T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI ÜLKELERİN UYGULADIKLARI TİCARET YAPTIRIMLARININ DTÖ HUKUKU AÇISINDAN İNCELENMESİ Hazırlayan : Sabahaddin TARHAN Tez Danışmanı: Hasan YALÇIN Birim Amiri : Mehmet IŞKIN TEZ JÜRİSİ KABUL VE ONAY SAYFASI Ad - Soyad : Sabahaddin TARHAN Bakanlığa Giriş Tarihi : 05.07.2012 Birimi : Anlaşmalar Genel Müdürlüğü Tez Danışmanı : Hasan YALÇIN Tez Teslim Tarihi : 07.12.2015 (10.03.2016 düzeltmeler itibariyle) Kelime Sayısı :11.120 TEŞEKKÜR Tezimin hazırlanması sırasında geçmiş tecrübelerinden faydalandığım Ahmet Erdoğan ve Ömer Kerman’a, tezin son kontrollerini yapan Cansu Dinçer ve Didem Aksoy’a müteşekkirim. Ayrıca danışmanım Anlaşmalar Genel Müdür Yardımcısı Sayın Hasan Yalçın’a ve tezin her aşamasını inceleyip yol gösteren Şube Müdürü Sayın Talat Kaya’ya teşekkür ederim. i KISALTMALAR ABD/US Amerika Birleşik Devletleri AHO Anlaşmazlıkların Halli Organı BM Birleşmiş Milletler DTÖ Dünya Ticaret Örgütü EC Avrupa Toplulukları GATT Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması MFN En Çok Kayırılan Ülke UAD Uluslararası Adalet Divanı ii İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR ................................................................................................................ i KISALTMALAR ....................................................................................................... ii İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... iii ÖZET.......................................................................................................................... vi ABSTRACT .............................................................................................................. vii GİRİŞ .......................................................................................................................... 1 LİTERATÜR TARAMASI VE TARTIŞMALAR .................................................. 4 1.EKONOMİK YAPTIRIMLARA GENEL BİR BAKIŞ ...................................... 4 1.1. Tanım ................................................................................................................ 4 1.2. Ekonomik Nitelikli Yaptırımların Türleri .................................................... 6 1.2.1. Tek Taraflı Yaptırımlar ........................................................................... 7 1.2.2. Çok Taraflı Yaptırımlar ........................................................................... 7 1.2.2.1. Silah Ticaretine İlişkin Yaptırımlar ............................................... 10 1.2.2.2. Kitle İmha Silahlarına İlişkin Yaptırımlar .................................... 10 1.2.2.3. Petrole Yönelik Yaptırımlar ........................................................... 10 1.2.2.4. Belirli Ürünlere Uygulanan Yaptırımlar ....................................... 11 1.2.2.5. Taşımacılıkta Kullanılan Araçlara İlişkin Yaptırımlar ............... 11 1.2.2.6. Elmas Ticaretine İlişkin Yaptırımlar ............................................. 11 1.2.2.7 Bazı Kimyasalların Ticaretine İlişkin Yaptırımlar ........................ 12 1.2.2.8. Kereste Ticaretine İlişkin Yaptırımlar........................................... 12 1.2.2.9. Lüks Mallara Uygulanan Yaptırımlar ........................................... 12 1.2.2.10 Finansal Yaptırımlar ...................................................................... 12 iii 2.DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ HUKUKU BAĞLAMINDA EKONOMİK YAPTIRIMLAR ....................................................................................................... 13 2.1. Dünya Ticaret Örgütü Hukuku İçerisinde Yaptırımların Yeri ................ 13 2.2. Tek Taraflı Yaptırımların Aykırılık Teşkil Edebileceği DTÖ İlke ve Hükümleri ............................................................................................................. 14 2.2.1. En Çok Kayırılan Ülke İlkesi (MFN İlkesi).......................................... 14 2.2.2. Ulusal Muamele İlkesi ............................................................................ 15 2.2.3. Pazara Girişe İlişkin Kurallar ............................................................... 15 2.3. Tek Taraflı Yaptırımların Savunulmasında Kullanılabilecek DTÖ Hükümleri ............................................................................................................. 16 2.3.1. DTÖ’nün Öngördüğü Güvenlik İstisnaları Çerçevesinde Uygulanan Tek Taraflı Yaptırımlar ................................................................................... 17 2.3.1.1. Gana’nın Portekiz’e Uyguladığı Boykota İlişkin Uyuşmazlık ..... 18 2.3.1.2. ABD’nin Uyguladığı İhracat Lisansları Uyuşmazlığı ................... 19 2.3.1.3. Arap Ligi’nin İsrail’e Uyguladığı Boykota İlişkin Uyuşmazlık ... 19 2.3.1.4. İsveç’in Belirli Tip Ayakkabılara Uyguladığı Küresel Kota ........ 22 2.3.1.5. Falkland Krizi ve Arjantin’e Uygulanan İthalat Yasaklaması .... 23 2.3.1.6. Nikaragua Kabul Edilmeyen Panel Raporu .................................. 29 2.3.1.7. Rusya’nın Türkiye’ye Uyguladığı Yaptırımlar ............................. 37 2.4. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ve Tavizlerin Askıya Alınması Şeklinde Uygulanan Yaptırımlar ........................................................................ 38 2.4.1. EC Measures Concerning Meat and Meat Products (EC - Hormones) Anlaşmazlığı ...................................................................................................... 41 2.4.2. European Communities - Regime for the Importation, Sale and Distribution of Bananas (EC - Bananas III ) Anlaşmazlığı .......................... 42 2.4.3. Brazil - Export Financing Programme for Aircraft (Brazil - Aircraft) Anlaşmazlığı ...................................................................................................... 42 iv 2.4.4. United States - Tax Treatment for “Foreign Sales Corporations” (US - Foreign Sales Corporations) Anlaşmazlığı ................................................... 43 2.4.5. United States - Continued Dumping and Subsidy Offset Act of 2000 (US - Offset Act) Anlaşmazlığı ......................................................................... 43 2.4.6. Canada - Export Credits and Loan Guarantees for Regional Aircraft (Canada - Aircraft Credits and Guarantees) Anlaşmazlığı .......................... 44 METODOLOJİ ........................................................................................................ 45 BULGULAR ............................................................................................................. 46 KISITLAR ................................................................................................................ 49 SONUÇ ...................................................................................................................... 51 KAYNAKÇA ............................................................................................................ 55 ÖZGEÇMİŞ .............................................................................................................. 61 v ÖZET Yaptırım kavramı uluslararası alanda tam olarak tanımlanmamış bir faaliyettir. Ağırlıklı olarak ticari faaliyetleri kısıtlamak için alınan önlemlerden oluşmaktadır. Bu tezde, uluslararası ticaretin kurallarını belirleyen Dünya Ticaret Örgütü’nün yaptırımlara yaklaşımının incelenmesi amaçlanmaktadır. vi ABSTRACT The term of sanctions has not been defined comprehensively in the international area yet. It is mainly comprised of measures used in order to limit the commercial activities. In this thesis, it is intended to analyze the approach of the World Trade Organization, which determines the rules of international trade, to sanctions. vii GİRİŞ Soğuk Savaş’ın bitmesi ile beraber, uluslararası düzlemde devletlerin birbirlerine karşı zorlayıcı önlemler aldığı görülmektedir. Bu önlemlerin birçoğu, kuvvet kullanma ile sözlü kınama arasında bir yerde yer almaktadır. Herhangi bir uluslararası kural tarafından düzenlenebilen bu önlemler genel olarak yaptırım adı ile anılmaktadır. Konu, gerek ekonomi, gerek sosyoloji, gerekse de hukuki boyutları ile bu dönemde yoğun tartışmalara konu olmaya başlamıştır. Yaptırım olarak tanımlanabilecek önlemler, eski zamanlardan bu yana süren uygulamalar olmasına rağmen, ekonomik aktivitelerin daha kolay ve hızlı bir şekilde yerine getirilmesi ile daha çok tartışılmaya başlanmıştır. Nitekim kavramın uluslararası boyutta genel kabul gören bir tanımı bulunmamaktadır. Konuya ilişkin incelemelerde daha çok yaptırım olarak adlandırılan işlemler ya da eylemlere odaklanıldığı görülmektedir. Genel itibariyle, incelemelerin yaptırım kavramını tartışmaktan uzak olduğu, yaptırım kavramının yaptırım kavramının ise bu çalışmalarda verili olduğu görülmektedir. 90lı yılların en önemli gelişmelerinden biri de uluslararası ticareti kurallara bağlayan, koyduğu kurallara aykırı bir durum olduğuna ilişkin başvuru yapıldığında bunu yargısal denetime tabi tutan Dünya Ticaret Örgütünün kurulmasıdır. Bu örgüt ile uluslararası ticari aktivitelerin önünde bulunan engellerin tamamen kaldırılması ve ticaret ile ilintili faaliyetlerin şeffaflığa kavuşturulması amaçlanmıştır. Bu iki durum göz önüne alındığında, yaptırımların uluslararası ticaret ile ilişkisinin ortaya konulmasının önemli olduğu düşünülmektedir. Çünkü uluslararası 1 sistem bir üst yapının varlığından yoksun olduğu için, uluslararası hukukun hem öznesi hem de nesnesi devletler olmaktadır. Bu itibarla, iç hukuk sistemine benzer şekilde bir karar alma mekanizmasının genel itibari ile olmaması uluslararası hukukun işleyişine ilişkin en temel eleştirilerden biri olarak öne çıkmaktadır. Yaptırım örnekleri,literatürde en çok inceleme alanı bulan Birleşmiş Milletler kararları ile kıyaslandığında; Dünya Ticaret Örgütünün yargısal denetim sürecinin iç hukukta yer alan uygulamalara benzediği görülmektedir. Bu durumun, yaptırımların sistematik şekilde Dünya Ticaret Örgütü kuralları açısından değerlendirilmesine olanak tanıyacağı düşünülmektedir. Ayrıca, yaptırım olarak nitelendirilen eylemlerin neredeyse tamamının hedef ülkenin ekonomisine ve ticaretine zarar vermeyi amaçladığı, yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Devletlerin birçoğunun üye olduğu Dünya Ticaret Örgütünün uluslararası ticarete ilişkin kuralları ortaya koyan çok taraflı örgüt olması sebebiyle yaptırım kavramının ve uygulamalarının söz konusu örgüt açısından nasıl değerlendirildiği de önem kazanmaktadır. Bu itibarla tezin ilk kısmında yaptırımların kökeni, tanımı, tarihçesi ve türleri açıklanacaktır. Bu bölümde yaptırım uygulayan ülkelere göre yaptırımların tasnifi yapılacak ve yaptırım kararı alınmasına sebep veren motivasyonlar incelenecektir. Yaptırımların tasnif edilmesinden sonra, bu alandaki incelemelerin büyük çoğunluğunun konu edindiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı zorlayıcı önlemler incelenecektir. Örgütün hangi sebeplerden yola çıkarak yaptırım kararı almaya giden süreci başlattığı, sürecin nasıl geliştiği, hangi hukuki dayanaklara göre karar aldığı ve üye ülkeler açısından ne gibi sonuçlar doğurduğu izah edilecektir. Bu aşamadan sonra, örgütün aldığı yaptırım kararlarının tasnifi yapılarak, hangi alanlarda kısıtlayıcı önlemlere başvurulduğu incelenecektir. 2 Bir sonraki bölümde, Dünya Ticaret Örgütü açısından tek taraflı yaptırımlar işlenecektir. Tek taraflı yaptırımların hangi temel ilke ve hükümlere aykırılık doğurabileceği incelendikten sonra, örnek olayların incelemesi yapılacaktır. Bu incelemeler çerçevesinde üyelerin yaptırımlara ilişkin tutumları ve tartışmalarına değinilecek, mevcut kurallar itibariyle Örgütün nasıl bir tutum aldığına ilişkin değerlendirmelerde bulunulacaktır. Yapılan incelemelere ilişkin bulgular ortaya konulduktan sonra, yaptırımların Dünya Ticaret Örgütü açısından nasıl değerlendirildiğine bakılacak ve sonuç kısmında, bu tezin hipotezi olan, yaptırımların korumacı politikaların bir aracı olduğuna ilişkin savın değerlendirmesi yapılacaktır. 3 LİTERATÜR TARAMASI VE TARTIŞMALAR 1.EKONOMİK YAPTIRIMLARA GENEL BİR BAKIŞ 1.1. Tanım Yaptırım (sanction) kelimesinin kökü Latincede “sanctio” kelimesine dayanmaktadır. Kavram sözlük anlamı ile izin vermek, teşvik etmek ve cezalandırmak anlamlarını içermektedir. Ayrıca, ihlal edilemeyen buyruk anlamında da kullanılmaktadır. 16.yy’dan itibaren İngilizce’de kullanılmaya başlanmıştır. Kullanım yerlerine göre bir taraftan hukuk kapsamında yapılmasına izin verilen fiilleri nitelemiş, diğer yandan ise hukuk açısından cezaya sebep olan yasakları ifade etmiştir (Hakimdavaar, 2014:20). Bütün hukuk düzenlerinde kullanılan bir terim olan yaptırım, iç hukuk düzeninde, hukuka aykırı bir fiile hukuk düzeninin öngördüğü sonuçtur. İç hukukta kuralı öngören, kuralın uygulanmaması halde yargılamayı yapan ve yaptırımı öngören ve uygulayan merkezi bir devlet otoritesinin varlığı, iç hukuk kurallarının uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. Yaptırımın uluslararası hukuk düzenindeki tanımlanması ise biraz daha karmaşıktır. Devletlerarası sistem, iç hukuk düzeninde olduğu gibi hiyerarşik ve üst bir otoritenin var olduğu yahut benimsendiği bir yapı özelliği arz etmez. En somut örneğiyle günümüz devletlerarası sistemi Birleşmiş Milletler Şartında olduğu gibi egemen eşit devletlerin var oldukları bir sistemdir (BM Şartı, 1945: md.2/1.). Bu çerçevede, esasen uluslararası hukukta (i) bir eylemi gerçekleştiren, (ii) gerçekleşen eylemi hukuka göre değerlendiren ve (iii) sonuçlarını uygulayan aynı yapıdır. Bu 4 itibarla iç hukuk düzeninde kullanılan tanımların birebir uluslararası hukuk düzenindeki anlamları ile uyuşmaları mümkün olamamaktadır. Uluslararası hukuk açısından yaptırım, sözlü kınama ile kuvvet kullanma arasında kalan zorlayıcı fiil demektir (Bossuyt, 2000:5). Fakat bu sınırların içerisine hangi eylemlerin gireceğine ilişkin bir saptama bulunmamaktadır. Uluslararası hukuk bakımından yaptırımlara ilişkin yukarıda yer verilen açıklamalar, Tezin konusu olan ekonomik yaptırımlar için de geçerlidir. Bu anlamda uluslararası sistemde ekonomik yaptırımlar, bir devletin belli bir konuda benimsediği tutum ya da davranışların bir başka devletin çıkarlarına aykırılık teşkil etmesi halinde, hedef ülkeyi, eski tutum ve davranışlarına dönmeye zorlamak için aldığı tek taraflı zorlayıcı önlemleri ifade etmek için kullanıldığı gibi; hedef ülkenin bağıt altında olduğu bir uluslararası hukuk hükmüne aykırı hareket etmesinin sonucunda uygulanan karşı önlemler için de kullanılmaktadır. İkinci tür yaptırımlar için doktrinde başvurulan kaynaklardan bir tanesi, “Devletlerin Haksız Fiillerinden Kaynaklanan Uluslararası Sorumluluğu Hakkında Taslak Maddeleri’nde (Responsibility of States for International Wrongful Acts: md. 4-19) öngörülen durumlardır. 