HABER BÜLTENİ 2 Ocak 2008 Haber Özetleri Irak Irak Başbakanı Nuri El Maliki Iraklılar’ın, geçen yıl çok acı çekmekle birlikte, gösterilen birlik ve kararlılık sayesinde güvenlik alanında ilerleme sağladıklarını söyledi. Maliki televizyondan yayınlanan konuşmasında 2008’in, birlik, ekonomik gelişme, yeniden yapılanma ve yolsuzluklarla mücadele yılı olmasını diledi. Maliki bu mesajı, iki gün tıbbi bakımdan geçtiği Londra’dan yayınladı. Irak Başbakanı konuşmasında sağlığının iyi olduğunu da kaydetti. (VOANEWS) Irak Kerkük Cephesi, Irak Anayasasında geçen 140. maddenin 6 ay uzatılmasının yasal olmadığını ve bu maddenin uygulanmasını kesin olarak kabul etmeyeceklerini açıkladı. Irak Kerkük Cephesi Genel Başkanı Ahmet Hamit El-Ubeydi yaptığı açıklamada, “140. madde iptal olmuştur ve Anayasada geçen 122. maddeye göre Kerkük’te özel bir statü uygulanmalıdır”, diye konuştu. El-Ubeydi açıklamasının devamında, “Kerkük’ün herhangi bir bölgeye bağlanmasını reddediyoruz”, ifadesinde bulundu. (www.iraq-ina.com) Sözde Kürt yönetiminin Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’ye bir mektup gönderdiği bildirildi. Mektupta, Maliki hükümetinin ağır şekilde eleştirildiği ve sözde Kürt yönetimiyle merkezi hükümet arasındaki sorunların Anayasa’ya göre çözülmesi gerektiği ifade edildi. Öte yandan bazı kaynaklara göre, Maliki ile sözde Kürt yönetimi arasındaki asıl sorunun Musul kentinden kaynaklandığı, Uyanış Konseyleri güçlerinin bu kentte olması nedeniyle rahat hareket edemeyen Kürt yetkililerin bu durumdan hoşnut olmadığı ve Uyanış Konseyleri güçlerinin bu kentte peşmergelere engel olduğu bildiriliyor. (www.almalafpress.net) Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi, Ankara’nın sınır ötesi operasyonlar konusunda Irak’ı da bilgilendirmesi gerektiğini, yanlış anlaşılmaların ancak bu şekilde ortadan kalkabileceğini söyledi. Tarık El Haşimi, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Derya Kambay’ı makamına çağırarak, Türkiye’nin 16 Aralık’tan bu yana düzenlediği sınır ötesi operasyonlarla ilgili ülkesinin görüşlerini aktardı. 1 saat 10 dakika süren görüşmede Haşimi, Türkiye’nin terörle mücadeleye dair meşru haklılığının farkında olduklarını söyledi. Haşimi, bununla birlikte, Türkiye’nin kendi sınırları dışında operasyon düzenlerken, Iraklı yetkilileri de bilgilendirmesinde fayda olduğunu dile getirdi. 1 Kendilerinin de bilgilendirilmesi halinde bazı yanlış anlaşılmaların ortadan kaldırılabileceğini belirten, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Türkiye ile Irak arasındaki diplomatik ilişkilerin devam etmesinden yana olduklarını hatırlattı. Büyükelçi Derya Kambay da Irak’ın görüşlerini Ankara’ya ileteceğini söyledi. (NTV) Liderliğini Tarık Haşimi’nin yaptığı Irak İslam Partisi, Sadr grubuyla İyad Allavi grubunun katılması durumunda Şii-Kürt ittifakına kendilerinin de katılabileceğini açıkladı. Irak İslam Partisinin önde gelen yetkililerinden Selim Abdullah, diğer Iraklı siyasi grupların katılmayı kabul etmesi durumunda kendilerinin de Irak İslam Yüksek Konseyi’nin önerisine uyarak KDP, KYB, Dava Partisi ve Irak İslam Yüksek Konsey’den oluşan dörtlü ittifaka katılabileceklerini açıkladı. Selim Abdullah, “Eğer İyad Allavi ve Mukteda Sadr, bu ittifaka katılırsa biz de onlara katılırız”, diye konuştu. Irak Parlamentosundaki Sadr grubu milletvekillerinden Felah Şenşel de daha geniş bir Irak ittifakına katılmaya sıcak baktıklarını belirterek, Irak’ın önemli meseleleriyle ilgili nihai kararların alınabilmesi için Iraklı partilerin oluşturacağı geniş çaplı bir ittifakın kurulması gerektiğini söyledi. (www.yakindoguhaber.com) Irak İslam Yüksek Konseyi yetkililerinden Ammar El-Hekim, KDP, KYB ve Irak İslam Partisi arasında imzalanan anlaşmanın ulusal uzlaşma yönünde önemli bir adım olduğunu