ROMA HUKUKU 2 ROMA DEVLETİ’NİN TARİHİ VE ROMA HUKUKU'NUN DÖNEMLERİ PROF.DR.ABDULLAH DEMİR § 2. GENEL OLARAK ROMA DEVLETİ’NİN TARİHİ VE ROMA HUKUKU'NUN DÖNEMLERİ Roma Hukuku ile ilgili açıklamalara geçmeden önce, Roma Devleti'nin tarihi ve Roma Hukuku'nun geçirdiği aşamaların bilinmesi gerekmektedir. Çünkü bir hukuk sisteminin öğrenilebilmesi için, öncelikle o hukuku yapan ve uygulayan devletin tanınması, devlet yapısının bilinmesi ve toplumun özellikleri hakkında az çok fikir sahibi olunması gerekir. Roma Hukuku gibi bugün yürürlükte olmayan bir hukuk ve Roma Devleti gibi yüzlerce yıl önce tarih sahnesinden silinmiş bir devlet söz konusu ise, bu zaruret daha açık bir biçimde kendisini gösterir. 2. GENEL OLARAK ROMA DEVLETİ’NİN TARİHİ VE ROMA HUKUKU'NUN DÖNEMLERİ Öte yandan Roma Hukuku, Roma Devletinde yaklaşık olarak 1300 yıl tatbik edilmiştir. Bu kadar uzun süre uygulanan bir hukukta zaman içinde bazı önemli değişikliklerin olması kaçınılmazdır. Roma Hukuku'nda da zaman içinde önemli değişmeler ve gelişmeler olmuştur. Bu gelişmelere paralel olarak Roma Hukuku, tarihî açıdan belli dönemlere ayrılmıştır. Bu bölümde önce Roma Devleti'nin tarihi ve Devletin yapısı üzerinde durulmuş, daha sonra Roma Hukuku'nun dönemleri ve bu dönemlerde hukukun genel özellikleri incelenmiştir. ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI Roma Devleti'nin kuruluşuna ilişkin bilgiler yeterince sağlıklı değildir. Bu bilgilerin bir kısmı efsanelere ve rivayetlere dayanmaktadır. Efsaneye göre, Albalonga'nm son kralı Numitor, Kardeşi Amulius tarafından tahttan indirilir ve kızı Rea Silvia, Vesta mabedinde rahibelik yapmaya zorlanır. Ancak, manastıra kapatılan Rea Silvia, Mars ile ilişkiye girer ve bu ilişkiden, Remus ve Romulus adı verilen ikiz çocuklar dünyaya gelir. Kral Amilius, olayı duyunca çok sinirlenir, çocukları bir beşik içine koyarak Tiber Nehri’ne atar, annelerini de diri diri toprağa gömerek öldûrür. ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI Çocukların beşiği, bir süre aktıktan, sonra, nehrin kenarındaki incir ağacına takılır ve bir dişi kurt onları bularak emzirir. Daha sonra çocukları bir çoban bularak büyütür. Remııs ve Romulus büyüdükten, sonra Amulius'u öldürürler ve büyük babalan Numitor'u tekrar kral, yaparlar. Remus ve Romulus daha sonra Aifoalonga'dan ayrılarak, beşiğin Tiber Nehri’nde ağaca takıldığı yere gelir ve burada yeni bir şehir kurmak isterler. Fakat aralarında anlaşmazlık çıkar. Bunun üzerine Romulus, Palatln tepesinin üzerine bir şehir kurar ve şehrin sınırlarım çizer. Daha sonra, sının geçen kardeşi Remus'u öldürür2, Romulus, kurduğu bu şehre Roma adını verir, Efsane her ne kadar böyle olsa da, eldeki, tarihî bilgiler bu efsaneyi, pek doğrulamamaktadır. Mevcut bilgilere göre Roma Devleti, "gens” adı verilen toplulukların birleşmesinden oluşmuştur3. Geııs’ler, aynı atadan geldiklerine inanan ailelerin oluşturdukları daha, büyük topluluklardı. Yani gens'in temeli aileydi. Roma toplumunda aile tıpkı bir devlet gibi örgütlenmişti. Başında aile babası (Pater familias) vardı. Aile babasının hâkimiyeti altında ise aile evlâtları, (filius familias) bulunuyordu. Bunlar, aile babasının, karısı, çocukları, torunları, çocuklarının ve toraıılarınin karıları, hatta köleleri ve hizmetçileriydi. Aile