Urantia`n*n Kitab*

advertisement
Urantia'nın Kitabı
195. Makale
Hamsin Yortusu’ndan Sonra
195:0.1 (2069.1)
HAMSİN YORTUSU gününde Petrus’un vaazının sonuçları, krallığın müjdesini duyurmadaki
çabalarında onların gelecek siyasalarına karar verecek, planlarını belirleyecek onların büyük bir kısmını
etkileyecek nitelikteydi. Petrus, Hıristiyan din kurumunun gerçek kurucusuydu; Pavlus Hıristiyan iletisini
gentilelilere taşımış olup, Yunan inananlar onu tüm Roma İmparatorluğuna yaymıştı.
195:0.2 (2069.2)
Her ne kadar bir topluluk olarak geleneğin esaretindeki ve din adamlığının büyük etkisindeki
İbraniler İsa’nın Tanrı’nın babalığına veya inanın kardeşliğine veya (sonraki Hıristiyanlık olarak) Petrus ve
Pavlus’un yeniden dirilişi duyurmasına ve Mesih’in yükselişine inanmayı reddetmiş olsalar da, Roma
İmparatorluğu’nun geri kalanının evrimleşen Hıristiyan öğretilerine açık olduğu görülmüştü. Batı medeniyeti
bu zaman zarfında entelektüel, savaş yorgunu ve mevcut tüm dinlerden ve evren felsefelerinden tamamiyle
kuşku duyar haldeydi. Yunan kültürünün varisleri olarak Batı dünyasının insan toplulukları büyük bir
geçmişe dair saygı duymuş oldukları bir geleneğe sahipti. Onlar, felsefede, sanatta, edebiyatta ve siyasi
ilerleyişte büyük başarılarından oluşan miras üzerine düşünebilmekteydi. Ancak, tüm bu kazanımlarda onlar
ruhu tatmin edici bir dine sahip değildi. Onların ruhsal arzuları tatmin edilmemiş halde kalmaya devam
etmişti.
195:0.3 (2069.3)
İnsan toplumundan oluşan böyle bir sahneye, Hıristiyan iletisinden oluşan İsa’nın öğretileri çok
ani bir güçle girmişti. Yaşamın yeni bir düzeyi böylece bu Batı insanlarının aç kalplerine sunulmuştu. Bu
durum, eski dini uygulamalar ile İsa’nın iletisine dair dünya için Hıristiyanlaştırılmış biçimi arasında
doğrudan bir çatışma anlamına gelmekteydi. Bu türden bir çatışma ya yeninin veya eskinin bariz bir zaferiyle
sonuçlanmak zorundaydı, ya da belirli bir tavizle gelen anlaşmayla. Tarih bu mücadelenin tavizle sonuçlanmış
olduğunu göstermektedir. Hıristiyanlık, herhangi bir insan topluluğunun bir veya iki nesilde kendisine
uyarlayamayacağı türden çok şeyi içinde barındırmaktaydı. O, İsa’nın insanların ruhlarına sunmuş olduğu
haliyle, yalın bir etki değildi; o öncül bir biçimde, dini törenler, eğitim, sihir, tıp, sanat, edebiyat, kanun,
hükümet, ahlaki değerler, cinsel yaşam düzeni, çok eşlilik ve, kısıtlı bir düzeyde, kölelik hususlarında bir
tutum belirlemişti. Hıristiyanlık, tüm Roma İmparatorluğu’nun ve Doğu’nun tamamının beklemekte olduğu
haliyle — sadece yeni bir din olarak gelmemişti; o, insan toplumunun yeni bir düzeni olarak gelmişti. Ve, bu
türden bir iddia hızlı bir biçimde, çağlarca sürecek olan bir toplumsal-ahlaki çatışmaya dönüşmüştü. Yunan
felsefesi tarafından yeniden yorumlandığı ve Hıristiyanlık tarafından toplumsallaştığı haliyle, İsa’nın idealleri
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
1
bu aşamada Batı medeniyetinin etik değerlerinde, ahlakında ve dinlerinde vücut bulan insan ırkı
geleneklerine cüretkâr bir biçimde karşı gelmekteydi.
195:0.4 (2069.4)
İlk başta, Hıristiyanlık, yalnıza alt toplumsal ve ekonomik tabakadan yeni inananlar elde etmişti.
Ancak, ikinci yüzyılın başlamasıyla, Yunan-Roma kültürünün en güçlü üyeleri, yaşam amacına ve varoluş
gayesine ait bu yeni kavramsallaşma halinde, Hıristiyan inanışının bu yeni düzenine dönmekteydi.
Kendi doğduğu topraklarda neredeyse tamamiyle başarısız olmuş olan Musevi kökenindeki bu
195:0.5 (2070.1)
ileti nasıl oldu da bu kadar hızlı ve verimli bir biçimde Roma İmparatorluğu’nun en iyi akıllarını kazanmıştı?
Hıristiyanlığın, felsefi dinler ve gizem kültleri üzerindeki zaferi şu sebeplerden dolayı gerçekleşmişti:
1. Örgütlenme. Pavlus büyük bir örgütleyici olup, onun takipçileri onun belirlemiş olduğu hıza
195:0.6 (2070.2)
uyum sağlamıştı.
195:0.7 (2070.3)
2. Hıristiyanlık bütünüyle Helenleşmiş hale gelmişti. O, İbrani din kuramının en değerli savlarına
ek olarak Yunan felsefesindeki en iyi düşüncelerden meydana gelmişti.
195:0.8 (2070.4)
3. Ancak, onun en iyi özelliği, İsa’nın yaşam bahşedilişinin yankısı ve tüm insanlığın kurtuluşu için
iletisinin yansıması olarak, yeni ve büyük bir ideali taşımıştı.
4. Hıristiyan önderleri Mitraizm için o kadar fazla tavizde bulunmaya hazırdı ki, onun
195:0.9 (2070.5)
takipçilerinin yarıdan fazlası Antakya kültüne karşı kazanılmıştı.
195:0.10 (2070.6)
5. Benzer bir biçimde Hıristiyan önderlerinin sonraki ve geç nesilleri paganizme öyle bir ilave
tavizlerde bulunmuştu ki Roma imparatoru Konstantin bu yeni dine kazanılmıştı.
Ancak, Hıristiyanlar paganlarla kurnaz bir pazarlıkta bulunmuştu; onlar paganların törensel
195:0.11 (2070.7)
tapınmalarını benimserken, paganların Pavlus Hıristiyanlığı’nın Helenleşmiş türünü benimsemeye
zorlamışlardı. Onlar, Mitraik kült ile olduğu gibi paganlarla kendilerinin daha kazançlı çıkmış oldukları bir
pazarlıkta bulunmuşları; ancak, böyleyken bile bu inanışlar büyük ahlaksızlıkları ve aynı zamanda Farslı
gizemin çok sayıdaki diğer utanç verici uygulamaları içlerinden ayıklamaları bakımından kendilerin
fethedenlerden daha büyük şey elde etmişlerdi.
195:0.12 (2070.8)
Bilgece, veya bilgece olmayan bir biçimde, Hıristiyanlığın bu öncül önderleri kasti bir biçimde
İsa’nın düşüncelerinin birçoğunu kurtarmak ve onları ilerletmek çabası içinde İsa’nın i deallerinden tavizde
bulunmuşlardı. Ve, onlar fazlasıyla başarılı olmuştu. Ancak, yanlışa düşmeyin! Üstün’ün sahip olduğu bu
tavizde bulunmuş idealler hala onun müjdesinde saklı haldedir; ve, onlar nihai olarak, tüm dünya üzerinde
bütüncül gücünü sergileyecektir.
195:0.13
Hıristiyanlığın paganlaşmasıyla, eski düzen ritüelsel anlamda birçok küçük galibiyette
(2070.9)
bulunmuştu; ancak, Hıristiyanlar bu açılardan üstünlüğü elde etmişlerdi:
195:0.14 (2070.10)
1. İnsanların sahip olduğu ahlaki değerlerde yeni ve devasa düzeyde yüksek bir seviye
belirlenmişti.
195:0.15 (2070.11)
2. Dünyaya Tanrı’ya ait yeni ve fazlasıyla genişleştirilmiş bir kavramsallaşma verilmişti.
195:0.16 (2070.12)
3. Ölümsüzlüğe dair umut, tanınmakta olan bir dinin sözünün bir parçası haline gelmişti.
195:0.17 (2070.13)
4. Nasıralı İsa insanın aç ruhuna verilmişti.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
2
195:0.18 (2070.14)
İsa tarafından öğretilmiş olan birçok büyük gerçeklik bu öncül tavizlerde neredeyse tamamen
kaybolmuştu; ancak, onlar yine de, son kertede İnsan Evladı’nın yaşamına ve öğretilerine dair Pavlus’un
yorumu olan, paganlaşmış Hıristiyanlığa ait bu dinde uyur haldedir. Ve, Hıristiyanlık, paganlaşmadan önce
bile, tamamiyle Helenleşmişti. Hıristiyanlık, Yunanlılara çok şey, çok ama çok şey borçludur. Nikaea’da
oldukça cesur bir biçimde karşı durup, toplanmış kişilere İsa’nın doğasına dair kavramsallaşmanın bozulduğu
takdirde onun bahşedilişine dair mevcut gerçekliğin dünyada kaybedilme tehlikesine sebep olmaya cüret
etmemelerini savunan kişi, Mısır’dan gelmekte olan bir Yunanlıydı. Bu Yunanlının İsmi Athanasius’tu; bu
inananın ine ifadesi ve mantığı olmasaydı, Arius’un iknaları galip gelecekti.
1. Yunanlıların Etkileri
195:1.1 (2071.1)
Hıristiyanlığın Helenleşmesi tüm gücü ile, Atina’da Areopagus heyeti önünde Havari Pavlus
durup, Atinalılara “Bilinmeyen Tanrı”dan bahsetmiş olduğu büyük öneme sahip olan gün gerçekleşmişti.
Burada, Acropolis’in gölgesi altında, bu Roma vatandaşı bu Yunanlılara, Musevi Celile arazisinden kökenin
alan bu yeni dine dair kendi yorumunu duyurmuştu. Ve, Yunan felsefesi ve İsa’nın öğretilerinin çoğu içinde
tuhaf bir biçimde özdeş olan bir şey bulunmaktaydı. Onlar ortak bir gayeye sahipti — onların ikisi de bireyin
ortaya çıkışını amaçlamıştı. Yunanlılar toplumsal ve siyasi bir ortaya çıkışı amaçlarken; İsa, ahlaki ve ruhsal
bir ortaya çıkışı vurgulamıştı. Yunanlılar ussal açık görüşlülüğün siyasi özgürlüğe götürdüğünü
öğretmekteydi; İsa, ruhsal açık görüşlülüğün dini özgürlüğe götürdüğünü öğretmişti. Bu iki düşünce bir araya
getirildiğinde insan özgürlüğü için yeni ve kudretli bir düzen oluşturmuştu; onlar insanın toplumsal, siyasi ve
ruhsal özgürlüğünü göstermişti.
195:1.2 (2071.2)
Hıristiyanlık şu iki sebep sonucunda mevcut hale gelip, rakip tüm dinler üzerinde galip çıkmıştı:
195:1.3 (2071.3)
1. Yunan aklı, Museviler’den bile olacak şekilde, yeni ve iyi düşünceleri almaya gönüllüydü.
195:1.4 (2071.4)
2. Pavlus ve onun takipçileri istekli ancak kurnaz ve amaçlarını bilen tavizcilerdi; onlar, keskin din
kuramsal tüccarlardı.
