Uploaded by nafihi9268

Toksikokinetik Sunumu: Emilim, Dağılım, Metabolizma

TOKSİKOKİNETİK
Toksikokinetik
Zehir veya herhangi bir maddenin vücuda
giriş yolları, dağılması ve atılması ile ilgili
bilgiler sunar
Zehirlenmenin oluşmasında
maddenin izlediği yol
Maruz kalınma ve emilme
Vücutta dağılma veya birikme
BT’a uğrama
Kendisi veya metabolitlerinin zehirlenmeye
yol açması
Zehirli madde veya metabolitlerinin
vücuttan atılması
Emilme
Zehirlerin uygulandıkları yerden biyolojik
zarları geçip kan dolaşımına girmesi
Zehirlerin zardan geçişi
Dağılım katsayısı (yağ/su dağılım
katsayısı), iyonlaşma oranı ve molekül
büyüklüğü çok önemli
Küçük moleküllü, dağılım katsayısı yüksek
(yağda iyi çözünen) ve iyonize olmamış
maddeler zarlardan kolay geçerler
İlaçların biyolojik zarlardan geçiş şekilleri
Basit (pasif) difüzyon
Aktif taşıma
Kolaylaştırılmış difüzyon
Pinositoz
Süzülme
İyonoforlarla taşınma
Basit (pasif) difüzyon
Madde moleküllerinin zarın lipid tabakasında
çözünerek geçmesi ve sulu faza ulaşması
Yarı geçirgen bir zarla ayrılmış iki bölme
arasında çok yoğun madde bulunan taraftan az
yoğun olan tarafa yoğunluk farkına bağlı
olarak geçiş esasına dayanır (Birinci derece
kinetik)
Zehirli maddelerin ve ilaçların taşınmasında en
önemli yol
Basit difüzyonla geçiş için;
Yağda kolay çözünmesi
İyonize olmamış halde olması
gerekir.
Süzülme
Hücre zarlarındaki porlar ve kanallar
aracılığıyla madde geçişi
Su ve molekül ağırlığı 100-200 arasındaki
maddeler kolaylıkla geçer
Karaciğer sinozoidal zarları ve böbrek
glomerüllerinden molekül ağırlığı <65 000
olan maddeler geçebilir
Bu şekilde geçiş oranı çok az
İyonoforlarla taşınma
İyonofor: İyonize madde moleküllerini
sarıp, yüklerini maskeleyen ve yağda
çözünür hale getiren moleküller
Zarlardan geçişte iyonoforlar da görev alır
Aktif taşıma
Madde moleküllerinin yoğunluk ve
elektrokimyasal engele karşı enerji harcanarak
taşınması
Enerji Na+ veya H+’nin hidrolizi ile sağlanır
(taşıt proteinle veya elektrokimyasal yoğunluğa
bağlı olarak taşınan)
Aktif taşıma
Madde zarın bir tarafında taşıyıcı proteine
bağlanır
Zarı geçer
Taşıyıcıdan ayrılır
Taşıyıcı yerine döner
Taşıma iki yönlü olabilir; aynı ya da farklı
maddeler taşınabilir
Aktif taşımanın özellikleri
Metabolik enerjiye gereksinim gösterir
Taşınma hızı madde yoğunluğunun düşük olduğu
durumlarla orantılı veya yoğunluk farkına karşıdır
Geçiş metabolik zehirlerle engellenebilir
Özel bir zar taşıma proteinine gerek duyar
Doyurulabilir (Enzim kinetiği, sıfır derece
kinetiği, Michaelis-Menten kinetiği)
Benzer maddeler arasında taşıma proteinine karşı
yarışma olabilir
Aktif taşınmaya örnekler
Aminoasitler, monosakkaridler, demir, glikoz ve
sodyum’un sindirim kanalından emilmesi
Kuvvetli asidik ve bazik yapılı ilaçların, ilaç
metabolitlerinin idrar ve safraya geçişleri
Penisilinlerin sinir sisteminden uzaklaştırılması
Aminoglikozidlerin bakteri hücresine girişleri
Kolaylaştırılmış difüzyon
Madde moleküllerinin enerjiye gerek duymadan
taşıyıcı aracılığıyla taşınması
Basit difüzyonda olduğu gibi çok yoğun taraftan
az yoğun tarafa doğru taşınma olur (daha hızlı)
Doyurulabilir ve yarışmalı olarak engellenebilir
Örn: Glikozun sindirim kanalından emilmesi,
akciğerlerde oksijenin hemoglobine bağlanması
vb.
