Ekim 2003 Cilt:11 No:2 Kastamonu Eğitim Dergisi 519-524 HASTALIKTA RUH VE BEDEN ETKİLEŞİMİ Serap Selver BABACAN Torbalı Sağlık Meslek Lisesi, Torbalı, İzmir. Özet Sıkıntıları, üzüntüleri ruhsal yerine bedensel yolla yaşamak ve iletmek eğilimi aslında bütün toplumlarda ve farklı toplum düzeylerinde yaygındır. Bedensel hastalık her zaman her yerde çevrenin ilgisini uyandıran, hoşgörüyle karşılanan ve hastalanan bireyin sorumlu tutulmadığı talihsiz bir durum olarak görülür. Sayısız kültürel etken, birçok toplumda hem önemli psikososyal sorunların doktora yansımasına, hem de bunların iletim yolunun fiziksel rahatsızlık şeklinde olmasına neden olmaktadır. THE INTERACTION OF MENTAL AND PHYSICAL STATES IN ILLNESS Summary The tendency of living and conducting of distress and anxiety by physical manner instead of psychological manners is prevalent in all societies and at different social levels. Everywhere and every time, physical diseases are regarded as unlucky occasions which arouse public interest and tolerance and the patient is no held responsible. In many societies, many cultural factors influence and also govern the transformation of psycho-social problems in to physical illness, in patient’s statements to the doctors. Somatizasyon ve Psikosomatik Tıp Psikosomatik sözcüğünü ilk kez JCA Heinroth (1818) kullanmıştır. Somatizasyon (bedenselleştirme), yani duygusal çatışmaların bedene yansıtılarak bedensel belirtiler oluşturulması, hekimlikte aşağı yukarı yüz yıldır üzerinde durulan bir konudur. Psikosomatik tıp ise, ruh beden ayırımına karşı çıkan, bireyin biyopsikososyal bir bütün olarak ele alınmasını savunan hekimlik anlayışıdır. Bedensel yakınmaları ön planda olan hastaların yakından incelenmesi ile, psikososyal etkenlerin etyolojideki rolü ve çok yönlü iletişimin insan yaşamı ile kişiler arası ilişkilerdeki önemi daha iyi anlaşılmıştır. Böylece, bedenselleştirmenin sadece bireylerde doğuştan var olan anlatım yetersizliğine bağlı bir özellik olarak kabul edilemeyeceği, bunun daha çok bir tür sözsüz iletişim (nonverbal cominication) aracı olduğu üzerine dikkat çekilmiştir (Groen ve Bastiaans 1982). October 2003 Vol:11 No:2 Kastamonu Education Journal 520 Serap Selver BABACAN Lipowski (1988) somotizasyonun, patolojik bulguların bulunamadığı bedensel rahatsızlık duygusunu ve belirtileri yaşayarak iletme ve bunları fizik bir hastalığa bağlayarak tıptan yardım bekleme eğilimi olduğunu düşünmektedir. Bu tanımlamaya göre, bedenselleştirme (somatizasyon) eğilimi psikososyal strese yanıt olarak ortaya çıkar, ancak yorumu gözlemcinin çıkarmasına dayanır, çünkü bedenselleştiren (somatize eden) bireyler duydukları rahatsızlıkla bunun gerçek nedeni arasındaki ilintiyi genellikle farketmez, psikososyal streslere ruhsal değilde bedensel yolla bir tepki verdiklerini çoğu kez kesinlikle reddeder, belirtilerini organik bir hastalığın kanıtı olarak görüp, tıbbi bir tedavi gereksiniminde olduklarına inanırlar (Lipowski 1988). Sınıflandırma Sınıflandırma hastalığın görüldüğü sisteme göre yapılmaktadır. 