" lf . <f·" İSTANBUL üNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESi YAYINLARI .--.-~- -~~ (/, ISLAM TETKİKLERİ ~--- DERGISi __ --...-~----.........__. ······~ ._._. -· -~ . -- .~.-. ( REVIEW OF THE INSTITUTE OF ISLAMIC STUDIES } Kurucusu: O:rd. Prof. Dr. Z.V. Togan Müdür - Editor Prof. Dr. Salih TUG CİLD- VOLUME : Vll CÜZ-PARTS: 1-2 1978 Edebiyat Fakültesi Basımevi İSTANBUL 1978 İslam hukukunda temel hak ve hürriyetler* M. Faruk NEBHAN Tercüme: Servet ARMAOAN İslam Hukukunda hürriyet fikri, modern siyasi fikir hayatında geçilen safhaları yaşamamıştır. Zira modern siyasi fikir, ancak, birkaç asır devam eden şiddetli çarpışmalar ve kanlı ihtilallerden sonra, hürriyet fikrini tanımış; çeşitli milletler, hürriyet fikrine kavuşmak için kan ve canlarından pek pahalı ücretler ödem.işlerdir. Böylece bugünkü modern anayasalarda, sağlam bir hürriyet fikri yerleşmiştir. Bu kabil bir mücadeleyi İslam fikriyatında görmüyoruz. Çünki, İslam­ da :b,ürriyet fikri, sağlam ve esas bir fikirdir ve tabü bir hak olup, bu hakkı sağlamak ve garantiye bağlamak devletin vazifesidir. Ve halen diğer milletierin siyasi fikriyatında olduğu gibi, İslam görüşünde halka karşı mutlak bir idare yetkisi yoktur. İslam I- Hukukunun kabul ettiği hürriyetler şu hürriyetleri kapsar : Şahsi Hürriyetlerı : Şahsi hürriyetler, şahsın istifade etmesi gereken, en mühim hürriyetlerden biridir. Şahsi hürriyetler tanınmış ve korunmuş olmadıkça, diğer hürriyetlerden hiçbirinin kabul edilmesi mümkün değildir. Anayasa hukukçularına göre, içine almaktadır : şahsi hürriyetler çeşitli hürriyetleri <' Müellifin şu kitabından tercüme edilmiştir: Nizam'ul Hükm fi'l-İsHim•, Küveyt, 1974, Küveyt Üniversitesi neşriyatı, s. 230-244. Ayet mealleri, Hasan Basri ÇANTAY'ın •Kur'an-ı Hakim ve Meill-i Kerim• adlı tefsirinden alınmıştır. 1 Bu konunun tafsilihı için bkz. Dr. Abdii/hamit MÜTEVELLi, Mebadiu Nizam'il-Hukm f'ilİslam, s. 704-708. FARUK NEBHAN - 276 SERVET ARMAGAN 1 - Seyahat Hürriyeti Bu hürriyet gereği şahıs, bir yerden diğer yere gitmek, memleketten ve yurda dönmek hakkını haizdir. Bunun için de, kanunun tanzim etmesi ve memleket menfaatlerinin gerektirmesi hali dışında, seyahat için herhangi bir sınır yoktur. Kanun bu halde, memleketin menfaati, emniyeti ve iktisadiyatı hudut konulmasım gerektiriyorsa, yurt dışına çık­ maya (seyahat) bazı sınırlar koyabilir. çıkmak İslam alimlerinden bize, seyahat hürriyetinin sınırlandırılmasının ne ifade ettiğini bildiren bir bilgi ulaşmaımştır. Ancak, Allaha ve peygambere karşı savaşanlar ile, yeryüzünde fesada gayret edenlere, Kur'an nazarında, ceza olarak, sürgün ve tab'id kabul edilmiştir. Kur'an şöyle huyurmaktadır: «Allaha ve Resiliüne (mü'minlere) harb açanların, yer yüzünde (yol kesrnek suretiyle) fesadçılığa koşanların cezası ancak öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut (sağ) elleri ile (sol) ayaklarının çaprazvar! kesilmesi, yahut da, (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Ahiretde ise, onlara (başkaca) pek büyük bir azab da vardır»2. Rivayete göre, ikinci halife Hi: Ömer bin Hattab (R.A.) kendilerine ve devlet işlerinde nieşveret etmek için ileri gelen bazı sahabelerin şehir dışına çıkmasına mani oluyordu. Bu gibi muameleler, top~ lumıni menfaati.için seyahat hürriyetinin hudutlanması cümlesindendir. başvurmak Toplumun menfeatinin şahsın meiıfeatine üstün olduğunu prensip olarak kabul edersek, seyahat hürriyetine, devlet ve toplumdan zarar ve fesadı uzaklaştıracak, maslahatın haklı gördüğü sınırlar koyabiliriz. Ama seyahat hürriyetini takyit, Devlet Başkam tarafından şahıslara veya gruplara karşı, şahsi ihtilaf, parti çekişmesi, yahut iktidar ve idari rekabet sebebiyle, onlara eziyet edip intikam almak için yapılırsa, şüp­ hesiZ bu kabil bir sınırlama, İslam Hukuku hükümlerine aykırı olur. Çi.inki, esas prensip olan hürriyetden ayrılma ve sınırlamaya cevaz verme ancak zaruret halinde olabilir. Ve zaruretler mikdarlarınca takdir edilirler. 