Öğrenme Bellek Düşünme - Ahmet Erdoğan Sağlık Hizmetleri

advertisement
ÖĞRENME
BELLEK
DÜŞÜNME
Öğr. Gör. Serap GÖKCE
Ahmet Erdoğan Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu
ÖĞRENME
Öğrenme Yolları
• Öğrenme, tekrar ve yaşantı sonucu
davranışlarda meydana gelen oldukça kalıcı
değişikliklerdir. Bir çok davranışımız öğrenme
sonucu kazanılmıştır. Ancak tüm davranışlarımız
öğrenilmiş değildir.
• Olgunlaşma sonucu ortaya çıkan davranışlar :
Örneğin; Ergenlik döneminde gencin sesinin
kalınlaşması,
• İçdürtüler (fizyolojik güdüler) : Açlık,
susuzluk, cinsellik
• İçgüdüler : Örümceğin ağ yapması
• Refleksler : Bebeğin doğar doğmaz
emme davranışı, ışık karşısında göz
bebeklerinin küçülmesi öğrenme
sonucu edinilmiş davranışlar değildir.
• Öğrenme ile Anlama Arasındaki Fark
• Öğrenme ile anlama aynı şey midir?
• Derste anlamak sınavlarda başarılı olmak için
yeterli midir?
• Anlama, algı alanına giren olayları herhangi bir
araca başvurmadan doğrudan doğruya
kavramaktır.
• Bir konunun öğrenilmiş hale gelebilmesi için ise
davranışa dönüştürülebilmesi gerekir.
• Bir konunun ya da kavramın öğrenilmiş olmasının
en önemli ölçütü sınavlarda aldığınız puanlardır.
• Yaşamımız süresince öğrendiğimiz bilgiler
ve davranışlar yalnızca tek bir yolla
edinilmezler.
• Birden çok öğrenme biçimi vardır ve tüm
yaşamımıza yayılan deneyimlerimizi ve
bilgilerimizi, ödüllendirerek, koşullanarak,
nesneler ve olaylar arasındaki bağları
kurarak, gözleyerek ya da fizyolojik
gelişime bağlı bedensel yeteneklerimizi
kullanarak öğreniriz.
ÖĞRENME MODELLERİ
•
•
•
•
•
Koşullanma Yoluyla Öğrenme
Deneme – Yanılma Yoluyla Öğrenme
Psiko-Motor Öğrenme
Model Alarak Öğrenme
Bilişsel Öğrenme
Koşullanma (Şartlanma) Yoluyla
Öğrenme
• Koşullanma yoluyla öğrenme üzerinde en
çok durulan öğrenme yoludur.
• Koşullanma iki olay arasında bağ
kurmaktır.
• Klasik ve edimsel koşullanma olarak ikiye
ayrılır.
• Klasik koşullanmada, organizma aynı anda
gelen iki uyaranın birbiriyle ilişkili
olduklarını öğrenir.
• Edimsel koşullanmada ise organizma, bir
davranışın ne türden sonuçlara yol
açabileceğini öğrenir; böylece davranışın,
sonuç ile bağlantısını öğrenir.
• Klasik koşullanmada tepkisel davranışlar
koşullanır. Bunlar göz kırpma, salya salgılama gibi
refleks türü davranışlardır. Korku ve kaygılar da
klasik koşullanma yoluyla öğrenilir.
• Klasik Koşullanma : Organizmanın, doğal
uyarıcıya karşı gösterdiği tepkiyi, tekrarlar sonucu
yapay uyarıcıya karşıda göstermesidir.
• Örnek : Pavlov zile salya tepkisi vermeyen köpeğe
zil karşısında salya tepkisi vermeyi öğretmiştir.
• Normal koşullarda bir köpeğin yanında zil
çalınması durumunda köpek salya salgılamaz. Zil
sesi nötr uyarıcıdır.
• Bir köpeğe et verildiğinde ise köpek otomatik
olarak salya salgılar. Salya tepkisi doğuştan gelen
refleks türü tepkidir, öğrenilmemiştir. Burada et
koşulsuz uyarıcı yani doğal uyarıcıdır.
• Pavlov zile salya tepkisi vermeyen köpeğe zil
karşısında salya tepkisi vermeyi öğretmiştir.
• Şöyle ki : Önce zil çalıp sonra et verme işlemini
defalarca tekrarlamıştır. Bir süre sonra yalnızca
zili çaldığında köpek et gelecek beklentisi içinde
olduğundan zile karşıda, salya tepkisi göstermiştir.