195:1.5 (2071.5)
Pavlus Atina’da ayağa kalkıp, “Mesih ve O Çarmıha Gerildi” vaazında bulunduğunda, Yunanlılar
ruhsal bir biçimde açtı; onlar yeni gerçeği sorgular, ona ilgi gösterir ve mevcut bir biçimde onu arar haldeydi.
Romalılar ilk başta Hıristiyanlıkla savaşırken, Yunanlıların onu kucaklamış olduğunu hiçbir zaman
unutmayın; Romalıları daha sonra, kelimenin tam anlamıyla, bu zamanlarda dönüşmüş olduğu haliyle, Yunan
kültürünün bir parçası olarak bu dini kabul etmeye zorlamış olanlar bu Yananlılar olmuştu.
195:1.6 (2071.6)
Yunanlılar güzelliğe saygı duymaktaydı; Museviler kutsallığa; ancak, bu iki insan topluluğu da
gerçekliği derinden sevmişti. Çağlar boyuna Yunanlılar ciddi bir biçimde, din haricinde, toplumsal, ekonomik
siyasi ve felsefi olarak — insan sorunlarının tümü üzerinde fikir yürütmüşlerdi. Çok az Yunanlı dine fazlaca
önemde bulunmuştu; onlar kendi öz dinlerini bile fazlasıyla ciddiye almamışlardı. Çağlar boyunca Museviler,
akıllarını dine adarken, düşüncenin bu diğer dallarını görmezden gelmişlerdi. Onlar dinlerini oldukça ciddiye
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
3
almışlardı, haddinden fazla bir biçimde. İsa’nın iletisinin içeriğinden görüleceği haliyle, bu iki insan
topluluğunun çağlar boyuncaki düşüncesinin ortak sonucu bu aşamada insan toplumunun yeni düzeninin, ve
bir ölçüde insanın dini inancı ve uygulamasının yeni bir düzeninin itici gücü haline gelmişti.
Yunan kültürünün etkisi hâlihazırda, İskender yakın Doğu dünyası üzerinde Helen medeniyetini
195:1.7 (2071.7)
yaydığında, batı Akdeniz topraklarına girmiş haldeydi. Yunanlılar, küçük şehirlerde yaşadıkları müddetçe din
ve siyasetleri ile oldukça başarılı oldular; ancak, Makedonyalı kral Yunanistan’ı, Adriyatik’ten İndus’a uzanan
bir biçimde, bir imparatorluğa dönüştürmeye cüret ettiğinde sorunlar başladı. Yunanistan’ın sanatı ve
felsefesi imparatorluksal genişleme görevine tamamiyle denkti; ancak, bu durum Yunan siyasi idaresi veya
dini için söz konusu değildi. Yunanistan’ın şehir-devletleri bir imparatorluğa genişlediğinde, onların yerel
tanrıları tuhaf görünmeye başladı. Yunanlılar gerçekten de, eski Musevi dinin Hıristiyanlaşmış biçimi onlara
geldiğinde, daha büyük ve daha iyi Tanrı olarak, tek bir Tanrı’yı aramaktaydı.
195:1.8 (2072.1)
Bu haliyle Helenist İmparatorluk buna katlanamayacaktı. Onun kültürel kayışı devam etti; ancak,
bu kayış, imparatorluk yönetimi için Batı’dan Romalı siyasi dehayı ve Doğu’dan sahip olduğu tek Tanrı’nın
imparatorluksal kutsallığı bünyesinde barındırmış olduğu bir dini alınca sonlandı.
195:1.9 (2072.2)
Mesih’ten sonraki ilk yüzyılda Helenist kültür hâlihazırda en yüksek düzeylerine ulaşmıştı; onun
gerileyişi başlamıştı; öğrenme ilerlemekte ancak deha azalmaktaydı. Kısmi bir biçimde Hıristiyanlıkta vücut
bulmuş olan İsa’nın düşünceleri ve idealleri tam da bu zaman zarfında Yunan kültürü ve öğrenimin
kurtuluşunun bir parçası olmuştu.
195:1.10 (2072.3)
İskender Doğu’ya, Yunanistan medeniyetinin kültürel hediyesini vermişti; Pavlus Batı’yı, İsa’nın
müjdesine dair Hıristiyan yorumu ile akın etmişti. Ve, Batı boyunca her nerede Yunan kültürü üstün gelmişse,
orada Helenleşmiş Hıristiyanlık kök salmıştı.
195:1.11 (2072.4)
İsa’nın iletisinin Doğu yorumu, her ne kadar onun öğretilerine daha sadık kalmışsa da, Abner’in
taviz vermeyen tutumunu takip etmişti. O hiçbir zaman Helenleşmiş yorum kadar ilerlememiş olup, nihai
olarak İslam hareketi içinde kaybolmuştu.
2. Roma Etkisi
195:2.1 (2072.5)
Romalılar, seçimle gelen hükümet yerine temsili hükümeti koyan bir biçimde, Yunan kültürünü
tamamiyle kendisiyle değiştirmişti. Ve, yakın bir süre içinde, bu değişiklik, farklı diller, insanlar ve hatta
dinler içi tüm Batı dünyasına yeni bir hoşgörü getirmesi bakımından Hıristiyanlık’ın yararına olmuştu.
195:2.2 (2072.6)
Roma’daki Hıristiyanların öncül idamının çoğu yalnızca, onların duyuruşlarındaki “krallık”
terimini talihsiz bir biçimde kullanmalarıydı. Romalılar her bir dine hoş görü beslemekteydi; ancak, onlar,
siyasi karşıtlığı besleyen her şeye karşı gelmektelerdi. Ve, böylece, fazlasıyla yanlış anlamaya dayanmış olan
bu öncül idamlar dindiğinde, dini propaganda için her imkân ardına kadar açılmıştı. Romalılar siyasi idareye
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
4
ilgi duymaktaydı; onlar, ne sanata ne de dine çok az ilgi göstermişti; ancak, Romalılar her ikisi için de
görülmemiş ölçüde hoşgörülüydü.
195:2.3 (2072.7)
Doğu kanunu katı ve keyfiydi; Yunan kanunu akıcı ve sanatsaldı; Roma kanunu soylu ve saygıyı
besleyiciydi. Roma eğitimi, duyulmamış ve değişmez bir sadakati yetiştirmişti. Öncül Romalılar siyasi olarak
adanmış ve ulvi bir biçimde bağlanmış bireylerdi. Onlar dürüst, köktenci ve ideallerine adanmış kişilerdi;
ancak, onlar tüm bu nitelikleri dikkate değer bir dine ait olmadan gerçekleştirmekteydiler. Yunan
öğretmenlerin onları Pavlus’un Hıristiyanlığı’na ikna etmesi çok az şaşılası bir şeydir.
195:2.4 (2072.8)
Ve, bu Romalılar muhteşem bir insan topluluğuydu. Onlar Doğu’yu yönetebilmekteydiler çünkü
onlar kendilerini yönetebilmekteydiler. Bu tür benzeri olmayan dürüstlük, adanmışlık ve şaşmaz benlik
denetimi Hıristiyanlığın alınması ve büyümesi için ideal koşulları sunmaktaydı.
195:2.5 (2072.9)
Devlete siyasi olarak adanmış bulundukları için bu Yunan-Romalıların tam da aynı bir biçimde bir
bireysel kiliseye adanmış olması onlar için kolay bir şeydi. Romalılar din kurumuyla yalnızca, ondan devletin
bir rakibi olarak korku duyduklarında savaşmıştı. Çok az ulusal felsefeye veya ulusal kültüre sahip olan bir
biçimde Roma Yunan kültürünü kendisiymiş gibi almış olup, kendisinin ahlaki felsefesi olarak Mesih’i
cüretkâr bir biçimde benimsemişti. Hıristiyanlık Roma’nın ahlaki kültürü haline gelmişti; ancak, bu türden
top yekûn biçimde yeni dini kabul etmiş olanların ruhsal büyümesi içinde bireysel deneyim oluşturmaması
bakımından Hıristiyanlık neredeyse hiçbir bir biçimde Roma’nın dini olmamıştı. Gerçekten de doğrudur,
birçok birey tüm bu devlet dininin yüzeyinden derinlere inmiş ve Helenleşmiş ve paganlaşmış Hıristiyanlık’ın
saklı gerçekleri içindeki gizli anlamlara ait gerçek değerleri ruhlarının beslenmesi için bulmuştu.
195:2.6 (2073.1)
“Doğaya ve vicdana” olan Stoacı ve onun güçlü çekimi, en azından bir entelektüel anlamda,
Roma’nın tümünü Hıristiyanlık’ı almak için her anlamda daha iyi hazırlayan koşulları sunmuştu. Bir Romalı
doğası bakımından ve eğitimi sonucu bir avukattı; o, doğanın kanunlarına bile derin saygı göstermişti. Ve,
şimdi, Hıristiyanlıkta, o doğanın yasalarının Tanrı’nın yasaları olduğunu fark etmişti. Çiçero ve Vergil’i
yetiştirmiş olan bir insan topluluğu Pavlus’un Helenleşmiş Hıristiyanlığı için olgun haldeydi.
195:2.7 (2073.2)
Ve, böylece bu Romalılaşmış Yunanlılar hem Musevileri hem de Hıristiyanları kendi dinlerini
felsefi hale getirmeye, düşüncelerini iş birliksel konuma getirip ideallerini sistemsel bütünlüğü kavuşturmaya,
yaşamın mevut akışına uygun bir biçimde dini uygulamaları uyarlamaya zorlamıştı. Ve, tüm bunların hepsine
devasa bir biçimde, İbrani yazıtlarının Yunanca’ya ve Yeni Ahit’in daha sonraki kayıtlarının Yunan diline
çevrilmesine yardım etmişti.
195:2.8 (2073.3)
Musevilere ve birçok diğer insan topluluğuna karşıt bir biçimde, Yunanlılar uzunca bir süre
boyuna, ölümden kurtuluşun bir türü olarak, kesin hatlara sahip olmayan bir biçimde ölümsüzlüğe
inanmışlardı; ve, bu İsa’nın öğretisinin tam da kalbinde yattığı için, Hıristiyanlık’ın onlara güçlü bir çekimde
bulunacağı kesin bir şeydi.
195:2.9 (2073.4)
Yunanlıların kültürel ve Romalıların siyasi zaferlerinin bir dizisi, tek bir dil ve tek bir kültür
olarak, Akdeniz topraklarını tek bir imparatorlukta toplamıştı; ve, bu durum Batı dünyasını tek bir Tanrı için
hazır hale getirmişti. Yahudilik bu Tanrı’yı sağlamıştı; ancak, Yahudilik bu Romanlılaşmış Yunanlılar için
kabul edilebilir bir din değildi. Philon onların karşıtlıklarını azaltmak için belirli bir düzeyde yardımda
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
5
bulunmuştu; ancak, Hıristiyanlık onlara tek bir Tanrı için daha bile iyi bir kavramsallaşmayı açığa çıkarmış
olup, onlar hazır bir biçimde onu benimsemişti.
3. Roma İmparatorluğu Altında
Roma siyasi idaresinin bütünleşmesinden ve Hıristiyanlığın yayılımından sonra, Hıristiyanlar
195:3.1 (2073.5)
kendilerini, bir büyük dini kavramsallaşma ancak imparatorluk yoksunu halde bulmuşlardı. Yunan-Romalılar
kendilerini bir büyük imparatorluk ancak imparatorluksal ibadet ve ruhsal bütünleşme için elverişli bir dini
kavramsallaşma olarak hizmet verecek bir Tanrı yoksunu halinde bulmuşlardı. Hıristiyanlar imparatorluğu
kabul etmişti; imparatorluk Hıristiyanlığı benimsemişti. Romalılar siyasi idareden meydana gelen bir
bütünlüğü sağlamıştı; Yunanlılar, kültür ve öğrenmeden meydana gelen bir bütünlüğü; Hıristiyanlık, dini
düşünce ve uygulamadan meydana gelen bir bütünlüğü.