2 - Kişi Güvenliği Bu hak gereğmce, Devlet veya diğer ka~u organların bir şahsı yakalaması veya tevkifi ancak kanun hükümleri gereğince olur. 2 Milide, 33. TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER 277 İslam Hukukunda herhangi bir şahsın yakalanması veya hapsedilmesi, hapis cezasını gerektiren bir suç buna sebep olmadıkça, mümkün degildir. Cezalar . mücerret kanaat ve içti.hat ile verilemez. Çünki, şer'i cezalar (hudud) , şüphe varsa ortadan kalkar ve bu gibi· hallerde aslolan itharn edilenin suçu isbat edilmediği müddetçe suçsuz olduğudur. Bu halde, suç için uygun olan şer'i hükmü tatbik etmek mümkündür. Ceza ise, kat'i ve kesin bir şekilde isbat edilen suç dışmda tatbik edilemez. 3 -M esken ğu Dokunulmazlığı Mesken sözü, kişinin devamlı veya muvakkat olarak içinde oturdu, yere denilir. Özel evlere, zaruretler dişmda girilemez ve arama ya- pılamaz. Allah buyuruyor ki : «Ey iman edeııler, kendi. (ev ve) odalarmızdan başka (evlere ve) odalara saahipleriyle alışkanlık peyda etmeden ve .selam da vermeden girmeyin» 3 • 4- Postanın Gizliliği·1 : · Bu hak da şahsi hürriyetlerden kabui edilmektedir. Kainu iktidarı, veya haberleşmeyi ve diğer benzer faaliyetleri, şahsi hürriyetleri sağlamak için kontrol edemez. Tabii ki, Devlet bu hürriyetlerin şahıslara sağlanmasında, toplumı;ı. zarar vermek veya toplum menfaatini tehdit etmek ihtimaline binaen bu şahsi hürriyetleri tanzim edebilir. Devlet bu hürriyeti, kullanılmasında toplumun menfaatinin tehdit edilmemesi için, hususen fesadı yaymak, insaııları bozmak ve şahsiyetleri zayıflat:qıa halinde toplum m~nfeati için sınırlamada zaruret görebilir. Bu halde adil yasama orgam, tehlikeyi giderecek, emniyeti tesis edecek ve menfaati gerçekleştirecek tedbirleri alıp sınırlar koyabilir. postaYı İslam müellifi Ebu'I-Ala el-MEVDÜDİ, «İslam Anayasının Tedv2ni» isimli eserinde, İslamdaki temel haklar mevzuu ile ilgili izahatında diyor ki: «İlk hak, beden, mal ve eşyaların muhafaza edilmesidir. Bıinlar meş­ rU kanuni sebepler olmadan· alınamazlar. ·Bu Hz. Peygamberin (A.S.M.) 3 Nfır, 27. 4 Bkz. Dr. Servet BEDVi, En-Nuzum'us-Siyasiyye, c. I, s. 374. 278 FARUK NEBHAN .:..-· SERVET. ·ARMAGAN hadiselerinde Çok defa açıkladığı hususlardır. Veda Haccı hutbesi, birçok islam hayat nizarnı kaidelerini ihtiva etmektedir. Bu hutbesinde diyor ki, «Kanınız~ malınız ve eşyalarınız bugünden itibaren haramdır». Bu haramdan bir tek istisna vardır. Onu Peygamber sonunda şöyle söylüyor: «Ancak İslamın hakkı vardır»~ yani insana bir islam hükmü tatbik edilmek gerekirse (gerektiği zaman) şahsi malı veya eşyasındaki hakkı kanuni yollara uygun olarak alınır.» Daha sonra şöyle devam etmektedir: «İkinci mühim olan hak, şahsi hürriyetleri muhafaza hakkıdır. İs­ lamda, suç işlediği isbat edilenden başkasının hürriyeti selbedilemez. Ona nefsini müdafaa etmesi için imkan verilir»n. II - Fikri Hürriyetler Fikri hürriyetler; insanın hayatında muhtaç olduğu en ehemmiyetli hürriyetlerden biri kabul edilmektedir. Şahsi hürriyetler maddi tarafı temsil ediyorsa, fikri hürriyetler manevi tarafİnı temsil ederler. hürriyetler, üzerine gelişmiş (mütekamil) şahsiyetin temel desteği temsil eder. Çünki, insan şahsiyeti, birinci derecede, geri kalmışlık ve cahillik bağlarından kendisine fikir ve akıl yoluyla gelişme ve açıklama hürriyeti sağlamak suretiyle, tedricen kurtulması için tabii gelişme yolunu açacak sıhhatli bir atmosferin teminine Bu kısımdaki