ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ TURGAY BÜLENT GÖKTÜRK 3.2 http//www.emu.edu.tr/tbgokturk * KUVAYI MİLLİYENİN DOĞUŞU * MECLİS-İ MEBUSANIN AÇILIŞI * TBMM’NİN AÇILIŞ HAZIRLIKLARI KUVAYI MİLLİYE’NİN DOĞUŞU Düzenli Ordunun yetersizliği, hatta yokluğu karşısında yerel halkın silahlanarak kurdukları direniş birliklerine kuvayı milliye denilmiştir. Kurtuluş savaşında ilk kuvayı milliye birliğinin İzmir’in işgali üzerine, 19 mayıs 1919’ da Alaşehir’de kurulmasının kararlaştırıldığı ileri sürülür. Bu birlikler sayesinde Yunan kuvvetlerine önemli kayıplar verdirilmişti. KUVAYI MİLLİYENİN DOĞUŞU Mustafa Kemal, bu birliklerin elden geldiğince denetim altına alınması için çaba sarfetmiştir. Erzurum kongresinde, kuvayi milliyeyi güçlendirmenin esas olduğu kararı alınmış ve dağınıklıktan kurtulmasına çalışılmıştır. Sivas Kongresi’nin devam ettiği günlerde Kuvayı Milliye birliklerine çeki düzen verilmesi için Ali Fuat Paşa, Batı Anadolu’daki Kuvayı Milliye birliklerinin komutanı olarak atanmıştı. Ali Fuat Paşa ve O’nun görevlendirdiği Refet Paşa sayesinde Batı Anadolu’da düşmana zarar veren bir Kuvayı Milliye ortaya çıktı. KUVAYI MİLLİYENİN DOĞUŞU Güney Anadolu’da ise direniş daha şiddetli geçiyordu. Fransızlar, Urfa’yı, Maraş ve Antep’i İngilizlerden devralarak bölgedeki varlıklarını güçlendirmişlerdi. Bu durumda bölge halkı da Fransızlara karşı şiddetli bir direniş göstermeye başladı. Kurtuluş Savaşının en güçlü milis birlikleri Güneydoğu’da ortaya çıktı. Güneydoğu Kuvayı Milliyesi ile Batı Anadolu’dakiler arasında şu fark vardı. Güneydoğu halkı birliklere topyekün katılmış ve Fransızlara karşı birleşmişlerdi. Heyet-i Temsiliye’nin otoritesini benimsedikleri için bölgeye seçme subaylar gönderilmiş ve direnişe güç verilmiştir. Kuvayi Milliyeye Karşı Tepkiler Kuvayı Milliyenin başarıları, Anlaşma Devletlerini rahatsız etti ve sert önlemleri gündeme getirdi. Öncelikle Damat Ferit Hükümeti, Muğla ve civarında sıkıyönetim ilan etti ve kuvayı milliyeciliği yasakladı. Kısa bir süre sonra da İtalyanlar şehri işgal ettiler. Yine Damat Ferit’in kışkırtmalarıyla Konya’nın Bozkır ilçesinde Heyeti Temsiliye’ye karşı ayaklanmalar çıktı. Kuvayi Milliyeye Karşı Tepkiler Bu ayaklanmalar biter bitmez Damat Ferit ve İngilizler tarafından silahlandırılan Anzavur adlı eski bir asker, Kuvayı Milliye hareketine karşı Bursa – Balıkesir yöresinde dehşet saçtı. Ayaklanmalar bastırıldı. Ancak Anzavur yakalanamadı. Yine İzmit’ten Boluya, İç Anadolu’dan Midyat’a kadar uzanan bölgelerde zaman zaman Kuvayı Milliye’ye karşı hareketler gözlendi. Türk Tarihinde İki Önemli Siyasal Kuruluş Türk tarihinde ilk düzenli siyasal örgütlenme ve muhalefet, İttihat ve Terakki Derneği ile başladı. Derneğin amacı, II.Abdulhamit’in baskı yönetimine son vermek ve anayasalı monarşiye yeniden geçmekti. 1909’daki anayasa değişikliğinden sonra tam olarak yasallaşan dernek, 1913 yılında siyasal bir partiye dönüştü. Özellikle Türklük bilincinin uyanmasında rol oynayan parti, Türkçü ve İslamcı siyaset arasında bir çizgi izledi. Türk Tarihinde İki Önemli Siyasal Kuruluş Demokrasi ve özgürlük gibi vaatlerle iktidara gelen İttihat ve Terakki, kısa zamanda muhalefete tahammül edemeyen totaliter bir yapıya büründü. Bununla birlikte siyasal düşüncelerin İstanbul dışına da yayılması konusunda önemli hizmetleri oldu. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra kurulan hükümetler, özellikle de Damat Ferit hükümetleri İttihatçıları savaş suçlusu ilan etmişlerdi. Türk Tarihinde İki Önemli Siyasal Kuruluş “İttihat ve Terakki” gibi önemli bir siyasal örgüt varlığını yitirirken, ateşkes sonrasında onun bıraktığı boşluğu “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” doldurdu. Bu örgüt başlangıcını “Reddi İlhak” ve “Müdafaai Hukuk Dernekleri”nde bulmuştur. Sivas Kongresiyle birkaçı dışında, tüm bu dernekler ve kuruluşlar birleşerek yurt düzeyinde yayılan bir büyük örgüt durumuna gelmişlerdi. Türk Tarihinde İki Önemli Siyasal Kuruluş Derneğin asıl amacı siyasaldır. Gerçekte, Sivas Kongresinde alınan kararların hepsi siyasaldır. Meclisi Mebusanın toplanması ve Damat Ferit’in düşürülmesi, Derneğin siyasal faliyetine tipik bir örnektir. Dernek daha sonra TBMM’nin kuruluşunu sağladı ve zafer sonrasında da Mustafa Kemal tarafından “rejimin ilk siyasal partisi” haline geldi. SİVAS KONGRESİ SONRASI SİYASAL GELİŞMELER Mustafa Kemal Paşa’ya göre Mebusan Meclisi’nin yapacağı bir iş kalmamakla birlikte, Sivas’ta bu meclisin toplanması yönünde alınan karar doğrultusunda çalışmalar yapılmalıydı. Diğer taraftan Osmanlı Parlamentosu ulusu temsil eden bir organdı. Bu nedenle yeni kurulan (Ali Rıza Paşa Hükümeti) Osmanlı Hükümetiyle anlaşma yolları aranmalıydı. Bütün bunlar gerçekleştirilirken de Kuvayı Milliye birliklerinin Heyet-i Temsiliyenin disiplini ve düzeni altına alınmasına çalışılmalıydı. SİVAS KONGRESİ SONRASI SİYASAL GELİŞMELER Osmanlı Hükümetiyle Anlaşma- Amasya Protokolleri; Erzurum ve Sivas Kongrelerini engelleyemeyen ve büyük bir siyasal yenilgiye uğrayan Damat Ferit, 1 Ekim 1919’ da istifa etmiş, yerine yurtsever ılımlı bir asker olan Ali Rıza Paşa Sadrazam olmuştu. Yeni Hükümet bir an önce barış yapabilme gerekçesiyle, Anadolu ile iyi geçinmeye ve işbirliği yapmaya çalışmıştır. Bu amaçla Bahriye Nazırı Salih Paşa, İstanbul hükümeti temsilcisi olarak Amasya’ya geldi ve Mustafa Kemal Paşa ile 20-22 Ekim tarihlerinde görüşmeler yaptı. AMASYA GÖRÜŞMELERİ KARARLARI İstanbul Hükümeti, Heyet-i Temsiliye’yi tanıyacak; Meclisi Mebusan toplanacak; Anadolu hareketlerinin temsilcileri ile iyi geçinilecek; buna karşılık Heyet-i Temsiliye de yurdun bütünlüğüne bir zarar gelmemesi koşuluyla İstanbul hükümetinin işlerine karışmayacaktı. Bu kararların alındığı Amasya Protokollerinin önemi son derece büyüktür. Bu görüşmelerle İstanbul Hükümeti, Heyet-i Temsiliye’yi kendine denk bir siyasal organ olarak görmüş ve onun varlığını tanımış oldu. Ankara’nın Ulusal Kurtuluş Hareketinin Merkezi Yapılması Amasya’da yapılan görüşmelerden sonra tekrar Sivas’a dönen Mustafa Kemal, burada komutanlarla önemli toplantılar yaptı. Bu toplantılarda Meclis-i Mebusan’ın nerede ve nasıl toplanacağı konusu tartışıldı. Bu toplantılarda Meclis’in İstanbul’da toplanması kararlaştırıldı. Ayrıca Heyet-i