Danışma Meclisi B : 13» Dil Bayramı için 26 Eylül 1981'de gönderdikleri mesajda ise, bakın Dil Kurumunu Sayın Cumhur­ başkanımız nasıl görüyorlar: «Dil Bayramı dolayısıyla düzenlenen törene da­ vetiniz için teşekkür ederim. Kurumun, Türk Dili­ nin her dalında gelişmesi ve daha zengin bir anla­ tım imkânına kavuşturulması konusunda sürdürdü­ ğü çalışmaları dikkat ve ilgi ile takip ediyoruz. Yü­ ce Atatürk'ün, dilimizin yabancı diller boyunduru­ ğundan kurtarılması amacı ile kurduğu Türk Dil Kurumunun bu hizmeti yerine getirirken, nesiller ara­ sında kopukluk yaratmaya ve herkesin anlayabile­ ceği ortak bir dilin kullanılması yolunda çaba gös­ tereceğine inanıyoruz. Bu anlamlı günde Türk Dilini kullanmada gös­ terdikleri başarıdan dolayı ödüllendirilen değerli sa­ nat ve bilim adamlarımızı kutlar, törene katılan sa­ yın üyelere ve konuklara sevgilerimi sunarım.» Bu mesaj, bizlere dağıtılan, Cumhurbaşkanımız Sayın Evren'in konuşmalar kitabından alınmıştır, sayfası da bellidir? Bu da göstermektedir ki, Kurumun hizmet yap­ tığını hepimiz kabul ediyoruz. Kurumun 1972 yı­ lından sonra politik çekişme içinde büyük mücadele vermesi ve mücadelede hatalı hareketleri olduğu ve ba­ zen de ifrata gittiği, ıbenim kanaatımca, doğrudur. Ancak, bu hatalar, geçmiş tarihimizde bütün Dev­ let müesseselerinde olmuştur. Yalnız Türk Dil Ku­ rumunda olmuş gibi Kurumu cezalandırmak, büyük hatadır. Şahısları cezalandıracağımız yere, sistemi cezalandırmak hatadır. Dünyanın bu tip benzer kuruluşları, Almanya' da, Fransa'da, İngiltere'de devletin güdüm ve kontrolunda kurulmazlar. Bilakis, Danışma Meclisinin sayın profesörlerinin çok iyi bildiği gibi, büyük ya­ zar, filozof, profesör, bilim adamı ve düşünürler­ den bu gibi kuruluşlar kurulur. Gerçek Atatürk il­ ke ve prensiplerini savunacak, toplumumuza yaya­ cak bu Kurulda resmî otoriteyi gereksiz yere artır­ mak, bilimsel araştırmalarda bir ıtaraftan siyasî taz­ yiki artırmak kanaatımca gerçek bilimsel çalışma­ ları hatalı yola sevk eder. Balkın, Atatürk zamanında 1932 - 1938'de Türk Dil Kurumunun Tüzüğünde amaç nasıl açıklanmıştır: «Türk Dil Kurumunun amacı, Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak ve onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir.» diyordu. Bu gayede zannederim he­ pimiz birleşiyoruz. O halde, bazı idarecilerin hata — 461 5 . 7 . 1983 O :1 yaptığını, hadi kabul edelim, neden Yüce Atatürk' ün kurduğu müessesenin temel taşlarını oynatıyoruz, bunu anlamak çok güçtür. (Sayın Başkan, değerli üyeler; Geçmişte dil düzeyindeki değişiklikler konusun­ da size hukuktan ibazı misaller vermeye çalışacağım. Balkın 1929'de Tüük Ceza Kanununda bazı tabir­ ler varmış. Bunlar; müşteki, ehl-i hibre, tevkif, tev­ hit, talep, murafaa, mevkuf, zabıt, tecviz, mahkûm. Bu kelimelerin okunması dahi zor. Türk Dil Ku­ rumunun çalışması neticesinde bu kelimeler 7.1.1981 gün ve 2370 sayılı Yasa ile değiştirilmiş. Yerlerine; sanık, şikâyetçi, bilirkişi, ayırma, birleştirme, istem, duruşma, tutuklu, tutanak, düşmanlık, izin, hüküm­ lü, kamu hizmeti diye kabul edilmiş. İşte, bizim bu tip bir Dil Kurumunun çalışma­ sını yerden göğe kadar teşvik etmemiz lazım.Şimdi soruyorum, eski şekil mi iyiydi, yoksa bi­ raz evvel okuduğum dil mi daha iyidir?... Bu mi­ salleri uzatmadan şunu belirterek sözlerime son ver­ mek istiyorum. Lütfen ihataları ve sevapları ile Atatürk'ün kur­ duğu Türk Dil Kurumunun üzerinde yıpratıcı ve yı­ kıcı olmayalım. Anayasamızın gereğini yerine ge­ tirirken, Türk Dil Kurumunun bilimsel niteliğine uygun ve tüzelkişiliğini koruyucu bir statü getireHm. Teşekkür ederim; saygılarımla. BAŞKAN — Teşekkür ederim Sayın Bayer. Süre konusunda gösterdiğiniz titizliğe de ayrıca teşekkür ediyorum. Sayın Yarkın, buyurun efendim. ŞERAFETTİN YARKIN — Sayın Başkan, Da­ nışma Meclisinin sayın üyeleri; Kanun Teklifinin 35 inci maddesini görüşmeye başlamış bulunuyoruz. Anayasamızın 134 üncü mad­ desine göre, Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Ku­ rumu, Yüksek Kuruma dalhil olan ve onu oluşturan dört kuruluştan ikisidir. Ancak, sözlerimin başında Millî Eğitim Komis­ yonunun çalışmalarına kısaca değinmek istiyorum. Kanun Teklifinin ne birincisinde, ne de ikincisinin ıgörüşülmesi sırasında Komisyon Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumundan, kurumların yazılı is­ temlerine rağmen birer temsilci çağırma gereğini, hatta Komisyonda bir üyenin önergesi de olduğu hal­ de kabul etmemiştir. Sayın Bayer, «bunu tümü üstünde yaptığı bir ko­ nuşma sırasında soru olarak sormuştu. Buna Ko- \