Santral sinir sistemi farmakolojisinin temelleri

advertisement
Santral sinir sistemi
farmakolojisinin
temelleri
Doç.Dr.M.Kemal Yıldırım
 Santral sinir sistemine (SSS’ne) etkili
ilaçlar, esas olarak bu sistemdeki
sinapsları etkilerler.
 Sinapslarda, impulsun aşırımında ve
modülasyonunda (düzenlenmesinde) rol
oynayan bir dizi olaydan birini veya
birkaçını değiştirerek sinaptik etkinliği
azaltırlar (inhibisyon) veya artırırlar
(fasilitasyon).
Nöronlar arasındaki iletişim
araçları (nöromediyatörler)
 SSS’nin kendi hücreleri arasındaki veya
SSS ile endokrin sistem arasındaki
iletişimde ulak olarak belirli kimyasal
maddeler kullanılır.
 Bu maddelere nöroregülatörler denir.
 Nöroregülatörler; nörotransmiterler,
nöromodülatörler ve nörohormonlar diye
üç gruba ayrılırlar.
 Nörotransmiterler ve nöromodülatörler bir
sinaps içinde iletişim görevi yapmaları
nedeniyle pek çok yönden birbirine
benzerler ve nöromediyatörler diye ortak
bir ad altında toplanabilirler.
 Nörotransmiterler, SSS’de iki nöron arasındaki
iletişimden sorumlu olan temel öğelerdir.
 Sinapslarda, akson ucundan (presinaptik uç)
salıverilirler ve diğer hücrenin membranını
(postsinaptik membran) etkilerler. Böylece
impulsun presinaptik uçtan postsinaptik
membrana aşırımını sağlarlar ve orada yayılan
aksiyon potansiyelini tetiklerler.
 Nörotransmiterler, nöron membranını
nöromodülatörlere göre hızlı bir şekilde
etkilerler ve etkileri kısa sürer.
 Nöromodülatörler, ana sinapsta impuls
aşırımını sağlamazlar, fakat impuls
aşırımını ayarlarlar.
 Bu maddeler presinaptik ucun veya
postsinaptik membranın eksitabilitesini
değiştirirler ve böylece presinaptik ucun
veya postsinaptik membranın cevap
verme olasılığını değiştirirler.
Sinapslar ve ilaçların
etkisi
 Sinapslar, impuls aşırımını yapan
nöromediyatörün türüne göre adlandırılırlar.
 Örneğin, presinaptik uçtan nöromediyatör
olarak noradrenalin’in salıverildiği sinapslar
noradrenerjik (veya periferde adrenerjik)
sinapslar ve asetilkolin’in salıverildiği sinapslar
kolinerjik sinapslar diye adlandırılır.
 Bunun gibi SSS’de dopaminerjik, gaberjik,
serotonerjik ve peptiderjik sinapslar da vardır.
 Sinaptik membranlar üzerinde bulunan ve
nöromediyatör tarafından etkilenen reseptörler
de sinapslar gibi, mediyatörün türüne göre
adlandırılırlar (örneğin; dopaminerjik,
noradrenerjik, kolinerjik reseptörler gibi).
 SSS’deki bir nöron, çok sayıda ve bazen farklı
nöromediyatör salıveren sinir uçları ile sinaps
yapabilir.
 Böylece, nöronlar aynı zamanda inhibitör ve
eksitatör tipteki nöromediyatörlerin etkisi
altındadırlar.
Sinapslarda ilaçların
etkiledikleri başlıca olaylar
şunlardır:
 1.Nöromediyatör biyosentezinin
inhibisyonu.
 2.Presinaptik uçta membran düzeyinde
yerleşmiş bulunan ve sinaps aralığına
salıverilen nöromediyatörün geri
alınmasından (reuptake’ten) sorumlu aktif
transport olayının inhibisyonu.
 3.Presinaptik uçtan nöromediyatör
salıverilmesinde artma.