kurulduğu muhtaçtır; Tabü bu ve diğer hürriyetler, hiç bir zaman sınırsız bir şekilde mutlak olamazlar, aksi halde karışıklık ve hürriyetin kaybına sebep olurlar. Ancak, bu hürriyetler içinde kendi hedefleri tahakkuk eden hudutlarda gelişme hürriyeti veren sınırlı ve mahkumdur. Öyle ki, bu hürriyet, abes, karışıklık ve kayba vesile olmasın. Fikri hürriyetler çeşitli hürriyetleri içine alır : 1 -Inanç Hürriyeti İnanç hürriyeti ile, kişiye, arzu ettiği inanca aykırı olan inanca mecbur etmeyen, inancında tam bir hürriyet verilmek istenir. İnsanlık da tarihini inceleyecek olursak, inanç hürriyetinin baskı altın­ görüyoruz; insanlara, istediğine inanınada tam hürriyet tutulduğunu 5 Tedvinu'd-Dustfir'il-İsH!mi, s. 72-73. TE:MEL ·HAK VE HüRRiYETLER verilmemiş (sağlanmamış), kişiler çoğunluWa lanmaya 279 muayyen bir ınaııca l;lağ~ zorlanmışlardır. Bugün dahi, .inanç hürİ'iyeti modern devletlerin çoğUnda sağlanama'" mıştır; ya şahisiarın çoğU dinlerini terketmeye zorlanmakta.,··ya.· da dini_ ibadetlerini · icraya · inikan verilmernekte (sağlanmainakta); inandıkları iİı.aca bağlaıimaları sebebiyle en zor işkence ve haskılara mar112 ·bırakıl­ maktadırlar. İslama bakacak olursak, onun, ortaya çıktığından itibaren, ·diri hfuriyetini ilan etmiş olduğunu görürüz. Bu sırada ·müslümanlar, ellerinde kuvvet bulunmasına rağmen, kimsenin İslama girmesi içi? zorlaninasma müsaade etmemişlerdir. Allah şöyle b uyutmaktadır: «Dinde zorlama yoktur. Hakikat, iman ile küfr apaçık meydana çık­ mıştır. Artık kim şeytam tamyıp da Allaha iman ederse, o, ·muhakkak ki kopması (mümkin) olmayan ·en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah hakkıyla işidici, (her şeyi) kemaliyle bilicidir» 6 • Yine Peygamberini muhatab alarak şöyle demektedir : · «Böyle iken sen hepsi mü'min olsunlar diye insa~arı zorlayıp duracak mısın?»'. İslamiyet insanları düşünme ve araştırmaya davet efmiş, körü körüne taklitten sakındırmış, ta kil esasım, uyamk düşünce ve olgunlaştırıl­ mış fikirden alan, kanaat ve vicdana dayanan inanç teşekkül etsin; Bu sebeple Kur'an-ı Kerim, mücerret taklitten çıkan müşriklerin inancına şöyle hitab. etmektedir: «Onlara (müşriklere); «Allahın indirdiğine uyun» denildiği zaman onlar : «Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz .şey'e uyarız» derler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bula.mamış idiy~eler» 8 • İslam inanç hürriyetini müdafaa için harbi kabul· etmiştir, zira dinlerini ilana mani oluyorlar, bu sebeple on- müşrikler müslümanların lara baskı yapıyorlardı. o Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır: «Kendileriyle mukaatele edilen (yani düşinanların 6 Bakara, 256. Yunus, 99. 8 Bakara, 170. 9 Bkz. Muhammed EBU ZEHRA, Tanzimu'l-İslami Li'l-Müctema'. 7 hücumuna uğra- FARUK NEBHAN - 280 SERVET .AR:MAG-AN yan mü'min) ·1ere, uğradıkları o zulümden dolayı, (bilmukabele harbe) izin verildi. Şüphesiz ki, Allah onlara yardım etmeye elbette kemaliyle kaadirdir.. Onlar (o mü' minlerdir ki) haksız yere ve ancak «Rabbimiz .AllahdiT» diyorlar diye yurdlarından çıkarılmışlardır. Allah bazı insanların (şerrini diğer) bazısı ile def' etmeseyili içlerinde Allahın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler muhakkak yıkılİp giderdi. (Dinine) yardım edenlere elbet Allah da yardım eder. Şüphesiz ki, Allah kavidir, yegane gaalibtir» 10 • birçok ayetlerinde insanların İslam dinine zorcaiz olmadığını beyan etmiş, peygamber ve müslümanların vazifesinin, insanlara, ibadet ve güzel nasihatlar ile uyandırma, idrak ve düşünmeye dayanan ikna ile islama davet olduğunu belirtmiştir. Allah şöyle demektedir: · · Kur'an aynı şekilde lanmalarının «(Habibim) seninle mücadele ederlerse (şöyle) de: «Ben, bana