Bilgi Arama Davranışı Nazan Özenç Uçak İnsanı tanımak İnsanla ilgili bir iş yapacaksanız, ilk işiniz insanı ve sizin alanınız içine giren özelliklerini tanımak olmalıdır. İnsana ait bilgi, fizik, kimya bilgisi gibi açık ve net değildir ve çok daha yavaş gelişir. İnsan karmaşık bir yapıdır ve anlaşılması güçtür. Bir insanı diğerlerinden farklı yapan nedir? Bunların ne kadarı genlerle ne kadarı çevreyle ilgilidir? İnsanı etkileyen unsurlar Her insan biyolojik, fiziksel ve toplumsal olmak üzere üç çevrenin etkisi altındadır. 1. Biyolojik çevre: doğum öncesi çevre olarak da adlandırılabilir ve bireyin genleriyle getirdiği özellikler 2. Fiziksel çevre: fiziki çevreyi, ses, renk, ışık, koku, hava gibi dış etkenler 3.Toplumsal çevre: Organizmanın çevresindeki bireyler Tüm organizmalar dış çevreden etkilenir ve her organizmanın etkilenme şekli birbirinden farklıdır. Organizma ile çevre arasındaki ilişki, fiziki uyarıcılara ve organizmanın alıcılığına bağlıdır. Aynı çevre bir organizmayı olumlu etkilerken bir diğerini olumsuz etkileyebilir (Erdem 1998). İnsan ve çevresi arasında sürekli bir etkileşim, hiç kesilmeyen karşılıklı bir ilişki vardır. İnsanın iç yaşantısı ve davranışları bu karşılıklı alış-veriş sonucunda oluşur. DAVRANIŞ İnsan davranışları çok nedenli ve karmaşıktır. Her davranış daha önceki pek çok olay ve yaşantıyla ilgilidir. Psikolojide davranışların ön koşullarına uyarıcı ve uyarıcılara karşı meydana gelen davranışlara tepki denir. Davranışlardaki neden sonuç ilişkisi uyarıcı-tepki ve bu iki unsurun arasında yer alan organizma faktörü dikkate alınarak açıklanır. Bireyin davranışlarını anlayabilmek için, dış etkilerin yanı sıra organizmanın içinden gelen tepkileri de bilmek gerekir. Bir uyarıcı çeşitli davranışlara yol açabileceği gibi, bir davranış da çeşitli etmenler sonucu oluşabilir. Uyarıcı Tepki Davranışa etkisi olan unsurlar Bir bireyin nasıl davranacağını kestirebilmek için şu bilgilere sahip olmak gerekir. Biyolojik özellikler: Bireyin, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek oluşu; özürlü veya sağlıklı oluşu; bireye özgü yetenekler. Geçmiş yaşam: Bireyin köy veya şehirde yetişmesi; öğrenim ve eğitim düzeyi; yaşadığı olaylar; edindiği bilgi, beceri ve alışkanlıklar . O anda bulunulan içsel durum: Bireyin olay sırasında içinde bulunduğu durumu ifade eder. Yorgun, dinlenmiş, istekli, isteksiz, kızgın, sakin oluş. Fiziksel ve sosyal çevre: Bireyin içinde bulunduğu ortamın örzelliklerini içerir. Isı, ışık, ses gibi fiziksel etkenler ve/veya bireyin yalnız veya bir gruba dahil olması gibi etkenler (Baymur 1994). Davranışların Kaynakları: Gereksinimler ve Güdüler İnsan sadece dış etkilerle uyarılarak harekete geçen bir varlık değildir. İçten gelen, istek, amaç, hırs, heves gibi etmenler insanı farklı davranışlara yöneltir. Bütün bunlara güdü adı verilir. Güdüler davranışları dış uyaranlardan daha çok etkiler. Güdü Organizmayı birtakım davranışlara yönelten güdüler, türlü gereksinimlerden doğar. Bireyin fizyolojik ve psilolojik eylemlerinin büyük bir kısmı, varlığını sürdürme, kendini gerçekleştirmeye yarayacak en elverişli koşulları belli sınırlar içinde bulundurma amacını güder. Bu dengedeki en ufak bir bozulma organizmada gerginlik ve sıkıntı yaratır. (Ör. Açlık). Birey bu eksikliği giderecek davranışlarda bulunmaya başlar. Duyulan eksiklik gereksinim, bu eksikliği gidermek için