 4.Presinaptik uçtaki veziküllerin nöromediyatör
depolama mekanizmasının bozulması.
 5.İlacın presinaptik uçta nöromediyatör
biyosentezi ile ilgili kademelerde substrat
yerine geçmesi.
 6.Nöromediyatörü inaktive eden enzimin
inhibisyonu.
 7.Postsinaptik membrandaki reseptörler
üzerinde nöromediyatörünkine benzeyen etki
oluşturma.
 8.Postsinaptik membrandaki reseptörlerin bloke
edilmesi.
 9.Presinaptik uçta bulunan ve buradan nöromediyatör
salıverilmesini etkileyen reseptörlerin aktivasyonu veya
blokajı.
 10.Reseptör desensitizasyonu veya sayısının
azaltılması.
 11.Reseptör afinitesinin veya sayısının artırılması.
 12.Eksitasyon ve inhibisyondan sorumlu iyon
kanallarının reseptör-dışı mekanizmalarla bloke
edilmesi veya fasilitasyonu.
SSS’deki nöromediyatörler
 SSS’deki nöromediyatörler kimyasal yapılarına
göre:
 İ)Amin yapılı nöromediyatörler
 İİ)Amino asit nöromediyatörler
 İİİ)Peptit nöromediyatörler (nöropeptitler)
olarak üç grupta toplanırlar.
 Ayrıca SSS’de nöromodülatör etkinlik gösteren
adenozinerjik, nitrerjik ve nörosteroid sistemler
de vardır.
1.Amin yapılı
nöromediyatörler
 SSS’deki amin yapılı nöromediyatörler
dopamin, noradrenalin ve adrenalin gibi
katekolaminler, serotonin, asetilkolin ve
histamin’dir.
 Bunlar daha ziyade nörotransmiter görevi
yaparlar.
 Katekolaminler ve serotonin,
monoaminler diye de adlandırılırlar.
Dopamin
 SSS’de serotonin gibi yaygın olarak bulunan
bir katekolamindir.
 Dopamin, dopaminerjik sinir uçlarında,
noradrenerjik sinir uçlarındaki noradrenalin
prekürsörü dopamin gibi sentez edilir.
 Dopaminerjik uçlarda,
dopamin
β-hidroksilaz enzimi bulunmaz ve sentez zinciri
dopaminde sonlanır.
 Bütün dopaminerjik reseptör tipleri
(D1,2,3,4,5), G proteini çeşitleri ile kenetlenen
7 transmembranal segmentli reseptörlerdir.
Fizyolojik rolü
 Dopaminerjik nöronların afekt (duygulanım) ile ilgili
olaylarda, lokomotor fonksiyonun başlatılmasında,
eşgüdümünde ve optimizasyonunda ve ön hipofiz
salgılama fonksiyonunun düzenlenmesinde önemli
katkıları vardır.
 Dopaminerjik sistemin aşırı etkinlik kazanması psikoz
nedeni olabilir.
 Şizofreninin gelişmesinde beyindeki dopaminerjik aşırı
etkinliğin katkısının olabileceği ve bu hastalıktaki pozitif
belirtilerden bu durumun sorumlu olduğu varsayım
olarak ileri sürülmüştür.
 Dopaminerjik sistemin duygulanımın
düzenlenmesi ile ilişkisini gösteren bir
indirekt kanıt, bazı depresyonlu
hastalarda serebrospinal sıvıda HVA
düzeyinin azalmış olması ve bunlarda
dopamin agonisti levodopa veya
piribedil’le depresyonun
düzeltilebilmesidir.
 Kokain ve amfetaminler gibi ilaçların
pozitif pekiştirici (keyif verici) etkilerinde,
n. accumbens’te mezolimbik
dopaminerjik akson uçlarındaki
sinapslarda dopaminerjik aşırımın bu
ilaçlar tarafından güçlendirilmesi rol
oynar.
