Bakara: 29 (14) el-Caslye: 13 EYLÜL. EKiM. 1977 İSLAM'DA TAS.A.VVOB't .. . l1A.YA.'!1 RUHLA İLGİLENl\IEK: Dünyadaki bütün ınaddt kıy­ metler, ceset için .gerekli olup, bu dünyadaki günlerin devaını için önemlidir. Fakat ahiret hayatı için önemli olan ruh· ve onun için gerekli olan da ma.nevt kıy.;. metlerdir. Böylece ahiret mutlu~ !uğu, rUhun yükselmesine yara. yan kıynietlere değer vermekle gerçekle§ecektirıs. Bu açıdan dünyanın ele alındığı zaman dn.'"Ulllu §Udur: ''Bu dünya hayAtı, ancak bir eğlence ve bir oYuııwi.n ibarettir. Alıiret yurdQ ise, ölmez gerçek hayat· işte budur. Eğer bilselerdi (geçici dünya hayiitını ebedt· Abi.. ret hayatma tercih etmezlerdi)."ıe Diğer bir Ayette: "Kim dünya hayAtını ve onnıı gösteri§li zevklerini isterse, biz onlara, arnellerinin kar§lhğı. nı, tamanıen öderiz (aıhhat, zenginlik ve zevkle ya§arlar), bu hususta onlara noksanlık ya.pıl­ maz.''l7 denir. Cenab-ı Hak, insanlarm Ahi. retteki hayatıarına önem göstermelerini ister: "Siz ge9ici dünya malını U• Halbuki A.llah, Ahireti kazanmaDIZi diliyor. A.liah aztz. ·dir, hükmünde hikmet s4hibidir."u tiyorsnııuz. DIYANET .DERGISI ClLT: XVI ŞAYI: 5 EYLÜL EKIM 19n. 284. ''Fakat (ey nankörler) Biz dünya hayAtını (Ahirete) tercih ediyorsunuz. Halbuki Ahiret daha hayırlı ve daha. devaınlıdır."ııı Böylece ortaya çıkıyor ki, insan, sadece bu dünyaya, maddeye / önem vererek ya§amıyacak, bllAkis yarınki ebedi günleri Için daha çok gayret sarfedecelı:tir. İnsan için en büyük sevinç kaynağı, hiç şüphesiz AllAh'ın P• zasma nail olmaktır. AllAh'ın nzasmı elde etme yolunda, madde insana kement olmamalı. Zira Cenab-ı Hak (c.c.) bazen bu maddt refahı bir kimseye o kulunun madde kar§lSmdalı:i tutumunu denemek için verdiği gibi, bazen de bir . kulunun sabır ve tahammülünü ölçmek için nimetlerini o kulundan çekip alır. Her iki halde de, Alla.h'a bag.wık gösterip, kullugunda kuı.­ sur etmeyen kimseler, ömür sermayelerini ba§arlyla kullanan . kimselerdir. Böylece bir kul, her· Mliyle kendi nefsılniyetinden u. zakla§ıp, Allah'ın iradesine teslim olmuş oluyor ve O'nun takdirine rıza. göstermiş o1ur2o. Bu söylediklerimizin en olgun Hz. Peygamber (s.a.s.)'in hayatıİlda görüyoruz. ztra. o Bü:yük RasO.l, dünya ve içindeki geçici ·meta'ı katiyen önemsememlş, mümkün olduğu kadar az . yiyip içerek, az uyumuştur. şeiı:linl Hz. Peygamber, maddt im.kanlan yok mu idi de böyle yapIİı.