söyledi. Esvatu’l-Irak haber ajansının bildirdiğine göre Ammar El-Hekim, başkanlığını yaptığı Mihrap şehidi kurumunun haftalık seminerinde konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ammar El-Hekim, bu anlaşmayla Irak İslam Partisi’nin geçtiğimiz Ağustos ayı ortalarında KDP, KYB, Dava Partisi ve Irak İslam Yüksek Konsey arasında kurulan dörtlü ittifaka katılmasını umduğunu belirterek Kürt partilerle Irak İslam Partisi arasında yapılan işbirliği anlaşmasını desteklediğini söyledi. Siyasi gruplar arasındaki anlaşmaların ülkenin ulusal birliğine ve siyasi sürecin gelişmesine katkı sağladığını belirten Ammar El-Hekim, “dörtlü ittifak kurulduğu zaman biz bunun önemli bir adım olduğunu söylemiştik, bugün de tüm siyasi grupların Irak’taki ulusal uzlaşma ve barış yönünde adımlar atmasını umuyoruz”, dedi. (www.yakindoguhaber.com) Irak’ın kuzeyindeki sözde Kürt yönetimi, Bağdat’ın tepkisine rağmen yeni bir petrol anlaşmasına imza atmaya hazırlanıyor. Kanadalı petrol şirketleriyle yapılacak 800 milyon dolarlık anlaşmayla, Irak’ın kuzeyine 2 rafineri inşa edilmesi planlanıyor. Sözde Kürt yönetim Kanadalı petrol şirketlerine, toplam 800 milyon dolar değerinde 4 üretim paylaşımı sözleşmesi sunacak. Anlaşmalarla, günde 20 biner varil petrol işleyecek 2 rafineri kurulması gündemde. Miran ve Taktak petrol sahalarında inşa edilmesi planlanan rafinerilerin 300 milyon dolara mal olması ve 2009 ile 2010 yıllarında tamamlanması planlanıyor. (NTV) Irak Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Irak ile İran arasındaki Cezayir Anlaşmasıyla ilgili müzakerelerin önümüzdeki iki hafta içerisinde gerçekleşeceği açıklandı. Irak Dışişleri Bakanı temsilcisi Muhammet El-Hac Humut yaptığı açıklamada, “bu gibi müzakereler Irak’ın istikrarında olumlu etki yaratacaktır”, diye konuştu. Humut, İran ile Irak arasında imzalanan tüm anlaşmaların geçerliliğini koruduğunu da sözlerine ekledi. (www.nahrain.com) 2 Irak’ın Belçika Büyükelçisi Muhammet Civat El-Dureki, Irak Parlamentosunun daveti üzerine Avrupa Parlamentosundan bir komisyonun, bu ay içerisinde Bağdat’ı ziyaret edeceğini açıkladı. Bu ziyarette, iki parlamento arasındaki işbirliği ve Avrupa Parlamentosunun, Irak Parlamentosuna vereceği desteğin konuşulacağı bildirildi. (www.alsabaah.com) Uyanış Konseyleri adı altında El-Kaide’ye karşı örgütlenen Iraklı Sünni aşiret liderleri, El-Kaide lideri Usame bin Ladin’e tepki göstererek El-Kaide’yi Irak’ta yok edinceye kadar savaşa devam edeceklerini açıkladı. Esvatu’l Irak haber ajansının bildirdiğine göre Anbar Uyanış Konseyi liderlerinden Şeyh Halid Şahuz El-Ulvani, “Bin Ladin’in çağrısı bizim için hiçbir anlam ifade etmiyor, zira kendisi gücüyle değil, zayıflığıyla bizi tehdit ediyor”, dedi. El-Kaide’nin artık Anbar’da kendilerini tehdit edebilecek güce sahip olmadığını belirten Şeyh ElUlvani, “El-Kaide’nin artık Irak’ta hiçbir nüfuzu kalmamıştır, çünkü Irak’taki tüm taifelerin yer aldığı Uyanış Konseyleri, tüm ülkede etkindir”, dedi. El-Kaide lideri Usame bin Ladin, birkaç gün önce yayımladığı bir ses bandında Irak’ta El-Kaide ile savaşan Sünni aşiretleri uyarmış ve onları ihanetle suçlamıştı. (www.yakindoguhaber.com) Irak'ın başkenti Bağdat'ta dün bir cenaze töreni sırasında düzenlenen saldırıda 36 kişinin öldüğü bildirildi. Kentin doğusundaki Zeyuna mahallesinde, geçen haftaki bir saldırıda ölen emekli subay Nebil Hüseyin Cassim için düzenlenen cenaze töreninde düzenlenen intihar saldırısında yaralı sayısının da 37 olduğu bildirildi. Öte yandan Musul'da düzenlenen bir operasyonda El Kaide'nin yerel komutanlarından birinin yakalandığı belirtildi. Musul polisi, Tikrit emniyetiyle ortak yürütülen operasyonda, El Kaide'nin Musul ve Tikrit komutanı olduğu sanılan Adnan Halil El Farac'ın yakalandığını kaydetti. (AA) Ortadoğu