ÜÞMÛNÎ anda olandan daha güzelinin bulunmasý mümkün deðildir” anlamýndaki sözünü eleþtiren Ýbrâhim b. Ömer el-Bikaî’ye yazýlan reddiyedir. 13. Na¾mü’l-ÎsⳆc¢. Esîrüddin el-Ebherî’nin mantýk ilmine dair eserini manzum þekli ve þerhidir (Ýstanbul 1268, Kahire 1329). BÝBLÝYOGRAFYA : Üþmûnî, Þer¼u’l-Üþmûnî li-Elfiyyeti Ýbn Mâlik (nþr. Abdülhamîd es-Seyyid M. Abdülhamîd), Kahire, ts. (el-Mektebetü’l-Ezheriyye), neþredenin giriþi, I, 7-8; Sehâvî, eŠ-™avßü’l-lâmi £, VI, 5; Keþfü’¾-¾unûn, I, 153; Ýbnü’l-Ýmâd, Þe×erât (Arnaût), VIII, 162; Þevkânî, el-Bedrü’¹-¹âli £, I, 491; Brockelmann, GAL, I, 361; Suppl., I, 524; II, 106; Sâlim Abdürrezzâk Ahmed, Fihrisü maŹû¹âti mektebeti’l-evšåfi’l-£âmme fi’l-Mev½ýl, Baðdad 1974, III, 180; VIII, 113; Ömer Ferruh, Me£âlimü’l-edebi’l-£Arabî fi’l-£a½ri’l-¼adî¦, Beyrut 1985, I, 197198; M. Abdülmecîd et-Tavîl, el-Üþmûnî ve kitâbüh: Menhecü’s-sâlik ilâ Elfiyyeti Ýbn Mâlik, Kahire 1406/1986, s. 9-15; Cezzâr, MedâÅilü’lmüßellifîn, I, 31-32; Abdullah Muhammed el-Habeþî, Câmi £u’þ-þürû¼ ve’l-¼avâþî, Ebûzabî 1425/ 2004, I, 243, 345, 362; II, 768, 942; III, 1909; Abdullah b. Uveykýl es-Sülemî, “el-Üþmûniyyü’nnahvî hel kâne emînen .ilmiyyen”, £Âlemü’l-kütüb, XXI/4, Riyad 1421/2000, s. 285-295; Abdülilâh Nebhân, “el-Üþmûnî”, Mv.AU, II, 65-66. ÿHalit Zevalsiz – — ÜÞRÛSENE ˜ (bk. ÜSRÛÞENE). – ™ — ÜVEYS el-KARANÎ ˜ (bk. VEYSEL KARANÎ). – ™ — ÜVEYSÎLÝK Bir kimsenin zâhiren görmediði kiþi ya da kiþilerden mânevî eðitim almasý ve bu yolla meydana gelen tarikat anlamýnda tasavvuf terimi. ˜ ™ Tasavvufta, Hz. Peygamber zamanýnda Yemen’de yaþayýp müslüman olan, ancak kendisiyle bizzat görüþemeyen Üveys elKaranî’nin (Veysel Karanî) rüya veya diðer mânevî yollarla Hz. Peygamber tarafýndan irþat edildiði kabul edilir. Bu tür kiþilere Üveysî, bu metoda da Üveysîlik denir. Bazý kaynaklarda Üveysîliðin Ýslâm’dan önce de bulunduðu belirtilmektedir. Hz. Mûsâ zamanýnda Burh (Burh-i Esved) isminde mütevazi bir kiþinin yaþadýðý, bu kiþinin Allah katýnda çok deðerli olduðu, onun meþrebindeki insanlarýn birbiriyle kalben anlaþtýðý, bunlara Burhiyân adý verildiði, Ýslâm’400 dan sonra da böyle insanlara Üveysiyân denildiði kaydedilir. Üveysî sýfatý dört grup sûfî için kullanýlýr. Bunlar Hz. Peygamber’den, Veysel Karanî’den, Hýzýr’dan veya bir mürþidden ruhanî yolla eðitim gören kiþilerdir. Tasavvuf kaynaklarýnda Üveysîlik’le nitelenen ilk sûfî Ýbrâhim b. Edhem’dir (ö. 161/778 [?]). Onun Hýzýr’dan