Yaşa ,1 Rahime Sinem YAŞA 21301682 TURKISH 101-16 Başak Berna Cordan 09.12.14 TANRIYA KARŞI HİSLER Tanrıya Karşı Söylev, Marquis de Sade adında Fransız bir aristokrat ve yazarın içerisinde kesin ifadeler kullandığı bir kitaptır. Kitabın içeriği tamamen tanrının varlığı diye bir şey olmadığını, tanrıya inanan, dini inancı kuvvetli olan insanları yerme, aşağılama ile ilgilidir. Bunları sert ve kesin ifadelerle belirtir Sade. ‘Sadizm’ adında bir felsefe oluşturmuş; insanların çektiği acılardan zevk almak konulu. Buna ne kadar felsefe denilir bilemeyiz ama yargılamadan önce onun yaşadığı dönemleri göz önünde bulundurup onu daha iyi anlayabilmemiz gerekir. Ancak felsefeyle uğraşan, onunla içli dışlı olan bir insanın kitabında bu kadar kesin yargılara varması onun kendi ile çeliştiğini gösteriyor biraz. Sade, felsefenin her şeyi söylemesi gerektiğine inanan bir yazardır. Ancak felsefenin ana prensibi cevabı aranan ama net cevaplar içermeyen sorular sormaktır. Sade’ ın yaptığı gibi tanrıyı ‘hayal mahsulü ve işe yaramaz varlık, gudubet, tiksindirici varlık’ olarak tanımlamak hem felsefeye yanlış düşen bir söylemdir hem de dini inancı olan insanlara çok büyük bir hakarettir. Aynı şekilde tanrının mantık ile algılanamayacağından onun uğruna savaşlar dökmenin kocaman bir aptallıktan bahsetmesi, tanrıya inanmanın ve ona itaat etmenin bağnazlıkla ilişkilendirilmesi aslında onun ne kadar basit düşündüğünü gösterir bize. Eğer gerçekten felsefenin tanımına uymuş olsaydı, tanrıyı inkâr etmek yerine sorgulama yöntemine başvururdu. Sade, tanrının varlığının mantık dışı olduğunu, kanıtlanamayacağını varsayıyor ise evrenin bilim ile teorilere dayanarak açıkladığı büyük patlama olayı da kesin sonuç vermez. Verse bile yeryüzünde insanların ya da diğer canlıların var oluşlarını açıklayamaz. Günümüzde Sade’ ın bu yaklaşımı ahlaksızlık olarak olarak tanımlansa da onu bu tavırlarından dolayı yargılamak yanlış olur. Çünkü insanların düşünce yapılarının oluştuğu yer ailedir, çevre etkisi, arkadaşlıklar diye şekillenmeye başlar ve en sonunda kendilerine has fikir sahibi olurlar. Marquis de Sade onu yargılayan insanlar gibi herhangi bir dine mensup bir aileden geliyor olmayabilir. Her insan farklıdır. Ama en azından insanlara saygı duymayı biliyordur değil mi? O bir yazar, insanları bilgilendiriyor ya da hayır o kendine benimsediği Sadizm felsefesi ile insanlığa saygısı olmayan bir yazardır. O bizim gibi inancı olan insanlara saygı duymadan acımasızca bir şeyler söylüyor; peki bizim de ona saygısızlık yaparak kitaplarını yakmamız mı gerekir? Sade kitabında ölüm döşeğindeki bir adam ile papaz arasındaki konuşmayı anlatır. Ölüm döşeğindeki adam o kadar kesin konuşmamakla birlikte tanrıya inancı olmadığını söyler.Benim en çok beğendiğim kısım ise papazın ölüm döşeğindeki adama ‘İnandığım şeyi senin de inanmanı istiyorsam bu seni kendim kadar sevdiğimi gösterir’ demesiydi. Bu da demek oluyor ki içinde tanrı sevgisi olan insanların diğer insanlara da sevgisi, saygısı vardır. Yaşa ,2 Kutsal kitaplara gelince… Dinlerin gereği olan bu yüce kitaplar, Sade ‘ın söylediği gibi sadece cezaları içermemektedir. Bu kitaplar insanların hayatlarını kolaylaştıran, sağlığı koruyabilmek için bahsedilen yazılar da içerir. Evet belki bu kutsal kitaplar hakkında yazılanlar ne kadar gerçek ne kadar uydurma bilemeyebiliriz ya da mantığımızın almadığı ‘mucize’ diye adlandırılan olaylar kimilerine göre saçma gelebilir. Ancak dünyada çoğu göremediğimiz ama inanıp hissettiğimiz şeyler gibi tanrının varlığını da hissedebiliriz. İnanıp hissettiğimiz şeyler neler mi? Aşk, sevgi, üzüntü, hayal kırıklığı, aldatılma, güvenme gibi bir annenin çocuğunu sevip kollaması gibi, o sokaklarda gördüğümüz eli kolu bacağı olmayan insanlara hissettiğimiz acıma duygusu gibi.. İçimizde tanrıya olan inanç var, çünkü düşünüyoruz, hepimiz insanız. Bir şeylerin var olduğunu kanıtlamak için ille de beş duyu organımızla hissetmemiz gerekmiyor.. Sade, Marquis de. Tanrıya Karşı Söylev. Versus. Ağustos 2009