FELSEFE DÜNYASI ÜÇ AYDA BİR ÇIKAR SAYI:20 BAHAR·I996 İÇİNDEKiLER Salıibi Tiirk Felsefe Derneği Adına ·· ·· Baş~an Prof. Dr. Necati ÖNER .. Sorumlu Yttzt İşleri Müdürü .·P-rof. Dr. Ahmet İNAM ·Yazı Kurulu Prof. Dr. Necati ÖNER .Prof. Dr. Ahmet İNAM Prof. Dr. Kenan GÜRSOY Doç. Dr. Recep KILIÇ Dr. Hüseyin TOPDEMİR Erdal CENGİZ . Dr. Kubil~y AYSEVENER KDV daltil F(vlrtı 120.000.-TL. . 19-22. Sayıların Abone Bedeli 500.000.-TL'dir. Abone olmak Için ücretin Vakıflar Bankası Kızılay · 2007311 nolu hesaba ya daM.Necati ÖNER 524715 Yenişehir­ ANKARA Posta Çeki Hesabına yatırılması .yeterlidir. Şubesindeki Mektuplaşma Adresi . P.K.21 Yenişehir-ANKARA· Dizgi-Baskı Lazer O(set Matbaa Tesisleri Saı:ıayi ve Tic. Ud.Şti. ·Kazım Karabekir Cd. 95/1-a B.Sanayi-ANKARA Te/34123 70-72 Fax: 342 28 98 AlzmetİNAM · Hayatımıza. Yaraşan Bir Felsefeye Doğru ................·............................._..... 2 Ahdulkuddüs BİNGÖL · Semerkandi'nin Kıstas'ında Kı yas Teorisi ..'.. :.................................... ı o .Ömer Naci SOYKAN Sanatın Neliği- Sanatçının Kimliği Sorunu ................. :....... ~ ............. 34 AyhanBIÇAK Tarih Bilinci .......................... 46 Ahmet CEVİZCİ Yunan Kuşkuculuğunun Bilginin Olanaksızlığıyla İlgili Kanıtları ... 59 A.Kadir ÇÜÇEN Ortaçağ Felsefesinde Zaman Kavramı ..................................... 73 ŞE~Ü'd,. DİN MUHAMMED b. EŞREF al- . . SEMERKANDI (öl- 1302)'nin KlSTAS'ında KIYAS TEORISI Abdulkuddus BİNGÖL* . Millet olçırak .fikir ve düşünce tarihimizin önemli bir kısmı, İslam fikir ve tarihiyle içiçe, hatta onunla adeta özdeşleşmiş dıırumdadır. Bu itibarla İsliim fikir ve düşünce tarihinin halkalan nı ortaya koymak, bir anlamda ke~di fikir ve düşünce tarihimizin halkalannı da ortaya koymak olacaktır. Zira bu halkalar ayn .ayn olmayıp, bir zincirieniş teşkil ederler. Dolayısıyla belli bir dönemi yok saymak, g~çmiş, hal ve gelecek arasında bir kopukluk doğuracaktır ki, süreJelilik arzeden bir konuda bu imkansızdır. Öteyandan, İslam fikir ve düşünce tarihinde Türk bilim adamı ve düşünütle­ rinin yerlerini ve katkılarnı belirlemek böyle bir çabayı gerekli kıldığı gibi, dünya .. bilimine, evrensel düşüneeye olan katkımızın gerçek boyUtlannı tesbit etmek için de ·.fikir ve düşünce tarihimizin tüm halkalarının tahlili bir şekilde araştıniması, ince. leurnesi zo.ri.ınludur. Böyle bir çalışma da hi,ç şüphe yok ki, kollektif bir çabayı . gerektirir.· İşte bu düşüncelerle biz, kendi bilim dalımız açısından önemli gördüğümüz kısımlan zaman zaman araştırmacıların dikkatine sunmaktayız. Elinizdeki bu makalemiz de, esasen, aynı mülahazalarla daha önce yayınlarnış olduğumuz "Şemsü'd-Diıi Muhammed b. Eşref al- Semerkandi ve Kıstasıi'l-Efkan" 1 konulu makalemizin bir devarnı niteliğindedir. Zira biz, sözkonusu makalemizde · Semerkandi'nin Kıstas'ının Tasavvurat (Kavram Mantığı) bölümünü, bir makalenin sınıilan içersinde dikkatlere sunmuş, Tasdikat (Hüküm ve İsÜdlal Mantığı) bölümüne ise değinmemiştik. düşünce Şimdi de burada Kıstas'ın ikinci makalesi, yani, Tasdikat"bölümü üzerine bazı düşüncelerimizi belirteceğiz. Özellikle de bu bölütriün, hatta kitabın, en önemli Bab'ı (bölümü) olan "Kıyas" hakkın_da, Semerkandi'nin kayda değer bulduğumuz bazı fikirlerine işaret edeceğiz. *Atatürk Üniversitesi"nde Felsefe Profesörü 1 Bkz. Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi. Edebiyat Bilimleri Araştırma pergisi, s.19, Erzurum-1991, s. 173-182. FELSEFE DÜNYASI, SAYI : 20, BAHAR 1996 lO Abdulkuddı1s BİNGÖL , Hemen belirtelim ki, tertip ve anlatım yönünden oıjinal bulduğumuz Kıstas'ın bu özelliği TI. makalesin de de belirgin bir şekilde göze çarpmaktadır. Semerkandi, "Hükümlerin elde edilmesi" (Tasdikatın elde edilmesi) (.:.ı;,..-....Jiuı.:!ı') başliğı altında topladığı bu makaleyi, önce "Bab" adını verdiği iki ana hülüıne ayırmaktadır. Bunlardan Birinci Bab'ı · önermeler mantığına " tahsis etmekte 'c. bo babr "Fasıl" ( -~ ) adını verdiği alt bölümlere, fasılları da "Bahs" C, ~- ) adını verdiği daha alL bölQmlere ,ayırarak, burada, önennelerin çeşitlerinden, yapılarından,tekillik, belirsizlik, (niceliğin) belirlenmişlik hallerindeıı (Tüme,llik - Tikcllikten),. bahsetmekte, konu ve _yü~lemin. ol~mluluk ve olumsuzluğu açısından~,_, .ı.....,, önermeleri ela almakta 'e _önem1elerin modalite-;i ı ~ . ı üzerinde durıııaı.. ı ad ır. Karşı olma (Tfmakuzı (c;u~:;) Düz Döndün'ne ~_,:;...:ıı~l ve Ters Döndürmc ı ·~ı-~ ı. Şartlı · önermelcr. yapıları, kısımlar, ve buiıl•trla ilgili diğer araştırmalar ı.la hu babın önemli konuları olarak karşımıza çıkmaktadır. :Bütü:n bunıar. r<ıstas'ın. bu makelesinin başlığında ifadesini bulan son gaye için, özelde kıyas, genelde mümkin akıl )lürütme tarzlarını kullanarak bilinmeyen yeni bir hükme ulaşmak için bu yolda atılması gereken adımlardır. Son gaY.e ise hükm,ü elde etmektir. İşte bu da Kıstas'ın ikinci makalesinin ikinci babında ele ııi.ın­ maktadır. Semerkand!, Kıyas'a tahsis ettiği bu ikinci babı, birinci babda yeralan konuiar. ikili bölümlemeden farklı olarak; önce fasıllara, fasılları kısımlara, -kı sunları da "Meslek" adını verdiği daha alt bölümlere ayırarak konulan inceleme~tedir. Bazen "fasıl" ile "kısım" arasına "bahs"in de girdiği görülmektedir. Bu noktada belirtilmesi gereken bir özellik de, ana bölümleri olu~turan fasılların sonuna, zaman zaman "Hatime" veya"Tetimme" başlığıylailavelerinyapılmasıdır. için yaptığı Fasıl-Bahs . Hiç kuşkusuz, diğer mantık kitaplarında olduğu gibi, Kıstas'ın da en önemli bölümü bu son bölümdür.. Ancak burada dikkatimizi çeken husus, Semerkandi'nin bu bölümü "Kıyas" başlığı altında ele almasıdır. Halbu ki, çıkarım (Akıl yürütme) mantığı yalnız Kı yas'tan ibaret değildir. Kaldı ·.ıq, mantıkçılann bir çoğu, mantığın bu bölümünü, her ne kadar Kıyas'ı öne çıkarsalar da, çıhırımın (İstidla.lin) diğer türlerini de içermesi bakımdan, "Delil", "Hüccet", "İstidlal" ... vb gibi daha ge.nel kavramlar altında toplamışlardır. Öyle anlaşılıyor ki, Semerkandl, Kıyas dışında kalan çikarım türlerini Kıyas;a tabi kılmaktadır. Nitekim O, gerek Kıstas'ın mukaddİmesinde ve gerek Kıstas şerhinin ilgili bölümÜnün hemen qaşında, "Mantiğın amacı, bilinmeyen Tasavvur·(Kavram) ve Tasdikiere (Hükümlere) ulaşmanın yolunu göstermektir. Birincisi Tanım'a, ikincisi Hüccet'e dayiinir. Hüccet ise Kıyas ve ona tabi ·olanlardan ibarettir.'i demektir. · ı ı FELSEFE DÜNYASI, SA YI : 20, BAHAR 1996 SEMERKANDİ (öl- 1302)'nin KıSTAS'ında KIYAS TEORiSi Semerkandl'nin "Kıyas, önermelerden oluşturulan (müellef) bir sözdür ki, her ne z.aman bunların doğruluğunu kabuledersen (teslim edersen) bundan doğrudan .doğruya (Lizatlhi) başka birsöz lazım gelir (gerekir). "Şeklindeki kı yas tanımİ, _ Aristoteles'in tanırnma oldukça yakındır; Bu tanım; Aristotelesçi İslam mantıkÇıla~ rının ise, aŞağı - yukarı, ortak Kıyas tanımdır. Öyle sanıyorum ki, burada üzerinde durulması gereken husus, Semerkandf'nin bu kıya~· tanimını, KHisik Mantık'ın Tanını tt:lırisini dikkate alarak yaptığı tahlildir. Ona, gön~ sözkonusu tanımda geçen "Söz" ı J.,i ı terimi, tanımın unsurlarından olan "Uzak Cins", tanımdaki diğer ifadeler ise A)mni" gibidir. Ayrıca burada "söz" terirrii, aldi olanı da, lafzl olanı da, başka bir ifade ile, birşeyin zihindeki varlığını (kavramı) da, dildeki varlığını (terimi) da içine alan genel bir ifadedir. Semerkand!'ye göre,yine kıyasın tanımında geçen "önermeler" ( ~Wü· . ifadesinden maksat, tek bir önermeden döndürme (aks) veya diğer bir takını yollarla yapılan çıkarımları, kıyas tanımının dışında bırakmaktır: Zira bti durumlarda doğrudan doğruya (Lizatihi) başka bir söz gerekli olsa da, bu önermelerden dolayı değil, birtek önermeden dolayıdır. Ona göre bu konuda, Şartlı önermelerin yapıları ileri sürülerek, "Kı yas'ın tanımı, bir tek şartlı· önermenin döndürülmesiyle yapılan çıkarımı da içine alır" şeklindeki itiraz da geçersizdir. Zira şartlı önermenin iki tarafı her ne kadar iki önerme gibi olsa da, uzlaştırma (telif) anında bunların ayrı ayrı doğru ve yanlışa ihtimalleri yoktur. Telif ortadan kalkarsa ancak. bu söZ konusu olabilir. Bu ·.taktirde de şartlı önerme olmaktan çıkar. Öyleyse şartlı önermelerin döndürülmesi suretiyle yapılan çıkarımlar, Kıyastaki anlamıyla, "önermelerden oluşturulmuş (müellef) birsöz" olamaz. Semerkandl, Kıyas'ın tanımını tahlile şöyle devam ediyor: "Bu tanımdaki Her .ne zaman bunların doğruluğunu kabul edersen-" sözümün amacı, öncüleri yanlış olan kıyaslan da tanımın içine sokmaktır. Çünkü bazen kıyas.