yahut Veysel Karanî’nin ruhaniyetinden feyiz aldýðý nakledilir. Yine ilk dönem sûfîlerinden Bâyezîd-i Bistâmî’nin Ca‘fer es-Sâdýk’tan, Ebü’l-Hasan el-Harakanî’nin Bâyezîd-i Bistâmî’den Üveysî yolla mânevî eðitim gördüðü kabul edilir. Bazý kaynaklarda da Ebü’l-Hasan el-Harakanî’nin müridi olduðu belirtilen Ebü’l-Kasým Kürregânî’nin Veysel Karanî’den ruhanî yolla feyiz aldýðý ve gençliðinde “Üveys Üveys!” diyerek zikrettiði anlatýlýr. Üveysî diye kaydedilen çok sayýda mutasavvýf vardýr. Meselâ Bahâeddin Nakþibend’i Abdülhâlik-ý Gucdüvânî ve Hakîm et-Tirmizî’nin, Ebû Bekir Zeynüddin Tâyebâdî’yi Ahmed-i Nâmeký-i Câmî’nin, Ahmed Fakih’i Veysel Karanî’nin bu yolla irþat ettiði belirtilir. Üveysîlik konusuna ilk defa Ferîdüddin Attâr’ýn 618 (1221) yýlýnda tamamladýðý Te×kiretü’l-evliyâßda temas edilmiþtir. Daha önce yazýlan eserlerde bir tasavvuf ekolü veya bir meþrep ve metot olarak Üveysîlik’ten bahsedilmemiþtir. Bu konu sonraki yüzyýllarda birçok eserde ele alýnmýþ, Üveysî kabul edilen bazý sûfîler hakkýnda müstakil kitaplar telif edilmiþtir. Bunlarýn daha ziyade Orta Asya ve Doðu Türkistan’da kaleme alýndýðý görülmektedir. Bu bölgede Üveysî sûfîlere dair üç eser yazýlmýþtýr. Nâsýr b. Kasým Türkistânî Ferganî tarafýndan XV. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda kaleme alýndýðý tahmin edilen ¥adâßišu’l-cinân (Heþt ¥adîša) adlý Farsça eser, ayný yüzyýlda Mâverâünnehir’de yaþayan Seyyid Ahmed Beþîrî adlý Üveysîmeþrep þeyhin menkýbelerini ihtiva eder. Eserde Seyyid Ahmed’in Hoca Ahmed Yesevî’nin takipçileri olan Yesevî þeyhlerinden ve özellikle Seyyid Atâ’dan Üveysî yolla feyiz ve icâzet aldýðý anlatýlýr. Kitabýn Taþkent ve Ýslâmâbâd’da yazma nüshalarý bulunmaktadýr. Konuyla ilgili ikinci eser, Muhammed Þerîf adlý bir Üveysî þeyhinin menkýbelerini anlatan Tezkire-i Hoca Muhammed Þerîf Büzürgvâr’dýr. Muhammed Þerîf, Ahmed Yesevî ile Satuk Buðra Han’ýn ruhaniyetinden istifade eden Üveysî bir þeyh olup 963 (1556) veya 973’te (1566) Yarkend’de vefat etmiþtir. Doðu Türkistan’da Türkçe yazýlan eserin manzum ve mensur iki versiyonu vardýr. Manzum ola- nýný Muhammed Sýddîk Zelîlî 1742-1744 yýllarý arasýnda kaleme almýþtýr. Müellifi bilinmeyen mensur versiyonun Saint Petersburg ve Lund’da yazma nüshalarý mevcuttur. Eser Masami Hamada tarafýndan Kyoto’da yayýmlanmýþtýr. Üçüncü eser, Ahmed b. Sa‘deddin el-Özgenî en-Nemengânî’nin muhtemelen XVII. yüzyýlda Farsça kaleme aldýðý, XVIII. yüzyýlda