Pinositoz
Hücre zarının cepe benzer bir şekilde girinti
yaparak dış ortamdaki sıvı maddeyi hücre
içine alması
Katı bir madde aynı şekilde alınırsa
fagositoz adını alır
Büyük molekül ağırlıklı zehirlerin
emilmesinde kullanılır
Vücuda giriş yolları
Zehirler vücuda genellikle deri, solunum ve
sindirim yoluyla girerler
Deneysel çalışmalarda ve yılan gibi hayvan
ısırmaları ile zehirler parenteral yollarla da
vücuda girebilirler
Deri
Sağlam deri maddelere karşı son derece az
geçirgendir
Ama nikotin, dieldrin, paratiyon, sarin,
karbontetraklorür gibi bazı zehirler sağlam deriden
bile emilebilirler
Hasarlı ve yangılı deriden bir çok madde çok
kolay emilir ve yağda iyi çözünen maddeler, yağlı
çözelti ve emülsiyonların emilimi daha kolaydır
Sindirim kanalı
Zehirlerin emilip dolaşıma geçmelerinde en
önemli yol
Sindirim kanalının her yerinde emilme
olmakla birlikte en çok ince bağırsaklarda
Sindirim kanalından emilimi
(biyoyarlanımı) etkileyen faktörler
Maddenin molekül büyüklüğü, kristal şekli ve
çözeltinin yoğunluğu
Yem ya da yemekle etkileşimi
Formülasyonu ve farmasotik şekli
Hayvan türü
Mide bağırsak hareketleri, boşalma süresi, salgıları
Sindirim kanalı içeriğinin sıvısı ve osmolaritesi
Mide-bağırsak epitel hücrelerinin bütünlüğü
İçeriğin geçiş süresi
Zehirlerin sindirim kanalın emilmesi
Genellikle pasif difüzyonla olur
Ortamın pH’sı ilacın iyonize olmamış
şekilde kalmasına ne kadar uygunsa, emilim
o kadar fazladır
Fakat mide için tersi durum söz konusu
olabilir. İyonize olmama mide içeriğinde
çözünmeyi azaltır, dolayısıyla emilim azalır.
Zehirlerin sindirim kanalın emilmesi
Zayıf asidik maddeler asit ortamda (mide),
zayıf bazik maddeler ise bazik ortamda
(ince bağırsaklar) daha iyi emilirler
Solunum
Çok geniş bir yüzey alanı oluşturması
Yoğun damarlaşma bulunması ve
dolayısıyla kan debisinin yüksek olması
nedeniyle
solunum yolları mukozası geniş bir emme
alanı oluşturur
Solunum
Taneciğin çapının küçük ve yağda
çözünürlüğün fazla olması basit difüzyonla
geçişi arttırır
Emilme oranı (Biyoyararlanım)
Ağızdan verildikten sonra emilip dolaşıma
geçen madde miktarı veya yoğunluğunun
uygulanan miktarına oranı
% ile ifade edilir
Sistemik biyoyararlanım
Sindirim kanalından emilim karaciğerden
geçtikten sonra V. cava inferior ile sistemik
dolaşıma geçen madde miktarı veya oranı
İlk geçiş etkisine yüksek düzeyde maruz
kalan propranolol ve progesteron gibi
maddeler açısından toksikolojide önem taşır
Bir maddenin doğrudan Dİ verilmesi onun
sistemik biyoyararlanımını verir
Emilme ve dağılımı etkileyen
fiziko-kimyasal olaylar
Molekül büyüklüğü
İyonlaşma oranı
Suda ve yağda çözünürlüğü
Molekül büyüklüğü
Bir madde ne kadar küçükse emilmesi de o
kadar hızlıdır
Suda/yağda çözünme
Polarite: Molekülde yük bulunması durumu
Polar bileşikler: Suda iyi çözünür
Non-polar bileşikler: Yağda iyi çözünür
Yağ su dağılım katsayısı büyük olan
maddeler yağda iyi çözünürler
İyonize olmamış maddelerin yağ su
dağılım katsayıları büyüktür, dolayısıyla
yağda iyi çözünürler ve iyi emilirler
pH dağılım hipotezi
Ortam pH’sı düştüğünde zayıf organik
asitlerin non-iyonize kısımları artar, yağda
iyi çözünürler ve iyi emilirler
Bu durumda zayıf organik bazlar için tersi
sözkonusudur.
Yani; asitler asit, bazlar bazik ortamda daha
iyi emilirler.
İyonlaşma derecesi
Bir maddenin iyonlaşma derecesi ortamın
pH’sı ve ilacın pKa’sına bağlıdır
pKa: Herhangi bir asidik ya da bazik madde
için sabit bir sayıdır ve bir bileşiğin hidrojen
kabul etme yeteneğinin bir ölçüsüdür. Bir
asit veya bazın nisbi gücünü gösterir
(pKa’sı düşük asit ve yüksek baz
diğerlerinden daha güçlü)
İyonlaşma derecesi
Vücut pH’sı 1 (mide sıvısı) - 8 (idrar) arası;
ilaçların pKa değerleri 3-11 arasındadır.
Ortam asitliği arttıkça (pH düştükçe) zayıf
asitlerin non-iyonize kısımları artar, daha iyi
yağda çözünür, daha iyi emilir.
Ortam bazikliği arttıkça (pH arttıkça) zayıf
bazların non-iyonize kısımları artar, daha iyi
yağda çözünür, daha iyi emilir.