Suriye'nin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Abdullah Dardari, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren'in davetlisi olarak saat 10.10'da Ankara'ya geldi. Konuk Bakan Dardari, Esenboğa Hava Limanında Devlet Bakanı Nazım Ekren tarafından karşılandı. Dardari, herhangi bir açıklamada bulunmadı. (AA) El Fetih'in 43. kuruluş yıl dönümü kutlamaları, Gazze'de El Fetih ile Hamas'ı karşı karşıya getirdi. Gazze Şeridi'nin güneyi ile Gazze kentinde El Fetih'in güçlü olduğu bazı mahallelerde El Fetihliler, Hamasın kutlamaları yasaklamasına rağmen, sokaklara döküldü. Çıkan çatışmalarda, 5 kişi öldü, 70'ten fazla kişi yaralandı. Ramallah'ta ise Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Fetih'in 43. kuruluş yıl dönümü meşalesini yakarken, "Hamas'la yeni bir sayfa açılmasını" istedi. Çıkan çatışmalarda Gazze'de 1, Han Yunus'ta 1'i çocuk 3, Refah'ta 1 kişinin öldüğü bildirildi. Ölenlerden birinin Hamaslı polis olduğu belirtildi. 70'den fazla kişinin de yaralandığı kaydedildi. Gazze'deki Hamas polis sözcüsü İslam Şahvan, olaylarla ilgili El Fetih'i suçlayarak, polis karakollarıyla Gazze'deki belediye binalarına ateş açtıklarını öne sürdü. Şahvan, Gazze sokaklarında da, El Fetihlilerin Hamaslı polislere taşlarla saldırdıklarını belirtti. Hamas polisinin, havaya ateş açanlarla, sarı bayraklarla dolaşan bazı kişileri tutukladığı bildiriliyor. (AA) 3 Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki El Bureyc kampı yakınlarında, Hamaslı bir grup üzerine İsrail ordusunca yapılan saldırısında, Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam militanlarından 2'si öldü; 5 kişi de yaralandı. Yerel kaynaklar, İsrail tarafından yerden yere füze saldırısı yapıldığını öne sürdü. Sınırın hemen yakınında meydana gelen olay, Hamaslı militanların 2'sinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Ölü ve yaralıların, Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deir El Balah'taki El Aksa hastanesine taşındıkları bildirildi. İsrail ordusu ise saldırıyı doğruladı; ancak füze saldırısı konusunda bilgi vermedi. İsrail ordusu, sınırdaki güvenlik çitini gözleyen bazı militanlara ateş açıldığını belirtmekle yetindi. Son 24 saatte, Gazze Şeridi tarafından İsrail'e 20 dolayında havan mermisi atıldığı da belirtiliyor. (AA) İsrail Başbakanı Ehud Olmert, uluslararası platformda, ülkesine destek verenlerin de, barıştan bahsederken İsrail'in 1967 sınırlarına dönmesi gereğini belirttiklerini, bunun Kudüs'ün de bölünmesi anlamına geleceğini vurguladı. Ehud Olmert, Jerusalem Post gazetesine verdiği demeçte, İsrail'in Filistinlilerle kalıcı barış için, Kudüs'ün bölünmesinin haricinde bir seçeneği olmayabileceğini söyledi. Olmert, yine de bu bölünmenin tam 1967 sınırlarına dönmek olmayacağını ve kendileri için vazgeçilmez yerlerin iade edilmeyeceğini belirtti. Olmert, olası bölünmenin İsrail'in bir Yahudi devleti olarak devamının sağlanması için kaçınılmaz olabileceğini ifade etti. İsrail, Doğu Kudüs'ü 1967 savaşında ilhak etmiş, ebedi ve bölünmez başkenti olarak açıklamıştı. Ancak bu açıklama, uluslararası toplumda kabul görmüyor. Filistinliler de, barış için, başkenti Doğu Kudüs olan bir devletin kurulmasını istediklerini her fırsatta dile getiriyor. (TRT) Avrupa Birliği Slovenya, dün itibariyle AB dönem başkanlığını Portekiz'den devraldı. Slovenya'nın dönem başkanlığı 6 ay sürecek ve daha sonra Fransa tarafından devralınacak. Eski Yugoslavya cumhuriyetlerinden olan ülkenin Dışişleri Bakanı Dimitri Rupe'nin hükümetin internet sayfasında yer alan açıklamasında, Batı Balkan bölgesi ülkelerine "Avrupa perspektifinin garanti edilmesi gerektiğini" belirtti. Rupel, "Avrupa'nın, 20'nci yüzyıl sonundaki gelişmelerden etkilenen bu bölgesinin istikrarlı hale gelmesi için bizim yapacağımız katkı bu olacak", dedi. Slovenya'nın