Question 1) Bendenizin İslam`da bahsedilen kanaat

advertisement
Question
1) Bendenizin İslam’da bahsedilen kanaat konusunda kafam çok karışıktır. Günümüzde insan
hangi yaşam seviyesinde olmalı ki ona kanaatkar densin? Geçen gün Miracu’s-Saadet adlı
kitapta bu konuda (fakirlik ve kanaatın fazileti hakkında) bir şeyler okudum. Bir taraftan
Allah’ın kullarına rızık veren ve herkesin bu dünyada bir kısmetinin olduğu söylenmekte ki
bunda şüphe yoktur, netice olarak insanlar birikim yapmaktan sakındırılarak gelecek için
üzülmemesi istenmektedir. Diğer taraftan dilencilikte kınamıştır. Günümüzde insanların ev
almak, hastalık ihtimali, evlilik, çocuk sahibi olmak vs. ihtiyaçları vardır. Eğer insanın birikimi
olmazsa gelecek için hep endişe içinde olur. Örneğin, insan, ailesini muhtaç bırakarak ölürse
Müslüman değildir, denilirken, öte yandan baba, çocuklarının geleceği için mal toplamasın
denilmektedir. İnsan sadece günübirlik düşünür ve sigorta ve birikim peşinde olmazsa
yaşlandığında muhtaç ve zelil olmaz mı? Fakirlik zenginlikten üstünse dualarda neden
Allah’tan bol rızık istiyoruz? 2) Birisi ihtiyaçlarını en alt seviyede karşılasa ve artırdığı parayı ev
almak için biriktirse ve her ay biraz infak etse acaba artırdığı paranın her yıl humsunu vermeli
midir? Ama humusunu verirse asla ev sahibi olamayacaktır (hatırlatmak gerekir ki mesken,
yiyecek ve giyecek yaşamın zaruri ihtiyaçlarındandır.) Müçtehitlerin ilmihallerinde şöyle
yazılmaktadır: ‘Yıllık ihtiyaçtan fazla kalan malın humusunun verilmesi gerekir.’ Oysa humus
sorularına verilen cevaplar bu meseleyle farklılık arzetmekte ve insanı, humus üzerine
gelmesin diye bütün gelirini harcamaya teşvik etmekte, yani tamahlandırmaktadır.
Answer:
Yazdığınız şeyler dini öğretilerde maddi ve geçim konularında bir tür tezat ve ikilemin olduğu
yönünde olduğundan bize hatırlatma olması, sizin de şüphelerinizin giderilmesi için aşağıda
İslamın fakirlik ve zenginlik meselesindeki görüşünü özetle ele alacağız.
1- Bildiğiniz üzere İslam tam ve kapsamlı bir din olduğundan yaşamın tüm yönleri için
kanunlar koymuştur. Ve biliyoruz ki Allah Teala, insana akıl, gazap ve şehvet kuvveleri
vermiştir. İnsanın bu kuvvelerle tekamül yolunda ilerlemesi için elçilerinin vasıtasıyla yaşam
programı ve direktifler göndermiştir. İnsan aklıyla ve Peygamberlerinin yardımıyla saadetli bir
yaşama ulaşabilir.
2- Yine biliyoruz ki, insanı çalışıp çabalamaya iten şey onun şehvet kuvvesidir. Kendisi ve
içinde bulunduğu toplum için maddi ve manevi yönden faydalı olabilmesi çalışması gerekir. Bu
dünyada yaşayabilmek için çalışmaktan başka yol yoktur. Kim çalışırsa doğal olarak
çalışmasının karşılığını alacak ve bir ölçüye kadar rahat bir yaşama kavuşacaktır.
3- İnsanın bu çalışmasında tamahkâr ve aç gözlü olmaması için ölçülü olmayı ilke edinmelidir.
Ölçülü olmak, din öğretilerinin ve aklın istediği beğenilmiş bir özelliktir. Neticesi tuğyan ve
azgınlık olan[1] aç gözlülüğe ve tamaha davet eden kimse nefsani isteklerinin karşısında
durulabilirse ölçülü olabilir. Ölçülü olmak ne gelecekten endişe duymaya neden olan fakirliktir
ne de Allah’tan gafil olup tekamül yolundan çıkmaya neden olan tamah ve aşırı istektir.