1 Bu çalışmada ekonomik yaptırım kavramı hem tek taraflı uygulanan yaptırımlar hem de karşı önlem şeklinde uygulanan ekonomik yaptırımlar şeklinde ele alacaktır. Karşı önlem şeklinde ele alınan yaptırımlar özellikle Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması’nın (AHM) kullanımı sonucunda tavizlerin askıya alınması şeklinde ele alınacaktır. Uluslararası Haksız Fiillerde Devletin Sorumluluğu Taslak Maddeleri henüz kabul edilmediği için uluslararası hukuk açısından bağlayıcı kurallar koymamaktadır. Fakat, bu anlaşmaya ilişkin çalışmalar teamülde var olan kuralların kodifikasyonu olduğu için teamül aracılığı ile ülkelere açısından bağlayıcılık kazanmaktadır. Bu itibarla, yaptırımların anlaşılabilmesi için taslak anlaşma metinlerinden faydalanılmıştır. 1 5 Öte yandan, uygulama örnekleri itibari ile iki çeşit ekonomik yaptırım türü bulunmaktadır. Bunlar, ticari yaptırımlar ve finansal yaptırımlardır. Ticari yaptırımlar, hedef alınan ülkeye dönük ihracat ve/veya ithalat kısıtlamalarını ifade etmektedir. Ticari Yaptırımlar, kapsamlı olarak tüm mallara uygulanabileceği gibi belli mallara dönük olarak da uygulanabilmektedir (Bossuyt, 2005: 6). Tarihte ticari yaptırımlara ilk örnek olarak Pelenopolez Savaşlarında Atinalıların Megaralılara uyguladıkları ticaret yasaklamaları gösterilmektedir. Finansal yaptırımlar ise ekonomik yaptırımlar içerisinde yeni bir tür olup bir ülkenin yurt dışındaki varlıklarının dondurulması, kredilerin kısıtlanması, uluslararası para. transferlerine sınır getirilmesi ve sınır aşırı mali varlıkların ticarete konu edilmesinin yasaklanması anlamlarına gelmektedir (Bossuyt, 2000:6). Bu tezin konusunun DTÖ kapsamındaki ekonomik yaptırımlar olması nedeniyle çalışmada temel olarak ticari yaptırımlar incelenecek olup finansal ileride yeri gelince değinilecektir. 1.2. Ekonomik Nitelikli Yaptırımların Türleri Yaptırımlar literatürde farklı kategoriler altında ele alınmaktadır. Bu çerçevede yaptırımlar; amaçlarına göre, yaptırım uygulayan ülkelere göre, yaptırım amacıyla kullanılan araçlara göre sınıflandırılıp, değişik başlıklar altında incelenmektedir. Bu yaklaşımlar içerisinde en kapsayıcı ve açıklayıcı olanın, uygulanma şeklini dikkate alarak yapılan sınıflandırmadır. 6 1.2.1. Tek Taraflı Yaptırımlar Tek taraflı yaptırımlar devletlerin siyasi, ekonomik ya da ideolojik çıkarlarını korumak üzere uyguladıkları yaptırımlar olarak tanımlanmaktadır (Alexander, 2009: 12). Ancak uygulamaların her birinde farklı özellikler öne çıktığı için kesin bir tanım getirilememektedir. Yöntem olarak bakıldığında tek taraflı yaptırımlar, ihracat yasaklamaları, ithalat yasaklamaları ya da finansal varlıkların dondurulması şeklinde kategorize edilebilmektedir. Tek taraflı yaptırım eskiden beri uygulanmakla birlikte, uluslararası sistemde ilk kapsamlı örnekleri 19 ve 20.yy’larda görülmüştür. Bu dönemde, savaşan ülkelere birbirlerine karşı sıklıkla ticaret yasaklamaları ve ambargolar uygulamıştır. Nitekim Birinci Dünya Savaşında İngiltere, Almanya ile ticari ilişkileri kesmiş, Almanya ile ticaret yapan üçüncü ülkelere ticaret yasaklamaları getirmiş ve İngiliz uyrukluların üçüncü ülkelerde Almanya ile kurdukları ticari ilişkileri izlemiştir. Bu yaptırımların günümüz yaptırım uygulamalarının başlangıcı olduğu söylenebilir (Alexander, 2009:9). 1.2.2. Çok Taraflı Yaptırımlar Tek taraflı yaptırımlardan farklı olarak çok taraflı yaptırımlar, bir hukuki düzenlemeye aykırı hareket eden devletin aykırılığını gidermesi ve tekrar kurallara uygun hareket etmesini sağlamak üzere diğer devletler tarafından kolektif olarak uygulanan zorlama araçlarını ifade eder. Bu yaptırım türünün uygulanabilmesi için ilgili hukuk düzeninin devletlere yaptırım uygulamaya yetki veriyor olması birinci önceliktir. Bu açıdan çok taraflı yaptırımların uluslararası sitemdeki en önemli uygulama alanı Birleşmiş Milletlerdir 7 (BM). İç hukukta anlaşıldığı şekli ile yaptırım kavramının uluslararası sisteme dâhil edilmesi BM sayesinde gerçekleşmiştir. BM sistematiği diğer hukuki düzenlemeler için bir örnek teşkil ettiğinden, BM Şartı çerçevesinde uygulanan yaptırımların kısaca incelenmesi, çok taraflı yaptırımların anlaşılması için önem arz etmektedir. BM Şartı VII. Bölümünde, barışın tehdidi, bozulması ve saldırı eylemi durumunda alınacak önlemlere ilişkin kurallar düzenlenmektedir. BM sisteminde yaptırımlar açısından yetkili kurum olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi barışın tehdit edildiğini, bozulduğunu veya bir saldırı halini tespit ettikten sonra BM Şartının 41. ve 42. Maddelerine göre önlemler almaktadır (BM Şartı, 1945: md.39). Güvenlik Konseyi, iç hukuk düzenine benzer şekilde öncelikle bir devletin BM Şartına aykırı hareket edip etmediğini incelemekte, bu incelemeyi 39. Madde kapsamında sayılan hükümlere bakarak yerine getirmektedir. Güvenlik Konseyi, 39. Madde kapsamında bir ihlal saptadıktan sonra ihlalin ortadan kalkması için tavsiye kararı alabileceği gibi, 41. ve 42. maddeler uyarınca önlem alınmasını da kararlaştırabilir. Bu durum, Devletlerin Haksız Fiillerinden Kaynaklanan Uluslararası Sorumluluğu Hakkında Taslak Maddelerde yer aldığı şekli ile inkıta ve tekerrür etmeme ilkesi çerçevesinde gelişmektedir (Responsibility of States for International Wrongful Acts: md. 30). Bu bağlamda BM Güvenlik Konseyi, 41. Madde kapsamında kuvvet kullanma dışında yer alan önlemlerden birini uygulamak hususunda karar almaktadır. Bu önlemler, ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava, posta, telgraf, radyo ve diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da bir bölümüyle kesintiye uğratılmasını, diplomatik ilişkilerin kesilmesini içerebilir. Her ne kadar BM şartı içerisinde kararlar, “measures (önlem)” ifadesi altında toplanmışsa da BM resmi internet sitesi de dâhil olmak üzere, uygulamada bu kararlar için “sanctions (yaptırım)” ifadesi kullanılmaktadır. 8 Güvenlik Konseyi’nin yapısı nedeniyle soğuk savaş döneminde ekonomik yaptırımlara daha seyrek başvurulmuşken, soğuk savaş dönemi sonrasında ekonomik yaptırımlar sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Körfez Savaşı döneminde Irak’a uyguladığı ekonomik ambargo, BM Şartı çerçevesinde uygulanan ekonomik yaptırımların en önemli örneklerinden biridir. Öte yandan, Güvenlik Konseyi’nin yaptırım kararı alması sonrasında, devletler, söz konusu kararı uygulamak durumundadırlar (BM Şartı, 1945: md. 25; md.2/5). Diğer bir anlatımla kararlar BM üyeleri bakımından bağlayıcıdır. Bu hal BM Anlaşması’nın üstünlüğü ilkesi ile de uyumludur. Nitekim üye devletler, diğer bağıtlardan ya da kurallardan doğan hak ve yükümlülüklerini öne sürerek Güvenlik Konseyi kararı ile hükme bağlanmış kararları uygulamaktan imtina edememektedirler (BM Şartı, 1945: md.103). Bu durumda BM’nin aldığı yaptırım kararlarının DTÖ üyeleri açısından da bağlayıcı olduğunu söylemek yanlış değildir.2 Ayrıca DTÖ mevzuatı da ileride anlatılacak olan “Güvenlik İstisnaları” kapsamında, BM’nin uluslararası barış ve güvenlik için alacağı kararlara GATT hükümlerine dayanılarak aykırılık iddia edilemeyeceğini belirtmiştir. BM yaptırımlarının DTÖ hukuku ile uyumlu olması sebebiyle, korumacılık olduğuna ilişkin iddiada bulunmak mümkün değildir. Fakat diğer yaptırım örneklerinin anlaşılması için kısaca BM yaptırımlarına değinmek gerekmektedir. BM’nin yaptırım kararları, genel başlıklar altında aşağıdaki gibi tasnif edilmektedir. Tasnifin anlaşılması bakımından inceleme mümkün olduğunca örnekler verilerek yapılacaktır. Uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri, bir devletin bağıt altında olmadığı hükümlere dayanılarak yükümlülük iddia edilememesidir. Fakat BM’nin istisnai yapısı gereği, Güvenlik Konseyinin aldığı kararların üye olmayan ülkeler tarafından da uygulanmasına ilişkin bir beklenti mevcuttur. Bu konuya ilişkin yapılan tartışmaların tezin inceleme alanı ile bağlantısının olmaması ve ülkelerin tanınmasına ilişkin prosedürün genellikle BM üyesi olmakla özdeşleştirilmesi sebebiyle, BM’nin aldığı kararların üye olmayan ülkeler açısından da bağlayıcı olduğu veri olarak kabul edilecektir. 2 9 1.2.2.1. Silah Ticaretine İlişkin Yaptırımlar BM’nin aldığı yaptırım kararlarının neredeyse tamamında silah ticaretine ilişkin kısıtlamaların getirildiği görülmektedir. Bu yaptırımlar ile Güvenlik Konseyi’nin, devletlerin hedef ülkelere, silah ya da silahlara ilişkin materyallerin satışına veya tedarikine ilişkin yasaklama getirdiği görülmüştür. 1.2.2.2. Kitle İmha Silahlarına İlişkin Yaptırımlar Kitle İmha Silahlarına İlişkin Yaptırımların en önemli örnekleri Kuzey Kore’ye uygulanan yaptırımlarda görülmektedir. Nitekim bu ülkeye yönelik yaptırımlara bakıldığında, bu ülkeye ağır konvansiyonel silah veyahut bu tür silahlarla ilişkili materyallerin tedarikinin yasaklandığı görülmektedir (UNSC Sanction Resolution 1718: para. 8a-i). İran’a yönelik olarak ise, bütün devletlerin İran’a, uranyum zenginleştirmesini sağlayacak, yeniden işlemesine olanak tanıyacak ağır su faaliyetlerine ilişkin ya da nükleer silah yapımına ilişkin materyallerin satışı yasaklanmıştır (UNSC Sanction Resolution 1737: para. 3d). 1.2.2.3. Petrole Yönelik Yaptırımlar Bu yaptırımların amacı, petrol ya da petrol ürünlerinin ihraç ya da ithaline ilişkin kısıtlamalar getirilmesidir. Bu yaptırımlar Güney Rodezya, UNITA, Sierra Leone ve Haiti’ye yönelik olarak, diğer yaptırımlar ile beraber uygulanmıştır (UNSC Sanction Resolution 232: para. 2f; UNSC Sanction Resolution 864:para. 19.; UNSC Sancition Resolution 1132:para.6; Sanction Resolution 841:para. 5.). 10 1.2.2.4. Belirli Ürünlere Uygulanan Yaptırımlar BM tarafından Güney Rodezya’ya uygulanan yaptırımlarda, ayrıca belirli tip malların listesini yapara.k bu ürünlerin ticaretini kısıtlama kararı almıştır. Bu yaptırımın kapsamında asbest, demir cevheri, şeker, deri, dökme demir, tütün, bakır, et ve et ürünlerini sıralayarak söz konusu ülkeye mêzkur mallarda ihracat yasağı getirilmiştir (UNSC Sanction Resolution 232: para. 2a). 1.2.2.5. Taşımacılıkta Kullanılan Araçlara İlişkin Yaptırımlar Bu yaptırım kararları kapsamında, hedef ülkeye kara, deniz ve hava taşımacılığına ait araçlar ve parçalarının ihraç edilmesi yasaklanmıştır. Bu taşıtların özelliği sivil hayatta kullanılan taşıtlar olmalarıdır (Farrall, 2009:117.). Bu yaptırımlar Güney Rodezya, Libya ve UNITA yaptırımlarında uygulanmıştır (UNSC Sanction Resolution 232:para. 2.; UNSC Sanction Resolution 748:para. 4b; UNSC Sanction Resolution 1127:para. 4d-ii.). 1.2.2.6. Elmas Ticaretine İlişkin Yaptırımlar Özellikle Afrika’da, savaş masraflarının karşılanması sebebiyle üretilip satışı yapılan elmasın ticaretinin engellenmesine yönelik alınan yaptırım kararlarıdır. Bu yaptırımlar UNITA, Sierra Leone, Liberya ve Fil Dişi Sahili’ne uygulanmıştır (UNSC Sanction Resolution 1173:para. 12b;UNSC Sanction Resolution 1306:para. 1.; UNSC Sanction Resolution 1373: para. 6; UNSC Sanction Resolution 1643:para. 6.). 11 1.2.2.7 Bazı Kimyasalların Ticaretine İlişkin Yaptırımlar Bu yaptırım türü, Taliban rejiminin El Kaide terör örgütüne verdiği destekten dolayı Afganistan’a yönelik olarak uygulanmıştır. El Kaide’nin temel geçim kaynaklarından biri olan uyuşturucu madde üretiminin önüne geçmek maksadı ile esrar ve uyuşturucu madde yapımında kullanılan kimyasalların Afganistan’a satılması yasaklanmıştır (UNSC Sanction Resolution 1333:para. 10.). 1.2.2.8. Kereste Ticaretine İlişkin Yaptırımlar Liberya’ya uygulanan 1343 ve 1521 sayılı yaptırımlara konu olan bu uygulamanın temel sebebi, Afrika’da yaşanan savaşların finansmanında kereste ihracatından elde edilen gelirin kullanılmasıdır. 1.2.2.9. Lüks Mallara Uygulanan Yaptırımlar Lüks mallara uygulanan yaptırımlar ile Kuzey Kore yönetimini, kitle imha silahlarının yaygınlaşmasına ilişkin uluslararası kurallara uymaya zorlanmak hedeflenmiştir. Bu itibarla 1718 sayılı yaptırımlarda üye ülkelerin Kuzey Kore ile lüks malları ticarete konu etmelerine yasaklama getirilmiştir. 1.2.2.10 Finansal Yaptırımlar Finansal yaptırımlar ticareti doğrudan etkiledikleri için, söz konusu yaptırımlara bu tez kapsamında kısaca değinmek gerekmektedir. Burada amaç, hedef ülkenin dış dünya ile finansal ilişkilerini kesmektir. Bu yaptırım ile ülkeler kendi toprakları içerisinde yer alan varlıkları ve kıymetlerini dondururlar. Bu yaptırım türünün, Güney Rodezya, Irak, Libya, Bosnalı Sırplar ya da Haiti gibi örneklerde uygulandığı 12 görülmekte olup genellikle diğer yaptırımlar ile beraber uygulanmaktadırlar (UNSC Sanction Resolution 253:para. 4.; UNSC Sanction Resolution 661:para.,4.; UNSC Sanction Resolution 883:para. 3; UNSC Sanction Resolution 942:para. 11-13; UNSC Sanction Resolution 841: para. 8 ve başk.). 2.DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ HUKUKU BAĞLAMINDA EKONOMİK YAPTIRIMLAR 2.1. Dünya Ticaret Örgütü Hukuku İçerisinde Yaptırımların Yeri DTÖ sistemi içerisinde de uluslararası alanda olduğu gibi devletlerin uygulayabileceği iki tip yaptırım bulunmaktadır. Bunlar tek taraflı yaptırımlar ve çok taraflı yaptırımlardır. Tek taraflı yaptırımlar, DTÖ Anlaşması ile kabul edilen bir hükmün, bir devlet tarafından, başka bir devletle yürütülen ticari ilişkilerde askıya alınması anlamına gelmektedir. Devletin herhangi bir yargı kararı gözetmeksizin aldığı bir karar olup kararın ekonomik ya da siyasi sebepleri olabilir. Örnek olarak, Küba’da rejimin değişmesinden sonra bedeli ödenmeden ABD uyrukluların malları kamulaştırıldığı için ABD’nin Küba ile her türlü ticareti kestiği görülmüştür. Bir başka örnek olarak Ukrayna’da çıkan iç karışıklıklar esnasında Rusya’nın kuvvet kullanarak Kırım’ı önce işgal etmesi, sonrasında başta ABD ve AB olmak üzere bir takım ülkelerin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar gösterilebilir. İlkinde ekonomik sebeplerin, ikincisinde de siyasi çıkarların öne çıktığı görülmektedir. DTÖ sistemi içerisinde uygulanan yaptırımlardan ikincisi ise çok taraflı yaptırımlardır. Bu yaptırım türü, örgütün yürüttüğü yargı sürecinin sonrasında örgüt tarafından üye ülkelerin yetkilendirilmesi ile hayata geçebilmektedir. Bu durum aşağıda daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır. 13 2.2. Tek Taraflı Yaptırımların Aykırılık Teşkil Edebileceği DTÖ İlke ve Hükümleri DTÖ Anlaşması, uluslararası ticarette serbestliğin ve öngörülebilirliğin sağlanmasını ve ayrımcılığın engellenmesini hedeflemektedir. Yöntem olarak da miktar kısıtlamalarının önüne geçilmesi ve üye ülkelerin gümrük vergilerinin belirli bir takvime bağlı olarak indirilmesi, üçüncü ülkeler arasında ya da üçüncü ülkelere karşı ayırımcı muamele uygulanmaması benimsenmiştir. İşleyiş açısından bakıldığında DTÖ Anlaşması, pazara giriş ve ayrımcılığın önlenmesine ilişkin kurallar oluşturmuştur. Bu kuralların bilinmesi, yaptırımların DTÖ hukuku içerisinde nasıl yorumlanabileceğini anlamak için önemlidir. 