1 Vücud ülkesinin padişahı: kalp, 07, 08, 09 Nisan 2017 www.kalpehli.com الرِحيم َّ الر ْْح ِن َّ ِبِ ْس ِم هللا ِ ْ السالَم على سيِ ِدنَ حُم َّمد وآلِِه وصحبِ ِه أ ِ ِ اَ ْْلم حد ِِلِ ر ي َّ ي َو َ َْجَع َ ب الْ َعالَم ََْ َ َ َ َ َ الصالَةح َو َّ ح َْ َ VÜCUD ÜLKESİNİN PADİŞAHI: KALP Arapça bir kelime olan kalp, bir şeyi bulunduğu halden bir başka hale çevirmek, bir şeyin içini dışına çıkarmak, altını üstüne getirmek, ters çevirmek, bir şeyi başka bir şeye dönüştürmek ve değiştirmek gibi manalara gelir. Kalp, hem insanın göğsündeki malum et parçası (yürek), hem de söz konusu ilâhî cevherin adıdır. Bir organ olarak kalp, göğsün sol tarafında, sol memenin altında bulunur. Dinî ve tasavvufî bağlamda kalp, bilgi ve düşüncenin kaynağı veya aracıdır. Bir et parçasından ibaret olan kalple bir ilişkisi olmakla birlikte ondan ayrı bir şeydir. Bu anlamdaki kalbe "rabbânî latife" ve "ilâhî cevher" de denilir. Rabbânî latifeye kalp denilmesi bu manevî cevherin vücuttaki kalp ile ilişkisinin bulunması, işlevlerinin onun aracılığıyla gerçekleşmesi dolayısıyladır. İlâhî dinlerin üzerinde durduğu kalp, bu kalptir. Göğüsteki et parçası değildir. Bu kalp yürekten ayrı bir şeydir. Sol memenin alt hizasına düşen çam kozalağı şeklindeki et parçasının içindedir. Kalbin özelliği değişken olması, renkten renge girmesidir. Bu husus duygu, düşünce ve inançların değişmesini beraberinde getirir. O nedenle bir ayeti kerimede şöyle buyrulur: “Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalplerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle. Şüphesiz ki, sen bol ihsan sahibisin.” 1 Kalpleri sabit kılacak olan Allah'tır. O yüzden bir hadiste de, "Ey kalbleri değiştiren, evirip çeviren Allah’ım, kalbimi dinin ve taatin üzerine sabit kıl"2 şeklinde dua edilmesi tavsiye edilmiştir.3 Kalp Nasıl Hasta Olur? Kalp ruhun sarayı, insanın aslıdır, insanı kalbi temsil eder. İnsana ait özellikler kalpte toplanmıştır. İçine nur inmeyen kalp, aslî safiyetini kaybeder ve asıl görevini yapamaz hale gelir. Bu defa kalp, hasta olur; inkârın, isyanın, cehaletin ve kötü ahlâkların merkezi durumuna gelir. Kalp, günahlar ile zayıflar, kirlenir, katılaşır ve tedavi edilmezse ölür. Üzerine perde çekilir, hak olan şeyleri görmez, işitmez ve anlamaz olur. Bu, büyük bir felakettir. Ebû Sâlih (r.a), Ebû Hüreyre (r.a) yoluyla, Hz. Peygamber'in (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Mümin bir günah işlediği vakit, kalbine siyah bir nokta, bir leke vurulur. Tövbe ederse, kalbi cilalanır. Yani bu leke silinir, yeniden parlar. Tövbe etmez, isyana devam ederse, siyah lekeler kalbini kaplayıncaya kadar artar. İşte bu, Allah Teâlâ'nın, "'Asla öyle değil, fakat onların yapmış olduğu günahlar kalplerini iyice kaplamıştır'4 âyetinde anlatılan, kalbin kapanması ve günahla örtülmesidir."5 Kalp çok hassas ve incedir, kötü hareket ve davranışlar ona tesir eder, ufak bir yanlışlık ona çok fazla zarar verir. Bütün iş kalbe bağlıdır. Kalp vücudu temsil eder. Vücutta her şey kalbe göre şekillenir. Kalbin iyi veya kötü durumu vücudun bütün organlarını etkiler. Hz. Peygamber (s.a.v) bu mühim konuya şöyle dikkat çeker: "Dikkat edin! İnsanın bedeninde