ın öncüleri doğru olmasa bile,onlar doğru olarak kab~l edilirse (doğruluğu varsayılırsa), bundan dolayı başka birsöz.zorunlu olarak ç~kar. Mesela, · Her insan taştır Her taş cisimdir, öncüleri doğru olmadıklan halde -ki, Her insan taştır, önermesi yanlıştır­ doğru olarak kabul edilirse, bundan dolayı Öyleyse her insan cisimdir, sonucu zorunlu olarak çıkar. Semerkan d!, kıyasın tanımında yeralan "doğrudan doğruya (lizatihl)" kaydıyla da, "Garip" veya "Ecnebl" bir öncülun doğruluğu vasıtasıyla sonuç veren kıyasların tanımın dışında bırakıldığını söylemektedir. Çünkü bu tür kıyaslar, sonucu bizzat . FELSEFE DÜNYASI; SAYI : 20, BAHAR I 996 12 ~· Abdulkuddfis BİNGÖL gerekli kılmayan, doğrudan doğruya sonuç vermeyen kıyaslar olup, "Kıyasın öncülerinde zikredilmeyen diğer bir önerme vasıtasıyla sonuç verirler." işte bu önermeler; ya öncü! olarak alınan önermelerden her biri veya her ikisi için gerekli (Lazime) olan bir önerme olmaz, ki, bu "Ecnebl Ön_cü!";' ya da tersdön~ürme vb. de· olduğu gibi, öncü! olarak alınan önermeler için gerekli olan bir önerme olur da terimleri Likredilen öncüllerin terimlerine aykırı olur, ki, bu da "Garip Öncül" adını alır. Semerkandl, bu açıklamalardan sonra ''Ecnebl ve Garip Öncü]" ·vasıtasıyla sonuç veren layasiara örnekler vermektedir. Mesela, A, B 'ye eşittir. B, C'ye eşittir,öncülleri konulursa O halde A, C'ye eşittir, sonucu çıkar. Ancak bu ve benieri kıyaslarda sonuç doğrudan doğruya (lizatihl~ bizzat) yalnız bu oluşumun bütünüyle değil, Ecnebl Mukaddem vasıtasıyladır: Eğer böyle olmasaydı bu tür telifler daima sonuç verirlerdi. Halbuki, durum hiç de böyle değildir.. Zira bu byastaki "eşit" teiimi, söz gelişi "aykırı" veya "yansi" (Nıst) terimleriyle değiştirilirse, kıyas sonuç vermez. Şöyle ki, mesela, A, B'ye aykırıdır. B, C'ye aykındır, öncüleri konulsa, bunlardan O halde A, C'ye aykırıdır. gibi bir 'sonuç gerekli olmaz. Çünkü, "Bir şeye · aykırı olana ay kın olanın o şeye aykırı olması gerekli değildir." Yine aynı şekilde, A, B'nin yarısıdır, B, C'nin yarısıdır, öncülerinden gerekli ve doğru bir sonuç olarak, O halde, A, C' nin yarısı dır, sonucu çıkmaz. Aksine, yukanda "eşit" terimiyle bir mukaddemin doğrulanmasından dolayı bizzat sonuç vermektedir. Çünkü burada, "A, eşittir B'ye eşii olana, yani C'ye" önermesine, "C'ye eşit olan şeye eşit olan herşey C'ye de eşittir." ön ermesini ilave edersek~ istenil eni, yani "A, C'ye eşittir" sonuç .önermesini elde ederiz. İşte ilave ettiğimiz bu önerme, '~Ecnebl Öncü!" dür. Şayet bu tasdik olunınazsa (doğrulanmazsa) bu kıyas sonuç vermez. Halbuki, yapılan kıyas, eciıebl A, B'nin yarısıdır, · ·B, C'nin yarısıdır, öncülcrinuen, O halde A, C' nin yarısıdir, sonucu gerekli olsa da doğru olmaz. Zira Burada bu sonucun doğru olabirnesi için, "C' nin yarısı olanın. yarısı olan herşey C'nin de · yansıdır." şeklindeki bir önermenin yani ec nebi bir öncülüğün doğrulanması zorunlu olur. Halbuki, bu önermedoğru değildir. 13 FELSEFE DÜNYASI, .SAYI : 20, BAHAR 1996 SEMERKANDİ (öl- 1302)'nin KISTAS'ında KIYAS TEORiSi Semerkandl'ye göre Kı yas-ı Musavat ve benzerlerinde de. durum böyledir.. Nitekim bu konuda, mesela, A, B'yi gerekli kılar, B, C'yi gerekli :kılar, O halde A, C'yi gerekli kılar, kıyası doğrudur. Yine aynı şekilde, A, B'nin parçasıdır, B, C'ninparçasıdır, öncüllerinden, > .. O halde A; C'nin parçasıdır, sonucu zorunlu olarak çıkar. Çünkü burada da "C'nin parçasının parçası olan herşey C'nin de parçasıdır." Önermesi· doğrulanan · ecneı:iı öncüldür. · Semerkandi'ye göre bu türden bütün akıl yürütmelerde durum hep aynıdır. Böylece açikça ortaya ç~kmaktadır ki, Semerkandl'ye göreKıyas-ı Musavat'ın · -sonuç vermesi, "ecnebl öİıcül" il~ beraber iki kıyas vaSıtasıyla olmaktadır. Bunlardan · birisi, Kı yas-I Musavat'ın kendisi, ikincisi ise bu kıyru;ın sonucu ile "ecnebl öncü! "den meydana gelen kıyastır. . . Semerkandl'ye göre bu nokada şöyle bir itiraz ileri sürülebilir: "Şayet sen, bununla (lizatihf kaydıyla) kıyas-ı musavatın, doğrudan doğruya (bizzat) mutlak anlamda bir önerineyi sonuçlandırmadığını (adeini intacını) kasdediyorsan, kendisi için bir sonucun gerekliliği de ortaran kalkar ki, bunun doğru olmadığı ortadadır. Yok iğer bu kayıtla kıyas-ı musavatııi sonuç veİmesinin ancak zikredilmeyen diğer bir öncü! vasıtasıyla ortaya çıktığını kasdediyorsan, bu da do~ değildir. ÇünkÜ bazı­ ları. mesela matematikçiler, Kıyas-ı Musavat'ın sonuç vermesini (.fntacını), açık­ seçik olanlar cümlesinden saymıştır. Yine aynı şekilde bir itirazımız, sonuç vermek için döndürmeye (akse) ve saçmaya ircaya (hulfe) muhtaç olan birinci şeklin dışındaki diğer üç şekil kıyas içinde ileri sürülebilir. Çünkü biz her ne kadar, - Evet, bu kıyaslar sonuç vermek için döndürmeye ve saçmaya ircaya muhtaçtırlar, fakat bu onlarıkıyas olmaktan çıkar­ maz. - şeklindeki bir iddiayı kabul etsek de, yine de bunlar - Lizatihl (doğrudan doğruya) sonuç veren -·kaydının yer aldığı bir kı yas tanımının dışında kalırlar." . Semerkandl, kendisine yöne! tilebilecek bu itirazlara şöyle cevap vermektedir: "Kiyasın tanımında yer ahin- doğrudan doğruya sonuç veren- kaydıyla amaçlanan, kıyasın "garip öncü!" vasıtasıyla sonuç veren türden olmamasıdır. Garip öncü! ile de, zikredilmeyen öncülün iki tarafının da söz konusu kıyasın terimlerine aykırı (mugayir) olması hali. kasdedilmekte~ir. Bu taktkde döndürme ve saçmaya ircada garip öncü\ler sö~ konusu değlidir; Yahut onların_ terimleri kıyasın terimlerine aykırı FELSEFE DÜNYAS~, SAYI: 20, BAHAR 1996 14 Abdulkuddfis BİNGÖL değildir. O hade birinci kalmazlar. şeklin dışındaki diğer üç şekil kı yas, bu tanımın dışında Kı yas-ı Musavat'ın sonuç vermesinin (iiıtacının) açık - seçik (bedihl) olduğu gelince,bunun doğruluğunu kabul edemeyiz. Çünkü garip öncül vasıta­ sıyle sonuç vermektedir. Zira bizim, -C'ye eşit olan şeye eşit olan her şey C'ye de . eşittir. - şeklindeki önermemiz, söz konusu kıyasın terimlerine aykın olarak ortaya konulmuş olan bir önermedir ve·kıyasta da yer almamaktadır. Çünkü asıl kıyastaki terim, - A; B'ye eşitttir, B de C ye eşittir- önermelefinin terimleridir. İşte bu dururri Kıyas-ı Musavat'ın açık- seçik sonuç verdiğini (h~uihiyyü'l - intaç olduğunu) kabfile manidir. Zira bedihl,- eşidin eşiti eşittir ( ,L--u,uı,L- ) -şeklindeki önermemizde olduğu gibi,- kıyasın sonuç vermesi (in ta~: ı 1 ı..~:ııdi~i li1.~rine dayanandır.:. Ne varkı, bu öncül zihinde kıyas-ı musavat'ın gereği (lazirne,si) olunca, onun sonuç vermesinin açık - seçik olduğu zannedildi." iddiasına o, Semerkandl "doğrudan doğruya sonuç veren" ( <ı.;!