2.2.1. En Çok Kayırılan Ülke İlkesi (MFN İlkesi) En çok kayırılan ülke (MFN) ilkesi, ayrımcılık yapmama ilkesinin iki bileşeninden ilkidir. Ayrımcılık, uluslararası ticarette korumacı politikaların temelini oluşturmaktadır. GATT’ın I. maddesi MFN ilkesini düzenlemektedir (Resmi Gazete, 1953: md.1). Maddede, farklı ülkelerden gelen benzer ürünlerin ayrımcı muameleye tabi tutulması yasaklanmaktadır (Telli, 1991: 76). Bu maddenin temel amacı, tüm üyelerin mallarının, ihracatta ve ithalatta eşit muameleye tabi olmasını sağlamaktır (Van Den Bossche, 2005:310). MFN ilkesi ile yalnızca hukuki yönden benzer ürünlerin ayrımcılığa tabi tutulması yasaklanmamış, bunun yanı sıra fiili olarak da benzer ürünler arasında ayrımcılık yapılmasının önüne geçilmek istenilmiştir. MFN ilkesi kapsamında her üyeye (i) gümrük vergilerinde, (ii) ülke içerisinde alınan vergilerde, (iii) iç hukuk düzeninde satış, dağıtım ya da malların kullanımına ilişkin yapılacak düzenlemelerde eşit avantaj sağlanması hedeflenmiştir (Telli, 1991: 14 95 & Van Den Bossche, 2005:312). Yukarıda sayılan maddelerde örgüt üyesi olmayan ülkelere sağlanacak avantajların, birebir üye ülkelere de yansıtılması gerekmektedir. Anlaşma uyarınca tüm üye ülkeler, koşulsuz olarak maddenin gerekliliklerini yerine getirmek ile yükümlüdür. 2.2.2. Ulusal Muamele İlkesi Ayrımcılık yapmama ilkesinin ikinci bileşeni olan ulusal muamele ilkesi, GATT III. maddede düzenlenmektedir (Resmi Gazete, 1953: md.3). Bu madde ile üye ülkeler tarafından, iç pazara giren ithal malın, yerli mal karşısında dezavantajlı konuma düşürülmesinin önüne geçilmek istenmiştir. Bu hükmün MFN ilkesinden farkı, MFN farklı ülke menşeli malların ithalatında uygulanacak kriteri belirlerken, ulusal muamele ilkesinin, yerli mal ile ithal mal arasındaki ilişkiyi düzenlemesidir (Telli, 1991:16). Literatürde ulusal muamele ilkesini değerlendiren uzmanlar, bu maddenin konulmasının temel amacının, GATT’ın II. maddesi ile taahhüt edilen yükümlülüklerin, ulusal önlemler ile baltalanmasının önüne geçmek olduğunu ifade etmektedir (Van Den Bossche, 2005: 328). 2.2.3. Pazara Girişe İlişkin Kurallar Pazara girişe ilişkin kurallar GATT II. ve XI. Maddelerde düzenlenmiştir. GATT II. Madde üye ülkelerin üstlendikleri yükümlülükleri ortaya koyarken, GATT XI. Madde ise ihracat ve ithalat yasaklanması veya miktar kısıtlamasına tabi tutulmasını yasaklamaktadır. Üye ülkeler GATT II. madde ile ticarette ekli listede ifade edilenden daha yüksek tarife uygulayarak ithal malları dezavantajlı konuma sokmayacakları hususunda 15 taahhütte bulunmuştur (Resmi Gazete, 1953: md.). Bu şekilde üye ülkelerin taahhütlerinin ötesinde gümrük vergisi veya vergi benzeri uygulamaları yasaklanarak pazara girişin öngörülebilir ve şeffaf kılınması sağlanmıştır. Yaptırımların pazara girişe ilişkin kurallar çerçevesinde değerlendirilmesi için GATT XI. maddede yer alan miktar kısıtlamalarının yasaklanması hükmünün de incelenmesi gerekmektedir (Resmi Gazete, 1953: md.11). Bu madde ile uluslararası ticarette keyfi uygulamaların önüne geçilmesi ve öngörülebilirlik sorunun ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Bu çerçevede, miktar kısıtlamaları ile gümrük vergileri arasında bir ayrım yapılarak miktar kısıtlamalarının, kotaların ve yasaklamaların ortadan kaldırılması hedefi konulmuştur. Miktar kısıtlaması olarak sayılan eylemler (1) yasaklama, (2) kotalar, (3) lisans uygulaması gibi işlem ya da fiillerdir (Van Den Bossche, 2005: 441-442). Bazı çalışmalarda bu maddenin Anlaşmanın hayata geçirdiği en önemli kural olduğu ifade edilmektedir (Armstrong&Farrell ve başk, 2007:227). 2.3. Tek Taraflı Yaptırımların Savunulmasında Kullanılabilecek DTÖ Hükümleri Tek taraflı yaptırımların DTÖ Hukuku açısından değerlendirilebilmesi için, yaptırım uygulayan ülkelerin başvurabilecekleri istisna hükümlerin de incelenmesi gerekmektedir. Tek taraflı yaptırımlar açısından bakıldığında DTÖ Anlaşması sistemi içerisinde tek taraflı yaptırımların, şartları taşıması halinde, güvenlik istisnası bağlamında ele alınabileceği görülmektedir. 16 2.3.1. DTÖ’nün Öngördüğü Güvenlik İstisnaları Çerçevesinde Uygulanan Tek Taraflı Yaptırımlar GATT XXI. Maddede düzenlenen güvenlik istisnaları, GATT hükümlerinden herhangi birinin askıya alınması hususunda üye devletlere yetki veren maddedir (Resmi Gazete, 1953: md.21). Bu madde, DTÖ üyesi devletlere, ulusal ya da uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden durumlarda ticareti kısıtlayıcı önlemler alabilmeleri olanağı tanımaktadır. İstisna kapsamında üye ülkeler, ulusal menfaatlerine aykırı durumlara ilişkin alacakları önlemler hakkında bilgi vermek zorunda değildir. Ayrıca istisna hükmü, uluslararası barış ve güvenliğe ilişkin konularda, Güvenlik Konseyi’nin alacağı kararlara GATT hükümlerine dayanılarak aykırılık iddiasında bulunulamayacağını ifade etmektedir. Bu durum güvenlik istisnalarının kapsamlı olarak incelenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda, ulusal güvenlik meselesi ile uluslararası ticaretin kesiştiği üç tip durum örnek gösterilebilir. (1) Devlet stratejik yerli üretim kapasitesini ithalata karşı korumak için ticareti kısıtlayıcı önlemleri gerekli görebilir. Hangi durumda, hangi üretimin stratejik olduğu, ne kapsamda korunması gerektiği, ülkeden ülkeye değişen hususlardır. Bu durumun tespiti, üye devletlerin uhdesindedir. (2) Devletler, uluslararası hukuka aykırı fiillerde bulunan bir devlete karşı bir dış politika aracı olarak ticaretin kısıtlanmasını işlevsel görebilir. (3) Devletler, dostane ilişkiler içerisinde olmadığı bir devlete askeri ekipman ve silah satışını engellemek istiyor olabilir (Van Den Bossche, 2005: 629). Maddenin GATT metnine konulmasına ilişkin tartışmalarda, ilk olarak bu maddenin ne amaçla konulduğu izah edilmiştir. Taslak metinler hazırlanırken bahse konu hükmün ne çok geniş ne de çok dar olmaması için özen gösterildiği ifade edilmiştir (Analytical Index of GATT: 600). Anlaşmanın oluşturulması aşamasında 17 üye ülkelerin gerçek güvenlik çıkarları korunmaya çalışılırken, diğer taraftan da üyelerin bu maddenin arkasına sığınarak korumacı önlemler almalarının önüne geçilmek istendiği ifade edilmektedir (Analytical Index of GATT: 600). Bu sebeple en başından beri, maddenin üye ülkeler tarafından korumacı önlemler almak için bir araç olarak kullanılabileceği endişesi taşındığı söylenebilir. Nitekim üyeler tarafından çok geniş yorumlamaması için, maddenin oluşturulma aşamasında “esaslı güvenlik çıkarlarını” koruyacak bir düzenleme getirilmesi amacı taşındığı görülmektedir. Aşağıda güvenlik kaygıları nedeniyle GATT/DTÖ üyesi ülkeler tarafından alınan kısıtlamaların GATT/DTÖ bünyesinde gündeme geldiği haller ve yapılan tartışmalar üzerinde durulacaktır. 2.3.1.1. Gana’nın Portekiz’e Uyguladığı Boykota İlişkin Uyuşmazlık 1961 yılı içerisinde Portekiz Sömürge Savaşları adı verilen süreçte, Portekiz’in dominyonu olan birden çok Afrika ülkesi bağımsızlık mücadelesine başlamış; bunun sonucunda Gana, Portekiz mallarına boykot uygulamaya karar vermiştir. Bu sebeple 1961 yılında konu, güvenlik istisnaları çerçevesinde GATT gündemine gelmiştir. Gana temsilcisi, savaş ya da uluslararası çapta olağanüstü durumlarda güvenlik istisnalarının uygulanabileceğinden bahisle, bir ülkenin güvenliğinin fiiliyatta olabileceği gibi potansiyel olarak da tehdit altında kalabileceğini belirtmiş, ülkesi tarafından GATT XXI. Madde kapsamında Portekiz mallarına boykot uygulamanın gerekli olduğunu ifade etmiştir (Summary Record of the Eleventh Meeting, 1961: 196). Bu itibarla Gana temsilcisinin ifade ettiği şekliyle değerlendirildiğinde, “potansiyel tehdit” olarak tarif edilen durumlarda da üye ülkelerin güvenlik istisnalarını uygulamaya koyabilecekleri görülmektedir. 18 2.3.1.2. ABD’nin Uyguladığı İhracat Lisansları Uyuşmazlığı ABD ile Çekoslovakya arasında 1947 yılında ortaya çıkan uyuşmazlıkta, ABD’nin uyguladığı ihracat lisansları sorunu gündeme gelmiştir (Summary Record of the Twenty-Second Meeting, 1947:4). Çekoslovakya tarafı, söz konusu uygulamanın güvenlik istisnaları kapsamında ayrımcı muameleye tabi tutulup tutulmadığının incelenmesini istemiş, ABD’nin uyguladığı kontrollerin GATT ile ortadan kaldırılmaya çalışılan otarşik tercihleri cesaretlendirdiğini ifade etmiştir (Summary Record of the Twenty-Second Meeting, 1947:4). ABD tarafı ise, askeri alanda kullanılabileceği düşünülen bir grup ihraç malına güvenlik gerekçeleri ile kontrol uyguladığını, güvenlik söz konusu olduğunda GATT’ın üye ülkelere ticarette bu tür uygulamalara gitmek için cevaz verdiğini, GATT I. Maddenin güvenlik istisnaları söz konusu olduğunda farklı ülkelere uygulanacak formaliteler konusunda tek tip bir yaklaşım öngörmediğini, bu çerçevede söz konusu uygulamaların GATT I. Madde ile çelişmediğini ifade etmiştir (Summary Record of the Twenty-Second Meeting, 1947:4). Bu olayın tez açısından önemi, güvenlik istisnaları kapsamında alınacak önlemlerin ülkeye ve duruma göre değişebileceğini göstermesidir. GATT, bir ülkenin güvenlik istisnaları kapsamında alacağı önlemin ne olacağını belirlememiş, üye ülkenin kendisine bırakmıştır. Ayrıca bir ülke, güvenlik istisnası kapsamında farklı üyelere farklı prosedürleri uygulama konusunda serbest bırakılmıştır. 2.3.1.3. Arap Ligi’nin İsrail’e Uyguladığı Boykota İlişkin Uyuşmazlık 1969 yılında patlak veren Altı Gün Savaşları sebebiyle Arap Ligi üyeleri, İsrail ve İsrail ile ticari ilişkileri olan firmalara boykot uygulamaya başlamıştır. Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin3 katılımına ilişkin süreçte 1970 yılında üye ülkelerden biri konuyu Dönemin Mısır Arap Cumhuriyeti. 3 19 GATT gündemine getirmiştir. Üye ülke, (i) İsrail’de faaliyet gösteren, (ii) İsrail’de marka tescili yaptırmış olan, (iii) İsrailli firmalar ile ortak olmuş olan, (iv) İsrail’den teknik asistanlık almış olan, (v) Yurtdışında İsrail firmalarını temsil eden, (vi) İsrail ile kurulmuş ikili ticaret odaları üyeliği bulunan firma ve şahısların kara listeye alınarak ticaretin önüne geçildiğini ve bu politikanın GATT XI. maddeye aykırılık teşkil ettiğini ifade etmiştir (Report by the Working Party, 1970:5). Çalışma Grubunda bulunan bazı üyeler, ikincil boykotların Birleşik Arap Cumhuriyeti ile ticareti güvensiz hale getirdiğini, malların Akdeniz bölgesinde taşınmasını güçleştirdiğini, önlemin doğrudan bir ülkeye karşı yürürlüğe koyulmadığını, şahıslara ve firmalara dönük olduğunu, bu durumun GATT XI. Maddeye aykırılık teşkil ettiğini ifade etmiştir (Report by the Working Party, 1970:6). Çalışma Grubunda bir başka üye ise, söz konusu ikincil boykotların daha önce katılım için önemli bir koşul olarak görülmediğini, konunun siyasi düzleme ait olduğunu, bu duruma itiraz için doğru yerin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu olduğunu ifade etmiştir (Report by the Working Party, 1970:6). Birleşik Arap Cumhuriyeti temsilcisi, boykotun Ortadoğu’da devam eden siyasal buhran ile ilgili olduğunu, İsrail BM Güvenlik Konseyi’nin 242 sayılı kararını kabul etmediği için boykotun devam ettiğini, boykotun siyasal olup ticareti kısıtlama gibi bir amacının olmadığını belirtmiştir. Bu sebeple ayrıksı ve geçici olarak değerlendirilmesini; bir devletin düşman devlet ile ticaret yapan, bu sayede kazandığı meblağı düşman devlete aktaran bir firmaya izin veremeyeceğini, boykotun GATT’a taraf bazı Arap Ligi üyeleri tarafından da uygulandığını, boykota ilişkin bildirimin kamuoyu ile paylaşıldığını ve firmaların bu süreçten haberdar olduğunu, şartlar bazı firmalar için zorlaşmış olmasına rağmen adil muamele esasına göre boykotun tesis edildiğini ifade etmiştir (Report by the Working Party, 1970:6-7). 20 Üye devletlerde bir grup, Birleşik Arap Cumhuriyetinin iddialarını doğru bularak boykot kararının ticari değil siyasi olduğuna, konunun tartışma yerinin GATT olmadığına kanaat getirmiştir (Report by the Working Party, 1970:7). Birleşik Arap Cumhuriyetinin uyguladığı boykot, güvenlik istisnalarının esas noktalarını göstermesi açısından önemli bir örnektir. Öncelikle, söz konusu tartışmalarda GATT XXI. madde savunması yapılmadığı görülmektedir. Konunun güvelik istisnaları açısından savunulduğu varsayımı üzerinden bir analiz yapmak, GATT XXI. maddeyi tartışmak açısından faydalı olacaktır. Bu kapsamda burada değinilmesi gereken birkaç nokta bulunmaktadır. İlki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı karara uymayan bir devletin bulunmasıdır. İsrail, BM Şartında yer alan 25. ve 2/5. Maddeler sebebiyle alınan karara uymak zorundadır. Lakin Güvenlik Konseyinin, 242 sayılı karara uymadığı için İsrail’e yaptırım uygulanmasına ilişkin kararı bulunmamaktadır. Bu durumda ortaya bir boşluk çıkmaktadır. Birleşik Arap Cumhuriyetinin yaptırım kararını GATT XXI(c) kapsamında değerlendirmek bu açıdan mümkün görünmemektedir. Fakat, Birleşik Arap Cumhuriyetinin İsrail’e dönük yaptırım kararının, İsrail’i uluslararası hukuk kuralları içerisinde hareket etmeye zorlayan bir karar olduğu yorumu yapılabilir. Bu durumda, Birleşik Arap Cumhuriyetinin kararını GATT XXI(a) ve (b)(iii) çerçevesinde değerlendirmek uygun olacaktır. Değinilmesi gereken diğer nokta ise, ikincil boykotların nasıl değerlendirileceğine ilişkindir. İki devlet arasında var olan savaş hali sebebiyle, ülkenin menfaatlerine zarar verecek ticareti kısıtlaması, GATT XXI (b)(iii) kapsamında değerlendirilebilecek bir uygulamadır. Birleşik Arap Cumhuriyetinin ifade ettiği gibi konunun siyasi olduğu ve ekonomiye dair saikler ile hareket edilmediği görülmektedir. 