ıştı? Hayır, O isteseydi dağlar ta§lar altın kesilecekti. Her dünya nimeti önüne hazır ·gelecekti. O (s.a.s.) Alemiere rahmet olarak gönderilmi§tiiı-ı, Böyle bir üstünlük sıfatıyla muttasıf bir Büyük RasQJ. için, maddenin ne öneml olabillrdi ki?! Yeter ki dili Rabbinden istesin. Fakat o Büyük Rasitl, bütün bu teklifleri reddetmiş ve sadece Ahireti istemiş. Alla.h'm rızil.Sını, maddeye tercih etmı§tir. Ve· şu Mdise O'nun dünya hakkındaki tutumunu anlatması bakımından · ne kadar düşündürücüdür! (15) Abdlllaziz Çavlıı: .Anglllkan Killsesine Cevap s. 44 (Tre: M. Aklt) (16) el-Ankebut: ·64 (17) Hftd: 15 (18) el-Enfal: 66 (19) .el-A'lll: 16-17 (20) Prof. Dr. M. Ham! dullah: :t. Girlll s. 77, 2. b !st. 1966. (21) el-Enbiya;:' 107 i1:Bfr gÜn, aci§.letİn tlınsAii Hz. ömer (r.a.) Hz. Peygamber'!,· yerde serili hurma saplanndan yapı.Iıpış ·.'bır hasınn .üzerinde uyurken bulmuŞ, başucuna gelip, kendini tutamıyarak ag-Iamaya baııla.mı§tı. O'nun bu hüzün sesine uyanan Rasülullah (s.a.;s.) E. fendimiz: _ - Nicln ağlıyonun ya. ömer 'l diye sorunca, Hz. ömer: - Niçin ağiarnıyayım ki ya. · RasüJ.Allah! Kisrru:arın saraylarda debdebeyle yaşadıkları bir. za. manda, senin altında bir döııek bile yok. Hiç olmazsa, sana yumuııak bir dö§ek edinseydik, ııek. lindeki samimt dܧÜD.celerine, Hz. Peygamber (s.a.s.). şu karııılıg-ı vermi§l:ir: (YA ömer!) Benim dünya ne ohi.n ilgim _-sıcak çöl yolculuğundan gelerek....: bir ağacm - aıtmda diniandikten sonra, ô:rayı terkederek yoluna devam eden bir binicinin b1Uiııe benzer.".es Buna karilılık Rasül-1 Ekrem (s.a.s.) rülıt hayatma son derece önem verir, ilitirnam gösterir ve bu konuda bütün gücünü sarfe. derdi. Rabbfn,e şükredebilmek ve O'na layık bir kul olabilmek için, sabahlara kadar namaz kılardı. Bu durumu gören Hz. Ai§e (r.a.) bir gün kendisine: ienciirmeye .çaİı§llll§ ve bunu llinmetine de ısrarla tavsiye etmiııtir. O'nun. bütün. davranııılan ümmeti için bir örneklik teııkil eder. Kur'An-ı Kertm'de bu mtm!l.ya iııa­ reten şByle denir: "Ger~kten, Wret gününü umanlar ve AIIAh'ı cok zikredenler i!)ln, size AllAh'm Rasülünde (ta.IQp edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır.".eı Hz. Peygamber'in bu tutum ve davranıııları, -dini yaııayı§l­ AshB.b-ı Kirtım tarafından derhai benimsenip tatbik sAhasına konuluyordu. ·Dünyanın gelıniıı geçmiş bu en bahtiyar insaniari -As• hab-, Hz.· Peygamber'de gördükleri hAl ve hareketıerin neden ve niçinini ara§tırmadan tatbik edi• yorlardı. ZirA biliyorlardı ki, Hz. Peygamber'in her hareketi bir . hikmete mebni ve il8.ht vahye da. yanmaktadı.r2$,., Hz. Peygamber her gün ~lı­ nan beş vakit namazdan ayn olarak; geceleri teheccüd namazı kılardı. Bu gece ibAdetleri hak- · kmda Kur'an ııöyle der: ''YIL Aişe! Rabbime ştıkredi­ cl bir kul olinıyayım mı 'l"s.