Muhammed Gedâ b. Muhammed Ýbrâhim tarafýndan Doðu Türkistan’da Türkçe’ye çevrilen ve Te×kire-i Bu³râ Hânî (Te×kire-i Üveysiyye) adýyla bilinen eserdir (Ýslâmâbâd 1376 hþ./ 1998). Kadýn ve erkek birçok Üveysî’den söz eden eser Julian Baldick tarafýndan geniþ bir þekilde incelenmiþ, Devin DeWeese, Baldick’in çalýþmasýnda tesbit ettiði teknik eksiklikler üzerine bir makale yazmýþtýr (bk. bibl.). Nakþibendiyye’yi Anadolu’ya getiren ilk Nakþibendî þeyhlerinden Abdullah-ý Ýlâhî, Üveysîliðin çok seçkin insanlarýn yolu olduðunu ve herkese nasip kýlýnmadýðýný söyler. Ona göre Veysel Karanî’nin ruhaniyetine yönelerek feyiz alan kiþilerde uzlet, riyâzet ve gönlü dünya baðlarýndan kurtarma hali görülür. Hakîm etTirmizî ve Ýbnü’l-Arabî’nin ruhaniyetine yönelen kimselere gaybî sýrlar açýlýr; Harakanî ve Bâyezîd-i Bistâmî’ye yönelenlerde fenâ, gaybet ve kendinden geçme, Sadreddin Konevî’ye yönelenlerde ise hakikat ilimleriyle samediyyet (ihtiyaçsýzlýk) hali zuhur eder. Kaynaklarda Veysel Karanî’den gelen silsilelere de rastlanýr. Rivayete göre Veysel Karanî, Hz. Ömer ve Hz. Ali’den hýrka giymiþ, kendisi de Ebû Ömer Mûsâ b. Yezîd er-Râî’ye, o da Ýbrâhim b. Edhem’e hýrka giydirip icâzet vermiþtir. Ni‘metullahiyye tarikatý þeyhi Ma‘sûm Ali Þah ise Veysel Karanî’nin sülûk görmemiþ bir meczup olduðunu, baþkalarýný irþat edip icâzet vermesinin mümkün görülmediðini söyler. Kaynaklarda Üveysî yolla evrâd veya icâzet almaya dair örneklere de rastlanmaktadýr. Meselâ Ahmed b. Abdurrahman’ýn Ýmam Gazzâlî’yi mânen gördüðü ve ondan eserlerini okutma hususunda icâzet aldýðý, Ebû Bekir b. Sâlim Bâ Alevî’nin de Ýbn Atâullah el-Ýskenderî’nin ruhaniyetinden “Hizbü’l-berr” isimli evrâdý aldýðý nakledilir. Çiþtiyye tarikatýnda Üveysîliðe büyük önem verilmiþ, þeyhten uzakta bulunan sâlikin Üveysî guslü niyetiyle yýkanýp Veysel Karanî’nin ruhuna Fâtiha okuyarak seyrüsülûke baþlayabileceði kaydedilmiþtir. Ayrýca receb ayýnda Veysel Karanî namazý adýyla bir tür nâfile namazýn kýlýnmasý bu tarikatýn gelenekleri arasýndadýr. ÜZEYÝR Son dönem Osmanlý mutasavvýflarýndan Osman Þems Efendi ve halifeleri hem Kadirî hem Üveysî olarak tanýnmýþtýr. Üveysî yönü ön plana çýkan bazý tarikatlar günümüzde de varlýðýný sürdürmektedir. Pakistan’daki Nakþibendî-Üveysî tarikatý ile daha ziyade Avrupa ve Amerika’da faaliyet gösteren Ýran kökenli Üveysî Þah Maksûdî tarikatý bunlardandýr. 