ruhun gıdası - Bilkent University

advertisement
Melis SABANCI
21401691
RUHUN GIDASI
Müziğin ruhun gıdası olduğunu neredeyse genel geçer bir yargı olarak tanımlayabiliriz. Herkesin
sevdiği müzik birbiriyle aynı olmasa da şunu söyleyebiliriz ki elbet herkese hitap eden bir müzik tarzı
vardır. Müzik zevkinin kültürden kültüre, yaşlıdan gence, ülkeden ülkeye değiştiğini söylesek de en
önemlisi zamanla değiştiğidir. Her şeyde olduğu gibi müzik de çağa ayak uydurmak için geçmişten
günümüze birçok değişim geçirdi ve geçirmeye de devam ediyor. Size burada bahsetmek istediğim
tabii ki bilimsel bir yıllara göre müzik tarzı değişimi incelemesi değil, müziğin hala ruhun gıdası olma
özelliğini taşıyıp taşımadığı. Ben bu konuda maalesef ki taşımadığını düşünüyorum çünkü tarz olarak
biraz eski kafalı biri ya da müzikte ruhun varlığının savunucusu olduğumu söyleyebilirim.
İyi müzik algısı yaşa bağlı olarak değişir. İyi müzik demek ise bana göre tam da bahsettiğim ruhun
gıdası olma özelliği taşıyan müziktir. Genel bir yargı olarak iyi müzik kavramı olmasa da günümüz
müziklerinin çok da ruhu dinlendiren, besleyen bir yol çizdiğini düşünmüyorum. Bunun birincisi
gençlerimizi depresyona sürükleyen, acı çekmesine sebep olan müzik türlerinin türemesi. Arabesk
denilen müzik türü elbette yeni türemedi ancak baktığımızda, gün geçtikçe bu müzik türünün daha da
popülerleştiğini ve hitap ettiği kesimin çok küçük yaşlara kadar düştüğünü görüyoruz. Bu durum
aslında gençlerimizde ruh sağlığı yönünden bile problemlere yol açabiliyor. Depresyona girmeye
sebebiyet verebilen bu tarz müzik, bırakın ruhu beslemeyi, ruh sağlığının bozulmasına hatta insanların
kendilerine zarar verme aşamasına gelmelerine sebep olabiliyor.
Melis SABANCI
21401691
İkinci olarak, yavaş ‘slow’ dediğimiz müziklerin yerini ‘club’ tarzı dediğimiz elektro müziklerin alması
her ne kadar insanlara dans etme isteği ve mutluluk getirse de müziğin asıl amacına uyduğunu
düşünmüyorum. Bana göre müzik insanlara iyi kötü bir duygu verebilmelidir. Bir yerde bir şarkı
duyduğumuzda aklımızda anılar canlanabilmelidir. Bunlar olmadan dinlediğimiz şarkının bir amacı
olamayacağını düşünüyorum. Çağımızın gençlerinin club tarzı müziklerle eğlenebilmesi, kulaklığa
takıp onu dinlediği anlamına da gelmiyor aslında. Çünkü her insan yolculuk ederken kafasını cama
yaslayıp bir şeyler düşünebileceği bir şarkı dinlemek ister. Dalıp gidebileceği, bazen anılarını hatırlayıp
gülümseyebileceği… Hiçbir anlam ifade edemeyen sadece piyasa için yapılmış ruhsuz şarkılar bizi
sadece anlık harekete geçirir. Bir süre sonra ne dinlediğimizin bile farkında olmadan kendimizi dansa
veririz. İşte bu tür şarkıları bir müzik türü olarak bile sayamayız. Bu tarz müzikler ruhun gıdası
olamayacağı gibi bize bir duygu da veremediği için ritmin, şarkıcının sesinin, akorların hiçbir önemi
kalmıyor. Bunun farkında olan firmalar da sadece görselliğin ön plana çıktığı içi bomboş
müzik/müzisyen seçimi yapıyor. Bu kısır döngü eskiden var olan ruhumuza işleyen o değerli müzikleri
hem gölgeliyor hem de o tarzı devam ettirmek isteyen sanatçıların piyasadan yavaş yavaş çekilmesine
neden oluyor.
Sonuç olarak iki zıt tarz olan ‘arabesk’ ve ‘club’ tarzı müziklerinin popülerliği eğer gün geçtikçe
artmaya devam ederse bu, ruhun gıdası diye tanımladığımız müziğin yavaş yavaş yok olmasına ve
ruhsuz müzik türünün piyasaya hâkim olmasına neden olacak. İşte bu durum maalesef ki birçok
gerçek müzisyenin hak ettiği değeri görememesine ve onların piyasadan çekilmesine neden olacak.
Ben ise bu yazıyı biraz farkındalık yaratmak için ve ruhun gıdası olan müziği korumak için yazmış
olsam da piyasanın yakın zamanda değişebileceğine ve gerçek müzik kavramının sorgulanacağına
maalesef ki inanmıyorum. Çünkü bu durumdan memnun olmayan hatırı sayılır insan olsa da bir şey
yapabilecek insan yok denecek kadar az.
Download