Slayt 1 - Bülent Ecevit Üniversitesi Tarih Bölümü

advertisement
UYGARLIK TARİHİ
10. HAFTA
KAPİTALİZM ÇAĞI
Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Nurşen Gök
Kaynakça: Clive Ponting, Dünya
Tarihi, İstanbul, 2011; Chris Harman,
Halkların Dünya Tarihi, İstanbul, 2011.
• Kapitalizm yeni bir kavramdır. Tarihin başından itibaren yoktu, tarihin
belli bir döneminde ortaya çıktı.
• Genel anlamda, kapitalizmin mal ve hizmetlerin kar için pazar
alışverişi için üretildiği bir sistemdir. Bu tanım pazarlar ın ve kar
amacının varlığını varsayar.
• Kapitalizmin kökenlerini açıklamaya çalışan 3 farklı model içeren
açıklamalar kümesiyle karşılaşırız:
1.Ticari Modeli (ticaret ve kentleşme rolünü vurgular)
2.Demographic Modeli (Avrupa'da nüfusun bağımsız değişikliklerinin
kapitalizme yol açtığını savunur)
3.Kurumsalcı Modeli (özellikle mülkiyet rejimi düzenleyen bazı
kurumların önemini vurgulamaktadır)
• Bu açıklamalar birbirini dışlamaz, birbiriyle
bağlantılıdır.
Bu üç açıklamanın ortak yönleri:
• Kapitalizmin ortaya çıkması, doğal insan
eğilimlerinin gerçekleşmesi sonucudur.
• Pazarların varlığının ve maksimum karın insan
doğası olarak kabülü ve dolayısıyla kapitalizmin
varlığının kaçınılmaz görülmesi.
• • Kapitalizm
• Ticari Model
• Demografik Modeli
• Malthus Döngüsü (1766-1834) Nüfus kuramı
• Karl Polanyi (1886-1964)
• Piyasa Toplumu
• Karl Marx (1818-1883)
• Kiracı Çiftçi
Pazar için Üretim
• muhafazalar?
• Özel Mülkiyet
Köylülülerin mülksüzleştirilmesi
• Kendine yeten Üretimi
• Piyasa Bağımlılığı
• İç Pazar
• Alternatif Açıklamalar :
1 - Karl Polanyi, bir iktisat tarihçisi ve antropolog,
• "piyasalar ile toplumlar" ve "piyasa toplumu" arasında bir ayrım
yapıyor
• Yalnızca 19. yüzyılda modern piyasa toplumu olduğunu,
ekonominin yaşamın ayrı ve özerk bir alan olarak tasavvur edilmeye
başlandığını savunuyor.
2 - Karl Marx:
• Kapitali sadece birikmiş bir servet olarak değil, sosyal ilişkilerin
belirli bir biçiminin ürünü olarak görür.
• Bu birikmiş servetin tarihinin belirli bir noktasında -16.yy’dan
itibaren İngiliz kırsalında- sermayeye dönüştüğünü savunuyor.
http://www.belgeler.com/blg/1bbo/karl-polanyi-ve-joseph-a-schumpeter-de-kapitalist-sistem
srdrlemezlii-capitalist-system-and-its-unsustainability-karl-polanyi-and-joseph-a-schumpete
Tarihi Enstitüsü, Kitap tanıtımı: Alain DİECKHOFF–
Christophe JAFFRELOT, Milliyetçiliği Yeniden Düşünmek
Kuramlar ve Uygulamalar, (1. Baskı), İletişim Yayınları,
İstanbul, 2010, 372 sayfa.
•
•
•
Ernest Renan “Millet Nedir?” isimli makalesinde milleti şu şekilde
tanımlamıştır: “Ulus; bir topluluk tarafından geçmişte yapılmış olan
ve gelecekte de yapılmaya hazır olunan fedakarlıkların yarattığı
duygularla teşkil edilen geniş kapsamlı bir dayanışmayı ifade eder.
Her ne kadar özünde bir geçmiş olmasını gerektirse de; günümüzde,
somut bir gerçek olan muvafakat, yani ortak bir hayatı sürdürmek
isteğinin açıkça beyan edilmesini gerektirir.”
Ernest Renan, millet ve milliyetçilik konusunda önemli bir düşünür olma
özelliği göstermektedir. Günümüzde onun yukarıda yer alan millet
tanımlaması önemli bir kesim tarafından desteklenmekte, geçmiş, amaç
ve ülkü birliğinin hala bir milleti bir araya getiren vazgeçilmez ilkeler olduğu
belirtilmektedir.