Romalılar ulusçuluk geleneğinin üstesinden imparatorluksal evrensellikle gelmiş olup, tarihte ilk
195:3.2 (2073.6)
defa farklı ırkların ve ulusların, en azından kuramsal olarak, bir dini kabul etmelerini mümkün kılmıştı.
Hıristiyanlık Roma’da, Stoacıların katı öğretileri ile gizem inanışlarının kurtuluş sözleri arasında
195:3.3 (2073.7)
büyük bir çatışmanın bulunduğu bir zamanda tercih edilir hale gelmişti. Hıristiyanlık, dili “fedakârlık” için bir
kelime taşımayan ruhsal bakımdan aç bir insan topluluğa canlandırıcı teselli ve özgürleştirici güçle gelmişti.
195:3.4 (2073.8)
Hıristiyanlığa en büyük gücünü veren şey ona inananların hizmetin yaşamlarını yaşamış olması ve
hatta acı idamın öncül dönemleri boyunca inanışları için ölme biçimleri olmuştu.
195:3.5 (2073.9)
Mesih’in çocuklara dair derin sevgisinin öğretisi yakın bir süre içinde, özellikle kız çocukları
olarak, istenmediği zaman çocukları ölmeye terk etmenin yaygın uygulamasına bir son vermişti.
195:3.6 (2074.1)
Hıristiyan ibadetinin öncül tasarımı büyük ölçüde, Mitraik tören tarafından dönüşüme uğramış
haliyle, Musevi sinagogundan alınmıştı; daha sonra, birçok pagan adetleri eklenmişti. Öncül Hıristiyan din
kurumunun
temeli,
Yahudiliğe
dinlerini
değiştirmiş
Yunanlıların
Hıristiyanlaşmış
daha
sonraki
düşüncelerinden meydana gelmişti.
195:3.7 (2074.2)
Mesih’ten sonraki ikini yüzyıl, iyi bir dinin Batı dünyasında ilerleme kaydetmesi için dünya
tarihinin tümü içindeki en iyi zaman zarfıydı. Birinci yüzyıl boyunca Hıristiyanlık, mücadele ve tavizle, kök
salmak ve hızlı bir biçimde yayılmak için kendisini hazırlamıştı. Hıristiyanlık imparatoru benimsemişti; daha
sonra, imparator Hıristiyanlığı benimsemişti. Bu, yeni bir dinin yayılması için muhteşem bir çağdı. Burada
dini özgürlük bulunmaktaydı; seyahat evrensel olup, düşünce sınırlanmamaktaydı.
195:3.8 (2074.3)
Helenleşmiş Hıristiyanlığı resmi olarak kabul etmeye dair ruhsal uyarım, çok daha önce başlamış
olan ahlaki çöküşü durdurmayacak veya hâlihazırda oluşmuş ve artış gösteren ırksal kötüleşmeyi telafi
edemeyecek kadar geç gelmişti. Bu yeni din imparatorluksal Roma için kültürel bir ihtiyaçtı; ve, onun daha
büyük bir kapsamda ruhsal kurtuluşun bir aracı haline gelememiş olması fazlasıyla talihsiz bir durumdur.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
6
195:3.9 (2074.4)
İyi bir din bile; hükümet olaylarına bireysel katılım eksikliğinin, haddinden fazla yasacılığın, aşırı
vergilerin ve çok büyük vergi toplama istismarlarının, altını fazlasıyla eritmiş olan Levent ile olan açık verir
ticaretin, sürekli eğlence arama çılgınlığının, Romalı tek tipleştirme âdetinin, kadını küçük görmenin, köleliğin
ve ırksal gerilemenin, fiziksel salgınların ve ruhsal yokluk noktasına kadar varan bir biçimde bir devlet din
kurumunun
kurumsallaşmış
hale
gelişinin
kesin
sonuçlarından
bir
muhteşem
imparatorluğu
kurtaramayacaktı.
195:3.10 (2074.5)
Koşullar, buna rağmen, İskenderiye’ye de bu kadar kötü değildi. Öncül okullar İsa’nın
öğretilerinin büyük bir kısmını taviz vermeden bünyesinde tutmaya devam etmişti. Pantaenus Clement’e
öğretide bulunmuş olup, bunun ardından o Nathanyel’i Hindistan’da Mesih’i duyurma yolunda takip etmişti.
İsa’nın ideallerinden bazıları Hıristiyanlığın inşasında kurban verilmiş olsa da, kesin bir biçimde belirtilebilir
ki, ikinci yüzyılın sonunda Yunan-Romalı dünyanın neredeyse tüm büyük akılları Hıristiyan hale gelmişti.
Zafer tamamlanmaya yaklaşmaktaydı.
195:3.11 (2074.6)
Ve, bu Roma imparatorluğu, imparatorluk yıkıldıktan sonra bile Hıristiyanlığın kurtuluşunu
teminat altına alacak bir biçimde uzun bir süre varlığını sürdürdü. Ancak, bizler sıklıkla, Yunan Hıristiyanlığı
yerine krallığın müjdesi kabul edilmiş olsaydı Roma’da neyin yaşanacağı üzerinde fikir yürüttük.
4. Avrupalı Karanlık Çağlar
195:4.1 (2074.7)
Topluma zorla eklenmiş ve siyasetin bir işbirlikçisi olarak din-kurumu Avrupa’nın “karanlık
çağları” olarak adlandırılmaktaki ussal ve ruhsal gerileyişinde kendi payına düşeni almanın nihai sonuna
sahipti. Bu zaman zarfı boyunca, din gittikçe monarşik hale gelmiş olup, bedeni dışlayıcı ve yasal bütünlüğe
dönüşmüştü. Ruhsal bir bakımdan Hıristiyanlık kış uykusuna yatmaktaydı. Bu süreç boyunca, bu uyku
halindeki ve din-dışılaşmış din yanında, gizemciliğin devamlı bir akışı olarak geçek-dışılığa yaklaşan ve felsefi
olarak panteizme benzer hayali nitelikteki ruhsal bir deneyim mevcut olmuştu.
195:4.2 (2074.8)
Bu karanlık ve umutsuz haldeki çağlar boyunca, din tekrar neredeyse tamamen ikincil konuma
gelmişti. Birey neredeyse tamamen, din-kurumunun gölgede bırakıcı yönetim gücü, geleneği ve emri
karşısında yitirilmişti. Kutsal çevrelerde özel bir etkiye sahip olmayı üstlenmiş ve bu nedenle, kendisine
yerinde bir biçimde başvurulduğunda, Tanrılar önünde insan adına ona yardım etmeye yetkin, “azizlerden”
meydana gelen büyük bir galaksinin yaratımında yeni bir ruhsal çılgınlık doğmuştu.
195:4.3 (2075.1)
Ancak, Hıristiyanlık o kadar etkin bir biçimde toplumsallaşmış ve paganlaşmıştı ki, gelecek
karanlık çağlarda varlığını korumada güçsüz olsa da, ahlaki karanlığın ve ruhsal durağanlığın bu uzun
sürecinden varlığını sürdürerek çıkmada daha iyi hazırlanmış haldeydi. Ve, o Batı medeniyetinin uzun gecesi
boyunca varlığını sürdürmüş olup, rönesans doğduğunda dünyada ahlaki bir etki olarak hala faaliyet eder bir
konumdaydı. Karanlık çağların geçişini takip eden bir biçimde, Hıristiyanlığın geri döndürülüşü, insan
kişiliğinin özel nitelikteki ussal, duygusal ve ruhsal türlerine uygun olan inanışlar halinde Hıristiyan
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
7
öğretilerinin sayısız mezhebini mevut hale getirmeyle sonuçlandı. Ve, bu özel Hıristiyan topluluklarından
çoğu, veya diğer bir değişle dini aile, bu sunumun hazırlanışı zamanında bile hala varlığını sürdürmektedir.
Hıristiyanlık, İsa’nın dininin İsa’ya dair bir dine olan istenmeyen dönüşümünden doğmuş olan bir
195:4.4 (2075.2)
tarihi sergilemektedir. O ilave bir biçimde; Helenleşme, paganlaşma, laikleşme, kurumsallaşma, ussal
kötüleşme, ruhsal gerileme, ahlaki uyku, yok olma tehlikesinde bulunma, daha sonra ise, yeniden canlanma,
bölünme ve daha yakın zaman içerisinde gerçekleşmiş olan görece onarımdan meydana gelen bir tarihi
sunmaktadır. Bu türden bir geçmiş, geniş iyileşme kaynaklarına iyeliği ve onlardaki içkin canlılığı
göstermektedir. Ve, bu aynı Hıristiyanlık, mevcut an içinde, Doğu insanlarına ait medenileşmiş dünyada
mevcut olup, üstünlük için önceki mücadeleleri nitelemiş bulunan büyük öneme sahip buhranlardan daha bile
tehlike arz eder halde bir varoluş mücadelesi karşısındadır.
Din mevcut an içinde, bilimsel akılların ve maddi eğilimlerin yeni bir çağının karşı koyucu
195:4.5 (2075.3)
mücadelesiyle karşılaşmaktadır. Din-dışı ve ruhsal arasındaki bu devasa mücadelede İsa’nın dini nihai olarak
galip çıkacaktır.
5. Modern Sorun
195:5.1 (2075.4)
Yirminci yüzyıl, Hıristiyanlık ve tüm diğer dinler için çözülmesi gereken yeni sorunları getirmiştir.
Bir medeniyet daha yüksek bir konuma yükseldiğinde, toplumu istikrara kavuşturmak ve onun maddi
sorunlarının çözümünü kolaylaştırmak için insanın tüm çabaları içinde “ilk önce göğün gerçeklerinin
aranması” bir görev haline gelmektedir.
Gerçeklik bölündüğünde, araştırıldığında, tecrit edildiğinde ve haddinden fazla incelendiğinde
195:5.2 (2075.5)
kafa karıştırıcı hatta yanlış yönlendirici hale gelmektedir. Yaşayan gerçeklik arayan kişiye, maddi bilimin bir
gerçeği olarak veya dönemsel sanatın bir ilhamı olarak değil, bu kişi onu yalnız bütüncül halde ve yaşayan bir
ruhsal gerçeklik olarak kucakladığında, doğru eğitimde bulunmaktadır.
Din, kutsal ve ebedi nihai sonuna dair insan için açığa çıkarılıştır. Din, tamamiyle kişisel ve ruhsal
195:5.3 (2075.6)
bir deneyim olup, şunlar gibi, insanın diğer yüksek düşünce türlerinden sonsuza kadar ayırt edilmek
zorundadır:
195:5.4 (2075.7)
1. İnsanın maddi mevcudiyete ait şeylere olan mantıksal tutumundan.
195:5.5 (2075.8)
2. İnsanın çirkinliğin karşıtı olan estetik güzellik takdirinden.
195:5.6 (2075.9)
3. İnsanın toplumsal sorumlulukları ve siyasi görevlerine dair etiksel farkındalığından.
195:5.7 (2075.10)
4. İnsanın insan ahlakına ait anlayışı, kendi içinde bile, dini nitelikte değildir.
195:5.8 (2075.11)
Din; inancı, güveni ve güvenceyi çağıran evren içindeki değerleri bulmak için tasarlanmıştır; din
ibadet ile sonuçlanmaktadır. Din, akıl tarafından keşfedilen görece değerler karşısında ruh için yüce olan
değerleri keşfeder. Bu türden insan-ötesi kavrayışa yalnıza içten dini deneyimle sahip olunabilir.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
8
Bir ahlaki değerler sistemine sahip olmadan devamlılığını koruyan bir toplumsal sistem, çekim
195:5.9 (2075.12)
olmadan idare edilmesi beklenen bir güneş sisteminden daha kolay bir biçimde idare edilemeyecek ruhsal
değerler üzerine yaslanmaktadır.