önündeki önemli işlerden biri de, başarısızlığa uğrayan AB Anayasası'nın yerine benimsenen Lizbon Antlaşması'nın üye ülkelerin iç hukuk onay sürecinden geçmesi. Slovenya, antlaşmayı bu ay içerisinde onaylamayı planlıyor. Başbakan Janez Jansa, bu konuda yaptığı bir açıklamasında, "Slovenya, Lizbon Antlaşmasının imzalanmasından sonra AB'nin etkili bir işlevselliğe sahip olacağını göstermek istiyor", dedi. Slovenya ve Avrupa Komisyonu yetkilileri, AB ile ilgili çalışmaları gözden geçirmek üzere 8 Ocakta, başkent Lubyana yakınlarındaki Pri Kranju köyünde bir araya gelecek. (AA) Kıbrıs 4 Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos, "Kıbrıs sorununun özlü konularının doğru çözüme kavuşması için strateji ve alternatif önerileri" olduğunu öne sürerek, "uygun anda girişim üstleneceklerini" belirtti. Kıbrıs Rum basınına göre, Papadopulos, yayımladığı yeni yıl mesajında, Kıbrıs sorununun temel ilkeleri üzerinde özlü müzakerelerin başlamasının aciliyeti olduğundan söz ederek, "Gambari Anlaşması, (8 Temmuz 2006 anlaşması) müzakerelerin özlü ve verimli olabilmesi için gerekli ilkeleri ve doğru süreci öngörüyor. Kıbrıs sorununun özlü konularının doğru çözüme kavuşması için hem stratejimiz hem de alternatif önerilerimiz var", ifadesinde bulundu. Papadopulos, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'la yeniden görüşme konusunu ise bu görüşmelerin tam hazırlığının yapılmamış olduğu ve net bir gündeme sahip olmadığı sürece gerçekleşmesini "ihtimal dışı" bıraktı. Mesajında, Kıbrıs sorununda atılacak adımlara ilişkin kendisi tarafından hazırlandığını söylediği plana da "dolaylı olarak" değinen Papadopulos, "Üzerinde uzlaşıya varılmış sürecin ileriye götürülmesini kolaylaştıracak mantıklı somut önerilerle yeni bir girişimi üstlenme konusunda uygun anda ve uygun ön hazırlıklarla ilerleyeceğiz. Alternatif ve çok mantıklı önerilerle her yöne doğru girişimde bulunacağız", diye konuştu. (AA) Diğer Haberler Afrika Birliği, Sudan'ın Darfur bölgesindeki barışı koruma görevini, BM ile ortak kurulan güce devretti. Devir teslim töreni, Afrika Birliği-BM ortak gücünün, Kuzey Darfur'un başkenti El Fasher'de bulunan karargâhında Pazartesi günü düzenlendi. Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir, uzun süre karşı çıktığı yeni gücü temmuz ayında onaylamıştı. Ancak çıkarılan bürokratik sorunlar nedeniyle gücün tam olarak konuşlanması engellendi. Çok kısıtlı düzeyde yeni birlik gelebilmesinden ötürü bu devir teslimin, bölge güvenliğinde kısa dönemde büyük bir iyileşme sağlaması beklenmiyor. Bu arada Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Kahire’de Libya Lideri Muammer Kaddafi’yle bir araya geldi. Dünkü görüşmede Sudan’daki Darfur krizi ele alındı. Mısır Devlet Başkanlığı sözcüsü, Kahire’nin Hartum hükümeti ve isyancı liderlerle temasa geçtiğini ve bir anlaşma zemini bulmaya çalıştığını açıkladı. Mısır Darfur’a Afrika Birliği ve Birleşmiş Milletler bünyesinde BİN 200 barış gücü askeri gönderecek. (AA)(AP)(VOANEWS) Pakistan Seçim Komisyonu, 8 Ocak için planlanan seçimlerin erteleneceğini, yeni tarih konusunda siyasi partilerle görüş alışverişi yapılacağını açıkladı. Komisyon yetkilisi Kanvar Dilşad, bugün yaptığı açıklamada, ertelemeyle ilgili kararı yarın alacaklarını kaydetti. "Seçim, ilke olarak erteleniyor" diyen Dilşad, "Siyasi partilerin temsilcileriyle danışma görüşmelerinin ardından yarın, seçimin tarihine ilişkin bir karar alacağız. Seçimin 8 Ocak'ta yapılması imkânsız gibi gözüküyor", dedi. Hükümet ve Seçim Komisyonu, eski başbakan ve Pakistan Halk Partisi lideri Benazir Butto'ya suikastın ardından çıkan olaylarda birçok seçim merkezinin ve evrakın tahrip olduğunu, bu nedenle seçim hazırlıklarının 8 Ocak'a yetişemeyeceğini savunuyor. Pakistan Halk Partisi ertelemeye karşı çıkıyor. (AA)(AP)(REUTERS) 