4- Yerine getirmeye tavsiye edildiğimiz kanaat, dini ölçülere göre standart bir yaşama
yetinilen, lüksten uzak durulması ve mevcut durumdan şikayet edilmemesi gereken bir
kanaattır.
5- ‘Herkesin bu dünyada bir kısmeti var’ sözü doğrudur. Bunun manası gücü ölçüsünde ve
standart şekilde helal rızık kazanmak, Allah’ın rızık veren olduğuna tevekkül ve ümitli olmak,
aşırı derecede servet toplamaktan sakınmak demektir. İşte kanaat burada mana kazanıyor.
Yani insan, doğru ve meşru yollarla çabasını gösterirse artık gelecekteki ihtiyaçlarına dair
endişe duymayacaktır. Zira insan çalışmakla yükümlüdür. Rızık ve bereket Allah’tandır. Bu
açıdan dünayaya ve yaşama bakanlar ne fakirlikten korkarlar ne de tamah ve mal toplama
endişesi duyarlar. Çünkü tıpkı kural ve kaidelere göre hareket eden kimse eğer fakir olsa, o
fakirlik iftihardır ve din büyükleri onu övmüşlerdir.[2] Zenginde olsa o zaman bu kendisi için
fitne olmadığı gibi yaşamının ziyneti de olur.[3]
6- Dolayısıyla fakirlik ve zenginlik, yücelme ve ilerleme veya sapma ve çökmeye neden
olabilecek ilahi imtihanlardandır. Şunu da unutmamak gerekir ki fakir kimsenin toplumda
sorumluluğu daha az olduğu gibi kıyamette de hesabı daha kolay olacaktır. Çünkü dünya malı
hakkında ‘Helalinde hesap, haramında azap vardır’ diye buyurulmuştur.[4]
7- Çocuklara miras bırakmak, karzu’l-hasene vs.’de bu çerçeveye girmektedir. Birikim yapmak
kınanmış olsa zayıflara, fakirlere yardım etmenin manası olmaz. Mirasta böyledir. Ancak hac,
infak vb.gibi diğer dini görevleri yerine getirmek konusunda ihmalkar olmamak gerekir. Buna
göre kınanan şey aşırı derecede servet toplamaktır.[5] Yoksa gelirinin bir kısmını kendisi ve
çocukları için biriktirmek kınanmamıştır.
8- Humus konusunda ise bütün fakihlerin görüşü aynı değildir. Bu yüzden mesken ve normal
ihtiyaçlarda humusun farz olmadığı görüşünde olan müçtehitlere taklit
edebilirsiniz.[6]Refrence:
[1] -‘Hayır; şüphesiz insan azar, kendini yeterli gördüğünde.’ (Alak/6-7)
[2] -Resul-i Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Fakirlik iftiharımdır ve ben onunla iftihar ediyorum.’
(Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.69, s.30, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, HK.1409.)
[3] -‘Mal ve oğullar, dünya yaşayışının ziynetidir. Rabbinin katında ebedi olarak kalan hayır ve
hasenatsa hem mükafat bakımından daha hayırlıdır, hem sonucu bakımından daha hayırlı.’
(Kehf/46)
[4] -Muhaddis Nuri, Müstedreku’l-Vesail, c.12, s.51, Müessese-i Alu’l-Beyt, Kum, HK.1408.
[5] -‘İnsanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden, mal toplayan ve onu durmadan
sayanların vay hâline! Malının onu gerçekten de ebedileştireceğini sanır.’ (Hümeze/1-3)
[6] -Ayet-i İzam Behcet, Fazıl Lenkerani, Safi Gulpaygani, Nuri Hemedani. Mesken Birikimi
İçin Humus, 1736 (Site:1732)
-----------------------------Kaynak:www. islamquest.net
Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı’nın görüşünü yansıtmamaktadır
Download