 Tuberoinfundibuler dopaminerjik sistem
tarafından hipotalamohipofizeal portal
damarlar içine salıverilen dopamin,
nörohormon görevi yapar ve ön
hipofizden prolaktin, büyüme hormonu ve
gonadotropin salgılanmasını inhibe eder.
Noradrenalin
 SSS’de noradrenerjik nöronların büyük bir
kısmının somaları locus coeruleus (LC)’ta
toplanmıştır.
 Bu çekirdek, beyin ve omuriliğe uzanan
noradrenerjik innervasyonun “santral”ını
oluşturur.
 SSS’de noradrenalinin majör metaboliti,
3-metoksi-4-hidroksifeniletilenglikol
(MHPG)’dür.
 MHPG çok liposolübl bir metabolittir ve beyin
dokusundan kan dolaşımına kolayca geçer.
 İdrar içinde atılan MHPG miktarı SSS’de
noradrenalin metabolizma hızının güvenilir bir
ölçüsüdür.
 Halbuki, idrarla atılan vanililmandelik asit
(VMA), normetanefrin ve noradrenalinin hemen
hemen tümü periferden gelir ve periferik
sempatik etkinliğin ölçüsü olarak değerlendilir.
Fizyolojik önemi
 Bu sistemin aktivasyonu ile ortaya çıkan
davranış kalıbı kısaca;
dikkat
kesilme,korku veya alarm durumu diye
özetlenebilir.
 Anksiyete,tremor ve periferde sempatik
hiperaktivasyon belirtileri bu davranışın
öğelerini oluştururlar.
 LC’den omuriliğin yan boynuzlarına inen
noradrenerjik yolakların buradaki sempatik
nöronları etkileyerek sempatik aktivasyon
yapması muhtemeldir.
 Opiyat abstinensi (yoksunluk) sendromu
esnasında ortaya çıkan ve klonidin ile kontrol
altına alınabilen sempatik hiperaktivitenin
oluşmasında, LC’nin aracılık edebileceği ileri
sürülmüştür.
 LC’den omuriliğe inen noradrenerjik yolağın
REM uykusu sırasında oluşan kas
gevşemesinde rol oynadığı ileri sürülmüştür.
 Majör depresyonlu bazı olgularda depresyon
nedeni, beyinde noradrenerjik etkinliğin
azalması olabilir.
Adrenalin
 Adrenerjik nöronlar SSS’de kısıtlı bir bölgede
ve az sayıda bulunur.
 Bu sinir uçlarının noradrenerjik uçlardan farkı,
feniletanolamin N-metil transferaz (PNMT)
enzimi içermeleridir, bu enzim noradrenalini
adrenaline dönüştürür.
 SSS’deki adrenerjik nöronların ruhsal durum ve
davranışa olan katkıları tartışmalıdır.
Serotonin
 Serotonin (5-hidroksitriptamin, 5-HT), beyindeki
nörotransmiter ve nöromodülatör görevi etraflı
bir şekilde incelenmiş bir monoamindir.
 Serotonin, MAO (özellikle MAO A) enzimi
tarafından 5-hidroksiindolasetik asit’e (5HİAA) oksitlenerek inaktive edilir.
 Serotonin salıverilmesinin arttığı durumlarda bu
asitin vücut sıvılarındaki ve idrardaki miktarı
yükselir.
 Beyindeki serotonerjik nöronların büyük kısmı
“raphe sistemi” içinde yerleşmiştir.
 Serotonin reseptörlerinin halen SSS’de ve
periferde 7 tipinin varlığı gösterilmiştir (5-HT17).
 5-HT3 reseptörler, reseptörle kenetli iyon
(sodyum) kanalı niteliğinde, diğerlerinin hepsi
G-proteini ile adenilat siklaza veya
fosfoinozitidaz ya da potasyum kanallarına
pozitif veya negatif şekilde kenetli membran
reseptörleridir.