İyon tuzağı mekanizması
Biyolojik zarların her iki yüzündeki pH
farkı sebebiyle kimyasal maddelerin bu
kesimlerdeki iyonlaşma dereceleri de
farklıdır
Denge halinde iyonlaşma oranının yüksek
olduğu taraftaki toplam madde miktarının
da yüksek olmasına iyon tuzağı
mekanizması adı verilir.
İlk geçiş etkisi
Ağızdan verilen maddelerin sistemik
dolaşıma girmeden önce bağırsak duvarı ve
karaciğerden geçerken BT’a uğramaları ve
böylece etki kaybı meydana gelmesi
Zehirler için istenen bir olay
Dağılma
Yağda iyi çözünen maddelerin (fenitoin, organik klorlu
bileşikler, dioksinler gibi),
■ Dağılım hacimleri çok büyüktür.
■ Tüm vücut kesimlerine girerler,
■ Yağ dokuda özellikle birikirler;
■ Dağılım hacmi büyük olan maddelerin yarı-ömürleri
ve dolayısıyla etki süreleri de uzundur.
Depolanma (Birikme)
Varfarin, salisilatlar, digitoksin ve fenilbutazon
plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanır.
Organik klorlu insektisitler, PCB’ler, PBB’ler,
dioksinler, tiyopental, dibenamin yağ dokusunda,
Tetrasiklinler, kurşun, flor ve stronsiyum kemik
dokusunda,
Depolanma (Birikme)
■ Arsenik, altın, gümüş, civa ve grizeofulvin deri,
tırnaklar, kıl gibi keratinli yapılarda,
■ Kalp glikozitleri kalp kası ve çizgili kaslarda,
■ Demir ve diğer metaller retikulo endotelyal sistemde
daha yüksek düzeylerde birikirler.
Vücutta uğranılan değişiklikler
Faz I tepkimeler
• Yükseltgenme (Oksidasyon)
• İndirgenme (Redüksiyon)
• Kopma (Hidroliz)
Faz II tepkimeler
• Birleşme (Konjugasyon, sentez)
Vücutta uğranılan değişiklikler
İlaç, zehir gibi maddeler yükseltgenme ve
indirgenme tepkimeleri ile bir grup daha
polar şekle sokulur
Kopma tepkimeleri ile ise eterleşme ve
esterleşme ile maskelenmiş olan polar grup
serbest hale gelir
Birleşme ile de Faz I tepkimelerle polar hale
sokulmuş olan ilaç molekülü, başta
karaciğerde olmak üzere bir aa veya şeker
ile birleştirilerek daha polar hale getirilir
Vücutta uğranılan değişiklikler
Glutasyonla birleşme ürünleri daha ileri
aşamalarda bazen Faz III tepkimeler denilen
tepkimelere de maruz kalırlar
Yükseltgenme tepkimeleri
Yükseltgenme reaksiyonunda görev alan
enzimlerin çoğu karaciğer parenşim
hücrelerindeki ME’dir (stokrom p450 enzim
sistemi)
Ayrıca karaciğer ve diğer dokulardaki alkol
dehidrojenaz, aldehid dehidrojenaz, MAO,
vb. mikrozomal olmayan enzimler de
yükseltgenmede görev alırlar
ME ile gerçekleştirilen
yükseltgenme tepkimeleri
Aromatik halka hidroksilasyonu
• Aril hidrokarbon hidroksilaz (AHH) aracılık eder
• PAH’ların BT’da önemli
Epoksit oluşumu
• Epoksitler son derece etkin moleküllerdir
• PAH’ların BT’da önemli ve mutajenik, karsinojenik
etkilerinden sorumlu
Yan zincir hidroksilasyonu (Alifatik
hidroksilasyon)
• Barbitüratların BT’nu bu şekilde
Kaynak
Örnek
Biyolojik Etki
Faz I metabolizması
(CYP450)
Aromatik hidrokarbonlar
→ epoksit ara ürünleri
Reaktif ve potansiyel
DNA bağlayıcı
PAH (Polisiklik Aromatik
Hidrokarbon)
metabolizması
Benzo[a]piren → epoksit
→ diol-epoksit
DNA ile kovalent bağ
kurarak mutajenite ve
kansere yol açabilir
İlaç metabolizması
Karbamazepin →
karbamazepin-10,11epoksit
Nörolojik yan etkiler
oluşturabilir
Endojen reaksiyonlar
Arachidonik asit →
epoksieikosatrienoik
asitler (EETs)
Vazoaktif ve
antiinflamatuvar etkiler
ME ile gerçekleştirilen
yükseltgenme tepkimeleri
N-, O- ve S-Dealkilasyon
• Moleküllerdeki azot, oksijen ve kükürt atomlarına bağlı
alkil gruplarının yükseltgenmesi
• Aynı zamanda kopma tepkimelerine örnek
• Morfin, efedrin gibi maddelerin BT’u
Kükürtsüzleşme (Desülfirasyon)
• Tiyo ve sülfidril grupları keto ve hidroksil gruplarına
çevrilirler
