T.B.M.M. B : 90 30 . 6 . 1992 0:1 Sayın milletvekilleri, çevre problemleri ortaya çıkmadan önce, tedbirini almak mecburiye­ tindeyiz. Hani ne demişler, "Bir deli bir kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkartamaz." Bugün izmit Körfezindeki çevre kirliliğini önlemek için, o sanayi tesislerinin kazandığı ve tesislerin kuruluşu için yatırdığı parayı harcasak bile, belki yine de bu kirliliği temizlememiz mümkün olmayacaktır. O bakımdan, deliye, o taşı kuyuya attırmamak lazımdır... Türkiye olarak bir avantajımız da, sanayileşme çabasında yeni olmamızdan kaynaklan­ maktadır. Başka ülkeler bizim için bir örnektir. Yabancı birçok ülkelerin genel bütçeleri içinde çevreye ayırdığı pay, askerî harcamalardan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Yani, çevre bu kadar kirlenmiştir ve oraya masraf edilmektedir/O bakımdan, Türkiye henüz daha işin başın­ dadır ve işin başındayken tedbir almak ve kirlenmeye mani olmak gerekmektedir. Sayın milletvekilleri, bir konuda, Hükümetin Hükümet partilerinin dikkatini çekiyorum: Maalesef, bizde, bugüne kadar, kurumlararası koordinasyon olmamıştır. Çevre olayı, sadece Çevre Bakanlığının işi değildir; bu olayla, Orman Bakanlığı da ilgilidir, Köyişleri Bakanlığı da ilgilidir, belediyeler de ilgilidir, Millî Eğitim Bakanlığı da ilgilidir. Yani, hemen hemen bütün birimlerin çevreyle ilgisi vardır. Bu nedenle Çevre Bakanlığının, bu bakanlıklarla ve bu birim­ lerle koordineli olarak, işbirliği halinde, birlikte olaya bakması ve çözüm yollarının, ayrı ayrı her kurumda tatbik edilmesi gerekir. Sayın milletvekilleri, fazla zamanınızı almayacağım, bazı tedbirler önereceğim. Başta da ifade ettiğim gibi, tedbirlerin birincisi eğitimdir; millî eğitim, basın-yayın ve TV yoluyla çevre kirlenmesinin önlenmesidir. Bugün, Amerika'da kapalı yerlerde sigara içilmiyor; hiçbir kapalı mekanda sigara içilmiyor ve insanlar dışarıda da içmeye utanıyorlar. Amerika, bizim gibi ülke­ lere sigara ihraç ediyor. Görüyorum ki, bizde bütün mekanlarda, lokantalarımızda, yemek ya­ pılan yerde bile sigara içiliyor. Bu durum başka ülkelerde ayıplanıyor. Yani, başta, eğitim ola­ yına, doğru dürüst, çevre bilincini koymamız, insanları eğitmemiz lazım. Denizlerimizin, özellikle kıyılarımızın korunması: Bugün kıyılarımız parsellenmiştir. Hü­ kümet, bu parsellenme olayına da mani olmalıdır; çünkü, kıyılarımız kamunun malıdır ve bü­ tün vatandaşlarımız o kıyılardan istifade etmelidir. Fabrika bacalarına filtre takılmaîıdır. Gökova Santralından bahsedildi. Basından öğreni­ yoruz ki, Japonlar "Biz, Gökova Santralını zararsız hale getiririz" diyorlarmış. Ne derece doğ­ rudur, bilemiyorum. Bu kadar millî servetin harcandığı Gökova Termik Santralının, eğer o böl­ geye zarar vermeyecek şekilde kullanılması imkânı varsa, bu santralı söküp taşımanın da bir manası yoktur. Bu tür santrallar başka ülkelerde de var. O ülkelerde nasıl zararsız hale getirili­ yorsa, zararsız hale getirme imkânı varsa, burası için de "biz burayı kaldıracağız" gibi bir id­ diaya girmenin gereği yoktur. Daha önceki bir konuşmamda partizanlıktan bahsetmiş, "Türkiye'nin tek meselesi partizanlıktır" demiştim. Birçok yatırımımız, maalesef partizanlıkla yapılmıştır kıymetli ar­ kadaşlar ve partizanlıkla yapılan yatırımların çoğu da isabetsizdir. Ne demişler; "Kırk defa ölç, bir defa biç." Biz'bunu yapmamışız. Hemen karar vermiş, yapmışız; ama, daha sonra bu­ nun yanlış olduğunu görmüşüz. O bakımdan, politik değil, ilmî gerçeklere uygun, Türkiye ger­ çeklerine uygun isabetli kararlar vermek mecburiyetindeyiz. BAŞKAN — Toparlayın efendim. — 294 — •