Sağlık ve Kültür Doç. Dr. Melike KAPLAN Modern Tıp: 19. yüzyılın ikinci yarısı Rönesans dönemiyle beraber Batı dünyasında iki önemli değişme yaşanmıştır. Birincisi, Batıdaki değerler sisteminde yaşanan değişme; ikincisi bilimsel bilgiye yönelmedir. Bu dönem, modern tıbba geçiş döneminin temeli kabul edilir. Biyolojide hücre seviyesinde incelemeler artmış, bakteriyel gelişimle ilgili araştırmalar çoğalmıştır. Temelde cerrahi tedavinin gelişimi sürece hız kazandırmıştır. Hippocrates’in ilk kuralı, hekimin gerek düşünceleri gerekse seçtiği tedavi ile “hastaya zarar vermemesidir”. İnsan hayatına saygı duymak ve zarar vermemek temel prensiptir. Öğretisi genellikle ahlaki boyuttadır. Bilimsel tıbbın kurucusu kabul edilen Hippocrates’in kitapları 20. yüzyıla kadar tıp tarihindeki klasikler olarak okutulmuştur. Tıbbi etik ile ilgili bilinen ilk metin: “Hipokrat Yemini” Hippocrates tedavisinde önemli olan temel özellikler; hava, ateş, su ve topraktır. İnsan ve doğal çevreye bütüncül bir bakış açısından bugün bile az rastlanan bir yaklaşım olarak, doğanın iyi edici gücünden söz ederken, fiziki olduğu kadar psikolojik olarak da güçlü olmanın öneminden söz etmektedir. İbn-i Sina (Hakim-i Tıp) 980-1037 Fizik, astronomi, felsefe alanında yazdığı “Şifa”; Tıp ansiklopedisi niteliğinde olan “Kanun” önemli eserleridir. 12. yüzyılda Latince’ye çevrilen “Kanun” kitabı, Fizyoloji, Hıfzısıhha, Tedavi ve Farmakoloji olmak üzere 4 bölümden oluşmaktadır. Özetle, modern, biyolojik, ya da batı tıbbı olarak adlandırılan tıp, belirli yöntemlerle ve çok miktarda deney ve araştırmaya dayalı bilimsel uygulamalar bütünüdür…