21 2.3.1.4. İsveç’in Belirli Tip Ayakkabılara Uyguladığı Küresel Kota Güvenlik istisnaları, 1975 yılında İsveç’in belli başlı bazı ayakkabılara getirdiği global kota uygulaması ile tekrar gündeme gelmiştir. İsveç Delegasyonu, 1960’lardan itibaren gelişme göstermeye başlayan ayakkabı sektörünün, izlenen liberal politikalar ve üretim maliyetlerinin yüksek olması sebebiyle zarar gördüğünü, yerel üretimde yaşanan sorunun İsveç güvenlik politikalarının bir bileşeni olan ülkenin ekonomik güvenliği açısından bir tehdit oluşturduğunu, bu nedenle ayakkabı sanayinde baş gösteren ciddi sıkıntıların telafisine gerek duyulduğunu belirtmiştir. Bunun yanı sıra, bu politikanın savaş zamanı ya da uluslararası alanda ortaya çıkacak olağanüstü bir durumda hayati önem taşıyan ürünlerin minimum seviyede üretilmesinin emniyete alınması amacını taşıdığını, geçici bir süre için uygulandığını ve İsveç Hükümetinin isteyen ülkeler ile konuyu müşavere edebileceğini ifade etmiştir (Sweden Import Restriction on Certain Footwear, 1975:3-4). Konu, GATT Konseyi Toplantısında ele alınmış olup üyeler İsveç’in uygulamasında ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştur. Pek çok temsilci İsveç’te işsizliğin arttığı süreçte bu tip bir uygulamanın hayata geçirilmesi konusunda endişelerinin bulunduğunu, önleme ilişkin kapsamlı bir ekonomik değerlendirme yapılmadığını, bu sebeple mümkün olduğu kadar ithalat kısıtlamalarının önüne geçilmesi gerektiğini belirmiştir. Ayrıca, önlemin GATT ile uyumluluk gösterdiğine ilişkin çekincelerinin olduğu ve önlemin geçici olduğu iddiasına rağmen sona ereceği tarihe ilişkin bir bilgi olmadığı ifade edilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerin temsilcileri ise, alınan önlemin GATT’ın IV. Bölümünün ruhu ile çeliştiğine dair çekincelerini belirtmiştir (Council Meeting, 1975:9). Cevaben İsveç tarafı, önlemin GATT XXI. Maddenin ruhu ile uyumlu olduğunu ve konunun isteyen üyelerle müşavere edilebileceğini tekrar ifade etmiştir (Council Meeting, 1975:9). 22 Konsey nihai olarak, önlemin usule uygun olduğuna karar vermiş ve GATT XXI. Maddede yer almamasına rağmen İsveç tarafının isteyen üye ülkeler ile danışmayı kabul ettiğini belirtmiştir (Council Meeting, 1975:9). Bu zamana kadar incelenen olaylara bakıldığında, ya silah ticaretine konu olabilecek malların yasaklandığı ya da savaş hali kapsamında önlem alındığı görülmektedir. İsveç’in aldığı önlemin GATT XXI. Madde açısından önemi, ekonomik bir faaliyetin bir devletin güvenlik stratejisinin parçası olabileceğini göstermesidir.4 Bu iddianın Konsey’de kabul edilmesi ise, ülkelerin güvenlik politikaları ile ilgili olduğunu öne sürdükleri ticari ve ekonomik faaliyetlerin, yeterli ekonomik araştırma yapılmadan ve süresi net olarak belirlenmeden kısıtlanmasına kapı aralamaktadır. Önleme ilişkin tartışmalarda dikkat çekici bir başka husus ise, bahse konu sektörün güvenlik için gerçekten elzem bir sektör olup olmadığının tartışılmamasıdır. İsveç’in aldığı tedbire ilişkin korumacılık şüpheleri devam etmesine rağmen, önlemin GATT XXI. Madde kapsamında yapıldığının kabul edilmesi, korumacılık ile ilgili tartışma yapılmasının da önüne geçmiştir. 2.3.1.5. Falkland Krizi ve Arjantin’e Uygulanan İthalat Yasaklaması 1982 yılında Arjantin’in İngiliz denizaşırı topraklarından olan Falkland Adalarını işgal etmesi ile patlak veren savaş sonrasında bazı ülkeler, Arjantin menşeli ürünlere Ekonomi ve siyaset ayrımına ilişkin tartışmalar özellikle 70’li yılların ikinci yarısı itibariyle hız kazanmıştır. Konunun bu tezde tartışılması, tezin odak noktasını dağıtacağı için detayına girilmeyecektir. Basitçe ifade etmek gerekirse, 70’li yıllara kadar olan süreçte ekonomi ve siyaset iki ayrı düzlem olarak öngörülmüş, iki düzlemde de rasyonel karar alınabilmesini teminen, bu alanların birbirine müdahale etmemesi gerektiğine ilişkin yaygın bir kanı oluşmuştur. 70’li yıllarda başlayan küresel ekonomik kriz ortamında ise, ekonomi ve siyasetin birbirinden ayrı olarak düşünülmesinin ideolojik bir yanılgı olduğu, ekonomik faaliyetlerin siyasal saiklerle yerine getirildiği, tersinin de doğru olduğu ifade edilmeye başlanmıştır. Önlemin uygulandığı dönemde öne sürülen görüşlere ilişkin giriş kaynakları için bkn: R. Gilpin, Global PoliticalEconomy: Understandingthe International EconomikOrder, 2001, Princeton UniversityPress, NJ; R. Keohane ve J. Nye, PowerandInterdependence: World Politics in Transition, 1977,Little, Brown, Boston; S. Strange, StatesandMarkets, 2nd edition, 1988, Continuum, London. 4 23 ithalat yasağı getirmiştir. Konu, GATT gündemine taşınmıştır. Arjantin, GATT’ın temel ilkeleri çerçevesinde: a) Avrupa Ekonomik Topluluğu, Kanada ve Avustralya’nın aldığını ithalat yasaklaması kararının (i) MFN ilkesine, (ii) ulusal muamele ilkesine, (iii) ithalat yasaklamalarına ilişkin XI. Maddede getirilen yasağa, (iv) GATT XIII. Maddede getirilen miktar kısıtlaması koymama hükmüne, (v) GATT XXXVI. Madde ile gelişmekte olan ülkelere yönelik uygulanacak ilke ve hedeflere, (vi) GATT XXXVII. Madde ile gelişmekte olan ülkelerle olan ticaretteki engellerin kaldırılmasına ilişkin hükümlere (vii) GATT XXXVIII. Madde hükümlerine aykırı olduğunu iddia etmiştir (Trade Restrictions Affecting Argentina, 1982: 1-2). b) Yasaklama kararının GATT’ın öngörüleri ile uyuşmadığını iddia etmiştir (Trade Restrictions Affecting Argentina, 1982: 2). c) GATT XXI(c) hükmünde yer aldığı gibi Güvenlik Konseyinin bir kararı olmadığını, Güvenlik Konseyinin de böyle bir karar alması için öncelikle barış ve güvenliğe ilişkin bir ihlal olduğuna dair tespit yapması gerektiğini, Güvenlik Konseyine konunun taşınmadığını, üçüncü ülkelerin ekonomik zorlama araçları kullanmasını gerektirecek herhangi bir hükmün verilmediğini iddia etmiştir (Trade Restrictions Affecting Argentina, 1982: 2). d) Avrupa Ekonomik Topluluğu, Kanada ve Avustralya’nın aldığı önlemlerin, düşmanca oldukları için genel uluslararası hukuk ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini, söz konusu toprak meselesi ile alakasız olduklarını, Arjantin’in BM Genel Kurulunun aldığı kararlara uygun hareket ettiğini iddia etmiştir (Trade Restrictions Affecting Argentina, 1982:2).5 e) Birleşik Krallığın ise GATT XXI(b) hükmünden faydalanamayacağını, Falkland’in ana karanın bir parçası olmadığını iddia etmiştir (Trade Restrictions Affecting Argentina, 1982: 2). BM Genel Kurulunun aldığı kararlar tavsiye niteliğindedir. Arjantin’in atıf yaptığı 2065 ve3160 sayılı kararlar Falkland’in kime ait olduğunu söylememekte, Falkland’in hukuki statüsünü göstermektedir. BM kararları için bkn: http://www.staff.city.ac.uk/p.willetts/SAC/UN/UN-LIST.HTM 5 24 Özetle Arjantin, yaptırımların ekonomik ve ticari sebeplerinin olmadığını, bu sebeple GATT’ın belli başlı hükümleri ile çatıştığını ifade etmiştir. GATT Konseyi’nde konu gündeme geldiğinde, Arjantin iddialarını yinelemiş, önlemlerin siyasi alanda Arjantin’i baskı altına almak için uygulandığını, uygulayan ülkelerden yalnızca bir tanesinin soruna müdahil olduğunu, zararla karşılık verme kapasitesi olmadığı için gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere çok kolay yaptırım uygulayabildiklerini ve bunun yeni bir tip kolonicilik olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, GATT çerçevesinde üye ülkelerin vermiş oldukları taahhütlerin zedelendiğini, Güvenlik Konseyinin 502 sayılı kararına6 ve BM Şartına aykırı hareket edildiğini, kalkınmakta olan ülkelere ilişkin Devletlerin Ekonomik Hakları ve Görevleri Şartına aykırılık olduğunu; bu sebeple Konsey’in söz konusu önlemleri kaldırmak için karar almasını ve Arjantin’in herhangi bir tehdide maruz kalmadan uluslararası ticaret ve ekonominin bir parçası olmak istediğini ifade etmiştir (Council Meeting, 1982: 2-4). Konsey’in toplantısında Latin Amerika ülkelerinin Arjantin’in iddialarına verdiği desteğin yanı sıra, Zaire de taraf ülkelerin hepsi ile iyi ilişkiler içerisinde bulunduğunu; fakat üye ülkelerden bir kısmının ticarete ilişkin olmayan bir mevzuda ticari ve ekonomik önlemler aldığını ifade etmiştir (Council Meeting, 1982:5). Kolombiya ise gelişmekte olan ülkelere ilişkin yasal dayanaktan yoksun, siyasi kararlar çerçevesinde önlem uygulanmasının endişe verici olduğunu açıklamıştır (Council Meeting, 1982: 6). Bu ülkelerin yanı sıra birçok 2. Dünya Ülkesi ve gelişmekte olan ülke, siyasi karakteri olan krizlerin çözümünde GATT XXI. Maddenin kullanılmasının doğru olmadığını belirtmiştir. ABD konuya ilişkin olarak, en kısa zamanda çözümün bulunması gerektiğini ifade etmiştir. GATT açısından bakıldığında güvenlik istisnalarının ülkenin Söz konusu kararda tarafların kuvvet kullanmaması yönünde çağrı yapılmakta, barış ve güvenliğin bozulduğuna ilişkin bir saptama yapmamakla birlikte Arjantin kuvvetlerinin istilasından (invasion) büyük rahatsızlık duyulduğu ifade edilmektedir. Bkn: https://documents-ddsny.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/435/26/IMG/NR043526.pdf?OpenElement (02.03.2016) 6 25 gelişmişlik düzeyinden bağımsız uygulandığını ve ticari önlemlerin, bu tür krizlerin diğer platformlarda genişçe tartışılmamasından doğan boşluk sebebiyle gündeme geldiğini belirtmiştir. Bunun yanı sıra bir ülkenin hayati önem arz eden ulusal çıkarlarını korumakta münhasıran yetkili olduğunu, bu tür krizlerin çözümü için GATT’ın kullanılmasının sistemi kökünden zedeleyeceğini ifade etmiştir (Council Meeting, 1982: 8). Çekoslovakya, ekonomik açıdan güçlü devletler tarafından uluslararası ekonomik kuralların siyasal çıkarları için kullanılmasının zorluk çıkardığını; GATT’ın, keyfi uygulamaların önüne geçmek için bir zemin olduğunu; siyasi mülahazaların prensip olarak ekonomik ve ticari sorunların üzerinde tutulmaması gerektiğini kaydetmiştir (Council Meeting, 1982:9). Yeni Zelanda, bu örnekte GATT’ın münhasıran üye ülkelere verdiği yetkinin kullanımının söz konusu olduğunu, bu nedenle GATT’ın bu tür yaptırım uygulamalarının tartışılması için doğru zemin olmadığını belirtmiştir (Council Meeting, 1982:9). Japonya, GATT’ın ekonomik meseleler için kurulmuş bir örgüt olduğunu, temelde tarife ve tarife dışı engellerin ortadan kaldırılmasını amaçladığını, siyasi karakteri haiz meselelerin bu platforma taşınmaması gerektiğini ifade etmiştir (Council Meeting, 1982: 9). Avrupa Ekonomik Topluluğu temsilcisi, GATT XXI. Madde ile üye ülkelere münhasıran yetki tanındığını, otuz beş yıllık pratikte herhangi bir bildirim, yargılama veya izne gerek duyulmadan söz konusu hükmün uygulandığını, son raddede üyelerin kendileri için hayati çıkar alanlarını kendilerinin tanımladıklarını, konunun ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile alakalı olmadığını vurgulamıştır (Council Meeting, 1982: 10). 26 Kanada temsilcisi, alınan önlemlerin, GATT da dâhil olmak üzere ülkesinin uluslararası yükümlülükleri ile uyumlu olduğunu ve Konseyin Birleşmiş Milletlerin 502 sayılı kararına aykırılık iddialarını saptayacak bir kurum olmadığını belirtmiştir. Kanada’nın uygulamasının siyasi bir hamleye karşın uygulanmış olan politik bir hamle olduğunu, konunun Arjantin’in gelişmişlik düzeyi ile alakalı olmadığını, GATT’ın bu hususu konuşmak için uygun platform olmadığı gibi, bildirim yükümlülüğünün de olmadığını, konunun uluslararası alanda ortaya çıkan olağanüstü bir durum olduğunu ve sorunun barışçıl çözümü için bu tür bir önlem alındığı ifade etmiştir (Council Meeting, 1982: 10-11). Avustralya, uygulamanın GATT XXI(c) ile uyumlu olduğunu, konunun KuzeyGüney sorunu olmadığını ve siyasi boyutundan ötürü tartışma merciinin farklı bir alan olduğunu açıklamıştır (Council Meeting, 1982:11). Konseyin başkanı, gündeme gelen soruna ilişkin olarak, konunun XXI. Maddenin getirdiği haklar açısından tartışıldığını, önlemin ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre uygulandığının dile getirildiğini, konunun tamamen siyasi olması nedeniyle GATT çerçevesinde tartışılamayacağını, ancak önemine binaen Konseyin gündeminde açık kalacağını ifade etmiş ve karara bağlamıştır. Yukarıda yer alan iddialarla beraber değerlendirildiğinde, tezin ele alınışı açısından Falkland krizi birden çok alanda konuyu ilgilendirmektedir. İlk olarak, kriz kapsamında Arjantin’in iddialarının bir yargı sürecinden sonra karara bağlanmadığı görülmektedir. Bu itibarla GATT kuralları açısından korumacılığın varlığına ilişkin tespit yapılamamaktadır. GATT, XXI. Madde ile mümkün olduğu kadar siyasi krizlerden kendini korumak istese de ekonomik araçların kullanılması konuyu gündeme getirmiştir. Falkland krizi ikinci olarak, gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelerin politikalarından duydukları rahatsızlığı göstermesi açısından önemlidir. 27 Yaptırımların, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sürecini sekteye uğratma ihtimali, Konsey gündemine getirilmiştir. Üçüncü önemli husus, GATT’ın ticari faaliyetlerde karşılaşılan öngörülebilirlik sorununu ortadan kaldırmak için var olduğunun vurgulanmasıdır. Siyasi krizlerin ekonomik araçlarla çözülmeye çalışılması ve GATT’ın bu konuda kapasitesinin yetersiz kalması sebebiyle üye ülkelerin rahatsızlıklarını Konseyde dile getirmeleri bu açıdan anlaşılabilir bir durumdur. Dördüncü husus, güvenlik istisnalarının herhangi bir yargı kararına ihtiyaç duymadan, duyuru olmadan ya da açıklama yapmadan uygulanmasının şeffaflık sorununu beraberinde getirmesidir. Ulusal çıkarlara ilişkin saptama yapma yetkisinin ve bu çıkarı korumak için istisnadan yararlanma hakkının münhasıran üye ülkede bulunması, mevcut kurallar itibariyle yaptırım uygulayan ülkelerin hukuk içerisinde hareket ettiği yorumunu ortaya çıkarmaktadır. Avustralya, Kanada, Avrupa Ekonomik Topluluğu ve İngiltere’nin savunmaları bu açıdan kabul edilebilir ve tutarlıdır. Beşinci husus, konunun genel uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Arjantin’in Falkland’in hukuken denizaşırı toprak statüsünde oluşuna ilişkin söylediği durum doğru olmakla beraber, İngiltere’nin dominyonunu kuvvet kullanarak ele geçirmeye çalışması, açık bir şekilde BM Şartı’nın 2/4 “Kuvvet Kullanmama İlkesine” aykırılık teşkil etmektedir. Güvenlik Konseyinin uluslararası barış ve güvenliğin bozulduğuna ilişkin saptama yapamamış olması, üyelerin BM Şartının 51. Maddesi çerçevesinde Güvenlik Konseyi gerekli önlemleri alıncaya kadar “bireysel ve ortak” meşru müdafaada bulunma haklarına halel getirmemektedir. Meşru müdafaanın kapsamında kuvvet kullananı savuşturmak için silahlı önlemler olabileceği gibi, BM şartının 41. Maddesinde yer aldığı şekilde ekonomik zorlayıcı önlemler de tercih edilebilmektedir. Bu açıdan Arjantin’e uygulanan yaptırımları, uluslararası alanda bir hakkın gasp edilmesi sebebiyle uygulanan işlemler olarak değerlendirmek uygun olacaktır. 