• Tiyopental pentobarbitale, paratiyon paraoksana bu
şekilde dönüşür
ME ile gerçekleştirilen
yükseltgenme tepkimeleri
Sülfoksit oluşumu
• Tiyoeter grubu yükseltgenerek sülfoksit oluşur
• Fenotiazin grubları, aldikarb BT’u bu şekilde
Oksidatif deaminasyon
• Amfetamin gibi maddeler bu şekilde BT’na
uğrarlar
N-oksidasyon ve N-hidroksilasyon
• Aromatik ve bazı ikincil aminler bu şekilde
ME ile gerçekleştirilen
yükseltgenme tepkimeleri
Oksidatif halojensizleşme
• Karbon-halojen bağı kırılması en zor
bağlardandır
• Aktif oksijen grupları bile kıramaz
• Ama karbon-hidrojen bağına girilerek
dayanıksız bir halohidrin oluşturulur ve bu
madde halojensizleşmeye uğrar
Mikrozomal olmayan enzimler ile
gerçekleştirilen yükseltgenme tepkimeleri
Alkollerin yükseltgenmesinde alkol ve aldehid
dehidrojenaz rol oynar
Histamin diamin oksidaz (DAO) ile yükseltgenir
Serotonin, adrenalin, noradrenalin gibi
nörotransmitterler MAO aracılığıyla yükseltgenirler
Ksantin türevleri ksantin oksidaz ile ürik asite dönüşür
Karbontetraklorür gibi dayanıklı maddelerin
halojensizleştirilmesi de bazı bu tip enzimler
sayesinde
İndirgenme tepkimeleri
Yükseltgenmeye göre daha seyrek
Aldehid ve ketonların sırasıyla birincil ve
ikincil alkollere çevrilmesi
Nitro ve azo gruplarının amin ve
hidroksilaminlere çevrilmesi
Beş değerli arseniğin üç değerli arseniğe
indirgenmesi
DDT’nin DDD’ye indirgenmesi vb.
İndirgenme tepkimeleri
Aldehid ve ketonların indirgenmesi
Azo grubunun indirgenmesi
Nitro grubunun indirgenmesi
Disülfür gruplarının indirgenmesi
Kopma tepkimeleri
Molekülden bir grubun kopması veya
moleküllerin kendilerini oluşturan daha
küçük kısımlara ayrılması
Doku ve organlardaki esteraz ve amidazlar
aracılığıyla gerçekleşir
Kopma tepkimeleri
Hidroliz
• Bazı ester (-CO.O-) ve amid (-CO.NH-)
bileşikler bu şekilde ayrışır
• Esterazlar dörde ayrılır
• Arilesterazlar
• Karboksiesterazlar
• Kolinesterazlar
• Asetilesterazlar
Kolinesterazlar
Farmakolojik ve toksikolojik yönden en önemli
esterazlardır
İki tiptir: Gerçek (özel) kolinesterazlar ve yalancı
kolinesterazlar (pseudokolinesterazlar)
Gerçek (özel) kolinesterazlar MSS ve çevresel
sinirlerdeki sinaps ve kavşaklarda bulunurlar
Yalancı kolinesterazlar (pseudokolinesterazlar)
kan, bağırsak duvarı ve deride bulunurlar
Özellikle Ak’nin hidrolizinde rol oynarlar
Ayrıca atropin, prokain vb. maddelerin
indirgenmesine aracılık ederler
Kolinesterazlar, asetilkolin (ACh) ve benzeri kolin esterlerini hidroliz ederek etkisiz hale
getiren enzimlerdir.
Bu enzimler sinir impulsunun sonlanmasında ve nöromüsküler iletinin düzenlenmesinde
kritik rol oynar.
⚙️ Genel Reaksiyon
hidroliz
Asetilkolin (ACh)
→
Asetik asit + Kolin
Kolinesteraz
➡️ Bu reaksiyon sinaptik aralıkta gerçekleşir ve sinir uyarısının sonlanmasını sağlar.
Aksi halde sinir iletimi sürekli uyarı haline gelir → kas kasılması, konvülsiyon, solunum felci
gibi toksik etkiler görülür.
Enzim tipi
1. Gerçek
kolinesteraz
(Asetilkolinestera
z, AChE)
Diğer adı
Yerleşim / kaynak Görev / Özellik
True
cholinesterase,
acetylcholine
hydrolase
SSS (sinir sistemi),
sinapslar,
nöromüsküler
kavşaklar,
eritrositler
Plazma
2. Pseudokolinesteraz,
kolinesteraz
serum
(Butirilkolinestera kolinesteraz,
z, BChE)
butyrylcholinester
ase
Asetilkolini çok
hızlı hidrolize
eder. Sinaptik
iletinin
sonlanmasından
sorumludur.
Geniş substrat
yelpazesi (örneğin
Plazma, karaciğer, prokain,
bağırsak mukozası suksinilkolin).
Detoksifikasyonda
rol alır.
Fizyolojik Önemi
🔹 Asetilkolinesteraz (AChE)
•Sinir uyarısı bitince asetilkolini hızla yıkar.
•Sinapslardaki kolinesteraz aktivitesi birkaç milisaniye içinde asetilkolini parçalar.