ı.l ). kaydıyla, yukarıda birlikte, daha başka amaçların da gözetildiğine dikkat çekmektedir.' Mesela, · Falan konuşandir, O halde o canlıdır, şeklindeki' çıkarımlar bu kayıtla kı yas tanımının dışında kalırlar. Çünkü, "Falan konuşandır" ·önermesi, "O halde o canlıdır" önermesiili gerektirir. Ancak bu gereklilik, doğrudan değil,.aksine zikredilmeyen "bUyük önerme" vasıtasıyladır ki, o da "Bütün konuşanlar canlıdır." önermesidir. Aynı şekilde · anlatılanlarla mes~la, ' Bu algılannndır, Öyleyse bu var~ alandır, çıkarımında da durum farksızdır. Burada ifade edilmeyen Büyük önerme de "Algılanan herşey var alandır" önerİnesidir. Yine :inesala, Her ne zaman güneş doğiı.rsa gündüz mevcuttur" çıkarımında da "Güneşin doğmasi", "gündüzün, varlığını" gerekil kılar. ancak doğrudan değil, istisna edilen öncül vasıtasıyladır, ki, o da;" Ancakgüneş doğmuştur" önermesidir. Semerkand!'ye göre bu örnekleri çağaltmak. mümkündür. Fakat bunlar konunun anlaşılİnası için yeterlidir. · Semerkandl, son olarak tanımda geçen "bir başka söz" ( _;\ J.;; l ifadesinden neyin kasdedildiği üzerinde durarak, kıy"asın tanımı üzerinde yapl!ğı analizi tamamlamaktadır. Ona göre "bir başka söz" kaydıyla, sonucun, kıyasda ifade edilen öncüllerde bil fiil önerhıe olarak yer alan önermelerdtm farkir bir önerme olması kasdedilmektedir. Şayet böyle olmaz ise, o iki önermeden her biri sonucu gerektirdiği için, her durumda, o iki önermenin herbirinin toplamı kuşkusuz kıyas olurdu. 15 FELSEFE DÜNYASI, SAYI : 20, BAHAR 1996 SEMERKANDİ (öl- 1302)'nin KıSTAS'ında KIYAS TEORİSİ . Semerkandl'ye göre burada, hem ''Kıyas-ı Kamil"i, hem de "Kıyas-ı Gayr-i Kamil"i kapsaması için, "Sonucu gerektirmek" (lüzfim) ifadesi kullanılmıştır. Çünkü bu kayit, "sonucu açık olan" (beyyi~) v~ "sonucu açık olmayan" (gayr-ı beyyin) ifadelerinden daha geneldir. Kı yas-ı Kamil, İstiSnalı Kıyas .ve Birinci Şekil Kıyas gibi, kıyasta bulunan herhangibir unsurda·değişme olmaksızın (döndürme ve benzerine ihtiyaç duyulmaksızın) doğrudan doğruya sonuç veren ktyastır. Kıyas-ı Gayr-i Kamil ise, diğer üç şekilkıyas gibi, sonucunun gerekliliği, terimlerinin konumlarının değiştirilmesiyle (döiıdlirülme vb. ile) ortaya çıkan kıyastır. Burada esas olan, kıyasa konulan terimlerin bazısının değil, bütününün sonucu gerekli kilmasıdır. Mesela, Her A, B'dir, H~r B, H' dır, Her H, D'dir, O halde her A, H' dir kıyasında "Her H, D'dir" öncülü)lün, sonucunun gerekliliğinde herhang i bir katkısı olmadığı için, buna kı yas denilmez. Semerkandi, sonuç önermesinin öncüllerden farklı olması durumuna istisnalı da bakmaktadır. Mesala, Her ne zaman A, B' olursa, H, D' olur, ·. Fakat A, B'dir, Öyleyse H, D'dir, kıyasında sonuç önermesi, birinci öncüldeki Tali'nin (art bileşenin) aynıdır. Ancak Tali', bilfiil önerine değildir. Çünkü, ·şartlı öncüldeki bağlamıyla, doğru ve yanlışaihtimali yoktur. Öyleyse sonuç, bilfiil önerme olmakla öncüllerden farklıdır. Semerkandl'ye göre buna Mesela; Eğer haraket varsa hareket vardır, Fakat haraket vardır, Öyleyse hareket vardır, şeklindeki bir kıyasla itirazda bulunulabilir ve denilebilir ki, "görüldüğü gibi bu kıyasta sonuç, istisna edilen öncülün aynıdır, ki, o da bilfiil önermedir." Kıyas açısından Ancak Ona göre bu itiraz yersizdir. Çünkü, İbn Sfna, Şifa'sında bu türden ifade'lerin kıyaslığım kabfiletrnemektedir. Zira kıyas yeni ve artı bir şey ifade etme-' lidir. Halbuki burada, yeni ve artı birşeyin ifade edilişi yoktur. Görüldüğü gibi Semerkand! bu tahlilleriyle bir tür kıyas felsefesi yapmaktadır. O, diğer İslam Mantıkçılarında olduğu gibi, kiyası.önc eİktiran!ı ve İstisnalı, sonra da iktirarilıyı Yüklemli (Hamliyye) ve Şartlı (Şartiy,ye)'ya ayırarak bunların bilinen tanınilarını yapmaktadır. Bu ·kı yasların yapıları üzerinde de duran FELSEFE DÜNYASI, SA YI : .20, BAHAR 1996 16 Abdulkuddfis BİNGÖL Semerkandl, basit kıyaslar için Büyük,. Küçük ve Orta diye üç terimin ·(haddin) ve Büyük ve Küçük Önemle olmak üzere de iki öncülün olduğiın!l işaret etmekte, İbn ' Sina'nın görüşüne katılarak, herİktiranlı Yüklemli Kıyas'ın, Basit Yüklemli Kıyas . olduğunu ileri sürmektedir. Çünkü . bunlar daha . çok değil, yalnız iki ()ncülden meydana gelmektedrir. O, büyük terim için "Hadd-i Ekber" yanında "Hadd-i A'zam" büyük önerme için" Kübra" yanında "Uzman" i{adelerini, -Sonuç önem1esi (K~vl-i lazim) için de yaygın Qlan "Netice" teriminin yerine de "Matlfib" terimini kullanmaktadİr. Semerkandl'~in bu açıklamalarında dikkat çeken diğer bir husus da; ·Onun ihn Sina'ya da atıfta bulunarak, kıyasın tanımının Orta terim'in tekrarını niçin içermediği meselesini tart~şmaya açmasıdır. O, bu noktada öze11ikle İstisnalı Kıyas'ı öne çıkararak, "Eğer kıyas'ın tan~nu · orta terimin tekrarını içerseydi, şüphesiz her kı yas için bu gerekli olurdu. Halbuki, , durum böyle değlidir. Zira istisnalı kıyasta t~IInin karşıt hali (nakizi) istisna edildiğinde, orta terimin tekran yoktur" demektedir. O, ayiu şekilde bu idd'iayı ortaya koyanların, orta terimin tekr:mnı kıyasın · sonuç vermesinin (intacının) bir şartı olmadığını ileri sürdüiderine d~ değinmektedir. Çünkü bilinmektedir ki, Kıyas-ı Musavat, bu şart olmaksizin sonuç vermektedir. Bu türden diğer kıyaslar da böyledir. Mesela; A, B'nin gerektirdiği şeydir;· B, C'nin gerektirdiği şeydir, öncülerinden A, B'nin gerektirdiği şeyin gerektirdiği şeydir, sonucu çıkar, Yine mesela, A, B'nin pa!ı,;asulır, B, C"nin parçasıdır, öncülerinden - A, B'nin parçası olanın parçasıdır, önermesi sonuç olarak çıkar_. Bu cümlcdı;m oimak üzere~ · Cisiii]de Siyah vardır~ Her siyah renktir, öncüBerinden Cisimde renk vardır, sonucu gerekli olur. Öyleyse her ne kadar orta terimin tekrarı bazı kıyaslariçin şart koşulmuş olsa da, mutlak anlamda kıyas olmanın bir · şartı değil d ir. Semerkandl'ye göre bu konuda doğru olıin, bir kısım mantıkçıların kıyasın bir şartı olarak orta terimin tekrarını tercih ,ettikleri halde, diğer bir kısım, bu şartı terketmişlerdiL Yüklemli İktiran!t Kıyaslar'da ise bunun terki sözkonusu değildir. Bununla beraber O, iktiran lı kıyaslarda orta terimin tekrarlanmadığı kı yasların oldukça çok olduğuna da işaret etmektedir. Ancak O'na göre bu tür kı yasların çoğu 17 !'ELSEFE DÜNXASI, SAYI : 20, BA.HA.R 1996 SEMERKANDİ (öl- 1302)'nirt KISTAS'ında KIYAS TEORiSi . . . "Kıyasu'n~Nispet" türündedir~ Kiyasu'n-Nispet'e "aralannda bağıntı veya ilgi olan iki şey~en .birini diğerine küçük önermede, yahut ki,içük ve büyük önermelerde yüklem yapmak suretiyle, bağıntıveya ilginin yüklenilmesi ve taşınmas~dır" diye tanımlayan Semerkand!, bu tür kıyaslann ya doğrudan (bizzat), ya da dolaylı .olarak (vası~a ,ile) sonuç verdiklerini, dolayısıyla iki kısım olduklannı ilave ediyor. Mesela; Ahmet,Ali'nin babasıdır, Ali,Ayşe'nin kardeşidir, __ O halde Ahmet Ayşe'nin kardeşinin babasıdır, kıyası doğrudan sonuç veren bir kıyasiır. Çünkü açıktır ki, bir başka şeyle ilişkHi olan, şey, o şeyin ilişkin olduğu şeyle de iİişkllidir. . · ·İnci çantadadır,. Çanta sandıktadıi:, ' o halde inci sandıktadır, kıyası ise vasıta. ile so~uç veren bir Kıyas'un~ Nisbet'tir. Burada vasıta, "Bir şeyin içinde olanbir başka şey, o şeyin içinde olduğu şeyin içindedir". önermesi, b<~;şka bir ifade ile "ecnebf öricülü" dür. Semarkand!, orta terim il!;! ilgili bu tespitleri iİe birlikte, orta terim'in büyük ve , küçük terime nispetinin hey' et-i mecmuası açısından herkes gibi Kıyaş'ın dört şekil .. ôlduğunu belirtinektc ve her bir şeklin, l<endisinde muhalif olan öncü! önermenin ciÖndürülmesi (aks!) sebebiyle, diğerine çevnlebileceğini (reddedilebileceğini) de ilave etmektedir. Mesela, I. ve ·II. şekilden herbiri diğerine büyük önermesinin ·· döndürülmesi, I. veiii. şekilden herbiri (ii ğerine küçük önermesinin döndürülmesi ve I. _ve N._ şekilden her~iri de diğerineher iki önermesinin i:löndürülmesi suretiyle reddedilebilir. o,.:;kıyasın küçük önermesinin büyük öneqnesine uyum ve yaklaşmasına (iktiranına) ''Darb" (mod) veya "Karine" · denJldiğine de işaret ederek, her bir şe'klin değeri ü1crinde durmakta ,ve Birinci Şekil Kıyas'ı, Mükemmel T<:!bi! Kıyas ( u.,ı.ıı J-k\ı .,.