nasıl müslüman oldular?

advertisement
Sorularlarisale.com
NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR?
“İnsanların nefesleri sayısınca, Allah’a giden yollar vardır” diye bir söz
vardır. Uzun yıllar Amerika’da yaşayan İsmail Turgut’un ihtida gözlemleri, bu sözü
doğruluyor. Aşağıdaki yazıda, öyle ihtida sebepleri var ki, insanın kırk yıl düşünsem
aklıma gelmezdi diyesi geliyor.“
BİR GERÇEK VAR Kİ, BİZİM KUR’ÂN’DA GÖREMEDİKLERİMİZİ, BAŞKALARI
GÖRÜYOR; YA DA, BAŞKALARININ GÖRDÜKLERİNİ BİZ GÖREMİYORUZ. HER
AKLA AYRI HİTAP, HER RUHA FARKLI ETKİ EDİYOR KUR’ÂN.
Kendisinden on yıl önce teyzesi, sonra da en yakın üç arkadaşının sıra ile Müslüman
olmasının ve başörtülü hanımın sohbetinin İslâm’a giden yolda Tapiwa’ya katkısı
olduğu şüphesiz. Fakat dikkat çekici olan şu ki, Tapiwa Kur’ân ile başbaşa kalınca
Müslüman oluyor.
Bakara sûresinin hemen başında Tapiwa’yı ağlatarak hidayetine vesile olacak unsur
nedir, doğrusu ben anlamış değilim. Bir gerçek var ki, bizim Kur’ân’da
göremediklerimizi, başkaları görüyor; ya da, başkalarının gördüklerini biz
göremiyoruz. Her akla ayrı hitap, her ruha farklı
etki ediyor Kur’ân.
TEBBET’TEKİ SIR
Bir papaz tüm Kur’ân’ı okuyor ve ancak Leheb sûresine ulaştıktan sonra Kur’ân’ın
bir mucize olduğuna inanıyor ve şehadet getiriyor.
“Ebu Leheb’in elleri kurusun! Kurudu da. Malı ve kazandıkları ona bir
fayda vermedi. Alevli bir ateşe girecek. Odun yüklenmiş karısı da,
boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde.”
Papaz diyor ki:
“—Ebu Leheb, cehenneme gireceğini haber veren bu sûrenin inişinden
sekiz sene sonra öldü. Bu süre içinde, yalancıktan bile olsa tek bir defa
‘Müslüman oldum’ demesi, Kur’ân’ı yalancı çıkarmasına pekâlâ yeterdi. Ne
oldu, ne de ‘oldum’ dedi. Cehennemin dibine gitti. Kur’ân mu’cizeliğini
gösterdi.”Bu sûreye böyle bakmak hangimizin aklına gelirdi?
“MUHAMMED (sav) DENİZCİ MİYDİ?”
Gayrimüslim bir denizci, okuması için kendisine Kur’ân veren Müslüman arkadaşına,
Kur’ân’ı okuduktan sonra soruyor.
“—Muhammed denizci miydi?”
page 1 / 3
“—Denizci mi? Muhammed aleyhissalâtu vesselam çölde doğdu, çölde yaşadı, çölde
öldü!”
Bu cevap denizcinin oracıkta Müslüman olmasına yetiyor. Şaşkın ve açıklama
bekleyen gözlerle bakan Müslüman arkadaşına denizci, Nur sûresinin 40. âyetini
göstererek:
“—Dinle” diyor: “…Engin ve derin bir denizdeki zifirî karanlıklar gibi ki; bir dalganın
üzerini başka bir dalga kaplar ve o dalganın üzerini de bir bulut! Birbiri üstünde
karanlıklar!
İnsan elini çıkarıp uzatsa neredeyse onu da göremeyecek.”
Denizci diyor ki:
“—Ben sayısız deniz fırtınaları içinde bulundum. Bizzat yaşamadıkça, ömrü
çölde geçmiş birinin bu fırtınaları tarif etmesi mümkün değil. Kur’ân, olsa
olsa o fırtınaları koparan Yaratıcının kelâmıdır.” Bu ilişkiyi hangimiz
kurabilirdik? Üstelik, kâfirlerin içine düştüğü manevî karanlıkları tanımlayan bir bahis
içinde!