Bu durumda zil sesi koşullu yani öğrenilmiş ya da
diğer bir deyişle yapay bir uyarıcı olmuştur.
Köpeğin zil sesinde göstermiş olduğu salya
salgılama davranışı da koşullu yani öğrenilmiş
yapay bir tepkidir. Bu sürece klasik koşullanma
yoluyla öğrenme denir.
Klasik Koşullanmayla İlgili
Temel Kavramlar
• Genelleme : Bir organizmanın, koşullandığı
durumlara benzer durumlara da aynı davranışı
göstermesidir. Örneğin salıncaktan düşerek bir
yeri incinen çocuk, çocuk bahçelerinden hatta
çocuk bahçesine benzer yerlerden de korku
duyabilir.
• Genellemenin dışında bir de uyarıcı genellemesi
vardır. Uyarıcı genellemesi, organizmanın koşullu
uyarıcıya karşı gösterdiği tepkiyi koşullu uyarıcıya
benzeyen diğer uyarıcılara da göstermesidir.
Pavlov’un deneyinde zile karşı salya tepkisini
göstermeyi öğrenen köpeğin zile benzeyen
çıngırak sesine de aynı tepkiyi göstermesi bir
uyarıcı genellemesidir.
• Ayırt Etme : Organizma, benzer uyarıcılara,
benzer tepki gösterebildiği gibi uyarıcılar
arasındaki farkı da ayırt edebilir.
• Pavlov’un deneyinde köpeğin önceleri zil
sesine benzeyen çıngırak sesine de
gösterdiği tepkiyi daha sonra yalnızca zil
sesine göstermeye başlaması ayırt etmeye
örnektir. Köpek zil sesini çıngırak sesinden
ayırt etmiştir.
• Sönme : Koşullu uyarıcı (zil) defalarca
verildiğinde koşulsuz uyarıcı (et) ortama
gelmezse organizma koşullu uyarıcıya karşı
gösterdiği tepkiyi zamanla göstermez olur.
• Kendiliğinden Geri Gelme : Sönme davranışı
gerçekleştikten sonra organizmanın tekrar yapay
uyarıcıya (koşullu uyarıcıya) karşı tepki
göstermeye başlamasıdır.
• Kendiliğinden geri gelmenin olabilmesi için
ortamda doğal uyarıcının olmaması beklenir.
• Örnek : Zil sesine tepki göstermeyen
organizmanın belli bir süre sonra (ortamda et
olmadığı halde) zil sesine tekrardan tepki
göstermeye başlamasıdır.
• Bitişiklik : Doğal uyarıcıyla yapay
uyarıcının aynı anda ve birbiri ardı sıra
verilmesidir.
• Pavlov’un deneyinde zil çalındıktan en geç
5 saniye içerisinde et verilmiştir.
Edimsel Koşullanma (Operant
Koşullanma) :
• Organizmanın, davranışlarının sonuçlarına
bakarak yeni davranışlar kazanmasıdır.
• Başka bir deyişle organizmanın bir ödüle
ulaşabilmek ya da cezadan kaçabilmek
için istenilen davranışları yapmasıdır.
Edimsel Koşullanmayla ilgili
Temel Kavramlar
• Pekiştireç : Bir davranışın yapılma sıklığını
artıran uyarıcılardır. Örneğin iyi bir ödev
yapmış öğrenciye öğretmenin sınıfta
teşekkür etmesi bir pekiştireçtir.
• Olumlu Pekiştirme : İstenilen davranış
yapıldıktan sonra, organizmaya hoşa giden
bir uyarıcı verilerek davranışın
kuvvetlendirilmesidir.
• Olumsuz Pekiştirme : Hoşa gitmeyen bir
uyarıcıdan kaçınabilmek için istenilen
davranışın yapılmasıdır.
• Ceza : İstenmeyen bir davranış yapıldıktan sonra
organizmaya hoşa gitmeyen bir uyarıcının verilmesidir.
• Ceza iki türlü verilebilir :
• · Ortamdaki olumlu uyarıcı çekilerek.
• Örnek : Yemek yemeyen çocuğa daha önceden verilen
çikolatanın kesilmesi
(sevgiden yoksun bırakma-psikolojik)
• · Ortama olumsuz bir uyarıcı katılarak.
• Örnek : Yemek yemeyen çocuğa kızılması.
• Hem olumlu hem de olumsuz pekiştirmede, organizmanın
pekiştirmeye konu olan davranışlarında artma gözlemlenir.