ı Görülüyor ki bu dinin ilk_ tatblkçisi ve dAvetçisi Hz. :Muham. med (s.a.s.) bütün bir ömür boyu, rülıuyla daha çok · ilgilenmiş, onun gıdası olan züht, takvA, ilim... gibi konularla onu kuvvet- (22) Buhar!: Libas, 31 V Müsllm: Fe· zail, 120. (23) el-Fetih: 2 (24) Kastalant: lrııadü's-Sarl c. 9, s. . 270, 7. b. Beyrut 1329. (25) el-Ahzab: 21 {26) en-Necm: ıı bütün geçmiş ve gelecek günahhaldeza, niçin ken. dine böyle eziyet ediyorsun?" di. ye sorunca, şu mll.nidar cevabı larını aifettiği vermıııtıi:-: 'I'AB~vvoFl HAYAT A.llAh'ı, ''Muhakkak Rabbin biliyor ki sen, gecenin ücte ikisine yakın, yarısı kadar ve Ucte biri (olan bir_ müddet namaz için) kalkı­ yorsun, ashabdan bir topluluk .da seninie beı'aberdir. Gece ve gündlizüıı miktarlarını ancak Allah takdir eder~ O bildi ki bnndaıı öte,. onu başaraınazsmız (bütün geceyi ibll.detle geçiremezsiniz). Onun icin sizden hafifletti (gece, kaim olmayı size farz kılmadı). Artık Knr'an'dan · kolayınıza gelenleri okuyun. Allah bilmiştir ki aranız,.. da hastalar olaca.k, bir kısmı "Yl!. Rasüla.llah! Allah senin isr.!M·:o.A. DIYANET DERGISI ClLT: .XVI SAYI: EYLÜL EKIM 1977 285 5 .i:sU:M:·:tıA TASAVVUF! HAYAT Alliı.ıı•m fazimdan rızık aramak (ticaret maksadı ile) yeryii.. zünde yol tepecekler, diğer bir lnsmı da Allah yolunda ı;arı>l§R­ i~in caklardır. O halde Kur'an'dan kolayını· za · geleni okuyun, nainazı kılın, zekatı verin, Allıtlı i!,lin (diğer hayır yollarına) hAliSane harcayın. Nefisleriniz ı~m (bu dünyada) . peşin olarak hıi.yır i§lerseniz, onun sevabını Allah katında daha hayırlı ve mükafat balnDıından daha büyük bulacaksınıZ. Bir de Allah'dan mağfiret dileyin, çijn:kü O, Gaffirdur (mağfireti çok bold~). Rahimdlr (çok merhametlidir) ."n Bu il.yet~i kerime nazil olmadan önce, Hz. Peygamber (s.a.s.) sabahlara kadar namaz kılar, ibadet ederdi. Fakat bu illllı1 tebliğ­ den sonra teheccüd namazlarını buna göre ayarlamış ve Ashab da bu .usüle göre gece ibadetlerini sürdürmüşletdir. Böylece bu usO.le . göre, İslii.mdaki rülı1 -rühu olgunla§tırmaya yönelik- yaşa­ yış özelliği teessüs etmiş oluyordu. İSLAJ:\1 TASAVVUFUNUN DOQUŞU: !Slılm DIVAN ET DERGISI CilT: XVI SAYI: 5 EYLOJJ EKIM wtt· tasavvufu, !slam Dininin kanunu Kur'an-ı Kerim'in dünyaya indirili§inden iki asır sonra sistemleşerek ortaya çık~ mış, bir fi.kii, inanç ve yaşama tarzıdır. özellikie .Arabistan, !ran ve Horasan çevrelerinde ilk belirtileri görülen tasavvuf cereyll.m, giderek kuvvetli bir ekol durumunu almıştır. Birçok şair, filo~ zof ve bestekar bu yolla yetiŞ. miş ve ölümsüz eserler vermiş­ lerdir. TARİFİ: ·Tasavvufun birÇok tarifleri billıassa şu tarifler tu. yanında, 286' ' tunmuııtur: "Tasavvnf, nefsi .Allıllı'm mu. rıldma (iradesine) terk etmektir." Meııhur mutasa:vvıf Seriyyl Sakati de tasavvufu §Öyle tarif eder: "Tasavvuf, güzel ahlll.ktır."u Diğer tarifler §.