babasının aile evlâtları üzerinde sınırsız ve mutlak yetkileri vardı. Öyle ki, bir aile evlâdını dilerse cezalandırır, dilerse köle olarak satar ya da öldürebilirdi. Pater familiasın bu otoritesi ölümüne kadar devam eder, öldükten sonra aile, erkek evlât sayısınca yeni ailelere bölünürdü. Bu, ailelerin başına ise erkek, çocuklar geçerdi. Aile babasının ölümüyle birlikte kız çocuklar baba hâkimiyetinden kurtulurlar fakat ayrı bir aile kurarak aile babası olamazlardı, Pater familias olma hakkı sadece erkeklere aitti. ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI Zamanla, aynı atadan geldiklerine inanan aileler birleşerek gens denilen daha büyük toplulukları oluşturdular, Gens'ler, bazı yabancı unsurların da katılmasıyla zamanla büyüdüler ve böylece aynı gens’e mensup iki sosyal sınıf ortaya çıktı. 1.Patriciler (Asiller): Bunlardan birincisi, o gens'i oluşturan ve aynı soydan geldiklerine inanılan ailelerin fertleriydi ki bunlara asilzade sınıfı anlamına gelen, "patroni, patricius ya da patricii" denilmiştir. 2.Clients : Diğer grup ise gensin hâkimiyeti altında bulunan ailelerdi. Bunlar, patriciusTlann hâkimiyeti ve korumasında bulunan ve onlara hizmet eden kimselerdi. Patricius'lann sahip oldukları hakların hemen hiçbirine sahip olmayan bu gruba da "cliens ya da client” adı verilmekteydi, Her gens'in kendine ait arazisi, dini ve sınırlı da olsa siyasî müesseseleri bulunmaktaydı. Gens’in başında dinî, askerî ve kazaî (yargısal) alanda yetkili olan ve "Dux ya da Princeps" olarak anılan şefler bulunmaktaydı. CURIA:Zamanla gens'ler birleşerek daha büyük topluluklar oluşturdular. Bu topluluklara ”curia" adı verilmiştir. TRIBUS: Curia’lar da birleşerek "tribus" denilen birlikleri oluşturdular. CIVITAS (ŞEHİR): Tribus'lar ise cîvltas (şehir, medine)'ı meydana getirdi. Böylece, aileden gens'e, gens’ten curia ve tribus’a ve ondan da civitas'a doğra bir gelişme kaydedilmiştir. Ancak clvitas’ın ortaya çıkmasıyla gens’ler ortadan kalkmamış, aile de yukarıda ifade edilen yapısını muhafaza etmiştir. Şekil 1. Roma şehrinin oluşumu. Aileler gemleri gensler curia’yı, curia’lar tribus’u, tribus’lar ise şehri oluşturmuştur. Roma’nın 3 tribus; her tribusta 30 curia, her curia’da 10 gens olmak üzere 300’e yakın, gensten oluştuğu rivayet edilmektedir. ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI Civitas'm ortaya çıkması, müstakil bir devletin kurulması için yeterli olmadı. Gens'ler kendi içlerinde bağımsızlıklarını muhafaza etmekteydiler. PLEP (AVAM): Civitas’ın ortaya çıkmasından sonra kaynağı tam olarak bilinemeyen pek çok yabancı halk Roma ve çevresine yerleşmeye başladı. Bunlara plep (avam) adı verilir. Böylece kendilerine "pleb" (avam) adı verilen ve gens'lere mensup olan patricii’lerin sahip oldukları hakların hiçbirine sahip olmayan yeni bir sosyal sınıf ortaya çıktı. Pleb'ler, soy, dil, din ve örf - âdet bakımından homojen olmayan bir topluluktu. Plepler her türlü siyasî haktan mahrum olmakla birlikte, civitas tarafından kendilerine bazı imtiyazlar tanınmıştı. Bunun nedeni, patricii'lerin, pleb'lerin işgücüne ve daha sonraki yıllarda ise askerî gücüne ihtiyaç duymalarıdır. ETRÜSKLER: Civitas şeklinde örgütlenmiş olan halkın devlet olarak ortaya çıkması ise, Etrüskler’in İtalya'nın değişik bölgelerine gelerek yerleşmelerinden sonra gerçekleşti. Bu bölgede yaşayan halka nazaran daha ileri bir medeniyete sahip olan Etrüskier’in, Orta Asya'dan geldiklerine ve aslen Türk olduklarına düşünülmektedir. ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI ETRÜSKLER: Etrüskler'in ataları, M.Ö. 4000’li yıllarda Mezopotamya'ya yerleşmiş, 2000 yıl kadar sonra (M.Ö. 1700'ler) güneyden gelen kavimlerin baskısı sonucu bazı kolları Anadolu'ya göçmeye başlamışlardır. Orta Anadolu'ya ve Ege kıyılarına yerleşenler Ön-Etrüskleri oluşturmuşlardır. M.Ö. 1520 sıralarında Girit Adası civarında eşine az rastlanır bir deprem yaşanmış ve Ege kıyıları büyük hasar görmüştür. İkinci Etrüsk göçü ise M.Ö. 1100 - M.Ö. 900 yılları arasında olmuştur. Göç eden bu kol, Lemnos adasında bir süre kaldıktan, sonra., bugünkü Tirhenia denizini kuzeye doğra takip ederek İtalya'nın, bugünkü Tuskana vadisinde yurt tutmuşlardır. Tarihteki ünlü Etrüskler bunlardır. İlk yerleşim yerleri İtalya'nın kuzey batı bölgesi, Tiber Nehri'nin kuzeyidir. Bu bölgelere yerleşen Etrüskler dağınık olmalarına rağmen, ilke! köylü toplulukları halinde yaşayan Lâtin'ler ve diğer topluluklarla başetmekte ve bulundukları bölgenin büyük bir kısmım fethedip onlara egemen olmakta zorluk çekmemişlerdir. M.Ö. 750’de ise Tiber Nehri'nin güney kıyısına da geçen bir grup Etriisk (efsaneye göre, bebekken suya salınıp karaya vuran, daha sonra Asena adlı dişi kurt tarafından bulunup emzirilen ve büyütülen) ikiz Prens Remus ve Romulus önderliğinde Roma şehrini kurmuşlardır. M.Ö. 500'İere kadar Roma’yı Etriisk kralları (Tartanlar) yönetmiş, M.Ö. 6. yüzyılda çıkan isyan sonucu Etriisk hakimiyetine son verilmiş ve Lâtin Roma tarihi başlamıştır. Lâtin Roma, İmparatorluk olma yolunda ilerlerken, batıda yaşamaya devanı eden Etriisk site devletleriyle başa çıkmakta hayli zorlanmış, Roma Etriisk mücadelesi yaklaşık 300 yıl devam etmiştir. M.Ö. 265'd.e Volsimi şehrinin Romalılar tarafından zaptıyla Etriisk çağı kapanmıştır ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI Etrüskler Roma'da siyasî bir birlik meydana getirmeden, evvel, bu. bölgede pek çok kavim dağınık olarak yaşamaktaydı. Bunlar anlaşarak aralarında bir çeşit konfederasyon oluşturmuşlarsa da, devlet olarak örgütlenememişlerdi. Bu dağınıklıktan da istifade eden Etrüskler, kısa zamanda bölgeyi ele geçirdiler ve dağınık kavimleri birleştirmek suretiyle yeni bir site (civitas) kurdular. Roma şehrinin bulunduğu bölge önceden, bataklık bir arazi ve yedi tepe üzerine dağılmış köylerden ibaretken, bataklıklar kurutularak burada bir şehir kuruldu. Yeni bir medeniyetin başlangıcı olan bu şehre, "Irmak Şehri" anlamına gelen "Rumon" adı verildi. Daha sonra Etriisk krallarından Servius Tullius zamanında, düşmanlardan korunmak amacıyla şehrin etrafı surlarla çevrildi. Bu gelişmeler, Roma'yı bir cazibe merkezi haline getirdi. Göçlerle nüfusu hızla çoğalan Roma, zamanla büyük bir şehir haline geldi. Etrüskler’in kurmuş olduğu bu devlet yıllarca krallıkla idare edildi. Krallık dönemi adı verilen M.Ö. 754 (753) ile M.Ö. 509 (bazı tarihçilere göre 510) yılları arasında yedi kral krallık yaptı. ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI M.