Fizyolojik rolü
 Beyindeki serotonerjik sistemin, normal
davranış kalıbının sürdürülmesine katkısı
vardır.
 Majör depresyon olgularının bir alt grubunda,
bu klinik durumun SSS’de serotonerjik sistemin
hipoaktivitesine bağlı olduğu ileri sürülmüştür.
 Amfetamin ve kokain gibi hiperaktivite ve pozitif
pekiştiri (keyif artması) yapan ilaçlar,
n.accumbens ve striatumda serotonin
salıverilmesini de artırırlar.
 Serotonin panik ve anksiyete bozukluklarında
rol oynayabilir.
 Beyinde serotonin salıverilmesini artıran ve
reuptake’ini azaltan fenfluramin, duyarlı
kimselerde anksiyete reaksiyonu oluşturabilir.
 Serotonerjik sistemin
 “uyanıklık→NREM uyku→REM uyku”
siklusunun düzenlenmesine de katkısı vardır,
bu nedenle uyku fizyolojisinde rol oynar.

 Fenfluramin, onun aktif izomeri olan
deksfenfluramin iştah kesici etki yapar.
 Serotonerjik etkinliğin artması, prolaktin
ve ACTH salgılanmasını belirgin şekilde
artırır.
Asetilkolin
 SSS’de asetilkolin yaygın olarak bulunan bir
nörotransmiterdir.
 Kolinerjik reseptörler;
 Periferde olduğu gibi SSS’de de kolinerjik
reseptörlerin 2 tipi olan muskarinik ve nikotinik
reseptörler bulunur.
 Muskarinik reseptörler daha fazla ve daha
yaygındır.
 SSS’de muskarinik reseptörlerin 5 tipi vardır.
 Alzheimer hastalığında korteksin ve
hipokampusun M2 reseptörlerinin, buralardaki
kolinerjik sinir uçlarının kısmen yıkılması
nedeniyle azaldığı gösterilmiştir.
 Nikotinik reseptörler, pentamerik bir protein
yapısının ortasında Na+ kanalını içerir, kanalla
reseptör direkt olarak kenetlenmiştir ve
muskarinik reseptörlerin aksine arada bir
transdüksiyon mekanizması bulunmaz.
Fizyolojik önemi
 Asetilkolin ekstrapiramidal sistemin dengeli
çalışmasında rol oynar.
 Korteks ve hipokampusda kolinerjik nöronların
öğrenme ve bellekle ilgili olaylara katkısı vardır.
 Duygudurumun dengeli bir şekilde
sürdürülmesinde rol oynar. Bir hipoteze göre,
kolinerjik/dopaminerjik dengenin kolinerjik
etkinliğin lehine bozulması depresyona yol
açar.
 Kolinerjik sistemin, uyanıklık halinin
sürdürülmesine ve uykunun REM döneminin
başlatılmasına katkıda bulunduğu ileri
sürülmüştür.
 Hipotalamik kolinerjik nöronlar ile onların
etkilediği nikotinik reseptörlü nöronlar ön ve
arka hipofizin endokrin fonksiyonunun
düzenlenmesinde rol oynarlar.
 Kolinerjik agonistlerin veya fizostigmin’in
intraserebroventriküler veya intratekal verilmesi
antinosiseptif (analjezik) etki oluşturur.
Histamin
 Beyinde histamin kısmen mast hücreleri içinde
ve kısmen de histaminerjik nöronlar içinde
bulunur.
 Deney hayvanlarında intraserebroventriküler
injeksiyonu şu etkilere neden olur:
 -Sempatik merkezlerin aktivasyonu
 -Vazopressin salgılanmasında artış
 -EEG’de delta aktivitesinde artış.
2.Amino asit
nöromediyatörler
 SSS’ndeki sinapsların %60’dan fazlasında
sinaptik aşırıma amino asid nöromediyatörlerin
aracılık ettiği düşünülür.
