tutumlar ve tutum değişikliği

advertisement
Tutumlar
 Bir uyarıcının duygusal, davranışsal ve bilişsel bilgiler
temelinde bir değerlendirme ile gruplanmasına ya da
bir yere yerleştirilmesine tutum denir.
 Duygusal öğe; Kişinin tutum nesnesine yönelik duygu
ve heyecanlarından oluşur.
 Davranışsal öğe; Tutum nesnesine karşı belirli bir
yönde davranma eğiliminden oluşur.
 Bilişsel öğe; Tutum nesnesine ilişkin olgu, bilgi ve
inançlardan oluşur.
Tutumlar
 Tutumun odak noktası tutum nesnesidir.
 Tutum nesnesi; Bir kişi, nesne, olay, grup ideoloji, durum





ve benzerleri olabilir.
Tutumlar bilişsel olarak oldukça karmaşık olabilmelerine
karşın, duygusal olarak genellikle yalınlardır.
Bir birey tutumunun gelişimine ya da biçimlenmesine yol
açan bilişleri görece daha kolay değiştirebilirken tutum
nesnesine yönelik genel değerlendirmesini değiştirebilmesi
çok daha zordur.
Bilişsel öğelerde değişiklikler yapma duygusal öğede
olduğundan çok daha kolaydır.
Tutumlar anında kendileriyle ilişkili bilgi ve başka
tutumları çağrıştırarak kullanılmalarına izin verirler.
Tutumlar ile davranışlar arasındaki ilişkiler iki yöne de
gidebilir. Tutumlar davranışı kontrol edebilir ve bazen de
davranış tutumları kontrol edebilir.
Tutumlar ve Bilgi
 Tutumlar ile bilgi arasında fark vardır.
 Tutumların ayırt edici özelliği bir değerlendirme ya da
duygu öğesi içermeleridir.
 Aralarındaki diğer bir fark da tutumlar bir kez
geliştikten sonra değişikliğe karşı çok dirençli olurlar.
 İnsanlar direnmeden ve küçümsenemeyecek ölçüde
güçlü bir baskıyla karşılaşmadan tutumlarını
değiştirmez.
Kuramsal Temel






Tutumların nasıl gelişip biçimlendiğini ve nasıl
değiştirilebileceğini anlamada bir çok kuram
açıklanmıştır.
Öğrenme kuramı
Bilişsel tutarlılık kuramı
Bilişsel çelişki kuramı
Kendini algılama kuramı
Beklenti değer kuramı
İkili işleme kuramları
ÖĞRENME KURAMI
 Tutumlar büyük ölçüde diğer davranış ve alışkanlıklar
nasıl kazanılıyorsa öyle kazanılır.
 İnsanlar değişik tutum nesnelerine ilişkin bilgi ve
gerçekleri ve ayrıca bunlarla ilişkili duygu ve değerleri
öğrenirler.
 Bu nedenle temel öğrenme süreçleri tutumların
gelişmesi için de geçerlidir.
Bilgi ve Duyguları Öğrenme




Bilgi ve duyguları çağrışım yoluyla öğreniriz.
Öğrenme ayrıca pekiştirme ve cezalandırma yoluyla da olur.
Tutumlar taklit aracılığıyla da öğrenilir.
Tutumları öğrenme yaklaşımı, tutum gelişimi ve değişimi
sürecinde insanı öncelikle edilgen bir güç olarak görür.
Uyarıcılara maruz kalır. Çağrışım, pekiştirme ya da taklit yoluyla
öğrenir ve bu öğrenme süreci onun tutumunu belirler.
 En son tutum bütün çağrışımları, değerleri ve bireyin toplayıp
biriktirdiği bilgi parçalarını içerir.
 Öğrenme kuramının tutum değişikliği ve iknaya ilişkin
açıklamaları tutumların öğrenilebileceği ve değiştirilebileceği iki
yöntemi vurgulamaktadır. İleti öğrenme ve duygu transferi.
Bilgi ve Duyguları Öğrenme
 Eğer bir kişi bir iletiyi öğrenirse, bunu tutumunda bir
değişikliğin izlemesi olasılığı yüksektir.
 Ancak etkileme amaçlı bir iletiyi öğrenme tutum
değişikliğinde, gerçekte bekleyebileceğimizden çok
daha az önemlidir.