•Bu sayede uyarı tek bir impulsla sınırlı kalır.
🔹 Butirilkolinesteraz (BChE)
•Kan plazmasında bulunur.
•İlaç ve toksinlerin (örneğin ester yapılı lokal anestezikler) detoksifikasyonunda görev
alır.
•Genetik varyasyonlar → “atipik kolinesteraz” → bazı ilaçlara (örneğin suksinilkolin)
aşırı duyarlılık.
Kopma tepkimeleri
O- ve N-Dealkilasyon
• Aynı zamanda yükseltgenmeye örnek
• Meperidin, amfetamin, efedrin bu şekilde
Dekarboksilasyon
• Histidin, L-dopa, serotonin gibi yapılarında
karboksil grubu olan maddelerin bu grubunu
kaybetmeleri
• Dekarboksilazlar aracılık eder
Faz II tepkimeler
İlaçların, zehirlerin veya Faz I tepkimelerle
oluşan metabolitlerinin vücutta aa ve
şekerlerden daha önce hazırlanmış
maddelerle kenetlenmesi
Tepkimeye birleşme, sentez veya
konjugasyon; oluşan metabolite de
konjugant veya birleşme ürünü denir
Bu sayede madde son derece polar, suda
kolay çözünen metabolite dönüşür ve
idrar ve safrayla hızlı bir şekilde atılır
Faz II tepkimeler
Organik maddeler birleşme tepkimeleri
sonucu genellikle etkinlik ve zehirliliklerini
kaybederler
Bu nedenle birleşme tepkimeleri
etkinsizleştirme veya zehirsizleştirme
mekanizmaları olarak kabul edilir
Ama morfin gibi bazı maddeler daha etkili
metabolitlere dönüşebilir
Faz II tepkimeler
Birleşme olaylarına aracılık eden enzimler
başta karaciğer olmak üzere vücudun tüm
doku ve organlarında bulunurlar
Glukronik asitle birleşme dışında hepsine
mikrozomal olmayan enzimler aracılık
eder
Faz II tepkimeler
Glukronik asitle birleşme
• Birincil, ikincil, üçüncül alkoller, karboksilik
asitler, birincil aminler vb. maddeler glukronik
asitle birleştirilerek vücuttan atılırlar
• Genellike UDP-glukronil transferaz aracılık
eder. Bu enzim kedilerde ve bazı balıklarda
genetik noksanlık sonucu olmadığından bazı
maddelerin BT’u sağlanamaz
• Örnek: morfin, kloramfenikol, asetaminofen
• En yaygın faz 2 metabolizma reaksiyonudur.
Faz II tepkimeler
Metilasyon
• Genellikle vücutta şekillenmiş maddeler bu şekilde BT’a uğrar ve çoğunlukla
etkin türevler şekillenir
• Aromatik ve alifatik aminler bu şekilde
• S-adenozilmetiyonin enzimi aracılık eder. Katekolaminler, histamin, tioller.
💊 Örnek: adrenalin, dopamin.
⚠️ Bazen biyolojik aktivite artabilir (örneğin norepinefrin → epinefrin).
Sülfatla birleşme
• Fenol ve alkoller sülfat esterlerine dönüşür
• Çeşitli doku ve organların hücrelerinin sitozollerinde bulunan sülfotransferazlar
aracılık eder
• Bazı moleküllerin etkinliği (karsinojenite) artar. Fenoller, aminler, steroid
hormonlar.
💊 Örnek: asetaminofen, östradiol
Faz II tepkimeler
Asetilasyon
• Yapılarında amino grubu olan maddeler N- asetilasyona
maruz kalırlar
• Asetil grubu asetil koenzim-A’dan gelir ve tepkimeye Nasetiltransferaz aracılık eder
• İnsan, köpek ve tilkilerde bu enzimin eksikliği söz konusudur
• Oluşan metabolitlerin suda çözünürlükleri azalır ve
zehirlilikleri artar (özellikle
sülfonamidlerde önemli) Örnek: izoniazid, sulfonamid.
⚠️ Genetik polimorfizm vardır — “hızlı” ve “yavaş asetilatör”
bireyler.
Faz II tepkimeler
Tiyosülfatla birleşme
• Siyanür iyonu mitokondriyal kaynaklı rodanaz enzimi aracılığıyla
tüyosülfatla birleşir ve zehirsiz metabolit halinde atılır
Glutasyonla birleşme
• Glutasyon (GS) glisin-sistein-glutamin’den oluşan polipeptid
• Tepkimeye GS-s-transferazlar aracılık eder
• Oluşan metabolitler daha ileri yükseltgenme, hidroliz vb. tepkimelere de
uğrayabilirler (Faz III tepkimeler) Elektrofilik toksik metabolitlerin
detoksifikasyonu.
💊 Örnek: parasetamol aşırı dozunda GSH tükenmesi → hepatotoksisite.
