ENVER ÖZKARDEŞ T.T.T. III 07011314 ORTAK YAPIM

advertisement
ENVER ÖZKARDEŞ
T.T.T. III
07011314
ORTAK YAPIM DRAMATURGİ DERSİ VİZE ÖDEVİ
FRİEDRİCH DÜRRENMANTT’IN “BÜYÜK ROMULUS” OYUNU ÜZERİNE
DRAMATURGİ ÇALIŞMASI
Roma İmparatorluğunun son iki gününü anlatan oyunu kısaca şu şekilde
özetlemek mümkün: Büyük Romulus’un son imparatoru olduğu Roma
İmparatorluğunun askeri birlikleri M.S. 476’nın 15 Mart sabahında German birlikleri
karşısında bozguna uğrayarak dağılmış ve Roma’ya doğru ilerlemektedir. German
İmparatoru Odoaker’in Romulus’ün hem ev hem de tavuk çiftliği olarak kullandığı
Campana’daki villasına gelmesi birkaç saatlik zaman süresidir. Ancak Romulus,
çevresindekilerin bu haberden duyduğu endişeyi duymaz, tam tersine gayet rahat ve
sakin bir şekilde bütün zamanı kendisi ve tavuklarıyla ilgilenerek geçirir. Karısı Julia,
kızı Rea, Doğu Roma İmparatoru Zenon, Roma asilzadesi Emilian ve işadamı Cesar,
Romulus’u Germanlara karşı koymaya, yani savaşmaya ikna edemeyince, Sicilya’ya bir
sal ile kaçmayı denerler ve yolda boğularak ölürler.
Sarayında, başka bir ifadeyle çiftliğinde tek başına kalan Romulus, 16 Mart
sabahı Germanlar’ı karşılar. O da öldürülmesini beklemektedir. Fakat beklenmedik bir
gelişme olur: German kralı Odoaker’in niyeti Romulus’u öldürmek değil, tersine
yıllardır hayranlık duyduğu bu insana sığınarak, ondan German ve Roma
İmparatorluklarının başına geçmesini ister. Bu teklifi reddeden Romulus emekliye sevk
edilir.
Oyun Büyük Romulus karakterinin odak alınması üzerine işlenmiştir. Romulus,
hem bir bilge hem de bir deli ve aynı zamanda bir yargıç olarak karşımıza çıkıyor.
Hatta onun için tutarsız bir figür demek yanlış olmaz. İlk iki perdede Romulus’un
kişiliği son derece sakin, olaylara kayıtsız ve insanlara karşı alaycı bir tutum sergiliyor.
Bütün dünyasını tavuklar ile paylaşıyor. Romulus’un bu dünyaya ve çevresine ya da
sorumluluğundaki insanlara karşı bu tutumu bize bir anlamı işaret ediyor ki o da şu:
Çökmekte olan Roma İmparatorluğu bir an önce çökmelidir anlamı. Romulus bu
sürecin hızlanmasına ona kayıtsız kalarak katkıda bulunuyor. Bilerek mi yoksa
bilmeyerek mi olduğunu henüz ilk iki perdede bilmiyoruz. Ama buraya kadar
gördüğümüz şekliyle dünyayı umursamayan, sorumluluğunu yerine getirmeyen bu
davranışıyla da yıkıma çanak tutan bir Romulus var. Üçüncü perdede karşımıza bu