 İnsanların bir duyguyu bir nesneden onu çağrıştıran ya
da onunla ilişkili bir diğerine transfer ettiklerinde de
tutumlarını değiştirdikleri gösterilmiştir.
BİLİŞSEL TUTARLILIK KURAMI
 Bilişsel tutarlılık geleneği, insanları bilişlerinde
tutarlılık ve anlam arayışı içinde varlıklar olarak görür.
 Bilişleri zaten tutarlıyken, tutarsızlığa neden
olabilecek yeni bir bilişle karşılaşırsa, tutarsızlığı en
aza indirmeye çalışır.
Bilişsel Tutarlılık Kuramı
 Denge kuramı; Bir kişinin bilişsel sistemindeki
duygular arasındaki tutarlılık üzerine
odaklanmaktadır.
Kuram üç öğeyle ilgili duygular çerçevesinde anlatılır.
1) Kişinin diğer bir kişiyle ilişkin değerlendirmesi
2) Kişinin tutum nesnesine ilişkin değerlendirmesi
3) Diğer kişinin tutum nesnesine ilişkin
değerlendirmesi
Bilişsel Tutarlılık Kuramı





Dengeli bir sitem sizin sevmediğiniz bir kişiyle farklı
görüşte, sevdiğiniz bir kişiyle aynı görüşte olduğunuz
durumdur.
Denge kuramına göre dengesiz durumlar dengelilik
yönünde değişme eğilimindedir. Dengesiz sistemler
değişiklik yönünde baskı üretirler ve dengeli hale
gelinceye kadar bu baskıyı sürdürürler.
Denge kuramı değişikliğin yönünü kestirmede en az
çaba ilkesini uygular.
İnsanlar dengesiz durumları dengeli olanlara doğru
değiştirirken olabildiğince az sayıda duygusal ilişkiyi
değiştirmek eğilimindedir.
Denge yönündeki baskı diğer kişiyi sevmediğimiz
durumlarda sevdiğimiz durumlarda olduğundan daha
zayıftır.
BİLİŞSEL ÇELİŞKİ KURAMI
 Tutarlılık yönünde bir baskının bulunduğunu ileri sürmektedir.
 İnsanlarda tutumlar ile davranışlar arasındaki tutarsızlık ya da
çelişkiler üzerine odaklanır.
 Bilişsel çelişki bir kişi tutumlarıyla uyuşmayan bir davranışta
bulunduğunda ortaya çıkan olumsuz ve rahatsız edici bir güdüsel
durum olarak tanımlanır.
 Çelişki tutarsız tutum ile davranışın benlik (kişi) için önemli
olduğu durumlar da görülür.
Çelişkiyi azaltmanın üç yolu vardır.
1) Tutuma ters düşen davranışı değiştirme
2) Çelişkinin önemini azaltma
3) Tutumu değiştirme
Bilişsel Çelişki Kuramı





Karar sonrası bilişsel çelişki; Bir karar verme hemen her
zaman çelişki yaşanmasına neden olur.
Karar verdikten sonra seçilemeyen seçeneğin bütün olumlu
yönleri ile seçilenin bütün olumsuz yönleri çelişkilidir.
Çelişki tercih edilen seçeneğe ilişkin değerlendirme
yükseltilerek ya da seçilemeyene ilişkin olanı düşürülerek
azaltılabilir.
Karardan sonra tercih ettiğimiz seçeneği daha fazla,
seçemediğimizi ise daha az sevmek eğilimindeyizdir.
Karar sonrası bilişsel çelişki tek bir davranışsal seçeneğe
bağlandığımızda yaşanır.
Bilişsel çelişki kuramının çekiciliğinin bir kaynağı da sık sık
sezgi ve beklentilerin tersine kestirmelerde bulunmasıdır.
Bilişsel Çelişki Kuramı
Tutuma ters düşen davranış; Bir kişinin bir tutumu var
da ona ters düşecek biçimde davranırsa, çelişki doğacaktır.
 Davranışın kendisini geri almak mümkün olmadığından
çelişki yaygın olarak tutumda bir değişiklik yapılarak
azaltılır.
Yetersiz neden; bilişsel çelişki kuramının en ilginç
kestirimi tutum değişikliği için gerekli özendirici ya da
ödül miktarıyla ilgilidir.
 Tutuma aykırı davranışta bulunmak için alınan ödülün
miktarı azaldıkça, doğacak çelişki büyüyecektir.
 Ödül miktarı bir noktadan sonra arttıkça tutuma uymayan
davranıştan kaynaklanan çelişki azalacaktır.
