27 Paratiroid R.E.C. Collins Çeviri: Gül Nihal Nursal İncelemeler İÇİNDEKİLER Hiperparatiroidizm ve paratiroidektomi 392 Ameliyat sırasında PTH ölçümü 395 Paratiroid karsinomları 395 Yeniden ameliyat 395 Kapama ve ameliyat sonrası bakım 395 HİPERPARATİROİDİZM VE PARATİROİDEKTOMİ Hiperparatiroidizm genellikle birincil, ikincil ve üçüncül hastalık olarak sınıflandırılır. Uygulamada ikincil hiperparatiroidizm hemen her zaman kronik böbrek yetmezliği ve bunun tedavileri ile ilişkilidir. İkincil ve üçüncül hiperparatiroidizmin ayrımı sıklıkla karmaşıktır Birincil hiperparatiroidizm ya da hiperparatiroidizm ile ilişkili böbrek hastalıklarından söz etmek bu ayrımı daha basitleştirecektir. Birincil hiperparatiroidizmde sıklıkla neden tek bir bezin iyi huylu adenomu olmakla birlikte, %10-15 oranında bir ya da daha fazla bezin hiperplazisi ve çok nadiren, hatta %1'in altında bir oranla, paratiroid karsinomuna bağlı olabilir. Özellikle 80 yaş üzerindeki hastalarda, oldukça nadir olmakla birlikte, birden fazla adenomun varlığı bildirilmiştir. Genel Hiperkalseminin klasik bulguları belirgin veya oldukça silik olabilir. Klasik bulgular şöyle tanımlanabilir. İnleme 'moans' (nöropsikiatrik bozukluklar) Kemikler 'bones' (osteitis fibrosis sistika ve kemik ağrıları) Taşlar 'stones' (böbrek) Karın ağrıları 'groans' (karın ağrısı, pankreatit ve çeşitli özgül olmayan karın bulguları) Hiperparatiroidizm, çoğu hastada diğer sağlık sorunları için yapılan kan biyokimyası çalışmalarında rastlantısal olarak saptanır. Hasta hangi şekilde gönderilmiş olursa olsun, hiperkalseminin olası diğer nedenlerinin dışlanmış olmasından cerrah sorumludur. Hiperparatiroidizmli kişilerin küçük bir yüzdesinin “multiple endocrine neoplasia” (MEN) sendromlarından birinin sonucu olarak görülebileceğini dikkate almak da önemlidir. Ailesel hiperkalsemik hipokalsiüri de benzer biyokimyasal görünüm verebilir. Bu durumun dışlanabilmesi için idrar kalsiyum düzeyinin saptanması gereklidir. 392 Hiperparatiroidizmin biyokimyasal tanısı, yüksek serum kalsiyum değerlerine eşlik eden yüksek serum parathormon değerleri ya da beklenmedik şekilde düşük serum parathormon değerlerinin gösterilmesine dayanır. Normokalsemi, hiperparatiroidizmi dışlamaz. Böbrek taşı olan bazı hastalarda normal serum kalsiyumu varlığında parathormon değerlerinin yüksek olduğu gösterilmiştir. Hipokalsiüri (<2 mmol/gün) saptanması ailesel hiperkalsemik hipokalsiüri tanısına götürmektedir. Ameliyat öncesi yer belirleme: Teknesyum-99m işaretli sestamibi ile yapılan sintigrafik görüntüleme ve yüksek çözünürlüklü ultrasonografi ile günümüzde paratiroid adenomunun yeri yüksek doğrulukla saptanabilmektedir. Çoğu cerrah tarafından düzenli bir şekilde kullanılmamış olan bu teknikler, artık hastanın zarar görmeden tedavi oranını arttıran minimal girişli cerrahi yöntemlerine olanak sağladığı için, değer kazanmakta ve gelişmektedir. İkincil hiperparatiroidizmde normalde dört bezin de büyümesi beklenir ve yapılan cerrahi hiperplaziye bağlı birincil hiperparatiroidizm cerrahisi ile aynıdır. Cerrahi gerekçe, nefrologların kronik hiperkalsemi ve/veya hiperfosfatemiye ikincil artmış parathormon salınımına ameliyat endikasyonu koymasıyla oluşur. Bu durum diyaliz programının kontrolünü güçleştirebilir ve önemli patolojik kemik değişikliklerine neden olabilir. Sıklıkla ciddi kaşıntı, kas güçsüzlüğü ve bazen yumuşak doku kalsifikasyonları ile ilişkilidir. Cerrahi gerekçeler Son yıllarda bulgusu olmayan hiperparatiroidizm hastalarında ameliyat için daha özgürlükçü davranılmaya başlanmıştır. Hangi hastaların ameliyat edilmediğinde durumunun bozulacağına dair net bir bilgi yoktur. Ancak günümüzde 70 yaş altı tedavi edilmemiş hastalarda daha yüksek ölüm oranı ve bu durumun başarılı bir paratiroid cerrahisiyle düzelebileceği gösterilmiştir. Bulgusu olmayan hastalarda kalp değişikliklerinin tedavi sonrası düzeldiği gösterilmiştir. Endişe ve depresyon bulguları düzelebilir. Kemik mineral içeriğinin kaybı kısmen geri dönüşlüdür ve bu özellikle menopoz sonrası kadınlarda giderek artan öneme sahiptir. Ameliyat öncesinde hiperkalsemiyi kalıcı olarak düzeltebilecek yeterli ilaç tedavisi yoktur. Çoğu hasta göreceli hafif hastalığa sahiptir; fakat 3.0 mmol/litre'nin üzerindeki serum kalsiyum değerleri cerrahi girişim için mutlak endikasyon olarak kabul edilir. Hastanın iyi hidrate edilmiş olması gereklidir ve eğer hiperkalsemik kriz halinde başvurursa