Ö. 509 (veya 510)'da son kral Tarquinus Sııperbııs Yunanlıların da desteklediği bir ayaklanma ile devrildi ve Roma'dan kovuldu Bu ayaklanma aynı zamanda Etrüsk hâkimiyetinin de sonu oldu. Ayaklanma ile sadece kral görevden uzaklaştırılmadı. Aynı zamanda devletin yönetim tarzında da önemli bir değişiklik yapıldı. CUMHURİYET DÖNEMİ (M.Ö. 510-27): Bu tarihten itibaren, bugünkü cumhuriyete tam olarak benzememekle birlikte, adına cumhuriyet denilen ve bir kral yerine iki consul'ün bir yıl süre ile magistra'lık yaptığı yeni bir yönetim biçimi benimsendi. Cumhuriyet Dönemi, devletin güçlendiği ve Roma'nm sınırlarının önemli ölçüde genişlediği bir dönemdir. Bu dönemde önce komşu şehirleri hâkimiyeti altına alan Roma, zamanla tüm İtalya'yı zaptederek hem nüfus, hem de toprak olarak küçümsenemeyecek bir güce ulaştı. Bu mücadeleler esnasında Romalılar oldukça güç dönemler de yaşadılar. Hatta bir ara Galya'lılar Roma şehrini işgal ederek yağma ettiler (M.Ö. 390). Fakat daha sonra tekrar toparlanan Romalılar eski güçlerine yeniden kavuşarak fetihlerine devam ettiler. Roma'nm batısına yerleşmiş olan Etrüskler'le giriştikleri savaşları kazanarak sınırlarını batıya doğru genişlettiler. Daha sonra Yunanlıların işgali altında bulunan bölgelere yönelerek buraların bir kısmını ele geçirdiler. Artan nüfusu besleyebilmek için önemli bir zahire ambarı olan Sicilya Adası'm Kartacalılar'dan aldılar. Bu fetih, Roma ile Kartaca arasında daha evvel başlamış olan barışçıl ilişkileri savaşa dönüştürdü. Tarihe Pön Savaşları olarak geçen bu savaşlar M.Ö. 264'de başlayıp, M.Ö. 146'ya kadar devam etmiştir5. Pön savaşlarının sonunda Kartacalılan mağlup ederek siyasî hâkimiyetine son veren Romalılar, başta Akdeniz çevresindeki memleketler olmak üzere pek çok yeri topraklarına kattılar. Bu arada Yunanlılarla da savaşa tutuşan Romalılar, önce Makedonya'yı, daha sonra asıl Yunanistan'ı işgal ettiler ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI Yunanistan’ın işgali Romalılara Anadolu ve Orta Doğunun kapılarım açtı. Önce Balkan yarımadasını, daha sonra Hazar Denizi’ne kadar Anadolu’yu, Suriye’yi, Mısır’ı ve Filistin'i fethettiler. Bu arada batıda da Fransa ve Ispanya’yı fethetmiş, hatta Büyük Britanya adalarının bir kısmını işgal etmiş, kuzeyde ise sınırlarını Ren boylarına kadar genişletmişlerdir. Böylece, Avrupa'nın önemli bir kısmı ile, Anadolu, Kafkasların ve Orta Doğunun bir bölümü ve kuzey Afrika’yı egemenlikleri altına alan Romalılar, Akdeniz’i bir Roma gölü haline çevirerek büyük bir Roma İmparatorluğu kurmaya muvaffak oldular. Ancak bu uzun mücadeleler zamanla sosyal ve ekonomik sıkıntıların baş göstermesine sebep oldu. Bu sıkıntılar devleti iç savaşlar ve ihtilâllere sürükledi. M.Ö. I. yüzyıl, adeta bir ihtilâller ve iç savaşlar devri oldu. Cumhuriyetin müesseseleri yıprandı ve bu müesseselerle devlet idaresi güçleşti. Önceleri görev süreleri bir yıl olan Consul'ler, diktatörlüklerini ilân etmeye başladılar. Böyle bir dönemde, ihtilâl yaparak (M.