Bilişsel Çelişki Kuramı
Tehditler; İnsanlara sevmedikleri işleri yaptırmanın bir
yolu da onları cezayla tehdit etmektir.
 Daha büyük tehditler daha az çelişkiye, dolayısıyla daha az
tutum değişikliğine yol açmalıdır.
Seçme özgürlüğü; Tutuma ters düşen davranış, yalnızca
kişi davranışta bulunmayı özgür iradesiyle kendisi seçmişse
bilişsel çelişkiye yol açar.
Geri dönülmez biçimde bağlanma; Davranışımıza geri
dönülmez biçimde bağlanmış hissettiğimiz sürece, çelişki
tutum değişikliğine yol açacaktır.
Önceden görülebilir olumsuz sonuçlar; Çelişkinin
yaşanabilmesi için, insanların kararlarının olumsuz
sonuçlarını önceden tahmin edebilir olduklarına
inanmaları gerekmektedir.
Bilişsel Çelişki Kuramı
Olumsuz sonuçlar için sorumluluk; Eğer karar alıcılar
sonuçlar için sorumluluk duyarlarsa, sonuçlar anlaşılabilir
bir biçimde önceden tahmin edilebilir olsun ya da olmasın,
bilişsel çelişki yaşayacaklardır.
 Eğer sonuçlar için hiçbir sorumluluk duymazlarsa, ne
kadar yıkıcı olurlarsa olsunlar çelişki yaşamayacaklardır.
 Olumsuz sonuçlara yol açmaları ve bizim davranışlarımız
için sorumluluk duymamız durumunda, tutumlarımızla
tutarlı davranışlar bile, tutum değişikliğine neden olmak
eğilimindedir.
Harcanan çaba; Olumsuz sonuçları olan davranışta
bulunurken harcanan çaba arttıkça bilişsel çelişkinin
yaşanması olasılığı da artar.
KENDİNİ ALGILAMA KURAMI
 Gerçekte tutumlarımızın ne olduğunu bilmeyiz, onları
yalnızca kendi davranışımızdan ve bu davranışın
içinde geçtiği koşullardan çıkarsayabiliriz.
 Bilişsel çelişki kuramı ile aynı çıkarsamalar yapar.
Temel farklılık bilişsel çelişki kuramında olduğu gibi
tutum değişikliği ile bilişsel çelişki azaltılmak yerine
bu kuramda kişinin tepkisini davranışına ilişkin algısı
üzerine dayandırmasıdır.
Kendini Algılama Kuramı
 Bu kurama göre tutumumuzun ne olduğunu
davranışımızın içinde geçtiği koşulları gözledikten
sonra anlarız.
 İnsanlar tutumla birkaç deneyimden sonra ya da
tutumlar belirsiz, bulanık, insanı sarmayan, önemsiz
ya da yeni olduklarında onları davranışlarına ilişkin
algılarından çıkarsarlar.
 Daha tartışmaya açık, insanı saran ve kişi için önemli
tutumlar söz konusu olduğunda bilişsel çelişki
kuramının doğru olması olasılığı daha yüksektir.
BEKLENTİ DEĞER KURAMI
 İnsanlar etkileyici iletilere sık sık özendiriciler
açısından tepkide bulunmaktadırlar.
 İletileri savundukları ya da değiştirmeye çalıştıkları
tutum konumları açısından değerlendirmektedirler.
 Bu kurama göre, tutum gelişimi ve değişimi, olası
değişik tutumların olumlu ve olumsuz yönlerini
tarttıktan sonra, en iyi seçeneği benimseme sürecidir.
 Ek olarak, kuram insanların bir tutumu yalnızca
değerini değil, aynı zamanda olası etkilerinin
gerçekleşme olasılıklarını da dikkate alarak kabul ya da
reddettiklerini ileri sürmektedir.
İKİLİ İŞLEME KURAMLARI
 İkili işleme=kestirme yoldan ve sistematik işleme
 İnsanların tutum değiştirme amaçlı bir iletiyi
sistematik olarak işlediklerini ortaya koymaktadır.
Yalnız güdülenme düzeyleriyle yeteneklerinin bu tür
işlemeye izin vermesi gerekmektedir.
İkili İşleme Kuramları
 Bilişsel tepki kuramı; İnsanlar belli bir mesajın farklı
yönlerine olumlu ve olumsuz düşüncelerle tepki verirler.