sefer ilk iki perdede gördüğümüz Romulus’un tam tersi çıkıyor. Ailesine ve çevresine
gerçek yüzünü bu perdede göstermeye başlıyor. Bir filozof, bir bilge olan ve
düşüncesinin temeline insanı odak alan yargıç Romulus’u görüyoruz artık. Siyasi
tarihin bütün imparatorlarını kendinden ayıran özelliğini bu perdede görüyor ve
öğreniyoruz. Romulus, imparatorlukların büyümek için ve daha da güçlenerek geniş
coğrafyalara yayılmasının yolunun daha çok zulüm, kan, cinayet, talan ve soygunlardan
geçtiğini biliyor. Kendisinin de bizzat başında bulunduğu imparatorluğun geçmişinde
tüm bu olumsuzlukların yattığını görüyor. İşte bu durum onu bir insan olarak rahatsız
ediyor. Bu rahatsızlık imparator olma erkinin ve o erkin verdiği tatminin de önüne
geçiyor. O böyle bir imparatorluğun ayakta kalmasını umursamıyor, bilakis kendi
elleriyle onun aciz düşmüş bedenini boğmaya çalışıyor bu kayıtsızlığı var. Karısı Julia
ile evlenerek imparator olmasının temelinde imparatorluğun geçmişini yargılayıp,
geleceğini belirlemek yatıyor. İmparatorluğu kurtarmaya yönelik kayıtsızlığına yapılan
eleştiri ve suçlamalara karşı her şeyiyle çökmekte olan bir imparatorluğu savunmanın
anlamsız olduğunu şu sözlerle açıklıyor:
“ Ben sadece ölçüp biçiyorum. Kendimizi savunursak, çöküşümüz sadece daha
kanlı olacak. Muhteşem bir şey olabilir bu , ama neye yarar? Zaten kaybedilmiş bir
dünya ateşe verilmez. “
Romulus kendisini bir yargıç olarak görüyor. Adalet’i sorgulayarak insanlığın
vicdanı oluyor. Kendisine yapılan imparatorluğuna yönelik ihanet suçlamasına karşı
çıkarak esas ihanetin Roma’nın kendisine yaptığını savunuyor. Özellikle Romalı
asilzade Emilian’a karşı yaptığı konuşma bu düşüncelerini daha iyi açıklıyor.
Romulus: “Ben imparatorluğuma ihanet etmedim. Roma kendine ihanet etti.
Hakikati biliyordu ama zorbalığı seçti Roma. İnsanlık hakkında fikri vardı, ama o
zulmü seçti. İki türlü aşağıladı kendisini: Hem kendi önünde hem de hükümranlığına
giren halklar önünde. Hep biz başkalarının kanını dökmüştük, artık şimdi kendi
kanımızla ödeşmemiz gerekiyor. Yüzünü çevirme Emilian! Önünde duran, tarihimizin
çok çok eski suçlarını üzerinde taşıyan, senin vücudundan çok daha korkunç haşmetim
karşısında geri çekilme! Bahis konusu olan şey, şerefine şarap içtiğimiz adalet. Şimdi sen
benim soruma cevap ver: Kendimizi savunmaya hala hakkımız var mı? Kurbandan
başka bir şey olmaya hakkımız var mı hala?”