-~,!ll · ) diye adlandırmaktadır. Çünkü, bu şeklin sonucu a~ık ve seçiktir. Ayrıca bu ~ckil dört önerme türünü (Mahsurat-ı Erbaayı) sonuçlandıran tek şekildir. · Dolayısıyla şekiller içinde _en şerefli olanıdır. ilimlerde yararlı olan önermeleri sonuçlaridıması ve küçük önemiesinin birinci Şeklin küçük önerm~sine uygun ohna,sı yönleriyle ikinci şekil kı yas, bu sıralamada birinciyi takip eder. Üçüncü sırada ise,/büyük önermesinin. birinci şeklin büyük Önermesine uygunluğu dolayısıyla üçüncü şekilkıyas yer alır. ,. . . Dördüncü şeklin ise hiçbir üstünlüğü yoktur. .Çünkü o, her iki öncülde de birinci şekle mıiıialiftir. Dolayısıyla kıyasın tabi! yapısından uzaktır: Sonucu açık _değildir. Onun sonucunun doğruluğunu ortaya çıkarmak için oldukça biiyük bir FELSEFE DÜNYASI, SAYI.: 20, BAHAR 1996 18 Abdulkuddfis BİNGÖL değişiklik gerekmektedir. İşte semerkandi'ye göre hem bu sebeplerden dolayı ve hem de kendisine duyulan ihtiyacın az oluşı:ı nedeniyle Farabi ve İbni ·Sina bu şekli, müstakil bir şekil ·oı,arak saymamışlar .ve kıyasın şek~llerini üçe inhisar ettirmişle~­ dir. Semerkand!, her şeklin sonuç vermesi için bazı özel şartların bulunmasının gerekli 0lduğuna işaret ederek, ·bu şarttarla birlikte herbir şekilde soriuç veren nınciları iirııcklerle açıklamaktadır. Verdiği örnekler muhtevasız olup. terimler yerine ( ı'~·;,._ vb.) harfleri kullanmaktadır. Semcrkandl; ayrıca al-İmam Necmü'd-Din ai-Hecfiiıl (?) ( ı.i·~ı · ) gibi bazı mantıkçıların, şekillerin s·onuç veren bilinen modlarına başka ınmlhir da ilave etti ki erine değinerek, I. ve ll. şekilde 4'er,.ID. şekilde 6 ve IV. şeklide 7 iJave moddan bahsetmektediL Nevarki, Semerkand!, bunların ve benzer-Ierinin sonuçlarına nispetle kıyas olamayackalarını özellikle belirtmektedir. · Semerkand! Mühmele (Belirsiz) önermelerin Tikel (Cüz'i) önerme, Şahsiyye veya Mahsuse (Tekil) önermelerin de Tümel (Külli) önerme hükmünde olduğuna işaret ederek, bu ön~rmelerden telif olu~acak kıyasları~ geÇerli olduğunu ifade eder. . Seİrı:erkandf, öncülerindıhnodal önermelerin yer aldığı kıyaslar ve bunların her dört şekilde sonuç veı:mesiniri şartları üzerinde dururken, bu konuda özellikle Farab1 ve İbn· sina'ya sıksık atıfta bulunmakta ve bu tür kıyaslarda, sonucun. öncüllerden daha özel (ahass) olanına tabiolacağını sürekli olarak vurgulamaktadır. . Semerkand!'y~ göre diğer önnenİıelerde olduğu gibi, şartı önermeler de )'a herhangi bir ispata gerek.duyulmaksızın açık-seçik (becmiı ve fıtrl), ya da bir ispat sonucu elde edilen türden (Kesbi veya Matlfibe) olurlar. Mesela; "On varsa üç de vardır", "Daima bir şey ya vardır ya yoktur" önermeleri birinci-türden şartlı önermelerdir. İki~ci türden olanlar ise ancak ispatla bilinirler. H~lbuki, yük1eniıikıyaslar­ dan, şartlı önermcler sonuÇlandırmak ga)'i-i kabildir, olabilirliliği yoktur. b halde, mantıkçılar için ·şartlı kıyasl.arı ele almak. kaçın~lmazdır. O, bazılarının, Aristoteles'in bunları terkettiğini · iddia ettiklerine değinerek, Şeyh· İbn Sina'nın Şifa'sında "Belki Muallim-'i Evvel onları zikretti ve fakat Arapça'ya nalcledilmedi" . dediğini, Ebfi al~Berekat'ın ise "Eğer zikretmiş oisaydı elbette Arapça'ya naklectilird1" diyerek Şeyh'e. itiraz ettiğini belirtmektedir. Ayrıca O, İbn sina'nın Şifa'dan on iki yıldan beri kendilerinin şartlı kıyaslar konusunda bir kitap bildiklerini ve bunun .anlamını çözüp analiz ettikten sonra, bu konuda ellerine bir baŞka kitabın daha geçtiğini ve bu kitabın da Farabi'ye ait olduğunu söyledig~nLde ila~e ediyor. Semerkand1, diğer İslam Mantıkçıları gibi,. Şartlı - _İktiranlı Kıyasları, iki önerineden, iki Ayrık Şartlı önermeden, bir Bitişik Şartlı ile bir Bitişik-Şartlı FELSEFE DÜNYASI, SAY1 : 20; BAHAR 1996 SEMERKANDİ (öl- 1302)'nin KıSTAS'ında KIYAS TEORiSi Yüklemli Ön ermeden, bir Ayr'ık Şartlı ile bir Yüklemli önermeden ve bir Bitişik Şartlı ilebir AyrıkŞartlı önermeden terekküp eden kıyaslarolmak üzere beş kısma ayırmaktadır. O, üncüllerde yer alan Bitişik ve Ayrık Şartlı önermilerin çeşitleiini ve Orta Terim'in öncüllerdeki durumunu dikkate alarak, .bu tür kı yasların her bölümü için muhtemel bütün terkipleri araştırmakta ve bunların sonuç verınesinin şartlarr · üzerinde duraı:ak, hangi- terkibin hangi şekil ve hangi modda. sonuç verdiğini örnek- . ler le izah etmektedir.. Zaman zaman bu konularda mantıkçılar arasındaki ihtilaflara · da yer veren Semerkandf; meseleyi ilk kaynağa, Farabi ve İbn Sina'ya kadar götürerek 'daha doğru olanı bulmağa Çalışmaktadır. O öncüllerinin Hakkiyye, Maniatu'l-Cem ve Maniatu'l-Hulfi olmalarınave bunların nicelik ve .. niteliklerine göre, ilk Ayrık Şartlı'dan oluşan Şartlı iktiran h -Kıyasfarın sorniç vermesinin şartl~rını izah ederken İbn Sina'ya atfedilen "iki. • Hakikiyye Sonuç vermez" şeklindeki ifadenin Şifa;da, "iki Hakikiyye Hakikiye'yi sonuç. vermez" şeklinde açıklandığına işaret ederek: bunun doğruluğunu vurgu1amaktadır.' . . · Yüklemli önerme ile. Ayrık Şartlı önerriıeden oluşan Şartlı-İktiranlı Kıyaslar'dan,yüklemli öncülün bölümleriniiı AyrıkŞartlı öncülü n bölümleri sayısınca oliın kıyaslarda, sonuç önerın~sininher türlü tertipte mutlakatek bir yüklemli önernıe olduğuna işaret eden Semerkand1, bu tür kıyaslara ":Kıyas-ı Mukassim" denildiği ·gibi" İstikra-i Tam" denildiğini de belirtmel<tedir. Semerk..ııdi: konunun sonuna "Tetiınme" başlığıyla ilave yttiği kısımda, iktiranlı kıyaslann ba,zı özelliklerine dikkat çekınektedii". Ona göre, ister yalnız şartlı önermeienlen, isterse karışık üncrmelerden oluşsun, şartlı iktiranlı kıyaslardan yüklemli bir önermenin sonuç olarak çıkarılınası müınkin olduğu gibi, yüklemli kıyaslardan şartlı bir önerınenin sonuç olarak çİkarılması da mümkindiı:. Bunlardan birincisinin sekiz ~eşit kıyasta gerÇekleştiğine ~şaret eden Seınerkandi:, bunları oldukça geniş bir ş~kilde açıklayarak örnekler vermektedir. Ona göre ikincisi de çeşitli şekil ve ınodlarda mümkindir. Ancak Qunların İstenilenin sonuçlandınlmasını sağlayacak tarzda kıyas oluŞları, bazı terimlerinin değişmesi ve öncüllefin, bizzat sonuÇ elde etmenin gereğlne yönelik, bir takım dönüşümleri vasıtasıyla olmaktadır. Aksi halde bunlar kıyas olmazlar, Mesela, He~ H, B'dir, Her.B, A'dır, Öyleyse her nezaman her H, D'olursa her D, A olur, kıyası, yüklemli öncülierden şartlı sonucun elde edildiği bir kıyastır. Ancak bu sonuç doğrudan değlidir. Aksine bu iİk yüklerrili kıyas, ;,Herne zaman her D, H' olursa her D, B' olur"öner.. . FELSEFE DÜNYASI,. SA YI : 20, BAHAR 1996. Abdulkuddfis BİNGÖL mesini, bu ikincisi ise" Her ne zaman her D, B'olursa her D, A' olur" ônermesini gerektirir. Bu ikisi ise İstenilenin sonuçlandırılmasını sağlar. Semetkandl, ·kıyas çeşitleriyle ilgili bölümü İstisilah kıyaslar konusunda yaptığı oldukça geniş aÇıklamalarla tamamlamaktadır. Bura:cta şunu h~rrien belirtınem gerekir ki, Semerkand!'nin gerek kiyasıri tanımı konusunda yaptığı ayrıntılı analizler ve gerekse kıyasın yapısı ve sınıflaması-ile ilgili görüşleri, kendisinden önce bu konularda İslam Kültür Dünyasında olgunlaşan· düşüncelerden oluşmakta­ dır; Bununla beraber O, özellikle kıyasm tanımını tahlil konusuda verdiği örnekleri açıklarken, bunun kıyasın maddesine mi (içeriğine mi) yoksa formuna İnı (şekline mi) ilişkin olduğunu belirtmediği için bazı yanlış anlarnalara yol açmış ve kıyasla ·ilgili diğer açıklamalannda bazen nahif görüşleri öne çıkararak çoğunluğun üzerinde ittifak ettiği bazı temel görüşlerde ihtilafı yeğlemiştir. Şöyleki, mesela O, A, B'ye eşittir. B, C'ye eşittir.. O halde A, C'ye eşittir, kıyasında sonucu.n doğrudan değil; ecnel;ıi öncül vası~ tasıylagerektiğini söylerken, bunun sonuç önermesinin bilgi değeri açısmdan, başka bir ifade ile sonuç önermesinin doğrulanması açısından