Beden içindeki bir kısa yaşam içinde ruh bünyesinde uyarıma çağıran tüm gizli serüven hislerini
195:5.10 (2076.1)
tatmin etmeye ve merakınızı gidermeye çalışmayın. Sabırlı olun! Basit ve güzel olmayan serüvenlere ölçüsüz
bir biçimde düşmenin cazibesine düşmeyin. Enerjilerinizi odaklayın ve tutkunuzu dizginleyin; ilerleyici
serüvenin ve heyecan verici keşfin sonu gelmez bir sürecinin ihtişamlı gerçekleşimini sakince bekleyin.
İnsanın kökenine dair kafa karışıklığı içinde onun nihai sonuna dair gerçekliği yitirmeyin. İsa’nın
195:5.11 (2076.2)
küçük çocukları bile derinden sevmiş olduğunu unutmayın; onun, insan kişiliği için çok büyük bir değeri
sonsuza kadar açık hale getirmiş oluşunu.
195:5.12 (2076.3)
Dünyaya bakarken, görmüş olduğunuz kötülüğün sahip olduğu siyah lekelerin nihai iyiliğin
beyaz bir arka planı üzerinde bulunduğunu hatırlayın. Sizler, kötülükten meydana gelen bir siyah arka plan
önünde sadece çok az sayıda görünen iyilik lekelerine bakmamaktasınız.
195:5.13 (2076.4)
Dünyada duyurmak ve yaymak için çok fazla sayıda iyi gerçeklik bulunurken, insan neden, sırf
bir gerçek olarak göründüğü içinde dünyada bulunan kötülükler üzerinde bu kadar fazla durmaktadır?
Gerçekliğe ait ruhsal değerlerin güzellikleri, kötülüğün olgularından daha memnuniyet verici ve daha
canlandırıcıdır.
195:5.14 (2076.5)
Din içerisinde İsa, tıpkı çağdaş bilimin deney tekniğini amaçlamış olduğu gibi deneyim metodunu
tavsiye etmiş olup, onu takip etmiştir. Bizler Tanrı’yı ruhsal kavrayışın rehberliği ile bulmaktayız; ancak,
bizler ruhun bu kavrayışına, güzele olan derin sevgiyle, gerçekliğin arayışıyla, göreve olan sadakatle ve kutsal
iyiliğin ibadetiyle yaklaşmaktayız. Ancak, tüm bu değerler içinde, derin sevgi mevcut kavrayışa olan gerçek
rehberdir.
6. Maddiyatçılık
195:6.1 (2076.6)
Bilim adamları, istemeden de olsa, insanlığın maddiyatçı bir paniğe doğru sürüklenmesine neden
oldu; onlar, çağların ahlaki bankasında düşünmeden gerçekleştirilen bir kaybı başlattı; ancak, insan
deneyiminin bu bankası engin ruhsal kaynaklara sahiptir; o, kendisinden istenen her şeyi karşılayabilir.
Yalnızca düşüncesiz insanlar, insan ırkının ruhsal kaynakları hakkında panikleşir hale gelirler. Maddi-din-dışı
panik sona erdiğinde, İsa’nın dini hala iflas bayrağını çekmemiş olacaktır. Cennetin krallığına ait ruhsal banka,
“Onun İsmi için” kendisine gelen herkese inanç, umut ve ahlaki güvence verecektir.
195:6.2 (2076.7)
Maddiyatçılık ve İsa’nın öğretileri arasında görünürdeki çatışma her ne olursa olsun, gelecek
çağlar içinde, Üstün’ün öğretilerinin tamamiyle galip geleceğinden emin olabilirsiniz; Gerçekte, gerçek din
hiçbir biçimde din ile karşıt düşer hale gelemez; din hiçbir biçimde maddi şeyler ile ilişkili değildir. Din dine
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
9
karşı görüşsüz olsa da, ona karşı anlayışlı konumdadır; o kendisini olabilecek en yüksek derecede bilim
adamıyla ilgili kılar.
195:6.3 (2076.8)
Kendisine katılan bilgeliğin yorumu ve dini deneyimin ruhsal kavrayışı olmadan yalnızca bilimin
peşinde koşmak bireyi nihai olarak karamsarlığa ve insani ümitsizliğe götürür. Az bir bilgi gerçekten de insanı
kafa karışıklığına iter haldedir.
195:6.4 (2076.9)
Bu yazım anında maddi çağın en kötü dönemi sona ermiş haldedir; daha iyi bir anlayış dönemi
hâlihazırda doğumuna başlamıştır. Bilimsel dünyanın daha yüksek akılları artık felsefeleri içinde tamamiyle
maddiyatçı halde değildir; ancak, olağan insanlar hala eski öğretilerin bir sonucu olarak bu yönde eğilim
göstermektedir. Ancak, fiziksel gerçekçiliğin bu çağı, yeryüzü üzerindeki insanın yaşamı içinde bir geçiş
dönemidir. Modern bilim, inananlarının yaşamları içinde çevrilmiş haliyle İsa’nın öğretileri olarak — gerçek
dini saf halinde bırakmıştır. Bilimin tüm yaptığı şey, yaşamın yanlış yorumundan meydana gelen çocuksu
aldanmaları yok etmek olmuştur.
195:6.5 (2077.1)
Yeryüzü üzerinde insan hayatı mevzu bahis olduğunda bilim niceliksel bir deneyimdir; din,
nitelikseldir. Bilim olgular ile ilgilenir; din, kökenler, değerler ve amaçlarla. Fiziksel olguların bir açıklanışı
olarak sadece nedenleri göstermek, nihai sonlara dair bilgisizliği itiraf etmek olup, sonunda yalnızca bilim
adamını doğrudan bir biçimde — Cennetin Kâinatsal Babası olarak — ilk büyük nedene geri getirmektedir.
Mucizelerden meydana gelen bir çağı makinalardan olan bir çağa çok şiddetli bir biçimde
195:6.6 (2077.2)
getirmek insan için üzücü sonuçları doğurmuştur. Makinalaşmanın doğru olmayan felsefelerine ait zekâ ve
ustalık onların mekanik amaçlarını göstermektedir. Bir maddiyatçının aklının sahip olduğu kadersi çeviklik,
sonsuza kadar, evrenin gözü görmez ve amaçsız bir evren olgular bütünü oluşunu çürütmektedir.
195:6.7 (2077.3)
Hem sözde eğitimli olan bazılarının mekaniksel doğallığı hem de olağan insanın düşüncesiz din-
dışılığı ayrıcalıklı bir biçimde şeyler ile ilgilidir; onlar, inançtan, umuttan ve ebedi güvencelerden yoksun
bulunmaya ek olarak, tüm gerçek değerlerden, desteklerden ve tatminlerden uzaktır. Modern yaşamın en
büyük sorunlarından bir tanesi, ruhsal meditasyon ve dini adanmışlık için insanın vakit bulamayacak kadar
kendisinin meşgul olduğunu düşünmesidir.
Maddiyatçılık insanı ruhsuz bir robota indirmekte olup, onu yalnızca, sevgiden yoksun ve
195:6.8 (2077.4)
mekanik bir evren içindeki matematiksel formülde kendisine umutsuz bir yer bulmuş olan aritmetik simge
haline getirmektedir. Ancak, bir Üstün Matematikçi olmadan, matematikten meydana gelen tüm bu uçsuz
bucaksız evrenden de nereden geldi? Bilim, maddenin korunumundan uzun uzadıya bahsedebilir; ancak, din,
insanların ruhlarının korunumunu onaylamaktadır — o kendisini, ruhsal gerçeklikler ve ebedi değerlerle olan
insanların deneyimleri ile ilgili kılmaktadır.
195:6.9 (2077.5)
Bugünün maddi toplum bilimcisi; bir cemiyeti irdelemekte, onun üzerine bir rapor azmakta ve
insanları bıraktığı gibi bulmaktadır. Bin dokuz yüz yıl önce, eğitimsiz Celileliler İsa’nın insanın iç deneyimine
olan bir ruhsal katkıda bulunduğunu irdelemiş olup, bunun ardından yola çıkıp tüm Roma İmparatorluğu’nun
altını üstüne getirmişlerdi.
195:6.10 (2077.6)
Ancak, dini önderler, çağdaş insanları Orta Çağların boru sesleri ile ruhsal mücadelede
bulunmaya çağırmayı denediklerinde büyük bir hatada bulunmaktadırlar. Ne demokrasi ne de herhangi bir
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
10
siyasi deva ruhsal ilerleyişin yerini almayacaktır. Sahte dinler gerçeklikten bir kaçışı sunabilirler; ancak,
müjdesi içinde İsa fani insana ruhsal ilerleyişin ebedi gerçekliğine olan girişin tam da kendisini tanıştırmıştı.
Aklın maddeden “ortaya çıkmış” olduğunu ifade etmek hiçbir şey açıklamamaktadır. Eğer evren
195:6.11 (2077.7)
yalnızca bir mekanizma olup, akıl maddeden ayrı olmayan bir konumda bulunsaydı, bizler hiçbir zaman
gözlemlenen herhangi bir olguya dair farklı iki yoruma sahip olmayacaktık. Gerçekliğe, güzelliğe ve iyiliğe
dair kavramsallaşmalar ne fizik ne de kimya da içkin haldedir. Bir makina bilemez; bırakınız gerçeği
öğrenmeyi, doğruluğa açlık hissetmeyi ve iyilikten mutluluk duymayı.
Bilim fiziksel olabilir; ancak, gerçekliği kavrayan bilim adamının aklı aynı zamanda madde-
195:6.12 (2077.8)
ötesidir. Madde gerçekliği bilmemektedir; ne de o bağışlamayı derinden sevebilir, veya ruhsal gerçekliklerden
büyük keyfi alabilir. Ruhsal aydınlanmaya dayalı ve insan deneyimi içinde köklü haldeki ahlaki yargılar, tıpkı
fiziksel gözlemlere dayalı olan matematiksel çıkarımlar kadar gerçek ve kesindir; ancak, başka ve daha
yüksek düzeyde.
Eğer insanlar yalnızca makinalar olsaydı, onlar maddi bir evrene neredeyse tamamen tek tip
195:6.13 (2077.9)
halde karşılık gösterirlerdi. Bırakınız kişiliği, bireysellik mevcudiyet dışı bir halde olurdu.
195:6.14 (2077.10)
İkinci Kaynak ve Merkez’in koşulsuz iradesinin mevcudiyetinde içkin haldeki, kâinat âlemlerinin
tümünün merkezinde bulunan Cennet’in mutlak mekanizmasına dair gerçek, sonsuza kadar, belirleyicilerin
kâinatın tek kanunu olmadığını sonsuza kadar kesin kılmaktadır. Maddiyatçı düzen vardır; ancak, o yalnız
değildir; mekanik düzen mevcuttur; ancak, o koşulsuz nitelikte değildir; sebep sonuç ilişkisi bulunmaktadır;
ancak, o tekil değildir.
195:6.15 (2078.1)
Maddenin sınırlı evreni, şayet aklın ve ruhaniyetin birleşik mevcudiyeti olmasaydı, nihai olarak
tek tip ve sebep sonuç ilişkisine dayalı hale gelirdi. Kâinatsal aklın etkisi sürekli olarak maddi dünyalara bile
kestirilemeyebilen aniliği eklemektedir.