2007, s. 279-302; A. S. Hussaini, “Uways al-Qaranî and the Uwaysî Sûfîs”, MW, LVII (1967), s. 103-113; K. Spellman, “A National Sufi Order with Transnational Dimensions: The Maktab Tarighat Oveyssi Shahmaghsoudi Sufi Order in London”, Journal of Ethnic and Migration Studies, XXX/5, Abingdon 2004, s. 945-960; Julian Baldick, “Uwaysiyya”, EI 2 (Ýng.), X, 957; Necîb Mâyil-i Herevî, “Üveysiyye”, DMBÝ, X, 458-460. Vefat etmiþ velîlerin ruhaniyetinden Üveysî metotla feyiz alan sûfîlerden birçoðunun ayrýca yaþayan bir mürþide intisap ettiði görülmektedir. Bazý sûfîlere göre bu daha güvenilir bir yoldur. Zira rüyasýnda bir velîyi görüp ondan bazý bilgiler alan kiþi bunun sadýk bir rüya mý yoksa bir aldatmaca mý olduðunu anlamakta zorlanabilir. Bu kiþinin yaþayan rehberine danýþarak bu bilgilerin dinin kurallarýna uyup uymadýðýný öðrenmesi daha doðru bir davranýþtýr. Danýþacak bir rehberi bulunmayan kiþiler ise yanlýþ fikirlere sapabilir. Bu sebeple bazý sûfîler, “Diri bir kedi ölü bir aslandan daha iyidir” sözüyle yaþayan bir þeyhten eðitim almanýn önemini vurgulamýþtýr. – BÝBLÝYOGRAFYA : Ferîdüddin Attâr, Te×kiretü’l-evliyâß (nþr. M. Ýsti‘lâmî), Tahran 1374 hþ., s. 27-29, 103, 106; Hasan Dihlevî, Fevâßidü’l-fußâd (nþr. M. Latîf Melik), Tahran 1377 hþ./1957, s. 28; Eflâkî, Menâšýbü’l-£ârifîn, I, 39; Muhammed Pârsâ, Risâle-i Æudsiyye (nþr. Ahmed Tâhirî Irâký), Tahran 1354 hþ./1975, s. 12; a.mlf., Fa½lü’l-Åi¹âb (nþr. Celîl-i Misgernejâd), Tahran 1381 hþ., s. 60-61; Salâh b. Mübârek el-Buhârî, Enîsü’¹-¹âlibîn (nþr. Halil Ýbrahim Sarýoðlu – Tevfîk Sübhânî), Tahran 1371, s. 95-96; Abdullah-ý Ýlâhî, Zâdü’l-müþtâk¢n, Süleymaniye Ktp., Ýbrâhim Efendi, nr. 420, vr. 86a-b; Abdurrahman-ý Câmî, Nefe¼âtü’l-üns (nþr. Mahmûd Âbidî), Tahran 1375 hþ./1996, s. 16, 303, 499, 597; Fahreddin Safî, Reþe¼ât-ý £Aynü’l-¼ayât (nþr. Ali Asgar Muîniyân), Tahran 1356/1977, I, 126; II, 631; M. Sýddîk Zelîlî, Dîvân (nþr. Ýmin Tursun), Beijing/Pekin 1985, s. 478-555; Muhammed Bâkýr b. Muhammed Ali, Mašåmât-ý Þâh-ý Našþibend, Buhara 1328/1910, s. 15-16; Þeyh Hudâydâd b. Taþ Muhammed Buhârî, Bustânü’l-muhibbîn (nþr. B. M. Babacanov – M. T. Kadýrova), Türkistan 2006, s. 317; Harîrîzâde, Tibyân, I, 106a-b; Ma‘sûm Ali Þah, ªarâßiš, II, 48-52; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ (haz. Mehmet Akkuþ – Ali Yýlmaz), Ýstanbul 2006, I, 171-200; Ahmet Yaþar Ocak, Veysel Karanî ve Üveysîlik, Ýstanbul 1982, s. 91-104; Gulâm Ali Âryâ, ªarîša-i Çiþtiyye der Hind ve Pâkistân, Tahran 1365 