böyle oluğuna dikkat çekmemiştir. Bu da doğrudan kıyasın maddesini (içeriğini) ilgilendinin bir konudur. Haibu ki, "A, B'ye eşittir, B, C'ye eşittir" öncüileri konulursa, şekil açısından "O halde A, C'ye eşittir" sonucu gerekli olur. Ne var ki, burada sonuç önermesinin doğruluğu, "C'ye eşit olan ş~ye eşit olan her şey C'ye de eşittir" şeklinde zikredil-. meyen bir hü~Un doğruluğuna bağlıdır. "Ecneb! Öncül" diye adlandırdığımız bu hükmün tasdiki -ise ."aynı şeye eşit olan şeylerin birbirlerine de eşit olmalarının· ·gerekliliği" hükmüne dayanmaktadır: Bu da doğrudan "eşitlik" kavramının içeriği ile ilgilidir. Nit(!kim, A, B' ye aykındır, B, C'ye aykırıdır, . . . O halde A, C'ye aykındır; kıyasında da, konulan b~ öncüllerden dolayı sonuç şekil _(form) açısından gereklidir. Ancak, burada "C'ye aykın olana aykırı olan C'ye de ay kın dır" şeklinde· zikredilmeyen bir hükmü tasdik edemediğiiniz için sonuç önemiesi doğru değildir. Çünkü, "Aynı şeye aykırı olan şeylerin biri birilerine de ·aykırı olmalarının gerekliliği" hükmü doğru değiWir. Bu da "aykınlık" kavramının içeriği ile doğrudan alakalıdır. _ Öyle görülüyor ki, "Garip" ve "Ecnebi_Öncül", vasıtasıyla sonuç veren kıyas­ larda bu durum sonucun bilgi değeri açısmdan ortaya çıkmaktaclır ki, bu da şekle ~eğil içeriğe ilişkin bir durumdur. 21 FELSEFE DÜNYASI, SA YI : 20~ BAHAR 1996 SEMERKANDİ (öl- 1302)'nin KISTAS'ında KIYAS TEORiSi İslam mantıkçılanna göre kıyasın doğruluğu, hem maddesinin (içeriğinin) ve · · hem de formunun doğru olması şartına bağlanmıştır. Onun m~ddesinin dogruluğundan ise, hem onda yer alan önenneleriniçerikleri açısindan bizzat doğru olmaları ve hem de onlann istenilen sonuca uygun olmaları kasdediİmektedir. Sonuca uygunluk o şekilde olmalıdır ki, yapısının doğruluğu ile birlikte bilinmesi istenilen şeye. bizi götürmelidir. Bu bakımdan sonuç ile hiç ilgili olmayan şeyler madde itibariyle doğru değildir. Bunun için de Semerkandl, Her A, B'dir, . Her B, H'dir, Her H, D'dir. O halde her A, H'dır, fonnundaki bir ifadeye kıyas denilemeyeceğini söylüyor. Bize göre bu iddia mutlakanlamda geçerli değildir. Doğru olan, bu tarzdaki ifadelerin . maddeleri itibariyle doğru kıyas olamayacaklannı söylemektir. . İslam mantıkçılanna göre kıyasın tanımında yer alan "başka bir sözü gerekli 'kılar" kaydı, "Her insan yürüyendir, Her yürüyen yürüyendir, O hiılde her insan yürüyendir, şeklinde!d kıyasları tanırnın dışında bırakmak içindir. Çünkü burada da · sonuç önermesi "başka bir söz, diıh~ doğr~su başka bir önerme" değil, aksine birinci öncü! ile aynıdır. · Semerkandi, bu durumu istisnalı kıyas açısından da değerlendirmektedir. Bilindiği gibi Şartlı Öncülü Bitişik Şartlı bir önerme olan istisnalı kıyasta, mukad- · dem'in aynırtı istisna tali'nin aynını sonuçlandırır. İşte sözkonusu kıyasın bu özelli. ğini iler sürerek; bu durumda sonuç önermesinin "başka bir söz" olmadığını iddia edenlere Semerkand1, bunun doğru olmadığını söylüyor. Çünkü Şartlı Öncülün talisi bu bağlarnda ayrı bir öıierme değil, bileşik bir önerınenin tarafidır, yani bileşik onermenin bir cüz'üdür. Halbuki, sonuç önermesi bilfiil basit bir önerme olmakla "başka bir söz" dür. Mesela, Her ne zaman A,B' olursa H; D' olur, Fakat A, B'dir,. Öyleyse H, D'dir, .kı yasında "H, D'dir" sonuç önermesi bil fiil önerme oimakla şartlı öncüiden farklıdır. Buna istisnalı öncülü ile sonucu ayni olan, · Eğer hareket varsa hareket vardır, Fakat hareket vardır, Öyleyse harek'et varqır, şeklind~ki bir kıyasla i tirazda bulunabilec~klere i~e Semerkand!, İbn Sina'nın bu tür' ifadeleri n kıyaslığını Rabul etmediğini hatırlatarak bu itirazlarında haksız olduklarını belirtmektedir: FELSEFE DÜNYASI, SAYI : 20, BAHAR 1996 22 Abdulkuddfis BİNGÖL Semerkandi, orta terimin tekran ile ilgili spekülasyonlara da değinerek, bu konuda, orta terimi n. tekrarını "Kıyasu'n-Nispet"in dışında yüklemli iktiranlı bütün kıyaslarda şart olduğunu, diğerlerinde ise bazı maİıtıkçıların.bu şartİ tercih ettikleri halde diğer bazısının bunu terkettiğini söylemenin doğru olacağını belirtrrtektedir. Onun bu konuda verdiği bir kısım örnekere gelince, bunlar kıyasın tabii halinden uzaktır. . Semerkandi'nin, al-HacQni '(?) gibi bazı mantıkçtiarın şekilleri~ sonuç veren bilinen modlarına yaptıklan ilave. modları, genel kı yas kurallarına_ uymadıkları için · reddetmesi ise son derece isabetlidir. Çünkü, I. şekleilave edilen modlardan mesela, Bütün B' olmayanlar A'dır. Hiç bir H, B değildir, Öyleyse bütün H'lar A'dır, kıyası, genel kıyas kurallanndan "sonuç daima öncüllerin zayıfına bağlıdır" \le birinCi şeklin iki kuralından "küçük önerme olumlu olmalıdır" kurallarırta ay kın olduğu için; _ IL şekle ilave edilen mocilardan, Bütün A'lru: B' olmayandır, Bütün H'! ar B'dir. Öyleyse hiç bir H, A' değildir, kı yası, genel kıyas kıırallarından "öncüller ' olumlu ise sonuç o.ltimsuz olmaz" kuralına ve ikinci şeklin iki kuralından "İki öncüiden birinin olumsuz olma~ı gerekir" kurallarına aykın olduğu için; III. şekle ilave edilen, Bütün H' olmayanlar A'dır. Hiçbir H,B'değildir. Öyleyse bütüri B'ler A'dır, Kıyası, genel kıyas kurallanndan "sonuç daima _ öncüllerin zayıfına bağlıdır"_ ve III. şeklin kurallarından· "küçük önerme olumlu olmalıdır" kurallarına ay kın olduğu için, ve nihayet N. şekle ilave edilen, HiçbirA olmayan H, değildir, HiçbirH olmayan B değlidir, · .· - · · .. ' 1. • . • OyleyseHiçbir B, A' değildir, kıyası, genel kıyas kurallarından"iki olumsuz öncüiden sonuç çıkmaz" kunilına aykın olduğu için, bu m9dlar sonuç vermez. Diğer ilave modlar. için de aynı türden açıklamalar yapmak mumkündür. Zaten Semerkandi ·sonuçlarına :nispetle bunların kı yas oli:ımay~caklarını söylemektedir. . O'nun; Kıstas'ın Tasdikat Bölümün'ne "Tevabiu'l-Kıyas" başlığıyla ekiediği son fasıl ise oldukça dikkat çekicidir. Semerkandi burada kıyasla ilgili· önemli gördüğu bazı. kon-ulara işaret etmekle beraber İstikra (Tümevarım)'dan Burhan (ispat)'a, ilmin özelliklerinden Adabu'I-Batıs ve'I-Münazara'ya: .... kadar birçok konu- 23 FELSEFE DÜNYASI, SAYI: 20, BAHAR 1996 SEMERKANDİ (öl- l302)'nin KıSTAS'ında KIYAS TEORiSi ya bir başlık altında yer vermektedir. Buradan hareketle Onun kı yas dışındaki_ diğer · akıl yürütme tarzlarını, Kıyas'a tabt (bağımlı) kıldığı söylenebilir. İmdi biz de ma~alemizin bu son bölümünde, Onun Kıyas teorisinin uzantı. sında gördüğü ve Kıyas'a .tabi (bağımlı) kıldığı bu çeşitli konulardaki önerrili · düŞüncelerine yer vereceğiz. Semerkandt'ye göre, hangi tür kıyas olursa olsun, istisnasız her kıyasta iki öncü! vardır. Bunlar ne daha az,ne daha.çoktur. Az ol~maz. Çünkü kıy~sın tanımında · "önerme!' değil, "önermeler" ifadesfyer almaktadır. Bu nokta açıktır. İkiden çok olamayacağına gelince, yine açıktır ki, sonuç önermesi, bilinen vasıtasıyla elde edilir. O halde, yeni bir bilgi ahırak-elde edilmek istenen sonuç önermesiile bilinen arasında bu sonucun çıkarılmasında "yükleme", "luzum", "inad" .... gibi yararlı olacak nispetlerden birinin bulunması kaçınılmazdır. Eğer böyle olmaz ise bilinen, bilinmek iste- · . nen (sonuç) için bir kıyaı; olamaz.. · İşte bu bi.Jinen~ 'nispet, İstisnalı Kıyas'da olduğu gibi; bütüncüllük içeren bir ifade için olursa iki öncü! meydana gelir. Bunliırdanbirisi işaret edilen nispete, ikincisi de işaret. edilen bilinene delalet eder ve kıyas tamamlanİr. nitekim, meselii, elde edilİnek istenen sonuç öner'ınesi "işte şu. canhdır", bilinen de· "işte şu insandır" öncrmeleri olduğu zaman ve bilinene gereklilik nispetiyle bütün insanlar için geçerli . olmak üzere, lazım sözümüz" Bu · ca~lıdır" · olduğunda· iki· öncü! altaya · çıkar. Bunlardan birisi gereklilik nispeti üzerine delalet eder ki, o, "Eger bu insan olursa . . cmıiı olur" sözüdür. İkinci Öncü! ise bu bilinen e delalet eder ki, o. da "Bu insandır" ·sö:,:üdür. Eğ::.r bu bilinene nispct, bütüncüllük içeren bir ifade için değil de, sonuç ö~er~ ınesinin taraflarından (konu ve yükleminden) her birisi için olursa yine iki öncü! ortaya çıkar. Şayet bu iki öncü! arasında oqa terim bulunu~sa kı yas yine tamam olur. ·Mesela, istenilen sonuç önermesi "Bu canlı dır" bilinen de "Bu insandır, halbu ki her . insan C~tnlıdır" olursa, sonuç önermesinin iki tarafından her birisi için bilinene nispet vardır. Böylece iki nispetten aralahnda orta terim bulunanikiöncül ortaya çıkar. · Şayet bu iki öncü! arasında orta terim olmazsa; o zaman bilinen, ~ön uç önermesi için kıyas olmaz. Belki, sonuç önermesini soriuÇlaridıracak kıyas içiri tamamla. yıcı kıyaslara öncü! olur. ki, bu da bilineile sonucun iki· tarafından· yalnız biri içi ri nispd olduğunda olur. nitekim mesela, istenilen·sonuç önermesi "Bu canlıdır" bilinen de "Bu gülüçüdür ve her insan canlı dır" olursa, burad.a bilinenlerden bazısı istenileni soiıtJçlandıracak kıyas için tamamlayıcıKıyasa önc.