5 Pakistan'da güvenlik güçlerinin düzenlediği operasyonda 25 militan öldürüldü. Ordu sözcüsü Tümgeneral Vahid Erşad, militanların 4 milisi kaçırması üzerine çatışmaya girdiklerini, dün 5, gece boyunca ise yaklaşık 20 militanı öldürdüklerini kaydetti. (AA) Pazar günü yapılan seçimlerin ardından başlayan şiddetin tırmandığı Kenya'ya, Avrupa ülkelerinden "çatışmalara son verin" çağrısı yapılıyor. Bir kilisenin ateşe verilmesi sonucu 50 kişinin daha yaşamını yitirdiği ülkede, şiddet olaylarında ölenlerin sayısı 300'e yükseldi. Başkent Nairobi yakınındaki Eldoret kentinde bir kilise ateşe verildi. Kilisede ölen 50 kişinin Devlet Başkanı Mwai Kibaki'nin Kikuyu kabilesine üye olduğu açıklandı. Görgü tanıkları, kilisenin köylüler içerdeyken, bir grup genç tarafından ateşe verildiğini duyurdu. Ülke genelindeki şiddet olaylarında toplam ölü sayısının 300'ü bulduğu ifade ediliyor. Bu arada, aralarında Fransa, Almanya ve İngiltere'nin de bulunduğu Avrupa ülkelerinden, Kenyalı siyasilere, şiddete son verilmesi için daha sorumlu davranmaları çağrısı yapıldı. (TRT) Dünya Basını Independent gazetesi, "Meteliksiz İngiltere" başlığıyla manşetten verdiği haberinde, İngiltere'de 2008 yılında kişisel borçlarını ödeyemeyenlerin sayısının rekor seviyeye ulaşacağını yazıyor. “Borçlanma uzmanlarının tahminlerine göre, bu yıl, Noel dönemindeki alışveriş çılgınlığı, yükselen mortgage ödemeleri ile gıda ve petrol fiyatlarındaki artış, binlerce kişiyi iflasın eşiğine getirebilir. "İngiltere'de 9 milyonu aşkın bireyin kredi kartı borçları ve mortgage ödemelerini karşılamakta zorlandığı düşünülüyor.” Times gazetesi, İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un barlara 24 saat içki ruhsatı verilmesini sona erdirme eğiliminden geri adım attığını yazıyor. “Brown, göreve geldiği ilk haftalarda 24 saat içki ruhsatı uygulamasını kişisel olarak gözden geçirmeyi düşündüğünü söylemiş olsa da, şimdi bu yasayı sürdürmeye niyetli görünüyor. "Bar ve kulüplerin gece geç saatlere kadar açık kalmasına izin verilmesinin, ülkede aşırı içki tüketimi ve alkole dayalı şiddet olaylarını körüklediği, sıkça dile getirilen bir görüş. "Ancak hükümetin önümüzdeki haftalarda yayınlayacağı değerlendirmesinde, tersi yönde görüş belirtmesi bekleniyor.” Financial Times gazetesi önde gelen ekonomi uzmanlarının görüşlerine dayanan yıllık araştırmasının sonuçlarını aktarıyor. Buna göre, iktisatçılar arasında İngiltere'yi ekonomik açıdan zorlu ve kötümser bir yılın beklediği görüşü hâkim. “Önde gelen 55 iktisatçının değerlendirmesine göre, İngiltere'yi beş altı yıl önce, internet şirketlerinin piyasalardaki hızlı yükselişini tanımlayan ve "dotcom balonu" diye adlandırılan dönemden bu yana, çok daha sıkıntılı ekonomik koşullar bekliyor. "Araştırma, geçtiğimiz haftalarda yaşanan kredi ve emlak piyasalarındaki nakit sıkıntısının da kötümserliği derinleştirdiğini gösteriyor. "Uzmanlar ayrıca mali çevrelerin 2001 – 2002 dönemine kıyasla bu kez herhangi bir düşüşü yavaşlatma gücünün sınırlı olacağından kaygılı.” Guardian, "Avro'nun kullanıma girmesi, Kıbrıs'ta barış umutlarını canlandırdı" diye yazmış. “Ada'nın Avrupa Birliği'ne katılmasından bu yana, dört yıldan 6 daha az bir zaman geçti, ancak dün ortak para birimi Avro'ya dahil olması, Türk ve Rum toplulukları birleştirebilecek bir gelişme olarak algılandı. "Kuzey Kıbrıs'ta YTL kullanılmaya devam edecek, ama bir çok işyeri halihazırda Avro kullanıyor ve bu durumun burada emlak piyasasındaki patlamada etkili olduğu düşünülüyor.” Haftanın Yorumu Ufuk Turu Bu haftaki, Ufuk Turu’nda Ortadoğu ile Kafkasya ve Orta Asya’daki gelişmeler ele alınıp, kısa bir değerlendirme sunulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda; Kürt Parlamentosu’nda alınan Kerkük referandumunun ertelenmesi kararı, son dönemde artan Sünni - Kürt