“bilişsel tepkiler” adı verilen bu tepkiler de sırasında kişinin
iletide savunulan görüşü destekleyip desteklemeyeceği
üzerinde etkili olur.
 İnsanlar hedef oldukları iletilerin edilgen birer alıcısı
değildirler; tersine etkin birer bilgi işleyicidirler ve iletilere
karşı olumlu ve olumsuz bilişsel tepkiler üretirler. Tutum
değişikliği işte bu tepkilere bağlıdır.
 Bilişsel tepki kuramı tutum değişikliğinin, bir iletinin
tetiklediği karşıt tartışma miktar ve çeşidine bağlı
olduğunu savunur.
 Eğer iletiye hedef olurken iyi karşıt tartışmalar
üretemezsek ve böyle düşünceler üretmemiz engellenirse,
iletiyi benimseme olasılığımız daha yüksektir.
TUTUM DEĞİŞİKLİĞİ
 Etkileme amaçlı bir iletiyle karşılaştıklarında, insanlar
ne zaman başlangıçtaki tutumlarına bağlı kalırlar ve
ne zaman iletiye tepki vererek tutumlarını
değiştirirler?
Kaynak
 Bir iletiye hedef olma durumunda dikkatimizi çeken
ilk öğe iletici ya da kaynaktır.
 İnsanlar ileti kaynağını ne kadar olumlu
değerlendirirlerse tutumlarını ileti doğrultusunda o
kadar çok değiştirmek eğilimindedir.
 Kaynaklara ilişkin olumlu ya da olumsuz
değerlendirmeler onların savundukları konumlara ya
da tutumlara da geçer.
Kaynak
 İnanılabilirlik; insanlar inanılabilirlikleri düşük
olanlarla karşılaştırıldığında, inanılabilirlikleri yüksek
kaynaklardan daha fazla etkilenmek ve dolayısıyla
tutumlarını değiştirmek eğilimindedirler.
 İnanılabilirliğin iki bileşeni vardır.
1) Uzmanlık; uzman kaynaklar insanlarda tutumları,
uzman olmayanlardan daha fazla ve daha kolay
değiştirebilmektedirler.
Kaynak
2) Güvenilirlik; uzmanlık düzeyi ne olursa olsun, bir
kaynağın tarafsız, yansız ve niyetlerine güvenilebilir biri
olması önemlidir. Kaynağın böyle bir izlenim vermesinin
bir yolu kendi çıkarına ters düşen ya da toplumsal olarak
onaylanmayan konum ya da görüşleri savunmasıdır.
 Benimsedikleri konumdan kazanç sağlamadıklarına
inanılan kaynaklar daha güvenilir olarak algılanmaktadır.
Benzeri bir etki, hedef kaynağın iletiyi kendine duyurma
niyetinin olmadığına inandığında gözlenmektedir.
 İnsanlar bir iletiyi bir rastlantı sonucu duyduklarında
ondan daha fazla etkilenmektedir.
 Güvenilirlik algılarını iyileştiren diğer bir etmen de çok
kaynaktır.
Kaynak
 Sevilebilirlik; bilişlerimizi duygularımızla tutarlı hale




getirmeye çalışırız. Buradan da sevdiğimiz insanlarla aynı
fikirde olmak için tutumlarımızı değiştirmek eğiliminde
olacağımız anlamı çıkar.
Ayrıca bize benzemeyenlerle karşılaştırıldığında, benzeyen
kaynaklardan da daha fazla etkilenmek eğilimindeyizdir.
Karşılaştırma grubu; bir görüş ya da konum sevdiğimiz,
özdeşleşmek istediğimiz bir grup tarafından
benimsendiğinde de tutumumuzu değiştirmek
eğilimindeyizdir. Böyle bir guruplara karşılaştırma grubu
adı verilir.
Grup içi kaynaklı iletiler de tutumları değiştirmede daha
etkilidir.
Kaynağı kötüleme; tutumlarımızla tutarsız bir iletiyle
karşılaştığımızda, tutarsızlığı, ileti kaynağının güvenilemez
ya da bir biçimde olumsuz olduğuna karar vererek
azaltabiliriz.
Kaynak
 Yüzeysel ipucu olarak kaynak; tartışmaları dikkatle
işleyemediğimiz ya da buna güdülenmemiş
olduğumuz durumlarda, kaynağın özellikleri tutum
değişikliği için yalın yüzeysel ipuçları olarak kullanılır.