• Olumlu pekiştirmede organizma, istenilen davranışı ödüle
ulaşabilmek için yaparken, olumsuz pekiştirmede ise
rahatsızlık veren bir durumdan kurtulmak ya da kaçınabilmek
için istenilen davranışı yapar.
• Cezayla olumsuz pekiştirme genellikle karıştırılır.
• Ceza istenmeyen davranış yapıldıktan sonra organizmaya
verilir.
• Olumsuz pekiştirmede ise organizma hoşa gitmeyen
uyarıcıdan kurtulabilmek için istenilen davranışı yapar.
• Örneğin karnesinde birçok zayıf getiren öğrencinin babası
tarafından cep harçlığının kesilmesi cezaya örnektir,
• cep harçlığının kesilmesi korkusuyla iyi bir karne getirerek
istenilen davranışı yapan öğrencinin durumu ise olumsuz
pekiştirmeye örnektir.
Edimsel ve Klasik
Koşullanmanın Karşılaştırılması
:
• Klasik koşullanmayla edimsel koşullanma
arasında uyarıcı, davranış, ödül ve kalıtım
açısından farklar vardır.
• Bunları tablo yardımıyla gösterebiliriz.
1-Klasik Koşullanma
2-Edimsel Koşullanma
Uyarıcı
1-Uyarıcı, ışık, ses gibi kısa süreli belirli bir olaydır.
2-Uyarıcı uzun süreli ve çok öğelidir.
Davranış
1-Salya gibi uyandırılmış, doğuştan getirilen belirli bir
davranış vardır.
2-Pek çok davranıştan ancak bir tanesi öğrenilmiş hale gelir.
Örnek : farenin mandala basması
Ödül
1-Davranıştan bağımsız olarak verilir. Köpek salya tepkisini
göstermeden önce et ve zil bir arada verilir.
2-Davranışa bağlıdır. Fare ancak mandala bastığında
yiyecek alabilir.
Katılım
1-Organizma pasif konumdadır.
2-Organizma aktiftir. Davranışların sonucuna bakarak ödüle
götüren yolları öğrenir.
Deneme – Yanılma Yoluyla
Öğrenme
• Organizma, bir çok yolu deneyerek ve her denemede
başarısızlıklarından dersler çıkartarak istenilen
davranışları öğrenir.
• Deneme – Yanılma yoluyla öğrenmede zihin aktif olarak
kullanılmadığından bu öğrenme yolu zaman kaybına
neden olur.
• Deneme sayısı arttıkça hata miktarı azalır.
• Deneme – yanılma yoluyla öğrenme küçük yaştaki
çocuklarda daha sık görülür. Yaş ilerledikçe bilgiler
beyinde örgütlenerek yeni davranışlar kazanılır.
Psiko-Motor Öğrenme
• Psiko-motor öğrenme; istenilen
davranışların (becerilerin) duyu
organlarının ve kasların bir kısmı ya da
tamamını kullanarak doğru ve koordineli,
hızlı ve otomatik olarak yapılmasıdır.
Psiko-motor bir beceriyi (davranışı)
sergilerken şu özellikleri gösterirler :
• Rahattırlar
• Davranış otomatik olarak yapılır.
• Beceri geliştikçe zihinsel çaba azalır.
(Otomatik)
• Beceri sergilenirken stres hissetmezler.
Model Alarak Öğrenme (Gözlem
Yoluyla Öğrenme)
• Organizma, çevresindeki organizmaların
davranışlarını taklit ederek (gözlemleyerek)
yeni davranışlar kazanır.
• Cinsiyet rolleri genellikle model alınarak
öğrenilir.
• Organizma gözlediği davranışlardan
pekiştirilenleri taklit ederken, sonucu
olumlu olmayan davranışları taklit etmez.
• Gözlenen davranışlar bireyin belleğinde
kodlanır ve gerektiği zaman hatırlanarak
davranışa dönüşür.
Bilişsel Öğrenme
• Klasik ve edimsel koşullanma yaklaşımını savunan
davranışçı psikologlar öğrenmenin temelinde
çağrışım ilişkilerinin yattığını kabul ederler.