28 Sonuç olarak, GATT XXI. Maddede, üyenin iyi niyetine bırakılan ve keyfi uygulamalara ilişkin hassasiyet doğuran hükümler yer alsa da, konu bütün özellikleri ile siyasi olduğu için, GATT’ın uygulamalar üzerinde değerlendirme yetkisinin olmadığı düşünülmektedir. 2.3.1.6. Nikaragua Kabul Edilmeyen Panel Raporu 1979 yılında Nikaragua’da, Sandinistlerin hükümeti darbe ile devirmesinden sonra ortaya siyasi bir kriz çıkmıştır. ABD Hükümetinde bu kriz ortamında 1 Mayıs 1985 tarihinde bir karar alarak iki yönlü olarak ticarete ambargo uygulamaya başlamıştır. Nikaragua, ABD’nin ambargo kararının GATT hükümlerine aykırılığını iddia ederek konuyu GATT Panel’ine taşımıştır. Buna mukabil ABD uygulamasının GATT XXI. Maddeye dayandığını iddia ederek Panel’in, ambargonun GATT’a aykırılığı konusunda karar veremeyeceğini öne sürmüştür. Nikaragua’da rejim değişikliği sonrasında çıkan iç çatışmalarda, ABD çatışan taraflardan birine teknik, istihbarat, lojistik ve malzeme konularında destek vermiştir. Bu durum Uluslararası Adalet Divanına (UAD) taşınmıştır. UAD, Military and Para.military Activities in and against Nicaragua, davasında ABD’yi kuvvet kullanmak, kuvvet kullanma tehdidinde bulunmaktan mahkum etmiştir (Judgement of the Court, 1986). Konu UAD nezdinde gündemde iken, ABD Başkanının kararı ile Nikaragua’ya yaptırım uygulaması, korumacılık ile ilgili şüpheleri de beraberinde getirmiştir. ABD, anayasadan ve iç mevzuatının ilgili düzenlemelerinden yola çıkarak Nikaragua’ya yaptırım uygulama kararı aldığını duyurmuştur. GATT’a yapılan bildirimde, ABD Hükümetinin, ulusal güvenliğine ve dış politikasına tehdit oluşturan bir durumla karşı karşıya olduğu ifade edilmiştir. Duyuruda devamla, ABD’nin Nikaragua menşeli bütün mal ve hizmetlerin ABD’ye ithalinin ve ABD menşeli 29 malların Nikaragua’ya ihracının yasaklandığını belirtmektedir. Ayrıca bütün hava ve deniz taşımacılığına da yasaklama getirdiğini ilan etmiştir (Communication from United States, 1985:2) Konu, Nikaragua tarafından önce Genel Konseyde gündeme getirilmiştir. Genel Konseyde gerçekleşen görüşmelerde, Nikaragua Temsilcisi, Konseyin ABD’nin uyguladığı ticareti kısıtlayıcı önlemleri kınamasını istemiştir. Önlemlerin GATT’ın genel prensiplerine aykırı olduğunu, önlemin siyasi bir zorlama aracı olduğunu, ABD’nin Nikaragua’ya dönük siyasi, finansal, ticari ve askeri saldırganlığının bir uzantısı olduğunu, denizlerde serbest dolaşım ve serbest ticaret ilkeleri ile ters düştüğünü, uluslararası kuralların geneline aykırı bir tutum olduğunu ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:2). Nikaragua devamla, defaatle talep edildiği halde barışçıl diyalog ve müzakere sürecinin ABD tarafından sürekli olarak reddedildiğini, ABD’nin artan askeri faaliyetleri ile güç kullanma ve güç kullanma tehdidinde bulunduğunu, ABD’nin önleminin her iki ülke toplumunun da faydasına olan ticari ilişkileri zedelediğini, Nikaragua’nın ithalatının %20’lik kısmının ABD’den olduğunu ve bu malların sanayi ve tarımsal üretimde gerekli olan ara mallardan oluştuğunu, Nikaragua’nın üretiminin %60’ının özel sektörün elinde bulunduğunu ve ABD’nin özel sektöre zarar verdiğini belirtmiştir (Council Meeting, 1985:2). Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik zayıflıklarının zararla karşılık verme7 ihtimalini azalttığını, bu sebeple uluslararası kuruluşlara ve bu platformlarda yapılan taahhütlere güvenmek zorunda bırakıldığını, gelişmiş ülkelerin kural ihlalleri devam ederken, gelişmekte olan ülkelerin yeni tur ticaret müzakerelerine katılmalarının istenmesinin şaşırtıcı olduğunu belirtmiştir (Council Meeting, 1985:3). Retaliation: Hak ihlalinde bulunan bir devlete, ihlalinden vazgeçmesi ya da hakkın yeniden tesisi için hukuk dışına çıkılarak uygulanan fiil ya da düzenlenen işlemlerdir. 7 30 Dünyanın “en az gelişmiş” ülkelerinden biri olan Nikaragua’nın, ABD gibi dünyanın “en güçlü” ülkelerinden birinin ulusal güvenliğine tehdit olacağını ifade etmenin absürt olduğunu, iki ülke arasında silahlı çatılma olmadığını, zarar gören taraf olmasına rağmen Nikaragua’nın kurallarda kendisi için istisna talep etmediğini fakat bütün devletlerin kurallara uymasını istediğini, ABD’nin GATT’ı, BM Şartını, Güvenlik Konseyinin tavsiye kararını, Uluslararası Adalet Divanın kararını ve iki ülke arasında halen yürürlükte olan İkili Dostluk ve Ticaret Anlaşmasını ihlal ettiğini, GATT’ın I., II., V., XI., XIII., XXXVI., XXXVII. Ve XXXVIII. Maddelerine aykırı bir durum olduğunu ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:4). ABD temsilcisi, önlemlerin ulusal güvenliğe ilişkin olduğunu, GATT’ın XXI(b)(iii) hükmü ile kararın örtüştüğünü, önlemin üye ülkeler duyurulduğunu, GATT’ın siyaset ve güvenliğe ilişkin konuların tartışılması için uygun platform olmadığını, ABD’nin önleminin korumacılık motivasyonu ile hayata geçirilmediğini, GATT XXI. Maddenin hayati güvenlik çıkarlarına korumak için alacağı tedbirleri münhasıran üye ülkeye bıraktığını, GATT’ın alınan önlemin ulusal çıkarlarını korumak için gerekli olup olmadığına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmaya yetkisinin olmadığını, konunun GATT kapsamında değerlendirilmesinin uygun olmadığını ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:5). Küba temsilcisi, küçük bir ülkenin bir büyük ülkenin ulusal güvenliği için tehdit oluşturamayacağını ve uygulamanın keyfi olması sebebiyle konunun GATT kapsamında tartışılabileceğini ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:5). Arjantin temsilcisi önlemin GATT’ın kredibilitesini zedelediğini, Peru temsilcisi BM Şartı başta olmak üzere eylemin birçok uluslararası hukuk kuralına aykırı olduğunu, Polonya temsilcisi uygulamanın tek taraflı, ayrımcı ve keyfi bir eylem olduğunu, İspanya temsilcisi önlemin yalnızca GATT’ın ilgili maddelerine değil, aynı zamanda ruhuna da aykırı olduğunu, Avusturya BM kararı olmadan siyasi hedeflerle uygulanan ekonomik tedbirlerin yeterli dayanaktan yoksun olduğunu ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:5-10). 31 İsveç, siyasi motivasyondan hareketle uygulanan ticari önlemlerin giderek yaygınlaşması sebebiyle, GATT mekanizmasının aşınmaya uğradığını, fakat her durumda XXI. Maddenin ulusal çıkarlarını belirlemek konusunda üye ülkeleri münhasıran yetkilendirdiğini, gelişmiş ülkelerin bu maddeden faydalanırken büyük bir sorumlulukla hareket etmesi gerektiğini belirtmiştir (Council Meeting, 1985:10). Konsey’de birçok ülke, XXI. Madde hükümlerinin üye ülkelere verdiği bir hak olduğunu ve siyasete ilişkin sorunların GATT kapsamında tartışılmasının doğru olmadığını ifade etmiş, fakat alınan ilgili maddeye dayanarak alınan önlemlerin de GATT’ı temellerinden sarsmaması gerektiğini vurgulamıştır (Council Meeting, 1985:10-15). Tarafların uzlaşamaması üzerine, Nikaragua panel kurulmasını talep etmiştir. ABD ise panelin kurulmasına karşı çıkarak, panelin ABD’nin uyguladığı önlemlerin XXI(b)(iii) hükmü kapsamında geçerliliğini veya hangi sebeple uygulandığını tespit edemeyeceğini ifade etmiştir. Ayrıca isterse, Nikaragua tarafının XXIII:2 hükmünde yer aldığı şekliyle telafisi mümkün olmayan zararların çıkmasının önüne geçmek için tavizleri askıya alabileceğini belirtmiştir. Devamla, hâlihazırda uygulanmakta olan ambargo ticareti toptan yasakladığı için bu hükmü uygulamanın gereksiz olduğunu, bu itibarla pratikte panelin somut olarak ortaya koyabileceği bir durum olmadığını dile getirmiştir (Panel Report, 1986:1) Konsey Başkanı, ABD’nin itirazlarını kapsayacak şekilde panelin görev sınırının çizilmesi konusunda tarafların mutabakata varıldığını ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:6). Nikaragua, ambargonun ilk bakışta GATT’ın I:1, II, V, XI:1, XXIV, XXXVI, XXXVII ve XXXVIII hükümleri ile çeliştiği için uygulamanın geçersiz kılınmasını talep etmiştir. ABD Tarafı ise konunun XXI(b)(iii) kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve GATT’a aykırılık olmadığını ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:7). 32 Nikaragua, söz konusu hükümde yer alan istisnanın, yalnızca hayati güvenlik çıkarları kapsamında uygulanması gerektiğini; bu önlemin yalnızca savaş ya da uluslararası ilişkilerde acil bir durum çıktığında uygulanabileceğini; Nikaragua gibi küçük ve gelişmekte olan bir ülkenin ABD için bir güvenlik tehdidi oluşturamayacağını; bu itibarla ABD’nin hayati önem arz eden bir güvenlik meselesinin olmadığını belirtmiştir. Ayrıca, acil durum olarak nitelendirilebilecek bir durumun bulunmadığını, Nikaragua ve ABD arasında bir savaşın olmadığını ve diplomatik ilişkilerin tamamıyla tesis edilmiş olduğunu, ortada bir sorun ya da acil durum varsa bu durumun ABD tarafından ortaya çıkarıldığını, bu sebeple hiçbir ülkenin kendisinin neden olduğu bir durumun arkasına sığınarak, acil durum adı altında önlem uygulayamayacağını, XXI. Maddenin bir meşru müdafaa ilkesi olduğunu, bu sebeple yalnızca bir saldırgan tutum ya da saldırı anında kullanılabileceğini, GATT sisteminin ve dolayısı ile XXI. Maddenin genel olarak uluslararası hukukun bir parçası olduğu için ona aykırı yorumlanamayacağını, UAD’nın ABD’nin uyguladığı yaptırımı uluslararası hukuka aykırı bulduğu ve zararın tazminine hükmettiğini, 1982 yılında yayımlanan Bakanlar Konseyi Deklarasyonuna göre ekonomik karakteri haiz olmayan durumlarda GATT ile uyumsuz olacak olan ticaret kısıtlayıcı önlemlerin alınamayacağını öne sürmüştür (Panel Report, 1986:8). ABD ise, söz konusu istisnanın ulusal güvenlik meselelerinde kullanılabileceği ve durum tespitinin üyenin kendisine bırakıldığını, GATT XXI (b)(iii) hükmünün uygulanma sebebinin geçerli olup olmadığını incelemek için panelin yetkisinin olmadığını, uygulamanın GATT’tan alınan bir hak olduğu için herhangi bir uyum sorunu olmadığını ifade etmiştir (Panel Report, 1986: 9). Nikaragua, XXI(b)(iii) hükmünün geçerli olup olmadığından bağımsız olarak, GATT hükümlerine dayandırılarak uygulanan yaptırımdan zarar gördüğünü, Anlaşma hükümlerinden dolayı ortaya çıkan bu zararın giderilmesi için yine ilgili Anlaşmanın XXIII hükmü kapsamında uygulamanın geçersiz kılınmasını talep etmiştir (Panel Report, 1986: 9). 33 ABD hükümeti, XXIII’de yer alan hükmün güvenlik istisnalarına ilişkin uygulamaları kapsamında değerlendirilemeyeceğini, tarifeler ile ilgili müzakerelerde söz konusu hükmün geçerli olduğunu, ulusal güvenliğe ilişkin bir motivasyon ile hayata geçirilen ambargonun geçersiz kılınmasına ilişkin hüküm verilemeyeceğini; panelin, konunun temelinde yatan siyasal tutumu göz ardı etmemesi gerektiğini ifade etmiştir (Panel Report, 1986: 10). Panel, tarafların ambargo ile mevcut ticaretin geliştirilmesi hususuna aykırı davranıldığı konusunda mutabık olduklarını, Nikaragua’nın görüşü çerçevesinde GATT XXI(b)(iii) hükmünün hem uluslararası hukukun genel ilkeleri, hem Birleşmiş Milletlerin kararları hem de UAD kararları çerçevesinde saldırgan tarafa yönelik meşru müdafaa çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini; ayrıca ABD’nin ifade ettiği üzere ilgili hükmünde üye ülkelerin münhasıran yetkili olduğunu ifade etmiştir (Panel Report, 1986: 13-14). Panel, görev tanımı çerçevesinde ilgili hükmün uygulamasının gerekli olup olmadığının tartışılamadığını, ABD’nin yükümlülükleri içerisinde davranıp davranmadığını tespit edemediğini, bu çerçevede Nikaragua’nın iddia ettiği, GATT XXIII:1 hükmü ile ambargonun çelişip çelişmediğinin tespit edilemediğini belirtmiştir. GATT XXI’den bağımsız olarak, ambargonun geçersiz kılınması istenen bir eylem olduğu tespiti yapıldığında, ya ambargonun kaldırılmasının ya da Nikaragua’nın GATT kapsamında ABD’ye tanıdığı tavizlerin askıya almasının söz konusu olabileceğini belirtmiştir (Panel Report, 1986: 15). Panel, ABD’nin ambargo uygulamasının GATT ile uyuşmadığını bulmadığı sürece, ambargonun kaldırılması konusunda taraflara öneride bulunamayacağını; tarafların ambargonun GATT ile çeliştiğine dair uzlaşısı olmadan ambargonun kaldırılmasına ilişkin tavsiyenin somut yararlarının olamayacağını; Nikaragua’ya tavizlerin askıya alınması konusunda yetki verilse bile ticaretin iki yönlü olarak yasaklanmasından ötürü kayıpların telafi edilemeyeceğini ifade etmiştir (Panel Report, 1986: 15-16). 34 Panel, uluslararası hukuk genel ilkeleri ve UAD kararlarını dışarıda tutmamakla birlikte, yalnızca GATT hükümleri çerçevesinde karar verebileceğini kaydetmiştir (Panel Report, 1986: 18). Panel, gelişmekte olan ülkelerin ambargolardan olumsuz şekilde etkilendiğini; bu uygulamaların ticari ilişkilerde belirsizliğe yol açtığını ve ülkelerin açık ticaret politikaları izlemelerinin önüne geçtiğini; mevcut durumda ABD’nin uygulamasından bağımsız olarak, ambargoların GATT’ın ayrımcı olmayan, serbest ticaret hedefleri ile çeliştiğini; GATT’ın üye ülkelerin hayati ulusal çıkarlarını koruduğunu belirtmiştir. Devamla üye ülkelerin çıkarlarını korumak için, GATT’ın hedeflerine rağmen politika geliştirmelerinin istenmediğini belirtmiştir. XXI. Madde’de yer alan hüküm yerine getirilirken ticari ilişkilerin istikrarlı biçimde sürdürülmesi gerektiğini ifade etmiştir (Panel Report, 1986: 18). Tezin konusu açısından bakıldığında, panelin yukarıda yer alan değerlendirmelerinin dışında sorduğu bir soru önemlidir: XXI. maddenin üye ülkelere münhasıran yetki verdiği kabul edildiğinde, diğer üyeler bu maddenin başka amaçlarla kullanılmadığından nasıl emin olacaktır? (Panel Report, 1986: 18). Bu soru, tezin temel argümanı olan yaptırımların korumacılığa ilişkin olduğuna dair kuşkuların panel tarafında paylaşıldığını göstermektedir. Nitekim yaptırımların genel olarak gelişmekte olan ülkelere dönük olduğunun, bu ülkelerin yaptırımlara zararla karşılık verme kapasitelerinin düşük olduğunun yukarıda yer alan örneklerde de tartışıldığı ortaya konulmuştur. Ayrıca, panel raporunun da ifade ettiği şekliyle, ülkelerin iç hukuklarından dayanarak aldıkları ticareti kısıtlayıcı önlemlerin, güvenlik istisnaları içerisinde değerlendirilmesi, GATT’ın temel ilkelerine aykırı bir tutumdur. Fakat, ne GATT’ın ne de ardılı olan DTÖ’nün ülkelerin ulusal çıkarlarını belirlemek konusunda kapasitesi bulunmaktadır. 