1-Solunum sistemi ile ilgili olanlar: Alerjik rinitis, bronşial astma, hiperventilasyon. Tüberküloz da ruhsal etkenler büyük rol oynasa bile psikosomatik bir hastalık sayılması tartışmalıdır. 2-Dolaşım sistemi ile ilgili olanlar: Hipertansiyon, hipotansiyon, koroner damar hastalığı, migren. 3-Sindirim sistemi ile ilgili olanlar: Mide ve duedonum ülseri, Müköz ya da ülserli kolit, spastik kolon, sinirsel kusmalar, sinirsel kabızlık, irritabl kolon sendromu. 4- Metabolik-endokrin sistem ile ilgili olanlar: Diabet, hipertiroidi, aşırı şişmanlık, anoreksia nevroza, bulimia nevroza. 5- Üretim-boşaltım sistemi ile ilgili olanlar: Menstüral bozukluklar, cinsel soğukluk, cinsel güçsüzlük, yalancı gebelik ( pseudocyesis ), enurezis, enkomprezis, kısırlık. 6- Kas-iskelet sistemi ile ilgili olanlar: Eklem ağrıları, romotoit artrit, spazmodik tortikollis. 7- Deri ile ilgili olanlar: Egzama, ürtiker, eritroderma, pruritis, nörodermatit, psöriazis. Epidemiyolojik Araştırmalar ve Yaygınlık Bedenselleştirme (somatizasyon) güncel yaşamda çok sık rastlanan bir olgudur. Hemen herkes (sağlıklı bireylerin %80’i) tek bir hafta içinde bir ya da daha fazla bedensel “semptom” çıkarmaktadır (Pennebaker ve Epstein 1983). Bunlara gelip-geçici bedensel duyumlar ya da yakınmalar da denilebilir. Lipowski’ye göre (1988) klinikte problem olan bu durumlar değil, bunların dikkat, seçici algılama, yapısal yatkınlık, farketme, yorumlama, hastalığı atfetme ve yardım arama süreçlerinden gerçek klinisyene ulaşmasıdır. Bir başka deyişle yardım arama davranışı, yani tıbbi tedaviye başvuru olmadığı sürece işlevsel yakınmaların olması klinik anlamda bedenselleştirme sayılmaz. Ekim 2003 Cilt:11 No:2 Kastamonu Eğitim Dergisi Hastalıkta Ruh ve Beden Etkileşimi 521 Drossman ve arkadaşlarının (1988) çalışması bu görüşe güçlü bir kanıt oluşturmaktadır. Bu çalışmada spastik kolon semptomları sergileyip tıbbi tedaviye baş vuran ve hiç başvurmayan bireylerle normal kontroller karşılaştırılmıştır. Tıbbi tedaviye başvuran spastik kolon hastaları yüksek patoloji sergilerken (artmış hipokondriazis, depresyon, histeri, psikasteni ve şizofreni değerleri), başvurmayan bireyler normal kontrollerden anlamlı olarak farklı sonuçlar vermemişlerdir. Çeşitli araştırmalarda tüm sağlık sistemi içinde nedeni açıklanamayan bedensel yakınmalarla başvuran hastaların oranı %10 ile %30 arasında değişmektedir. Bu değişiklik büyük oranda kullanılan farklı tanı ölçülerine bağlıdır (Kellner 1990). Biridges ve Goldberg (1985)’in araştırmasında, birinci basamak sağlık hizmetine başvuranların %33’nün bir psikiyatrik bozukluk gösterdiği saptanmıştır. Bunlar arasında saf somatizasyon (bedenselleştirme) %32, bedensel hastalıkla birlikte psikiyatrik semptom gösterme %27, istemli (fakültatif) somatizasyon %24, somatizasyon dışı psikiyatrik semptom gösterme %17 olarak belirlenmiştir (istemli somatizasyon ikincil somatizasyon anlamındadır). Doktora başvuru olmadığı sürece gelip geçici fizik semptomlar