kitapozeti2

advertisement
KİTABIN KONUSU:
Birinci Dünya Savaşı esnasında Ermenilerin izlemiş oldukları politika
KİTAP ÖZETİ:
Avrupa ve Asya kıtaları arasında köprü konumunda olan Türkiye;Karadeniz’i
Akdeniz’e bağlayan boğazları,Ortaasya,Kafkasya ve Ortadoğu’daki doğal enerji
kaynaklarının kesiştiği noktadaki jeopolitik konumuyla bütün dünyanın dikkatini
çekmektedir.
Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu,bugün de Türkiye,bu jeopolitik ve jeostratejik
konumundan dolayı çeşitli entrikaların çevrildiği bir alan olmuştur.İmparatorluğu
parçalayarak tarih sahnesinden silmek isteyen sömürgeci devletler,bu entrikalarında
yüzlerce yıldır Türklerle dostça yaşayan Ermenileri de kullanmışlardır.
Tarihte olduğu gibi günümüzde de Ermeni toplumu üzerinden siyasi ve ekonomik
çıkar sağlamaya çalışan ülkeler olmaktadır.Bazı ülkelerde Türkleri ve Türkiye’yi sözde
soykırımla tanımaya yönelik kararlar parlemento gündemlerine getirilmektedir.
I.Dünya Savaşı’ndan önce çoğu kez üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören
Ermeniler,Türklerin Anadolu’ya girişlerini takiben;bir yandan Türklüğün adil ve insani
töresinden
yararlanmışlardır.Askerlikten,kısmen
de
vergiden
muaf
tutulurken
ticarette,zanaatta,çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişlerdir.Hatta
devlet kademelerinde de önemli görevlere yükseleneler vardır.
Ancak,Osmanlı Devleti’nin zayıflamaya başladığı dönemlerde,hemen her konuda
Avrupa’nın
müdalesi
baş
gösterince,Türk-Ermeni
ilişkilerinde
bozulmalar
başlamıştır.I.dünya Savaşı sırasında ise,Osmanlı askeri olarak düşmana karşı
savaşan veya geri hizmetlerde çalışan Ermiler de bulunmasına rağmen,bunların
büyük bir kısmı cephede düşmanla birlikte Türklere karşı savaşmış,yüz binlerce
Müslüman’ın hayatına kastederek Anadolu’yu bir harabe haline çevirmişlerdir.
Çıkarılan Sevk ve İskanla ilgili mevzuata uymadıkları gerekçesiyle toplam 1397
Ermeni çeşitli cezalara çarptırılmıştır.Savaş bölgesinde oturan ve birliklerin hareketini
engelleyen,karşı tarafa istihbarat sağlayan,yardım ve yataklık yapan ya da düşman
ile birlikte onun safhında hareket eden halkların ve grupların cephe gerisine
gönderildiği görülebilir.Sevk ve İskanın bir amacı da sivil halkın savaştan zarar
görmesini önlemektir.
Türkiye’de bugün,anne ve babaları ve büyükanne ve büyükbabaların I.Dünya
Savaşı’nın korkunç olaylarına ilişkin hikayelerini hatırlayan milyonlarca kadın ve
erkek
vardır.Bu
hikayelerde,tecavüzler
ve
evlerden
zorla
çıkarılmalar
anlatılmaktadır.Kendilerine sorulduğunda,ailelerinin geçmişini üzüntü ve kızgınlık
içinde anlatmaktadırlar.
Ermeniler gibi,Türkler de düşmanları tarafından öldürülmüşlerdir;onlar
açısından düşmanlar çoğu zaman Ermeniler olmuştur.Türkler de Ermeniler gibi
zamanında zorunlu göçlere maruz kalmışlar ve bu göçler sırasında çok sayıda insan
hastalık ve açlıktan ölmüştür.
Türk bilginleri ve Türk hükümeti her iki tarafın yaşadığı acıları fark etmeye
ve üzülmeye başlamıştır,ancak en
çok hatırlarında
kalan,doğal
olarak kendi
insanlarının çektikleridir.