Romulus’un bu sorusuna cevap verilmez. Onun duruşu onlar (Yakın
çevresindeki kalabalık) tarafından anlaşılmaz. Ama bu duruşun kendi çıkarları ile
örtüşmediğinin de farkındadırlar. Romulus’un Roma hakkında verdiği bu yargı onlar
için ciddi bir krizdir. Kendilerine başka bir dünya göstermek isteyen Romulus’u
öldürmek isterler, fakat Germenler’in yaklaşmasından dolayı buna fırsat bulamazlar ve
kaçarlar. Oyunun son perdesi ise Romulus’un, ailesi ve diğer yakın çevresinin kaçarken
öldüğü haberini almasıyla başlar. Bunu fazla sorun etmez Romulus çünkü birazdan
kendiside öldürülecektir. Ama düşündüğü gibi olmaz. Odaeker‘in kendisine hayranlık
beslediğini ve ondan kendi yerine geçmesini teklif ettiğini duyunca büyük bir şaşkınlık
yaşar. Kendisi Roma İmparatorluğunun geçmişini yargılarken karşısındaki Germen
İmparatorluğunun geleceğini yargılar. Odaeker, yeğeni gibi bir cani ve hırslı bir
hükümdarın olacağına ve insanlığa daha büyük acı ve dehşet yaşatacağını düşünür.Bu
yüzden Romulus gibi bir bilgenin imparator olmasını daha doğru bulur. Oysa Romulus
ölmeyi göze aldığı için, kendisine Roma’nın yargıcı olma hakkını tanımıştır. Kendisini
feda ettiği için halkını savunmasız bırakarak onlardan korkunç bir fedakârlık
istemiştir. Halkının kanlarının dökülmesine sebep olmuştur. Kendisinin affedilmesi onu
Roma’ya karşı suç işlemiş konumuna düşürecektir. Bu sefer yargıç Odaeker olmuş ve
Romulus’u emekliye sevk ederek ona verilecek en korkunç cezayı vermiştir. Çünkü
savaşın karşısında ve insan sevgisinin yanında yer alan Romulus, insanların büyük
çoğunluğunun ölümüne sebep olurken kendi ölümünü düşünerek teselli bulmuştur. Ama
şimdi ölümü gerçekleşmeyince, ölen insanların celladı olduğu düşüncesiyle yaşamak
zorunda kalacaktır. Dolayısıyla Romulus’un yaşaması onun şimdiye kadar tüm
yaptıklarını anlamsız hale getirecektir.
Oyunun başkarakteri Romulus çökmekte olan bir dünyada hiç kimsenin
emniyette olmadığını ve insanlığa karşı yapılan saldırılar karşısında hiç bir şey
yapamamanın verdiği çaresizliğin farkına varıyor. Dünyayı tek başına
değiştiremeyeceğini anlıyor. Değiştirmeyi deneyip değiştiremediği yazgısını
kabulleniyor. Bu düşünce doğal olarak oyun yazarı Dürrenmatt’ın dünya görüşü ile
çakışıyor. Aslında bu düşüncede bir çelişki olduğunu söyleyebiliriz. Dünyayı tek başına
değiştiremeyeceğine inanan Romulus, ülkesinin ve halkının kaderini yine tek başına
belirliyor. Onun yıkılmaması için karşı direnç göstermiyor. İmparatorların da bir insan
olduğu gerçeğini görürsek, Dürrenmatt ve Romulus’un umutsuz dünya görüşlerinin tam
tersine, her şeyin bir insanla başlayacağını ve insanın kendi potansiyelinin farkına
vararak onu harekete geçirmek için çaba sarf etmesi gerektiğini görmesini böylece de
ortaya çıkacak olan sinerji ile dünyanın daha güzel ve iyi bir dünyaya doğru dönüşeceği
inancıyla oyunu yorumlayıp sahneleyebiliriz.
Oyunun başat teması “adalet” ve “insan sevgisi” temalarıdır. Yaşadığımız
dünyada ve özellikle ülkemizde bugün dahi yaşadığımız adalete ve insan haklarına
ilişkin sorunlar, oyunun bugüne de referans olma imkânını doğuruyor. Böylece günceli
yakalama ve onu yorumlayarak onun üzerine söz söyleme olanağı çıkıyor ortaya.
Yaşadığımız çağda da hala bütün dünyada imparatorluk kurmak isteyen
Amerika gibi, yine dünyada ve kendi bölgesinde “imparatorluk” kurmak isteyen
Avrupa, Rusya ve Çin gibi ülkelerin içinde bulundukları bu yarış ve bundan dolayı
dökülen kanlar, yıkılan yapılar ve ortaya çıkan insanlık halleri oyunun konusuna ilişkin
bugünkü sıcak olaylar olarak ilişkilendirilebilir. Oyunun ”insan kendi gücüne inanırsa
önce kendi dünyasını sonra hep birlikte maddi dünyayı değiştirebilir” önermeleri
temelinde ele alınarak oynanması, tiyatromuzun politikasına da denk düşecektir.
Download