organizmada beliren güce dürtü (drive) denir. Organizmanın gereksinimi gidermek için belli bir yönde etkinlik göstermesi eylemine ise güdü (modify) denir. Güdüleme Güdüler de bir takım davranışlara yol açar. Bu süreci şu şekilde formüle edebiliriz: Gereksinim -- Dürtü --Güdü --DAVRANIŞ Organizmayı belli davranışlara sürükleyen bu içsel olayların tümüne birden güdüleme durumu denir. Bellek • Bellek üç aşamadan oluşur. Kodlama, depolama ve erişim. (ara-bulgetir). Kodlama---------------Depolama---------------Erişim (Yerleştirme) (Saklama) (Çağırma) • Kısa süreli ve Uzun süreli bellek olarak ikiye ayrılır. • Bu bellek türlerinden her birinin kendine özgü kodlama, depolama ve bulma özellikleri vardır. • Bu belleklerin kullanılmasındaki fark, bilerek kullandığımız bilgi ile, farkında olmadan kullandığımız bilgi arasındaki fark gibidir. Örneğin konuştuğumuz dil ve kuralları gibi. Kısa süreli bellek: • Kısa süreli bellek birkaç dakikayı geçmeyen hatırlama durumlarında görülür. • Görsel ve sessel kodları kullanmasına rağmen, sessel kodlar kısa süreli belleğin kullandığı en belirgin kodlardır. • Resimlerin kodlanmasında ise görsel kodlama daha ağır basmaktadır. • Kısa süreli bellekte depolama kapasitesi sınırlıdır. Ortalama 7 birimi kapsar. • Kısa süreli bellekte bilgiye erişim hızlıdır. • Bellek listesindeki birim sayısı ile, karar süresi arasında bir ilişki vardır. Birim sayısı arttıkca, karar verme süresi de uzayacaktır. Uzun süreli bellek: • 30 saniye geçtikten sonra hatırlanan her bilgi veya olay, uzun süreli bellekten çağrılır. • Bilgiyi birkaç dakikadan başlayarak, günler, haftalar, yıllar ve bazan bir ömür boyu saklayabilir. • Bir bilginin uzun süreli bellekte kalması isteniyorsa, kodlanırken ilişkilendirme ve hayal etme unsurlarının da kullanılmasında yarar vardır. • Bilgiyi gruplandırarak-örgütleyerek öğrenmek hatırlamayı kolaylaştırmaktadır. • Bellenmesi istenen şey ne kadar ayrıntılı incelenirse bellekte o kadar kalıcı olur. • Kısa süreli bellekte işlenen bilgi, uzun süreli belleğe aktarılır ve burada depolanır. • Bilgiler kişiye anlamlı gelecek şekilde gruplandırılarak öğrenildiğinde, hatırlama oranı artmaktadır (Cüceloğlu 1991). Bilişsel yapı Son yıllarda en fazla gelişen psikoloji alanı bilişim (cognition) olmuştur. Bilişim; birbiriyle ilişkili pek çok kavramın incelenmesini gerektiren yaygın süreçleri kapsar. Bilişim konusunda beş yaklaşım sözkonusudur. 1. Bir bilgi işlem süreci olarak bilişim 2. Sembollerin zihinde kullanımı olarak bilişim 3. Problem çözümü olarak bilişim 4. Genel kapsamlı düşünce olarak bilişim 5. Birbiriyle ilişkili süreçlerin toplamı olarak bilişim Birbiriyle ilişkili süreçlerin toplamı olarak bilişim Bu yaklaşımda kesin sınırlamalar yerine, birbiriyle ilişkili çok sayıdaki psikolojik süreç bilişim alanı içinde toplanmaktadır. Bu süreçler : bilme, algılama, hatırlama, karar verme, düşünme, akıl yürütme, problem çözme, öğrenme, hayal etme, kavramlaştırma ve dil kullanımıdır. Bilişimi en kapsamlı ve diğer tanımları da içine alarak betimleyen tanım budur. BiLGi ARAMA DAVRANIŞI Bilgi arama davranışı, bilgi gereksiniminin karşılanmasına ilişkin dürtüler sonucu ortaya çıkmaktadır. (Dunn 1986: 475). Bilgi arama davranışı; farkına varılan bir gereksinimin karşılanmasıyla ilgili dürtünün yerine getirilmesi için yürütülen bireysel bir etkinliktir (Krikelas 1983: 6). Bilgi arama; bilgi kaynakları