ül olur. Çünkü bu takdirde "Bu ·insandır" önermesi ni sonuçlan9ırmak için, "Her gülen insandır'' önermesine, sonra "Bu canlıdır" önermesini sonuçlandırmak için de "Her insan carilıdır". a ulaşılır. FELSEFE DÜNYASI, 'SAYI : 20, BAHAR I 996 24 Abdulkuddfis BİNGÖL Böylece istenilen soiııicu elde etmek için daha çok öncüle ihtiyaç olduğu ort~dadır. Ancak bu durumda tek bir kıyas yoktur. Aksine istenileni sonuçlandırucak kıyas için tamamlayıcı bir dizi kıyas ·vardır. Bu öncülerden her ikisi, kendi sonucunu sonuçlandıran bir kı yas olur. Böylece oluşan "Mürekkep Kı yas" (Bileşik Kı ya~) larda her bir tamamlayıcı (Mütemi:nim) .kıyasın sonucu açık~a belirtilmiŞ ise, bu kıyaslara "Mevsfilet'un-Netaiç' adı verilir. Me~ela;. · "Her H, S'dir" sonuç. önermesine ulaşmak. için, Her, H, B'dir, Her B, A'dır.. Het H, A'dır (Sonuç ve !'ekrar öncü!) H!'!r A, D'dir. Her H, D'dir (Sonuç ve tekrar öncü!) · Her D, S'dir. Her It S'dir (istenilen sonuç) Eğer bu tür kıyaslarda tamamlayıcı kıyasların sonuçları açıkça belirtilmemiş ise bunlara da "Mefsfiletu'n- Netaiç' veya "Matviyye" adı verilir. Mesyla, Her H, B' dir, Her B, A'dır, · Her A, P'dir, Her D, S'dir, Her H, S'dir kıyası gibi Semerkandl''ye göre herhang i bir sonucu sonuçlandıran kı yas, aynı şekilde bu· sonucun düz ve ters dÖndürmesi gibi, sonuç iÇin gerekli olan önenneleri de ·sonuç- . landınnış olur. Semerkandl', diğer bir bileşik kıyas olanHulff Kıyas'ın; birisi iktiran lı, diğeri istisnalı olan iki kıyastan· oluştuğunun ve "Diğer çelişiğin (nakizin) yanlışlığı üzerine deltil et ettiği için, iki çelişikten birinin sübutu (gerçekleşmesi) üzerine delalet eden sözdür" şeklindeki tanımından dolayİ bu adı aldığını söylüyor. O'na göre öu tanım, tanımlanan dışındakileri dışarda bırakmamaktadır, yani · ağyarını mani değildir. Çünkü Hakikiyye'den oluşan istisnalı kıyaslar da bu tanıma girmektedir. Gayr.:.ı m ustakim bir kıyas o Icin Hıilff Kı yas'ın _Müstakim Kıyas'a döndürüle- , de işaret eden Semerkandl, bu konuda 'şöyle ·.demektedir: Eğer Hulfi J{ıyas'ı Mustakim. Kıyas'a döndürınek 'istersek, sonucun, çelişiğinin gerekli kıldığı m uhaf in· çelişini dliğru olan öncüle ilave ederiz. Buna "Hulf'u · Müstak1m'e Dö]ldürme" ı r-"-'' .ı• o>~ı~• >.r. ) adı verilir~ bileceğine is FELSEFE DÜNYASI, SAYI : 20, BAHAR I 996 SEMERKANDİ (öl- 1302Ynin KlSTAS'ında KIYAS TEORiSi Hulf için aksi n (ircanın -döndürrnenin) varlığını da kabul eden Semerkandl, bu konuda da şunları söylemektedir: Hulf için aks (irca) vardır. Çünkü sonucun çelişiği batı! olduğu gibi elbette ö.ncül doğru olur. Aynı şekilde öncü! batı! olduğu gibi sonucun çelişiği elbette doğru olur. Yahut. bu ikisi öncülerden birine eklenir ki, diğerinin hükmünü ortadan kaldıracak olanı sonuçlandırsın. Buna "Kıyas'ul-Aks" denir. 1, ·S emerkan d!, Kıyas'a Tabi Olanlar cümlesinden saydığı istikra (Tümevarım)'yı şöyle tanımlamaktadır. "Tikellerde (cüz'iyata) v_eya deneye tabi tutulmuş olanlarda (ıntict;!rrebatta) sabit olması vasıtasıyla tümel bir hükmü ispattır." O'na göre eğer istikı:a'da tecrübe edilenlerin sınırları bilinir ise bu İstikra "Tam;'dır ve yakin ifade eder, Mesela, Her cisim ya hayvan ya nebat ya cemattır, Halbuki, bunların her biri yer kaplayandır, Öyleyşe her cisim yer kaplayandır, gibi. Tam İstikra, aynı zamanda Kıyas-ı Mukassim'dir. Eğer İstikra'da tecrübe edilenlerin sınırları bilinmiyorsa yalnızca zan ifade eder. Çünkü, mevcut duruma dayanılarak verilen hükme muhalif birşey ile, mevcut durumun dışında bir hali ifade eden muhalif bir hükÜm herhangibir zamari ortaya çıkabilir. Mesela, insan, kuş, sığır ve diğer birçok hayvan -türüne bakarak, "Bir şey yerken bütün hayvanların ·altçenesi hareket eder" genel hükmü ve~iiir ise, Tirnsabın üst ç~nesinin hareket ettiği ortaya çıkınca bu genel hükme 'muhalif bir hüküm de. 9rtaya çıkmış olur.. Semerkandl, Temsil'i (Analoji) de Kıyas'a tabi olanlardan saymakta ve şöyle tanımlamaktadır: "Bir şeyin kendisi için sabit olan b~r hükümde, aralarındaki.nispet ve benzerlikten dolayı, diğer bir şeyin ona bağlanması ve ona tabi kılınmasıdır." Fıkıh alimlerinin kıyas dedikleri şey de işte budur. Semerkandl, Temsil'in üç unsurunun olduğunu vurgular: bunlardan birincisi: "Benzeyen şey" olup buna "Fer' ve Mikyas"; ikincisi "Kendisine Benzetilen Şey" olup· buna "Asi ve Mikyas Aleyh!'; üçüncüsü-ise bu ikisi arasındaki "Benzerlik yönü" olup buna da "illet" adı verilir: Mesela, '!ev" gibi şekillenmiş ve telif olunmuş olduğu için . "gökyüzü .de sonradan yaratılmıştır;, denilir ise, "sonradan yaratılmış· olmak" hükmünde gökyüzü, eve tabi kılınmıştır. Semerkancll'ye göre, ortak sebep sabit olmadıkça benzerilenin kabiliyyeti (özellikleri) ortaya k?nulmadıkça ve birtakım şartlar tahakkuk etmedikçe Temsil, yakin ifade etmez. bilgi Se.merkandl, Kıyas'ıh maddeleri, yani onda yer alan önermeleri~ kaynağı Ve da Kıyas'ın bir tasnifini yapmakta ve bu açıdan kıyasları değeri açısından FELSEFE DÜNYASI, SA YI : 20, BAHAR 1996 26 Abdulkuddüs BİNGÖL Kıyas-ı Burhan!, Kıyas-ı Cedell, Kıyas-ı Hitabi, Kıyas-t Şi'n, Şeğab* ve Safsata çeşitlerine ayırmaktadır. O'na göre Safsata, Şegab i te beraber tek bir çeşitte toplanabilir, ki, bu da Mugalata'dır. Dolayısıy.Ia bu tasniftebeş çeşit kıyas ortaya çıkmakta­ dır. . Zira Kıyas, ya şaşkınlığa düşme, hayal kurma (tehayyul ve teaccub) gibi olgu ve _9laylann dışında bir hükmü, bir bilgiyi, ya da olgulara ve olaylara ait bir hükmü, bir bilgiyi ifade eder. Bunlardan birinci türe ait ()lan· ŞİİR'dir. İkincisine gelince bu da ya k~sin (cazim), ya da kesin olmayan (gayr~i cazim) türden olur. Bunlardan ikincisi HttABET'tir. Kesin türden olanına gelince, burada da hükmün ya. gerçeğe uygun , hak olduğuna itibar olunmaz, ya ?a olunur. Eğer gerçeğe uygun olduğuna itibar olunmaz da, fakat halkın yahut karşı fikri saVunanın (hasmın) itirafımı öncüllerinde itibar edilir ve durumda böyle olursa bu CEDEL olur. Durum böyle olmadığı halde, .asla muteber olmadikları halde öncüilere itibar olunursa bu da ŞAÖAB'dır. . Eğer hükn:i.