ĠLĠ TARĠH : MANĠSA : 02/01/2015 ve günahlarınızı bağıĢlasın. Çünkü Allah çok bağıĢlayandır, çok merhamet edendir.”3 Sevgili KardeĢlerim! MEVLĠD KANDĠLĠ Muhterem Müslümanlar Bu akşam mübarek gecelerden biri olan Mevlid Kandilini idrak edeceğiz. Peygamber Efendimizden önce cahiliye döneminde insanlar, putlara tapıyor, zayıfları eziyor, kan döküyor, kadını bir mal gibi alıp satıyor, kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Şair Mehmet Akif ERSOY, cahiliyenin karanlık dönemini şu dizeleriyle bakın nasıl anlatıyor: “Sırtlanları geçmiĢti beĢer yırtıcılıkta DiĢsiz mi bir insan, onu kardeĢleri yerdi.” Peygamber efendimiz (s.a.s.) „in dünyayı teşrifiyle, cahiliye karanlığına gömülmüş insanlık aydınlığa kavuşmuştur. Zira Yüce Allah, O‟nu (s.a.v.) âlemlere rahmet olarak göndermiştir. Nitekim Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle buyrulmaktadır: ’’(Ey Peygamber!) Biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.’’1 Sevgili Mü’minler! Peygamber Efendimizi sevmek, Allah sevgisinden sonra sevgilerin en yücesidir. Bu hususta Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: ”Hiçbiriniz, ben, kendisine anne babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça îman etmiĢ olmazsınız.”2 Fakat O‟nu (s.a.s.) sevmek, sadece söz ile değil ancak O‟nu örnek almak ve sünnet-i seniyyesini hayatımıza tatbik etmekle mümkün olacaktır. O‟nun (s.a.s.) sünnet-i seniyyesini yaşamak ve O‟na (s.a.s.) tabi olmak aynı zamanda Yüce Allah‟ın sevgisine nail olmaya ve günahlarımızın bağışlanmasına vesiledir. Nitekim Yüce Mevla Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle buyurmaktadır: “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin Yüce Rabbimiz bizlere, pek çok lütuf ve ihsanda bulunmuştur. Bu lütuf ve ihsanların en kıymetlisi, Yüce Mevla‟mızın Peygamber Efendimiz‟i bizlere elçi olarak göndermesi ve O‟na (s.a.s.) ümmet olmayı da bizlere nasip etmesidir. Nitekim Allah-ü Teala Kuran-ı Kerim‟de şöyle buyurmaktadır: “Andolsun ki içlerinden kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah (c.c.), mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuĢtur. Halbuki daha önce onlar bir dalalet içinde idiler.’’4 Yüce Rasül (s.a.s.), bütün insanlık için büyük bir rahmettir. Ümmetine son derece düşkün ve ümmetinin sıkıntıya düşmesini asla istemeyen çok merhametli bir Peygamber‟dir. Bu hususta Yüce Yaradan Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle buyurmaktadır: “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiĢtir ki, sizin sıkıntıya düĢmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düĢkün, mü’minlere karĢı da çok Ģefkatli ve merhametlidir.’’5 Aziz Mü’minler! Mevlid Kandilini kutlarken her bir mü‟min, Peygamber Efendimiz‟e çokça salat-ü selam getirmeli; kendisi, ailesi ve anne-babasına; vatanına, milletine; İslam âlemine