• Bilişsel yaklaşım davranışsal yaklaşıma tepki
olarak gelişmiştir. Bilinçli ve amaçlı davranışlar ele
alınır. Birçok davranış mantık dışıdır. (fobi)
istenmeyen bir uyarıcının yanına çok istenen bir
uyarıcı konur. Uyarıcı bir takım bilişsel süreçlerden
geçtikten sonra (yorumlama, algılama, hatırlama,
değerlendirme) tepki verilir. Tepki otomatik
değildir. Aynı uyarıcı herkeste aynı tepkiye yol
açmaz ve bireyin iç dünyasının davranış üzerinde
etkili olduğu kabul edilir. Deneysel yöntem
kullanılır ve deneylerde bireyler arası farklılıklar
dikkate alınır.
1.Kavranış Yoluyla Öğrenme
• Organizma, problemin elemanları arasındaki bağı
aniden kurarak problemi çözüme kavuşturur.
• Köhler’in maymun deneyi bu tür öğrenmeye iyi bir
örnektir. Köhler, maymunun uzanamayacağı
yüksekliğe muz koymuş ve yere de birkaç tane
meyve kutusu bırakmıştır.
• Maymun tavanda asılı muza uzanarak almaya
çalışmış ama ulaşamamıştır.
• Köşede otururken birden muz ve kutuların
bağlantısını kurmuş ve kutuları üst üste koyarak
muza ulaşmıştır.
• Köhler’in bu deneyinde, Maymun problemi
deneme yanılma yoluyla değil, çözüm için gerekli
olan bağlantıları algılayarak çözmüştür.
2. Farkına Varmadan Öğrenme
(Gizli öğrenme)
• Bu tür öğrenmede öğrenen, öğrenme
sürecinde kazandığı davranışın farkında
değildir.
• Öğrenilen davranış daha sonra birden
hatırlanarak ortaya çıkar.
• Örneğin, her gün önünden geçtiğimiz,
yolumuzun üzerindeki bir mağazanın yerini
öğrendiğimizin bilincine varamayız. Ama
yoldan geçen birisi mağazanın yerini
sorduğunda hemen söyleriz.
Öğrenme Etkenleri
• Öğrenmeyi olumlu ya da olumsuz
yönde etkileyen etkenler dört
grupta toplanabilir.
1. Öğrenenle İlgili Etkenler (Bireysel
Etkenler)
• Bireysel etkenler, öğrenmenin yanı sıra
öğrenilen bilginin kullanılması aşamasında da
etkili olabilir.
• Örneğin fizyolojik bir bozukluk testte gösterilen
başarıyı beklenmedik şekilde etkileyebilir; test
kitapçığı üzerinde doğru yanıt olarak “C”
seçeneğini işaretleyen biri gözlerinin bozuk
olması nedeniyle kodlarken “D” ya da “B” olarak
kodlayabilir. Sınava hazırlanırken uygulanan bir
rejim programı da sınavdaki başarıyı doğrudan
etkileyebilir.
• Yaş : Öğrenme yeteneği doğuştan itibaren 17-20
yaşa kadar durmadan gelişir. Ondan sonra 50
civarına kadar sabit kalır. 50 yaştan sonra yeni
malzemelerin öğrenilmesi yavaşlar.
• Zeka : Zeka seviyesi yükseldikçe öğrenme
kolaylaşır. Örneğin, çok geniş kelime dağarcığı
kazanmak gibi bazı sözel becerileri, sadece zeka
kapasitesi yüksek kişiler başarabilir.
• Güdülenme : Güdüler organizmayı harekete
geçiren içsel etkenlerdir. Organizma öğrenme için
gerekli zeka düzeyine ve olgunluğa sahip olsa bile
öğrenmek için yeteri kadar istekli ve arzulu
(hazırbulunuşluk) değilse öğrenmeyi
gerçekleştiremeyebilir.
• 2. Genel Uyarılmışlık Hali ve Kaygı :
Kişinin bilincinin açık ve tamamen
uyanık olmasına, enerjisini yapacağı
işe verebilmesine genel uyarılmış hali
denir.
• Herhangi bir öğrenmenin
yapılabilmesi için bireyin enerjisini
yaptığı iş üzerinde yoğunlaştırması
gerekir.
• Ekrandaki bir metni okurken, aynı
zamanda gitmeyi düşündüğünüz
tiyatroya, kimlerle gideceğinizi
tasarlıyorsanız büyük olasılıkla
öğrenme gerçekleşmeyecektir.
• 3. Fizyolojik Durum :
• Öğrenmek için kişinin sağlıklı olması
gerekir. Kişi sağlıklı değilse
öğrenmede yeterli verim ya çok az
sağlanır ya da hiç sağlanmaz.
• 4. Transfer :
• Önceki öğrenilenlerin yeni öğrenmeleri
etkilemesine transfer denir. İkiye ayrılır.