35 Öncelikle ifade edilmesi gereken konu, bir devletin, ülkenin büyüklüğünden yola çıkarak, kendi güvenliğine ilişkin değerlendirme yapmamasıdır. Örnek olarak bir ülkenin, kendisinden küçük komşu ülkede ortaya çıkan iç savaştan etkilenmesi ve bunu bir güvenlik sorunu olarak algılaması muhtemeldir. Bu açıdan, güvenlik algısında ülkenin gelişmişlik düzeyinin, ekonomik ya da askeri kapasitesinin tek başına belirleyici olduğu söylenemez. Ayrıca, güvelik tehdidi olduğuna dair saptama bir algı meselesi olup fiiliyatta gerçekleşip gerçekleşmemesinden bağımsız olarak yapılmaktadır. Bu örnek olayın gösterdiği, bir ülkenin siyasi alanda devam eden bir uyuşmalığı, üstelik bu alanda yargı süreci devam ederken, güvenlik istisnaları bahanesi ile GATT gündemine taşımasının mümkün olduğudur. UAD’de yargı süreci devam ederken önlemlerin alınması bir yana, ABD’nin önlem aldığını GATT’a bildirerek konuyu GATT’ta tartışmaya açmaya kendisinin ortam hazırladığı ortadadır. Ayrıca, güvenlik istisnalarının kullanılmasının münhasıran üyelere bırakılması, üyenin iyi niyet ile hareket edeceğine dair bir kabulün varlığını göstermektedir. Fakat sınırları muğlak olan bu hükmün, farklı mecralarda devam eden krizlerde baskı aracı olarak, kötüye kullanıldığı aşikardır. Nitekim Nikaragua’nın panelde belirttiği üzere, bir devletin yoktan kendisinin çıkardığı krizi daha sonrasında GATT düzleminde ulusal güvenliğe tehdit olarak yorumlamasını abestir. Nikaragua örneğinin gösterdiği husus, her ne kadar panel raporu kabul edilmemiş olsa da, GATT/DTÖ sisteminde, güvenlik istisnalarını meşru müdafaa kapsamında değerlendirilmesi gerektiğidir. Bu itibarla, Nikaragua - ABD uyuşmazlığı, Birleşik Arap Cumhuriyeti - İsrail uyuşmazlığından ve Falkland Krizinden bağımsız olarak değerlendirilmedir. Silahlı çatışma ya da saldırganlık durumu olmadığı sürece ülkelerin güvenlik istisnasından yararlanması, günümüze kadar hukuki tespiti yapılamamış olsa da, korumacı politikaların bir aracı olarak değerlendirilmelidir. Fakat, tezin inceleme alanı DTÖ kuralları olduğu için mevcut kurallar kapsamında aykırılığın varlığının saptanmadığı görülmektedir. 36 2.3.1.7. Rusya’nın Türkiye’ye Uyguladığı Yaptırımlar Bir Rus savaş uçağının 24 Kasım 2015 tarihinde Türk hava sahasını ihlal etmesi sebebiyle düşürülmesi sonucunda Rusya Federasyonun Türkiye’ye yönelik yaptırım kararı aldığı görülmüştür. Söz konusu yaptırımlar kapsamında çoğunluğu tarım ürünleri olmak üzere bir dizi Türk ihraç malına ithalat yasağı getirilmiş, Rusya’da faaliyet gösteren bazı Türk kuruluşlarının faaliyetleri yasaklanmış, 1 Ocak 201 tarihi itibariyle Rus işverenlerin Türk vatandaşlarını istihdam etmesi yasaklanmış, iki ülke arasında gerçekleştirilen charter seferleri yasaklanmış, Türk vatandaşlarına uygulanan vize muafiyeti askıya alınmıştır. Ayrıca “Rusya’nın ulusal güvenliğinin, Rus vatandaşlarının suçlardan ve diğer yasadışı eylemlerden korunması ve Türkiye’ye yönelik özel ekonomik önlemler alınması hakkında Rusya Federasyonu Devlet Başkanının Kararının uygulanmasına yönelik tedbirler hakkında” başlıklı ikinci bir karar ile 30 Kasım 2015 tarihi itibariyle yeni bir karar açıklayarak yaptırımların detayları açıklanmıştır. Söz konusu uyuşmazlık henüz DTÖ’nün yargısal denetimden geçmemiştir. DTÖ gündemine konunun taşınmasına ilişkin herhangi bir engel bulunmamaktadır. Konu eğer DTÖ gündemine gelecek olursa, taraflar arasında herhangi bir uzlaşmaya gidilmediği durumda panelin toplanması yönünde engel bulunmamaktadır. Fakat Rusya Federasyonu’nun Türkiye’ye uyguladığı önlemlere ilişkin hukuki düzenlemelerde “Rusya’nın ulusal güvenliği, Rus vatandaşlarının suçlardan ve yasadışı eylemlerden korunması” ifadelerine yer verilmesi, mal ticareti alanındaki önlemlerin güvenlik gerekçesi ile GATT Madde XXI’de düzenlenen “Güvenlik İstisnaları” kapsamında değerlendirildiğine işaret etmektedir. Nitekim GATT Madde XXI (b) fıkrasının (iii) bendinde, GATT’da yer alan hiçbir hükmün, üyeleri, “savaş zamanı veya uluslararası ilişkilerdeki diğer acil durumlarda” alacakları ve “esaslı/temel güvenlik çıkarları” için gerekli gördükleri önlemleri uygulamalarından alıkoymayacağı hükme bağlanmıştır. 37 Yukarıda da ifade edildiği üzere, Nikaragua - ABD uyuşmazlığında güvenlik istisnalarının meşru müdafaa ilkesi olarak yorumlanması niyeti ortaya konulmuştur. Bu örnek olay açısından bakıldığında, Rusya Federasyonunun meşru müdafaa ilkesini savunma amacıyla ileri süremeyeceği düşünülmektedir. Nitekim yaptırımlara sebep olan olay Türk hava sınırının ihlal edilmesi sebebiyle, Türkiye’nin meşru müdafaada bulunduğunu göstermektedir. Fakat XXI. Maddenin ulusal güvenlik meselelerinde her bir üyeye münhasıran ticareti kısıtlayıcı tedbir almasına olanak tanıması, Rusya’nın elini güçlendirmektedir. DTÖ hukukunun açık hükmü sebebiyle, Rusya Federasyonun aldığı önlemleri korumacılık olarak tespit edebilmek mümkün görünmemektedir. Sonuç olarak bütün tek taraflı yaptırımlara baktığımızda, devletlerin yaptırım uygulamasının hukuki meşruiyeti, korumacı bir amaca hizmet etsin ya da etmesin, DTÖ kapsamında test edilememiştir (Gifford&Kurdle, 2002:225). 2.4. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ve Tavizlerin Askıya Alınması Şeklinde Uygulanan Yaptırımlar Dünya Ticaret Örgütünün (DTÖ) kurulması ile başlayan dönemi, GATT uygulaması olarak adlandırabileceğimiz bir önceki dönemden ayıran en temel özellik, Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ile gelen, kurallara uyulması hususundaki zorlayıcı güçtür. DTÖ’den farklı olarak GATT mekanizması, geçici bir Anlaşma olma özelliği ile ağırlıklı olarak diplomatik süreçler ile ilerlemiştir. Bir üye ülkenin DTÖ Anlaşmasından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini ya da bir üye tarafından başka bir üyenin aldığı önlemin Anlaşma hükümleri ile çeliştiği iddiasını tespit etmek için DTÖ’nün yargısal sistemi olarak ifade edilebilecek “Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması” kullanılmaktadır. 38 Anlaşmazlıkların Halli Mekanizmasının re’sen inceleme yapma yetkisi bulunmamaktadır. DTÖ’nün yargısal süreci ancak bir üyenin tespitte bulunulması ya da DTÖ çerçevesinde yapılan anlaşmaların yorumlanmasını talep ettiği zaman çalışmaya başlamaktadır. Karara bağlanmadıktan sonra ihlalin gerçekleşip gerçekleşmediği de belirsiz olup iddia düzeyinde kalmaktadır (Armstrong&Farrell ve başk, 2007:244). DTÖ’nün anlaşmazlıkların halli süreci dört ayaklıdır. İlk aşama olarak tarafların anlaşmazlığa ilişkin olarak danışmalar neticesinde kendi aralarında mutabakata varması tercih edilmektedir (Van Den Bossche, 2005:204). Bu durumun öncelikli olarak tercih edilmesinin iki nedeni vardır. İlki GATT’tan bu yana üye ülkelerin diplomatik müzakereler ile uyuşmazlıkları kendi aralarında çözmek konusunda edindiği tecrübedir (Palmater&Mavroidis, 2004:85). İkincisi ise DTÖ’nün daha önce de ifade edildiği üzere üyelerinin iradeleri ile hareket eden bir yapısının olmasıdır. Bu sürecin aşamalarına bakıldığında öncelikle şikâyetçi ülkenin danışmada bulunmak üzere resmen başvuruda bulunması gerekmektedir. Bu talebe 10 gün içerisinde olumlu yanıt gelirse, uyuşmazlık taraflarının 30 gün süre ile danışma yoluyla sorunu çözmeleri beklenmektedir. Eğer bu süreç içerisinde çözüm elde edilmez ise ya da 10 günlük süre zarfında olumlu yanıt gelmezse, resmi başvurunun yapıldığı tarihten 60 gün sonra konu panele taşınabilir (Palmater&Mavroidis, 2004:94) Eğer danışmalar yoluyla bu aşamada sorun çözülemiyor ise, ikinci aşama olan panel süreci başlamaktadır. Panel üç kişiden müteşekkil olup, üyeleri uyuşmazlığa taraf olmayan üçüncü ülke temsilcilerinden ya da akademisyenler meydana gelmektedir. Şikâyetçi taraf yazılı başvurusu ile danışma süreci yapıldıysa danışma sürecinden bahsederek, uyuşmazlığa konu olan önlemi tanımlamalıdır. Ayrıca, şikâyetçi ülke uyuşmazlığa konu olan önlemin hangi hükümler ile çeliştiğine dair kısa bir bilgilendirme yapmalıdır. Bu sayede panel hem tarafların iddialarını değerlendirir hem de yargısal sürece ilişkin saptamalarda bulunur (Palmater&Mavroidis, 2004:94-108) Panel, tarafların iddialarını değerlendirerek bir 39 rapor yazar ve rapor anlaşmazlık taraflarının birisi veya her ikisince temyiz edilmez ise onaylanmak üzere Anlaşmazlıkların Halli Organı’na sunulur. Bu süreç otomatik olarak işlemektedir (Merrils, 2005:223) Raporun temyizi üçüncü aşamadır. Temyiz Organı yedi kişiden müteşekkil olup, dört yıl süreyle seçilmektedir. Bu kişiler ancak bir kez daha seçilme hakkına sahiptir (Merrils, 2005:224). Temyiz için yalnızca uyuşmazlığın tarafları başvuruda bulunabilirken, Temyiz Organı görevi yalnızca panel tarafından yapılan hukuksal yorum ile sınırlıdır (Merrils, 2005:223). Bu sınırlamanın sebebi, üye ülkelere anlaşmalarda tanınandan fazla hak tanımamak ya da mevcut haklarına halel getirecek bir yorumda bulunmamaktır. Bu aşamada Temyiz Organı, Panel’in hazırladığı raporu ya onaylar ya reddeder ya da elinde yeterli veri var ise değiştirerek onaylar (Van Den Bossche, 2005:204). Bu aşamadan sonra Panel raporu Temyiz Organı raporu ile birlikte onaylanmak üzere, taraflarca Anlaşmazlıkların Halli Organına sunulur. Panel ve Temyiz Organı raporlarının kabul edilmesi ile dördüncü aşamaya geçilmektedir. Bu aşama, hükmün uygulanması ve yerine getirilmesine ilişkindir Öte yandan yukarıda yer verilen tüm aşamaların tamamlanması belirli bir süreye tabidir. Panel, dokuz ila on iki ay içerisinde raporunu hazırlamak zorundadır. Diğer taraftan, Temyiz Organı ise doksan günlük yasal süreyi aşmadan karar vermek durumundadır. Anlaşmazlıkların Halli Mutabakat Metninde, AHO tarafından onaylanmış Panel veya Temyiz Organı raporlarına uyum olmaması halinde şikâyet edilen ülkenin ne tür yaptırımlar ile karşılaşacağı da düzenlenmiştir. İlk olarak kuralları ihlal eden üyeden, haksız bulunan eylem ya da düzenlemeden vazgeçmesi beklenmektedir (Anlaşmazlıkları Halli Mutabakat Metni: md.19.1). Bu çerçevede, makul bir süre içerisinde uyumlaştırmaya gidilmesi talep edilmektedir (Anlaşmazlıkları Halli Mutabakat Metni: md.21.3). 40 Bu aşama başarısız olduğunda, zarar gören üyenin tazminat talep etme hakkı doğmaktadır (Anlaşmazlıkları Halli Mutabakat Metni: md. 22.2). Tazminat kavramı, nakdi bir nitelik taşımamakta olup zarar gören ülkenin tazminat olarak tarife indirimine gitmesi veya şikâyetçi ülkeye ithalat kotalarını artırması anlamına gelmektedir. Ayrıca tazminat, gönüllülük esasına dayalıdır (Anlaşmazlıkları Halli Mutabakat Metni: md.22.1). Tazminat konusunda da taraflar arasında bir uyuşma gerçekleşmez ise, şikâyetçi üye Anlaşmazlıkların Halli Organından, şikâyet edilen ülkeye uyguladığı ticari tavizleri askıya alma talebinde bulunur (Anlaşmazlıkları Halli Mutabakat Metni: md.22.2). Bu durumda Anlaşmazlıkların Halli Organı, şikâyetçi üyenin ihlalde ısrar eden üyeye uyguladığı tavizleri askıya almasına ilişkin yetki vererek yaptırım uygulamasına izin vermektedir. Bu durumda şikâyetçi ülke, zararına eşit ölçüde tavizleri askıya alarak şikâyet edilen devleti kurallara uygun hareket etmeye zorlar. Aşağıda DTÖ Anlaşmazlıkların Halli kapsamında tavizlerin askıya alınması şeklinde uygulanan yaptırım örnekleri ele alınacaktır. 2.4.1. EC Measures Concerning Meat and Meat Products (EC - Hormones) Anlaşmazlığı Bu uyuşmazlık ABD ve Kanada’nın Avrupa Topluluklarının büyüme hormonu ile yetiştirilmiş olan etin ithalatına getirdiği kısıtlamaya ilişkin olarak DTÖ’ye başvurması sonucunda ortaya çıkmıştır. Hem Panel hem de Temyiz Organı Avrupa Topluluklarının verdiği ithalatı kısıtlama kararının DTÖ hükümleri ile uyuşmadığı kararına varmıştır (Appellate Body Report, WT/DS26/AB/R, WT/DS48/AB/R,1998). AHO Avrupa Topluluklarına 15 aylık makul bir süre tanıyarak söz konusu aykırılığın gidermesini 41 istemiştir. Bu süre içerisinde Avrupa Topluluklarının uyum için gerekli adımları atmaması nedeniyle ABD’ye 116 milyon ABD Doları, (Decision by the Arbitrators WT/DS26/ARB, 1999) ve Kanada’ya 11 milyon Kanada Doları tutarında tavizleri askıya alma yetkisi vermiştir. 2.4.2. European Communities - Regime for the Importation, Sale and Distribution of Bananas (EC - Bananas III ) Anlaşmazlığı Bu uyuşmazlığın ortaya çıkışında Avrupa Topluluklarının muz ithalatına ilişkin getirdiği kısıtlamalar sebep olmuştur. Hem Panel hem de Temyiz Organının kararına bakıldığında Avrupa Topluluklarının getirdiği kısıtlamaların DTÖ kurallarına uymadığının tespit edildiği görülmektedir. (Appellate Body Report, WT/DS27/AB/R, 1997). AHO’nın 15 aylık makul süre içersinde kısıtlayıcı uygulamaların giderilmesi için tanıdığı sürenin dolması sonrasında ABD’ye 191 milyon ABD Doları tutarında tavizleri askıya alması konusunda yetki verilmiştir (Decision by the Arbitrators, WT/DS27/ARB,1999). ABD’nin yanı sıra Ekvador’a da 202 milyon ABD Doları tutarında tavizlerin askıya alınması konusunda yetki verilmesine karar verilmiştir (Decision by the Arbitrators, WT/DS27/ARB/ECU, 2000). Bu uyuşmazlığın diğerlerinden farkı belirli bir süre sonra Avrupa Topluluklarının ABD ve Ekvador ile karşılıklı tatmin edici bir mutabakata vardıklarını AHO’ya bildirmelerinden sonra tavizleri askıya alma kararının ortadan kalkmasıdır (Notification of Mutually Agreed Solution, WT/DS27/58, 2001). 2.4.3. Brazil - Export Financing Programme for Aircraft (Brazil - Aircraft) Anlaşmazlığı Bu uyuşmazlığın temelinde Kanada’nın Brezilya’nın havayolu şirketlerine tanıdığı sübvansiyonların bir anlaşmazlık olarak DTÖ’ye taşınması yer almaktadır. Temyiz Organı kararında Brezilya’nın verdiği sübvansiyonların DTÖ kuralları ile 42 çeliştiği tespit edilmiştir (Appellate Body Report, WT/DS46/AB/RW, 2000). Doksan günlük makul sürenin sonucunda uyumlaştırma ortaya çıkmayınca Kanada’ya 344 milyon Kanada Doları tutarında tavizleri askıya alabilmesine karar verilmiştir (Decision by the Arbitrators, WT/DS46/ARB, 2000). 2.4.4. United States - Tax Treatment for “Foreign Sales Corporations” (US Foreign Sales Corporations) Anlaşmazlığı Bahse konu uyuşmazlık ABD’nin American Job Creation Yasasında yaptığı değişikliğe binaen DTÖ’ye yapılan şikâyet çerçevesinde vuku bulmuştur. Temyiz Organının verdiği karar ile ABD’nin yaptığı düzenlemenin DTÖ kuralları ile uyuşmadığı tespit edilmiştir (Appelate Body Report, WT/DS108/AB/R, 2000). Yine bu kapsamda ABD’nin uyumlaştırma konusunda başarısız olması hasebiyle Avrupa Topluluklarına 4 milyar ABD Doları tutarında tarifelerin askıya alınması konusunda karar alınmıştır (Decision by the Arbitrators, WT/DS108/ARB, 2002). 