 Eğer iletide sunulan tartışmalardan herhangi birini
çok iyi anımsayamazsak, iletiye tepki olarak
tutumumuzu belirlemek için yine kaynağa güvenmek
eğilimindeyizdir.
İleti
 İletinin gerçek içeriği insanların onu kabul edip
etmemeleri üzerinde, kuşkusuz etkili olacaktır.
 Ancak satmak için belirli bir ürün ya da görüşün
bulunması durumunda, iletinin kendisiyle ilgili bir
dizi değişkenin tutum değişikliğinde önemli etkileri
vardır.
İleti
 Görüş farkı; iletide savunulan ile hedefin başlangıçtaki tutumu
arasındaki farka görüş farkı denir. Bu fark arttıkça hedefin
yaşayacağı gerginlik de artacaktır. Fakat aşırı farklı tezler
tutumumuzu değiştirmekten çok kaynağın inanılabilirliğinden
kuşku duymamıza neden olur.
 Bu iki nokta görüş farkı ile tutum değişikliği arasında çan eğrisi
şeklinde bir ilişkinin varlığına işaret etmektedir. Diğer bir
deyişle, az ve çok farklı iletiler tutumlarda görece küçük
değişikliklere yol açarken orta derecede farklı iletiler en fazla
değişikliğe yol açmaktadır.
 Görüş farkı bir iletinin nasıl algılanacağını etkilemektedir. Farklı
ileti dinleyicinin konumuna oldukça yakınsa dinleyici onu
gerçekte olduğundan daha yakın olarak algılamaktadır. Bu sürece
benzeştirme etkisi adı verilmektedir.
 Öte yandan, kaynağın konum ya da tutumu dinleyicininkinden
çok farklı olduğunda, daha da farklı olarak algılanmaktadır. Bu
sürece de zıtlaştırma etkisi adı verilmektedir.
İleti
 Güçlü tartışmalara karşı zayıf tartışmalar; güçlü tartışmaların her





zaman zayıf olanlardan daha fazla tutum değişikliğine yol açtığı
düşünülebilir. Fakat her zaman bu doğru değildir.
Tekrar; tekrara dayalı aşinalığın sevgiyi artırdığı gösterilmiştir.
Ancak, etkileme amaçlı iletilerde tekrar tutum değişikliğini yalnızca bir
noktaya kadar artırır görünmektedir.
Kişi için içeriğine dikkat etme fırsatını artırarak iletinin daha dikkatli
işlenmesine yol açabilir, fakat bıkkınlık olasılığını artırarak olumsuz bir
tepkiye neden olabilir.
İnsanlar onları daha tam olarak işledikleri için tekrar güçlü
tartışmaların etkisini artırır. Fakat zayıf tartışmaların etkisini
azaltabilir., çünkü zayıf yönlerini sergileyerek ya da sıkıcı hale getirerek
zayıf tartışmalara zarar verebilir.
Belirli ürünle ilgili reklamların tekrarı, reklamda biraz çeşitlilik
sağlanırsa etkiyi artırır görünmektedir; her defasında tam olarak aynısı
kullanıldığında değil.
İleti
 Yüzeysel ipuçları ve iletinin özellikleri; bir iletideki tartışmalar




üzerinde düşünmeye pek güdülenmemişsek ya da tartışmaları iyi
işleyebilecek durumda değilsek yüzeysel ipuçları tutum değişikliklerini
belirlemede çok önemli hale gelmektedir.
Bir mesajda daha fazla tartışma sunma, konu kişiyle ilişkili
olmadığında tutum değişikliğini artırmaktadır. Öyle ki dinleyici konu
değil, tartışma sayısı etkiler.
daha çok tartışma sunma güçlü ve zayıf tartışmalara karşı tutum
değişikliğini aynı şekilde artırır.
Benzer şekilde uzun tartışmalar tutum değiştirme de kısalardan daha
etkilidir, fakat yalnızca bilgi düzeyi düşük dinleyicide. Bilgi düzeyi
yüksek dinleyiciler arasında tartışma gücü daha önemlidir.
İnsanların iletiye dikkat etmek için zamanları ve istekleri varsa, güçlü
tartışmalar açık bir şekilde daha etkili olmaktadır. Güçlü tartışmaların
yokluğunda , kaynağım özellikleri ve tartışma sayısı gibi yüzeysel
ipuçları daha etkili hale gelmektedir.