öyledir: "Tasavvuf, tamamen edebden ibarettir."29 Cilneyd-i Bağdaili'nin tarJ.fl şudur: "Tasavvuf, bnı:ı. alılka -hiç. bir alılkası olmaksızın- tamamiy. le Allah ile olmandır/'30 tbıi Haldun da şöyle tarif eder: "Tasavvuf, nefisle olan bir çeki§Ille ve mücadeledir."at Başka bir tarif ise §Öyledir:. "Tasavvuf, eşyanın hakikatı. na bakıp, halinn bildiğini terketmektir."<~2 . Bu tariflerden ayn olarak, birçok müellif -şair ve yazartasavvufun tarifini manzum. ola· rak kaleme almışlardır. Bunlardan bir tanesinden birkaç beyiti aşağıya alıyoruz. Tasavvuf: "Terk-i davaciıı:" demişler Dahi; "Ketman~ı mılnadır" demi§ler Tasavvuf: "Terk-i k11 ü kll.le" derler Hemen "Vecd ü sema'u hale" derler Tasavvuf: ''Hıfz-ı evkata"e demişler. Tasavvuf: "Terk-i t:Amat"e demişler Tasavvuf: Babıdır bez! ü atıı.mn (27) el-Müzzemmll: 20 . (28) Dlyanet Dergisi: C, Xlli V I, s. 22 . Ank. 1974. (29) Mablr 1z: Tasavvuf . (tezklreden naklen 1j33ll s. 32, 1. b. İst. . (30) Dr. S. Ateıf: Cüneyd-1 Bagdadinin Mektüplari ıı. 81, f. b. İst. 1970, (81>. İbn. Haldun: Mukaddime, c. 2, s .. 541 .(Tre: K. Z. Ugan) 2, b. İst. 1970. . . (82). Maİıir.lz: a.g.e. s. 29. ·• Tasavvuf: Beytü:iir mihr ti vefanın Tasavvuf: Bir hid§.yettir Hüda'daİı ·Bunu b im söylemedim bil havadanaa. "' Bu tariflerde görüldüğü §ekliyle, tasavvuf'u birçok müellif değişik şekillerde tarif etmişler­ dir. Ortak öze11ikleri: Dünyaya aııırı. önem vermeden, AlliUı'm e.. mirlerine sıln sıkıya bağlı kala. rak, ııehvet ve ııöhretten tedricen uzaklaııarak, .AlliUı'm rızAsını el~ de ·etmek, olduğudurM, TASAVVUF KEL1MES1NlN MENŞEt: Tasavvuf kelimesinin men§:ei çe§itli nazariyeler ileri sürillmü§tür. Bunları §Öylece sı­ ralamak mümkündür: hakkın<;la Bu kelime ashab.ı suffadan gelmektedir. Şöyle ki: 1: - Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında, Medine'deki büyük meseldin :ııamaz kılman yerinden ay. rı olarak caminin çevresinde adına "Suffa" denilen birtakım o.._ dalar vardı. Burası bizzat Hz. Peygamber'in direktiflerine gpre işleyen ve faaliyetlerini yürüten bir eğitim ve öğretim yeriydi. Müslümanlardan önemli bir kes~ burada kalır, ilim ve irfanla me§gul olurdu. Buranın müdavimleri, günlerinin bir kısmın­ da geçimlerini temin için dışarda çalııııyor, geri kalan zamanlarını ise, burada ilim elde· etmek için geçiriyorlardı. Bilindiği gibi, va-sıtalı bilgiye ilim, vasıtasız bilgi- · ye ise irfan denir. Böylece aslıab-ı suffa öze11ikle irfaniyet ile. ilgileniyor ve ıil.hi bir olgunluğa kaVU§Uyorlardı. !