Türler kendileri,tarihlerini saptıranlara karşı çıkmamış olmaktan dolayı
suçludurlar.1912 ve 1922 yılları arasında korkunç savaşlardan sonra Türkiye büyük
bir harabeye dönmüştür.Şehirler yıkılmış çiftlik hayvanları öldürülmüş,ağaçlar ve
ekinler geride hiçbir tohum kalmaksızın yakılmıştır.Bunula birlikte,yine de bazıları
savaşların devam etmesini istemiştir.Türklere ait olan topraklar düşmanların elinde
kalmıştır.Savaşlarda herşeylerini kaybedenlerin akıllarında intikam duygusu yer
etmiştir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni bu duyguların yönetmesi halinde daha fazla
ölüm olayı yaşanacaktı. Mustafa Kemal Atatürk hükümeti bu nedenle geçmişteki
kayıpları görmezlikten gelen ve eski düşmanlarla barış imzalayan bir politika ortaya
koymuştur. Türk hühmeti, Ermenilere ve diğerlerine karşı Türk davasında baskı
yapılmasının
eski
nefrtleri
canlandıracağını
ve
savaşa
davetiye
çıkaracağını
hissetmiştır. Bu yüzden Türkler dertleriyle ilgili hiç birşey söylememişlerdir.bu, o
dönem için alınabilecek en doğru karardı. Hiç kimsenin Türkler adına konuşmaması
ise bu noktadaki olumsuz sonucu oluşturmuştur.
Türkler,
ancak
Ermeni
teröristlerin
Türk
diplomatları
öldürmeye
başlamasından sonra politikalarını değiştirmişlerdir. Arşivlerini açmışlar ve savaş
dönemine ait belgeler yayınlamaya başlamışlardır. Bunlar, yıllar boyu
sürecek,
tekrar edilen bilimsel bir araştırmanın bir parçası olmuştur.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir.Yazan yapana sadık kalmadığı müddetçe
değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet kazanır.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Tamamen gerçek,yaşanmış ve anlatılması duygu bakımından acı veren olaylarla
kaplanmıştır.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Akıcı,etkileyici ve okudukça okuyucuyu sürekli olarak olayları sanki kendisinin
yaşadığını anlamasını sağlayan harika bir kitaptır.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1943 yılında Adana’da doğdu.ilköğretimi Adana Mehmetcik ilkokulu,Ortaöğretimi
Nurettin Ersin ve mütakiben Atatürk Lisesi’ni bitirdi.1960 yılında ankara Dil-tarih
Coğrafya Fakültesi’ne girmiş ve 1981 yılında aynı üniversitede master ve doktorasını
tamamlamıştır.Aynı üniversitede öğretim üyesidir ve ileri seviyede Almanca,ingilizce
bilgisi vardır.Bu çeşit birçok eseri vardır.
KİTABIN KONUSU:
Birinci Dünya Savaşı esnasında Ermenilerin izlemiş oldukları politika
KİTAP ÖZETİ:
Avrupa ve Asya kıtaları arasında köprü konumunda olan Türkiye;Karadeniz’i
Akdeniz’e bağlayan boğazları,Ortaasya,Kafkasya ve Ortadoğu’daki doğal enerji
kaynaklarının kesiştiği noktadaki jeopolitik konumuyla bütün dünyanın dikkatini
çekmektedir.
Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu,bugün de Türkiye,bu jeopolitik ve jeostratejik
konumundan dolayı çeşitli entrikaların çevrildiği bir alan olmuştur.İmparatorluğu
parçalayarak tarih sahnesinden silmek isteyen sömürgeci devletler,bu entrikalarında
yüzlerce yıldır Türklerle dostça yaşayan Ermenileri de kullanmışlardır.
Tarihte olduğu gibi günümüzde de Ermeni toplumu üzerinden siyasi ve ekonomik
çıkar sağlamaya çalışan ülkeler olmaktadır.Bazı ülkelerde Türkleri ve Türkiye’yi sözde
soykırımla tanımaya yönelik kararlar parlemento gündemlerine getirilmektedir.
I.Dünya Savaşı’ndan önce çoğu kez üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören
Ermeniler,Türklerin Anadolu’ya girişlerini takiben;bir yandan Türklüğün adil ve insani
töresinden
yararlanmışlardır.Askerlikten,kısmen
de
vergiden
muaf
tutulurken
ticarette,zanaatta,çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişlerdir.Hatta
devlet kademelerinde de önemli görevlere yükseleneler vardır.
Ancak,Osmanlı Devleti’nin zayıflamaya başladığı dönemlerde,hemen her konuda
Avrupa’nın
müdalesi
baş
gösterince,Türk-Ermeni
ilişkilerinde
bozulmalar
başlamıştır.I.dünya Savaşı sırasında ise,Osmanlı askeri olarak düşmana karşı
savaşan veya geri hizmetlerde çalışan Ermiler de bulunmasına rağmen,bunların
büyük bir kısmı cephede düşmanla birlikte Türklere karşı savaşmış,yüz binlerce
Müslüman’ın hayatına kastederek Anadolu’yu bir harabe haline çevirmişlerdir.