İleti
 Etkileme amaçlı iletiyi tutumun doğasıyla eşleştirme;
ikna amaçlı bir mesaj eğer tutumların belirli yönleriyle
eşleşirse daha etkili olmaktadır. Örneğin yüksek düzeyde
duygusal tutumlar bu duygulara hitap eden mesajlarla daha
kolay değiştirilebilmektedir.
 İletiyi çarpıtma; kendi konumumuzla iletide sunulan
arasında ki tutarsızlık ileti çarpıtılarak ya da yanlış
algılanarak giderilebilir.
 İki konumu birbirine gerçekte olduğundan daha yakın
algılama anlamında iletinin çarpıtılmasına benzeştirme
adı verilir.
 İletiyi daha baştan reddetme; tartışmaları mantıksal
açıdan çürütme ya da kaynaklarına saldırarak zayıflatma
yerine, insanlar görülebilir hiçbir nedene dayanmaksızın
tartışmaları reddederler.
Hedef (Dinleyici)
 Bireyin değişik özellikleri, şimdiki ve geçmiş
deneyimleri iletiye karşı gösterilen tepkinin önemli
belirleyicileridir.
 Bu etmenler temelde, iletiye karşı çıkabilme
yeteneğini, tutum değiştirmeye isteklilik derecesini ve
kişinin kendi görüşüne olan güvenini etkiler.
Hedef (Dinleyici)
 Saldırganlık uyandırma; saldırganlık uyandırma,
yalnızca ileti saldırgan bir konumu savunduğunda,
tutum değişikliğine yol açmaktadır.
 Kişisel engellenmeler insanları askeri hareketleri,
azınlıklara karşı saldırıları ya da yönetime karşı
başkaldıranları sindirme girişimlerini savunan iletilere
açık hale getirebilir.
Hedef (Dinleyici)
 Korku uyandırma; öğrenme kuramı yaklaşımı uyarılan korkuyu




azaltıcı önerileri de içermek koşuluyla, korku uyandırıcı iletilerin
kabul edileceğine işaret etmektedir.
Orta düzeyde korku uyarıcı iletiler tutum değişikliği yaratmada,
hiç korku uyarmayan ya da çok az uyaran iletilerden daha etkili
olabilir.
Eğer ileti korkunun nasıl azaltılabileceği hakkında bilgi de
veriyorsa, korku uyandırma daha etkili olmaktadır.
İnsanlar korktuklarında bir iletiyi daha sistematik olarak
işleyebilirler, fakat çok fazla korku, önemsiz bilgi parçalarına
takılıp kalmalarına yol açarak bilgi işleme süreçlerinde yanlılığa
ve yüzeyselliğe de neden olabilir.
Beklenti değer kuramına göre hedefin gerçekten korkması ve
korkudan kurtulmanın oldukça etkili yollarının önerilmiş olması
tutum değişikliğine yol açmaktadır. Ancak kişi korkuya açık
değilse ve korkudan kurtulmanın çaresi yoksa, korku uyarma
tutum değişikliğini artırmamaktadır.
BENLİK İÇERMİŞLİĞİ
 Benlikle iyice iç içe geçmiş, onu saran tutumlar değişikliğe karşı çok






dirençlidir. Benlik içermişliği daha çok tutumlar önemli karşılaştırma
gruplarıyla ilişkili olduğunda görülür.
Bağlanma; tutum değişikliğinin önemli bir diğer yönü, hedefin
değiştirilmek istenen tutumuna bağlanma derecesidir.
Bir tutumumuzun temelinde bir davranışta bulunduğumuzda o tutuma
bağlanmışlık artar.
Bağlanma tutumlarımız başkalarına açıkladığımızda da artar.
Bir kişi bir sorunla doğrudan bir deneyim yaşadığında o soruna ilişkin
tutumuna daha fazla bağlanır.
Bir tutumu özgürce seçme, bir konumu seçmeye zorlanmaktan daha
büyük bir bağlanmaya yol açar.
Eğer bir tutumu değiştirme daha fazla şeyden vazgeçmeyi, daha fazla
acı çekmeyi, diğer tutumların ya da davranışların daha fazlasını
değiştirmeyi gerektiriyorsa başlangıçtaki tutuma bağlanma artar ve
tutum değişikliğini zorlaştırır.
Benlik İçermişliği
 Konu içermişliği ya da kişisel ilişkililik; bir tutum




konusunun kişi için önemli sonuçları olduğunda konu
içermişliliği söz konusudur.