Alain DİECKHOFF–Christophe JAFFRELOT, Milliyetçiliği Yeniden
Düşünmek Kuramlar ve Uygulamalar, (1. Baskı), İletişim Yayınları,
İstanbul, 2010, 372 sayfa.
Mustafa Özdemir, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü, Kitap tanıtımı: Alain DİECKHOFF–
Christophe JAFFRELOT, Milliyetçiliği Yeniden Düşünmek
Kuramlar ve Uygulamalar, (1. Baskı), İletişim Yayınları,
• ulus sözcüğünün modern anlamı yazarlara
göre 16. yüzyıl İngiltere’sinde başlayan
demokratikleşme sürecinin etkisiyle ortaya
çıktmıştır. ki bu düşünce günümüz
demokrasi – ulusalcılık birlikteliğini de
destekler niteliktedir. Fransız İhtilali’nin de
bu yaklaşıma halkı tekmil siyasi iktidarın
sahibi haline getirerek halk ve devleti eşit
olarak ortaya koyma anlayışını ilave
etmiştir.
Mustafa Özdemir, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü, Kitap tanıtımı: Alain DİECKHOFF–
Christophe JAFFRELOT, Milliyetçiliği Yeniden Düşünmek
Kuramlar ve Uygulamalar, (1. Baskı), İletişim Yayınları,
• Eser, ulusalcılıkla demokrasi arasındaki ilişkiyi bu şekilde
ortaya koyduktan sonra milliyetçilik nedir? sorusunu
sorarak milliyetçiliğin tanımlamada farklılıkları olduğunu
ortaya koymaktadır. Bu bağlamda evrenselci, sivil ve
liberal milliyetçiliğin batıya özgü olduğunu öne süren
eser, milliyetçiliğin etnik, tikelci ve liberal olmayan
versiyonunun da doğuya özgü olduğunu ileri
sürmektedir. Bu yaklaşım günümüzde de bazı kesimler
tarafından desteklenmekte, batı milliyetçiliğin özgürlükçü
bir sivil hareket olarak ortaya çıkmasına rağmen doğu
milliyetçiliğinin askeri önderler etrafında şekillendirilmiş
bir hareket olduğu ileri sürülmektedir.
Mustafa Özdemir, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü, Kitap tanıtımı: Alain DİECKHOFF–
Christophe JAFFRELOT, Milliyetçiliği Yeniden Düşünmek
Kuramlar ve Uygulamalar, (1. Baskı), İletişim Yayınları,
• Kuruluş aşamasında milliyetçilik hareketleri
kendilerinden olmayan tehditkâr ötekiye hem karşı
koyma hem de taklit etme biçiminde gerçekleşmiştir. Bu
düşünceyi eserinde savunan Dieckhoff, siyasal ve
kültürel milliyetçilik veya sivil ve etnik milliyetçilik
arasında var olduğu kabul edilen karşıtlığın
göreceleştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca ulus
inşası sürecinin siyasal olduğu kadar kültürel
kaynakları da kullanan meşrulaştırıcı bir milliyetçiliği
daima gerektirdiği de savunulmaktadır eserde. Bu
düşünce bize Mustafa Kemal Atatürk’ün modern Türk
milletini oluştururken izlediği siyasal bağımsızlık, Türk
tarih ve dilini ayrıntılı olarak inceleme ve Türkçe
konuşulmasının teşvik edilmesi eylemlerini de
hatırlatmaktadır.
Mustafa Özdemir, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü, Kitap tanıtımı: Alain DİECKHOFF–
Christophe JAFFRELOT, Milliyetçiliği Yeniden Düşünmek
Kuramlar ve Uygulamalar, (1. Baskı), İletişim Yayınları,
• Eser milliyetçiliğin modern anlamda ortaya çıkış
aşamasında Emile Durkheim’ın kurduğu Fransız
sosyoloji ekolünün milliyetçilik olgusuna karşı ilgisiz
kaldığı vurgulanmaktadır. Ancak Durkheim’e göre
birincil ilişkilerin hakim olduğu topluluk yaşamında
ortak değerler, ortak yaşanmışlıklar ve ortak kültür
var olduğu için belli oranda milliyetçilik
kavramından bahsetmek mümkündür. Eserde
sosyologlar arsında gerçek bir milliyetçilik analizini
geliştiren ilk kişi olarak Max Weber gösterilmektedir
ki onun da milliyetçiliğin etnik boyutuna ağırlık
verdiği ileri sürülmektedir.