Çıkarılan Sevk ve İskanla ilgili mevzuata uymadıkları gerekçesiyle toplam 1397
Ermeni çeşitli cezalara çarptırılmıştır.Savaş bölgesinde oturan ve birliklerin hareketini
engelleyen,karşı tarafa istihbarat sağlayan,yardım ve yataklık yapan ya da düşman
ile birlikte onun safhında hareket eden halkların ve grupların cephe gerisine
gönderildiği görülebilir.Sevk ve İskanın bir amacı da sivil halkın savaştan zarar
görmesini önlemektir.
Türkiye’de bugün,anne ve babaları ve büyükanne ve büyükbabaların I.Dünya
Savaşı’nın korkunç olaylarına ilişkin hikayelerini hatırlayan milyonlarca kadın ve
erkek
vardır.Bu
hikayelerde,tecavüzler
ve
evlerden
zorla
çıkarılmalar
anlatılmaktadır.Kendilerine sorulduğunda,ailelerinin geçmişini üzüntü ve kızgınlık
içinde anlatmaktadırlar.
Ermeniler gibi,Türkler de düşmanları tarafından öldürülmüşlerdir;onlar
açısından düşmanlar çoğu zaman Ermeniler olmuştur.Türkler de Ermeniler gibi
zamanında zorunlu göçlere maruz kalmışlar ve bu göçler sırasında çok sayıda insan
hastalık ve açlıktan ölmüştür.
Türk bilginleri ve Türk hükümeti her iki tarafın yaşadığı acıları fark etmeye
ve üzülmeye başlamıştır,ancak en
çok hatırlarında
kalan,doğal
olarak kendi
insanlarının çektikleridir.
Türler kendileri,tarihlerini saptıranlara karşı çıkmamış olmaktan dolayı
suçludurlar.1912 ve 1922 yılları arasında korkunç savaşlardan sonra Türkiye büyük
bir harabeye dönmüştür.Şehirler yıkılmış çiftlik hayvanları öldürülmüş,ağaçlar ve
ekinler geride hiçbir tohum kalmaksızın yakılmıştır.Bunula birlikte,yine de bazıları
savaşların devam etmesini istemiştir.Türklere ait olan topraklar düşmanların elinde
kalmıştır.Savaşlarda herşeylerini kaybedenlerin akıllarında intikam duygusu yer
etmiştir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni bu duyguların yönetmesi halinde daha fazla
ölüm olayı yaşanacaktı. Mustafa Kemal Atatürk hükümeti bu nedenle geçmişteki
kayıpları görmezlikten gelen ve eski düşmanlarla barış imzalayan bir politika ortaya
koymuştur. Türk hühmeti, Ermenilere ve diğerlerine karşı Türk davasında baskı
yapılmasının
eski
nefrtleri
canlandıracağını
ve
savaşa
davetiye
çıkaracağını
hissetmiştır. Bu yüzden Türkler dertleriyle ilgili hiç birşey söylememişlerdir.bu, o
dönem için alınabilecek en doğru karardı. Hiç kimsenin Türkler adına konuşmaması
ise bu noktadaki olumsuz sonucu oluşturmuştur.
Türkler,
ancak
Ermeni
teröristlerin
Türk
diplomatları
öldürmeye
başlamasından sonra politikalarını değiştirmişlerdir. Arşivlerini açmışlar ve savaş
dönemine ait belgeler yayınlamaya başlamışlardır. Bunlar, yıllar boyu
sürecek,
tekrar edilen bilimsel bir araştırmanın bir parçası olmuştur.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir.Yazan yapana sadık kalmadığı müddetçe
değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet kazanır.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Tamamen gerçek,yaşanmış ve anlatılması duygu bakımından acı veren olaylarla
kaplanmıştır.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Akıcı,etkileyici ve okudukça okuyucuyu sürekli olarak olayları sanki kendisinin
yaşadığını anlamasını sağlayan harika bir kitaptır.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1943 yılında Adana’da doğdu.ilköğretimi Adana Mehmetcik ilkokulu,Ortaöğretimi
Nurettin Ersin ve mütakiben Atatürk Lisesi’ni bitirdi.1960 yılında ankara Dil-tarih
Coğrafya Fakültesi’ne girmiş ve 1981 yılında aynı üniversitede master ve doktorasını
tamamlamıştır.Aynı üniversitede öğretim üyesidir ve ileri seviyede Almanca,ingilizce
bilgisi vardır.Bu çeşit birçok eseri vardır.
Download