Mevcudiyetin herhangi bir âlemi içindeki özgürlük veya inisiyatif niteliği, ruhsal etki ve kâinatsal
195:6.16 (2078.2)
akıl denetimi ölçüsüyle orantılıdır; bu, insan deneyimi içinde, “Baba’nın iradesini” yerine getirmenin
mevcudiyet düzeyidir. Ve, böylece, bir kez Tanrı’yı bulma yoluna çıktığınızda, Tanrı’nın hâlihazırda sizleri
bulmuş olduğu kendisini doğrulayan kesin kanıttır.
195:6.17 (2078.3)
İyiliğin, güzelliğin ve gerçekliğin içten arayışı Tanrı’ya götürmektedir. Ve, her bilimsel keşif
evrende hem özgürlüğün hem de tek tipliliğin mevcudiyetini göstermektedir. Keşfeden kişi keşifte bulunmak
için özgürdü. Onun keşfetmiş olduğu şey gerçek olup, görünürde tek tiptir; aksi halde o bir şey olarak bilinir
halde gelemezdi.
7. Maddiyatçılığın Zaafı
195:7.1 (2078.4)
Gerçek dinin kişisel deneyimine ait engin ruhsal kaynaklardan kendisini mahrum bırakacak bir
biçimde bir mekanik evrene dair bu türden büyük zaafa sahip kuramlara izin vermesi maddi akıldaki insan
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
11
için ne de budalaca niteliktedir. Gerçekler hiçbir zaman gerçek ruhsal inançla tartışmamaktadır; kuramlar
tartışabilir. Dinin hurafenin yıkımına adanması, ruhsal gerçekliklere ve kutsal değerlere olan insan inancı
biçiminde — dini inancın kaldırılmasına girişilmesinden daha iyidir.
195:7.2 (2078.5)
Bilim, dinin insan için ruhsal olarak gerçekleştirdiği şeyi onun için maddi bir biçimde yerine
getirmelidir; onun yaşam ufkunu genişletmeli ve onun kişiliğini büyütmeli. Gerçek bilim gerçek din ile hiçbir
kalıcı tartışma içinde bulunamaz. “Bilimsel yöntem”, maddi serüvenleri ve fiziksel kazanımları aracılığıyla
ölçmek için bir ussal baremdir. Ancak, maddi ve tamamiyle ussal olarak, o, ruhsal gerçekliklerin ve dini
deneyimlerin değerlendirilişinde tamamiyle kullanışsız haldedir.
195:7.3 (2078.6)
Modern mekanikçinin tutarsızlığı şudur: Eğer bu tamamiyle maddi bir evren ve insan sadece bir
makina olsaydı, bu türden bir insan kendisini bu türden bir makina olarak tanımaya hiçbir biçimde yetkin
olmayan konumda bulunurdu; ve, benzer bir biçimde bu türden makina-insan tamamiyle bu türden maddi bir
evrenin mevcudiyet gerçeğinden bütünüyle bilinçsiz halde bulunurdu. Bir mekanik bilimin maddi
umutsuzluğu ve ümitsizliği, sahip olduğu madde-ötesi kavrayışın tam da kendisinin bu hatalı ve kendisiyle
çelişen bir maddi evren kavramsallaşmalarına sahip bilim adamının aklındaki ruhaniyet ikamet gerçeğini
tanımada başarısız olmuştur.
195:7.4 (2078.7)
Ebediyetin ve sonsuzluğun, gerçekliğin, güzelliğin ve iyiliğin cennet değerleri, zaman ve mekân
âlemlerine ait olan olgular bütünlüğünün gerçekleri içinde saklı haldedir. Ancak, bu ruhsal değerleri tespit
etmek ve onu kavramak ruhaniyetten doğmuş olan bir faninin inanç gözlerini gerektirmektedir.
195:7.5 (2078.8)
Ruhsal ilerleyişe ait mevcudiyetler ve değerler, maddi aklın yüceltilmiş bir düşünden başkası
olmayan bir halde — bir “psikolojik arzu” değildir. Bu tür şeyler, insan aklı içinde yaşayan Tanrı’nın
Ruhaniyeti olarak, ikamet eden Düzenleyici’nin ruhsal öngörüleridir. Ve, “göreceliğin” bulgularına olan küçük
bir bakışınızla gelen tanışmanızın Tanrı’nın ebediyetine ve sonsuzluğuna kavramlarınızı rahatsız etmesine
izin vermeyin. Ve, benlik ifadenizin gerekliliğine dair tüm taleplerinizde, sizlerin gerçek ve daha iyi
benliğinizin dışavurumu olarak Düzenleyici-ifadesini sağlamama hatasında bulunmayın.
195:7.6 (2079.1)
Eğer bu yalnızca maddi bir evren olsaydı, maddi insan hiçbir zaman, bu türden tamamiyle maddi
mevcudiyetten meydana gelmiş mekanik bir nitelik kavramsallaşmasına erişmeye yetkin olmayacaktı.
Evrenin tam da bu mekanik kavramsallaşması kendi içinde aklın madde-dışı bir olgusudur; ve, her akıl, her ne
kadar bütüncül bir biçimde madde tarafından belirlenir ve mekaniksel olarak denetlenirse denetlensin,
maddi olmayan bir kökene sahiptir.
195:7.7 (2079.2)
Fani insanın kısmen evrimselleşmiş olan zihinsel mekanizması, tutarlılık ve bilgelik ile haddinden
fazla bahşedilmiş halde değildir. İnsanın kibri onun nedenselliğinin önüne geçmekte ve onun mantığını
dışlamaktadır.
195:7.8 (2079.3)
En karamsar olan maddiyatçının sahip olduğu karamsarlığının tam da kendisi, kendi içinde,
karamsarın sahip olduğu evrenin tamamiyle maddi olmayışının yeterli kanıtıdır. Hem iyimserlik hem de
kötümserlik, gerçeklere ek olarak değerlerin bilincinde olan bir akıl içindeki kavramsal tepkilerdir. Eğer
evren gerçekten de maddiyatçının gördüğü gibi olsaydı, bir insan makinası olarak insan böyle bir durumda
tam da bu gerçeğin her türlü bilinçli tanıyışından yoksun olurdu. Ruhaniyetten doğmuş olan akıl içindeki
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
12
değerlerin kavramsallaşmasına dair bilinç olmadan, evren maddiyatı gerçeği ve evren işleyişinin mekanik
olgular bütünü insan tarafından tamamiyle farkında bulunulmayan nitelikte olurdu. Bir makina diğer
makinanın doğası veya değerinin bilincinde olamaz.
195:7.9 (2079.4)
Yaşama ve evrene dair bir mekanik felsefe bilimsel olamaz çünkü bilim yalnızca maddeler ve
gerçekler ile ilgilenmekte olup, onları tanımaktadır. Felsefe kaçınılmaz olarak bilim-ötesidir. İnsan, doğanın
maddi bir gerçeğidir; ancak, onun yaşamı, aklın denetimsel özelliklerini ve ruhaniyetin yaratıcı niteliklerini
göstermesi bakımından doğa ait maddi düzeyleri yaşan bir olgular bütünüdür.
195:7.10
(2079.5)
İnsanın bir mekanikçi hale gelmesinin içten çabası, insanın ussal ve ahlaki intiharda
bulunmasının nafile çabasının acı olgusudur. Ancak, o bunu yerine getirmeye yetkin değildir.
195:7.11 (2079.6)
Eğer evren yalnızca maddi ve insan yalnızca makina olsaydı, evrenin bu makinalaşması üzerinde
düşünmek için bilim adamını güvenle harekete geçirecek hiçbir bilim olamazdı. Makinalar kendilerini
ölçemez, sınıflandıramaz veya değerlendiremez. Bu türden bilimsel nitelikteki çaba yalnızca makina-ötesi
düzeyde ulunan bir bünye tarafından yerine getirilebilir.
195:7.12 (2079.7)
Eğer evren gerçekliği gerçekten uçsuz bucaksız bir tek makina olsaydı, böyle bir durumda insan
evrenin dışında bulunup, bu türden bir gerçeği görmek durumunda ve bu türden bir irdelemenin içerdiği
kavrayışının bilincine varmak zorunda olurdu.
195:7.13 (2079.8)
Eğer insan bir makina olsaydı, hangi yöntemle bu insan yalnızca bir makina olduğuna inanır hale
gelip, ya da bunu bildiğini ifade etmektedir? Kişinin sahip olduğu benliğe dair bireysel değerlendirmesinin
bilinçsel deneyimi hiçbir zaman, yalnızca bir makina olan bünyenin bir niteliği olamaz. Kendinin bilincinde ve
kendinden emin olan bir mekanist, mekanikliğe olan en iyi olası cevaptır. Eğer maddiyatçılık bir gerçek
olsaydı, orada kendinin bilincinde olan bir mekanikçi bulunamazdı. Kişinin ahlaki olmayan eylemlerde
bulunmadan öne onun ilk önce ahlaki bir kişi olmak zorunluluğu aynı zamanda doğrudur.
195:7.14 (2079.9)
Maddiyatçılığın sahip olduğu savın tam da kendisi, bu türden dogmaları savunma cüreti gösteren
aklın madde-ötesi düzeyine ait bir bilincin varlığına işaret etmektedir. Bir mekanizma kötüye gidebilir; ancak,
o hiçbir zaman ilerleyemez. Makinalar düşünemez, yaratamaz, hayal edemez, geleceğe dair kendisi için
amaçlar besleyemez, idealleştirmede bulunamaz, gerçeklik için açlık çekemez veya doğruluk için susuzluk
çekemez. Onlar, diğer makinalara hizmet vermek ve Tanrı’yı bulmanın ulvi görevinin ve onun gibi olmanın
ebedi ilerleyişindeki amaçlarını seçmede tutkuyla yaşamlarını güdümleyemez. Makinalar hiçbir zaman
entelektüel, duygusal, estetik, etik ahlaki veya ruhsal olamaz.
195:7.15 (2079.10)
Sanat insanın mekaniksel olmadığını kanıtlamaktadır; ancak, o, insanın ruhsal olarak ölümsüz
olduğunu kanıtlamamaktadır. Sanat, maddi nitelikteki insan ile ruhsal nitelikteki insan arasındaki ara yer
olarak, fani morontiadır. Şiir, maddi gerçekliklerden ruhsal değerlere olan bir kaçma çabasıdır.
195:7.16 (2080.1)
Yüksek bir medeniyet içinde, sanat bilimi insanileştirirken, sanat bunun karşılığında gerçek din
tarafından gerçek haliyle ruhsallaşır hale gelir — ruhsal ve ebedi değerleri olan kavrayış vasıtasıyla. Sanat,
gerçekliğin insan ve zaman-mekân değerlendirilişini yansıtır. Din, kâinatsal değerlerin kutsal bütünlüğünün
tam da kendisiyken, o, ruhsal yükseliş ve genişlemede ebedi ilerleyiş anlamına gelmektedir. Zamanın sanatı,
yalnızca, zamanın gerçeklik gölgeleri olarak ebediyetin yansıtmakta olduğu kutsal yöntemlerinin ruhsal
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
13
ölçütlerini görmez hale geldiğinde tehlikeli hale gelmektedir. Gerçek sanat, yaşama ait maddi şeylerin verimli
bir biçimde değişime uğratılmasıdır; din, yaşama ait maddi gerçeklerin soylulaştırıcı bir biçimde
dönüştürülmesi olup, bir an olsun sanatı ruhsal bir biçimde irdeleyişine ara vermez.
Bir otomasyonun bir otomasyon felsefesini düşünebilecek oluşunu varsaymak ne kadar da
195:7.17 (2080.2)
budalaca bir şeydir; ve, diğer ve akran otomasyonlara dair böyle bir kavramsallaşmanın oluşturulabileceğini
varsaymak ne kadar da saçmadır.