Temsiliye’nin sürekli çalışabileceği uygun bir kent aranıyordu. Sonuçta Ankara’da karar kılındı. Ankara’nın Ulusal Kurtuluş Hareketinin Merkezi Yapılması Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye, 27 Aralık 1919 da Ankara’ya geldi. Ankara’nın merkez olarak tayin edilmesinde şu etkenler rol oynar; her şeyden önce Ankara, stratejik açıdan çok önemli bir yerdi. İstanbul’dan gelen demiryolu Ankara’da sona eriyordu. Bu bakımdan ulaşım açısından da önemliydi. Ayrıca Batı cephesine yakın olduğu gibi diğer çarpışma alanlarına da eşit uzaklıktaydı. ASKERİ GELİŞMELER Mustafa Kemal Ankara’ya geldiğinde işgaller ve bu işgallere direnişler yoğunlaşmaktaydı. Ankara’ya gelmesinden önce sembolik işgal güçleri kentten ayrılmak zorunda kalmıştı. Bununla birlikte Eskişehir –Ankara demiryolu, İngilizlerin denetimine girmişti. Yunanlılar ise, Batı Anadolu’da Milne Hattı adı verilen çizgide durmuşlardı. İngiliz general Milne’nin saptadığı çizgi, Ayvalık- Gölmarmara – Aydın –Selçuk hattıydı. MECLİS-İ MEBUSAN’IN AÇILMASI Parlamento, halk temsilcilerinin bir araya gelip, çalıştığı kurulun Anayasa Hukukundaki adıdır. Gerçek demokrasilerde halkın parlamentoda temsiline büyük özen gösterilir. Osmanlıda ilk parlemento dönemi, 1876’da ilan edilen I. Meşrutiyet’le başladı. Bu dönemde, halkın seçtiği temsilcilerden oluşan Meclisi Mebusan ve padişahın seçtiği kişilerden oluşan Meclisi Ayan vardı. Kısa süren dönemden sonra 1908 yılındaki anayasal değişikliklerle Meclisi Mebusan’ın yetkileri artırıldı. Ancak parlamento, Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası feshedildi. Meclisi Mebusanın Açılış Hazırlıkları Hazırlıklar sırasında iki nokta üzerinde tartışmalar çıktı. Birincisi meclisin toplanacağı yer konusuydu. Bu konuda Mustafa Kemal ile Salih Paşa arasında Amasya’da yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanmış ve İstanbul dışında toplanılması kararlaştırılmıştı. Ancak bu karar, İstanbul’daki hükümet çevrelerince uygun görülmemiş ve onaylanmamıştı. Mustafa Kemal’e göre İstanbul dışında toplanan bir meclis, padişahın etkisinden çıkabilir ve ulusal kararlar alınabilirdi.. Meclisi Mebusanın Açılış Hazırlıkları Ancak, Mustafa Kemal’in en yakın arkadaşları bile Meclis’in İstanbul dışında toplanmasına sıcak bakmıyorlardı. Bu nedenle yalnız kalan Mustafa Kemal’in itirazları sonuçsuz kaldı ve Meclis’in İstanbul’da toplanması kararlaştırıldı. İkinci konu ise; Meclis’de hangi konuların tartışılıp karara bağlanacağıydı. Mustafa Kemal sağlıklı kararların alınabilmesi için kendisinin Meclis Başkanı seçilmesi ve Meclis’de bir “Müdafaa-i Hukuk Grubu”nun kurulmasını istedi. Bunların gerçekleşmesi durumunda, Anadolu’da doğan “Ulusal Güç” padişahın iradesiyle toplanan bir meclise egemen olacaktı. Meclisi Mebusanın Açılması ve Çalışmaları; Son Osmanlı Parlamentosu, 12 Ocak 1920’ de toplandı. Ancak, Mustafa Kemal’in istekleri gerçekleşmedi. Meclis, 28 Ocak tarihine kadar başkanını seçemedi ve istenilen Müdafaa-i Hukuk Grubunu kuramadı. 