• 1. Olumlu Transfer (pozitif transfer) : Önceki
örenilenlerin yeni öğrenmeyi olumlu yönde
etkilemesidir.
• Örneğin, bir otomobili kullanmayı öğrenen bir kişi
başka otomobilleri de kullanabilir.
• 2. Olumsuz Transfer (negatif transfer) : Önceki
öğrenilenlerin yeni öğrenmeleri olumsuz yönde
etkilemesidir.
• Örneğin daha önceden öğrenilmiş yanlış yabancı
dil bilgileri, konuyla ilgili öğrenmeleri zorlaştırır.
Bellek ve Bellek
Süreçleri
• Bellek (Hafıza) : Yaşam boyunca öğrenilen
bilgilerin, davranış kalıplarının, deneyimlerin,
anıların depolanıp saklanması ve hatırlanmasıdır.
• Belleğin İşleyişi Aşamaları: Belleğin işleyişi üç
aşamada gerçekleşir.
• Kodlama : Dış dünyadaki uyarıcıların belleğe
kaydedilebilecek biçime dönüştürülmesidir.
• Depolama : Kodlanan bilginin zihinde
saklanmasıdır.
• Ara bul geriye getir : Depolanan bilginin gerektiği
zaman aranıp bulunmasıdır.
Bellek Türleri : Bellek ikiye
ayrılır :
Kısa süreli bellek-Uzun süreli bellek
• Kısa Süreli Bellek : Bilgileri tutma süresi 30 saniyeden
daha kısa olan bellektir. Kısa süreli belleğin depolama
kapasitesi 7± 2 birim ya da kümedir. Yani kısa süreli
bellekte en fazla 9 birimlik bilgi tutulabilir. 9 birimden
sonra bilgiler bellekte daha önceden bulunan bir birimi
dışarı atar.
• Uzun Süreli Bellek : Uzun süreli belleğe alınan bilgi uzun
zaman aralığında hatırda tutulur, unutulmaz. Bu zaman
aralığı 30 saniyeden başlayarak organizmanın tüm
yaşamı boyunca sürebilir. Cumhuriyet ne zaman kuruldu
sorusuna, 29 Ekim 1923 dediğinizde bu bilginiz uzun
süreli bellekten gelmektedir. Kapasitesi sınırsızdır.
Anısal bellek (episodic memory) :
yaşadığımız olayların depolandığı
yerdir. İnsanlar katıldıkları bir düğünle
ilgili her türlü ayrıntıyı bir bütün olarak
hatırlarlar. Bu tür bilgilerin saklandığı
yer anısal bellek olarak
tanımlanmaktadır. Anısal bellek
anlamlı belleğe göre daha güçlüdür.
Bilgilerin kodlanması için de fazla bir
çabaya ihtiyaç yoktur.
ÖĞRETİMDE PLANLAMA VE DEĞERLENDİRME
İşlemsel bellek (procedural memory) belli bir
işin yapılması için gerekli işlem
basamaklarının sırasıyla saklandığı yerdir.
Örneğin lokantaya giden bir kişi belleğindeki
lokantada yemek yemeyle ilgili şemaları
kullanarak davranışta bulunur. Garsonu
çağırır, yemeği ısmarlar, yemek yedikten
sonra parasını öder. Garsonların servis
yaptığı lokantalarda yemek yiyen bir kişi, ilk
kez kendi kendine servis yapılan bir yerde
yemek yemeğe gidince bir masaya oturup
garsonun gelmesini bekleyebilir.
ÖĞRETİMDE PLANLAMA VE DEĞERLENDİRME
Bellek Süreçleri :
• Tanıma ve Hatırlama :
Tanıma : Bir uyarıcının, önceden görülüp
görülmediğine karar verilmesidir.
• Hatırlama : Kişilerin, nesnelerin, olayların,
yaşam deneyimlerinin, öğrenilen bilgilerin
istenildiğinde bellekte yeniden
canlandırılmasıdır.
• Hatırlama, belleğin tanımadan daha ileri ve üst
düzeydeki bir işlevidir.
• Unutma : Önceden kazanılan bilgi ve becerilerin
bellekteki izlerinin zamanla aşınması ya da
silinmesidir. Unutmanın nedenleri şunlardır:
• Beyindeki nöronlar arasındaki bağın zamanla
silinmesiyle unutma ortaya çıkar (Fizyolojik
kuram).
• Ödüllendirilmemiş tekrarlar unutmaya yol açar.