Mustafa Özdemir, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü, Kitap tanıtımı: Alain DİECKHOFF–
Christophe JAFFRELOT, Milliyetçiliği Yeniden Düşünmek
Kuramlar ve Uygulamalar, (1. Baskı), İletişim Yayınları,
• Kitabın ilk kısmı milliyetçilik ile çok
kültürlülüğün etkileşimini inceleyen
Daniel Sabbagh’ın katkısıyla son
bulmaktadır. Sabbagh’a göre milli
kimlik özünde siyasal bir boyut
üzerine inşa edildiğinden farklı
kültürel kimliklerle bir arada var
olabilmektedir.
Mustafa Özdemir, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü, Kitap tanıtımı: Alain DİECKHOFF–
Christophe JAFFRELOT, Milliyetçiliği Yeniden Düşünmek
Kuramlar ve Uygulamalar, (1. Baskı), İletişim Yayınları,
• Kitabın milliyetçiliğin icadı başlıklı ikinci kısmı tarihsel bir
perspek-tifte milliyetçiliğin temellerini ve öğelerini
araştırmaktadır. 19. yüzyıl boyunca Avrupa’da milli
kimliklerin inşa edilme süreçlerinde kimliksel
referansların yani folklor, dil, tarih, ülkenin konumu,
coğrafya gibi terimlerin her ülkede kullanıldığını ileri
süren eser, bu milli kimlik oluşturma sürecinin Avrupa’da
ortaya çıkan her ulus-devlet için neredeyse eş zamanlı
işlediğini, bunun da sebebinin büyük oranda millet
olgusunun hem taklide hem de rekabete dayandığını
belirtmektedir.
Mustafa Özdemir, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü, Kitap tanıtımı: Alain DİECKHOFF–
Christophe JAFFRELOT, Milliyetçiliği Yeniden Düşünmek
Kuramlar ve Uygulamalar, (1. Baskı), İletişim Yayınları,
• Kitabın “Milliyetçiliğin Öteki Yüzü” başlıklı üçüncü kısmında
milliyetçiliğin popülist uzantıları ve şiddet potansiyeli
irdelenmektedir. Kimliksel belirleyicilerin belli bir bölgenin sakinleri
tarafında paylaşılan aidiyet hissini doğurmak için onları aynı ulusal
topluluğun üyeleri olduklarına ikna etmek için kullanıldığını belirten
eser, bu amaca ancak devlete yönelen bir vatanseverlik sayesinde
ulaşılabileceğini savunmakta ve bunun da ulusal popülizmin bir
çeşidi olduğunu savunmaktadır. Üçüncü kısmın son bölümünde
milliyetçilik ve şiddet arasındaki ilişkiye değinen eser, milli
duyguların genelde devletlerarası savaşları beslediğini,
milliyetçiliğin, şiddet eylemlerinin ortaya çıkmasında, değişken de
olsa daima bir rol oynadığını ikna edici bir şekilde ortaya
koymaktadır.
Mustafa Özdemir, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü, Kitap tanıtımı: Alain DİECKHOFF–
Christophe JAFFRELOT, Milliyetçiliği Yeniden Düşünmek
Kuramlar ve Uygulamalar, (1. Baskı), İletişim Yayınları,
• Kitabın “Milliyetçiliğin Ötesinde” başlıklı son kısmında özellikle
post-milliyetçiliğe yer verilmiştir. Eser, ulus-devlet anlayışının
ötesine geçme projelerinin en iddialısı olarak Avrupa Birliğini
görmektedir. Bir siyasi camianın ortak bir kültüre bağlanmaksızın
ulus devletin ötesine geçebileceğini iddia eden eser, bununla
birlikte kozmopolitizmin milliyetçiliğe galebe çaldığını
düşünmenin de güç olduğunu ileri sürmektedir. Bunun da nedeni
olarak küreselleşmenin etnik ve milliyetçi hareketleri dolaylı
olarak desteklediğini, küreselleşme karşıtlığının giderek milli
hisleri kamçıladığı ileri sürülmektedir eserde ki bu da büyük
ölçüde kabul edilebilir bir yaklaşım olmaktadır.