şte ·burada kala;ra.k ilim ve irfanla uğra§an kimselere, kaldıklan mekandan isimlanerek "Sofi" adı verilıni§tırsıı, .2 . Başka bir tzaha gÖre, ~ · ±srJ.:~rb.A. TAsAVVOE'! bu meslek erbabı, isinilerini · giy~ HAYAT . dikleri kalın, yün elbiseden (sof~ dan) alınakta<ililar. Zira mutasavvıflar, nefislerini yenerek, AlJa.h'ın rızasına kavu§abilmek için, · nefislerinin hoııuna giden her ııe­ yi. terkederlerdi. Bu elbiseyi giy~ mekle de sürekli olarak uykularİnı kaçırırlar ve bu sü.retle vakitlerinin çoğunu, bilhassa ·gecelerini ibadetle geçirirlerdi. Bundan dolayı, bu meslek etbabına, giydikleri elbiselerden alı­ narak "sofi" adı verilıni§tir34, 3 Ba§ka bir izaha · göre ise, soft · kelimesi Yunancadaki "sof", "sofos" gibi hikmet · aıi.J.a. mma gelen kelimelerdeli türetilmi§tir. Böylece bu . insanlara ''Hikmetle uğra~n'' anlamına · gelınek üzere, "sofi" mutasavvıf denmi§tirB7, Bütün bu izahlardan anla§lldığına göre, sofi veya mutasavvıf kelimeleri, ilahi ve rUli§.nt bilgi ile uğraşma, nefse dönük bir cehd ve gayreti ifade etmekte· diras. ESASI: İslam tasavvufunun esasını, Kur'an ayetleri ile Ras1llullalı {s.a.s.)'in hadisleri oluııturmakta- . dır, Bilhassa İslam'ın talimleri, namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadetlerde, prensip olarak r1lhu temizleyerek ilB.hi mecr;ıya sevk vardır. (33) M. Z. Pakalın: Osmanlı Tarih Deyimlerl ve Terim1erl S1lzlügü, c. 3; s. 417 2: b İst. 1972. (34) Abd-ei Bari ~n-Nedvi: Tasavvuf ve Hayat s. 93 .(Tre: M. Ate3) ı. b. İst. 1967. (35) Pro!. M. Hamidullah: a.g.e., s 75. D:r. ·. (36) tim. Haldun: a.g.e., c. 2, s. 641. (37) M. İz: a.g.e., s. 75 V, !.A. c. ~. 8 •. 17. (Ş8) Prof. Dr. F. KöprUl!I: T. E. :Iilk Mutııiıavvıflar, s 231-2, -2. b. Anli:: 1966. •. . DI YAN ET DERGISI ClLT: XVJ SAYI: 5. EYLÜL EKIM. 1977 28'? - İSLAM'DA TASAVVOB'! HAYAT Bir Ayet-i kartınede §8yle denir: ''Ey iman edenler ı A.Jialı'ı (dlllnlzle ve kalbinizle türlü tesbihler yaparak) çok zlkredln. O'nu sabah. akşam_ teabih edin, yüceltin!•:a Görülüyor k1 Cenab.ı Hak (c.c.) mü'min kullarına kendisini çok zikredip hatırlamalarını, bir an bile O'ndan. glifil olmamaları­ m istemektedir. ZirA AIJAhu TeA~ la· onlara birçok nimetler verip; kullarının her ihtiyaçlarını yerine getirmi§tiPo, · !sl1im. tasavvufu,. prensip <?la- . keriineye. da,yan;. AllAh' ı ne kadar zikretse yeridir. ZirA kendisini yoktan yaratarak bu dünyaya getirip birçok nimetlerle de onun ihtiyacmı.temin etmi§tir. Ne kadar bu nimetierin §Ükrünü yerine getirmeye çalışırsa çalı§am, · yine de bunda tam n:i.Aİıa.aıyla muvaffak olamıyacaktır. rak~ .. bu ayet-i maktadır. Kul,. der: Bir insan yaşayabilmesi için mutlaka nefes alması