Yrd. Doç.Dr. İhsan SARI 3rd International Conference on Sport and Exercise Psychology 1. Öykü: Heinz (Hans) Öyküsü • “Avrupa’da Heinz adlı bir adamın karısı az rastlanan bir kanser tütünden ölmek üzeredir. Doktorlar bir ilacın onu kurtarabileceğini söylerler. Bu ilaç aynı şehirde oturan bir eczacının keşfettiği bir çeşit radyumdur. Bu ilaç pahalıya mal olmuştur, fakat eczacı ilacı maliyetinden de 10 misli fazlaya satmaktadır. Radyuma 200 dolar verdiği halde ilacın küçük bir miktarı için 2000 dolar istemektedir. Heinz tanıdığı herkesten borç alarak ancak 1000 dolar toplayabilir. Eczacıya karısının ölmek üzere olduğunu söyler, ondan ilacı ya daha ucuza vermesini ya da paranın yarısını sonra almayı kabul etmesini ister. Fakat eczacı ‘Hayır ilacı ben keşfettim, ondan para kazanacağım.’ diyerek Heinz’in isteğini kabul etmez. Bunun üzerine çaresiz kalan Heinz eczaneye girip karısı için ilacı çalar.” • Heinz’in bunu yapması doğru mudur? Neden? Ahlaki prensipleri nasıl edindiğimizle ilgili bilgi sahibi olmak bize ahlak gelişimine yönelik uygulamalar yapma şansı verir. Toplumsal denetim mekanizmaları, toplumsal kurumlar ve ahlak. Değerler: doğruluk, namus, başarı, dayanışma Değerler normlar ve törelere dönüşür. Tüm bunlar insanların bir arada yaşama gereksinimlerinden kaynaklanmıştır ve insanları iyi doğru olana yönlendirir. Ahlak: Belli bir toplumun belli bir döneminde geçerli bireysel ve toplumsal davranış kurallarının tümü. Ahlak Nedir? Toplumun çoğunluğunun vicdanında kabul gören kurallardır. Kuşaktan kurağa aktarılan değerlerdir. Yazılı olmayan toplum kurallarıdır. Bireyin doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmesine yarayan ilkeler ve kurallar bütünüdür. Kişinin doğruyu ve yanlışı ayırmasındaki içsel sesidir. Ahlak, bireyin uyup uymaması kendi tercihine bırakıldığı kurallardır. Kişinin kendisinin oluşturduğu, toplum tarafından da kabul gören, kişinin yaşam biçimi ve davranışlarında gözlenen idealler ve ilkelerdir. Ahlak kavramı boyutları Düşünceler Davranış Duygular Bunlar arasında çelişki olduğu. Ve doğru bulmadığı bir davranışı bireylerin yaptığı belirlenmiştir. Ahlaki Gelişim Kuramları Psikanalitik Kuramı Piaget Ahlaki Gelişim Kuramı: Zihinsel gelişime paraleldir, yüzeyel ve somut olandan, derin ve soyut olana doğru ilerler Kolhberg Ahlaki Gelişim Kuramı : Bireyselden, toplumsala, toplumsaldan evrensele ilerleyen üç aşamalı gelişim Ahlaki davranış değil, ahlaki yargılama yeteneği araştırılmaktadır. Ahlaki gelişim tüm dünyada, aynı sarı ile ve benzer yaş aralığında ilerler. Sosyal Öğrenme Kuramı: İyi modeller sunulmalı ve yetişkin normları benimsenmelidir. Psikanalitik Kuram Yaşamın ilk yılları önemlidir. Vicdan ve ideal benlik süperegoyu oluşturur. Vicdan kötü davranışı yaptırmaz ideal benlik iyi davranışı ödüllendirir. Bilişsel –Gelişimsel Ahlaki Gelişim Kuramcıları: Piaget ve Kohlberg Ahlak gelişimi ile öncelikle Piaget ilgilenmiştir. Kohlberg daha sonra kuramını Piaget’in görüşleri doğrultusunda açıklamıştır. Her iki kuramda da; Bilişsel gelişimin ahlaki gelişim için ön koşul olduğu kabul edilir. Çocukların ahlaklı davranışlarından ziyade ahlaki yargı düzeyleriyle ilgilenmişlerdir. Ahlaki yargı gelişimini ölçmek için çocuklara ahlaki ikilemler (dilemma, çelişki) içeren öyküler sunmuşlardır. Örn. Piaget: yardım etme niyetiyle kırılan 6 yumurta, bilerek kırılan 2 yumurta. Kohlberg: Hans öyküsü… gibi Piaget’nin Ahlaki Gelişimi kuramı • Ahlak Öncesi Dönem: (0 – 4/5 yaş): Çocuk benmerkezci eğilimden dolayı başkasının bakış açısını anlayamaz, oyunda ve sosyal yaşamda kuralların varlığından haberdar değildir. Cezadan kaçmaya çalışır. • Dışa Bağımlı Evre (Ahlaki Gerçekçilik) (6 – 10 yaş): Çocuk bu dönemde kuralların ve ilişkilerin sorgulanamaz olduğunu düşünmekte ve otoritenin görüşünü aynen kabul etmektedir. Suç - ceza derecesini oranlar. Daha şiddetli cezalandıran suçlar, daha kötü suçtur. • Özerk Ahlak Evresi: (Ahlaki Görecelilik) (11 yaş ve üstü): Çocuk kuralların değiştirilemez olmadığını, istenirse anlaşılarak değiştirilebileceğini, kuralların çiğnenmesi durumunda sonuçlara göre değil niyete ve koşullara göre karar verilmesi gerektiğini düşünmektedir. Kuralları her oyunda değiştirme, birlikte belirleme Lawrence Kohlberg (1927-1987) 1927 Yılında New York’da, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve Massachusetts’deki başarılı öğrencilerin gidebileceği Andover Akademi adlı özel bir lisede ortaöğretimini tamamlamıştır. İkinci dünya savaşına denk gelen yıllarda üniversite eğitimine devam etmek yerine, İsrail davasına hizmet etmek amacıyla eğitimine ara vermiş ve İngiliz Ablukası altındaki İsrail’e Avrupa’dan mülteci taşıyan bir yük gemisinde çalışmıştır. 1948 yılından sonra üniversite eğitimine dönmüş ve. Chicago Üniversitesindeki psikoloji eğitiminin devamında ahlaki gelişim üniversitede, 1958 yılında doktora derecesini almıştır. alanına yönelmiştir. Aynı Doktora konusu, çocuk ve ergenlerdeki ahlaki gelişim ve ahlaki yargılamanın gelişimidir. Bu amaçla, yaşarı 10, 13 ve 16 arasında değişen 72 erkek çocuk ve ergen ile klinik yöntem ile derinlemesine görüşmeler yapmış ve görüşmelerinin sonucunda, ahlaki gelişimin üç temel düzey ve bu düzeylere dayanan altı gelişmişlik evresi ile ilerlediğini sonucuna varmıştır. Kolhberg ve diğer bazı meslektaşları tarafından Amerika, Meksika, Tayvan, Türkiye, İsrail, Kenya, Bahama ve Hindistan gibi ülkelerde kuramın evrenselliğini sınayan çalışmalar yapılmıştır2. Kohlberg’e Göre Ahlak Gelişimi • Kohlberg (1969) Piaget’in kuramını geliştirmiştir. Kohlberg de Piaget gibi, kültürel sınırları aşan, doğal olan ve bilişsel temele dayanan ahlak gelişimi devreleri üzerinde durmuştur. • Kohlberg deneklerine Piaget’in hikâyelerinden daha karmaşık ve daha derin ahlaki çatışmalar içeren hikâyeler okumuştur. • Dolayısıyla da, Piaget’in ötesine geçerek altı devreli, ergenlik ve yetişkinliğe uzanan ahlak gelişimi devreleri ortaya koymuştur. • Kohlberg’in ahlak gelişimi devreleri giderek yükselen bir ahlak anlayışını içeren üç düzey ve bunların her birindeki iki devre ile belirlenir. • Kohlberg’in Ahlaki Gelişim Evreleri • • • • • • I.DÜZEY; Gelenek Öncesi Düzey; (Egosantrik Düzey) Bu düzeyde kişi iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kültürel kural ve değerlere açıktır. Ancak bunları, ceza ödül gibi fiziksel sonuçlarına göre ya da bu kuralları ortaya koyan kimselerin fizik gücüne göre değerlendirir. Bu düzey iki devreyi kapsar; II. DÜZEY; Geleneksel Düzey: Bu düzeyde, kişinin bir üyesi olduğu ailenin, arkadaş grubunun yâda çevrenin beklentileri kendi başına değer taşır. Seçilen referans grubunun doğru kabul ettikleri, çocuğun gözünde de doğrudur. Buradaki tutum sadece sosyal düzen ve beklentilere uymak değil aynı zamanda onlara sadakattir. Mevcut sosyal düzenin korunması ve desteklenmesi ve bu düzenin kurum ve gruplarıyla özdeşleşmek önemlidir. Bu düzey iki devreden oluşur; III. DÜZEY; Gelenek