normal bir olgudur. Psikanalitik Kuramda Somatizasyon (Bedenselleştirme) Geleneksel psikanalitik görüşe göre bedenselleştirme (somatizasyon), altta yatan bir psikopatolojinin değişik bir biçimde ortaya çıkmasıdır. Hasta belli bir gelişim döneminde takılma, patolojik savunma düzenekleri, travmatik yaşantılar ya da çatışmalar gibi nedenler sonucu duygusal yaşantılarını sözelleştirme yeteneğinden yoksundur (Stoudemire 1991). Buna göre bedensel yakınmalar kabul edilemeyen dürtü ve isteklerin bilinç alanına çıkmalarını engelleyen savunma araçlarıdır. Aleksitimi kavramının gelişimi, Dereboy (1990) ve (1991) Stoudemire tarafından geniş bir biçimde aktarılmıştır. Geleneksel psikanalitik bakış açısından günümüze yansıyan bu kavramın ilk kez 1977’de Nemrah ve Sifneos tarafından ortaya atıldığı belirtilmektedir. Aleksitimi “duygular için söz yokluğu” anlamındadır. Gerek klasik psikanalitik görüş gerek Aleksitimi kavramı sözelleştirilemeyen duyguların bedensel semptomlar yoluyla ifade edildiğini öngörür. Özetle bedenselleştiren bireyler, sıkıntılarını sadece bedensel değil hem bedensel hemde psikolojik semptomlar aracılığı ile ortaya koyan bireylerdir (Simon 1991). Sağlıklı bireylerde bedensel semptom çıkarma davranışının özellikleri aşağıda verilmiştir: F Algısal etkenler: Bedenselleştiren hastalar, semptomlarının belirgin bir biyolojik temeli olmadığı halde, bunları “gerçek” olarak algılarlar, yani çıkardıkları semptomları bedenlerinde gerçekten hissederler (Lipowski 1988). Son yıllardaki araştırmalar, semptom çıkarmada algılama sürecini etkileyen etkenler üzerinde yoğunlaşmıştır. Bedene ait duyumlar algılama süreci sırasında birçok iç ve dış etkilerden etkilenmektedir. October 2003 Vol:11 No:2 Kastamonu Education Journal 522 Serap Selver BABACAN a) Dikkatin Yönü: Belli bir süre içinde bireyin dikkat edip işleyebileceği bilgi sınırlıdır. Bu nedenle iç ve diş uyaranlar, dikkat çekmek için sürekli bir yarış içindedirler (Pennebecker ve Epstein 1983). Bireyin çevresinde anlamlı uyaranlar olmadığı durumlarda dikkat daha çok iç uyaranlara yönelmekte ve semptom bildirme oranı artmaktadır. Fillingim ve Fine (1986) bireylerin sıkıcı ortamlarda daha yüksek düzeyde yorgunluk, çarpıntı, hatta öksürükten yakındıklarını göstermiştir. Epidemiyolojik araştırmalarda da yalnız ya da kırsal kesimlerde yaşayan bireylerde ve uyaran eksikliği olan işlerde çalışanlarda daha fazla bedenselleştirme olduğunu Pennebaker ve Watson 1991’de ifade etmişlerdir. Algılama sürecinde rol alan bir başka etken de seçici dikkattir. Sayısız uyaran arasındaki birey, bu uyaranlardan bireysel inanç ve zihinsel yapısına uygun olanları seçer, dikkat eder ve algılar. Bireylerin bedensel duyumlarını yorumlamalarında da sağlıkla ilgili inanç ve bilgilerinin payı vardır (Pennebaker ve Watson 1991). b) Cinsiyet farklılıkları: Bir çok araştırmada kanıtlanan önemli bir bulgu, kadın ve erkekler arasında semptom algılamada önemli bir fark olduğudur. Kadınlar dış (çevresel) uyarıları algılarken, erkekler