İSLAMI İLİMLERDE METODOLOJİIUSÜL- IW3 • TEFSIR • • • • NASIL BIR ILIMDIR? Tarhşmalı İ1mi İhtisas Toplantısı 15-16 Mayıs 2010 Çamlıca Sabahattin Zaim Kültür Merkezi İstanbul2011 ~ en"sar ISBN: 978-605-5309-0()..8 Sertifika No: 17576 İSLAMi İLOOER ARAŞTIRMA V AI<FI Tarbşmalı İlmi Toplantılar Dizisi: 60/3 Tarbşmalı ilmi ihtisas Toplanblar Dizisi: IIU3 KitabınAdı İsliimf himlerde Metodoloji- III Tefsir Nasıl Bir İlimdir? Yayın Hazırlığı Dr. İsmail KURT- Seyit All TÜZ Organizatör - Editör Doç. Dr. Murat SÜLÜN Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi Kapak Tasarım AydaALACA Baskı-Cilt Vesta Ofset 0212 648 06 38 ı. Baskı: Aralık2011 İletişim: Ensar Neşriyat Tic. A.Ş. Kıztaşı Caddesi, 10 Fatih/İstanbul Tel: +90 (0212) 49119 03- 04 Faks: (0212) 49119 30 www.ensamesriyat.com.tr- ensar@ensamesriyat.com.tr TEFSİR İLMİNİN SINIRLARINA DAİR Halis ALBAYRAK• Hukuk metinlerini yorumlamada da kullanılmasına rağmen Tefsir kelimesi, aslında ilk anda Kur'an-ı Kerlın'i çağrıştırır. Tefsir, Kur'an'a dairdir, onunla ilgilidir. Tefsirin kelime anlamı açıklamak, kapalı bir şeyi açmak gibi anlamlara gelmesine rağmen Kur'an'ın kelime ve cümlelerinin açıklanması­ na münhasır kılınmış gibidir. Mesela, "şerh" kelimesi de açmak ve açıkla­ mak anlamlarına gelir. Ancak Müslüman bilim literatürüne bakıldığında bu kelirrie insan üretimi metirılerin daha anla§ılır kılınması için yapılan açıkla­ maların adı olmuştur. Kur'an tarihin belli bir zaman diliminde Allah'ın kelamı olarak tarihe girmiştir. Bu kelam, Arapçadır. Öncelikle Hicaz Bölgesi'nde yaşayan Arap toplumunu hedef almış ve daha önceki kutsal kitapların içeriklerinden de söz ederek onlara çağrıda bulunmuştur. Bu çağrının içeriği yaklaşık 23 yıllık bir sürede oluşmuştur. Allah'ın kelamı, muhatap toplumun algı düzeyine uygun bir biçimde tarihe girmiştir. Allah kelamı, yaşanan insan durumlarını dikkate aldığı için ilk muhataplara bir hitap olarak inmiştir. Bir bütün olarak düşündüğümüzde ilk muhataplar inen ayetleri anlama ve kendi dünyalarında bir yerlere oturtma konusunda zorluklarla karşılaşmıyorlardı. Tek tek sahabilerin durumuna bakıldığında, Kur'an'ı an1amada farklı anlama düzeylerinden söz edilebilir. Bazı sahabiler Hz. Muhammed'in yakınında olmaları ve yaşanan olayların içinde bizzat bulunmaları bakımından o olaylara ilişkin inen ayetleri daha iyi anlama şansına sahiptiler. Diğer sahabilerin aynı şansa sahip oldukların­ dan söz edilemez. Bu durum, aslında "Tefsir" faaliyetinin henüz Kur'an indirilirken ortaya çıktığına bir delil olarak alınabilir. Çünkü burada olgu ile • Prof. Dr., Ankara Ü. İ1ahiyat Fakültesi. TEFSİR İLMİNİN SINIRLARINA DAİR, H. ALBAYRAl< 79 kurmadaki güçlükler, bu ilgiyi olaylara şahit olmaları daha rahat kurabilen sahabilerin açıklamalarıyla aşılmıştır, denebilir. Bu açıklamalar, Kur'an'ın tarihle ilişkisinde ortaya çıkan bir ihtiyaçsöz arasında ilişki bakımından tır. Kur'an'ın onun bir dil varlığı olduğunu gösterir. Dil, toplumun ortak varlığıdır. Ancak bir dilin herkes tarafından ayru düzeyde bilinmesi ve kullanılması söz konusu değildir. Arapça oluşu, Kur'an'ın Kureyş lehçesiyle indirildiği yaygın bir