Faz II tepkimeler
Amino asitlerle birleşme
• Aromatik karboksilik asitler, aril asetik asitler
vb. bazı asitler vücutta aa.lerle tepkimeye
girerler
• En çok katılan aa glisin’dir
• İnsan ve maymunlarda glutamin, kanatlılarda
ornitin, safra asitleriyle birleşme durumunda
taurin de tepkimeye katılır
• Tepkimeye ligazlar ve N-asetiltransferazlar
aracılık eder
Zehirlerin BT’unu değiştiren
faktörler
Tür
Irk
Yaş
Genetik
Cinsiyet
Beslenme durumu
Uygulama yolu
Gebelik
Hastalık hali
Enzim etkinliğini değiştiren maddelerin varlığı
Atılma
İlaç, zehir vb. maddeler değişmemiş veya
metabolitleri halinde atılırlar
Hızla atılma hem istenmeyen etkiyi azaltır
hem de etki süresini kısaltır. Bu nedenle
Toksikolojide istenen bir olaydır
Atılma
En önemli organ böbrekler
Ağızdan verildiğinde sindirim kanalından
emilmeyen ve sindirim kanalına safrayla
salgılanan maddeler dışkı ile atılır
Gaz ve buharlar akciğerler ile atılır
Süt, ter, tükürük, deri de zehirli maddelerin
atılma yollarından
Böbreklerden atılma
Glomerüler süzülme hızı 1 dakikada geçen
plazma hacminin yaklaşık %20’sine eşittir.
Nefronun ilerleyen kısımlarında süzülen
sıvının %99’u geri emilir, %1’i idrarla atılır
İdrar hacmi 1-2 ml/dk
İdrarla atılma hayvanın yaşına, idrar
miktarına ve idrarın pH’sına göre değişir
Böbreklerden atılma
1.
2.
3.
Böbreklerden atılmaya üç olay aracılık
eder:
Glomerüler süzülme
Tubüler salgılama
Tubüllerde basit difüzyon
Glomerüler süzülme
MA 68 000’e kadar olan maddeler glomerüler
damarlardaki 40 A0 çapındaki büyük porlardan
süzülürler
Ama bunların büyük kısmı nefronun ilerleyen
bölümlerinden geri emilir
Bu nedenle tubullerdeki etkin salınma ve basit
difüzyonun yanında önemsiz kalır
Yağ/su dağılım katsayısı düşük, polaritesi yüksek
iyonize moleküller tubül boşluğunda kalır ve daha
kolay atılır (emilmenin tersine)
Tubüler salgılama
Glomerüllerden süzülen maddelerden serbest
olanlar etkin taşıma ile geri emilir, fakat tekrar
salgılanarak atılır
Proksimal tubüllerde anyonik ve katyonik
maddelerin atılmasına aracılık eden iki ayrı
enerjiye bağımlı etkin taşıma sistemi vardır
Bu sistemler iki yönlü çalışabilir, böylece bazı
maddeler atılırken bazı maddeler geri emilir (Ürik
asit, probenesid)
Tubüllerde basit difüzyon
Özellikle insan ve etçillerde idrarın hafif
asit tepkimeli olması sebebiyle, genellikle
zayıf bazik maddelerin atılması bakımından
önem taşır
Tubüler geri emilme
Maddenin iyonizasyonuna bağlı olarak
maddeler geri emilebilir
Organik asit maddeler asit, organik bazik
maddeler bazik idrarda daha çok emilir
İdrar debisi arttıkça geri emilim azalır
Böbreklerden atılma katsayısı (E)
Küçük (<0.3)
• Böbrek: Digoksin, furosemid, gentamisin, tetrasiklin
• Karaciğer: Digitoksin, indometasin, fenobarbital
Orta (0.3-0.7)
• Böbrek: Bazı penisilinler
• Karaciğer: Kodein, fenitoin
Büyük (>0.7)
• Böbrek: Glikokortikoidler
• Karaciğer: Kurşun, lidokain, morfin
Böbreklerden atılmayı etkileyen
faktörler
Yaş
Plazma madde yoğunluğu
İdrar pH’sı ve maddenin pKa’sı
İdrar debisi
Plazma proteinlerine bağlanma
Glomerüller süzülme hızı
Etkin salgılanma
Geri emilme
Böbreklerden atılmayı etkileyen
faktörler
Yaş: Yeni doğanlarda böbrek fonksiyonları yeterli
değil (1-2 ayda -gevişenlerde 1-2 hafta- sonra
normale gelir)
İdrar pH’sı: İdrar pH’sı insan (5.5-7.5) ve
etçillerde asidik (5.5-7.0); otçullarda bazik
(gevişenlerde 7-8, domuzlarda 7). İdrar pH’sı
ilaçların iyonizasyon durumunu önemli ölçüde
etkiler. Genellikle asidik idrarda bazik
(trankilizanlar, nöroleptikler vb), bazik idrarda
asidik (penisilinler, salisilatlar, barbitüratlar vb)
ilaçlar daha kolay atılır (emilmenin tersine)
Böbreklerden atılmayı etkileyen
faktörler
pKa: İyonlaşmayı değiştirdiğinden atılmayı
etkiler
İdrar debisi: Debideki artış genelde klirensi
de arttırır. Fazla miktarda su veya sulu
gıdalar verilmesi ya da idrar söktürücü
verilmesi ile maddelerin atılması
hızlandırılabilir. Zehirlenmelerde bu durum
son derece faydalı olabilir
İdrar pH’sının kontrolü
İdrarın asitleştirilmesiyle zayıf bazik
maddelerin (amfetamin, teofilin, efedrin,
klorpromazin, kinin, kinidin, nikotin vb),
alkalileştirilmesiyle ise zayıf asidik
maddelerin (sülfanamidler, tetrasiklinler,
barbitüratlar, penisilinler, salisilatlar,
kumarin vb) atılması ARTAR
Bu yüzden idrarın asitleştirilmesi ve
alkalileştirilmesi ile zehirlerin böbreklerden
emilmesini azaltıp atılmasını hızlandırmak
sağaltımda sık kullanılır
İdrar pH’sının kontrolü
İdrarı asitleştirmek için: Amonyum
klorür, askorbik asit, metiyonin
İdrarı alkalileştirmek için: Sodyum
bikarbonat, sodyum laktat, asetazolamid
Safrayla atılma
1.