arasından gereksinimlere en uygun olan bilgiyi tanımlama ve seçme işlemidir. Bu işlemde en önemli unsur insan faktörüdür. Bilgi arama stratejilerinin açıklanması ve formüle edilmesi kişinin bilgi gereksinimleriyle yakından ilgilidir (Rouse ve Rouse 1984: 131). Bilgi Arama Davranışının Özellikleri Var olan bilgideki bir eksiklik veya sıradışılık ile başlar ve eksiklik tamamlanıncaya ve konu anlaşılıncaya kadar devam eder. Teknoloji ve kaynaklar kadar, her kullanıcının davranışları, düşünce, duygu ve deneyimleri bilgi arama davranışı içinde etkin rol oynamaktadır (Kuhlthau, Turock, George ve Belvin 1990: 6). Bilgi kullanıcısının yeni bilgi ile olan etkileşimi, onun kendisine ait gerçekleriyle de ilgilidir. İnsanların psikolojik yapıları, birikimleri, kişilik özellikleri aldıkları bilgiyi farklı farklı değerlendirmeleri sonucunu yaratmaktadır (Westbrook 1993: 541-542). Bilgi arama davranışı; karar verme, problem çözme veya kaynak bulma gibi bir sürecin parçası olduğu gibi, kendisi de başlı başına bir işlemdir. Bu işlem; ortaya çıkan sonuçlara ve değişik zamanlara bağlı olarak, bilginin alınması ve reddedilmesi ile ilgili ölçüt ve yöntemlerden oluşan dinamik bir süreçtir (Rouse ve Rouse 1984: 129- 130). Bilgi arama süresince, kullanıcıların davranışları kadar, düşünce, duygu ve deneyimleri de bu işlemin içinde yer almakta ve etkin rol oynamaktadır. Bilinçli olarak, daha önce bilinen ile bağlantılı bilgi seçilmekte ve var olan bilgi ile ilişkilendirerek bir anlam oluşturulmaktadır. Bu aktif süreç, kullanıcının genelde önceden kazandığı ve özümsediği değişik konumdaki bilgiler ile, sonradan oluşan bilgi arama davranışı arasındaki ilişki esasına dayanmaktadır. Özümsenen bilgi yeni bilgi gereksinimi dürtüsünü de yaratmaktadır. Bu nedenle kullanıcının hem bilgi düzeyi, hem de gereksinimlerinin durumu, durağan değil dinamiktir (Kuhlthau 1991: 362). Bu süreç içinde kullanıcı, sadece verileri mekanik olarak alan pasif alıcı konumundan, bilgiden anlamlar çıkaran katılımcı, aktif bir konuma gelmektedir (Dervin ve Nilan 1986: 13-14). Bilgi yönetimi açısından konuya bakış Bilgi yöneticilerinin bu konuya yaklaşımı genelde sistemler açısından olmuş, bireyin davranışları ardında yatan gereksinimlerin ve diğer etkenlerin incelenmesi ihmal edilmiştir. Bilgi arama davranışını çözebilmek için, ilgimizi kaynak ve sistemden, kullanıcıya çevirmemiz ve bilgi arama davranışı altında yatan dürtülere daha yakından bakmamız gerekmektedir. Bilgi gereksinimi ve bilgi arama davranışını ayrı ayrı değil, aynı amaç için kullanılan birbiriyle iç içe geçmiş kavramlar olarak ele almakta yarar vardır . BAD etkileyen nedenler 1- Gereksinimin karşılanmasının önemi 2- Bilginin erişilebilirliği ve tam olarak elde edilip edilmediği 3- Erişilen bilgi miktarı 4- Bilginin isabet oranı 5- Bilginin bedeli 6- iletişim kanalı 7- Zaman açısından uygunluk 8- Bilginin kesinliği ve anlam açısından derinliği 9- Daha önceden kazanılan bilginin düzeyi 10- Bireyin içinde yaşadığı fiziksel çevre 11- Bireyin görev ve iş yeri 12- Bireyin içinde bulunduğu politik ve ekonomik sistem 13- Bireyin sosyal ve kültürel düzeyi 14- Bireyin kişilik özellikleri ve yaşı 15- Bireyin öğrenme özelliği (sezgisel veya sistematik öğrenme) BAD etkileyen nedenler Bilgiyle ve bilgi sistemleri ile ilgili faktörler Çevresel faktörler Bireyle ilgili faktörler Son Söz Bütün bunlardan ne anladık?