kabuldür. Bu durum Kur'an'da diğer Arap lehçelerinden kelimelerin kullanılmadığı anlamı­ na gelmez. Lehçeler arası etkileşimin olması doğaldır. Hz. Muhammed de Kureyş'tendi. Onun kullandığı dil de Kureyş lehçesi idi. Ancak ticaretle uğraşan biri olarak onun diğer lehçelere büsbütün yabancı olduğu söylenemez. Kur'an'ın da yaklaşık olarak Hz. Muhammed'in §şina olduğu bir Arapça ile indirildiği söylenebilir. Bu durumda başka kabilelerden olanların Kur' an' da anlamadıkları kelimelerin bulunması da muhtemeldir. Yukanda değinildiği gibi Arapların hepsinin aynı dil yeterliliğine sahip olduğu da iddia edilemez. Şu halde Kur'an'ın indirildiği zamanlarda da bazı kelimelerin anlamlarının bazı muhataplar için kapalı olduğu söylenmelidir. Nitekim Hz. Ömer, Abese sfuesindeki "ebben" kelimesinin anlamuu bilmemektedir. Hz. Aişe'nin ''harac" kelimesini bilmediği, anlamını Hz. Peygamber'e sorduğu, onun da bu kelimeyi "dıyk" kelimesiyle açıkladığı kaynaklarda zikredilmektedir. Bu durum Kur'an'ın, tarihi olaylarla ilgisi bakımından açıklanmaya ihtiyaç duyduğu gibi, dil açısından da açıklanma­ ya ihtiyaç ~uyduğunu gösterir. Buradan hareketle tefsir faaliyetinin Kur'an'ın indirildiği dönemde başladığı söylenebilir. Nitekim hem Kur'an tefsirlerinde hem de hadis kaynaklarında Hz. Peygamber'in tefsirlerine iliş­ kin örnekler yer almaktadır. Zaten sqzün olduğu yerde anlama sorununun olması kaçınılmazdır. Ancak asıl Tefsire olan ihtiyacın sahabe neslinden sonra doğduğunu da söylemek gerekir. Sahabi müfessirler, başta Abdullah b. Abbas olmak üzere, sonraki nesilden(tabifin) öğrencilerine Kur'an'ın Tefsirine ilişkin bildiklerini nakletmiş­ lerdir. Zamanla Arap olmayanların da İslam'ı kabulüyle Kur'an'ın Tefsir edilmesi daha da zorunlu bir hal almışhr. Kur'an ayetlerinin Tefsirine dair bilgiler kuşaktan kuşağa artarak aktarılmışhr. Sonra Kur'an tefsirleri yazıl­ maya başlanmış ve özellikle rivayet türü Tefsir kitaplarında öncekilerden 80 TEFSİR NASIL BİR İLİMDİR? nakledilen bilgiler bu kitaplarda yer almışhr. Bütün bu gelişmeler, Kur'an tefsirinin bir bilgi alanı olarak tarihte yerini aldığını &österir. Tarihe dair her bilgi aslında ilmin konusudur. Tefsire dair ma'lfunatın aktarılışırun gelişigüzel olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü tarihl verilerin hem sened hem de metin açısından eleştiriye açık olduğu başından beri bilinen bir husustu. Bu bakımdan tefsirle uğraşan uzmanlar bu konuda da üzerlerine düşen görevleri yerine getirdiler. ·' ı: \ . Hadis rivayetlerinin sıhhatine gösterilen titizliğin tefsir rivayetleri için ölçüde gösterilmediği tarihl bir durumdur. Bunun temel sebebi, Hz. Muhammed'in sözlerinin dinde ikincil kaynak değeri taşıması olmalıdır. Oysa Tefsire dair bilgiler, Kur'an'ın açıklanmasına dair malzeme hükmünde olup, dinde bağlayıcılık değerine sahip değildi. Ancak bu durum tefsir rivayetlerinin sened açısından tenkide tabi tutulmadığını da göstermez. Demek ki Tefsir, zamanla bilgilerin işlendiği, tasnif edilebildiği ve doğruluk değerlerinin tenkitçi bir gözle irdelendiği bir faaliyet olarak ilmi bir hüviyet kazanmış olmalıdır. Yani alanın uzmanlarının ortak bir