YILLARA “YAŞAM” KATIYORUZ… Son üç yıldır Türkiye’de adı duyulmaya başlanan “Palyatif Bakım” yaşamı tehdit eden hastalıkların pençesine düşenlere, can simidi gibi yetişti. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde son üç yıl içinde palyatif bakım kapsamında 650 kişi hastaneye yatırıldı. Hasta yakınlarına verilen eğitim sayesinde, hastalar kendi evlerinde, hastane bakımına kavuştu, ağrıları kesildi… “PALYATİF BAKIM” Nedir? Beklenen yaşam süresinin uzaması, özellikle kronik hastalıklarda yaşam kalitesinin arttırılması gerekliliğini doğurdu. Bu durumla birlikte palyatif bakım kavramı gündeme geldi. Tanım olarak palyatif bakım; yaşamı tehdit eden bir hastalıkla yüz yüze kalan, hasta ve hasta yakınlarının, yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik bir yaklaşım olup, başta ağrı olmak üzere fiziksel, psikososyal ve ruhani problemlerin erken tespit ve tedavisini hedeflemektedir. Palyatif bakımın en önemli ayağını; hastaların bakımı oluşturuyor. Mesela bir palyatif bakım ekibi; nefes darlığı ve nefes alırken acı duyma gibi belirtileri, ister akciğer kanserinden kaynaklanıyor olsun, ister zatürre, anjin ya da başka bir hastalıktan, aynı şekilde ele alıp rahatsızlığı gidermeye çalışıyor. Hastaya ne rahatsızlık duyduğunu sorup, fiziksel muayenesini yapmak, hemen her durumda belirtilerin giderilmesine yetecek kadar bilgi sağlıyor. Ayrıca akciğer filmi çekilmesine ya da başka testler yapılmasına gerek duyulmuyor. Çünkü; hasta bu hastalığı için tedavi görmekteyse, palyatif bakımından beklenen tek şey, sıkıntı veren belirtilerin ortadan kaldırılması oluyor. “AĞRIMI KESİN YETER!” Akciğer hastalığı, felç, kanser gibi hayatı tehlikeye sokan her türlü hastalıkta palyatif bakım uyguladıklarını anlatan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Can; “Amacımız; hasta ve yakınlarının yaşam kalitesini artırabilmek. Başta ağrı olmak üzere, solunum yetmezliği, beslenme gibi hastanın biyolojik, psikolojik, sosyal ve manevi açıdan desteklenmesini sağlamak” dedi. 29 Ocak Cuma günü İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde “kanser hastalarına yara bakımı” başlığı altında bir sempozyum düzenlenecek. Sempozyuma, İzmir’de palyatif bakım ve evde sağlık hizmeti veren tüm birimler, akademisyenler ve hasta yakınları katılacak. “Kişiler aslında kanserin geçmesini değil, ağrısının durmasını istiyor” diyen Doç. Dr. Can “Hastalarımız kanser tanıları olmasına rağmen gülümsüyorlar. İnsanların kanserini tedavi etmiyorsunuz ama ağrısını kestiğinizde dünyalar onların oluyor. Yaşamına yıllar katmaya için uğraşmıyoruz, yıllarına yaşam katmak için uğraşıyoruz. Yaşanılan süreyi kaliteli hale getirmeye çalışıyoruz.” dedi. EN BÜYÜK EKSİKLİK; BİLGİSİZLİK… Önlerindeki en büyük engelin “bilgisizlik” olduğunu söyleyen Doç. Dr. Can; “Toplumda beslenme ile ilgili bir sorun var. Hasta yakınları, hastalarının sürekli ağızdan beslenmesini istiyor. Eğitim açığı giderildiğinde, hiçbir korkusu kalmıyor hasta yakınlarının… Önceleri “Biz hep hastanede yatmak istiyoruz” diyorlar ama korkularını aldığınız ve bakımı öğrettiğiniz sürece, hastalarına evde bakabiliyorlar. Evde sağlık birimi belirli aralıklarla gidip hastayı değerlendiriyor.” dedi. Tüm asistan ve hemşirelerin iletişim konusunda özel bir eğitimden geçtiklerinin altını çizen Doç. Dr. Can, beslenme uzmanının da kendileri ile birlikte vizit yaptığını, ruhsal durumda bir geri gidiş gördükleri anda da, psikoloğun devreye girdiğini söyledi. HASTA BAKIMINI ÖĞRETİYORUZ Hasta yakınlarına hastanede kaldıkları iki hafta boyunca “hasta bakımı”nın nasıl yapılacağını öğrettiklerini söyleyen Doç. Dr. Can, temizlikten, tuvalet ihtiyacı ve beslenmeye kadar birçok konuda bilgi paylaşımının sağlandığını ifade etti. Yatalak hastalarda belli bölgelere sürekli basınç uygulandığı ve o bölgede başta kanlanma bozulduğu için yatak yaraları gelişebiliyor. Bu yaraların oluşmaması için hastanın iki saatte bir çevrilmesi ve protein açığının giderilmesi gerekiyor. Hastanın uzun süre hastanede tutulması enfeksiyon riskini artırdığından, evde bakımları tercih ediliyor. Hastanın manevi bakımının da önemli olduğunu söyleyen Doç. Dr. Can, kişinin ölümü nasıl karşıladığının, bir cezalandırma mı, yoksa ikinci bir hayata geçiş olarak mı gördüğünü, bilmek gerektiğini ifade etti.