bir et parçası vardır ki o iyi ve sağlam olursa bütün beden sağlam olur. O bozuk olursa bütün beden bozuk olur. Bilesiniz ki o, kalptir."6 Gavs-ı Bilvânisî Seyyid Abdülhakim de (k.s) bir sohbetinde bu manaya işaret ederek şöyle buyurmuştur: "İnsanın vücudunda 366 kemik bulunur ve bu kemiklerin tamamı kalbe bağlıdır. Şayet kalp ıslah olursa bütün vücut da ıslah olur. Yok, eğer kalp bozuksa bütün vücut da bozuktur. Radyo evinin çalışmasıyla açılan her radyodan ses çıkacağı gibi, radyo evinin kapalı veya bozuk olması durumunda ise, radyodan herhangi bir ses çıkmaz, isterse akşama kadar açık bırakılsın... İşte kalp de aynen öyledir. Vücudun radyo evi, vücudun merkezidir. Kalp Allah'ın zikrini yaptığı zaman, bütün vücut da onunla zikir yapar. Şayet kalp ölmüşse vücut da ölüdür."7,8 1 Âl-i İmrân, 3/8. 2 Müslim, İmân, 1,2; Tirmizi, Daavât, 90,124; Müsned, 2/168, 173. 3 Kalbin Hastalıkları, Siraceddin Önlüer, Semerkand Yayınları, c.1, sf.13-14. 4 Mutaffifin 83/14. 5 Tirmizî, Tefsir, 83; IbnMâce; Zühd, 29 (nr. 4244); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/297. 6 Buhâri, İmân, 39; Müslim, Müsâkât, 20; IbnMâce, Fiten, 14 (nr. 3984); Dârimî, Büyû, 1. 7 Abdülhakim Elhüseynî, Sohbetler, s. 52. 8 Kalbin Hastalıkları, Siraceddin Önlüer, Semerkand Yayınları, c.1, sf.16-17. 2 Vücud ülkesinin padişahı: kalp, 07, 08, 09 Nisan 2017 www.kalpehli.com Hasta Kalbin Tedavisi Kalp yanlış inanç ve kötü huylarla kirlenir, duyarlılığını kaybeder, körelir, katılaşır, taş gibi olur. Hak Teâlâ bu kalpten bahsederken şöyle buyurur. "Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır."9 Katılaşan ve taşlaşan bir kalp hastadır, sağlıklı değildir. İşlerini yerine getiremez. Bu artık tedaviye muhtaçtır, temizlenmesi gerekir. Bu da tefekküre eşlik eden hak inanç, ibadet ve güzel ahlâkla olur. Bu ise ancak bir mürşid-i kâmilin rehberliğinde mümkün olabilir. Çünkü sadık olabilmek için sadıklarla beraber olmak lazımdır. Nitekim Hak Teâlâ, "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun."10 buyurmaktadır. Kâmil mürşid birine teveccüh edip nazar etse, nasibi varsa o kimse itaatkâr olur. Gafil bir kimseye nazar etse, o kimse gafletten uyanır. Huzuruna hıristiyan, yahudi ve başka bâtıl dinlerden olan biri gelip bir müddet bulunsa, nasibi varsa onun himmet ve bereketiyle müslüman olur. İmâm-ı Rabbânî (k.s) buna işaret ederek şöyle demiştir: "Kâmil mürşidin bir nazarı, kalpte bulunan hastalıkları giderir, yok eder. Onun bir teveccühü, beğenilmeyen kötü huyları siler süpürür."11 Hafız Şîrâzî de (k.s) bir beytinde büyüklerin bakışlarını şöyle ifade etmiştir: Velilerin bir nazarı kimyadır Karataş, nazar ile yakut olur Bir toprak içindeki zararlı maddelerden temizlenmeden güzel mahsul vermeyeceği gibi, kalp de içindeki kötü sıfat ve huylardan temizlenmeden orada güzel ahlâkın oluşması, marifet meyvelerinin yetişmesi de mümkün değildir. Peygamberler ve onların vârisleri olan kâmil mürşidler, herkesin fıtratına göre muamele ederler. Her toprak bir değildir. Verim de aynı olmaz. Yaratılış toprağı temiz, güzel ve verimli olanlar kolay terbiye olurlar. Yaratılışı katı, karışık ve verimsiz olanlar zor terbiye olurlar.12 Kalbi Her