tabi olanlarla birlikte, kendimi Allaha teslim etmişiıııdir», kendilerine kitap verileniere ümmilere (arap müşriklerine) de de kj: «Siz de islamı (Allaha teslim olmayı) kabul ettiniz mi?» Eğer İslama girederse muhakkak doğ­ ru ~olu bl!lurlar. Eğer yüz çeviriderse artık sana düşen (vazife) ancak tebliğdir. Allah kulları(m) layıkıyle görücüdür» 11 • Yine şöyle demektedir: «(İnsanları) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et. Onlarla mücadeleni en güzel (tarıyk) hangisi ise onunla yap» 12 • · Aynı· şekilde şöyle huyurmaktadır: «İçlerinden zulmedenler müstesna olmak üzere ehl-i kitab ile eıi güzel (sava§dan) başka bir suretle mücadele etmeyin ve deyin ki: «bize indirilene de; size indirilen:e de inandık. Bizim Allahımız da, sizin Allalımız da birdir. (Şu kadar ki) biz (ancak) Ona teslim olanlarız. (Biz onun samimi müslümanlarıyız) »13 • İsliimiyet, İslam Devleti içinde yaşayan ehl-i zimmeye, dini ibadetlerini ifaya müsaade etmiştir ve Peygamber vali ve kıimandanların, onların mabetierine ve din adamlarına mani olmalarına müsaade etmemiş­ tir, Hülafa-i Raşidin de valileri, ehl-i zimmeye, dinlerini terk etmeleri için 10 El Hac, 39-40. ll Ali İmran, 20. 12 En-Nalıl, 125. 13 Enkebfıt, 46. T:ıı;JMEL baskı veya dini ibadetlerine HAK VE HüRRiYETLER . maiıi 281 olmak ya da mabetierini yıkmakdan sakındırmışlardır. Londra Üniversitesi Profesörlerinden, İngiliZ müsteşriki Sir_ARNOLD «İsldm'a Davet» adlı kitabında, müslümanlardaki dini tolerans duygusunu itiraf etmekte ve İslama giren hristiyan kabUelerin islama girmelerinin, ancak irade ve istekleri ile girdiklerini açıkça belirtmektedir. ·Sonra şöyle demektedir: «Müslümanlar idaresindeki hristiyan vatandaşa kadar uzanan ransa bakarsak, kılıncın, insanları islama çevirmekte r_ol oynadığı linde yayılan fikrin hakikatten uzak olduğu görülür.» tole~ şek­ Daha sonra, sözünü destekleyen ve İslama giren herkesin ancak mutlak isteği ile girdiğini belirten birçok misaller vermektedir14 • İslam Devleti içinde yaşainış ehl-i zimınenin tarihine başvurursak, en iyi şekilde muamele gördüklerini tesbit ederiz. İslam Halifelerirıin birçoğu, hristiyan ve· yahudi bazı ehl-i zirnıneye yaklaşmışlar, onlaı-a en iyi muameleyi yapmışlardır, onlara devlet i~inde vazifeler vermişler­ dir; Hatta Halife Harun EL REŞİD; bütün okulları «YUHANNA Bin MASUYE»'nin kontrolüne vermiştir. Halife MANSUR'un yakını ohi.n «GEORGİAS BİN BEHTİŞUH EL CUNDİ YESABURİ» onun doktoru idi. MANSUR ona İslamiyeti teklif ettiğinde şu sözlerle cevap vermiştir: «Atalarımla birlikte cennet, ya da cehennemde olmaya razı oldum». El MANSUR buna gülmüş ve onbin diriar verilmesini emretmiştir. onların bazı devirlerinde, gayrı müslimlere baskı onların haklarının cehalet ve onlara nahoş .muameleler bulursak da, bu muamelelerin İslamiyet ile ilgisi yoktur. İslamın hiçbir şekilde bunu,.kahul .etmesine imkan yoktur, Zira bunlar, İslamiyeti bilmemenin ve ·müs.amahayı öğrenınemenin neticesidir. , · Tarihin varlığından Bunun sebebi birinci derecede dini değil, siyasidir. Hususen hristiyan Avrupanın müslümanlara karşı ilan ettikleri dini bir _harb olan haçlı seferlerinden sonra, haçlı bayrağı altında müslüman ülkelerine itilen ve mukaddes eşyaları ihlal eden sürüler halindeki ordular teşkil etmiştir 15 • rın Şüphesiz, bu kabil düşmanca muameleler, benzer taassubuna sebebiyet vermiştir. 14 Bk. Abdiilhamid lv!ÜTEVELLi, sh. 722-723. 