dil, ortak kurallar ve kavramlar oluşturarak bir ilim alanı oluştUrduklarını söylememiz mümkündür. Aslında tefsir faaliyetinde başlangıçtan beri var olan akla dayalı yorumlamalar, sonraki dönemlerde müfessirlerin daha rahat bir biçimde başvur­ duğu açıklama türü haline geldi. Bu durum, Kur'an tefsirine dair eserlerde kişisel te'villerin de yerini aldığını gösterir. aynı Tefsirin serüvenine kısaca değindikten ve onun somut tarihl ve lisani verilere dayalı bir faaliyet alanı olduğunu gördükten sonra Tefsir İlıni'nden söz edebiliriz. Müslüman ilim tarihinde başlangıçtan beri var olan tefsir faaliyetinin bir ilim çerçevesinde mütalaa edilmesinin kesin bir tarihini koymak kolay değildir. Aslında sahabi müfessirlerden başlayarak belli kuralların dile getirildiğini bilmekteyiz. Bunlar, özellikle Kur'an'ın, indiği tarihi bağlamla ilişkisine dairdir. Nitekim sahabiler hangi ayetin nerede, ne zaman ve hangi olayla ilgili olarak indiğini bilmeyi önemsemişlerdir. Bu bakımdan onlar, Kur'an'ın nasih ve mensooundan ve nüzill sebeplerinden söz etmişler ve bunları bilmenin ger~kliliğini vurgulamışlardır. Öte yandan dille ilgili usUller de koymuşlardır. Mesela, onlara göre şiir Arabın divanıdır. Dolayısıyla Kur'an'ı tefsir ederken şiire başvurmayı da bir ilke olarak benimsemişlerdir. Bu bilgiler Tefsirin belli bir disiplin içinde ve kurallara dayalı bir faaliyet olduğuna TEFSİR iLMİNİN SINIRLARINA DAİR, H. ALBAYRAK Bl işaret etmektedir. Bu kurallar daha sonra müfessirlerce ve Kur'an İlimleri'ne ilişkin te'lifte bulunan aJ.imlerce daha sistematik bir biçimde ortaya konulmuştur. Sonuçta Tefsir ilmi diye bir ilimden söz edilmeye başlannuştır. Kur'an İlimlerine dair literatür Kur'an'ın tefsir edilmesinde önemli bir yere sahip olmuştur. Çünkü bu literatür, Tefsir ilminin iki ayağı olan tarih ve dil alanına ilişkin çalışmalardan oluşmuştur. Tefsir İlminin Alaru./Konusu Tefsir ilminin konusu Kelamullahın ahvilidir. Tefsir ilmine tanım getiren aJ.imlerin tarumlarındaki ortak nokta, Tefsir ilminin Allah kelamının durumlarını murad olunan manayı göstermesi bakımından incelemektir. Bu durumda Tefsir ilminin konusunun Kur'an olduğu söylenebilir. Yani Tefsir ilmi Kur'an lafızlarının tek tek anlamlarını araştırınayı amaçlar. Konu itibariyle diğer İslam ilimlerinden ayrıldığını görebiliriz. Mesela, Fıkıh ilminin konusu Müslümanların yaşamlarında nasıl davranmaları gerektiğine dair hükümleri belirlemeyi amaçladığı için onun konusu tefsirden farklıdır. Kur'an, Tefsirin konusu iken Fıkhın ise kaynağı durumundadır. Hem de Kur' an, Fı.khın tek bir kaynağı değildir. Onun Kur'an dışında başka kaynakları da vardır. Fıkıh Kur'an'da Müslümanın nasıl yaşaması gerektiğine dair ifadeleri, diğer kaynaklarla birlikte inceleyerek hayata dair somut formülasyonlara/hükümlere ulaşır. Tefsir ise Kur'an'ın bütün lafızlarının ne anlama geldiğini sorgular. Tefsir ilmi ile Kelam ilmi de konusu itibariyle birbirinden ayrılır. Kelamm konusu, temelde Allah, nübüvvet, mebde' ve me'ad konularıdır. Bu konuları Kur'an'ı ve aklı kaynak olarak kullanarak sistemli bir biçimde inceler. Dolayısıyla Müslümanların inanç esaslarına ilişkin