yakınlaşması, gerilen İsrail ve Mısır ilişkileri, Filistin – İsrail görüşmeleri, Ukrayna hükümetinin geleceği, Kaşagan’daki petrol havzası sorunu ve Rusya’nın BM politikası değerlendirilmiştir. Kerkük Referandumu ve Anayasal Tartışmalar Yerel Kürt Parlamentosu, 140. madde uyarınca Aralık 2007’de yapılması öngörülen Kerkük referandumunun, altı ay süreyle ertelenmesi kararını oy çokluğu ile kabul etmiştir. Bölgesel Yönetim Başbakanı Neçirvan Barzani, Ali El Sistani ile yaptığı görüşmede 140. maddenin uygulanmasının teknik nedenlerle ertelendiğini ve yalnızca maddenin hayata geçirileceği sürenin uzatıldığını belirtmiştir. Ancak 140. maddenin Irak Anayasası’na ait olduğu ve bu Anayasa’nın ancak ulusal meclis tarafından belirli şekil şartları yerine getirilerek değiştirilebileceği ortadayken; böyle bir yetkisi bulunmayan Yerel Kürt Parlamentosu’nda, buna rağmen referandumun ertelenmesi kararı alınmış ve Bağdat yönetimine bazı şartlar sunulmuştur. Bu şartlara göre; Kerkük referandumu bir daha ertelenemeyecek, altı ay sonunda referandum yapılmaması halinde ise 2005 yılındaki seçim sonuçları esas alınacaktır. Bu da kabul edilmezse; Kerkük’ün kaderi, vilayet genelindeki idari birimlerin yürütme konseylerine danışılarak belirlenecektir. Ancak bu şartlar rasyonel ve hukuki değildir. Seçme hakkını 2005 seçimlerinde kullanmamayı tercih etmiş kişilerin, bir Irak şehri olan Kerkük’ün geleceği konusunda söz söyleme haklarını da kaybetmiş sayılmaları, hiçbir demokrasi tanımıyla bağdaşmamaktadır. İhtilaflı bölgelerin kaderlerinin belirlenmesi için Anayasa’ya eklenen bir düzenlemenin, ihtilafın diğer taraflarının fikirleri hiçe sayılarak uygulanması, Anayasa’nın ruhuna aykırıdır. Seçim ve referandum kavramları arasındaki anlam ve işlev farkının bölgesel yönetim tarafından yok sayılmaya çalışılması, Kerkük’te halkın iradesine dayanmayan senaryonun uygulanacağı endişesine sebep olmaktadır. Irak Anayasası 140. maddesi uyarınca, en geç Aralık 2007 tarihinde yapılması gereken normalleştirme ve sayım süreçleri ile referandum, belirlenen tarihte yapılamamıştır. İlgili madde tarafları bir süre ile bağladığından ve bu süre de geçmiş olduğundan 140. maddenin kadük kalacağı, bu maddeye dayanılarak 2008 yılında yeni düzenlemelerin yapılamayacağı değerlendirilmektedir. Sünni – Kürt Kardeşlik Anlaşması 7 İşgalden bu yana devam eden Şiiler ve Kürtler arasındaki ittifak son gelişmelerle bozulmaya başlamıştır. Kerkük referandumunun ertelenmesini isteyen ve Kerkük’te bir oldubittiye müsaade etmeyeceklerini ifade eden Şiiler, %12’lik nüfuslarıyla Irak petrol gelirlerinin %17’sini alan ve Petrol Yasası’nı imzalamaya yanaşmayan Bölgesel Yönetimin, uluslararası şirketlerle imzaladığı petrol anlaşmalarından da rahatsızdır. Kürt ve Şiiler arasındaki ilişkileri zedeleyen bir başka konu da, Savunma Bakanlığı’nın, milletlerin asker sayılarının, erkek nüfuslarının %2’sini geçemeyeceği yönündeki söylemi ve peşmerge sayısının azaltılması isteği olmuştur. 2003’ten sonra Irak’ta Şiilerin ve dolayısıyla İran’ın etkinliğinin artmasından rahatsızlık duyulduğu; hem bu etkiyi törpülemek hem de Sünnilerin daha fazla radikalleşmesini önleyerek güvenlik ortamına katkıda bulunmak için bu kesimin sisteme entegre edilmeye çalışıldığı bilinmektedir. Celal Talabani’nin daha sonra tekzip edilmesine rağmen- İran’la 1975 yılında imzalanan Cezayir Anlaşması’nın yenilenmeyeceğini söylemesi ve Talabani, Barzani ve Tarık El Haşimi arasında imzalanan Kardeşlik Anlaşması da, İran’ın ve Şii’lerin köşeye sıkıştırılmaya çalışılması olarak değerlendirilmektedir. Bu anlaşma ile, demokratik ve federal bir Irak için çalışılması, Irak’ın iç işlerine karışılmasının önlenmesi, Irak Anayasası’nda Kürt halkına tanınan haklara saygı duyulması ve tartışmalı bölgelerin statülerinin belirlenmesinde 