2.4.5. United States - Continued Dumping and Subsidy Offset Act of 2000 (US - Offset Act) Anlaşmazlığı Byrd Düzenlemesi olarak da ifade edilen düzenleme, 1930 tarihli Tarife Yasasında ABD’nin yaptığı bir düzenleme olup; bir dizi ülkenin başvurusu ile DTÖ gündemine taşınmıştır. Hem Panel hem de Temyiz Organı ABD’nin yaptığı düzenlemenin DTÖ kuralları ile uyuşmadığını ifade etmiştir (Appellate Body Report, WT/DS217/AB/R, WT/DS234/AB/R, 2003). Bu çerçevede şikâyetçi ülkelerin ABD’ye karşı uyguladıkları tavizleri askıya alma hakkı tanınmıştır. Süreç içerisinde Avustralya, Tayland ve Endonezya ile ABD arasında bir uzlaşı sağlanmıştır (Understanding Between Thailand et.al. WT/DS217/44;WT/DS217/45;WT/DS217/46, 2005). 43 2.4.6. Canada - Export Credits and Loan Guarantees for Regional Aircraft (Canada - Aircraft Credits and Guarantees) Anlaşmazlığı Brezilya’nın başvurusu ile Kanada’nın yerel havayolu şirketlerine sağladığı sübvansiyonların DTÖ kuralları ile bağdaşmadığını ifade etmesi ile ortaya çıkan uyuşmazlıktır. Panelde DTÖ kurallarına aykırı şekilde Kanada’nın yerel şirketlerine sübvansiyon verdiği ortaya çıkmıştır (Panel Report, WT/DS222/R, 2002). Kanada’ya tanınan makul süre içinde Kanada’nın gerekli adımları atmaması üzerine AHO yaklaşık 248 milyon ABD Doları tutarında tavizlerin askıya alınması konusunda Brezilya’ya yetki verilmiştir (Decision by the Arbitrator WT/DS222/ARB, 2003). Bu örnekler üzerinden hareket edildiğinde DTÖ’de tavizlerin askıya alınması olarak adlandırılan uygulama, üyelerin kurallara uyum sağlaması için tasarlanmıştır. Karşı önlem olarak da ifade edilen bu politika aracı, özünde bir ülkenin uluslararası yükümlülüklerine uyması için uygulanan bir ticaret önlemi olduğu için de yaptırım kavramı ile uyum göstermektedir (Charnovitz, 2001:800). DTÖ’nün verdiği yetki kapsamında uygulanan yaptırımların korumacılıktan ziyade, korumacı politikalar izleyen devletlerin bu tutumlarından vazgeçmek üzere tasarlandığı görülmektedir. Bütün bunlar düşünüldüğünde bu tezin temel argümanı olan yaptırımların korumacılık amaçlı olduğu hipotezinin, DTÖ’nün yaptırım uygulama yetkisi verdiği anlaşmazlıklar açısından doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır. 44 METODOLOJİ Bu tezin yazımı esnasında, çeşitli akademik kaynaklardan faydalanılmıştır. Bu eserlere çeşitli akademik veri tabanları üzerinden erişilmiştir. Konuya ilişkin makale ve kitapların taraması yapıldıktan sonra bu eserlerde dile getirilen görüşler belirli bir sistematik içerisinde incelenmiştir. Ayrıca konunun önemine binaen Birleşmiş Milletler ve Dünya Ticaret Örgütünün birincil kaynaklarından faydalanılmıştır. Bunun yanı sıra, gazeteler taranmıştır. Literatürde, yaptırım kavramı, insan hakları, çevre hukuku, Birleşmiş Milletlerin barış ve güvenliğin tesis edilmesine ilişkin aldığı önlemler ve devletlerin tek taraflı eylemleri kapsamında incelenmiş olup DTÖ kuralları açısından nasıl yorumlanacağına ilişkin yeterli çalışma yapılmamıştır. Genel itibariyle, literatürde yaptırımların başarılı olup olmadıkları tartışılmakta fakat korumacı olup olmadıkları değerlendirilmemektedir. Konunun incelenmesinde nitel yöntemler benimsenmiş olup örnek olayların mevcut kurallar açısından değerlendirilmesi yapılacaktır. Bu tartışmalar kapsamında yaptırımların devletlerin kendilerini korumak amacıyla uyguladığı politika biçimleri olduğu varsayımı test edilerek DTÖ’nün yaptırımlara yaklaşımı ortaya konulmuştur. 45 BULGULAR Yapılan literatür taraması sonrasında aşağıda ilk olarak yaptırımların kavramsal çerçevesinin net olarak belirlenmediği, üzerinde uzlaşılan bir tanımı mevcut olmadığı tespit edilmiştir. İç hukukta yaptırım kavramı, bir üst otoritenin kurallara aykırı hareket eden şahsın, bir yargılama sürecinden sonra cezalandırması işlemi olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası hukukta yerleşik bir yaptırım kavramı olmadığı gibi, bir üst otorite de bulunmamaktadır. Bu nedenle yaptırım kavramının iç hukuktaki tanımı ile kavramın uluslararası hukukta tanımlanış şekli birebir örtüşmemektedir. Ekonomik yaptırımlar denildiğinde, hedef ülkenin ekonomik çıkarlarını zedeleyen ya da ekonomik olarak baskı altına alınan her tür faaliyet akla gelmektedir. Tek taraflı yaptırımların siyasi ya da ekonomik sebepleri olabilir. Çok taraflı yaptırımlar ise bir kural ihlali sonucunda ortaya çıkan durumu eski haline döndürmek için uygulanmaktadır. Ayrıca çok taraflı yaptırımların, ülkelerin bağıt altında oldukları yükümlülükleri yerine getirmediği durumların tespitinden sonra uygulanabileceği tespit edilmiştir. Çok taraflı yaptırımlar denilince ilk olarak akla BM’nin aldığı yaptırım kararları gelmektedir. Güvenlik Konseyinin, BM Şartında 39. Maddede yer alan durumlardan birini tespit ettikten sonra 41. Maddede yer alan kuvvet kullanma dışındaki zorlayıcı önlemleri aldığı görülmektedir. BM Şartında yaptırım kelimesi geçmese de, Güvenlik Konseyi 41. Madde kapsamında aldığı önlemleri yaptırım olarak 46 tanımlamaktadır. Üye ülkelerin, BM Şartında yer alan 25. ve 2/5. Maddeleri kapsamında alınan karara uymaları gerekmektedir. Ayrıca BM Şartının 103. Maddesinden yer alan hüküm gereğince, BM kararlarının diğer yükümlülükleri ile çatışması halinde üye ülkeler, BM kararlarına uymak zorundadır. Bu durum, BM ticareti kısıtlayıcı önlemler alsa bile, DTÖ üyelerinin bu kararlara uyması gerektiğini göstermektedir. Ayrıca GATT XXI(c). Maddede yer alan hükümler çerçevesinde de, GATT kurallarının, uluslararası barış ve güvenliğe ilişkin olarak BM’nin alacağı kararlar ile çatışmadığı ifade edilmiştir. Bu açıdan, BM’nin farklı alanlarda ticareti kısıtlayan önlemlerine rağmen korumacılığa ilişkin bir iddiada bulunmak mümkün görünmemektedir. Tek taraflı yaptırımlara bakıldığında, söz konusu yaptırımların iki temel DTÖ ilkesi ile çatıştığı görülmektedir. Bunlar, MFN ve ulusal muamele kurallarından müteşekkil Ayrımcılık Yapmama İlkesi ile Pazara Giriş İlkesidir. Tek taraflı yaptırımların savunulması için güvenlik istisnalarının kullanıldığı tespit edilmiştir. Tek taraflı yaptırımların gündeme geldiği konularda ağırlıklı olarak savaş halinin bulunduğu görülmüştür. Bu durumun dışında, ülkelerin ulusal güvenlik çıkarlarını göstererek kısıtlamalara gittiği tespit edilmiştir. Ulusal güvenlik çerçevesine yalnız siyasi ve askeri konuların girmediği, bunun yanı sıra İsveç örneğinde olduğu gibi ekonomiye ilişkin hususlarında, güvenlik istisnaları çerçevesinde değerlendirilmesine imkan olduğu görülmüştür. Tek taraflı yatırımların bir kaç olayda GATT gündemine geldiği fakat hukuki bir tespitin yapılamadığı görülmektedir. Tek taraflı yatırımların siyasi boyutunun baskın olması sebebiyle tartışmaların Falkland ve Nikaragua örneklerinde olduğu gibi Kuzey-Güney, gelişmişlikazgelişmişlik gibi dönemin siyasi tartışmalarına konu olduğu görülmüştür. Gelişmekte olan ülkeler yaptırımların kalkınmalarına engel olduğunu, büyük devletlerin keyfi olarak güvenlik istisnalarından yararlandığını ifade edilmiştir. Yaptırım uygulayan ülkeler, yaptırımın sebebinin siyasi olduğunu önlem ya da 47 önlemin alınmasına sebep olan durumun tartışılamayacağını ve ilgili maddenin üyeleri münhasıran yetkilendirdiği şeklinde savunma geliştirildiği görülmüştür. Nitekim yaptırım uygulayan ülkelerin savunmasına para.lel şekilde, yaptırımların korumacılık açısından yapılıp yapılmadığına ilişkin GATT/DTÖ sisteminde alınmış bir karar bulunmamaktadır. Bu açıdan korumacılığa ilişkin saptama da mevcut ilkeler bağlamında yapılamamaktadır. Fakat Nikaragua ile ABD arasında gerçekleşen uyuşmazlığa ilişkin hazırlanan ve kabul edilmeyen panel raporunda da ifade edildiği üzere, örgüt yaptırımların GATT’ın temel ilkeleri ile çatıştığını, güvenlik istisnalarının meşru müdafaa ilkesi olarak yorumlanması gerekirken keyfi olarak kullanıldığına dair şüphelerin giderilemediğini, bununla birlikte yeterli araçlar olmadığı için önlemin anlaşmaya uygun olmadığının tespit edilemediğini belirtmektedir. Öte yandan, DTÖ ile uyuşmazlıkların, yargısal bir süreç ile ele alındığı ve çözüme kavuşturulduğu tespit edilmiştir. Yine DTÖ kapsamında yaptırım kelimesi geçmese de, üye ülkelerin karşı önlem alma konusunda yetkilendirildiği durumlarda yaptırım kelimesinin kullanıldığı tespit edilmiştir. DTÖ’nün verdiği yetki ile hayata geçirilen yaptırımların, kurallara uymadığı yargı sürecinden sonra tespit edilmiş olan ülkelere uygulandığı görülmüştür. Bu itibarla bakıldığında, bu önlemlerin korumacılığa ilişkin olmadığı, tam tersine korumacı politikalar izleyen devletlere dönük cezalandırıcı işlemler olduğu tespit edilmiştir. 48 KISITLAR Yapılan literatür taraması ve yürütülen tartışmalara bakıldığında bu tezin bazı kısıtlar ile karşılaştığı görülmektedir. İlk başta yaptırım kavramının ne olduğuna ilişkin tanımın belirsiz oluşu, bir eylemin yaptırım olup olmadığına karar vermeyi güçleştirmektedir. Ayrıca yaptırım kavramının, örneklerden de anlaşıldığı üzere, bir devlet ya da örgütün yaptırım olarak adlandırdığı eylemlerin hepsini kapsadığı görülmektedir. Bu itibarla, konuya ilişkin çalışmalarda, yaptırım kavramından ne anlaşıldığına ilişkin bir tanım yapılması zorunlu olmuştur. Değinilmesi gereken ikinci husus, literatürde yaptırımların ağırlıklı olarak Birleşmiş Milletler kararları, çevre konuları ve insan haklarına ilişkin alınan zorlayıcı önlemlere odaklandığıdır. Bu konu başlıklarının hiç biri, yaptırımların hangi ekonomik gerekçeler ile alındığını açıklamamaktadır. Üçüncü husus, yaptırımlara ilişkin yapılan ekonomik analizlerin neredeyse tamamının, yaptırımların başarılı olup olmadığına odaklanmasıdır. En çok başvurulan çalışmalar incelendiğinde, yaptırımların siyasi alana içkin olduğuna dair bir ön kabul ile karşılaşılmıştır (Early, 2009; Lektzian&Dennis, 2015; Hakimdavaar, 2014; Farrall, 2009; Hufbauer&Shott ve başk, 2007). Bu itibarla, yaptırım kararı alınmasında ekonomik faktörlerin ne derece belirgin olduğu hususuna yalnızca bir örnekte değinildiği görülmüştür (Kaempfer&Lowenberg, 1988). Son olarak, yaptırımların DTÖ hukuku açısından da incelenmediği görülmektedir. Bu durumun altında yatan temel sebep, GATT XXI. Maddede yer alan hükmün, yaptırımların DTÖ/GATT platformlarında tartışılmasına müsaade etmemesidir. Maddenin, ucu açık şekilde alınacak tüm önlemlerde üye ülkeleri münhasıran 49 yetkilendirmesi, DTÖ/GATT kapsamında da yeterli içtihadın oluşmasının önüne geçmektedir. DTÖ sisteminin yaptırımlar konusunda sessiz kalışı, mevcut kurallar itibariyle yaptırımların hukuken incelenmesinin önüne geçmekte olup yapılacak her türlü çıkarsama, yalnızca konunun siyasi boyutuna dönük tartışmalar olarak kalmaktadır. 50 SONUÇ Tez kapsamında yapılan araştırmalar sonucunda tespit edilen ilk husus, yaptırım kavramının içeriğinin net olarak tanımlanmadığıdır. Genel itibari ile tek taraflı ve çok taraflı olarak tasnif edilen uygulamalarda, kararın sebeplerinden sürecine, uygulamada bağlayıcılığından uluslararası hukuk açısından nasıl değerlendirileceğine kadar farklılıklar olduğu görülmüştür. Bu durumun en temel sebebi, uluslararası kamu hukukunun iç hukukta olduğu gibi bir üst otorite tarafından, aşamaları net şekilde belirlenmiş bir süreçten geçmemesi; ayrıca uluslararası alanda kuralı koyan, kurala ilişkin ihlali saptayan, kurala uyulması için karar alan ve bunu uygulayan tek aktörün devletler olmasıdır. Sebep ve sürece ilişkin belirsizlik, uluslararası alanda yaptırım kavramının sınırlarının net şekilde tanımlanmasının önüne geçmektedir. Literatürde yaptırımlara ilişkin çalışmaların 90lı yıllardan itibaren artış gösterdiği gözlemlenmektedir. Buradaki en temel sebep, Birleşmiş Milletlerin Soğuk Savaş öncesinde yalnızca iki adet yaptırım kararı bulunmasına rağmen, 90lı yıllardan itibaren yirmi dört adet yaptırım kararı almasıdır. Ayrıca Birleşmiş Milletler hukuku üye ülkelerin Güvenlik Konseyince alınan yaptırım kararlarına başka kuralları örnek göstererek uymaktan kaçınmamasını da içermektedir. Bu itibarla, üye ülkeler için, Birleşmiş Milletlerin yaptırım kararları hem 25. ve 2/5. maddeler açısından bağlayıcılık gösterirken, diğer yandan 103. madde ile diğer uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerin bahane edilerek, Örgüt kararlarına uyulmamasının önüne geçilmiştir. Bu durum ticareti kısıtlayıcı önlemler alındığında dahi Dünya Ticaret Örgütünün mevzuatının konuyu tartışmasının önüne geçmektedir. 51 Tek taraflı yaptırımlara bakıldığında, yaptırımların GATT I., III., XI. Maddeler açısından aykırılık doğuracağı tespit edilmiştir. Her bir üye, diğer üyelere ayrımcılık yapmama ilkesi çerçevesinde eşit ticaret hakkı tanımak ile yükümlü iken, yaptırımlar ile bir devletin ihracat ve/veya ithalat kısıtlamaları ile bu hakkı askıya aldığı görülmektedir. Ayrıca, devletlerin uluslararası ticaretin öngörülebilirliğini zedelememek için, kota veyahut yasaklama gibi keyfi tedbirler almalarının önüne geçilmek istenmiştir. Oysa yaptırımların bir üyenin bir başka üye ile ticari ilişkilerinde, öngörülemez şekilde kısıtlayıcı tedbirler alınması ile gerçekleştiği gözlemlenmiştir. Yaptırımların DTÖ mevzuatı açısından aykırı olduğu iddiası GATT XXI. Maddede yer alan Güvenlik İstisnaları ile savunulmaktadır. Bu madde ile üye ülkelere, ulusal güvenlik çıkarları söz konusu olduğunda, uluslararası alanda ortaya çıkacak olağan üstü durumlarda, uluslararası barış ve güvenliğe aykırı bir durum ortaya çıktığın ve Birleşmiş Milletlerin uluslararası barış ve güvenliğin tesisine ilişkin alacağı kararlara binaen üye ülkelerin ticareti kısıtlayıcı önlemler alabileceği ifade edilmektedir. GATT bünyesinde yaptırımlara ilişkin örnek olaylara bakıldığında, genellikle uluslararası barışın bozulduğu ya da savaş halinin sürdüğü durumlarda yaptırımların uygulandığı tespit edilmiştir. Birleşik Arap Cumhuriyetinin aldığı ticareti kısıtlayıcı önlemlerin sebebinin siyasi olduğuna ve GATT düzleminde tartışılamayacağına ilişkin görüşler genel kabul görmüştür. Fakat benzer bir durum olan Falkland Krizi’nde Arjantin ve diğer Latin Amerika ülkelerinin konunun siyasi boyutu sebebiyle uluslararası ticarete ilişkin önlemler alınamayacağını, bu tür uygulamaların Birleşmiş Milletlerin uluslararası barış ve güvenliğin bozulduğuna ilişkin herhangi bir saptama yapmadan uygulanmasının keyfi ve menfi olduğuna ilişkin iddiaların; XXI. Maddede yer alan hükmün, üye devletleri, ulusal güvenliğe ilişkin saptamaları yapmak ve alınacak önlemlere ilişkin karar vermek konusunda yetkilendirdiği ifade edilerek savunulduğu görülmektedir. 