ve de tüm insanlığa gözyaşı dökerek samimiyetle dua etmelidir. Aynı zamanda mü‟min, Peygamber Efendimiz‟in güzel ahlakını göz önüne alarak kendi yaşamını gözden geçirmelidir. Değerli KardeĢlerim! Bu münasebetle Mevlit Kandilinizi tebrik ederken hutbemi, başta okuduğum hadis-i şerifin mealiyle bitirmek istiyorum: “Kim benim sünnetimi ihya ederse beni sevmiĢ olur. Beni seven de cennette benimle beraber olur.”6 1 Enbiya 21/107 Buhâri, İman, 8 3 Âl-i İmran 3/31 4 Tevbe 9/128 5 .Âl-i İmran 3/164 6 Tirmizi, Sünen, İlim, 39/16 2 Hazırlayan: İl İrşat Kurulu ĠL TARĠH : MANĠSA :09.01.2015 ِ ِثِسِىِِللاِِانسِحًٍِِِِانسِح ُى ِوإذِرأذٌِزثُّ ُكىِنئٍِشكسرُىَِلشَدَ ُكىِونئٍِكفسرُى 1 ِإٌِعراثٍِنشدَد ِِِعِجِجِبَِلِيِس:ِللاُِعِهُِِِِّوِِسِهِى ِ ًِِسى ُِلِللاِِصِه ُِ قِبِلِز ِِِوِنُِِسِِذِاكَِِلِحِدِِإِّل،ِِإٌِِِأِيِسُِِِ ُِكهِ ُِِّخُِِس،ٍِِاِِنُ ًُِؤِي ِ،ُِّ ِِفِكِبٌِِخُِِسِاِن،ِِإٌِِِأِصِبثِزِ ُِِّسِسِا ُِءِشِكِس،ٍِِنِهِ ًُِؤِي 2 ِ »ُِّ ِِصِجِسِِفِكِبٌِِخُِِسِاِن،ء ُِ وِإٌِِِأِصِبثِزِ ُِِّضِسِا ġÜKÜR NĠMETĠ ARTIRIR Muhterem Müslümanlar! Yüce Allah, bizi en güzel biçimde yaratmış3, her birimizi dilediği gibi 4 şekillendirmiş , bize sayamayacağımız nimetler bahşetmiş5, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bizim hizmetimize vermiş6, sonra da bizi kendisinin halifesi olarak yeryüzüne göndermiştir7. Değerli KardeĢlerim! Bizler bu dünyada misafir olarak bulunuyoruz. Gözümüzü çevirdiğimiz her yerde Allah‟ın bize sunduğu nimetleri görüyoruz. Aldığımız her nefeste O‟nun bize bağışladığı hayatı soluyor, yediğimiz her lokmada O‟nun ikramlarını tadıyoruz. Biliyoruz ki bütün bular bizim içindir. Çünkü Yüce Rabbimiz Lokman Suresi 20. ayette şöyle buyuruyor: “Görmedin mi: Göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah sizin hizmetinize verdi. Açık ve gizli nimetlerini üzerinize yağdırdı.” Aziz KardeĢlerim! Şükür; nimet, lütuf ve ihsanlarından dolayı, Rabbimize minnet ve şükran duygularımızı ifade etmektir. Şüphesiz her nimetin, bir şükrü ve beraberinde getirdiği sorumluluklar vardır. Şunu iyi bilelim ki, şükretmek sadece dille “Ya Rabbi şükür” demek değildir. Şükür, her nimeti Allah'ın razı olacağı şekilde değerlendirmektir. Aldığımız her nefesin, hayatımızın, gençliğimizin, zenginliğimizin, ilmimizin kendine has bir şükrü vardır. Sözgelimi, zekât ve sadaka vermek, kazandığımız helal servetin şükrüdür. Bildiğimiz hakikatleri öncelikle kendi hayatımızda tatbik etmek ve başkalarına da öğretmek, ilmin şükrüdür. Sahip olduğumuz gençlik enerjisini, hak, hakikat ve insanlığa hizmet uğrunda harcamak, gençliğin şükrüdür. Değerli KardeĢlerim! Şükür, nimetlerin artmasına; isyan ve nankörlük ise, bu nimetlerin yok olmasına sebebiyet verir. Bu itibarla nimetlerin artışı veya yok oluşu bir anlamda bizim tutum ve davranışlarımıza bağlıdır. Nitekim Yüce Mevla‟mız Kuran-ı Kerim'de: “Andolsun Ģükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç Ģüphesiz azabım çok Ģiddetlidir.” buyurmak suretiyle bu hususu bizlere hatırlatmaktadır. Değerli Mü’minler! Bir gün hepimiz için bu dünya hayatı bitecek, ebedi âlem olan ahiret hayatı başlayacak. Herkes kıyamet günü kendisine verilen nimetlerin hesabını Yüce Yaratıcıya verecek.8 Gelin bu dünyada Rabbimizin bize sunduğu nimetlerin kıymetini bilelim ve bu kadar lütfundan dolayı Rabbimize şükredelim. Hutbemi başta okuduğum Hadis-i Şerifle bitiriyorum: “Mü’minin baĢka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hâli vardır; onun her iĢi hayırdır. Eğer bir geniĢliğe (nimete) kavuĢursa, Ģükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa, sabreder ve bu da onun için hayır olur.” 1 İbrahim, 14/7. Müslim, Zühd, 64. 3 Tîn, 95/4. 4 İnfitâr, 82/8. 5 İbrahim, 14/34. 6 Câsiye, 45/13. 7 Fâtır, 35/39. 8 Tekâsür, 102/8. 2 Hazırlayan: İl İrşat Kurulu ĠL :MANĠSAِِِ TARĠH :16.01.2015 ِض ُ ضهبِانسًٰ ىادُ ِواّلز ُ وسبزعُىاِا ٰنًِيغفسحِيٍِزثِّ ُكىِوجُخِعس ٍُِاُعددِنه ًُز ٖق ِ ُِقبلِللاُِعصِوجمِأعددد:قبلِزسى ُلِللاِصهًِّللاُِعهُِّوسهى ًِنعجبدٌِِانصبنحٍُِِيبِّلِعٍُِزأدِوّلِأُ ُذٌِسًعذِِوّلِخطسِِعه ِقهتِثشس EBEDĠ SAADET YURDU “CENNET” Muhterem Müslümanlar! Yüce Allah, okuduğum ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Rabbinizin bağıĢına ve geniĢliği göklerle yer arası kadar olan, Allah'a karĢı gelmekten sakınanlar için hazırlanmıĢ bulunan cennete koĢun.”1 Okuduğum hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Cenâb-ı Hak buyuruyor ki: Salih kullarım için ben, cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın iĢitmediği ve insanın kalbinden bile geçmeyen nice nimetler hazırladım.”2 KardeĢlerim! Cennet, Yüce Allah‟ın mümin kulları için vaad ettiği ve arzulanan her türlü nimetle donattığı ebedî mutluluk yurdudur. Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle buyrulmaktadır: “Gönüllerin özleyeceği, gözlerin hoĢlanacağı her Ģey orada vardır. Ve siz orada ebediyen kalacaksınız.”3 Mutlak adalet sahibi olan Cenâb-ı Hak, yapılan hiçbir iyiliği ya da kötülüğü karşılıksız bırakmayacaktır.4 Mü‟min olup sevapları günahlarından çok olduğu ortaya çıkanlar ebediyyen içinde kalmak üzere cennete girecekler; günahları sevaplarından çok olan mü‟minler cezaları miktarınca kalmak üzere cehenneme girecekler; cezaları bitince cehennemden çıkıp cennete gireceklerdir. Kâfirler ise ebedi olarak cehennemde kalacaklardır. Değerli Mü’minler! Kur‟ân-ı Kerim ve sahih hadislerde yer alan bilgiler doğrultusunda cennet nimetlerinin ana özelliklerini şu şekilde sayabiliriz: 1. Sonsuz lüks ve konfor. 2. Sürekli barış ve huzur. 3. Cennet ehlinin hem bedenî hem ruhî bakımdan son derece güçlü ve yetenekli olmaları. 4. Manevi tatmin (rıza). 5. Allah‟ı görmek, O‟nunla konuşmak. 