Ö. 49) kendisini ikinci kez Consul tayin ve diktatör ilân ettiren Caius ItıMus Caesar, Roma’da monarşik bir rejim tesis etme gayreti içine girdi. Aslında yaradılış itibariyle istibdada müsait olan ve cumhuriyetin prensiplerini içine hiç sindiremeyen Caesar'm düşünceleri halk ve düşünürler arasında da taban bulmaktaydı. Öyle ki, devrin en önemli simalarından biri olan Marcus Tullius Ciceronis (Cicero), De Republica adlı eserinde, muhtelif yönetim şekilleri arasında en tercihe şayan olanının monarşi olduğunu ifade ediyordu. Devletin içinde bulunduğu şartlar da bu fikirleri destekliyordu. Bu kadar geniş bir imparatorluğun, köhnemiş cumhuriyetin müesseseleri ile idaresi adeta, imkânsız bir hal almıştı. Böyle bir yönetim, tarzı ile, devletin, güçlenmesi şöyle dursun, savunması, bile oldukça güç görülüyordu. Bu nedenle Caesar, mutlak bir idare tesis etmek istiyor fakat Roma'nm yerleşik geleneklerini de bir çırpıda değiştiremiyordu. Bu nedenle, cumhuriyetin prensiplerine uygun olarak kendisi ile birlikte ikinci bir consul daha, seçiliyor fakat yeniden consul olabilmek için gerekli olan on yıllık bekleme süresi uygulanmıyordu. ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI Caesar, M.Ö. 45 yılında dördüncü kez consul seçildiğinde tek başına bu göreve getirildi. Kendisi ile birlikte İkinci bir consul seçilmedi. Aynı yıl, Senatus tarafından kendisine daimî, olarak "imparator" unvanı verildi. M.Ö. 44 yılında beşinci kez consul. seçildiğinde daimi, diktatörlük hakkını elde etti. Bu arada yetkilerini de alabildiğine genişletti. Bununla beraber Caesar, cumhuriyetin eski müessese ve organlarına dokunmadı. Fakat bunların yetkilerini önemli ölçüde kısıtladı. Caesar'ın kurduğu sistem tam bir mutlakıyet değildi.. Fakat adını adım mutlakıyete doğru gidiliyordu. . Nitekim bu amaçla Caesar, bir Senatus kararıyla kendisinden sonra yerine geçecek kişiyi seçme yetkisini de elde etti. Kız kardeşinin küçük çocuğu Octavius'u evlât edinerek bir vasiyetname ile kendisine varis ve halef yaptı. Nihayet Caesar, M.Ö. 15 Mart 44 tarihi için Senatus'u toplantıya çağırarak kendisinin, kral ilân edilmesi amacıyla bir teklif hazırlattı. Fakat Caesar’ın bu davranışlarını nefretle karşılayan cumhuriyet yanlıları buna fırsat vermediler. Başta en yakın dostlarından biri olan Marcus Iunius Brutus olmak üzere bir grup cumhuriyet yanlısı, Senatus'un toplanacağı gün bir suikast düzenleyerek Caesar'ı öldürdüler. ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI Caesar'm ölümü cumhuriyeti geri getirmedi. Onun ölümü ile iktidar mücadeleleri yeniden başladı. Bu mücadelelerden galip çıkan Caesar’m evlâtlığı Gaius Octavius, henüz on dokuz yaşında iken kendisini, consul seçtirdi (M.Ö. 43). Daha sonra Augustus adını alacak olan Octavius, cumhuriyetçilere karşı giriştiği mücadeleyi kazanarak, Brutus başta olmak üzere pek çok cumhuriyetçiyi ortadan kaldırdı. İLK İMPARATORLUK DÖNEMİ Böylece cumhuriyet yönetimi sona erdirilmiş oldu. Fakat tam bir mutlakıyet rejimi de kurulmadı. Octavius, cumhuriyetin bazı müesseselerini korumakla birlikte, daha önce Senatus ve halk meclislerine ait olan yetkileri önemli ölçüde kendisinde topladı Octaviııs'tan sonra gelen magistra'lar da yetkilerini giderek arttırdılar. Böylece Octavius, Principatus (ilk imparatorluk) dönemi adı verilen yeni bir dönemi başlatmış oldu (M.Ö. 27). ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI M.S. 284 yılma kadar devam eden bu dönem, dünya tarihinin en. fazla barış içinde geçen dönemi olarak bilinir. Yaklaşık ikiyüz yıl devam eden sulh ve sükûn, Roma müesseselerinin kuvvetlenmesini ve kökleşmesini sağlamıştır. Ünlü Roma hukukçusu Schwarz'm dediği gibi, "bütün beşeri büyüklükler nefislerinde daima kendi inhitatlarının tohumlarını taşırlar". Roma'da da öyle oldu. Dönemin sonlarına doğru dış baskılar ve dahilî buhranlar tekrar başladı. İktidar mücadeleleri devleti yıprattı, zayıflattı. Devleti idare eden princeps'ler nüfuzlarını arttırabiimek için diğer devlet organlarına ait olan tüm yetkileri kendilerinde toplamaya başladılar. Böylece Roma'da mutlakıyete doğru hızlı bir gidiş başladı. Roma'da Son İmparatorluk (Dominatus) Bönemi'ni başlatan İmparator Diocletianus oldu (M.S. 284). Diocletianus, dış baskılar ve iç karışıklıklar sebebiyle can çekişen imparatorluğu kurtarabilmek için önce müstebit bir idare tesis etti. Daha sonra başkenti doğuya nakletmek gerektiğini düşündü. Bunu da gerçekleştirdi. Batıda imparator olarak Maximianus'u bıraktı. Kendisi ise Doğu’ya geçti. Böylece İmparatorluk, doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüş oldu. Doğu ve Batı Roma, Diocletianus'tan sonra tahta çıkan Constantinııs (M.S. 306-337) tarafından bir kez daha birleştirildi. Fakat bu birlik de uzun ömürlü olmadı. Constantinus, Hıristiyanlığı devletin resmî dini olarak kabul etti. Boğazın kenarında, Constantinopolis’i kurdu ve bu şehri kendisine başkent yaptı. ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI Bu arada Batı Roma, kavimler göçü ve Cermen akımlan ile sarsılıyordu. Sonunda bu baskılara dayanamayan Batı Roma. İmparatorluğu, M.S. 476'da tarihe karıştı. Doğu Roma ise her geçen, gün. gücünü biraz daha tüketmekle birlikte, eski azametini yaklaşık: bin. yıl daha devam, ettirdi. Fakat, İmparatorluğu’nun kültürü, hukuku, toplumun, örf ve adetleri, Helen kültürünün etkisiyle giderek, bozuldu, yozlaştı, ve kokuşmaya başladı. İçten içe çürümeye başlayan İmparatorluk:, XV. yüzyıla gelindiğinde artık yeni sahibini aramaya başlamıştı. Nihayet, Söğüt’te doğup, Bursa'da boy atan Osmanlı Devleti'nin genç padişahı Sultan Mehmet Han., bir mucizeyi gerçekleştirdi. Karadan yürüttüğü gemileri Haliç'e indirerek alınamaz denilen. İstanbul’u fethetti. 1.453 yılının 29 Mayıs günü Türk bayrakları surlarda dalgalanırken İstanbul, tıpkı eski efendisi olan Roma İmparatorluğu gibi, üç kıtada, hüküm, sürecek yeni bir devlete ve yeni bir medeniyete başkentlik: etmeye hazırlanıyordu7. Roma İmparatorluğu yıkılsa da, "Roma İmparatorluğu fikri" batıda uzun şiire devanı etti. M.S. 800’de, Roma İmparatoru unvanı ile taç giyen. Şarlman'dan sonra bütün Alman. İmparatorları 1804'e kadar "Roma İmparatoru" unvanını muhafaza ettiler. M.S. 962'de I. Otto, ’’Kutsal Roma - Cermen İmparatoru” adıyla taç giydi. Bu şekilde kurulan Roma - Cermen İmparatorluğu, XIX. yüzyıl başlarına kadar varlığını devam ettirdi. Roma İmparatorluğu yıkılsa da, özellikle Roma Hukuku ve Roma Kilisesi., bütün Avrupa'yı, manevî alanda etkilemeye devam etti. ROMA DEVLETİNİN KURULUŞU, GELİŞMESİ VE ROMA TOPLUMUNUN YAPISI Bazı tarihçiler, İstanbul’un fethedilip başkent ya.pilmassn.dan. sonra Bizans müesseselermiîi Osmanlı Devletini önemli, ölçüde etkilediğini ve OsmanlI'ların özellikle İdarî ve askerî alanda pek. çok. müesseseyi Bizans’tan aldıklarını iddia etmektedirler. Oysa son zamanlarda yapılan araştırmalar, Osmanlı müesseselerinin Bizans’tan etkilenmediğini, bu müesseselerin çoğunun kökeninin orta. Asya’ya kadar uzandığım ortaya,