140. maddeye bağlı kalınması konularında fikir birliğine varılmıştır. Kürt – Sünni Kardeşlik Anlaşması ve El Kaide ile savaşmaları için ABD tarafından silahlandırılan Sünni aşiretlerin güvenlik güçlerine dahil edilmesi kararı; Irak’ta siyasi yapılanmanın ve dengelerin değişmekte olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Mısır ve İsrail Arasında Gerilen İlişkiler Hamas’ın 2006 seçim zaferinden sonra İsrail, Filistin politikasını Hamas’ın yalnızlaştırılması ve Hamas’ı iktidara taşıyan Filistinlilerin cezalandırılması üstüne kurmuştur. Ancak geçen iki yıla yakın zamanda, tüm ambargo ve müdahalelere rağmen Hamas, hem toplumsal tabanını büyük oranda korumuş hem de İsrail’e yönelik saldırılarına devam edebilmiştir. İsrail ise bu güvenlik zafiyetinin Mısır’dan kaynaklandığını ileri sürmektedir. İsrailli yetkililerin, Mısır polisinin Gazze’ye yönelik silah kaçakçılığına yardım ettiği ve Mısır’ın Gazze’nin güvenliğini sağlama konusunda yeterince çabalamadığı suçlamaları, ilişkileri zedelemiştir. Mısır, suçlamaları şiddetle reddederken, silahların Gazze’ye kara yoluyla değil, İsrail ablukası altındaki deniz yoluyla kaçırıldığını, dolayısıyla bu durumdan İsrail askerlerinin sorumlu olduğunu iddia etmiş ve İsrailli yetkililerin, Mısır’ın kırmızı çizgilerini daha fazla zorlamamaları gerektiği konusunda uyarmıştır. İki ülke ilişkilerini bu noktaya getiren sorunun sadece kaçak silahlar olmadığı; Mısır’ın Refah sınır kapısını Filistinli hacı adaylarına açarak, Abbas yönetimine karşı Hamas’ın elini güçlendirmiş olmasının da ilişkilerin gerginleşmesinde önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Binalar Yükselirken Çöken Barış Umutları 8 Annapolis Toplantısı’nda, Filistin ve İsrail taraflarınca kabul edilen ilkeler bildirgesine uygun olarak yürütülen Filistin- İsrail barış görüşmeleri İsrail’in Doğu Kudüs’te ve Batı Şeria’da yeni yerleşim birimleri inşa edeceğini duyurmasıyla kesintiye uğramıştır. Barış önündeki en büyük engellerden biri olarak değerlendirilen mevcut Yahudi yerleşim birimlerinin boşaltılması gerektiği görüşülürken, İsrail’in uluslararası hukuka ve Oslo’dan beridir sürdürülen tüm barış girişimlerine aykırı olarak yeni yerleşim birimleri inşa etme planı; Annapolis’te verilen tüm sözlerin laftan öteye gitmeyeceğinin göstergesidir. Nihai statü konuları üzerinde bir anlaşma sağlanamayacaksa, sürdürülen görüşmelerin Paris’teki Bağışçılar Konferansı ile toplanan 7,4 milyar dolarla Hamas’a karşı Abbas yönetimini güçlendirilmesi ve İsrail’in güvenliğinin bu yönetime sağlattırılması dışında bir işlevi olmayacağı değerlendirmesi yapılmaktadır. Ukrayna Hükümeti’nin Geleceği Eylül ayındaki seçimlerin ardından hükümet kuramayan Ukrayna Meclisi, geçtiğimiz hafta Devlet Başkanı Yuşçenko tarafından ikinci kez aday gösterilen Timoşenko’nun Başbakanlığını onayladı. Hükümeti sadece iki oyla sağlanan parlamento çoğunluğuna dayanan Timoşenko için önümüzdeki dönem Turuncu koalisyon içindeki hassas dengelerin korunmaya çalışıldığı bir dönem olacaktır. Özellikle Turuncu Koalisyonun taraflarından Devlet Başkanı Yuşçenko yanlısı Bizim Ukrayna Partisi’nin 10 partinin koalisyonundan oluştuğu düşünüldüğünde Timoşenko’ya verilen desteğin ne kadar zayıf olduğu anlaşılabilir. 