Suriye`de Osmanlı modeli inşa edilecek

advertisement
On5yirmi5.com
Suriye'de Osmanlı modeli inşa edilecek
Mustafa Özcan, Suriye'de Esed rejiminin gitmesiyle Suriye'de Osmanlı modelinin inşa
edileceğini söyledi.
Yayın Tarihi : 29 Mayıs 2013 Çarşamba (oluşturma : 10/20/2017)
Engin Dinç'in haberi
Ortadoğu uzmanı Gazeteci Yazar Mustafa Özcan, Başbakan'ın ABD ziyaretinde Suriye ile ilgili çıkan
sonuçları, Suriye'deki Hizbullah varlığını ve İslam dünyasındaki Şii ve Sünni kutuplaşmasını
On5yirmi5.com'a değerlendirdi. Başbakan’ın ABD gezisinde Suriye ile çıkan sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabi ABD önceliğini belirlemiş durumda. Bir, savaşın ya da içerideki kargaşanın uzaması konusunda
ABD’nin fazla bir endişesi yok. İkincisi, ABD pozisyonunu Rusya’ya devretmiş durumda; Rusya
üzerinden bir çözümün olmasını istiyor. Dolayısıyla her şey Rusya’ya kilitlenmiş durumda. Bundan
dolayı da Başbakan Erdoğan Washington’dan sonra Moskova’ya gitme kararı aldı, olayı biraz
hızlandırmaya çalışıyor. ABD, bu konuda aktif bir pozisyon almaya yanaşmıyor. Obama’nın aşağı
yukarı 4-5 yıllık politikalarında olduğu gibi bir çıkarı olduğunu düşünmüyor. İsrail açısından da ön
birlik gibi bir durum yok. Bütün bunlar karşısında Suriye meselesinde Türkiye biraz yalnız kaldı.
Körfez ülkeleri endişeli ama ABD olduğu zaman fazla cesaretli davranamıyorlar. Kuveyt Emireri’nin
ve Suudi Arabistan Veliahtı’nın Türkiye’ye gelmesi bunu gösteriyor. Öncelikli olarak mesele
Suriye’nin meselesi, Körfez’in güvenliği, hepsi birbiriyle bağlantılı sonuç itibariyle. Son iki haftadır yoğun bir şekilde Hizbullah’ın Suriye’de savaştığı haberleri geliyor. Hizbullah’ın
Kuseyr bölgesinde savaştığı ve epey bir kayıp verdiği konuşuluyor. Bu konuyla ilgili son durum
nedir?
Bir iki haftadan beri konu üzerinde yoğun haber trafiği var. Bunlara göre Hizbullah’ın kayıpları
günlük veya haftalık olarak değişiyor ama yüzlerce olduğu ifade ediliyor. Bir de dost ateşine maruz
kaldıkları söyleniyor. Suriye uçaklarının mevzileri bombalarken Hizbullah’ın mevzilerini bombaladığı
ve bazılarına göre 20, bazılarına göre 70-80 kişinin bu bombardımanda öldüğü ifade ediliyor. Tabi
saklı veriler var ama Hizbullah’ın burada kayıp verdiği belli. İsimlerine varıncaya kadar tespit var,
cenazeler Lübnan’a götürülüyor. Bazıları tespit edilememiş olabilir ama yüzlerce kayıp verdiği ifade
ediliyor. Şöyle söylemek mümkün, Türk istihbaratının Ahmet Davutoğlu’nun sözlerine göre,
Kuseyr’de savaşan Hizbullah mensupları 1200 civarında. Fakat muhalifler bu sayının 2000-3000
civarında olduğunu ifade ediyorlar. İkinci olarak başka bir nokta da şu, Hizbullah önce Suriye
birlikleriyle birlikte omuz omuza çatışıyordu fakat son zamanlarda tamamen insiyatifin Hizbullah’a
geçtiği ve bölgede tek kaldığı söyleniyor. Suriye rejimine bağlık kolluk kuvvetleri veya askerlerle
Hizbullah arasında emir komuta sırasında sürtüşme çıktı. Bundan dolayı savaş azmi az olan Suriye
ordusuna bağlı birliklerin mevzilerini tamamen Hizbullah unsurlarına terk ettiği ifade ediliyor.