 Tek nöron düzeyindeki etkilerinin niteliğine göre
ikiye ayrılırlar:
 i)İnhibitör amino asitler: GABA (gamaaminobütirik asit), glisin, taurin ve prolin.
 İİ)Eksitatör amino asitler: Glutamat ve aspartat.
GABA
(gama-aminobütirik asit)
 GABA salıveren (gaberjik) nöronlar beyinin ve
daha az olarak omuriliğin her tarafına
yayılmışlardır.
 Çoğu kısa ara nöronlardır.
 Beyinin ana inhibitör nöromediyatörüdür.
 GABA, gaberjik sinir uçlarında glutamik asitin
dekarboksillenmesiyle yapılır.
 Sitoplazmaya geçen GABA, GABA
transaminaz (GABA-T) enzimi tarafından
süksinik semialdehite yıkılır.
 GABAerjik reseptörlerin alt-tipleri:
 A)GABA-A reseptörleri veya reseptör
kompleksleri klasik postsinaptik GABA
reseptörleridir. Oligomerik bir protein
kompleksi içinde klorür kanalı
içermeleridir. Bu, inhibitör nöromediyatör
olmasının esasını teşkil eder.
 Tipik bir GABA-A reseptör kompleksi üzerinde
en az aşağıdaki bağlanma yerleri veya
reseptörler bulunur:
 I)GABA-A reseptörü:GABA, musimol ve
izoguvasin gibi agonistleri ve kompetitif
antagonist olan bikukulin’i selektif olarak
bağlar.
 II)Benzodiazepin reseptörü:Benzodiazepin
türevi ilaçları, onların agonistlerini ve
antagonistlerini selektif olarak bağlar.
 III)Barbitürat-pikrotoksinin
reseptörü:Barbitüratları ve onların
kompetitif antagonisti olan pikrotoksinin’i
selektif olarakbağlar.
 IV)GABA-A reseptör kompleksi üzerinde
etanol, ivermektin (bir antihelmintik ilaç),
bazı steroidler ve pirazolopiridinler için de
bağlanma yeri bulunur.
 B)GABA-B reseptörleri:
 3-aminopropilfosfonik asid (3-APFA) tarafından
selektif olarak aktive edilen ve iyon kanalı
niteliğinde olmayan reseptörlerdir.
 Genellikle presinaptik uçlarda (glutamerjik ve
somatostatinerjik uçlar gibi) heteroreseptör
olarak veya GABAerjik uçlarda otoreseptör
olarak bulunurlar ve adıgeçen
nöromediyatörlerin salıverilmelerinin
inhibisyonuna aracılık ederler.
 Sinaps düzeyinde, GABA-mimetik etki
aşağıdaki mekanizmalarla meydana getirilir:
 I)GABA reseptörleri üzerinde direkt agonist etki
 II)Endojen GABA’nın reseptöre bağlanmasının
fasilitasyonu:Bu etki benzodiazepinler,
barbitüratlar ve etanol tarafından oluşturulur.
 III)GABA-T enziminin inhibisyonu:Yeni
bulunan vigabatrin, GABA-T’yi irreversibl
olarak inhibe eder.Bu madde kan-beyin
engelini aşar, sistemik olarak
uygulandığında SSS’de GABA düzeyinde
belirgin ve uzun süren yükselme yapar.
 IV)GABA salıverilmesinin ve postsinaptik
bağlanma yerlerinin artırılması.
Fizyolojik önemi
 GABA’nın en önemli fizyolojik özelliği,
beyinin en yaygın inhibitör
nöromediyatörü olmasıdır.
 SSS’de GABA düzeyinin azaltılması veya
reseptörlerinin inhibisyonu hiperrefleksi,
hipereksitasyon ve konvülsiyon oluşturur.
 Beyinde GABA düzeyini yükselten ilaçlar
ise antikonvülsan etki yaparlar.