195:7.18 (2080.3)
Maddi evrenin her bir bilimsel yorumu, bilim adamını yerinde bir biçimde tanımadıkça değersiz
bir niteliğe sahiptir. Sanatın takdiri sanatçının tanınışında bulunmadıkça içten değildir. Ahlaki değerlerin
irdelenişi ahlakçıyı içermedikçe değerli değildir. Herhangi bir felsefenin tanınışı, eğer filozofu görmezden
geliyorsa eğitim değildir; ve, din, Tanrı’yı bulmayı ve onu tanımayı arayan din kişisinin bu gerçek deneyimi
olmadan var olamaz. Benzer bir biçimde kâinat âlemlerinin tümü, onu mevcut kılmış ve hiç durmadan
yönetmekte olan sonsuz Tanrı olarak BEN’in dışında ayrı öneme sahip değildir.
195:7.19 (2080.4)
Mekanistler — hümanistler olara maddi gelişmeler ile hayatlarına yön verme eğilimi gösterirler.
İdealistler ve ruhaniyetçiler, enerji akımlarının tamamiyle maddi görünen gidişatını dönüştürmek için usları
ve güçleriyle küreklerini kullanma cesareti gösterirler.
195:7.20 (2080.5)
Bilim aklın matematiği ile yaşar; müzik duygularının temposunu ifade eder. Din, Sonsuzluğun
daha yüksek ve ebedi melodi ölçüleri ile ruhun ruhsal ritminin zaman-mekân içindeki armonisidir. Dini
deneyim insan yaşamı içinde, gerçekten de matematik-ötesi nitelikte bulunan bir şeydir.
195:7.21 (2080.6)
Dilde bir alfabe maddenin mekanizmasını temsil eder; bu yandan, derin sevgiye ve nefrete,
korkaklığa ve cesarete ait halde — binlerce düşüncenin, büyük fikrin ve soylu idealin anlamını ifade eden
kelimeler hem maddi hem de ruhsal kanun tarafından belirlenmiş olan kapsamda aklın dışavurumlarını
temsil eder; ve bu dışa vurumlar kişiliğin iradesinin uygulanmasıyla yönetilmekte olup, durum içinde
bulunulan içkin kazanım ile sınırlıdır.
195:7.22 (2080.7)
Evren, bilim adamının keşfettiği ve bilim olarak göre geldiği haldeki kanunlar mekanizmalar ve
tek tiplikler gibi değildir; bunun yerine evren, evren olgular bütününü bu şekilde gözleyen ve yaratımın
maddi yönünün mekaniksel fazları içinde içkin haldeki matematiksel gerçekleri sınıflandıran meraklı,
düşünen, seçen, yaratıcı, birleştirici karar yetkisini kullanan bilim adamı gibidir. Ne de evren sanatçının sanatı
gibidir; bunun yerine, o, bir ruhsal amacı elde etme çabası içinde maddi şeylerin dünyasının ötesine geçmeyi
amaçlayan ilerler haldeki sanatçı gibidir.
195:7.23 (2080.8)
Bilim adamı, bilim değil, enerji ve maddeden oluşan evrimleşen ve ilerleyen bir evrenin
gerçekliğini algılamaktadır. Sanatçı, sanat değil, maddi mevcudiyet ve ruhsal özgürlük arasında kalan geçici
morontia dünyasının mevcudiyetini göstermektedir. Din kişisi, din değil, ebediyetin ilerleyişi içinde
karşılaşılacak olan ruhaniyet gerçekliklerin ve kutsal değerlerin mevcudiyetini ispat etmektedir.
8. Din-Dışı Totaliter Rejim
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
14
195:8.1 (2081.1)
Ancak, maddecilik ve mekaniklik neredeyse tamamen yenildiğinde, yirminci yüzyılın din-
dışılığının yok edici etkisi hala beklemez haldeki milyonlarca ruhun ruhsal deneyimini zedeleyecektir.
195:8.2 (2081.2)
Modern din-dışılık, dünya çapındaki iki etki tarafından desteklenmiştir. Din-dışılığın babası, Tanrı
tanımaz bilim olarak — on dokuzuncu ve yirminci yüzyılın sözde biliminin dar akıldaki ve tanrısız tutumudur.
Modern din-dışılığın annesi, totaliter nitelikte bulunmuş olan Hıristiyan kilisesi olmuştur. Din-dışılık,
kurumsallaşmış Hıristiyan kilisesi tarafından Batı Medeniyeti’nin neredeyse tamamen egemen haline
gelmesine karşı artan bir karşı koyuş olarak doğmuştur.
195:8.3 (2081.3)
Bu açığa çıkarılışın bulunduğu dönemde, hem Avrupa hem de Amerika yaşamındaki hüküm süren
ussal ve felsefi iklim bariz bir biçimde — hümanist olarak — din-dışı niteliktedir. Üç yüz yıl boyunca Batı
düşüncesi ilerleyen bir biçimde din-dışı hale gelmiştir. Din, büyük ölçüde bir törensel uygulama olarak,
giderek artan bir biçimde simgesel bir etki haline gelmiştir. Batı medeniyetinde kendisini Hıristiyanlar olarak
duyuran kişilerin büyük bir çoğunluğu habersiz bir halde mevcut din-dışılığın savunucularıdır.
195:8.4
(2081.4)
Totaliter din sınıfı egemenliğinin yok edici etkisinden düşünen ve yaşayan Batı insan
topluluklarını kurtarmak, çok kudretli bir etki olarak büyük bir gücü gerektirmişti. Din-dışılık din-kurumu
denetiminin zincirlerini kesin bir biçimde kırmıştı; ve, o bu aşamada, bunun sonucunda gelen bir biçimde,
çağdaş insanın kalplerinde ve akıllarında yeni ve tanrısız bir üstünlük türünü kurmanın tehdidini
yaratmaktadır. Zorba ve diktatör siyasi devlet, bilimsel maddiciliğin ve felsefi din-dışılığın doğrudan
doğumudur. Din-dışılık insanı kurumsallaşmış din-kurumunun egemenliğinden kurtarır kurtarmaz onu
totaliter devletin kölesel tutsaklığına satmaktadır. Din-dışılık, yalnızca siyasi ve ekonomik köleliğin
zorbalığına insanı ihanet eder bir biçimde onu din sınıfının köleliğinden kurtarmaktadır.
195:8.5 (2081.5)
Maddiyatçılık Tanrı’yı reddetmektedir; din-dışılık, yalın bir değişle, onu görmezden gelmektedir;
en azından bu daha öneki uttumdu. Daha yakın zamanlar içinde, totaliter esaretine bir zamanlar karşı geldiği
dinin yerini alan bir biçimde, daha kuvvet kullanır bir tutum benimsedi. Yirminci yüzyıl din-dışılığı insanın
Tanrı’ya ihtiyaç duymayışını olumlar eğilim göstermektedir. Ancak, dikkatli olun! İnsan toplumunun bu
tanrısız felsefesi yalnızca kargaşaya, düşmanlığa, mutsuzluğa, savaşa ve dünya çapındaki felaketlere
götürmektedir.
195:8.6 (2081.6)
Din-dışılık insanlığa hiçbir zaman huzuru getiremez. İnsan toplumu içinde hiçbir şey Tanrı’nın
yerini alamaz. Ancak, dikkat edin! Din-adamı sınıfının totaliterliğinden din-dışılığın ayaklanmasının yararlı
kazançlarını teslim etmede o kadar hızlı davranmayın. Batı dünyası bu gün, din-dışı ayaklanmanın bir sonucu
olarak birçok özgürlüğü ve memnuniyeti keyifle deneyimlemektedir. Din-dışılığın büyük hatası şu olmuştu:
dini yönetimin neredeyse bütüncül denetimine karşı ayaklanmada bulunurken, ve bu türden din sınıfının
zorbalığından özgürlüğe eriştikten sonra, din-dışılığın savunucuları ilerleyip, zaman zaman üstü örtülü,
zaman zaman ise aleni bir biçimde, Tanrı’nın kendisine karşı bir ayaklanmayı gerçekleştirmeye geçti.
195:8.7 (2081.7)
Sizler, Amerika’nın sanayisinin büyüleyici yaratıcılığını ve Batı medeniyetinin tarihte benzeri
bulunmayan maddi gelişimini din-dışılığın isyanına borçlusunuz. Ve, din-dışılığın isyanı aşırı bir konuma
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
15
ulaşıp, Tanrı’yı ve gerçek dini gözden yitirdiği için, orada aynı zamanda istenmemiş dünya savaşlarının ve
uluslar arası huzursuzluğun hasadı yaşanmıştır.
195:8.8 (2081.8)
Çağdaş sekülerlik isyanına ait şu gibi olumlu şeyleri keyifle deneyimlemeye devam etmek için
Tanrı’ya olan inancı bırakmak gerekli bir şey değildir: hoşgörü, toplumsal hizmet, demokratik hükümet ve
sivil özgürlükler. Bilimi desteklemek ve eğitimi ilerletmek için sekülerlik savunucularının kendine karşıt
olarak gerçek dini alması gerekli bir şey değildi.
Ancak, sekülerlik, yaşamın genişlemesi içinde tüm bu yakın süre içinde gerçekleşmiş olan
195:8.9 (2082.1)
kazanımların tek ebeveyni değildir. Yirminci yüzyılın kazançlarının arkasında yalnızca bilim ve sekülerlik
değil aynı zamanda Nasıralı İsa’nın yaşam ve öğretisine ait farkında bulunulmayan ve tanınmamış ruhsal
çalışmaları bulunmaktadır.
195:8.10 (2082.2)
Tanrı olmadan, din olmadan, bilimsel sekülerlik hiçbir zaman kuvvetlerini iş birliği içine
getiremez, farklı ve birbirlerine karşıt çıkarları, ırkları ve milletleri bir uyum haline getiremez. Benzeri
görülmemiş maddi kazanımlarına rağmen, bu seküler insan toplumu yavaşça bir biçimde ayrışmaktadır.
Düşmanlığın bu ayrışmasına karşı koyan ana birleştirici kuvvet milliyetçiliktir. Ve, milliyetçilik dünya huzuru
karşısındaki ana engeldir.
Sekülerliğin içkin zafiyeti, siyaset ve güç için etik değerleri ve dini bir kenara atmasıdır. Sizler,
195:8.11 (2082.3)
yalın bir biçimde ifade etmek gerekirse, Tanrı’nın babalığını görmezden gelerek veya ona karşı çıkarak
insanların kardeşliğini oluşturamazsınız.
195:8.12 (2082.4)
Seküler nitelikteki toplumsal ve siyasi iyimserlik bir yanılsamadır. Tanrı olmadan, ne özgürlük ne
bağımsızlık, ne mal ne de mülk huzura götürür.
195:8.13 (2082.5)
Bilimin, eğitimin, ekonomik üretimin ve toplumun bütüncül sekülerleşmesi yalnızca faciaya
götürür. Yirminci yüzyılın ilk otuz yılında Urantialılar, Hıristiyanlığın ortaya çıkışından bahse konu vakte
varıncaya kadar daha çok insan varlığını öldürmüştür. Ve, bu yalnızca, maddiyatçılığın ve sekülerliğin acı
hasadının başlangıcıdır; daha acı yıkım gelmek üzeredir.
9. Hıristiyanlığın Sorunu
195:9.1 (2082.6)
Çağlar boyunca, hatta bir maddiyatçı ve seküler çağın kurak dönemlerine bile akar halde
bulunmuş olan gerçekliğin nehri olarak ruhsal kökeninizin taşıdığı değeri görmezden gelmeyin. Geçmiş
çağların hurafesel inanışlardan kendinizi kurtarmanızın tüm değerli çabaları içinde, ebedi gerçekliğe sımsıkı
tutunmakta olduğunuzdan emin olun. Ancak, sabırlı olun! Mevcut hurafeye karşı isyan tamamlandığında,
İsa’nın müjdesine ait gerçeklikler yeni ve daha iyi bir yolu ihtişamlı bir biçimde göstermeye devam edecektir.