2.
3.
4.
Zehirli maddeler ve özellikle birleşme tepkimeleri ile
oluşan metabolitleri safra kanallarına salgılanarak atılır
Daha sonra safra kesesine gelirler (At, sıçan ve
geyiklerde yok!!!)
Kimyasal maddeler karaciğere iki yolla gelir:
Genel dolaşımdan karaciğer arteri ile
Sindirim kanalından portal ven ile (geri emilim)
İki yolla çıkar:
Safrayla salgılanma
Karaciğer veni
Safrayla atılma
Bağırsak-karaciğer dolanımı: Safrayla
bağırsaklara gelen etkin ya da etkin olmayan
metabolitler, beta-glukuronidaz gibi enzimlerce
ayrıştırılıp serbest halde kısmen geri emilerek
karaciğere, oradan da sistemik dolaşıma geçerler
Bu durum vücutta ilaç deposu gibi davranır ve ilaç
etkisinin uzamasına neden olur (vücuttaki ilacın
genelde %20’si bu şekilde) ama zehirler ve
metabolitleri için son derece istenmeyen bir olay
Akciğerlerden atılma
Uçucu maddeler ve gazlar
Küçük molekül ağırlıklı ve yağ-su dağılım
katsayısı yüksek maddeler bu yolla atılır
Meme bezlerinden sütle atılma
Memede kan perfüzyonu çok hızlı olduğundan
maddelerin atılması için önemli bir yol
Dolaşımda düşük miktarda olsa bile bir madde
sütle çok yüksek miktarlarda çıkarılabilir
Süt plazmaya göre daha asidik olduğundan bazik
maddeler daha çok geçer
Sütle atılma halk sağlığı açısından önemli (ilaç ve
kimyasal madde kalıntıları)
Diğer atılma yolları
Ter, tükürük, mide salgısı, kıllar
Tükürük ve mide salgısı zehirlerin ve
doping maddelerinin tanısında önemli
Kıllar ve deri arsenik ve uyuşturucu
maddeler açısından önem taşır
Sindirim kanalı mikroflorasının
zehirli maddelere etkisi
Sindirim kanalı mikroflorasını streptokoklar,
stafilakoklar, koliform bakteriler, laktobasillus,
bakteriodes, klostridium gibi bakteriler; mayalar;
protozoonlar oluşturur
Mikroflora tarafından salgılanan enzimler zehirli
maddeleri bir çok metabolik değişikliğe (kopma,
yükseltgenme, indirgenme, birleşme vb.) uğratırlar
Bu değişikliklerle son derece zehirli metabolitlerin
yanında, zehirsiz ya da daha az zehirli maddeler de
oluşabilir
KİNETİK HESAPLAMALAR
Kinetik hesaplamaların mantığı
Toksikokinetiğin amacı zehirli maddelerin
vücutta uğradığı değişiklikleri zamana göre
incelemek
Çeşitli model ve matematiksel eşitliklerden
yararlanılır
Hesaplamalarda yarı-logaritmik kağıtlar,
PK, CAL, C, GW BASIC gibi bilgisayar
programları kullanılır
İlaçların vücuttaki hareketi
1.
2.
3.