iç (fizyolojik) uyarıları iyi algılamaktadırlar. Kontrolü laboratuar çalışmalarında erkekler kalp hızını, mide etkinliğini, kan şeker düzeyini kadınlara göre daha hassas tahmin edebilmektedir. Bu durum bedenselleştirme bozukluğunun kadınlarda daha fazla görülüyor olmasıyla da uyumludur. F Yapısal Yatkınlık (Negatif Affektivite): Son yıllarda somatik semptom çıkarmada rol oynayan kişilik özellikleri incelenmeye başlanmıştır (Costa ve Mc Crae 1987, Watson ve Pennebaker 1989 ). Bu çalışmaların çoğunda “Negatif Affektivite” adı verilen bir yatkınlık etkeni ortaya çıkmaktadır. NA (Negatif Affektivite) diğer kişilik boyutlarından nörotizm, anksiyete, kötümserlik, genel uyumsuzluk gibi kişilik özellikleri ile paralellik göstermektedir. Çeşitli NA ölçeklerinde (Watson ve Ark. 1988) yüksek değerler alan bireylerde, yüksek oranda tatminsizlik, içe dönüklük, negativizim, kendi başarılısızlık ve eksiklikleri ile uğraşma gibi kişilik özellikleri görülmektedir. Yüksek “Negatif Affektivite” düzeyleri olan bireyler aynı zamanda tüm bedensel semptomları bildirme ölçeklerinde yüksek değerler almaktadır. F Abartılı Algılama (Amplifying Perceptual Style): Barsky ve arkadaşlarına (1988) göre, bedenselleştiren ya da hipokondriak (hastalık hastası) hastalar bedenlerinde ortaya çıkan gelip-geçici bedensel semptomları ya da duyumları seçerek algıladıktan sonra abartmakta ve bedensel belirtileri olarak yorumlamaktadırlar. Somatizasyon ve Toplumsal Kültürel Etkenler Anlatımdaki tutukluk ya da engellenme, daha sık olarak toplumsal etkenlerin ya da buna bağlı olarak bireyin kendi yarattığı sansürün sonucudur. Sıkıntıları, üzüntüleri ruhsal yerine bedensel yolla yaşamak ve iletmek eğilimi aslında bütün toplumlarda ve toplum düzeylerinde yaygındır. Beden yoluyla anlatım davranışının sosyal ve kültürel özelliklere göre farklılık gösterdiği, sosyal ve kültürel etkenlerin hastalık davranışı üzerinde kararlaştırıcı bir rol oynadığı da bilinmektedir (Lowy 1977). Değişik yörelerde yapılmış çeşitli araştırmalar alt sosyoekonomik ve eğitim düzeylerindeki toplum gruplarında ruhsal sıkıntılara beden yoluyla anlatım verme eğiliminin daha yüksek olduğunu göstermiştir. Ekim 2003 Cilt:11 No:2 Kastamonu Eğitim Dergisi Hastalıkta Ruh ve Beden Etkileşimi 523 Alt düzeydeki sosyoekonomik, kültür ve eğitim gruplarındaki bireyler stresli yaşam koşullarıyla başedebilmek, karmaşık duygusal yaşantıların yarattığı sorunları düşünsel olarak çözümleyip üstesinden gelebilmek için gerekli maddesel ve entelektüel olanaklarla donatılmamışlardır. Özellikle geçiş toplumlarında, bu bireyler üzerindeki sosyokültürel baskının etkisi daha yoğundur. Baskı altındaki bireylerin gücü her zaman baskının gücünden daha azdır. Öyle olmasaydı, zaten bunu baskı olarak duymazlardı. Ancak bu onların gerçekten potansiyel açıdan zayıf oldukları anlamına gelmez. Yardıma Çağrı ve Somatizasyon Bedenden dış dünyaya uzanan yol, insanın kendi otogenetik gelişim sürecinden iyi bildiği bir yoldur ve acil durumlarda kullanılmak üzere