195:9.2 (2082.7)
Ancak paganlaşmış ve toplumsallaşmış olan Hıristiyanlık İsa’nın tavizsiz öğretileri ile yeni bir
iletişimde bulunma ihtiyacı içindedir; o, Üstün’ün yeryüzü üzerindeki yaşamına dair yeni bir vizyondan
yoksuz halde beklemektedir. İsa’nın dininin yeni ve daha bütüncül bir açığa çıkarılışı, maddi sekülerlikten
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
16
oluşmuş bir imparatorluğun fethetme ve mekanik doğallıktan meydana gelen bir dünyayı tahttan indirecektir.
Urantia mevcut zaman zarfında, yeni toplumsal düzenin, ahlaki devinimin ve ruhsal aydınlanmanın en
muhteşem ve heyecan verici cağlarının tam da eşiğinde şevkle beklemektedir.
195:9.3 (2082.8)
İsa’nın öğretileri, her ne kadar fazlasıyla dönüşüme uğratılmış olsa da, karanlık çağların
bilgisizliği ve hurafesi olarak içinde doğmuş olduğu gizem kültlerinden sağ olarak çıkmıştır; ve, şimdi bile o
yavaşça yirminci yüzyılın maddiyatçılığının, mekanikçiliğinin ve sekülerliğin üzerinde galip gelmektedir. Ve,
büyük sınavın ve yenilgi tehdidinin bu türden dönemleri her zaman büyük açığa çıkarılışın zamanlarıdır.
195:9.4 (2082.9)
Din, yalnızca İsa’ya ve onun karşılaştırılamayacak nitelikteki öğretilerine dayanmaya cüret edecek
ruhsal erkek ve kadınlar olarak yeni önderlere ihtiyaç duymaktadır. Eğer Hıristiyanlık, kendisini toplumsal ve
maddi sorunlar ile meşgul kılmaya devam ederken sahip olduğu görevi görmezden gelirse, ruhsal rönesans,
ayrıcalıklı bir biçimde insanların ruhsal yenilenişine adanacak olan İsa’nın dininin bu yeni öğretmenlerinin
gelişini beklemek zorundadır. Ve, bunun ardından, ruhaniyetten doğmuş olan bu ruhlar hızlıca, dünyanın
toplumsal, ahlaki, ekonomik ve siyasi yeniden düzenlenişi için gerekli olan önderliği ve ilhamı
sağlayacaklardır.
195:9.5 (2083.1)
Modern çağ; gerçekler ile tutarsız ve gerçekliğe, güzelliğe ve iyiliğe dair sahip olduğu en yüksek
kavramsallaşmaları ile uyumsuz haldeki bir dini kabul etmeyi reddedecektir. Vakit, İsa’nın gerçek yaşamı ve
öğretileri olarak — bu günün bozulmuş ve tavizde bulunmuş Hıristiyanlığı’nın yeniden gerçekleşecek bir
keşfi için akmaktadır.
195:9.6 (2083.2)
İlkel insan, dini korku için hurafesel bir köleliğin yaşamını yaşamıştı. Çağdaş, medeni insanlar,
güçlü dini yargıların egemenliğine düşmenin güçlü endişesini deneyimlemektedir. Düşünen insan her zaman,
bir din tarafından tutulma korkusu duymuştur. Güçlü ve harekete geçirici bir din kendisini egemenliği altına
alma tehdidinde bulunduğunda, o şaşmaz bir biçimde bu dini mantıksallaştırma, gelenekselleştirme ve
kurumsallaştırmaya, böylece onun üzerinde denetim sağlamaya çalışmaktadır. Bu türden bir uygulama
biçimiyle, açığa çıkarılmış bir din bile insan-yaratımı ve insan-egemeni haline gelmektedir. Usun çağdaş erkek
ve kadınları İsa’nın dininden — onlarla olarak — bu dinin onlara ne yapacağından korktukları için
kaçınmaktadır. Ve, bu türden korkular yerindedir. İsa’nın dini, gerçekten de, insanların yaşamlarını, cennet
içindeki Baba’nın iradesine ait bir bilgiyi arayan ve insanın kardeşliğinin fedakâr hizmetine adanan yaşam
enerjilerini gerektiren bir biçimde yaşamaya adamalarını isteyerek onun inananları üzerinde egemen olup,
onları dönüştürmektedir.
195:9.7 (2083.3)
Bencil erkekler ve kadınlar, yalın bir değişle, fani insan için şimdiye kadar sunulmuş en büyük
ruhsal hazine için bile bu türden bir bedeli ödemeyeceklerdir. İnsan bencilliğin budalaca ve aldatıcı
arayışlarıyla gelen kederli hayal kırıklıklarından yeterli bir biçimde uyandığında, ve resmileşmiş dinin
kuraklığını keşfettikten sonra, Nasıralı İsa’nın dini olarak krallığın müjdesine içten bir biçimde yüzünü dönme
eğiliminde bulunacaktır.
195:9.8 (2083.4)
Dünya daha çok ilk planda tutulacak dine ihtiyaç duymaktadır. Yirminci yüzyılın dinleri içinde en
iyisi olarak — Hıristiyanlık bile, sadece İsa’ya dair bir din değildir; bu din fazlasıyla büyük hale gelmiştir ki
insanlar onu ikini planda deneyimlemektedir. Onlar sahip oldukları dini kabul edilmiş dini öğretmenlerinin
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
17
vermiş olduğu gibi almaktadırlar. Eğer dünya bir, İsa’nın gerçekten yeryüzü üzerinde yaşamış olduğu gibi onu
görüp, ilk elden, onun yaşam veren öğretilerini bilecek olsaydı, ne de büyük bir uyanmayı deneyimlerdi!
Güzelliğe dair aldatıcı kelimeler görmenin kendisi kadar heyecan uyandıramaz; ne de, Tanrı’nın
mevcudiyetini bilme deneyimi gibi bir şeye mezhepsel kelimeler insanda ilham uyandıramaz. Ancak, bekler
haldeki inanç her zaman, ötedeki dünyalara ait kutsal değerlerin ebedi ruhsal mevcudiyetlerine giriş için
insan ruhunun ümit kapsını açık tutacaktır.
195:9.9 (2083.5)
Hıristiyanlık, insan açgözlülüğü, savaş çılgınlığı ve güç şehvetinin zorlaması karşısında ideallerini
düşürme cüreti göstermiştir; ancak, İsa’nın dini, hayvansal devrim tüm olumlu geçmişinin üzerine çıkmak, ve,
şükranla gerçek insan nihai sonunun ahlaki doruklarına erişmek için insandaki en iyiye çağrıda bulunan bir
biçimde, bozulmamış ve aşkın haldeki ruhsal davet olarak varlığını sürdürmektedir.
195:9.10 (2083.6)
Hıristiyanlık resmiyetin, haddinden fazla örgütlenmenin, ussalcılığın ve diğer ruhsal olmayan
akımların getirdiği yavaş ölüm tehdidi altındadır. Çağdaş Hıristiyan kilisesi, İsa’nın sürekli olarak insanlığın
ilerleyen nesillerinin ruhsal dönüşümünü sağlamak için görevlendirmiş olduğu dinamik inananlardan
meydana gelen türde bir kardeşlik değildir.
195:9.11 (2083.7)
Sözde Hıristiyanlık, dini inanış ve uygulamaya ek olarak toplumsal ve kültürel bir hareket haline
gelmiştir. Modern Hıristiyanlığın nehri, birçok ilkçağ pagan bataklığını ve birçok vahşi batağını
temizlemektedir; eskinin birçok kültürel havzası, ayrıcalıklı kaynağı olarak varsayılan yüksek Celile ovalarına
ek olarak bugünün kültürel nehrine akmaktadır.
10. Gelecek
195:10.1 (2084.1)
Hıristiyanlık gerçekten de dünya için büyük bir hizmette bulunmuştur; ancak, şimdi en ihtiyaç
duyulan İsa’dır. Dünya İsa’yı, Üstün’ü verimli bir biçimde insanların tümüne açığa çıkaran ruhaniyetten
doğmuş fanilerin deneyimi içinde yeryüzünde tekrar yaşar görmeye ihtiyaç duymaktadır. İlkel Hıristiyanlığın
bir yeniden doğuşundan bahsetmek nafiledir; sizler, kendinizi bulmuş olduğunuz yerin ilerisine gitmek
zorundasınız. Modern kültür, İsa’nın yaşamının yeni bir açığa çıkarılışıyla ve onun ebedi kurtuluşa dair
müjdesinin yeni bir anlayışıyla ruhsal olarak vaftiz edilmek zorundadır. Ve, İsa bu şekilde kaldırıldığında, o
insanların tümünü kendisine çekecektir. İsa’nın takipçileri fetihçilerden daha fazlası olmalıdır; onlar,
insanların tümü için taşan ilham pınarları ve derinleşmiş yaşam örnekleri olmalıdır. Din, kişisel deneyim
içinde Tanrı’nın mevcudiyetinin gerçekliğinin keşfi ile kutsal kılınana kadar yalnızca bir yüceltilmiş
hümanizmdir.
195:10.2 (2084.2)
İsa’nın yeryüzü üzerindeki yaşamının güzelliği ve ulviliği, insanlığı ve kutsallığı, yalınlığı ve
benzersizliği insanı kurtarmanın ve Tanrı açığa çıkarmanın o kadar etkileyici ve çekici tasvirini sunmaktadır
ki, zaman içindeki her bir din-kuramcısını ve filozofu etkin bir biçimde, insan biçiminde Tanrı’nın bu türden
aşkın bir bahşedilişinden mezhepler oluşturmaktan ve din kuramsal sistemleri geliştirmeye cüret etmekten
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
18
kaçındırmaktadır. İsa’da, evren, içinde derin sevgiye ait ruhaniyetin zamanın maddi engellerinden utgun
gelip, fiziksel kökenin gerçeğinin üstesinden geldiği bir fani insanı yaratmıştır.
195:10.3 (2084.3)
Şunu sürekli aklınızda tutun — Tanrı ve insanlar sürekli olarak birbirlerine ihtiyaç duymaktadır.
Onlar, evren kesinliğine ait kutsal nihai sondaki ebedi kişilik deneyiminin bütüncül ve nihai erişimi için
karşılıklı olarak gerekli haldedirler.
195:10.4 (2084.4)
Baba’nın bir yaşayan ve sevgi dolu ruhaniyet oluşu bildirisinden sonra, “Tanrı’nın krallığı senin
içinde” ifadesi, muhtemel bir biçimde, İsa’nın gerçekleştirmiş olduğu en büyük duyuruydu.
195:10.5 (2084.5)
Üstün için ruhların kazanılışında zorundalık, ödev veya geleneğin ilk adımı insanı ve onun
dünyasını dönüştürmeyecektir; bunun yerine, derin sevgi içinde İsacı bir biçimde kardeşine uzanan elin ve
ruhsal rehberlik altında onu daha yüksek ve kutsal bir fani mevcudiyet hedefine getirmenin işareti olan
karşılıksız hizmetin ve özgürlük aşığı bağlanmanın ikinci adımı bu dönüşümü getirecektir. Hıristiyanlık şimdi
ile istekli bir biçimde ilk adımı atmaktadır; ancak, insanlık, onun kendi takipçilerine yaşamayı ve derinden
sevmeyi ve hizmet etmeyi öğrettiği gibi gerçekten yaşayan ve derinden seven kendisini duyurmuş çok az İsa
takipçisi olarak — çok az içten ikinci adımcı bulunduğu için ahlaki karanlıkta hala beklemekte ve yolunu
bulamamaktadır.