52 Yine İsveç’in yaşadığı ekonomik kriz ortamında ayakkabı sanayisini güvenlik istisnaları kapsamında koruma altına almasını, ekonomik güvenliğin siyasi güvenliğin bir parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin savunma ile açıkladığı görülmektedir. Bu durum, Genel Konsey’de kabul görmüştür. Ekonomik güvenlik kapsamında bir sektörün, güvenlik istisnaları dayanak gösterilerek korunabileceği sonucu bu örnekle çıkarılabilmektedir. Tek taraflı yaptırımlara ilişkin en önemli örnek inceleme ABD ile Nikaragua arasında vuku bulan uyuşmalıktan. Konunun Genel Konsey’de yürütülen tartışmalarda XXI. Madde ile savunulmasının üye ülkelerin şüphelerini gidermediği görülmektedir. Uyuşmazlığa ilişkin toplanan panelin kabul edilmeyen raporu, XXI. Maddenin nasıl yorumlanmasına ilişkin açıklamalar barındırırken, ABD’nin eyleminin hukuka aykırı olup olmadığı saptanamadığı için tespit yapamadığı da görülmektedir. Benzer şekilde, henüz yargısal sürece taşınmasa da XXI. Madde hükümlerinin açık şekilde üye ülkelere durum tespiti ve sonrasında alınacak önlemlere ilişkin yetki vermesinden dolayı Rusya Federasyonu’nun Türkiye’ye uyguladığı yaptırımların korumacı olup olmadığına ilişkin tespit yapılması mümkün görülmemektedir. Tezin temel hipotezi olan yaptırımların korumacılıkla ilişkisi, Dünya Ticaret Örgütü’nde yeterli içtihadın gelişmemiş olması sebebiyle tespit edilememiştir. Fakat gerek Genel Konsey’deki tartışmalar gerekse de ABD- Nikaragua uyuşmazlığında kabul edilmeyen panel raporu, tek taraflı yaptırımların hukuka aykırılığını saptamasa da uluslararası ticaretin temel ilkeleri ile bağdaşmayan bir uygulama olduğunu ilişkin eğilimleri göstermiştir. Tek taraflı yaptırımların ekonomik mi yoksa siyasi sebeplerden mi hayat bulduğuna ilişkin tespitin mevcut hukuk kuralları ile tespit edilmesi mümkün görünmemektedir. Güvenlik istisnalarının üye ülkelere ucu açık geniş yetkiler 53 vermesi, bu haktan keyfi yararlanmanın önünü açmıştır. Ayrıca, güvenlik istisnalarının mümkün olduğu kadar siyasi alandan uzak durmak için iyi niyetle konulduğu, fakat menfi kullanımına ilişkin herhangi bir denetleme imkanı olmadığından uluslararası ticaret sisteminin işleyişinde öngörülebilirlik sorununu ortaya çıkardığı tespit edilmiştir. Dünya Ticaret Örgütü tarafından üye ülkelere yetki verilerek uygulanan yaptırımların ise, bir üyenin şikâyetinin karara bağlanmasından sonra, şikâyet edilen üyenin kararı uygulamamasına binaen hayat bulduğu görülmüştür. Burada sistemin iç hukukta olduğu gibi belirli aşamalar kat edildikten sonra bir karara bağlandığı tespit edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında tezin hipotezinin bu örnek açısından doğrulanamadığı gözlemlenmiştir. Sonuçta tek taraflı yaptırımlar kavramının tanımının ve karar alma sürecinin belirsiz olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Dünya Ticaret Örgütü’ne taşınan tek taraflı yaptırımlara da sessiz kaldığı tespit edilmiştir. Çok taraflı yaptırımlar açısından bakıldığında ise, sebep ve süreçlerin net şekilde belirlenmesinden dolayı Dünya Ticaret Örgütü nezdinde korumacılığa ilişkin olmadığı ve hipotezi doğrulamadığı tespit edilmiştir. 54 KAYNAKÇA KİTAPLAR ALEXANDER, K., (2009), “Economic Sanctions: Law and Public Policy”, Palgrave MacMillian. ARMSTRONG, D., FARRELL T. ve LAMBERT, H., (2007), “The Law and International Relations”, Cambridge University Press. FARRALL, J. M., (2009),” United Nations Sancitons anf the Rule of Law”, Cambridge University Press. HAKIMDAVAAR, G., (2014), “A Strategic Understanding of UN Economic Sanctions”, Routledge. HUFBAUER, G. C., SHOTT J. J., ELLIOTT K. A., Oegg B., (2007), “Economic Sanctions Reconsidered”, Peterson Institute for International Economics. VAN DEN BOSSCHE, P., (2005), “The Law and Policy of the World Trade Organization”, Cambridge University Press. TELLİ,S., (1991), “Devletler Hukuku Açısından Uluslararası Kurumsallaşması”, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü. Ticaret ve PALMATER, D., MAVROIDIS, C.P., (2004), “Dispute Settlement in the World Trade Organization”, Cambridge University Press. MERRILLS, J.G. (2005), “International Dispute Settlement”, Cambridge University Press. MAKALELER BOSSUYT, M., “The Adverse Consequences of Economic Sanctions”, The Bossuyt Report, UN Economic and Social Council, 2000, 4-41. 55 EARLY, B. R., “Sleeping with your Friends’ Enemies: An Explanation of Sanction Busting Trade”, International Studies Quarterly,2009, 53, s. 49-71. GILFORD, J.D., KUDRLE, R.T. (),”Anletnative National Merger Standards and the Prospects for International Cooperation”, The Political Economy of International Trade Law (Kennedy ed.), 2002, s.208-248. KAEMPFER, W. H., LOWENBERG A. D., “The Theory of International Economic Sanctions: A Public Choise Approach”, The American Economic Review, 78/4, 1988, ss. 786-793. LEKTZIAN, D. ve DENNIS P., “Political Cleavages and Economic Sanctions: The Economic and Political Winners and Losers of Sanctions”, 2015, International Studies Quarterly, V.59, s. 46-58. İNTERNET KAYNAKLARI 1. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KARALARI UNSC Sanction Resolution 232, URL: http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/232(1966) UNSC Sanction Resolution 253, URL: http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/253(1968) UNSC Sanction Resolution 661, URL: http://daccess-ddsny.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/575/11/IMG/NR057511.pdf?OpenElemen t UNSC Sanction Resolution 748, URL: http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/748(1992) UNSC Sanction Resolution 841, URL: http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/841(1993) UNSC Sanctions Resolution 864, URL: http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/863(1993) UNSC Santion Resolution 883, URL: http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/883(1993) UNSC Sanction Resolution 942, URL: 56 http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/942(1994) UNSC Sanction Resolution 1127, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1127(1997) UNSC Sancition Resolution 1132, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1132(1997) UNSC Sanction Resolution 1173, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1173(1998) UNSC Sanction Resolution 1306, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1306(2000) UNSC Sanction Resolution 1333, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1333(2000) UNSC Sanction Resolution 1373, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1373(2001) UNSC Sanction Resolution 1643, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1643(2005) UNSC Sanction Resolution 1718, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1718(2006) UNSC Sanction Resolution 1737, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1737(2006) URL: URL: URL: URL: URL: URL: URL: URL: URL: 2. DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ DOKÜMANLARI Analytical Index of the GATT, https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/gatt_ai_e/gatt_ai_e.htm URL: “Brazil - Aircraft”, Appellate Body Report, WT/DS46/AB/RW (21/07/2000), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=46345,13259,34825&CurrentCatalogueIdIn dex=1&FullTextHash= “Brazil - Aircraft”, Decision by the Arbitrators, WT/DS46/ARB, (28/08/2000), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=34702&CurrentCatalogueIdIndex=0&FullT extHash= “Canada - Aircraft Credits and Guarantees”, Panel Report, WT/DS222/R (28/01/2002), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S00957 DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=86966,32828&CurrentCatalogueIdIndex=0 &FullTextHash= “Canada - Aircraft Credits and Guarantees”, Decision by the Arbitrator WT/DS222/ARB (17/02/2003), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=6650&CurrentCatalogueIdIndex=0&FullTe xtHash= “Dispute Settlement Understanding”, (13.09.2015) URL: https://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dsu_e.htm “EC- Bananas”, Appellate Body Report, WT/DS27/AB/R, (09/09/1997), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=84710,66735,24066&CurrentCatalogueIdIn dex=2&FullTextHash= “EC - Bananas”, Decision by the Arbitrators, WT/DS27/ARB (09/04/1999), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=29944&CurrentCatalogueIdIndex=0&FullT extHash= “EC - Bananas”, Decision by the Arbitrators, WT/DS27/ARB/ECU (24/03/2000), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=67983,15172&CurrentCatalogueIdIndex=1 &FullTextHash= “EC- Bananas”, Notification of Mutually Agreed Solution, WT/DS27/58 (02/07/2001), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=22630,85002,89436,71140,76853,66301,45 732,88946,58196,46062&CurrentCatalogueIdIndex=4&FullTextHash= “EC - Hormones”, Appellate Body Report, WT/DS26/AB/R, WT/DS48/AB/R, (16/01/1998), URL: https://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/hormab.pdf “EC - Hormones”, Decision by the Arbitrators, WT/DS26/ARB (12/07/1999), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=124114,78782,67856,72035,70616,72392,8 2858,23783,10617,17051&CurrentCatalogueIdIndex=9&FullTextHash= “EC - Hormones”, Decision by the Arbitrators, WT/DS48/ARB (12/07/1999), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=98864,68531,68522,78951,73300,66583,23 783,31645,6880,16164&CurrentCatalogueIdIndex=8&FullTextHash= 58 “Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması”, Resmi Gazete,(1953), URL: http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv /8597.pdf&main=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8597.pdf “Lapse of the Authority for Establishment of the Panel”, WT/DS38/6, 1998, URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=5231,3572,34010,24298,38632,37935,870& CurrentCatalogueIdIndex=0&FullTextHash= “Minutes of the Council Meeting”, C/M/109, https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/C/M109.PDF (10.11.1975), URL: “Minutes of the Council Meeting”, C/M/157, https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/C/M157.PDF (22.06.1982), URL: “Minutes of the Council Meeting”, C/M/188, https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/C/M188.PDF (28.06.1985), URL: “Report by the Working Party on Accession of the United Arab Republic”, L/3362, (25.02.1970), URL: https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/L3799/3362.PDF “Request for Consultations by the European Communities”, G/L/71; S/L/21; WT/DS38/1, 1996, URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=5231,3572,34010,24298,38632,37935,870& CurrentCatalogueIdIndex=6&FullTextHash= “Summary Record of the Eleventh Meeting”, SR.19/11/Coor., (28.12.1961), URL: https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/SR/19-11C1.PDF “Summary Record of the Twenty - Second Meeting”, GATT/CP.3/SR.22, (08.07.1949), URL: https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/GATTCP3/SR22.PDF “Sweden - Import Restrictions on Certain Footwear”, L4250, (17.11.1975), URL: https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/L4399/4250.PDF “Trade Restrictions Affecting Argentina Applied fro Non-Economic Reasons”, L/5317, (30.04.1982), URL: https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/L5399/5317.PDF “United States-Trade Measures Affecting Nicaragua - Communication from the United States”, L/5803, (09.05.1985), URL: https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/L5999/5803.PDF “US-Foreign Sales Corporation”, Appelate Body Report, WT/DS108/AB/R, URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S00959 DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=59984,90919,5673&CurrentCatalogueIdInd ex=2&FullTextHash= “US-Foreign Sales Corporation”, Decision by the Arbitrators, WT/DS108/ARB (30/08/2002), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=103897&CurrentCatalogueIdIndex=0&Full TextHash= “US-Offset Act”, Appellate Body Report, WT/DS217/AB/R, WT/DS234/AB/R (16/01/2003), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=8896&CurrentCatalogueIdIndex=0&FullTe xtHash= “US-Offset Act”, Understanding Between Thailand et. al. WT/DS217/44;WT/DS217/45;WT/DS217/46, (10/01/2005), URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=73063,53311,67312,43688,84107,43624,52 108,47654,83406,75133&CurrentCatalogueIdIndex=7&FullTextHash= ; https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=73063,53311,67312,43688,84107,43624,52 108,47654,83406,75133&CurrentCatalogueIdIndex=6&FullTextHash= “US-Trade Measures Affecting Nicaragua”, Panel Report, L/6053, (13/10/1986), URL: https://www.wto.org/gatt_docs/English/SULPDF/91240197.pdf 3. DİĞER İNTERNET KAYNAKLARI “Birleşmiş Milletler Şartı”, http://www.ombudsman.gov.tr/contents/files/35501-Birlesmis-MilletlerAntlasmasi.pdf URL: “Military and Para.military Activities in and Against Nicaragua”, UAD Kararı, (13.09.2015), URL: http://www.icjcij.org/docket/index.php?p1=3&p2=3&k=66&case=70&code=nus&p3=1 “Responsibility of States for International Wrongful Acts Sözleşmesi taslak metini”, (13.09.2015), URL: http://legal.un.org/ilc/texts/instruments/english/commentaries/9_6_2001.pdf 60 ÖZGEÇMİŞ SABAHADDİN TARHAN Adres: Ekonomi Bakanlığı No: 36 Emek - ANKARA Telefon: 03122047927 - 05355250031 e-mail: tarhansa@ekonomi.gov.tr KİŞİSEL BİLGİLER Doğum Tarihi : 18.01.1989 Medeni Hali : Bekar Uyruğu :T.C. Askerlik Durumu : Tecilli EĞİTİM 2011 - Orta Doğu Teknik Üniversitesi - ANKARA Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı 2006-2011 Ankara Üniversitesi - ANKARA Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler 3,27/4 09/2010 Moskova Devlet Üniversitesi - Moskova (Burslu) 4 Haftalık Yaz Okulu 07/2008 MLS International College - Bournemouth 6 Haftalık Yaz Okulu 2002-2006 Fethiye Kemal Mumcu Anadolu Lisesi - Ankara İŞ TECRÜBESİ 07/2012 Ekonomi Bakanlığı, Dış Ticaret Uzman Yardımcısı YABANCI DİL İngilizce MESLEKİ EĞİTİMLER/SEMİNERLER 2015/1 Fuar Gözetmenliği Eğitimi 61