yorumları ortaya koyar. Buna göre Kur'an, Tefsir i.J.n1i için konu iken Kelfun ilmi için ise kaynak mesabesindedir. Tefsirle bu iki disiplin arasındaki konu/alan farkı Tefsir ilminin ayrı bir ilim olduğunun en önemli göstergesidir. Tefsirin kaynaklarına baktığımızda iki temel bilgi alanıyla karşılaşırız. Bunlar, dil ve tarih alanlarıdır. Aslında dille ilgili veriler de öncekilerden nakledildiğine göre Tefsirin kaynağı bire de indirilebilir. Tefsir ilmi Kur'an ayetlerinin indiği dönemdeki anlamlarını araştırınayı amaçladığına göre denebilir ki Tefsirin kaynağı aslında tarihtir. Bu tarihi veriler, Kur'an öncesi ve nüzU.l dönemine ilişkindir. Bu bilgileri sonraki kuşaklara ulaştıranlar, TEFSİR. NASIL BİR İLİMDİR.? 82 Kur'an İlimlerine ve Siyer'e dair te'lif eserler verenlerdir. Bu bilgilerin menşeinde ise sahabiler vardır. Onlardan da tabiiler al:ınışlardır. Özellikle elMatüridi'nin tanımıyla Tefsirin kaynağında sahabiler vardır. Bu da Tefsir ilmine kaynak olabilecek bilgilerin dille ilgili olsa da nihai tahlilde tarihi veriler olduğu ' anlamına gelir. Müfessir bu bilgileri kullanarak ayetlerin anlamlarıru araştırır. Aynı lafızlara ilişkin öncekilerden nakledilen bilgiler farklılık arzedebilir. Bu durumda müfessir gerekçelend.irerek görüşlerden birini tercih edebilir. Buna Tefsir terminolojisinde "te'vll" de denir. Aynı zamanda ayetin metninde farklı anlarnalara açık ifadeler bulunduğunda ilgili ifadenin manasuu teke indirmek de "te'vll" olarak adlandınlrrı.ıştır. Ancak bu tür te'villeri Tefsir ilmi çerçevesindeki te'vll olarak görmek gerekir. Bu tür te'viller Fıkıh ve Kelam faaliyetlerinde yaygın olan te'viller gibi olmayıp anlamı tespite odaklıdır. Oysa Fıkıh ve Kelamda söz konusu olan te'villerde özne odaklı düşünmek de bir gerekliliktir. Bu kabil te'villerde Müslüman bireylerin ve toplumun ihtiyaçları, ilgileri ve yerine göre yararları da gözetilir. Üstelik Fıkıh Kur'an dışı kaynaklar da kullarur. -. -~ 'i Tefsir İ1minin Amacı Her ilimde olduğu gibi Tefsir ilminin de bir amacı olmak gerekir. Tefsir ilminin amacı yaygın tanımlarda yer alan ifadelere dayanarak söylersek; Kur'an lafızlaruun anlamlarıru ortaya çıkararak muradullaha ulaşınaya çalışmaktır. Tefsir ilminin amacı Kur'an ayetlerinin anlamlarına nesnellik ölçütünden taviz vermeden ulaşınaya çalışmaktır. Tefsirde bu anlamların her bir ayetinindirildiği tarihi bağlamdaki anlamlar olmasına özen gösterilir. Yani her bir ayetin inciirildiği anda ne anlama geldiğini araştırmak Tefsir ilminin yegane amacıdır. Tefsirin bu amacının gerçekleştirilmesi Kur'an'la kurulacak iletişim çabaları için bir zemin oluşturabilir. Bu zemin yapılacak te'villerin de yönünü belirleyebilir. Dolayısıyla te'vilde gelişigüzelliğe imkan verilmemiş olur. Çünkü ayetlerin indiriliş amaçları çerçevesindeki anlamları tespit edilmiştir. Bu anlamlar ilk muhataplara hitap ettiği şekliyle ayetlerin anlamlarının belirlenmesi demektir. , Sonraki muhataplar ve şartlar açısından Kur'an'ın te'vili, Tefsir ilmi çerçevesinde bir faaliyet değildir. Bu faaliyet Müslümanların her dönemde Kur'an'la iletişim kurma ihtiyaçlarının sonucu olarak ortaya çıkan te'vll