195:10.6 (2084.6)
İsa’nın kardeşliğine ait krallığın ruhsal yeniden doğumunun araçları ile yeni ve dönüşmeye
uğramış insan topluluğunu inşa etme çağrısı, beden içindeki dostları olarak yeryüzü üzerinde yürümüş
olduğu günlerden beri ruhları heyecana kapılmamış olan inananlarının tümünde heyecan yaratmalıdır.
195:10.7 (2084.7)
Tanrı’nın gerçekliğini reddeden bir toplumsal sistem veya siyasi düzen insan medeniyetinin
gelişimi için yapıcı ve kalıcı herhangi bir biçimde katkıda bulunamaz. Ancak, Hıristiyanlık, bugünkü bölünmüş
ve sekülerleşmiş haliyle, ileri gelişimi için en büyük tekil engeli sunmaktadır; özellikle bu durum Doğu için
doğrudur.
195:10.8 (2084.8)
Dini kuralcılık her seferinde ve sonsuza kadar yaşayan inançla, büyüyen ruhaniyetle ve cennetin
krallığındaki ruhsal ilişkilemdeki insanın kardeşliğinde İsa’nın inanç yoldaşlarının ilk elden deneyimleriyle
uyuşmaz niteliktedir. Geçmiş kazanımları muhafaza etmenin takdir edilesi arzusu sıklıkla, ibadetin aşırı
büyümüş sistemlerinin savunmasına gitmektedir. İlk çağa ait düşünce sistemlerini yeşertmenin iyi niyetli
arzusu, neredeyse tamamen, çağdaş insanların genişleyen ve ilerleyen akıllarının ruhsal arzularını tatmin
etmek için tasarlanmış olan yeni ve yeterli araç ve yöntemleri sağlamayı engellemektedir. Benzer bir biçimde,
yirminci yüzyılın Hıristiyan kiliseleri, Nasıralı İsa’nın öğretileri olarak — gerçek müjdenin doğrudan ilerleyişi
için büyük, ancak tamamiyle bilinç dışı haldeki engeller olarak durmaktadırlar.
195:10.9 (2085.1)
Müjdenin Mesihi’ne memnuniyetle sadakatlerini verecek olan birçok içten kişi, onun yaşamının
ve öğretilerinin ruhaniyetini o kadar az bir biçimde yansıtmakta ve kurduğu öğretileri yanlış bir biçimde
öğreten bir din-kurumuna coşkulu bir biçimde destek vermeyi oldukça zor bulmaktadır. İsa Hıristiyan kilisesi
olarak adlandırılan bütünlüğün kurucusu olmamıştır; ancak, o, doğası ile her bakımdan tutarlı bir biçimde,
yeryüzü üzerindeki yaşam emeklerinin en iyi simgesi olarak onu teşvik etmiştir.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
19
195:10.10 (2085.2)
Eğer Hıristiyan kilisesi yalnızca Üstün’ün programını yansıtmaya cesaret edecek olursa,
görünürde farklı gençliklerden gelen binlerce kişi bu türden bir sorumluluğa isimlerini yazdırmak için
koşacaklardır; ve, onlar, bu büyük serüven boyunca sonuna kadar gitmekten çekince göstermeyeceklerdir.
195:10.11 (2085.3)
Hıristiyanlık ciddi bir biçimde, kendi sloganlarından bir tanesinde vücut bulan kötü sonla
karşılaşmış haldedir: “Kendisi içinde bölünmüş bir ev ayakta duramaz.” Hıristiyan olmayan dünya neredeyse
hiçbir şekilde mezheplerle bölünmüş olan bir Hıristiyanlığa kani olmayacaktır. Yaşayan İsa, Hıristiyanlığın
muhtemel bir birleşimi için tek ümittir. İsa kardeşliği olarak — gerçek din-kurumu, ruhsal halde, görünemez
olup, onu birliktelik niteler; tek tiplik zorunluluğu değil. Tek tiplilik, mekanik doğaya ait fiziksel dünyanın
doğum izidir. Ruhsal bütünlük, yaşayan İsa ile olan inanç birlikteliğinin meyvesidir. Görünen din-kurumu,
Tanrı’nın kardeşliğine ait görünmeyen ve ruhsal olan kardeşliğin ilerleyişine engel olmaya artık bir son
vermelidir. Ve, bu kardeşlik, kurumsallaşmış bir toplumsal örgütlenmeye karşı nitelikte, bir yaşayan
organizma olma nihai sonuna sahiptir.
195:10.12 (2085.4)
Ancak, yirmici yüzyılın bile Hıristiyanlığı küçük görülmemelidir. O, birçok çağ boyuna birçok
ırka ait Tanrı bilen insanların birleşik ahlaki dehasının ürünüdür; ve, o, iyilik için yeryüzü üzerindeki en
büyük güçlerden bir tanesidir; ve, bu nedenle, hiçbir insan, içkin ve zaman içinde elde etmiş olduğu
bozulmalarına rağmen, onu hafife almamalıdır. Hıristiyanlık, kudretli nitelikteki ahlaki hisler ile irdeleyici
insanların akıllarını harekete geçirmektedir.
195:10.13 (2085.5)
Ancak, din-kurumunun ticarete ve siyasete girişmiş olmasının hiçbir özrü bulunmamaktadır; bu
türden kutsal olmayan birliktelikler Üstün’e gerçekleştirilmiş aleni bir ihanettir. Ve, gerçekliği içtenlikle
derinden sevenler, bu güçlü kurumsallaşmış din-kurumunun yeri gelmiş gelenekçi kıyafet içinde
görünmemişler diye yeni doğmuş inancı boğmaya ve gerçeklik taşıyıcılarını öldürmeye cüret ettiğini
unutmaları zaman alacaktır.
195:10.14 (2085.6)
Bu türden bir ibadet biçimini tercih etmiş kişiler dünyada bulunmasaydı bu türden bir din-
kurumunun varlığını sürdüremeyecek oluşu tamamiyle doğrudur. Ruhsal olarak tembel birçok ruh, ritüel ve
kutsal geleneklerin ilk çağlara ait ve baskıcı bir dininin arzusunu duymaktadır. Ve, krallığın görünmez
nitelikteki kardeşliği, onlar, bir kez, Tanrı’nın ruhaniyetin önderliğindeki evlatları haline gelmeye gerçekten
gönüllü olduklarında, çeşitli toplumsal ve değişen sınıflarının aile topluluklarını kesin bir biçimde içine
alabilir. Ancak, İsa’nın bu kardeşliği içinde hiçbir şekilde, mezhepsel karşıtlığa, topluluk kinine veya ahlaki
üstünlüğün ve ruhsal şaşmazlığın ifadelerine yer yoktur.
195:10.15 (2086.1)
Hıristiyanların bu çeşitli toplulukları, Batı medeniyetinin çeşitli insanları arasında inanan olacak
kişilerin çok sayıdaki farklı türünü barındıracak bütünlükte hizmet veriyor olabilir; nacak, Hıristiyanlığın bu
bölünmesi, İsa’nın müjdesini Doğulu insan topluluklarına taşıma girişimlerinde çok büyük bir zafiyet olarak
kendisini göstermektedir. Bu ırklar henüz, İsa’ya ait ayrı bir dinin bulunduğunu ve bu dinin, gittikçe bir İsa’ya
dair din haline gelmiş bulunan Hıristiyanlıktan ayrı olduğunu anlamamaktadır.
195:10.16 (2086.2)
Urantia’nın büyük umudu, kurtarıcı iletisinin yeni ve genişlemiş bir sunumuyla İsa’yı yeni bir
biçimde açığa çıkarmanın kendisini takipçiler olarak duyurmuş bugünün bireylerinden meydana gelen çok
sayıdaki aile içinde ruhsal olarak bütünleştirebilme olasılığında yatmaktadır.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
20
Bu büyük rönesans içinde seküler eğitim bile, gençliğin yaşam planlamasına ve karakter
195:10.17 (2086.3)
gelişimine nasıl katılacağını öğretmeye daha fazla önem verirse bu büyük ruhsal rönesansta yardımda
bulunabilir. Tüm bu eğitimin amacı, ihtişamlı ve oldukça dengeli bir kişiliğin gelişimi olarak, yaşamın en
yüksek düzeydeki amacını teşvik etmek ve onu ilerletmek olmalıdır. Orada, bu denli fazla benlik tatmini
yerine ahlaki disiplini öğretmenin büyük bir ihtiyacı bulunmaktadır. Bu türden bir temel üzerine din, fani
yaşamın genişlemesi ve zenginleşmesi, hatta ebedi yaşamın güvencesi ve derinleşmesi için bile ruhsal teşviki
sağlayabilir.
Hıristiyanlık bütünlüğüne uygun hareket etmeyen bir din olup, bu nedenle yavaş eylemler
195:10.18 (2086.4)
içinde hareket etmek zorundadır. Daha hızlı ruhsal dışavurumlar yeni açığa çıkarılışı ve İsa’nın gerçek dininin
daha genel kabulünü beklemek zorundadır. Ancak, çarmıha gerilmiş bir marangoza ait olağan takipçilerin, üç
yüz yılda Roma dünyasını fethetmiş ve bunun ardından da Roma’yı tahtan indirmiş olan barbarlar üzerinde
utgun gelmiş öğretileri harekete geçirişini görmüş olarak, Hıristiyanlık kudretli bir din olduğunu söylemek
isteriz. Bu aynı Hıristiyanlık, İbrani din-kuramının ve Yunan felsefesinin bütüncül nehrini — içine alan ve onu
yücelten bir biçimde — ele geçirmişti. Ve bunun ardından, bu Hıristiyan dini gizemlerin ve paganizmin aşırı
dozunun bir sonucu olarak bilincini yitirir hale geldikten sonra, kendisini yeniden diriltip, neredeyse Batı
dünyasının tamamını yeniden ele geçirmişti. Hıristiyanlık, kendisini ölümsüz hale getirmek için İsa’nın
öğretilerinin yeterli miktarını taşımaktadır.
195:10.19 (2086.5)
Eğer Hıristiyanlık bir kez olsun İsa’nın öğretilerine ait daha çok şeyi kavrayacak olursa, yeni ve
artan bir biçimde karmaşık hale gelen sorunlarını çözmede fani modern insana çok daha fazla yardımda
bulunacaktır.
195:10.20 (2086.6)
Hıristiyanlık büyük bir engelden sıkıntı çekmektedir çünkü o dünyanın tümünün akıllarında
toplumsal düzenin, ekonomiksel üretim yaşamının ve Batı medeniyetinin ahlaki ölçütlerinin bir parçasıyla
özdeşleşmiştir; ve, böylece Hıristiyanlık, bilinç dışı bir biçimde, idealizmsiz bilime, prensipsiz siyasete,
çalışmadan gelen refaha, sınırlamasız hazza, karaktersiz bilgiye, vicdansız güce ve ahlak olmadan ekonomik
üretime hoşgörüyle bakmanın suçu içinde sendeleyen topluma destekçi olan görünümü vermektedir.
195:10.21 (2086.7)
Modern Hıristiyanlığın umudu, Batı medeniyetinin toplumsal sistemlerine ve üretimsel
siyasalarına destekçi olmaya bir son verirken, her ne zaman kendisini cesur bir biçimde çarmıhın önünde
över bir biçimde alçak gönüllükle eğdiğinde, Tanrı’nın babalığının ve insanın kardeşliğinin yaşayan müjdesi
olarak — Nasıralı İsa’dan fani insanın duyabileceği en büyük gerçekleri yeniden öğrenmek olacaktır.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
21
Download