6. Bütün bunları saran bir ebediyet.5 Aziz KardeĢlerim! Cennet ehli asıl mutluluğu manevi tatminde bulacaktır. Bedeni ihtiyaçları gideren ve cismani zevkler sağlayan cennet nimetleri aslında cennetlikler için amaç değildir. Asıl hedef Allah rızasıdır. İnsan için bu rızaya nail olmak, Allah Teâlâ‟yı müşahede etmek ve O‟nunla konuşmaktır en büyük mutluluk. Bu bağlamda Yüce Rabbimiz, Tevbe süresinin 72. ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Allah mümin erkeklerle mümin kadınlara içlerinde ebedi kalacakları, zeminlerinden ırmaklar akan cennetler, adn bahçelerinde güzel meskenler vaad etti. Allah’ın rızası ise hepsinden daha üstündür. ĠĢte en büyük saadet de budur. ” Saygıdeğer Mü’minler! Allah Teâlâ‟nın rızasını kazanmak, hesabı kolay verip Rabbimizin cennetiyle müşerref olmak, cemalini seyretmek, Efendimiz (s.a.s)‟e cennette komşu olmak bizim için tarifi imkânsız mutluluklardır. Ebedi âlemde Rabbimiz karşısında mahcup duruma düşmemek, hüsrana uğramamak, yüzü kara olanlardan olmamak için kısacık ömrümüzde Yaratana kullukta ihlâslı, yaratılanlara karşı merhametli olalım. Küçük dünya menfaatlerini elde etmek adına ahiretimizi mahvedecek, Rabbimizin rızasını, cennetini ve cennetteki nimetlerini kaybettirecek hatalardan, günahlardan şiddetle uzak duralım. Hutbemizi meleklerin Mü‟min suresi 8-9. Ayetlerdeki duasıyla bitirelim: “Rabbimiz! Mü’minleri ve babalarından, eĢlerinden, soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy; Ģüphesiz güçlü olan, Hakim olan ancak Sensin. Onları kötülüklerden koru! O gün kötülüklerden kimi korursan, ona Ģüphesiz rahmet etmiĢ olursun. Bu büyük kurtuluĢtur.” 1 Âl-i İmran, 3/133. Buhari, Tefsir, 32/1. 3 Zuhruf, 43/71. 4 Zilzal, 99/7-8. 5 DİA, Cennet, c. VII, s. 381. 2 Hazırlayan: İl İrşat Kurulu Ġli :Manisa Tarih : 23.01.2015 ِ ثسىِللاِانسحًٍِانسح ُى ِورسيِانً ٰهئكخِحب ٖفٍُِّيٍِحىلِانعسشَُِسجِّ ُحىٌِثحًد ّ ٰ زثِّهىِوقُضًِثُُ ُهىِثبنحقِِّو ٖقُمِانحًد ًٍُِٖ ةِانعبن ِّ ُِلِلِز ٌِِنىِأَكىِركىَى:سى ُلِللاِصهًِللاُِعهُِّوِسهى ُ قبلِز ِكًبِركىَىٌِعُدٌَِلظهزكىِانًالئكخِثأجُحزهب NURANĠ DOSTLARIMIZ MELEKLER Muhterem Müslümanlar! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek, ArĢ’ın etrafını kuĢatmıĢlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuĢ ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun denilmiĢtir.”1 Müminler Allah‟a, O‟nun Resulü Hz. Muhammed‟e ve ona gönderilen hakikatlerin tümüne iman ederler. İmanın şartlarından olan meleklere de inanmakla yükümlüdürler. İslam âlimlerine göre Melekler; nurlu, latif ve gözle görülmeyen varlıklardır. Allahu Teâlâ, melekleri, kendisine ibadet etmek ve kendilerine verdiği işleri noksansız olarak yapmakla görevlendirmiştir. Meleklere iman, imanın şartı olan altı şartın içindedir ve vahiy meleği olan Cebrail; Allah'tan aldığı İlâhî vahyi, peygamberlere ulaştıran bir elçidir. Bu bakımdan vahye ve peygamberlere inanmak, onlara