15 Bk. Abdiillzamid MÜTEVELLi, s. 722-726. aynı şekilde müslümanla- FARUK NEBHAN -:SERVET. ARMAGAN 282 İslam düşmanları, müslümanları :dini taassupla itharn etmişlerdir. Gerçek ve incelenmiş tarih bize, kat'i surette gayri müsliınlerin, İslam Devleti içinde en iyi muameleyi gördüklerini ve hristiyan Avrupanın endülüste müslümanları en iğrenÇ baskılarla ezdiği bir -zatı:ı~nda, onların dini ve fikri tüm hürriyetlerll:ıin korunduğunu teyit etmektedir. Onlara en kötü misalleri veriniş ve islam fikrinden soğutma ve hristiyanlığa girmeye zorlamış, İslam Dinine girmeye çalışan herkese, iŞkencenin her 'çeşidini tatbik etmişlerdir. Bu durumda endülüs, kısa birzamanda vekamçı ve işkence altında içinde tek bir müslüman kalmayan bir hristiyan bel· desine inkılab etmiştir. 2 - Görüş ve Düşünce Hürriyeti İslamiyet görÜş ve düşünce hürriyetini garanti etmiş; Kur'an-ı Kerim, Allahın, doğru bir şekilde kullanması ve sahibini hak ve sevaba götürmesi için yarattığı aklı kullanması konusunda insanları teşvik etmiş­ tir. Kur'am tetkik edecek olursak «akıllanırlar, düşünürler, bilirler, tedbirli davramlırlar, iyice öğrenirler» gibi düşünmeye ait birçok .kelime buluruz. Diğer kelimelere ek o1 arak, ayet insam, fikir, görüş ve bilgi sahibi olması için görüş ve düşüneeye davet etmektedir. Bu, insam Allaha ve Allah tarafından gönderilene inanmaya ve ondan gelene bağlanmaya götüren yoldur. «De ki: «Göklerde ve yer de neler var, bakın» • «Onlar ... göklerin, yerin yaradılışı hakkında inceden ineeye düşünür­ ler»17. « ... bütün bunlarda iyi düŞünecekler için elbette ayetler (deliller, ibretler) vardır» 18 ~ « ... ylİkarıdan bir su indiriyor da onunla arza, ölümünden sonra can veriyor. Hakikat, bunda da aklım kullanacak birkavmiçin elbette ayetler 16 vardır» 19 • «0, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini, kendi. (canibi)nden size ram etdi. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavm için, kat'i ayetler (delaletlet, ibretler) vardır» • 20 16 17 18 19 20 Yunus, 1Ol. 191. Raad, 3. Er-Rum, 24. El-Casiye, 13. Ali imran, TEMEL HAK VE -HÜRRİYETLER 283 Buradan hareketle İslam, sabit hükümler sahasında, şer'! i~tihadi meselelerde düşünme hürriyetine cevaz vermiştir. Ve bu büyük hürriyet sa~ yesinde; İslam ~ikri ilk asırlarda ~ok parlak bir gelişme kaydetmiştir. İslam, i~tihat faaliyetinde hata eden ile isabetli hareket edeni, düşünce hürriyetine teşvik, aynı zamanda, ancak ilk asırlarda sadece dar hudutlar i~inde gelişen geleneksel hudutları zorlamak i~in, her ikisini de mükafat ve sevaba müstehak kabul etmiştir. Kadılar kendilerine sunulan meselelerde, i~tihat yapmışlar ve i~tihadlarımn gereğini tatbik etmişler­ dir. Abbasi asrı hari~, kadıları mezhep gelenekleri bağlamamıştır21 • İslam düşüncesinin, hususan teşrfi sahada maruz kaldığı en büyük tehlikelerden biri, i~tihat kapısının kapatılrriası ve alinilerin i~tihaddan men'edilmesidir. Bu tazyik, hicri 6. asırdan sonra İslam düşüncesinin kendisinden zarar gördüğü donma devrinin başlangıcı olmuştur. Bu devirde ulema ve fukahamn faaliyetleri, nefislerini yeni meselelerde i~tihat yapma ve görüş bildirmesine mükellef bilmeksizin, eski hukuk~uların sözle7' rini tekrarlamak, onlardan hükümler ~ıkartmak, şerhetmek ve notlar ilave etmeye inhisar etmiştir • Hukuk~ular, zannederim, -yetkili olanlar i~in­ i~tihat kapısını a~mak ve teşvik etmek, İslam fikrinin devamlı gelişme ve hareketini sağlamlaştırmak ve mü~tehit hllkuk~uların bir~ok meselelerde yeni problemlerle dolu olan i~tihad hükümlerini bulması i~in, bu şeriata inancımızın ve onu koruma borcumuzun bize yüklediği dini bir bor~tur. if 22 fll! Tabü şer'i şartları kendisinde toplayanlar dışında i~tihada tevessül etmek caiz değildir. Aksi halde cehalet şeriat alıkarn ile oynar, mücerret hevalarına ve akıllarına göre bazı haram ve heHU kaideler koyarlar ve bu da büyük bir bela olur. 3 - Fikir Açıklama İslam, düşünce hürriyetini tammakla, düşünceyi a~ıklama hürriyetini Le BON diyor ki: •Düşünce hürriyetinin, dini istikamet ile nasıl ahenk halinde dünyaya öğreten araplardır.