(Koşullanma yoluyla öğrenme kuramı)
• Kişiye acı veren anılar bilinçten uzaklaştırılarak
bilinç altına atılırlar (Psikanaliz)
• Güdülenme yetersizliği
• Zihinde anlam kazanmayan bilgiler daha kolay
unutulur.
• İlgi ve gereksinmeleri karşılamayan bilgiler daha
kolay unutulur.
• Transferle, ket vurma birbirine
karıştırılmaktadır.
• Transfer, öğrenmeyi zorlaştırma ya da
kolaylaştırmayla ilgili bir kavramken, ket
vurma unutmayla ilgili bir kavramdır.
• Geriye Ket Vurma : Yeni öğrenilen bilgilerin
önceki öğrenilenleri unutturmasıdır.
Örneğin, matematik dersinden öğrendiğiniz
pratik çözüm yolu uzun ispatlara dayalı
eski bilgilerinizi unutturabilir.
• İleriye Ket Vurma : Eski öğrenilen bilgilerin
yeni öğrenilenleri unutturmasıdır. Örneğin,
arkadaşınızın eski telefon numarası yeni
öğrendiğiniz telefon numarasını
unutturabilir.
Belleğin Güçlendirilmesi :
• Öğrenilen konular arasında benzerlik
kurma,
• Zaman ve mekan ilişkilerinden
yararlanarak öğrenilen bilgileri göz önünde
canlandırma
• Çalışma süresini parçalara bölme
• Okuma ve anlatma
• Tekrar etme
• Unutmayı en aza indirir.
Düşünme
• Düşünme, olay ve nesneler yerine
onların simgelerini (işaretlerini)
kullanarak yapılan zihinsel bir işlem
ve sorunlara çözüm arama yoludur.
• Düşünme yeteneği en fazla olan canlı
insandır. Fare, maymun gibi üst
düzey canlılarda da düşünme
yeteneği vardır.
• Fareler eski deneyimlerinden
yararlanarak karşılaştıkları
problemleri çözebilirler.
Düşünme Süreçleri :
•
•
•
•
•
•
İmgeleme : Düşünülen durum ya da olayın
imgesinin (hayalinin – görüntüsünün) zihinde
canlandırılmasıdır.
Örneğin, çalışma odanızı düzenlemeyi
düşündüğünüzde çalışma masanızın, kitaplığınızın
önce nerede daha iyi duracağını gözünüzün
önüne getirir, sonra yerlerini değiştirirsiniz.
Bazı kişiler ise gördükleri durum ve nesneleri
olduğu gibi tüm ayrıntılarıyla zihinlerinde
canlandırabilirler.
Buna fotoğrafsı imgeleme denir.
İmgeleme, kavramlardan oluşan önermelerden
farklı olarak somut bir nesneyi zihinde
canlandırmaktır.
Örneğin; köpekleri değil komşunun köpeği
“Karabaş”ı zihinde canlandırmaktır.
• Sessiz Konuşma : Düşünme işleminin
imgelemede olduğu gibi nesnelerin
görüntüleriyle değil, kavramların ve
sözcüklerin zihinde canlandırılmasıyla
yapılmasıdır.
• Davranışçı ruh bilim uzmanlarından olan
Watson’a göre içimizden söylediğimiz
• (o sözcüğünü içimizden söylerken farkında
olmadan küçük kas hareketleri de yaparız)
bir sözcük başka bir sözcük için uyaran
görevi yapar ve bu işlem zincirleme olarak
devam eder ve düşünme gerçekleşir.
• Bir davranış bazen sözel olarak
düşünülemez motor alışkanlıkla “içsel
hareket” şeklinde zihnimizde
canlandırılarak düşünülür.
• Dil : Duygu ve düşünceleri yapay işaretlerle
anlatmaya yarayan bir dizgedir (sistemdir).
• Dilin özellikleri şunlardır :
• Dil insana özgü bir düşünme aracıdır.
Toplumsallaşma sonucunda öğrenilir.
• - Dil kendi başına değişir ve gelişir.
• - Dil düşünme için zorunlu koşul değildir;
ama dil, düşünmeyi zenginleştirir.
• - Dildeki sözcüklerin büyük çoğunluğu
kavramlardan oluşur. Kavramlar dilin
temelidir.
• Düşünme de kavramlara dayandığından
düşünmeyle dil arasında sıkı bir bağlantı
vardır.
• Simge : Sözcüğün, aynı varlığa, durum ya
da eyleme işaret etmesidir.