Üstü ( Özerk ya da İlkeli) Düzey: Bu Düzeyde geçerliği ve uygulanırlığı olan ahlaki değerleri ve ilkeleri, bunları ortaya koyan grup ya da kişilerin yetkilerinden ve kişinin bu gruplarla özdeşleşmesinden bağımsız olarak tanımlama çabası görülür. İlk düzeyde otorite kişinin tamamen dışındadır. İkinci düzeyde kişi otoriteyi içselleştirmiştir, ancak sorgulamaz. Bu üçüncü düzeyde ise kişisel otorite oluşur. Kişi kendi seçtiği, üzerinde düşündüğü ahlak ilkelerine göre yargılarda bulunur. Bu düzeyde de 2 devre vardır; 1.Basamak: Cezadan kaçınma- boyun eğme • Bu devrede davranışın sonuçları, o davranışın iyi ya da kötü olduğunu tayin eder. Bir davranış cezalandırılıyorsa kötü, cezalandırılmıyorsa iyidir. Davranış bütünüyle dışardan denetlenir. Cezadan kurtulmak ve yetkiye karşı tam riayet kendi başına değerlidir. Çocuk için büyüklerin sözünden çıkmamak önemlidir, çünkü onlar büyük ve güçlüdür. Başın derde girmemesi önemlidir. • Otoriteye körü körüne bağlıdır (çocuk yetişkinlerin söylediklerini anlamadan papağan gibi taklit eder) • Davranışlar fiziksel sonuçlarına göre değerlendirilir. • Eşyalara ve insanlara maddi zarar vermekten ve cezadan sakınılır. • Doğruyu yapma nedeni cezadan kaçma ve otoritenin isteğidir. 2. Basamak: Bireyselcilik- amaca yönelik değiş tokuş Değiş – tokuş Ahlakı - Al Gülüm-Ver Gülüm Ahlaki olarak da • • • • • bilinir. Bireyin gereksinimlerini gideren her şey doğrudur. Pragmatik alışveriş kavramı (sen bana yardım et, ben sana ederim), sevgi, bağlılık ve adalet kavramı yerine geçerlidir. Çocuk, ödüllendirilen davranışları yapar, cezalandırılanlardan çekinir. Ayrıca bireyler arasındaki anlaşma ve söz vermelere değer verilir. Örn. kaz gelen yerden tavuk esirgenmez. Bireycilik ve çıkara dayalı alış - veriş ön plandadır. Çocuk kendi çıkarlarıyla başkalarının çıkarlarının farklı olabileceğini anlar. Bu durumun bana faydası ne? sorusu sorar. Kurallara çıkarlar ölçüsünde uyar ve herkesinde böyle yapacağını varsayar. Karşılık ve eşitlik ilkesi ile adil olmaya çalışır (göze göz, dişe diş). 3. Basamak: Kişiler arası uyum- iyi çocuk yönelimi • Bu devrede iyi davranış, yakın çevreyi memnun eden, onlara yardımcı olan ya da onlar tarafından takdir edilen davranıştır. • Bireyin kendinden bekleneni yapması en doğru hareket biçimidir. Davranış niyete göre değerlendirilir. ‘İyi niyetli olmak’ önem kazanır. • Güven, sadakat, saygı, karşılıklı ilişkilerin devamlılığı ve minnettarlık önemlidir. • Yakın çevrenin düşüncelerine önem verilir. • İyi olmak, başkalarının duygularıyla ilgilenmek, sadık ve güvenilir olmak, beklentiler ve kurallar doğrultusunda davranmak önemlidir. • Dışlanmak ve ayıplanmak temel korkudur. 4. Basamak: Toplumsal sistem-yasaya uygunluk • Bu devrede önemli olan, başkalarını memnun edecek davranışlarda bulunmak değil, yerleşmiş kurallar ve sosyal düzeni korumaktır. Doğru davranış, görevini yapmak, otoriteye saygı göstermek, kural ve yasalara uymaktır. Kurulu sosyal düzen eleştirilmeden kabul edilir. • Bakış açısı yakın çevreden bütün topluma genişlemiştir. • Doğru; toplum düzenini korumak, grubun ve toplumun refahı doğrultusunda davranmaktır. • Göreceli Kavramlar (sorumluluk, adalet, hoşgörü vs) kazanılmış ve içselleştirilmiştir. • Kurallar değişmez ve herkes için geçerlidir. 