• 22 İslamiyet düşünce hürriyetini garanti etmiş ve bu hürriyet hicretin ilk iki asrında korunmuş olarak kalmıştır. Ancak İsHim tarihinin bazı devirlerinde, bilhassa Abbasi devrinde, Kur'an'ın yaratılması meselesindeki muhalefeti sebebiyle imam Ahmet bin HANBEL'e yapılan baskı; Ebıı CAFER EL MANSUR devrinde mekanlı şeylerin satımının sahih olmadığı yolundaki fetvası sebebiyle iinam MALiK'e yapılan baskı; kadılığı kabul etmediği için imam Ebu HANİFE'ye yapılan baskı ve diğer bazı baskılar görülmüştür. Ancak fikre yapılan bu bıısk.ı ·İslamın görüşünü temsil etmediği gibi, İslam aleyhine delil de olamaz. Bunun esas sebebi, siyasi sebeplerdir. 21 olduğunu Gııstav Hürriyeti SERVET ARMAGAN FARUK NEBHAN teşvik etmiş ve ·insana düşüncesini (kanaatini) tam ve karnil bir şekilde açıklama hakkını vermiştir.· Müslümanların çoğu idarecileri tenkit etmişler, onları kınamışlar ve muamele ve işlerinde kontrol etmişlerdir. ( ünki ·onlar milletin ·temsilcisi ve vekilidirler. Onlar milletin haklarından birinden istifade. edemediideri gibi, kendilerine imkan verilmiş sahalardan dışarr da çıkamazlar.İslam tarihine bakacak olursak, müslümanların halife ve valiled tenkit ettiklerini görürüz. Onlar da bu tenkitleri dinler, hoşgörü ile ka:r§ilat, hatta onları bu tenkide teşvik ettiklerini görürüz. Çünki bunlar, onları sevaba itmekte, hata ve zilletten uzaklaştırmaktadırlar. Sevab ise, herkesin arayacağı bir kayıptır. Hz. ÖMER bin HATTAB (R.A.) ile bir kafun arasmda cereyan eden hadise, fikir açıklama hürriyetinin genişliğini en iyi şekilde açıklayan bir olaydır. Hz. Ömer (R.A.) bir defasında hutbe irad ederken, mehirlerin arttırılmasının aleyhinde bulunmuş ve sınırlandırılmasını istemiştir: Ca~ miin en gerisinde bulunan bir kadın ona cevap vermiş ve hareketinin Kur'an hükümlerine muhalif olduğunu beyan etmiş ve ona şu ayeti okumuştur: ' «Eğer bir zevceyi bırakıp da yerine başka bir zevce almak isterseniz öbürüne yüklerle (mehir) vermiş olsanİz. bile içinden bir şey ·almaYın (kendisine hem) bir iftira ve açık bir günah (yükler), hem alırmısı­ nız ?» 23 • Bunun üzerinde· Hz. Ömer kendi kendine şöyle demiştir: «Herkes, kadınlar bile senden iyi biliyor ya Ömer!· Kadın isabetli konuştu> Ömer ise hata etti». Hz. Ömer (R.A.) bir hutbesinde şöyle dedi: «Ey insanlar! Sizden kim bende bir hata gorurse; düzeltsin». Bir adam bunun üzerine ayağa kalktı ve şöyle dedi: «Vallahi sende bir hata görürsek> kılıncımızla düzeltiriz». Bunun üzerine Hz. Ömer dedi ki: «Allaha şükrederim ki, bu ümmet içinde) Ömeri _lj;_i}~n,qy, .ile düzel:f.ecek birini yaratmıştır». Fikir açıklama hürriyeti, siyasi meselelerde Abbasiler asrında, hususen insanları görüş ve sözlerinden dolayı şiddetli bir şekilde hesaba çeken Halife el MANSUR zamanında çok sınırlandırılmıştır. ilim hürriyeti_ise, zaman zaman görülen münferit hadiseler dışında uzun müddet parlak bir şekilde devam etmiştir. 23 Nisa, 20. TEMEL HAK VE HüRRiYETLER 285 ·' Hz. Ebu Bekir (R.A.) , halife olduğu zaman irad ettiği hitab, İslam hürriyet mefhumunun kapsam ve rolünü en· güzel açıklayan biı örnektir. nazarında Hz. Ebfı Bekir (R.A.) hitabında diyor ki: «Ey insanlar! Ben en hayırlınız olmadığım halde üzerinize halife oldum. Beni hak üzere görürseniz) bana yardım edin,iz; hata üzere görürseniz, bana engel olunuz. Allaha ve Resülüne itaat ettiğim müddetçe bana itaat ediniz. Allaha isyan edersem, bana itaat vazifeniz değildir.» Bir defasında adamın biri Hz. Ömer'e (R.A.) şöyle dedi: «Allahtarı kork ey mü'minlerin Emirif» Biri ona itiraz etti: «Mü'minlerin emirine Allahtan kork m·u diyorsıtn "h> Bunun üzerine Hz. Ömer: «Bırak söylesin! İçinizden bildiğini soylemeyen. hayırlı değildir. Ve sözleri sizden kabul etmezsek, bizim içimizde de hayırlı yok demektir». Şüphe yok ki, İslam'da idarenin en mühim hedefi, insanlara hürriyeti sağlamak ve garanti etmektir; İster insan hayatının bağlandığı maddi hürriyetler olsun; ister, bilgi sahalarında yapıcı bir gelişme isin insan fikrine ait çeşitli imkanlarla ilgili olan ve fikri hürriyetler kapsayan manevi hürriyetler olsun. · .