faaliyetidir. Burada iki temel İslam ilmi akla gelir. Bunlar, Kelam ve Fıkıhtır. Kelam ve Fıkıh genellikle te'vll yönteminin kullanıldığı disiplinlerdir. Yu.ka- TEFSİR İLMİNİN SrNIRLARINA DAİR, H. ALSA YRAl< 83 nda da değinildiği gibi Tefsir ilmi bu bakımdan Kelam ve Fıkıhtan ayrı bir amaca sahiptir. Tefsir'de Kur'an'ın indirildiği dönemdeki anlamını tespit amaç iken Kelam ve Fıkıhta bu bir zorunluluk değildir. Çünkü kelamcı ve fakihin içinde yaşadığı tarihi ve sosyo kültürel şartlar onları, Kur'an'la te'vil yoluyla iletişime zorunlu olarak yönlendirir. Onlar içinde yaşadıkları şartlar çerçevesinde Kur'an'a dayalı çözümlemeler yapmak, sonuçlar üretmek ve hükümler ortaya koymak durumundadırlar. Kelamo kendisini, diğer inanç gruplarıyla ve inanç sistemleriyle rekabet edebilecek biçimde iman esasları­ nı, Allah'ın evrenle ve insanla ilişkisinin mahiyetini sistematik bir biçimde Kur'an çerçevesinde yorumlayarak ortaya koymakla mükellef sayar. Bu bakımdan kelamcılar, kendi kişisel yetileri, ilgileri, zihin yapıları ve içinde bulundukları varoluşsal durumları çerçevesinde te'viller yaparlar. Nitekim farklı kelam okullarının ortaya çıkışının temel sebebi de budur. Yani onların özne odaklı te'vil yöntemine başvurmalarıdır. Fakililer de yine Kur'an'ı hayatın diline dökmeyi ve ondan yaşanabilir formlar üretmeyi amaç edinirler. Dolayısıyla onlar da Tefsirin sonuçlarından yararlansalar da Tefsir boyutunu aşarak te'vil yöntemiyle daha zengin ve çeşitli sonuçlara ulaşabilirler. Çünkü onlar, her dönemdeki Müslümanların ihtiyaçlarını da gözeterek te'viller yaparlar. Fakililer sonuç itibariyle anlamın peşinde değil, ahkfurun peşindedirler. Bu bakımdan Fıkıhla Telsir amaç yönüyle birbirinden ayrılırlar. Öte yandan Tefsir denince Kur'an tefsirleri de akla gelir. Özellikle dirayet Telsiri niteliğindeki Kur'an tefsirlerinin Tefsir ve diğer ilimlerle iliş­ kisinin niteliği sorgulanmalıdır. Kur'an telsirleri yalnızca tefsir faaliyetiyle mi ortaya çıkm.ışlardır? Yoksa bu eserler te'vil faaliyetini de içerir mi? Kanaatimize göre Kur'an tefsirleri yalruzca Tefsir ilmi çerçevesinde sürdürülen faaliyetlerin ürünü değildir. Onlar cidd1 anlamda te'vil'i de içerir. Kur'an tefsirleri genellikle Dilbilim, Tefsir, Fıkıh, Kelam, Felsefe, Sağlık, Fen ve Beşen ilimler vb. disiplinlerin verileri kullanılarak üretilen çalışmalardır. Bir bakıma onlar disiplinlerarası ürünlerdir. Dolayısıyla Kur'an telsirlerini yalnızca Tefsir ilmi çerçevesinde yazılmış eserler olarak görmemeliyiz. Kur'an müfessirleri, bir yandan Kur'an'ın, indiği dönemdeki anlamını tespit ederken diğer yandan da Müslümarıların Kur'an'la iletişimini de göz ardı etmemişlerdir. Dolayısıyla çeşitli disiplinlerin verilerinden de yararlanarak te' viiler yapmışlardır. TEFSİR NASIL BİR İLİMDİR? 84 Tefsir İlminin Yöntemi . ı: ..