• Hayvanlar birbirleriyle kendileri için anlamlı
olan sesler ve işaretler aracılığıyla iletişim
kursalar da bu dil değildir.
• Çünkü hayvanların sesler ya da işaretlerle
kurdukları iletişim içgüdüseldir, simge
niteliği taşımaz.
• Kavram : Herhangi bir tür nesne ya da belli bir tür
olayın ortak özelliklerinin bir ad altında
toplanmasıdır.
• Kavramlar zihnin soyutlama ve genelleme
yetenekleriyle elde edilir.
• Nesnelerin ve yaşanmış olayların izleri önce
bireysel ve somuttur.
• Soyutlama : Gerçekte ve günlük yaşantıda
nesnelerden ayrılma özelliği olmayan nitelikleri
(zihinde) nesneden ayırarak düşünebilmeye
soyutlama denir.
• Genelleme : Birbirine benzeyen varlıkları ortak
özellikleriyle düşünmektir. Örneğin, köpek kavramı
sayesinde her gördüğümüz köpeği tek tek
incelemeden (tüyleri olduğuna, havladığını, et
yediğini, sadık olduğunu) diğer köpeklerle aynı
ortak özelliklere sahip olduğunu biliriz.
• Sözel Düşünme : Küçük çocuklar
sözcükleri kullanmaya başlamadan önce
kavramları kullanmaya başlarlar.
• Örneğin “masa” sözcüğünden önce masa
kavramı çocuklarda oluşmuştur.
Konuşmaya başladıklarında ise yaptıkları
şey daha önceden öğrendikleri kavramlarla
yetişkinlerin kullandığı sözcükler arasında
ilişki kurmaktır.
• Okul eğitiminin başlamasıyla beraber
kavramsal düşünmenin sözel düşünmeye
dönüşmesi hızlanır.
• Problem Çözme : Birçok durumda
düşünme, problem çözmeye yöneliktir.
• Kişinin bir amaca, hedefe ulaşmaya
çalışırken bir engellemeyle karşılaşmasına
ya da karşılaştığı zorluğu aşamamasına
problem denir.
• Problem çözümüne yönelik olarak
düşünmenin olabilmesi için öncelikle
karşılaşılan engelleme durumunun kişi
tarafından problem olarak algılanması
gerekir.
• Bir problemle karşılaşıldığında problemin
çözümü için bazı süreçlerden geçilir :
Problem Çözme Süreçleri
• Problem Çözme Aşamaları : Kişinin bir durumu
problem olarak algılamasından başlayarak
problemin çözümüne kadar olan aşamalardır.
Problem çözmede dört aşama vardır :
• - Hazırlık : Problemin ne olduğu açık seçik bir dille,
ortaya konur. Problemle ilgili bilgi ve malzeme
toplanır.
• - Kuluçka : Problem üzerinde düşünülür ve çeşitli
çözüm yolları aranır.
• - Kavrayış ya da aydınlanma : Problemin
elemanları arasındaki bağ, ansızın kurularak
problem çözüme kavuşturulur.
• - Değerlendirme ve düzeltme : Çözüm yolu
defalarca denenerek çözümün geçerliliği test edilir.
• Çözümü Etkileyen Bireysel Etkenler :
Problemin çözüme ulaştırılması, kişisel
etkenlere de bağlıdır. Bunları şu şekilde
sıralayabiliriz :
- Zeka
- Güdülenme
- Edinilmiş deneyimler
- Alışkanlıklar
• Akıl Yürütme : Kişiler, geçmiş yaşantıları,
gözlemleri ve öğrenmeleri sonucunda
oluşturdukları somut ve soyut tasarımlar
arasında mantık ilkelerine uygun
bağlantılar kurarak yeni yargılara varırlar.
Buna akıl yürütme denir. Üç türlü akıl
yürütme vardır :
• - Tümevarım : Gözlemlerden, tek tek
olaylardan ya da nesnelerden yola çıkarak
genel yargılara ulaşmaktır.
• - Tümdengelim : Genel yargılardan özel bir
olayın ya da nesnenin bilgisinin
çıkartılmasıdır.
• - Anoloji : İki benzer olay arasında
karşılaştırma yaparak sonuca ulaşmaktır.
• Yaratıcı Problem Çözme : Karşılaşılan
sorunlara alışılmışın dışında, orijinal çözüm
yollarının bulunmasına yaratıcı düşünme
denir.
• Yaratıcı düşünmede akıl yürütmeye ek
olarak hayal kurma da (imgeleme)
kullanılır.