İslam bu hürriyetleri, genel prensipler ve belli kaideleri tatbik için tarihinde bu manayı teyid eden hadiseleri bulmaktayız. Ancak dini mefhumlara siyasi husumetlerin hakim olduğu bazı tarihi devreler hariçtir. Bazı sultanlar, iktidarlarının devamı ve düşmanıa­ rına korku vermek için hürriyetleri çok sınırlandırmışlardır. Bu hususta kendilerini hür kabul etmişlerdir. Aynı şekilde bazı abbas! halifeleri fikri baskl yapmışlar ve onu sınırlandırmışlardır. Bu hususta kendilerini serbest kabul etı:ni~lerdir. Aynı şekilde bazı abbasi halifeleri fikri baskı yapmışlar; bununla beraber fikir onların asrında çok gelişmiştir. Ancak bunlar, sebebi sadece siyasi ohiri hadiselerdir. Bu kısa devreler dışında şahsi hürriyetler ile fikri hürriyetler korunmuş, kimse sınırlamaya cür'et edememiştir. Tabii bu, hürriyetlerin mutlak olduğu manasma gelmez. Çünki bu anarşi demektir. Hürriyet, insan şahsiyetini, toplum menfaatleri içinde kalmak şartiyle geliştiren yapıcı hürriyettir. sağladığından; İslam. Ili - İkti~adi Hürriyetler İslam şahsi ve fikri hürriyetleri sağladığı gibi, çalışma, kazanma ve mülk edinme hürriyetlerinde ifadesini bulan iktisadi hürriyetleri de sağ­ lamıştır. FARUK NEBHAN - 286 SERVET ARMAGAN İktisadi_ hürriyetler, İslamın kabul ettiği diğer hürriyetleri tamamlayan hürriyetler olarak kabul edilmektedir. Zira insan şahsi ve fikri hürriyetlere sahip olduğu gibi, insani bütün güç ve enerjisi ile topluma ve millete gelecek faydalı işler yapması için ona çalışma, kazanma ve mülk edinme imkarn veren iktisadi hürriyetlere de muhtaçtır. 1 - Çalışma ve Kazanma Hürriyeti İslamiyet insanları çalışmaya davet ve tahrik etmiştir. Allah buyu- ruyor ki: «0, yeri sizin, faidenize, hor (ve müsahhar) kılandır. O halde onun omuzlarında yürüyün. (Allahın) rızkından yeyin. (Fakat şunu daima hatırlayın ki) son gidiş ancak Onadır (Allahadır) »24 • · Bir defasında Peygambere bir ·grup insan geldi. İçlerinde abid ve zahid biri vardı. Peygamber (A.S.M.) «Bu kim» dedi. Dediler: «Kendini ibadete adamış bir insan». Peygamber (A.S.M.) «Ona kim yedirir ve içirin> diye sordu. Dediler: «Biz yedirir ve içiririz». Bunun üzerine Peygamber (A.S.M.) şöyle dedi: «Hepiniz ondan daha hayırlısınız». İslam, insanlar arasında çalışma (iş) bakımından ayırım yapmadığı gibi, bir müslümanın işi sebebiyle, diğer kardeşine hakaret etmesine de ceva:z vermemiştir. Peygamber şöyle demiştir: «insan oğlu elinin emeğinderı daha hayırlı bir yemek da elinin emeğini yerdi». yememiştir. Allahın Peygamberi ·navud İslam insanları çalışmaya davet etmiş ve ona teşvik etmiştir. Anc3rk, kimsenin başkasının hürriyetine müdahale etmesine cevaz vermemiştir. İnsan için hürriyetin mutlak oluşu,, kendisine müıiasip bir iş seçmesindedir. Zira insanlar kabiliyet ve imkaniar bakımından farklıdırlar. Bir şahsa uygun olan bir iş, diğer bir _şahsa uygun olmayabilir. Her kişi, menfaati kendisine gelecek işi, seçebilir. Devlet menfaat gördüğü .zaman, insanların çalışma. ve kazanmasına koyabilir. Bu hallerde Devlet, zararı def' ve menfaati celb için şahıs­ ların bazı hürriyetlerini sınırlayabilir. Ancak bu, sadece menfaat icab ettirdiği zaman yapılabilir. sımr Ayın şekilde, metin muhtaç 24 Mülk, 15. Devlet, çok kar getirecek zirai mahsullerin, yahut ümmahsüllerin ekilinesim teşvik bakımından, ziraat, olduğu TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER ticaret ve sanayii düZenleyehilir. Ayrıca, zirai bitkilerin ekilmesini yasaklayabilir. haşhaş ve 287 diğer benzeri zararİ:. Devlet, kendisinin muhtaç olduğu, ya da geniş dış pazarlar bulduğu ürünlerin sanayiini teşvik için, sanayii tanzim edebilir. Yahut zararı olmayan ya da arzu edilen.