hazır bekler. Bireyin bedeni, aslında gerçekten ona ait olan, her şeyden çok sahip olabildiği tek şeydir, üstelik somut bir anlatım ve eylem gücü vardır. Bedensel hastalık her zaman, her yerde çevrenin ilgisini uyandıran, hoşgörüyle karşılanan ve hastalanan bireyin sorumlu tutulmadığı talihsiz bir durum olarak görülür. Hastalığı taklit etmenin tüm iticiliğine karşın, duruma biraz daha hoşgörü ile yaklaşırsak, bu davranışları gösteren bütün bireylerin yaşam durumlarından hoşnut olmadıklarını, fakat bu durumu kendi başlarına değiştirmeyi güçleri yetmediğinden yardım aradıklarını kabul etmemiz gerekir. Yardım isteğini sözel olarak belirtmek onlar için çeşitli nedenlerle zor olduğunda, imdat sinyalini çekmede bedenlerini kullanırlar. Altında zorlandıkları stresi algılamaktan kaçındıkları, ya da az çok bilinçli olarak bastırmayı sürdürdüklerinde, bedenleri buna isyan ederek, sinyali otomatik olarak kendiliğinden verir. Hastanın bedensel yakınmaları ve belirtileri her zaman sadece bir bireyin yardım çağrısı, imdat sinyali değildir. Bu bazen aynı zamanda, onun ait olduğu grubun, özellikle ailenin de bir çağrısıdır. Dolayısıyla, kolektif bir yardım isteği olup, imdat sinyali grubun bir üyesinin belirtileri aracılığı ile verilmektedir. Bu sinyal zamanında alınmalı, doğru yorumlanmalı, uygun biçimde değerlendirilmelidir. Somatizasyon ve Sağlık Sistemi Somatizasyon (bedenselleştirme) ile ilgilenenlerin üzerinde durması gereken önemli noktalardan birisi de mevcut sağlık sisteminin kendisinin somatizasyon davranışına neden olma olasılığıdır. Mayou’nun (1989) tartışmasına göre, sağlık hizmetinde çalışanların sadece bedensel semptomlar üzerinde yoğunlaşmış seçici dikkatleri, kendilerine başvuran bireylerde “tedaviye bağlı” somatizasyona yol açmaktadır. Sayısız kültürel etken, birçok toplumda hem önemli psiko-sosyal sorunların doktora yansımasına, hemde bunların iletim yolunun beden dilinde olmasına neden olmaktadır. October 2003 Vol:11 No:2 Kastamonu Education Journal 524 Serap Selver BABACAN Kaynaklar 1. Ünal, M., “Stres ve Psikosomatik Tıp” Türk Psikiyatri Dergisi, Cilt:1, Sayı:3, 1990. 2. İlal-Koptagel, G., “Somatizasyon ya da İmdat Çağrısı” Türk Psikiyatri Dergisi, Cilt:3, Sayı:3, 1992. 3. Çermik, Ö., “Somatizasyon: Bir Derleme” Türk Psikiyatri Dergisi, Cilt:3, Sayı:4, 1992. 4. Öztürk, O., Ruhsağlığı ve Bozuklukları. Evrim Basım-Yayım-Dağıtım, Bayrak Grafik ve Matbaacılık 2. Basım, İstanbul, 1989. 5. Karaman, T., Büyükberker, Ç., “Psikosomatik Hastalarda Aile Algısı ve Ruhsal Yapılanma” Türk Psikiyatri Dergisi, Cilt:2, Sayı:3, 1991. 6. Varcarolis, E.,M., Foundations of Psychiatric Mental Health Nursing. W.B. Sounders Company Hercourt Brea Jovanovich İnc. Philadelphia,1990. 7. Narrow, B., W., Buschle, K., B., Fundamentals of Nursing Practice. Second Edition, A Wiley Medical Publication, John Wiley and Sons New York, 1987. 8. Baltaş, A. Ve Baltaş, Z., Stres ve Başa Çıkma Yolları. Cenkler Matbaacılık, Eylül, 1986. Ekim 2003 Cilt:11 No:2 Kastamonu Eğitim Dergisi