Bir başka konu da Hizbullah’ın burada en deneyimli ve en özel birlikleri görev üstlenmiş durumda. Bu noktanın da altı çiziliyor.
Doğru, yine Ahmet Davutoğlu’nun söylediğine göre genel kanaat o. Ahmet Davutoğlu diyor ki,
Cenevre toplantısı öncesinde sahada, arazide üstünlük elde etmek istiyorlar. Ondan dolayı da
Kuseyr’ı çözmek istiyorlar. Kuseyr’in önemi şu, muhalifler açısından Trablus, Şam’a açılan bir kapı.
Oradan silah temini ve bunları Humus’a nakletmek mümkün. İkinci olarak tabi burası Kuseyr, aynı
zamanda Nusayriler, Aleviler olarak da ifade edilen toplumun bulunduğu noktayı, Hizbullah’ın
bulunduğu noktayla bağlıyor. Dolayısıyla gelecekte Ahmet Davutoğlu da buna işaret etti, eğer
Nusayri Devleti, Esed’e bağlı küçük bir devletçik kurulacak olursa onun şimdi alt yapısı hazırlanıyor
gibi, Hizbullah’ın orada olmasının temel nedenlerinden biri de bu.
Bugün BBC’de çıkan daha önce de başka bir yayın kuruluşunda çıkan bir haberde, İran ve
Hizbullah’ın orada 50 bin kişilik daha çok Şiilere dayanan gene Devrim Muhafızları tarzı bir yapı
oluşturduğu iddia ediliyor. Bununla ilgili neler söylersiniz?
Evet, bunu birkaç defa söylediler. Suriye Hizbullah’ı oluşturmaya çalışıyorlar, Irak’ta da Hizbullah var.
Hizbullah projesi bütün İslam ülkelerinde İran’a bağlı birlikler oluşturmak, Lübnan’ın dışında bunu
çok fazla beceremediler, sadece Yemen’de Husiler adıyla anılan bir grup oluştu. Afganistan’da da
Hazaralar’dan oluşan bir grup vardı. ABD işgaliyle birlikte bunlar biraz bertaraf oldular, eski etkilerini
kaybettiler ama Hizbullah projesi, her ülkede bir Hizbullah veya potansiyel olarak Hizbullah’ı
kurmayı amaçlıyor. Ondan dolayı işi kılıfına uydurmak için Suriye’de böyle bir tez ortaya attılar.
Aslında yerel kuvvetler diyorlar ama İran’daki gönüllü kuvvetlerden 10 bin kişinin Kuseyr’a
gelebileceği, burada kutsal ziyaret mahallerini koruyacakları gibi şeyler söyleniyor. İran karartma
uyguluyor, yerel Hizbullah diyerek Irak’tan, İran’dan gelen grupları Esed’in hükümetine vermek
istiyor. İçeriden de bazı unsurlar olabilir.
İran’ın Suriye’deki İran ve Hizbullah varlığına karşılık, Ahmet Davutoğlu’na cevaben bir açıklaması
vardı. Şöyle demişlerdi, “Biz Türkiye’nin politikasının çıkmazda olduğunu görüyoruz, Suriye ve İran
arasında arabuluculuk yapabiliriz.”
Nasrallah da aynı şeyi söylüyor, “Türkiye yanlış hesap yaptı” diyor. Kimin yanlış yaptığı zamanla
ortaya çıkacak. İranlılar bir taraftan da Türkiye’yi geri çekmeye çalışıyorlar. Reyhanlı saldırısı da bu
yönde verilen bir mesaj. İranlılar kesinlikle güvenilmez. Ben Saddam’ın son sözünü söyleyeyim,
“İranlılara asla güvenmeyin.” İranlılara güvenen hata eder, kim olursa olsun.
Suriye Muhalefeti Cenevre Toplantılarına katılmama kararı aldı. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Garanti istiyorlardı, garanti olmazsa niye katılsınlar. Ben de katılmasınlar noktasındayım. Garanti
alamazlarsa katılmalarının Esed’den başkasına faydası olmayacaktır. Esed’in bugüne kadar
kalmasının gerisinde Batılılar var, hepsi Esed’le birlikte çalışıyor. Suriye’de durumun bu kadar
uzamasının nedeni de budur. Suriye’deki rejimin dostları güçlü onların borusu ötüyor, şimdiye kadar
öyle oldu ama bu rejimin kalacağı anlamına gelmiyor. Gecikse de netice itibariyle bundan sonra rejim
değişecek. O kadar kan dökmüş bir rejimin orada barınması bu saatten sonra mümkün olmayan bir
şey.