• Yaratıcı düşünmenin ortaya çıkmasını
engelleyen etkenler şunlardır :
• - Zihinsel Kurgu : Karşılaşılan problemlere
hep aynı davranış kalıplarıyla, yöntemlerle
çözüm aranması.
• - İşleve Takılma : Nesneleri belli
işlevlerinin dışında kullanmamak.
• Örneğin, su motoru su pompalamak
için kullanılır. Ancak, Anadolu’nun
birçok yerinde su motorundan traktör
kadar hız yapan “tak tak” adlı bir
taşım aracı geliştirilmiştir. Bunu ilk
yapan usta, su motorunun belli
işlevine (su pompalama)
takılmadığından yaratıcı düşünmeyi
ortaya koyabilmiştir.
• - Duygusal Etken : Kişi, yaratıcı olabileceği
bir alanda ya başarısız olursam kaygısıyla
başarısız olabilir.
• Bu başarısızlık da bireyin daha sonraki
çalışmalarını olumsuz yönde etkiler.
• Bilinç : Belirli bir zaman sınırı içinde insanın
kendisinden ve çevresinden haberdar
olması haline bilinç denir.
• Bilinç olmadan algılama dikkat, düşünme,
hatırlama vb. zihinsel işlevlerden söz
edilemez.
Bilinç Durumları
• Uyku : Uyku, bütün canlıların hava, su, besin
kadar önemli bir gereksinmesidir.
• Uykusuzluk en çok merkez sinir sitemini ve beyni
etkiler.
• Uykusuz kalan kişide üçüncü günden sonra
davranış bozuklukları görülür. (Tedirginlik, sıkıntı,
algı ve düşünce bozuklukları).
• Uyku sırasında göz hareketlerini inceleyen
araştırmacılar uykuyu iki döneme ayırmışlardır:
• - Dönemlerden biri hızlı göz hareketlerinin
olmadığı (Non Rapid Eye Movement) NREM’dir.
• - Diğer dönem hızlı göz hareketlerinin olduğu
(Rapid Eye Movement) REM uykusudur.
• NREM : Bu dönemde kasların gerginliği
azalır. Kalp vurumu, solunum sayısı azalır.
Kan basıncı düşer. Göz küreleri
hareketsizdir. Genellikle rüya görülmez. En
derin uyku evresidir. İnsan uyumaya
başladıktan hemen sonra NREM dönemine
girer.
• REM : Bu dönemde boyun kaslarının
gerginliği artar. Kan basıncı yükselir. Göz
küreleri hızla hareket eder. Kalp vurum
sayısı artar. Rüya en çok bu evrede
görülür.
• Rüya : Uykuda görülen görsel imgelerdir.
Rüya, iç yaşantıların bir yanı olup çağlar
boyu tüm insanların dikkatini çekmiştir.
• Rüyayı açıklayan kuramlar
(teoriler) şunlardır :
- Fizyolojik Kuram : Bu kurama
göre, biçimsiz yatmak, koku,
dokunma, ses, ışık gibi duyusal
uyaranlar rüyaya neden olur.
• - Psikanaliz : Freud’a göre rüyalar
baskı altında kalmış, doyum
bulamamış duygular, isimler ve
düşüncelerin uyku sırasında bilinç
alanına çıkmasıdır.
• Freud’a göre rüyaları oluşturan
imgelerin açık ve kapalı anlamları
vardır.
• Kapalı anlamlar rüyaların analiziyle
ortaya çıkartılabilir.
• Adler’e göre rüyalarda çözülmemiş
sorunlar ve bazı beklentiler yer alır.
• - Gestalt : Bu kuramı benimseyenlere göre
günlük yaşamda tamamlanamamış işlerin
yarattığı gerilimden kurtulabilmek için
harcanan çaba, rüyaya neden olur.
• Meditasyon : Beden üzerinde ruhsal
denetim sağlayarak gerginlikten ve
kaygıdan kurtulmaya meditasyon denir.
• Meditasyon sırasında kişi, kasların
gerginliğini, solunum gibi bedensel işlevleri
belirli ölçüde denetim altında tutar.
• Hipnoz : Sözle, Bakışla ya da yardımcı
nesneler kullanarak telkinle oluşturulan
yapay uyku halidir.
• Hipnoz görünüşte uykuya benzeyen,
ancak kişinin, hipnozu yapanın etki ve
telkinlerine açık, çevrenin etkilerine karşı
kapalı olduğu bir durumdur.
Download