-,. '·. ; Her ilmin bir usUlü/yöntemi olmak gerekir. Bu bakımdan Tefsir ilminin de bir yöntemi olmalıdır. Tefsir ilminin yönteminden söz ettiğimizde Kur'an İlimleri, Kur'an tefsirlerin.in mukaddimelen ve başlangıçtan beri sürdürülen Tefsir faaliyetleri ilk akla gelenler olabilir. Sözünü ettiğimiz literatürde Tefsir ilminin yöntemine ilişkin ilkeleri bulabiliriz. Özellikle Kur'an İlimlerine ilişkin literatüre bakhğımızda bu ilimlerin, Kur'an'ı dil ve tarih açısından inceleyen disiplinler olduğunu görürüz. Bu çalışmalar, bir yandan Kur'an'ı tefsir edebilmek için dilbilimin çeşitli alanlarına ilişkin bir yeterilliğİn olmasını gerekli görürken öte yandan Kur'an'ın indiği tarihi şartlarla ilişkisini incelemenin de bir gerekillik olduğunu ortaya koymaktadır. Bu tespitler Tefsir ilminin yönteminin de temelini oluşturur. Buna göre Kur'an taritıin belli bir döneminde ortaya çıkan sözlerden oluştuğuna göre onun anlamlarını tespit etmek için öncelikle dil açısından titizlikle incelenmelidir. Bunun yanında ilk muhatapların içinde bulundukları şartları bilmek için de tarihi araşhrmalar yapılmalıdır. Burada Kur'an ilimlerinden elde edilebilecek bütün yöntemsel unsurları ayrınhlı biçimde çıkaracak değiliz. Ancak Tefsir ilmine ilişkin iki temel yöntemsel ilke aslın_da açık bir biçimde ortaya konulabilir. Biri olabildiğince nesnel bir bakışla Kur' an' ı Arap Dilinin imkanları ve özellikleri çerçevesinde incelemek. Diğeri ise kelamm, bağlam­ la ilgisini kurarak sahih anlama ulaşabilmek için tarihi verileri analitik ve eleştirel bir yöntemle incelemektir. Şu halde Kur'an İlimleri ana hatlarıyla bu temel iki ilkenin vazgeçilmezliğini bize söylemektedir. Dikkat edilirse Tefsir ilminde sonuca gitmek için somut dil ve tarih verileri kullanılır. r· Tefsir, ayetlerin indikleri zaman ne anlama geldikleri ve neyi amaçlaiçin dil ve tarih verilerinin nesnellik içerisinde incelenmesine imkan verir. Çünkü Tefsir öznenin veya içinde bulunduğu toplumun ihtiyaçlarına göre yorumla ulaşılan bir çıkarsamanın peşinde değildir. Tarihi bir durumda Arapça olarak ortaya çıkan sözlerin ilk muhataplara ne söylediğini tespit etmeyi amaçlar. Bu durum nesnelliğe imkan verici niteliktedir. Oysa Fıkıh ve Kelamm yönteminde nesnellikten çok pragma/fayda öne çı­ kar. Çünkü bu iki disiplin, İslam toplumunun ve bireylerinin içinde bulundukları şartlardaki önceliklerini de dikkate almalıdır. Dolayısıyla bu iki dıklarını araşhrdığı ! . . . ... TEFSİR iLMİNİN SINIRLARINA DAİR, H. ALBAYRAK 85 ilirnde tefsrrde olduğu gibi Kur'an'ın indiği tarihl bağlam değil, içinde bulunulan güncel bağlam öne çıkarılır. Böylece Kur'an güncel bağlaının ilgi, ihtiyaç, talep ve öncelikleri çerçevesinde yorumlarur/te'vil edilir. Bu bakımdan Tefsir ilminde nesnellikten söz edilebillrken Fıkıh ve Kelamda öznellik niteliği öne çıkmaktadır. Bu bakımdan Tefsir ilmi yöntemsel açıdan deskriptif niteliktedir. Kelam ve Fıkıh ise Müslüman bireylerin Kur'an'la iletişimlerini kurmaya çalıştıkları için normatif niteliklidir. Sonuç Tefsir, İslam Bilimleri arasında yerini almış bir disiplindir. NüzU.J. dönemindeki anlamın peşindedir. Güncel bağlamlada kelamullah arasındaki ilişkide te'ville ulaşılacak sonuçların ve hükümlerin peşinde değildir. Dil ve tarihe dair somut verileri kullanan bir disiplindir. Tefsir araştırmalarında nesnellik ilkesine uyma imkaru oldukça fazladır. Sonuç itibariyle Tefsir, deskriptif, analitik ve eleştirel bir ilim olarak Fıkıh ve Kelam ilminden ayrı­ lır.