T.B.M.M. B:7 24 . 9 . 1992 O :1 yapar hale geldiniz. Ben burada, hiç olmazsa şurada yapılan bazı yanlışlıkları, -ki, bizim za­ manımızda da yanlışlıklar yapılmıştır, siz onları bile düzeltemiyorsunuz- düzeltmek için öner­ geler vermiş bulunuyorum. Bu önergeleri, Genel Kurulun herhalde dikkate alacağını umuyorum. Genel Kurula saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN — Sayın Özal, teşekür ediyorum. Şahsı adına, Sayın Ayhan; buyurunuz efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) — Muhterem Başkan, muhterem üyeler; görüşülmekte olan Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile ilgili kanunun tasarısına ait şahsî görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum. Değerli arkadaşlar, Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, Devlet Planlama Teşkilatından alınıp, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına devredilmektedir. Bu, nihayet, bürokratik bir yer değiştirmedir, fayda ve mahzurları tabiî tartışılır; benim de kanaatime göre, bunun, Devlet Plan­ lama Teşkilatında olması uygundur. Makro ekonomi planlarının yapıldığı, sektör planlarının yapıldığı bir müsteşarlıkta, yabancı sermayeyle ilgili teşviklerin de, bu plan ve programları uy­ gulayan uzmanlarla yakın işbirliği halinde, görüş alışverişi halinde uygulanması gerekir; an­ cak, ne hikmetse, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına devredilmektedir. Tabiî, dilim varmı­ yor ve söylemek istemiyorum, ama bir endişemi de arz edeyim. Gerek teşviklerin, gerekse yabancı sermayenin Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına dev­ redilmesinde, sanki birtakım çevrelere daha kolay teşvik verme, daha az murakaba ile teşvik verme, plan hedefleri gözetilmeden, sektör programları ve hedefleri gözetilmeden daha keyfî teşvik verme temayülünü görmek istemiyorum; ama hissettiğim de budur. İnşallah önümüzde­ ki dönemde yapılacak tatbikat beni yanıltır; memnun olurum. Değerli arkadaşlar, ben burada yabancı sermayeyle ilgili genel tavrı değerlendirmek isti­ yorum. Biliyorsunuz, tanzimat dönemi, çağdaşlaşma çabaları içinde yabancı sermayeye büyük önem vermişti ve tanzimat dönemindeki neşriyata bakarsanız, İstanbul'da, İmparatorluğun bazı gelişmiş bölgelerinde birçok yabancı sermayeyle imalat başlatılmış; ancak daha sonra bunların devam etmediği görülmüştür. Yine, yap-işlet-devret modelini biz yeni keşfetmedik -ANAP'lı arkadaşlarımız kusura bakmasın, onlar keşfetmiş değil- bu model Türkiye'de daha önce vardı; tanzimatta denendi. Cumhuriyet döneminin ilk yılları, yap-işlet-devret modeliyle kurulan te­ sislerin millîleştirilmesiyle geçmiştir. Bunların bedelleri ödenmiştir. Bunlar neydi? İstanbul'un içme suyu tesisleri bir Fransız şirketi tarafından işletilmekteydi. Aydın - İzmir demiryolu ve Anadolu'nun birçok yerlerindeki demiryolu işletmeleri hep bu metotla kurulmuşlardı; ancak, bu metotla gelen yabancı sermaye, ülkeyi giderek sömürgeleştirdi ve neticede Osmanlı Devleti gelir kaynaklarını da kaybetti. Biliyorsunuz, ardından Düyunu Umumiye İdaresi kurularak, Osmanlı Hazine gelirlerine el konuldu. Sonuçta Osmanlı Devleti, önce malî yönden iflas etti, ardından da, Birinci Dünya Savaşı sonrasında çöktü, tarihe kavuştu. Yanlış hatırlamıyorsam, îsmet Paşa, hatıralarında, "Lozan Barış Antlaşması müzakerele­ ri sırasında, biz, Batılıların ve İngilizlerin tekliflerini reddettikçe Lord Curzon ve avanesi, 'Sa­ yın İsmet Paşa Hazretleri, biz, sizin bu reddettiğiniz tekliflerimizi cebimize koyuyoruz, zamanı geldiğinde bunları çıkarıp önünüze koyacağız', demişti" şeklinde söz etmişlerdi. Osmanlı Devletini yıkan yabancı sömürgeci sermayeye karşı kazanılmış olan Millî Mücade­ lenin akabinde, cumhuriyetin kuruluşundan sonraki ilk dönem, yabancı sermayenin millıleştiril— 17 —