Verildikten sonra ilaçlar vücutta genellikle
3 fazda hareket ederler:
Emilme
Dağılma
Atılma
Emilme veya geçiş kinetiği
İlaç, zehir vb. maddelerin biyolojik zarlardan
geçişi genelde basit difüzyonla ve Fick Kanununa
ve birinci derece kinetiğine uygun olarak
gerçekleşir
Maddenin içeriye girişi sonucu zarın dışı ve içi
arasındaki yoğunluğu eşitlenerek dengeye ulaşılır
Bu dinamik bir dengedir ve hücreye giren ve çıkan
madde miktarı birbirine eşittir
Fick kanunu
Fick kanununa göre herhangi bir maddenin
biyolojik zarlardan geçiş hızı zarın dış yüzeyinde
bulunan maddenin miktar ve yoğunluğuna bağlıdır
Yoğunluk azaldıkça geçiş hızı da yavaşlar, bu
durumda maddenin geçiş hızı birinci derece
kinetiğine uyar
Bunun tersine emilme yerindeki ilaç miktarı sabit
kalırsa emilme sıfır derece kinetiğine göre olabilir
Birinci derece kinetiği
Maddelerin biyolojik zarlardan geçiş hızları
uygulandıkları miktar ve yoğunluklarıyla
orantılıdır (basit difüzyon)
Kitle etkisi kanununa uyar ve belli zaman
aralıklarında belli miktarda madde emilir veya
atılır
Yani madde hız sınırlayıcıdır ve yarı ömrü
dozundan bağımsızdır
Doz arttıkça orantılı olarak plazma madde
yoğunluğu da artar. Bu nedenle doğrusal
toksikokinetik model olarak da bilinir.
Sıfır derece kinetiği ve
Michaelis-Menten kinetiği
Bir maddenin biyolojik zarlardan geçişinin
uygulama yerindeki yoğunluğu veya
miktarından bağımsız şekilde sabit hızda
olması
Bu kinetiğe göre harekete doğrusal
olmayan toksikokinetik model denir
Sıfır derece kinetiği ve
Michaelis-Menten kinetiği
Sıfır derece kinetiği enzimlerle gerçekleşen BT
tepkimeleri ve bu kinetiğe uygun salınıma olanak
veren farmasotik ürünlerin değerlendirilmesinde
kullanılır (Alkol)
Michaelis-Menten kinetiği ise, enzimatik
tepkimelerin artış hızını gösterir ve doğrusal
olmayan (nonlinear) farmakokinetik değişkenleri
tanımlamakta kullanılır
Dağılma kinetiği
Çalışmaları kolaylaştırmak, elde edilen sonuçlarını
değerlendirilmesini basitleştirmek, ilaçların
dozları ve uygulama aralıklarını ayarlamak için
vücut bir bütün ve çeşitli bölmelere ayrılmış
olarak kabul edilir (dışarıya açık model)
Dışarıya açık terimi ilacın bölmelerden sürekli
olarak kaybolduğunu ifade eder
Tek bölmeli dışarıya açık model*
Vücut maddelerin homojen olarak her
tarafına dağıldığı tek bir bölme olarak kabul
edilir
Maddelerin hepsi merkez bölmeye verilir,
burada dağılır ve buradan atılır
Maddelerin ayrılması birinci derece
kinetiğine göre olur.
İki bölmeli dışarıya açık model*
Vücut iki kesimden (dağılım hacminden) yapılmış
kabul edilir
Merkezi ve çevresel bölmeler var, maddeler bu
bölmelerde homojen dağılır
Merkezi bölme: kan plazması ve fazla kanlanan
karaciğer, böbrek, akciğer, kalp, beyin, iç salgı
bezleri (bunların hücrelerarası sıvısı)
Çevresel bölme: daha az kanlanan deri, kas, yağ
doku, kemik, dişler, kıkırdak doku, kıl, sığırlarda
rumen (bunların hücrelerarası sıvısı)
İki bölmeli dışarıya açık model
Dışarıya açık olan sadece merkezi bölmedir.
Maddenin giriş ve çıkışı sadece buradan olur
Maddelerin bölmelere giriş, çıkışı ve atılması
birinci derece kinetiğine uygun olarak
gerçekleşir
Yani geçiş ve atılma hızı madde yoğunluk ve
miktarıyla orantılıdır
Çok bölmeli dışarıya açık model
Merkezi, kolay girilebilir ve zor girilebilir
bölmeler var
Maddeler merkezi bölmeye verilir ve
buradan atılır
Özel bir dokuya ilgi gösteren ve yeniden
dağılan maddeler bu modele uyar
Atılma kinetiği
Bir maddenin atılma hızı;
Plazma proteinlerine bağlanması
Metabolize eden enzimlerin etkinliği
Yıkımlanma ve atılma organlarındaki
perfüzyon hızı
Başta böbrekler olma üzere atılma
organlarının etkinliği
gibi faktörlerden etkilenir.
Klirens
Birim zamanda maddeden temizlenen plazma hacmi
Birimi ml/kg.dakika
Bir maddenin tek dozda verildiğinde atılma yarı
ömrünün 5 katı bir süre sonunda vücutta %3.1’i kalır
Bu sebeple klirens hesaplanırken en az atılma yarı
ömrünün 5 katı süreyle idrar örneği toplanmalıdır
Böbrek, karaciğer ve toplam klirens değerleri var
Böbrek fonksiyonlarının tespiti için inülin ve kreatinin
klirensi kullanılır
Metabolizma kinetiği
Atılma ve BT organlarının durumu
Enzim etkinliğinin artması veya azalması
Plazma proteini miktarı
etkiler.
Metabolitlerin atılma hızı genelde oluşma
hızına eşittir
Bu nedenle metabolitlerin ana maddeden
daha hızlı atıldığı söylenebilir