gerekir. Bir an teneffüs etmeyecek olsa, derhal ölür. Ve yine, aldığı nefesi dışa­ nya atmak zonmdadır. zıra. atamayarak, ·-karbondioksit- kana kanşacak olursa yine ölüme malı­ kilm olur. Bu bakımdan insano~­ lu bir nefeste iki defa §ükretmesi gerekir. Halbuki insan, bir nefeste ancak bir kere hamdedebilme lmkftnma s!l.hlptirn. Şeyh DIYANET DERGISI ClLT: XVI SAYI: 5 EYLÜL EKIM 1977 288 Sa•di Şiril.zt ı:ıöyle Demek oluyor ki insano~lu yaratan Rabbirie karşı, §ÜkUr ve hamdde ne kadar ba§arılı olursa olsun, yine de gerçek ·mAnAda bunda muvaffak olamıyacaktır. Fakat bu konuda önemli olan, iyi niyet ve samtmiyetıe Yaratan'm karşısında yokluk ve hlçll~ ttirat edip acziril ifade etmesi ve . elinden geldi~ kadar All§.h.'ri:ı. e· mir ve yasaklarını yerine getirmesidir~ Şunu da ifade etmek gereidr ki, AIJAh'm, kullarm zikrine, ibll.detine, §ÜkrÜlle ihtiyacı yoktur. HA§ll. ve kella, Cenab-ı Hak böyle bir §eyden münezzehtir. Görü· lüyor k1 birtakım kullar, ·O'nuiı emir ve yasaklarını dinlemedikleri halde, O yine de onlara. n. zıklarını vermektedir. Onlan nt· metlerinden· mahruıİı: .etmemekte •. . dir. Bu O'nun "Ralımımu sıfatıum bir tecelliaidir. Bu sıfatm ge. re~, Cenab-ı Hak kendisine ibadet etsin_ veya etıriesln, bütün insanl~a nimetlerini. verecektir. Ve fakat Ahirette bu böyle o1may8... cak, orada. sadece dünyada. iken kendisina kulluk. ve ibAdet yapan,. lara cennetini verecektir. :Bu ~ Allah'm ''Ralıim" sıfatının bir. lk~ tızasıC!ı.1"2. Bu dünya bir imtihan yerldlr:: "Amelce hanginiz daha. gll· zeldir. diye, sizi imtihan etmek lçln hem ölümü, hem dirimi icad eden O'dur. O Azizdir, · GafQ.r. dur.''+.t Bu imtihanda kazanmak, All§.h.'ı hatırlayıp, emir ve yasaklanna sıkı sıkıya sarılmaktan geçmektedir. Dünyadaki günlerinde, Alla.h'm rızasını önemsemaden ya§ayanlann, bu imtihanda kaybedeceği söz götürmez bir gerçektir. AMAC!: Sonralan, tekkeler ve zlivl· yeler §eklinde te§kilatlanmı§ olan tasavvuf mesleğinden elde edilmek istenen tek gaye, ı1lliu te· mizleyip antarak, onu maddenın (39) el-Ahzab! 41-42. (40) !sma.ıı b. :Keıı!r: Tefs!ru'l-Kur'An· U Azim c. 3, s. 494, Beyrut 1969. · (41) Bknz. Buna yakın di~er kıssalar; Ş. S; ı;ıırazt: Bostan, s. 256 (Trç: ımısu R!fat) s. b .. !st. 1968. (42) Ebu'I-Bereket en-Nesefl:. Medarlkü't-Tenz!l, c 1, s. 14, Beyrut ts. (48) ei.-:Mülk: :ıı • esiretinden kurtararak, rızasına sevketmektir. Allah'ın · Hz. Peygamber (s.a.s.)'in şahsında, ilk tatbik şeklini gördüğümüz soran Ashabına da tavsiye ettiği nafile ibadetler ve özellikle gece namazları hep bu amaca yönelikti. ve Maddeyle · insanın, Yaratan'ın karşısına, gecenin sa. kin bir zamarnnda çıkarak, kusur ve hatalarını itiraf ederek af dileyip, hiçliğini ve yoklUğuJ?