Bir konuya girdiğimizde yani konu bizi iyice sardığında, güçlü
tartışmalar zayıf olanlardan daha ikna edicidir.
Kişisel olarak ilişkisiz oldukları bir konuda insanlar kaynağın
uzmanlık derecesi ya da tartışmaların sayı ve uzunluğu gibi
yüzeysel ipuçlarına daha fazla dikkat ederler.
Davranışsal bağlanma; tepkimizin başkalarının dikkatini
çekecek ve toplumsal onay ya da kınamaya konu olacak olması
durumunda davranışsal bağlanma ya da tepki içermişliğinden
söz edilir.
Davranışa bağlanmış kişi öncelikle başkalarının onu onaylayıp
onaylamadığı ile ilgilidir. Konuya bağlanmış kişi ise daha çok
tartışmaların kalitesi ile ilgilidir.
Benlik İçermişliği
 Kişilik ve tutum değişikliği; dogmatiklik (dar kafalı,
hoşgörüsüz ve yetkeye saygılı kişilik) düzeyi düşük
bireyler güçlü tartışmalardan etkilenirken güçsüz
olanlardan etkilenmeme eğilimindedirler.
 Kesin yanıt gereksinimi yüksek olan bireyler tutum
değişikliğine genellikle bu gereksinimi düşük olan
kişilere göre daha dirençlidirler.
Durum (İletişim Ortamı)
 İkna amaçlı bir ileti genellikle daha geniş bir durumsal bağlam ya
da ortam içinde sunulur. Bu ortam içinde tutum değiştirme
girişiminin başarı derecesini etkileyen başka şeyler de
olmaktadır.
 Önceden uyarma; bir konuma iyice bağlanmışsanız ve size
karşıt bir iletiye hedef olmak üzere olduğunuz söylenirse, o
iletiye direnme olasılığını azaltmaktadır.
 Ön uyarı ile bir iletiye hedef olma arasında geçen sürenin
insanların daha fazla karşıt görüş üretmelerine izin verdiği
gösterilmiştir.
 Dinleyici bir konuma çok fazla bağlı olmadığında, önceden
uyarma tersi yönde etkili olmakta, gerçekte, tutum değişikliğini
kolaylaştırmaktadır. Uyarı kişiye hedef olunacak tutumun niçin
iyi bir konum olduğunu düşünmeye başlaması için bir ipucu
işlevi görmektedir.
Durum (İletişim Ortamı)
 Dikkat dağılması; dinleyicinin dikkatini iletiden başka




yönlere çekme tutum değişikliği amaçlı bir iletinin
engellerle karşılaşmadan varacağı yere varmasını
sağlayabilir.
Hafif dikkat dağılmaları gerçekten tutum değişikliğini
artırır.
Dikkat dağılması tutum değişikliğini, yalnızca karşı
tartışmaya geçme sürecini engellerse kolaylaştırmaktadır.
Dikkat dağılması en iyi, ileti kendi tutumlarımızdan çok
farklı olduğunda ve biz kendimiz konuyla çok ilgili
olduğumuzda işlemektedir.
Ancak aşırı dikkat dağılması iletinin işitilmesini bütünüyle
engelleyerek etkililik derecesini sıfıra indirgeyebilir.
Durum (İletişim Ortamı)
 Aşılama; insanları tıpkı hastalıklara karşı
aşılayabildiğimiz gibi, karşıt görüşlere karşı da
aşılayabiliriz.
 Bu aşılama bireyin tutumuna hafifçe saldırılarak
yapılır. Saldırı zayıf olmak zorundadır. Hafif saldırıya
karşı hedefin kendini savunmasına yardım edilir.
TUTUM DEĞİŞİKLİĞİ
 Kendiliğinden tutum değişikliği; bir konu
hakkında düşünme daha uçlarda tutumlara yol açar.
Çünkü düşünme insanların daha tutarlı tutumlar
üretmelerine izin verir.
 Düşünme, tutumları eğer insanların konu hakkında
bir şemaları varsa ve düşünceleri ilişkisiz ya da rakip
başka konulardan çok o konu üzerinde odaklanırsa
uçlara kaydırır.
Tutum Değişikliğinin Kalıcılığı
 Genel olarak bir tartışmanın ayrıntılarına ilişkin bellek
önce hızlı bir biçimde, daha sonra hızından kaybederek
zayıflar.