MİRASTAKİ PAYDAN HİDAYETE
Bir başkası, Kur’ân’da ‘erkeğe iki, kadına bir pay’ veren miras âyetini (bkz. Nisâ
sûresi, 4:176) okuyunca Müslüman oluyor. Seküler dünyanın en çok tenkid ettiği bir
âyetle bir Batılının İslâm’a girmesini hele, hiç aklıma sığıştıramamıştım.
Bediüzzaman Hazretlerinin halen hayattaki talebelerinden Mehmet Fırıncı Bey,
Risale-i Nur’u İngilizce’ye tercüme eden İngiliz asıllı eşi Şükran Vahide Hanım’la
Amerika’yı ziyaretlerinde bu garip vak’ayı kendisine naklettiğimde, dedi ki:
“—Kardeşim, gülme. Ben Şükran Hanım’dan duydum. İngiliz soylu
ailelerinde anne-baba öldü mü, malvarlığı bölünmesin diye tüm miras evin
en büyük erkek çocuğunda kalır. Diğerleri birşey alamazlar. Gelenekte
kendisine hiç hak tanınmayan biri için, kız olsun-erkek olsun, tam olsunyarım olsun bir hisse düştüğünü bilmek ne kadar ferahlatıcı!”
Miras taksiminde Kur’ân’ın böyle bir tedbire müracaat etmesinin hikmetini merak
edenler ise, aradıkları cevabı Risale-i Nur’da, “Onbirinci Mektub”da bulabilirler.
ATLARIN DİLİYLE
Tanıştıklarım içinde, Jerald Dirks’in İslâm’a girme vesilesi belki de en ilginç olanı. Bu
zât meşhur Harvard Üniversitesi’nden İlahiyat master’ına sahip. Kilise hiyerarşisinde
de dekanlık makamına kadar yükselmiş. Arap atlarına olan hayranlığından dolayı,
evinin boy boy at posterleri ve atlarla ilgili cilt cilt kitaplarla dolu olduğunu
söylemişti. Hatta küheylanlar hakkında yüzelliyi aşkın makale yazmış. Arap atları
onu kitaplarda önce Arap kültürüne,Arap kültüründen de Arap dinine koşturmuşlar.
Jerald da, en nihayeti on küsur yıl önce soluğu İslâm’da almış.
Jerald Dirks, şimdi Kansas eyaletinin beş bin nüfuslu bir kasabasında yaşayan iki
page 2 / 3
Müslümandan biri. Diğeri de, eşi Debra. Geçimini İslâm hakkında yazdığı kitaplarla
sağlıyor. İslâm ve Hıristiyanlığı karşılaştırdığı The Cross and the Crescent, YahudiHıristiyan geleneğinden gelenlere hitaben İslâm’ı tanıttığı Understanding Islam ve
Hz. İbrahim’i anlattığı Abraham, the Friend of God, İslâm’la ilgilenenlere benim de
en çok dağıttığım kitaplar arasında. Cenab-ı Hakk diledi mi atın diliyle de hidayet
ediyor.
DALGA GEÇEYİM DERKEN
“Dar sokakta gezinirken, tam tepemde patlak veren bir insan sesiyle
irkildim. Baktım, yüksekçe bir yerde, biri kulakları sağır edercesine
bağırıyor. Bu bağırtıya ezan diyorlarmış. Müslümanları namaza davet için
okunurmuş(!)…”Bir Batılının seyahat hatıralarını anlattığı kitabındaki bu alaycı
mısraları okuyan Michael, ezanın ve namazın nasıl birşey olduğuna merak salarak
başladığı araştırmasının sonunda, Abdülmâlik oluyor. Abdülmâlik, yazının en başında
ihtida öyküsünü kendi dilinden aktardığım Tapiwa’nın, ondan beş yıl önce Müslüman
olan arkadaşı. Şimdi bu Batılı yazar bilseydi ki İslâm’ı hafife aldığı cümleleri,
maksadının tam aksine, bir gün, bir yerde birinin hidayetine vesile olacak, hiç bu
kitabı yazar mıydı?
Ismail Turgut - Karakalem Dergisi Sayi 6
page 3 / 3
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download