ün gerçeğe uygun olduğuna i~ibar olunur ve işin özünde (nefsu'l- emr de) durum böyle olursa O BURHAN'dır. Hükmün gerçeğe uyguuluğuna itibar olunduğu halde işin özünde durum böyle olmaz ise o da SAFSATA'dır. Semerkandi'ye göre ŞAÖAB ile beraber SAFSATA tek bir çeşit ol~ak birleşider ki o da MUGALATA'dır. Öyle görülüyor ki, Burhan, gerçeğe uygun kesin tasdiki ifade eden delildir. Burhan zarud bir tasdike götürür ve ancak, kendisiyle tasdik zorunlu olan, kendi özünde ·de doğru öncüHerden oluşturulur. Bu öncüllerin kendi özlerinde "Zaruriyye", "Mümkine" ve "Vücl!diyye" olmalan farketmez. Çü*ü Burhan ile elde edilmek istenen sonuç, bazen "Kaziyye-i Zaruriyye", bazen "kaziyye-i Mümkine" ve bazen de "Kaziyye-i Vticudiyye" olur. Öyleyse. burada önetillerden herbi~i istenilen sonucu ifade edecek ti:ırzda olmalıdır. · . . Semerkandi, bu konuda Aristciteles'e de atıfta bulunarak Onun Burhan'ı şu şekilde tanımladığını söylüyor:· "Burhan , yakinf bir sonucu elde etmek için yakinf önetillerden oluşan bir kıyastır" Semerkandl'ye göre, Burhan kesin tasdikin vaki olduğu yakinf önetillerden olunca, onun bu şekilde tanımlanması tablidir. Ona göre \ . . yakin birşeyin, çelişiğinin ihtimali olmaksızın, o şeyin tasdik edilmesi ve sabit kılınma~ıdır. Yine O'na göre Ktyas, Burhan'ın formu~ yakfniyyat maddesi, yakini olanı elde etmek ise onun gayesidir. · (*) Şeğab, fitneyi uyandırmak, şerri harakete geçirmek, kargaşa yaratmak, ortalığı toza dumana .katmak anl?mında bir sözcüktür. Burada, hiçbir şekilde doğru olmadığı ve böyle olduğu da bilindiği halde, bir takım önerme!erden yapılan kıyas, anlamında kullanılmıştır. · FELSEFE DÜNYASI, SAYI : 20, BAHAR I 996 SEMERKANDİ (öl~ 1302)'nin KıSTAS'ında KIYAS TEÖRİSİ Kı yas-ı-Cedeli'ye gelince, O, "meşhuratt"an, yahut karşıfikri savunari (hasım) katında. "Müsellemat"tan olan önermelerden oluşturulan kıyastır. Bu öncüllerin. gerçeğe uygun olm'ası, yahut hasını cevap veremeyecek hale getirı11elç, onu susturmak içinolması vey~ yanlış (batıl) olması farketriıez. Kıyas,-ı Hitabi ise, zann"ı galip veya işiteni ikna için, ister doğru ister yanlış olsun i'Meşhurat"tan olmayan "MakbOJe" veya "Mazn'fine" öncüllerden oluşan kıyastır. Bu özelliğinden dolayı burada Türnevarım (İstikr!l'), Analoji (Temsil) ve sonuç vermeyen modlar (Durfib-uAk!riıe) ın kullanılması caizdir. .-. ··. Kıyas-ı Şiir!, aŞırı arzu, istek ve heyetana getiİmekle nefsin infıali için, ister doğru ister yanlış olsun, muhtelif öncilııerdert oluşturulan kıyastır. . . Şağab; meşhurata benzeyen öncüllerden, safsata. ise yak!niyyata be_nzeyen öncülierden yapılan kıyaslardır. Bunlardan Şağab; Cedel'in, safsata ise Burhan'ın ' . ' karşıtı dır. Açıkça kıyasın yukardaki bu tasnifı, öncüllerinde yer alan eden bilginin kaynağı ve hakikat değeri göz önüne alınarak yapılmıştır. Öyleyse sözkonusu açıdan önermelerinde bir tasnifı olmalıdır. İşte Semerkand!, bu noktada önerıneleri iki gruba ayırınaktadır. önerinelerin görülmektedir ki, muhtevasıni teşkil 1- Yakin cinsinden tasdiki ifade eden, kesin bilgi veren önermeler CYaklniyyat). · · · ·2- Yakin cinsinden tasdiki ifade etırieyen, kesin bilgi vermeyen önerineler (Gayr-i Yaklniyya:t). Semerkandl, birinci gruptaki önermeleri, EVVELİYYAT, MAHSUSAT, MÜCERREBAT, HADSİYYAT, MÜTEVATİRAT ve FITRİYYAT diye altı kısma;· ikinqi gruptaki onermeleri ise MEŞRUHAT, MÜSELLEMAT, ~KBÜLAT, MAZNUNAT, MUHAYYELAT veVEHMiYYAT olarak yine altı kısma ayııinakta ve Burhan'ın urudeleri ol~aları bakırnın daU' yakin! Önermelere özel bir yer vermektedir. .. O, yakini önermeler çeşidinin ilki olan Evveliyyat'a Bedihiyy~t .da' denildi&ine. işaret ederek Şöyle tanımlıyor: ister bedihl (açık-seçik) ister ise kesb! (kendine özgü . mantık! bir işlem sonucu elde edilmiş) olsu~ aklın hiçbir vasıtaya muhtaç olmaksızın konu.ve yüklemin mücerret tasavvuruyliı kesin yükleme yaptığı önermelerdiri "Bir, ikinin yarısıdır", "Bütün parçadan büyüktür" gibi. Mahsusat, dış yahut. iç kuvvetlerle (duyularla) ulaşılan hükümlerin Ifade edildiği . önermelerdir. Bunlardan ·birinciler MÜŞAHEDAT; ikinciler VİCDANİYYA T diye adlandırılırlar. FELSEFE DÜNYASI; SAYI: 20, BAHAR 1996 28 Abdulkuddfis BİNGÖL Mesela, . "Ateş sıcaktır", "Güneş aydınlatıcıdır" önermderi milşahedat türünden önermelerdir. Bir kişinfn kemdi sevincinden, kendi ·öfkesinden, kendi aÇ lı- · ğından .... vb. baraketle sevinci,öfkeyi, açlığı, vb; bilmesi ise vicdaniyyat türündendir. Mahsusat'tan yapılan kıyaslardan yine aynı türden önermeler elde edilir. Bunların müŞahedat veya vicdaniyyat türünden olmalan farı<etmez: Semerkand!'ye görebu tür · önermeler, bazı tümel kavramların ve Evveliyyat'ta.n olan bazı önermelerin ilkeleri; · başlangıç. noktaları (mebde'leri) · dırlar. Ayrıca bu. kuvvetlerden (duyulardan) · herhangi ~irisini kaybeden, o duyudan yararlandığı bilgisini de kaybeder. Mücerrebat ise müşahedeiıin (gözlem ve deneyin) tekran vasıtasıyla yüklemin konuya t~rtibi (yüklenmesi) suretiyle veya bu tertip olmaksızın gizli bir kıyasla b~raber kesin tasdiki: ifade eden önermelerdir . .Semerkandl'ye göre "tecrübe" il e"hads" (sezgi) arasındaki fark üzerinde duranlar, tecrübenin insan fiili ne dayandığı­ nı, hads'in ise böyle ol~adığını söylef!lektedirler. Hads, öncüllerden, ilkelerden (mebadiden) istenilene (sonuca) sur'at-i intikaldir. Hadssiyat'a gelince, tecrübe edilen şeylerin eseri (sonucu) olmaksızın hads'e (sezgiye) ait ·karinelerin (belirti ve ipuçlarının) milşahadesi sebebiyle insanın sezgi vasıtasıyla ulaştığı kesin hükümleri dile getiren önermelerdir. . Mütevatirat ise, doğruluğu konusunda vaki şahadetlerin çokluğu vasıtasıyla kesin hükümleri ifade eden önermelerdir. Çünkü ş·ehadet; haber verenlerin Çokluğundan ortaya çıkan güvenden sonra yakin ifade eder. aklın verdiği Yakln ifade ·eden önermelerin son çeşidini Fitriyyat oluşturmaktadİr. .....~, v_,ı,.ı, \\:kıı " (al-Kadaya al-Fıtriy iıl-Kıyas), şerhinde ise . · o:.L-\o1J•" o,JoAı• \..:.;ı1 • (al-Kazaya al-Fıtriyye al-Kıyasat) (Fıtriyye önermeleri ve kıyaslar) başlığı altında zikı:'etmekte ve şu tanımı vermektedir: Aklın, kendisinde bulunan bir orta teri m vasıtasıyla verdiği hükmü dile getiren önennelerdir. · Mesel ii; "Döİt sayısının çift olduğu" hükmünde söylenilen "Dört çifttir": önermesi gibi. Çünkü bu hüküm akılda bulunan "dördün iki eşitparçaya bölünebilir" olmasıyla ortaya koyulur. Zira bir sayının çift olup olmadığı sorulduğunda, .akıl onun iki.eşit parçaya bölünebilir olup olmadığına yönelir." · Seınerkandi: bunları Kıstas'ta" ve Semerkandf!ye göre bu altı çeşit önermenin dile getirdiği hükümler bazen · Zaruriyye, bazen Mümkine ve bazen de VücOdiyye türünden hükümler olurlar. Ona göre bu altı, Burhan'ın Mebadi-iÜiasi (ilk prensipleri) dir. Burhan bunlardan oluşur, yahut bu altİdan yararlanılarak varılan hükümlerden oluşur. bu altıdan üçü (Tecrübiyat, Hadsiyyat, Mütevatirat), belki dördü (Mahsusat), kendileriyie yakin hasıl Ohın şeyin dışında, yani bu türden önermeler, bir takım şartlariyla birlikte, yakin, . bilgiyi it;ade eder tarzda olmadıkça delil olamazlar. Öyleyse Burhan'da umde olan Evveliyyat ile Fıtriyyat'tır. 29 FELSEFE DÜNYASI, SAYI : 20, BAHAR .1996 SEMERKANDİ (öl- 1302)'nin KISTAS'ında KIYAS TEORiSi Semerkandi, Kıyas-ı Burhani'de. Sonuç önermesiyle ifade edifen · hüklnün tasdiki için orta terimin iiiet olması gerektiği kanaatindedir. İşte bununla birlikte Orta terim, işin özünde (nefsu'l-emtde) küçük terime büyük terimin nispeti için de illet olursa ~ki,bu nispetin hami (yükleme), Hizfim (gereklilik), inad türünden veya bunlardan biriniri olumsuz kılınması ile olması farketmez- bu Burhan-ı Limmi (Burhan Lime'ş-Şey') olur. Çünkü bu du~u~da tasdiki n iii eti, yani niçin böyle olduğu · (Sebeb-i limmiyeti) hükmü verilir. Şayet sonuç öneflT!esiyle ifade edilen hükmün tasdiki için orta teri m iii et olur ve~Iakat ~üçük terime büyü~ terimin nispeti için i11et olmai ise bu da Burhan-ı tnni (Burhan İnne!ş-Şey') olur. Çünkü burada niçin böyle olduğu olm.aksızın, o kendi özünde hüktnün gerçekleşmesine (subfituna) delalet e?er. · Ona göre Burhan-ı İn ni' de orta teri m her ne kadar hükmün tasdiki için net olsa da, bazen küçük terime büyük terimin nispeti orta terimin nedeni de olabilir. Yani orta · terim söz konusu bu nispetin ma'lulü olabiİir. Bazen de büyük terim ile orta terim tek bir ilietin sonucu da olabilirler ve bazen de bu ikisi, baba-oğul gibi, göreli (mütezayif) iki kavram olabilirler. i Semarkandl'ye göre orta terimin illetinin ol:rqası durumunda, o büyük terimden daha çok bjlinen olur ki, bi.