28 Ocak 1920’ de gizli olarak toplanan Mecliste, “Misak-ı Milli” kabul edildi. Bu belgenin kabulünden birkaç gün sonra, Müdafaa-i Hukuk Grubu yerine, Felah-ı Vatan (Vatanın Kurtuluşu) Grubu kuruldu ve Meclis Başkanlığına da Reşat Hikmet Bey seçildi. MİSAK-I MİLLİ (MİLLİ AND) 28 ocak 1920’ de Meclis-i Mebusan’da kabul edilen Misak-ı Milli, Erzurum Kongresi sırasında hazırlanmaya başlanmıştı. And metni, Mustafa Kemal tarafından kaleme alınmış ve İstanbul’a giden milletvekillerine verilmişti. Misak-ı Milli’nin içeriği özetle şöyledir; Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminde imzalanan ateşkes anlaşmasının çizdiği sınırlar içinde her bakımdan birlik oluşturan yurttaşların oturdukları yerler, hiçbir biçimde yurttan koparılamaz. MİSAK-I MİLLİ (MİLLİ AND) Osmanlı saltanatının ve halifeliğin merkezi İstanbul’un güvenliği sağlanması koşuluyla Boğazlar açılabilir. Daha önce bizden ayrılan Batı Trakya’da, ateşkes sınırları dışında tutulmak istenen Kars, Ardahan ve Batum’da halk oyuna başvurulması gerekir. Osmanlı Devleti’ndeki Arapların çoğunlukta olduğu yerlerde halkoylamasına başvurulabilir. Bağımsızlığımızı sınırlayacak siyasal, ekonomik, hiçbir anlaşma kabul edilemez. Bu koşullar tartışmasız benimsenmelidir. Aksi takdirde barış yapılması olanaksızdır. Misak-ı Milli’nin Niteliği Hukuksal açıdan Misak-ı Milli, bir parlamento kararıdır. Ancak, kararı padişah onaylamamıştır. Kararın en kısa ifadesi; “Türkler’in Vatanı bir bütündür ve parçalanamaz.” olarak belirtilebilir. Bu metinle kongrelerde beliren ulusal istekler, Osmanlı Parlamentosu’na yansıtılmıştır. Dikkatle incelendiğinde kesin “Bağımsızlık İlkesi”nin yer aldığı görülür. Misak-ı Milli’nin Sonuçları Misak-ı Milli’nin ilan edilmesi, Meclis ve Hükümet üzerinde baskıların artmasına yol açtı. Ali Rıza Paşa, baskılar karşısında 3 Mart 1920’ de görevinden ayrıldı. Yerine yeni Hükümeti, Salih Paşa kurdu. Ancak, aynı baskılar Salih Paşa Hükümeti’ne de uygulandı. 15 Mart günü 150 aydın Kuvayı Milliye’ci tutuklanarak Malta’ya sürgün edildi. İSTANBUL’UN İŞGALİ Anlaşma Devletleri, 16 MART 1920’ de Sadrazam Salih Paşa’ya bir nota vererek İstanbul’un resmen işgal edileceğini bildirdiler. İşgal hemen başladı. Resmi dairelere el konuldu. Bazı askerler şehit edildi. Meclis-i Mebusan basıldı ve Kuvayı Milliyeci olarak bilinen üyeler tutuklandı. 18 Mart’ta toplanan Meclis, bu koşullar altında çalışmanın mümkün olamayacağına karar vererek toplantılarını durdurdu. 11 Nisan’da ise, Padişah, Kanuni Esas-i’deki yetkilerini kullanarak Meclis-i Mebusan’ı dağıttı. İstanbul’un İşgali’nin Sonuçları İstanbul’un işgali, Ülkede şok tesiri yaptı. Olay, miting ve gösterilerle protesto edildi. Bu arada Mustafa Kemal’in ne denli haklı olduğu da anlaşılmıştı. Artık tek umut, Mustafa Kemal Paşa ve Ankara idi. Bu nedenle, İstanbul’dan Ankara’ya bir göç başlamıştı. Mustafa Kemal ise, İstanbul işgal edilir edilmez 19 Martta bir genelge yayınlayarak, yeniden seçimlere gidileceği ve Ankara’da yeni bir parlemento toplanacağını duyurdu. Artık tarihimizde yeni bir dönem açılıyordu. TBMM’NİN AÇILIŞ HAZIRLIKLARI Mustafa Kemal Paşa’nın gerçekleştirmek istediği düşünceler; İstanbul’un işgali ve Meclis-i Mebusan’ın dağıtılması, Mustafa Kemal Paşa’ya “yeni bir devlet kurulması” için