 Tutum değişikliğinin kalıcılığı her zaman tartışmaların
ayrıntılarının bellekte kalmasına bağlı değildir. İletiden
sonra meydana gelen olaylar çok daha önemlidir.
 Kalıcılığa katkıda bulunan önemli bir etmen daha sonra
hedefe kaynağın inanılabilirliği gibi, önemli ipuçlarının
anımsatılıp anımsatılmamasıdır.
 İnanılabilirliği yüksek kaynak daha fazla tutum değişikliği
yaratmasına karşın zamanla bu etki azalmakta ve
inanılabilirliği düşük kaynak ile eşit etki yaratmaktadır.
Buna uyuma etkisi denilmektedir.
Tutumlar ve Davranış
 Davranışı kestirme olasılığı en yüksek tutumlar;
1) Kararlı
2) Önemli
3) Kolayca değerlendirilebilen
4) Doğrudan deneyimler aracılığı ile gelişmiş
5) İnsanların emin oldukları
6) Biliş ile duygu arasında yüksek derecede tutarlılık
gösteren tutumladır.
Tutumların Gücü
 Tutumlar ile davranış arasında tutarsızlık gördüğümüzde,
bunun nedeni hemen hemen her zaman tutumların güçsüz
ya da belirsiz olmasıdır.
 Bir tutumun gücünü artıran her şey ayrıca tutum-davranış
tutarlılığını da artırmak eğilimindedir.
 Tutumları güçlendiren etmenler
1) Tutum nesnesi hakkında sahip olduğumuz bilgi miktarı
2) Tutumlarla alıştırma ve uygulama yapılması
3) Konuyla ilgili olarak kazanılmış haklar ya da konuya
bencil ilgilerdir.
4) Tutumun önemi (kişisel ilgi veya karşılaştırma grupları
ile özdeşim)
Tutumlarda Kararlılık
 Kolaylıkla anımsanabile kararlı tutumların davranışı
kestirme olasılığı daha yüksektir.
 Kararsız ve bellekte ulaşılabilirliği düşük tutumların
davranışı kestirme olasılığı daha düşüktür.
 Uzun zaman aralıkları tutum-davranış tutarlılığını
azaltmaktadır, çünkü zamanla tutumlar
değişmektedir.
Tutumlarda Ulaşılabilirlik
 Bellekte daha ulaşılabilir olan tutumlar davranışı daha
çok etkilemektedir. Bir tutumun ulaşılabilir olmasını
belirleyen temel etmenlerden biri ne kadar sık ifade
edildiğidir.
Tutumların Davranışla İlişkililik
Derecesi
 Tutumlar davranışla ilişkili olduğunda ikisi arasındaki
tutarlılık artar.
 Genel olarak davranış kendisi ile özgül bir biçimde
ilişkili tutumlarla daha tutarlı olmak eğilimindedir.
 Çok daha geniş potansiyel davranışlar sınıfı için geçerli
çok genel tutumlar ile davranış arasındaki tutarlılık ise
düşük olmak eğilimindedir.
Tutumlarda Çarpıcılık
 Bir tutum çok güçlü olmadığında çarpıcılık özellikle
yaşamsaldır.
 Güçlü olduğundaysa davranışla yakından ilişkili olması
için, kişinin dikkatinin ona zorla çekilmesi
zorunluluğu yoktur.
Bir Tutumun Duygusal Yönlerine
Karşı Bilişsel Yönleri
 Bir tutumun duygusal öğesini daha çarpıcı hale
getirme duygusal öğenin davranış üzerindeki etkisini
artırır
 Bilişsel öğenin daha çarpıcı hale getirilmesi bilişsel
öğeyi davranışın daha güçlü bir belirleyicisi durumuna
getirir.
Tutumlar Üzerinde Akıl Yürütme
 Kişinin tutumlarının temelinde yatan nedenleri
çözümlemesi özde geçici olarak tutumların
kendilerinin değişmesine neden olmaktadır.
 Özellikle de bu tutumlar çok az bilişsel desteğe, yani
onlar için dayanak oluşturan inanca sahipse.
Durumsal Baskılar
 Durumdan kaynaklanan baskılar güçlü olduğunda,
tutumlar özelliklede zayıf olanlar davranışın güçlü
belirleyicileri değildirler.
 Tutumlar üzerindeki durumsal baskılar bazen o kadar
güçlüdür ki, insanlar bazen farklı durumlarda aynı
tutum nesnesine karşı bütünüyle faklı tutumlar
geliştirebilirler.
Download