Avrupa İç Savaşları
1815-1945
Avrupa İstikrarı
1815-1870
Avrupa Dengesi
1871-1914
İlk Avrupa İç Savaşları 1914-1918
• Dünya Tarihi perspektifinden bakıldığında
Avrupa’ya özgü devlet sistemi 19.yy’ın başındaki
şekliyle doğal değildi.
• Dünyanın büyük bölümü, daima, çok farklı
halkları içinde barındıran büyük imparatorluklar
tarafından yönetilmişti.Avrupa hiçbir zaman bu
durumda olmamıştı. (Osmanlı bölgesi hariç)
• Büyük ölçüde 19.yy.da yaratılmış Avrupa ulus
devlet efsanesine karşın “ulusların kimliği”
aksi yönde hareket etmekten çok devletlerin
yaratılmasına eşlik etme eğilimi göstermişti.
• Ponting, s.704.
• 1815 Napolyon’un yenilgiye uğratılmasından
sonraki dönemde Avrupa alışılmadık şekilde
barış içindeydi. Sadece iki küçük savaş vardı:
• Kırım savaşı 1854-1856
• Fransa-Avusturya savaşı 1859
• Görece istikrarı bozanlar 1860’larda Alman
birliğinin ortaya çıkmasını sağlayan savaşlardı.
• .
• Sistemin ne kadar işlevsiz olduğunu ortaya çıktı. Avrupa devlet
sisteminin 19.yy sonunda Balkanlara yayılması, her biri kendi
bağımsız kimliğine ve bu yüzden kendilerine ait devlet hakkına
inanmış halkların çeşitliliğinin yarattığı hak iddialarının uyumsuzluğu
nedeniyle karışıklığa neden oldu.
• Savaş teknolojisinin de gelişmesiyle o güne kadar görülen en yıkıcı
savaşlar oldu. 1914-1918 ve 1941-1945
• 1914-18 savaşı Avusturya Macaristan, Rus, Alman
imparatorluklarının yıkılması devlet sisteminin Orta ve Doğu
Avrupa’nı geri kalan kısmında yayılması daha da istikrarsızlığa yol
açtı.
• Avrupanın geçmişine ait en kötü yönleri bir araya getirmiş olan
Nazizm hareketi..
• 1945 Avrupa yenilgisi bir kırılma noktası: İlk kez Avrupa’da çeperde
yer almış bir dış güç tarafından yönetildi: Rusya
• Ponting, s.704.
Avrupa İstikrarı: 1815-1870
• 1815 Viyana’da onaylanan anlaşma karmaşık dengeyle sonuçlandı.
• Habsburg imp, italya’da Fransa, Balkanlarda Rusya için engel
oluşturuyordu. Alman Konfederasyonu Avusturyanın rolünü özenle
korudu. Ayrıca
• Bavyera, Saksonya, Hannover (her birinin kendi ordu ve dış
politikası var) Alman Milliyetçiliğine karşı.Prusyaya karşı denge
sağlamakta yardımcı.
• Seçilmiş Alman parlementosu yok Frankfurttaki Diet, Avust
Prusyanın dahil olduğu 39 hükümetin temsilcilerini içeriyordu..
• Prusya 1830’lardan sonra gelişen serbest ticaret bölgesine egemen
olmaya başladı ama Avusturya 1950’ye kadar egemen olmaya
devam etti.
• Habsburglar, Prusya, Rusya bazı konularad ortak davranabiliyordu.
Fransa hala kuvvetli.1830’da Cezayir’e egemen. İngiltere deniz gücü
olmaya devam etti.
• Orduya yapılan harcama 18. yy.dan az. Kırım bile dengeleri bozdu..
• Fransızların Habsburluları 1859’da
yenmeleri İtalyan birliğine yol açtı.
• 20.yy.ın sonunda hala tamamlanamayan
dil birliği yaratma süreci başladı.
• Almanya’da da İtalya’da olduğu gibi
birleşme sürecinde halk ayaklanması
olmadı.
• 1815-1870 Avrupa’da siyasi iktidar neredeyse
tamamen elitlerin elinde ve istikrar var.
• Sisteme meydan okuyan yegane hareket
Chartist hareket, 1830’ların sonunda ve
1840’ların başında ekonomik krizde destek
kazanmış olsa da engellendi.
• Yönetim aristokrat, bürokratik ve geniş bir
bölgede keyfi olmayı sürdürdü.
• Seçmen kısıtlı sayıda.
• Ponting, s.707.
Büyük Chartist Mitingi
Londra 1848.
Download