hþ., s. 195; J. Baldick, Imaginary Muslims: The Uwaysi Sufis of Central Asia, London 1993; Devin DeWeese, An “Uvays¢” Sufi in Timurid Mawarannahr: Notes on Hagiography and the Taxonomy of Sanctity in the Religious History of Central Asia, Bloomington 1993, s. 1-21; a.mlf., “The Tadhkira-i Bughrâ-khân and the Uvaysî Sufis of Central Asia: Notes in Review of Imaginary Muslims”, CAJ, XL/1 (1996), s. 87-127; Masami Hamada, Hagiographies du Turkestan Oriental, Kyoto ÿNecdet Tosun — ÜZEYÝR ( ) ˜ Kur’an’da adý geçen, peygamber olup olmadýðý tartýþmalý kiþi. ™ Kur’ân-ý Kerîm’de sadece bir yerde Tevbe sûresinde (9/30) bahsi geçen Üzeyir’in (Uzeyr) kimliði tartýþmalýdýr. Kur’an yorumcularýnýn bir kýsmý Bakara sûresinin 259. âyetinde yüzyýl uyuduðu bildirilen kiþinin Üzeyir olduðunu nakleder (Ayoub, s. 7). Ýslâm kaynaklarýnda açýkça ifade edilmemekle birlikte müslüman âlimlerin çoðunun Üzeyir’i yahudi geleneðindeki Ezrâ ile özdeþleþtirdiði görülmektedir. Yahudi geleneði hakkýnda geniþ bilgiye sahip bulunan Ýbn Hazm, Üzeyir ve Ezrâ isimlerinin ayný þahsa delâlet ettiðini açýkça söylememekle beraber eserlerindeki anlatýmdan onun da bu yöndeki görüþü benimsediði anlaþýlmaktadýr (el-Fa½l, I, 99; erRed, s. 77). Bir mühtedi olan Semev’el elMaðribî, Üzeyir’in Ezrâ ile özdeþleþtirilmesine karþý çýkar. Ona göre Üzeyir Elazar (Eliezer) kelimesinin Arapçalaþmýþ þeklidir, dolayýsýyla Üzeyir ile Ezrâ ayný kiþi deðildir (Ýfhâmü’l-Yehûd, s. 63). Çaðdaþ araþtýrmacýlardan M. Sharon da benzer bir görüþe sahiptir. Sharon’a göre Üzeyir, Ýbrânîce “ozer” (yardým edici) kelimesinin Arapçalaþtýrýlmýþ biçimidir (Encyclopaedia of the Qur’ån, IV, 39). Mekkî b. Ebû Tâlib ise “üzeyir” kelimesinin Arapça kökenden geldiðinde bütün nahivcilerin ittifak ettiðini belirtmektedir (Ýbnü’l-Cevzî, III, 423). Üzeyir’in kimliði ve üzeyir kelimesinin kökeni konusunda daha farklý görüþler ileri sürenler de vardýr. Bu kelimeyi Finkel, Mezmurlar’daki (2/7) “aziz” kelimesine, Mejdi Bey eski Mýsýr tanrýlarýndan Oziris ismine, Paul Casanova “azazel” kelimesine dayandýrýr (Jeffery, s. 214). Mejdi Bey’in görüþüne Zürkanî de katýlýr. Ona göre Ýsrâiloðullarý, Mýsýr’da bulunduklarý sýrada Oziris’le ilgili inancý benimsemiþlerdi (M. Abdülazîm ez-Zürkanî, II, 279). Newby ise Üzeyir’i Enoh’la (Uhnûh/Ýdrîs) iliþkilendirir (A Concise Encyclopedia of Islam, s. 209; ayrýca bk. ÝDRÎS). Üzeyir’in peygamber olup olmadýðý konusunda Ýslâm âlimleri arasýnda farklý