-U ifade etmesinden -rfıhi · bakım­ dan- daha semereli bir an ol. masa gerek. uğra§an Tasavvufun, hakiki gayesinde ve ehil ellerde yürütüldüğü sürece, İslam dünyasında ne ka. dar önemli roller oynadığı birçok mevsuk tarih sayfalarında saklı­ dır. Diğer yönden İslam'ın •'İ' layı kelimetWJ.alı" · (Allah'ın dinini yaymak) için elde kılıç, kafir ülkelerine seferler tertip ederek, vuruşup, çarpi§arak, zaferler ve ülkeler kazanarak, oralarda hemen bir cami ve ribat -tekke-, dergah yaparak, o çevrede İslam'ı yaydıkları, tarihen sabit. bir hakikattir.. İSLA.l\l'DA ŞERİAT • TARIKAT İLİŞKİSİ: İslam mücerred bir mefhuriı­ dan ibaret değildir. O, be§er hayatının maddi ·manevi bilcüı:ri)e safhalarında tecelli eden hidayet yoludur. İslam'ın gayesi, be§erin saadetini bir muhal hayal olmal{tan -kurtarıp, müsbet bir hakikat İSLAM'D.A. riatın temelini tf!§kil eder·ı~. Bu prensipler, yerine . getirilmeden sadece inanmak yeterli değildir. İsliim'a inanan kimselerin bu ·prensipleri de yerine getirmeleri gereklidir. TASAVVJJF! HAYAT İslam inancına göre, bu kaide ve kurallar dikkate alınmadan yapılan ibadetlerin hiçbir önemi · yoktur: Bunlar doğrultusunda geliştirilen, zühd ve takva hasletleri, Allah ve Rasülullah'ın yanında geçerlilik kazanacaktır. Tariltat, ancak bu prensiııler yerine getirilllikten sonra başlar. Böylece İslam'ın temel prensipleri dikkate alırunadan yapılan ta. savvufi faaliyetlerin hiı,ıbir önemi yoktnr. Meşhur Celaleddin şöyle _der: mutasavvıf er-Rümi Mevlana bu konuda "Şeriat . tıp. ilmini öğrenınek, tarikat tıbbın tavsiyesine göre perhiz etmek ve ilaç yemek, . hakikat ise. bunları, :ya:ı;ıtmtarı. . sonra ebedi bir sıhhate ermektir."<~a İmam-ı Rabbiini de şöyle der: "Akıllı olan kişi, her· işini şeriate uygun olaralt yapmak için çok çalı§and:İr."..ı7 · · · · Her konuda olduği,ı gibi, bilhassa tasavvuftaki §U kademeler, son . derece önemlidir: . Şeriat, ta.: rikat, P,akiltat, nıii.rifet, Böylece birinin .esasları yerine getirilınt'l­ den diğerine · atlamak inllitins.ız. . . dır. Atlanırsa; büyük hata olınuş . . -olur. ~ bi YANE-T 'DERGISi -c:iLT: :xvı 'SAYE·:<s kılmaktır·H. İşte beşerin saMeti için. gön- _ deriimiş olan bu ilahi sistemin esas- ve temelini "Şeria~İsliim'ın emir ve nehileri" meyd;ına getirir. İslam'ın beş temel esası, şe- (44) N edvi:· Ast-ı Sı:ıadet, c. 1, s. 43 (Tre: ·E. 8dip) ·ı. b. İst. 1963. (45) ş. M. Ali Nasıf: et-Tae, c. ı, s. 429. . ~ . ; . .. ~ .. '. ;. . . (4G) M. z. Paka!lııı::.. a·g.e.; c. 1 s; '429. (47) İmam Rabbani: 'Mektubat' Tercemesi, 233. s: -EYi..:Ül EKiM \19'17 '1 ,,d 2~9