uygun bir ortam yarattı. O, öncelikle dağıtılan Meclis-i Mebusan’ın yerine, yeni bir kurum açmaya yöneldi. Bu kurum ancak bir “Kurucu Meclis” olabilirdi. Ancak tasarıyı kamoyu benimsemedi. Kimsenin aklından “Osmanlı Devleti’nin son bulduğu düşüncesi” geçmiyordu. TBMM’NİN AÇILIŞ HAZIRLIKLARI Bu nedenle, Ankara’da toplanacak meclis için “Kurucu Meclis” ifadesi yerine, “Selahiyet-i Fevkaladeyi Haiz Bir Meclis” (Olağanüstü yetkilere sahip bir meclis ) deyimi kullanıldı. Aslında ikisi arasında önemli bir fark yoktu. Bu isim değişikliği ile Kurucu Meclis deyiminden rahatsız olanları ferahlatmıştı. Kamoyu böyle bir gelişmeye hazır değildi. Kendisi ismi ne olursa olsun toplanacak meclisi bir Kurucu Meclis gibi çalıştırmayı düşünüyordu. İstanbul’un İşgalinden Sonraki Siyasal ve Askeri Gelişmeler Ali Rıza Paşa’nın yerine Salih Paşa’nın Sadrazam olması, Anlaşma Devletleri’ni tatmin etmedi. Ortamın iyice gerginleşmesi üzerine Nisan ayı başında Salih Paşa görevinden ayrılmak zorunda kaldı. 5 Nisan 1920’de Damat Ferit tekrar Sadrazam oldu. Damat Ferit’e göre Kuvayı Milliye Anadolu’yu istila tehdidi altına sokuyordu ve bu nedenle yok edilmeliydi. İstanbul’un İşgalinden Sonraki Siyasal ve Askeri Gelişmeler Bunun için öncelikle Mustafa Kemal’in yeni meclis çalışmalarına engel olmak istemiş ve bu yolla Kuvayı Milliye’nin güçsüz bırakılmasını amaçlamıştı. Bunun için Şubat ayında tekrar faaliyetlerini yoğunlaştıran Anzavur birliklerine yardım etmeye başladı. Yine Nisan ayında kışkırtmalar sonucu Kuvayı Milliye’ye karşı Düzce’de büyük bir ayaklanma çıktı . 18 Nisan’da ise Kuvayı Milliye’ye karşı “Kuvayı İnzibatiye” (Düzeni Sağlama Kuvvetleri) adında yeni bir örgüt kurduğunu açıkladı. İstanbul’un İşgalinden Sonraki Siyasal ve Askeri Gelişmeler Bu örgüt, İzmit ve çevresinde dehşet saçmaya başladı. Bu sıralarda Batı Anadolu’daki Kuvayı Milliye’ye Çerkes Ethem’in katılması, Ulusal Kuvvetlere güç verdi. Öncelikle, Anzavur ayaklanması bastırıldı ve düzen yeniden sağlandı. Batıdaki bu gelişmelerin yanı sıra Güneydoğu’daki Kuvayı Milliye, Fransızlara karşı büyük başarılar kazanmıştı. İstanbul’un İşgalinden Sonraki Siyasal ve Askeri Gelişmeler Kuvayı Milliye birlikleri Fransızları 11 Şubat’ta Maraş’tan, 10 Nisan’da ise Urfa’dan kovmuşlardı. Aynı tarihte Antep şehri de hiçbir dış yardım almaksızın Fransız kuşatmasına direniyordu. Bütün bu gelişmeler karşısında Damat Ferit, 11 Nisan’da Şeyhülislam Dürrizade’den Mustafa Kemal ve arkadaşlarının öldürülmesinin caiz olduğuna dair bir fetva aldı. Aynı fetvada Kuvayı Milliye birlikleri de kafir ilan edildi. TBMM’nin Toplanması İçin Yapılan Hazırlıklar İstanbul’un işgali sırasında bazı milletvekilleri tutuklanmış, bir kısmı ise Ankara’ya ulaşmıştı. Boşlukların doldurulması amacıyla her livada yeniden seçimler yapıldı ve seçilen milletvekilleri Ankara’ya gelmeye başladılar. Ancak bazı yerlerde Anlaşma Devletleri ve Damat Ferit engellemeleriyle karşılaşıldı. Yine de 23 Nisan tarihi geldiğinde yeteri sayıda milletvekili Ankara’ya gelebildi. ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ TURGAY BÜLENT GÖKTÜRK 3.2 http//www.emu.edu.tr/tbgokturk