görüþler vardýr. Ýbn Abbas, Üzeyir’in peygamber olup olmadýðýný bilmediðini söyler (Ýbn Kesîr, el-Bidâye, II, 283). Ýbn Ebû Hâtim ondan Allah’ýn peygamberi diye söz eder (Tefsîr, II, 502). Ýbn Kesîr, Üzeyir’in peygamberliðine dair görüþün Ýslâm âlimleri arasýnda yaygýn olduðunu nakleder. Buna göre Üzeyir, Dâvûd ile Süleyman veya Zekeriyyâ ile Yahyâ arasýnda yaþamýþtýr. Ýbn Asâkir’in Ýbn Abbas’tan rivayet ettiðine göre Üzeyir kader hakkýnda soru sorduðu için adý peygamberler listesinden silinmiþtir (Ýbn Kesîr, II, 389-391). Bazý Ýslâm âlimleri Üzeyir’i (Ezrâ) Tevrat’ý tahrif etmekle de suçlamýþtýr (Ýbn Hazm, el-Fa½l, I, 197; Ýbn Kayyim el-Cevziyye, s. 421). Üzeyir’le ilgili temel problem Kur’an’da bildirildiði üzere (et-Tevbe 9/30) yahudilerin onu Allah’ýn oðlu olarak kabul etmeleridir. Ýslâm âlimlerine göre Üzeyir kaybolan Tevrat’ý yeniden ortaya çýkardýðý için yahudiler onu Allah’ýn oðlu kabul etmiþlerdir. Ýslâm kaynaklarýnda bununla ilgili iki rivayet vardýr. Bir rivayete göre Üzeyir zamanýnda Ýsrâiloðullarý Tevrat’ý terketmiþ ve doðru yoldan sapmýþlardý. Bunun üzerine Allah, Tevrat’ý ve tabutu (tâbût, ahid sandýðý) ortadan kaldýrýr ve hâfýzalarýndaki Tevrat’la ilgili bilgileri siler. Ýsrâiloðullarý musibetler içinde sefih bir hayat sürmeye baþlarlar. Hikmet sahibi sâlih bir kimse olan Üzeyir, Tevrat’ý yeniden göndermesi için Allah’a dua eder. Bir gün gökten bir nur iner ve Üzeyir’in kalbine nüfuz eder; bu nur Tevrat’ýn nurudur. Nurun Üzeyir’in kalbine girmesiyle Tevrat onun belleðinde canlanýr. Üzeyir bunu halka açýklar ve Tevrat’ýn kendilerine yeniden verildiðini müjdeler, ardýndan Tevrat’ý onlara öðretir. Üzeyir’in ölümünden sonra tabut bulunur ve içinden çýkan Tevrat’la Üzeyir’in öðrettiði Tevrat karþýlaþtýrýlýr. Ýkisi arasýndaki uygunluðu görünce hayrete düþen Ýsrâiloðullarý, “Üzeyir’e bu bilgi ancak Allah’ýn oðlu olduðu için verilmiþtir” derler (Ali b. Muhammed el-Hâzin, II, 351). Diðer rivayete göre Bâbil Kralý Buhtunnasr, Ýsrâiloðullarý’ný savaþta yenip mâbedi tahrip etmiþ ve Tevrat âlimlerini katletmiþti. Üzeyir bu olay sýrasýnda henüz küçük bir çocuktu. Ýsrâiloðullarý sürgünden döndüklerinde aralarýnda Tevrat’ý bilen kimse kalmamýþtý. Allah bir iþaret olarak yüzyýl ölü býraktýðý Üzeyir’i yeniden diriltince elindeki tasla bir melek Üzeyir’in yanýna gelmiþ ve Üzeyir meleðin sunduðu tastaki suyu içince Tevrat bilgisine sahip olmuþtur. Daha sonra Allah onu Ýsrâiloðullarý’na gön401