5. Basamak: Sosyal sözleşme-yararlılık ve bireysel haklar • Bu devrede doğru davranış, insan hakları ve toplum yararı gözetilerek • • • • • toplum tarafından incelenip kabul edilmiş ilkelere uygun davranıştır. Bireyin fikir ve değerlerinde farklılıklar gösterdiği bu devrede, görüş birliğine varma teknikleri önemsenir. Ancak doğru ve yanlışın kişisel değer sorunu olduğu da kabul edilir. Yasal görüş kabul edilmekle birlikte, topluma daha fazla yarar sağlayabilmek için yasaların değişebileceğine inanır. (4. devreden bu bakımdan farklıdır). Sözleşme ve anlaşmalar yapıldıktan sonra her iki tarafı da bağlayıcı bir özellik taşır. Kurallar insanlar tarafından konulmuştur. İşlemiyorsa, yine toplumun onayıyla değiştirilebilir. Yani eleştirel gözle bakar yasalara. Ancak bunun dışında kurallara her zaman uyar. Tarafsızlık ön plandadır (Ya eczacının hakkı- Kişisel mülkiyete saldırı?) Diğer taraftan; Hans çalmalıdır, çünkü insan hayatı yazılı yasalardan daha önemlidir). 6. Basamak: Evrensel Ahlak İlkeleri • Bu en yüksek devrede doğru ve yanlış, sosyal düzenin yasa ve kurallarıyla değil, kişinin kendi vicdanıyla ve kendi geliştirdiği ahlak ilkeleriyle tanımlanır. • Bu ilkeler somut ahlak kuralları olmayıp genel soyut ilkelerdir. Bunlar, evrensel adalet ilkelerini, insan haklarını ve insana saygıyı içerebilirler. • Bütün insanlığın uyması gereken evrensel ahlaki prensiplerde kavuzdur • Ahlaki prensipler, insan haklarına, insana ve insan onuruna saygı içermektedir. • Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Mahatma Gandi , Rahibe Teresa,… gibi kişilerin bulunduğu evredir. Evrelerin ve Basamakların Değerlendirilmesi • Kohlberg’e göre ahlak gelişimi bu sıralamada oluşur, çünkü her • • • • devrede bir önceki devrede erişilen ahlak gelişiminin bir sentezinin yapılması ve onun ilerisine erişilmesidir. Ahlak sadece adaletten ibaret değil. Diğer unsurları göz ardı edilmiş. Cinsiyet etkeni göz ardı edilmiş. Ancak, her birey 6. devreye kadar çıkamayabilir. Hatta Kohlberg’in araştırmalarına göre yetişkin bireylerin büyük bir çoğunluğunun, 3. ve 4. basamakta kaldığına inanılmaktadır. Kohlberg ahlak devrelerini saptayabilmek için deneklerine 9 hikâye vererek, her hikâye hakkında çeşitli sorular sormuştur. Bu hikâyelerden bazı örnekler aşağıda verilmiştir; Sosyal Öğrenme Kuramına göre ahlak gelişimi Bireyler model alır. Sözlerden çok model olan kişinin davranışı öğrenilir. Disiplin yöntemleri ve ahlak gelişimi Sevginin esirgenmesi Güç kullanımı Tüme varım 1. Öykü: Heinz (Hans) Öyküsü • “Avrupa’da Heinz adlı bir adamın karısı az rastlanan bir kanser tütünden ölmek üzeredir. Doktorlar bir ilacın onu kurtarabileceğini söylerler. Bu ilaç aynı şehirde oturan bir eczacının keşfettiği bir çeşit radyumdur. Bu ilaç pahalıya mal olmuştur, fakat eczacı ilacı maliyetinden de 10 misli fazlaya satmaktadır. Radyuma 200 dolar verdiği halde ilacın küçük bir miktarı için 2000 dolar istemektedir. Heinz tanıdığı herkesten borç alarak ancak 1000 dolar toplayabilir. Eczacıya karısının ölmek üzere olduğunu söyler, ondan ilacı ya daha ucuza vermesini ya da paranın yarısını sonra almayı kabul etmesini ister. Fakat eczacı ‘Hayır ilacı ben keşfettim, ondan para kazanacağım.’ diyerek Heinz’in isteğini kabul etmez. Bunun üzerine çaresiz kalan Heinz eczaneye girip karısı için ilacı çalar.” • 2. Öykü: Kore Savaşı Kore savaşında, bir denizci bölüğü sayı kaybetmiş ve düşman karşısında geri çekilmeye başlamıştır. Bölük nehir üzerindeki köprüyü geçmiş ama düşman diğer tarafta sesiz durmaktadır. Eğer içlerinden biri geri gidip köprüyü uçurursa bir olasılık kurtulabileceklerdir. Köprüyü uçurmak için gidecek olan kişi, büyük bir olasılıkla kurtulamayacaktır. Dörtte bir olasılıkla ölmüş olacaktır. Geri çekilmeyi en iyi yönlendirecek olan bölük komutanıdır. Komutan, bu görevi gönüllü olarak yapmak isteyenleri sorduğunda kimse gönüllü olmamıştır. Eğer kendisi giderse, geri kalanlar sağ salim geri dönemeyeceklerdir çünkü sadece kendisi geri çekilmeyi yönlendirmeyi bilen kişidir. Bölük komutanı, bu zor görev için birini görevlendirmeli mi, yoksa kendi mi gitmelidir? Neden? 3. Öykü: Valiean ve hırsızlık Avrupa’nın bir köyünde, Valjean adlı fakir bir adam, ne kız kardeş, ne de erkek kardeşi iş bulamıyorlarmış. Valjean, parasızlıktan gerekli ilaç ve yiyeceği çalıyormuş. Yakalanmış ve 6 yıl hüküm giymiş. Birkaç yıl sonra hapisten kaçarak yeni bir ad altında ülkenin başka bir yöresinde yaşamaya başlamış. Para biriktirmiş ve yavaş yavaş büyük bir fabrika kurmuş. Çalışanlarına en yüksek maaşları vermiş ve kazancının çoğu ile tıbbi yardıma muhtaç kişiler için bir hastane yaptırmıştır. Bir terzi, bu fabrikatörün, yöresindeki polis tarafından aranan, hapishaneden kaçmış, eski suçlu Valjean olduğunu fark ettiğinde 20 yıl geçmiştir. Terzi, Valjean’ı polise bildirmeli midir? Neden? • Deneklere Heinz’in doğru mu yanlış mı yaptığı nedenleri ile sorulur. • Doğru ya da yanlış yargılardan çok bu yargıların dayandığı ahlaki düşünce tarzı üzerinde durulur. • Yukarıdaki hikâye için çeşitli devrelerdeki ahlaki düşünce tarzları için Kolberg’den alınan örnekleri incelersek: • II. Düzey/3.devre cevapları: (Davranış güdüye ve davranışı yapan kişiye göre değerlendiriliyor. Bir davranış eğer <iyi>, özgecil(diğerkâm) bir güdüye dayanıyor ya da böyle bir kişi tarafından yapılıyorsa, iyidir, bunun tersi ise kötüdür.) • • Evet- <İlacı çalmalı. İyi bir kocanın yapması doğal olan bir şeyi yaptı. Karısını sevdiği için yaptığı bir şeyden dolayı onu suçlayamazsınız. Eğer karısını kurtaracak kadar sevmeseydi o zaman suçlanırdı.> • • Hayır- <Çalmamalı. Karısı ölürse, Heinz suçlanamaz. Yasal yollarla yapabileceği her şeyi karısını sevmediği ya da kalpsiz olduğu için yapmamış değil. Bencil ve kalpsiz olan eczacıdır.> • • III. Düzey/6.devre cevapları: (İyi niyet, bir davranışı doğru ya da yanlış yapmaz. Ancak bir davranış, kişisel olarak seçilmiş ilkelere dayanıyorsa yanlış olamaz. Kurallara uymamak aslında doğru bir davranış olabilir, fakat bu sadece kuraldan sapma ile bir ahlak ilkesine kesinlikle ters düşme arasındaki bir tercih durumunda söz konusudur. Ahlak ilkelerininde yasal kurallar kadar, hatta daha fazla önemi olduğuna inanılır). • • Evet- <Bu durum Heinz’ı çalmakla karısını ölüme terk etmek arasında bir tercihe zorlamaktadır. Bir tercih yapılması zorunlu olduğu zaman çalmak ahlaken doğrudur. İnsan hayatını koruma ve ona saygı gösterme ilkesine dayanarak hareket etmesi gerekir.> • • Hayır- < Heinz, karısı kadar ilaca ihtiyaç duyan başka insanlarda olup olmadığı konusunda bir karar verme durumundadır. Heinz karısına karşı duyduğu kendi hislerine göre değil, söz konusu olabilecek bütün insanların hayatının değerini göz önüne alarak hareket etmelidir>. Basmaklara İlişkin Bir Başka Örnek; • Yağmur ormanlarını yok oluşuna dur kampanyasına katılma/katılmama gerekçesi; • Bir yaptırımı yok diye katılmadım (I) • Bana ne orda oturan akrabam mı var (II) • Bunu öneren hocayı sevdiğim için hoşuna gideceğini düşündüm (III) • Toplumsal uyanış, inandığım için katıldım (IV) • Dünya ve insanlığın geleceğini korumak için katıldım. (V - VI)