vahyi ve peygamberliği getiren meleklerin varlığına inanmayı da gerektirmektedir. Meleklerin varlığına inanmak, gerek Kur‟ân-ı Kerim‟de ve gerekse de imanın altı esasının sıralandığı Amentü”de, Allah‟a imandan hemen sonra zikredilmiştir. Bu nedenle meleklerin varlığını inkâr etmek insanı küfre götürür. Değerli Müminler! Said b. el-Müseyyeb (ra)den rivayet edildiğine göre; “ kırda namaz kılan bir kimsenin sağında bir melek, solunda bir melek namaz kılarlar. Burada mümin Ezan okur, kamet getirir yahut yalnız kamet getirir namaz kılarsa arkasında dağlar kadar melekler de namaz kılar.”2 Melekler yemezler, içmezler, uyumazlar, günah da işlemezler; çünkü kendilerinde nefis yoktur. Gıdalarını zikir ve tesbihten alırlar. Erkeklik-kadınlık özellikleri yoktur. Melekler, bu kâinatta olup biten her şeyle ilgilidirler. Yüce Allah melekleri, her işe ve her varlığa nezaret etmekle ve kâinatın nizamını sağlamak ile görevlendirmiştir. Melekler, hep insanların yanında bulunur ve onlardan hiç ayrılmazlar. Kur‟ân-ı Kerim‟de bu husus şöyle beyan olunmuştur: “ Muhakkak ki üzerinizde koruyucu melekler vardır.”3 Meleklere inanan kimse, meleklerin insanın dar ve sıkıntılı anlarında mü‟minlerin yardımına yetişeceğini bildiğinden bu gibi durumlarda ümidini kaybetmez. Allah‟a ve onun yardımına sığınır. Örneğin her insanın öldükten sonra, istisnasız gireceği kabir ve mezardaki yalnızlık, karanlık, darlık, soğukluk vahşetinden ve ümitsizliğinden insanı Allah‟ın melekleri olan Münker Nekir‟in arkadaşlığı kurtarır. Meleklere iman edenlerin maneviyatları güçlenir ve Allah‟a karşı sorumluluk duygusu gelişir. Aziz müminler! İslam dinine göre meyillerini, hayırlı işlere sevk eden kullara Yüce Allah ruhani dostları olan melekler vasıtasıyla yardım eder. Bu hakikatin bilincinde olan mümin; Sırat-ı müstakim üzere hareket eder ve kulluk vazifesini yerine getirir. Rabbimizin kusursuz sanatı olan bu âlemde; hakikati, güzellik ve hayırları Allah‟ın emriyle bu âleme yayıp, neşreden melekler bizim nurani dostlarımızdır. Bu şuurla hareket etme bilincine nail olma duasıyla cumanızı tebrik ediyorum. Hutbemizi, Allah Rasülü (s.a.s)‟nün başta okuduğumuz hadis-i şerifiyle bitirelim: “ ġayet siz benim yanımda olduğunuz gibi diğer zamanlarda da böyle olursanız melekler kanatları ile sizi gölgelendirir.”4 1 Zümer, 39/75. Muvatta, Salat 2. 3 İnfitar , 82/10. 4 Tirmizi, Kıyamet 20. Hazırlayan: Lütfi BOZKALE Şehzadeler Din Hizmetleri Uzmanı Redaksiyon: İl İrşat Kurulu 2 ĠL :MANİSA TARĠH:30.01.2015 اٌِانصهىحِرُهًِعٍِانفِحشبءِوان ًُُكس ِِ«إٌِأولِِيِب:ِسى ُلِللاِصهًِّللاُِعهُِّوسهى ُِ ِقبلِز ِ،ُُِّتِثِّانِعِجدَُِىوِِانِقُِبيِخِيٍِِعًِهِّصِالِر ُ َُِحِبس ِِفقد،ِِوِإٌِِفسِدِد،ِِِفقدِأفهِحِوأَِجِح،ِِفئٌِصهُحِذ ِخبةِوِخسس ĠLK HESABINI VERECEĞĠMĠZ AMEL NAMAZ Değerli Mü’minler! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “ġüphesiz ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor.”1 Okuduğum hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, iĢi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar.”2 KardeĢlerim! İslâmiyet‟te bugün bilinen şekliyle beş vakit namaz hicretten bir buçuk yıl kadar önce Mi„râc gecesinde farz kılınmıştır. Hz. Peygamber ve sahabe-i kiram döneminden itibaren namaz ibadeti, bütün çeşitleriyle Hz. Peygamber‟in uygulama ve açıklamalarına uygun şekilde, nesilden nesile dinî hayatın canlı bir parçası olarak intikal ettirilmiş ve İslâm âlimleri namazın farz olduğu hususunda görüş birliği içinde olmuşlardır. Bu sebeple fıkıh eserlerinde namazın farziyetinin kitap, sünnet ve icmâ delillerine dayandığı ve bu ibadetin en kuvvetli dinî vecîbelerden biri olduğu belirtilir. Muhterem Mü’minler! Namaz ibadetiyle mükellef sayılmak için gerekli olan şartlara namazın vücûb şartları denir. Bir kimseye namazın farz olması için Müslüman, âkıl ve bâliğ olması gerekir. Cenabı Hak Kur‟an-ı Kerim‟de; “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et.”3 buyuruyor. KardeĢlerim! Namaz mü‟minin hayatında bir denge unsurudur. Her gün belirli vakitlerde eda edilen bu ibadet, kişiyi disipline ve düzenli bir hayata alıştırır. Namazın kişiyi ruhen arındırıp yüceltmesi yanında beden, elbise ve namaz mahalliyle ilgili temizlik şartı gereği maddî temizliğe vesile olduğu, ayrıca vücudun çeşitli organlarının hareket etmesine, eklemlerin bükülmesine ve kasların gerilip gevşemesine imkân sağlayarak vücuda zindelik kattığı göz ardı edilmemelidir. Kıymetli KardeĢlerim! Namaz, Allah ile kul arasındaki ilişkiyi bir ömür boyu amelî olarak sürdüren, insanın eylemlerini dinî ve ahlâkî hükümler çerçevesinde geliştirmesine yardımcı olan bir ibadettir. Hem zâhirî şartlarına ve rükünlerine, hem ihlâs, huşû, takvâ gibi mânevî şartlarına özen gösterilerek kılınan namaz hayâsızlık ve kötülük olarak değerlendirilen tutum ve davranışlarla uyuşmaz. Namaz âdeta bir nasihatçi ve uyarıcı gibi kişiyi bu davranışlardan alıkoyar. Namaza devam edildikçe genellikle kötülüklere ve günahlara karşı koyma duygusu gelişir. Böylece kişi büyük günahlardan uzaklaşmaya başlar, kötü alışkanlıklarından pişmanlık duyarak tevbe etmeye yönelir. Bir müminin namazını kılmaması düşünülemez. Tembellik ya da ihmalkârlık nedeniyle namaz kılmamak büyük günahtır. Böyle bir durumda hemen tevbe etmek ve vaktinde kılınmayan namazları kaza etmek gerekir. Uyanamadığı veya unuttuğu için namazını kılamayan kimse, hatırlayınca hemen namazını kaza eder. Muhterem Mü’minler! Hutbemi Hz. İbrahim (a.s)‟in duasıyla bitirmek istiyorum: “Rabbim beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz duamı kabul eyle.”4 1 Ankebut, 29/45. Tirmizi, Mevâkît 188. 3 Taha, 20/132. 4 İbrahim, 14/40. 2 Hazırlayan: Özcan Arık Redaksiyon: Il Irşat Kurulu