Rusya ve İran, Esed’in arkasında sağlam duran ülkeler. Rusya’nın Akdeniz’de olmak istemesi de ön
plana çıkıyor. Rusya ve İran Esed’den ne zaman vazgeçerler?
Rusya ve İran, Esed’in kanlı rejimine destek verdiler. Esed’in gitmesi onların çıkarlarının sona ermesi
anlamına geliyor. Pazarlıklarla bunu bir yere kadar götürmek istiyorlar ama netice itibariyle ne
Rusya ne de İran’ın Suriye’deki pozisyonu hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır herhalde. Esed’i
bugüne kadar yaşatanlar, destek verenler, katliamın arkasında duranlar İran ve Rusya. Batı’nın
sessizliğini bir kenara bırakacak olursak aktif olarak Esed’e destek verenler bu iki ülke.
İslam dünyasındaki iki ana akım, Şii ve Sünni dünyası iyice bölündü ve saflar biraz daha
keskinleşiyor gibi. Daha sert bir tavır alış var birbirlerine karşı. Bu İslam dünyasında, Irak’ta ya da
başka bir yerde yeni çatışmaları tetikler mi? Bir yerde İslam dünyasının tabiri caizse birbirine girmesi
ABD, Rusya ya da diğer güçleri sevindiren bir durum değil midir?
Doğrusunu söylemek lazım, bu işten tabi ki en çok kar sağlayan dış güçler. Burada İran ve dostları
İsrail’in maşası olarak görülüyor. Daniel Pipes’in Washington Times’ta “Esed’e destek” başlıklı
yazısında çok açık olarak ifade ediliyor bu. "İran-Irak savaşı nasıl yenilmezlik statüsü üzerine
kurulduysa, Suriye’de de politikamız bu olması lazım." diyor. Dolayısıyla bu politikayı İran-Irak
cephesinde uzatan İran olmuştur, rejimini oturtmak için. Bugün de imparatorluk hülyasına kapılan
İran, Suriye’yi kaybetmekten korkuyor; bundan dolayı rejimin arkasına desteğini yığmış durumda.
Kaçınılmaz olarak bu böyle gelişiyor, İran’ın akılsızlığından kaynaklanan bir durum var ortada. Rejime
neden bu kadar sahip çıkıyor? Tekfirciler falan diyor, Nasrallah bugün mü öğrenmiş Tekfirciler
olduğunu. Dolayısıyla tabi Şii ve Sünni kapışması olacak. Bu meselelerin tamamlanması en az 10 yılı
bulacak. Türkiye’nin 20 yılını bulur. Suriye için söylemiyorum, Suriye’nin ayları aşacağını pek de
tahmin etmiyorum ama genel vaziyete baktığınız zaman 10 yılı kapsayacak bir süre var en azından.
İran ABD işgalleri üzerinden kazandığı noktaları hepsini bir şekilde terk etmek durumunda kalacak.
Er geç geçmişte yaşandığı gibi ben burada bir Osmanlı modelinin inşa olacağı kanaatindeyim. Şöyle
diyebiliriz, Sykes-Picot dedikleri anlaşmanın 100. yılındayız. Eğer Beşar Esed rejimi gidecek olursa,
anlaşma tamamen yürürlükten kalkacak ve tarih Osmanlı dönemindeki gibi geri gelecek. Aksi
takdirde bu rejim kalacak ya da Suriye’yi parçalayacak olursa, Sykes-Picot yeniden yenilenmiş
olacaktır. Bu yenilenmede de İran, Rusya ve Batı’nın payı da olacaktır. Ama benim şahsi kanaatim
Sykes-Picot anlaşmasının 100. yılında parçalanma değil, bütünleşmeye doğru gidilecektir. Bunun
önündeki tek engel Suriye rejimi, Suriye rejimi de yakında ortadan kalkacaktır. Kim ne kadar
uğraşırsa uğraşsın sonuç itibariyle hak yerini bulacaktır, benim kanaatim bu.
On5yirmi5
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Suriye'de Osmanlı modeli inşa edilecek
Download