Glisin
 Omurilik ve beyin sapında yer alan
önemli bir inhibitör nöromediyatördür.
 Omurilik gri maddesindeki ara nöronların
büyük bir kısmını glisinerjik nöronlar ve
daha az bir kısmını gabarjik nöronlar
oluşturur.
 GABA gibi inhibitör etkinlik gösterir.
 GABA’dan farkı, yaptığı inhibisyonun
bikukulin ile değil, diğer bir konvülsan
madde olan striknin tarafından inhibe
edilmesidir.
 Glisin reseptörü, GABA reseptörü gibi,
membranda klorür kanalları ile
kenetlenme gösterir.
 Striknin, glisin’in etkisini reseptör
düzeyinde değil, klorür kanalı düzeyinde
antagonize eder.
 Tetanus toksini sinir uçlarından glisin
salıverilmesini inhibe ederek konvülsiyon
yapar.
Glutamik asit
 Beyin ve omurilikte bulunan eksitatör bir
nöromediyatördür.
 Halen en fazla incelenmiş olan glutamat
reseptörleri, NMDA (N-metil-D-aspartat)
reseptörleridir.
 Nöronlar üzerinde postsinaptik yerleşim
gösterirler.
 Bu reseptörler bir kanal proteini (katyon veya
Ca2+ /Na+ kanalı) ile kenetlenmişlerdir.
 Katyon kanalı; Mg2+ ve fensiklidin ve
benzerleri tarafından voltaja-bağımlı bir şekilde
bloke edilir.
 Glisin ise iyon kanallarının açılmasını fasilite
eder; fizyolojik olarak glutamatın ko-agonisti
diye nitelendirilir.
 Çinko iyonu, glisinin etkisini azaltır.
 Doğal poliaminler, glutamatın etkisini glisinin
yaptığı gibi artırırlar.
 Bazı öğrenme ve bellek olaylarında rol
oynadıkları sanılmaktadır.
 Serebral veya spinal iskemi sırasında iskemik
bölgedeki sinir uçlarından aşırı miktarda
glutamat ve aspartat salıverilmesi sonucu,
NMDA reseptörlerinin aşırı aktivasyonu ile
reseptörlere bağlı iyon kanallarından nöronların
içine aşırı miktarda Ca++ girmesinin
nöronlarda nekroza (eksitotoksisiteye) neden
olduğu ileri sürülmüştür.
 Gerek kompetitif ve gerekse
non-kompetitif NMDA reseptör
antagonistlerinin antiepileptik,
nöroprotektif ve anksiyolitik ilaç olarak
tedavide kullanılma potansiyelleri vardır.
3.Peptit yapılı
nöromediyatörler
P maddesi (substance P) ve
diğer taşikininler
 P maddesinin periferden gelen ve nosiseptif
uyarıları SSS’ne taşıyan primer duyusal
nöronların akson uçlarında glutamat ile birlikte
bulunduğu gösterilmiştir.
 Ağrılı impulsların duyusal birinci nörondan
duyusal ikinci nörona taşınmasını sağlar.
 İntradermal injekte edilen histaminin yaptığı
Lewis’in üçlü cevabında olduğu gibi, akson
refleksi ile cilt damarlarında oluşan
vazodilatasyondan da sorumludur.
 Omurilikte nöromodülatör görevi de yapar;
omurilik nöronlarında glutamatın eksitatör
etkisini artırır.
 P maddesi, nöron düzeyinde genellikle
eksitatör etki yapar.
Endojen opioid peptitler
 SSS’deki üç opioid peptid grubu (sistemi) şunlardır:
 I)POMK sistemi:Bu grupta β-endorfin adlı opioid peptid
bulunur. Β-endorfin mü reseptörlere yüksek afinite
gösterir.
 II)Pro-enkefalin A sistemi:Bu grupta bulunan başlıca
endojen opioid peptidler met-enkefalin ve löenkefalin’dir.