2008 yılı sonunda yapılacak Devlet Başkanlığı seçimlerine yaklaşırken, Yuşçenko’nun Timoşenko’yu kendine rakip olarak görmesi halinde aralarındaki çekişme ve dolayısıyla hükümetin kırılganlığı da artacaktır. Ayrıca, Timoşenko’nun iktidara gelir gelmez RosUkrEnergo şirketinin Rusya ile yapılan doğal gaz ticaretinde oynadığı aracı rolü ve şirketin yolsuzluklarını eleştirmeye başlaması, Ukrayna içindeki bazı güç odaklarını endişelendirebilir. Bu hassas dengeler aksine işaret ediyorsa da, çok büyük bir siyasi kriz olmadığı takdirde Turuncu Koalisyonun iktidarda kalabilmek için siyasi anlaşmazlıklarını kendi içlerinde çözmeleri muhtemeldir; çünkü Turuncu koalisyonun liderleri seçmenlerinin ve siyasi sistemin yeni bir kriz veya anlaşmazlığa tahammülü olmadığının farkındadır. Böyle bir durum iplerin tamamen Rusya yanlısı Yanukoviç’e geçmesine yol açabilir. Kaşagan’da Çözüme Doğru Kazakistan’ın Hazar’daki en büyük petrol sahası Kaşagan’da İtalyan ENI şirketi ile yaşanan sorunun yakın zamanda çözülmesi yönünde olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in Kaşagan sahasını işleten konsorsiyuma üye 6 yabancı şirketi 11 Ocak’ta başkent Astana’da bir toplantı yapılması amacıyla davet etmesi çözüme yaklaşıldığını göstermektedir. Uzmanlar özellikle Nazarbayev ve Başbakan Karim Masimov’un toplantıya bizzat katılmalarının sebebinin, ciddi bir plan ortaya koyulacak olmasına yoruyorlar. Kriz konsorsiyumun ortaklarından KAzMunaiGaz’ın hissesini arttırmak istemesinden kaynaklanıyordu. Ancak daha önemlisi, 13 milyar varillik işlenebilir petrol rezervi bulunan Kaşagan’da ilk üretimin planlandığı gibi 2010’da değil, ancak 2011’de yapılabilecek olması ve maliyetlerin yabancı şirketler tarafından devamlı arttırılıyor olması, iki taraf arasında sorun çıkmasına yol açmıştı. 9 1997’de ilk yapılan anlaşmanın zamanında varil başına 15 dolar olan fiyatlar da göz önüne alındığında yabancı şirketlere çok büyük avantaj sağlıyor olması, Kazak hükümetini, özellikle fiyatlar artışa geçtikten sonraki dönemde rahatsız ediyordu. Üretim paylaşma anlaşmasında kendi aleyhine olan durumu tersine çevirmek isteyen Kazakistan, anlaşmanın gözden geçirilmesini istemişti. Bölgesel açıdan Kazakistan’ın son yıllarda yaşadığı dönüşüm ve gelişim, Rusya’nın da desteği ile enerji rolünü ve geçmişte yapılan anlaşmaların kendi lehine tekrar gözden geçirilmesi ile yeni bir döneme girmiştir. Hazar’daki enerji sahalarından daha çok pay isteyen Rusya’nın da baskısıyla Kazakistan yabancı şirketlere baskı yapmaya başlamıştır. Ancak bu değişimi sadece Rus baskısına bağlamak mümkün değildir; Kazakistan Orta Asya’da liderlik konumunu bugün çok yönlü dış politikası ve Batı karşısında takındığı tavır ile güçlendirmektedir. Türkiye; 2010’da AGİT Başkanlığını üstlenecek olan Kazakistan’la gelişmiş olan ticari ve ekonomik ilişkilerini, siyasi ve sosyo-kültürel düzeyde de geliştirmek suretiyle Orta Asya’da çok daha etkili bir konuma gelebilir. Rusya’nın BM Yapısını Savunmadaki Amacı 2007 yılının son gününde Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un "Rusya, BM çatısı altında uluslararası sorunların çözümü için çabalarını sürdürecektir" değerlendirmesini kodlamak gerekmektedir. Rusya, Sovyetlerden sonra uluslararası sorunlarda çözümün Birleşmiş Milletler (BM) yapısı çerçevesinde olması gerektiğine dair bir dış politika izlemektedir. Tarihsel olarak 1999’da NATO’nun BM’den izin almadan Yugoslavya’yı bombalaması, 2003 Irak müdahalesi, 2007 İran nükleer sorunu gibi alanlarda Rusya’nın bariz bir şekilde BM yapısı ve uluslararası norm, teamül ve hukuku savunduğu görülmektedir. Özellikle İran nükleer sorununda Putin yönetimi sorunun BM güvenlik sistemi çerçevesinde çözülmesi gerektiğini savunurken, aslında 1945 yılı uluslararası sisteminin doğruluğunu ortaya koymaktadır. Bunun önemli nedenlerinden birisi de Rusya’nın Sovyetler Birliği dönemindeki süper güç konumunu kaybetmesi ve Bush yönetiminin tek taraflı dış politika izlemesi olduğu iddia edilebilir. Putin yönetimi, 11 Eylül 2001 tarihinde değişen güç parametreleri ve Bush yönetiminin realpolitik ekseninde uyguladığı hegemonik politikalar karşısında, çok taraflı uluslararası sistemi savunmaktadır. Bu nedenle Bush yönetiminin hegemon politikalarına karşı Rusya, BM’yi, uluslararası hukuk ve kurumları diplomaside bir araç olarak kullanmayı tercih ediyor denilebilir. 10