ı tür Burhan'a DELiL adı verilir. Öyle görülüyor ki, Semerkandi, diğer mantıkçılar katında çok daha geniş .bir kaplama sahip olan "Delil"i oldukça dar bir kaplama sahip kılarak çok özel bir akıl yürütme tarzına tahsis etmiş-tir. Semerkandl, mantığın uygulama a:lanı olması açısından, kıyasla bağjaniıh olarak ele aldığı konular arasında mutlak anlamda bilimin özelliklerini de ayrıca ele . almaktadır. Ona göre her bilimin başlıca üç kısmı ,vardır: Konusu (Mevzuatı), İlkeleri (Mebadii) ve Meseleleri (Mesaili), . Çünkü her bilimin kendisine özgü araştirma konusu olan bir takım şeyler ki; o şeyler o bilimin konusunu teşkil ederler. Mesela, Geometri için nicelik, Matematik için sayı, Tıp için insan vücudu,· ilaçlar, gıdalar... gibi. Zira söz konusu bilimlerin içeriklerini oluşturacıı.k önermelenn konularını ·ya bunlar, ya türleri, yahut bunların özsel nitelikleri oluşturur. vardır .Bir bilimin ilkeleri ise, .o. bilimin araştırma ve incelemelerinin kendilerine dayandınldığı şeylerdir. Btmlar da ya kavram (tasavvur) türünden olur ~ki. bunlar · tanımlardır-, ya çla hüküm (tasdik) türünden olur -ki bunlar .da o bliimdeki kı yasların öncülleri!li oluştururlar-. Sözkonusu bu hükümler, ya yakini türden olup bütün bilimlerde ortak (genel) olurlar veya "Aynı miktara eşit olan iki şey· birbirine eşittir" matematik önermede olduğu gibi, yalnız bir. bilime has olurlar. Genel olanlar FELSEFE DÜNYASI,SAYI: 20, BAHAR 1996 30 Abdulkuddfis BİNGÖL Evveliyyat türünden olanlardır -ki, bunlara Müteıırife (aksiyom) adı verilir-. ·ya da yakini olmayan türden olup bunlar da ya bilim adamının iann-i galip ile veya müsa. m aha yoluyla doğruluğunu kabt11 ettiği şeylerdir -ki,bunlardan bazen başka bir bilgi açığaçıkar ve bu tür ilkelere Meviua (postulat) adı verilir- Ya da bilim adamının şüphe üzre ve terüddütle doğruluğunu kabul eüiği şeylerdir .-ki, buna da Müsaderat (Teorem, Euklides'iri Geometri'de ortaya koyduğU. prensipler gibi) adı verilir- Bundan bazen bir yeni bilgi a.sia ortay çıkmaz. Bir bilimin meselelerine gelince bu da o bilimin muhteviyatını oluşturan ve söz konusu bilimin ispatlamak durumunda olduğu önermelerdir. Bu önermelerin konusu ya biljmin konusu, ya türü, ya da ilinekieri olur. Yüklemleriise bu konuların yapıcı unsuru (mukavvimi) olmaması gerekir. Zira bu konunun mahiyetinin yapıcı unsuruna delil (akıl yürütme) ile ulaşılmaz; "Mukavvim delil ile mat! up olmaz". Semerkandi, ayrıca bilimlerin konUlannın benzeri iç içe girdiğini de belirterek, . konuları biri diğerinin içine girmiş .olan bilimlerden bazısı diğer bazısından daha genel olursa, bu bilimiere "Mütedahil Bilim~er" ~dınımn verildiğine işa.ret etmekte~ dir. Bir şeyin tam tanımında iktiranlı kıyaslardan yararlanılabileceğini ileri süren bazı mütekaddimin mantıkçıların görüşlerini, Farabi ve İbn sina'nın bu konudaki görüşlerine katılarıı-k reddeden Semerkand1, bir konunun bilgisinin araştırılmasında yöneltilen sorulan, ~pça'nın özelliklerini dikkat~ alarak, iki gruba ayırmaktadır. Bunlardan birincilere "Ummehat" (ana, temel sorular), ikincilere ise Füru' (ayrıntı. larlaalak~ı sorular) cJ.emektedir. Tcıııd sorular, başkasının kendisi yerine geçemeyeceği sorular olup bunlar "Nedir?" cL: ı. ''Var mıdır?" ( .}ll ), "Nasıldıf?" ( ·. u-\ ) ve "Niçin böyledir?" .( 'r· }sorulardır. "Nedir?" sorusu ile bir ismin anlamının ne olduğu veya bir şeyin mahiyeti sorulur. Birinci durumda cevap adsal tanım, ikinci .durumda ise gerçek tanım olur. . "Var mıdı_r?" sorusu ile, ister basit ister mürek~ep olsun, bir şeyin var olup olmadığı, · yani iki çeılşikten birinin varlığı. cevap olarak istenir. Bir şeyin varlığı bilindikten sonra; nasıl bir şey olduğu, onu diğerl~rindeiı ayıran özelliklerin neler olduğu "Bu nı:ısıldır?"· sorusu ile araştırılır.· "Niçin?" sorusu ise bir. hükinün nedenini ortaya çıkaimiık içindir ki, bu da orta terim'dir. Semerkandi'ye göre bu. sorulardan "Nasıldır?" ile "Niçin?" sorularının Ffiru'dan olduklarını iddia edenler de vardır. Çünkü bu son ikisinin yerinde başka, soru edatları dakuiıanılabilir. Bu durumda ana sorular "Nedir"" ve "Var· mıdır.?" . . . soruları ile sınırlandırılmış olur ki, "Nedir?'' kavram (tasavvur) için, "Var mıdır?" da . 31 FELSEFE ..DÜNYASI, SA YI : 20, BAHAR 1996 SEMERKANDİ (öl- 1302)'nin KıSTAS'ında KIYAS TEORİSİ · hüküm (tasdik} içindir. Fı1ru'a gelince, kim, nerede; ne zaman, kaç, nasıl vb. gibi genelleştirilemeyen ve kendileriyle bir konunun ilinekleri~in (cüz'iyyatının) araştırıldığı şoru edatlarıdır. ·· Semerkandl'nin bu düşünceleri İsHim Kültür Düriyasi'nda daha on üçüncü yüzyılda Felsefe ve bilimlerde metod konusu üzerinde önemli çabaların olduğunu gösterınektedir. Semerkandi, Kıyas teorisine tabi kılarak ele aldığı konuların sonuncUsunu ".,Ö..dabu'l-Bahs ve'l-Munazara" 'ya ayırı:nıştır. Ona göre önceki filozoflar mant* kitaplarını, sonuna ekledikleri CEDEL konusu ile tamamlamakta· idiler. O, kendi zamanında ise Cedel'iri farklı bir bilgi dalı olarak ortaya çıkmasıyla puna gerek kalmadığını, ancak bunun yerine "Adabu'l-Bahs'in geçtiğini ve dolayısıyla Kıstas'ın bu son kısİnının "al-Bahs ve al-münazara" ya ayrıldığını da ilave ediyor. · Semerkandl oldukça önem verdiği bu konuyu, mantığın ilkeleri ve konularıyla de gözeterek, amacına uygun bir şekilde geniş olarak işlemektedir. ,Ne var ;ki, bilindiği gibi bu"konu daha sonraki dönemlerde, tıpkı Cedel gibi, ayrı bir bilgi dalı olarak gelişmiş, me_drese eğitiminde yerini almış ve bu konuda müstakil birçok eser. yazılmıştır. Dolayısıyla Semerkandi'nin bu konudaki düşünceleriniri ayrıca değer' . lendirilmesinin daha uygun olacağı düşüncesiyle bu makalemizin sınırları içine ilişkisini . almıyoruz. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Meşşaf filozofları Farabi ve İbn. Sina tara- :fından kurulan islam mantık g~leneğinin zirveye ulaştığı bir dönemde, Semerkandt . tarafından ortaya koniılan bu fııdrler, alanında () güne kadar süren tekainülün ve bunun sonucu olan birikimin bir icmali niteliğindedir. Bununla beraber eserin bütünü dikkate alındığında, tertip ve anlatım yönünden orjinal.olduğu rahatlıkla sÖylenebilir. Burada kısaca· işaret ettiğimiz konuların on dokuzuncu yüzyıl Türk4~lam ·. Mantıkçılarına kadar değişmeden gelmesi söz konusu kültür dünyasında akltilimler alanındaki .gelişmeler !}çısından düşündürücüdür. . Semerkandf'nin bu fikirlerinin Mantık konuları olmanın ötesinde, Mantık Felsefesi, Bilgi Teorisi, Bilim Felsefesi ve Metodöloji Teorileri açısından değerlen­ dirilmesi gereğine inanmaktayız; Bu alanlara ilgi duyan araştırmacılara bu yazımızın az da olsa bir katkısı <?lacağını umuyoruz.· FELSEFE DÜNYASI, SA YI : 20, BAHAR 1996 32 ... Abdulkuddfis BİNGÖL ~ibliyografya: .İsmail Paşa al Bağ!}adi : Hediyyetu'I- arifin Esmau'I Milcilitin ve Asaru'l-Mass(mifin, İst 195, c.2 Katip Çelebi : KeŞfü'z-Zunfin, İst. 1955, c.2 \ . . al-Semerkandi. Muhammed b.Eşref : al-Sahaifu'I İlahi yy e, Süleymaniye K fp. Şehit Ali Paşa No: I 688. : · al::.Mu'tekedat, Süleymaniye K tp., Laleli, ·No: 2432/3. : Kıstasu·ı~Efkar fi Tahlcik al-Esrar, Slileymaniye Ktp., Ayasofya, No: 2565/2. : Şerhu'l-Kıstas, Süleymaniye Ktp. UUeli, No: 2668. :Bişarat al-İşarat, . Süleymaniye Ayasorya, No: 2418. Ktp., · :Şarh . ·Fiisfil al-Nesefi fi · İlm alCedel,Süleymaniye Ktp. Es'ad Efendi; No: 3034. Taşköprü-Zade Ahmed b.Mustafa : Miftahu's-saade ve Kahire~ 1968, s. 2. Yörijk İsmail: Şemsü'd~Din 33 Mısbahu's-Siyade, ~uhammed . b. Eşref alSemerkandi Belli Başlı KeHiml Göruşleri (Basılmamış Doktora Tezi).Atalürk Ünv., Erzurum, 1987. FELSEFEDÜNYASI, SAYI: 20, BAHAR 1996