 III)Pro-enkefalin B (prodinorfin) sistemi:Bu
prekürsörden oluşan başlıca opioid peptidler; dinorfin
A(1-17), dinorfin A(1-8), dinorfin A(1-19),
dinorfin
B(1-13),rimorfin, α-neo-endorfin ve
β-neoendorfin’dir. Opiyat reseptörlerinin kappa türüne yüksek
afinite gösterirler.
Opiyat (opioid)
reseptörleri
 1.µ (mü), yeni adıyla OP3 reseptörler: βendorfin’in ve morfin’in yüksek afiniteli şekilde
bağlandığı reseptörlerdir. Morfinin supraspinal
analjezik etkisine aracılık ederler.
 2.δ (delta), yeni adıyla OP1 reseptörler:
 Enkefalinlere selektif olan reseptörlerdir.
Heyecan ve duygulanım ile ilgili ruhsal
olayların ve kognitif fonksiyonların oluşmasında
ve düzenlenmesinde rol oynayan limbik
sistemdeki nöronlar bu tür reseptörlerden
zengindir.
 3.K (kappa), yeni adıyla OP2 reseptörler:
 Serebral kortekste bulunan kappa reseptörler, morfin
ve benzeri opioidlerin yaptığı sedasyonda ve
omuriliktekiler spinal analjezide ve bu arada morfin ve
morfin-benzeri ilaçların intratekal veya epidural
verilmesi ile meydana gelen analjezide rol oynarlar.
 Yukarıda belirtilen üç opioid reseptör türünün
nalokson’a afinitesi farklıdır, bu reseptörler nalokson
tarafından aşağıdaki duyarlılık sırasına göre bloke
edilirler:

µ>δ>K
Adenozinerjik
nöromodülatör sistem
 Adenozin çeşitli nörotransmiterlerin sinir
uçlarından salıverilmesini inhibe eder.
 Ayrıca postsinaptik membranın eksitatör
nöromediyatörlere duyarlılığını azaltır.
 Adenozin hipokampus, serebral korteks
ve serebellar korteksteki sinapslarda
önemli bir inhibitör nöromediyatör olması
muhtemeldir.
Nitrerjik sistem
 Nöral NO periferik ve santral sinir sistemindeki
sinapslarda aşırımın modülasyonunda rol
oynar.
 Hipokampusta, glutamatın NMDA reseptörlerini
aktive etmesi sonucu nöronlardan salıverilen
NO, NMDA reseptörleri tarafından tetiklenen
uzun süreli potansiyalizasyonu (LTP)
güçlendirir.
 NMDA reseptörlerinin aktivasyonu sonucu NO
salıverilmesinin artması fizyolojik düzeyde
bellek ve öğrenme performansını artırır.
 NO’nun omurilik arka boynuzunda ağrılı
impulsların aşırımını modüle ettiği
(potansiyalize ettiği) bulunmuştur. Bu
bölgede NO birikmesi hiperaljeziye
neden olur.
 NO’nun diğer bir santral etkisi, beyin kan
akımının lokal düzenlenmesidir; NO
çevredeki damarları genişletir.
Nörosteroid sistem
 Esas olarak oligodendrosit türü glia
hücreleri tarafından ve ufak ölçüde olmak
üzere nöronlar tarafından kolesterolden
sentez edilip salıverildikleri bulunmuştur.
Bunlara nörosteroidler denir.
 İlk bulunan nörosteroidler pregnenolon ve
dehidroepiandrosteron ve bunların sülfat
konjügatlarıdır.
 GABA A reseptörü-klorür kanalı
kompleksi ve glisin reseptörü-klorür
kanalı kompleksi üzerindeki steroid
bağlanma yerlerinin belirli bazı
nörosteroidler tarafından aktivasyonu,
GABAerjik ve glisinerjik inhibitör etkinliği
artırarak sedasyon, antiepileptik ve
anksiyolitik etkinlik meydana getirir.
Download