·faydayı getirmeyen şeylerin sanayiini yasak,. layabilir. bazı , İşte, hasında genel menfeat mevcut olduğu zaman, çalışma ve kazanma saşahisiarın hürriyetlerini devletin sınırlaması bu şekildedir. Devletin vazifesi' sadece çalışnia ve kazahinaya teş~ke inhisar · etmez. Belki, şahıslara münasip iş temin etmek; <;mları istihsale teşvik yoluyla çalışma sebeplerini kolaylaştırmak, işsizierin bir. kısmını massedecek istihsal müesseseleri kurmak. mecburiyetindedir. Çünki, işsizlik toplumun maruz kaldığı en büyük tehlikedir. · 2 - Mülk Edinme Hürriyeti25 Mülkiyet mevzuu, moderı;ı. asırda, liberal ve sosyalist ekol mensup-, hukuki, ~tisadi, siyasi ve sosyal sahada üzerinde şiddetli münakaşaların yapıldığı en mühim mevzulardan biridir. ları arasında . Liberal riıektebin kanunun mülk sahibine tanıdığı mutlak iktidara dayanarak ferdi mülkiyete büyük değer vermesi ve malikine kayıtsız ve hudutsuz bir şekilde mülkünde tasarrufa müsaade etmesine karşılık; diğer tarafda ferdi mülkiyeti mutlı;ı.k şekilde ilga eden, sosyalist mektebi buluyoruz. O ise, müvekkili adına vekilin kullanması gibi, mülkiyeti kullanan devletin mülkiyet üzerinde vazifeli olduğunu kabul etmektedir. İslam özel mülkiyeti kabul etmiş, kişiye insani gayeleri için temellük kendi tasarruflarında mevcut malları değerlendir­ meye tahrik etmiştir. İslam malların toplum içinde dağılmaması, mes'uliyetin kaybolmaması ve malların heder olmaması için teşvik ve tahrik hakkı vermiş, kişileri etmiştir. Diğer tarafdan, İslamdaki ferdi mülkiyetİn liberal ve sosyalist ekaideki mülkiyet mefhumundan farklı olduğu görüşündeyiz. O, liberal mektep tarafdarlarının dediği gibi, mutlak bir mülkiyet değildir. Buna mülkiyetİn sınırlandırılması mevzuundaki birçok ayet ve hadis delildir. Aynı 25 İslam Hukukunda Mülkiyet Nazariyesi konusunda, •el-İtticah'ül-Cemai fi't-Teşri'il-İktisadi'l­ İslami•, sh. 163-256, adlı kitabımıza bkz. 288 FARUK NEBHAN - SERVET ARMAG-AN şekilde, mutlak §ekilde sosyalist mülkiyet de değildir~ Çünki, İslam mülkiyeti kabul etmiş ve onu asalak ·ve gasıplardan koruyan karruhlar ve :ı:nüesseseler koymuştur . İslam. mevzuatı •. özel mülkiyeti toplum menfaatine kir ve muhtaçlar lehine mali borçlar sini giderecek ve zararını yüklemiştir. Ayın azaltacak hudutlar bağlamış, ona fa• zamanda tehlike- koymuştur. İslamın mülkiyet üzerine koyduğu en ehemmiyetli mali haklara misal olarak zekat, sosyal güvenlik veeibeleri sayılabilir, Bunlar, toplumdaki sınıflar arasındaki maddi dengenin bir kısmını bulmak içindir, Mülkiyet üzerine konulan sınırlar, mülkiyetİn zararıarına engel olacak zaruri sırurlardır ve gerçek tarafıara müteveccihtir. Kur'an ve sünnetin getirdiği ve zarara mani olan hükümler ve peygamberin şu sözü (A.S.M.) misaldir: «Zarar vermek ve zarar görmek yoktur». Buna dayanarak, mülkiyet, topliım menfaatlerine zarar verecek bir gösteremez. Mülkiyet, ihtikar, aldatma ve sö:inürme gibi, şahsa topluma veya devlete zarar veren yollardan gelişiyorsa, yahut İslamın korunn:iasını şart ·koştuğu ahlaki prensipiere aykırı yollarla gelişiyorsa, bu halde, Adil Veliyy'ül emir, bu mülkiyeti, zararıarım defedecek sınır­ landırma hakkına sahiptir. Ve bunun için toplumun menfaatinin gerçekleşmesini sağlayacak ve toplumdan zararı uzaklaştıracak her türlü tedbiri gelişme alır 26 • 26 Bu konunun tafsiHitı için aynı kitabımıza bkz. sh; 183-198.