Türlü Günahtan Temiz Kılmak İnsan, iç ve dış organları ile hayvani his ve duyguları bakımından hayvanlardan farksızdır. Hatta organlarının sayısı ve kuvvet bakımından bazı hayvanlardan da geri durumdadır. O halde insanın insan olma şerefi ile hayvanlardan ayrıldığı yön ve ahiret mutluluğu ancak ayıp ve kusurlardan arınmış temiz bir kalbe sahip olabilmesiyle mümkündür. Âyet-i kerimede Hz. İbrahim'in (a.s) duası şu şekilde zikredilmektedir: "Yâ Rab, (insanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme. O gün, ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah'a kalb-i selim (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur)." 13 İmam Gazâlî hazretlerinin İhyâ-i Ulümi'd-Dîn'de naklettiğine göre, sahâbe-i kirâm Peygamber Efendimiz'e (s.a.v) şöyle sormuşlar: - Ey Allah'ın Resûlü, insanların hayırlısı kimdir? - Kalbi mahmum olan her mümindir. - Mahmum olan kalp nedir? - O kalp ki, takî (günahtan ve haramdan kaçınan) ve nakîdir (temizdir). Onda hile ve hıyanet, haddi aşmak, ahdi bozmak, kin ve haset yoktur.14 Dolayısıyla her iyi insanın iyiliği, kalbinin temizliği ölçüsündedir. İnsan, kalbinden ibarettir ve marifetullaha (Allah'ı hakkı ile bilme ilmi) erme kabiliyeti organlarında değil kalbindedir. Kalp iman karargâhıdır. Yol bulduğu vakit küfür de kalbe girmede tereddüt etmez. Kalp Komutan, Organlar Asker Denilmiştir ki: Kalp bütün organların padişahıdır, organlar da onun askerleridir. Bu askerler kalbin emirlerine boyun eğen askerlerdir. Ona itaat duygusuyla hareket eder, emirlerini uygular ve hiçbir hususta ona karşı gelmezler. Eğer komutan düzelirse, onun emrindeki askerler de düzelir, komutan bozulursa aynı nisbette askerler de bozulur. Allah katında ancak bu 9 Bakara 2/74. 10 Tevbe 9/119. 11 İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât, 286. Mektup. 12 Kalbin Hastalıkları, Siraceddin Önlüer, Semerkand Yayınları, c.3, sf.17-18. 13 Şuarâ 26/87-89. 14 İbn Mâce, Zühd, 24; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 6604. 3 Vücud ülkesinin padişahı: kalp, 07, 08, 09 Nisan 2017 www.kalpehli.com kötülüklerden selâmete ermiş olan bir kalp fayda verir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: "O gün ne mal ne de evlât bir fayda verir; ancak selim bir kalp fayda verir."15 O sebeple Resûlullah (s.a.v) dualarında şöyle derdi: "Allahım, senden selim bir kalp istiyorum." 16 Selim kalp, bütün âfet ve kötülüklerden selâmette olan kalptir. Selim kalp, içinde Allah sevgisi, Allah'ın sevdiği şeylerin sevgisi, Allah korkusu ve insanı Allah'tan uzaklaştıracak şeylerin korkusundan başka bir şey bulunmayan kalptir. 17 Hâce Ubeydullah (k.s) hazretleri buyurdu ki: “Mevlânâ Hüsâmeddin (k.s), babası Hamidüddin Şâşî’nin ölüm hastalığı sırasında yanında imiş. Onu çok endişeli görünce, ‘Baba! Size ne oldu?’ diye sormuş. Babası, ‘Benden kalb-i selim isterler. O da bende yok ve nasıl elde edileceğini de bilmiyorum?’ cevabını vermiş. Mevlânâ Hüsâmeddin, ‘Bir an benimle birlikte olun, o zaman anlarsınız!’ diyerek pederlerine teveccüh etmiş. Bir süre sonra Hamidüddin Şâşî içinin sükûnete erdiğini görmüş, gözlerini açarak şöyle demiş: ‘Ey oğul! Allah (c.c) seni mükâfatlandırsın. Ömrümüzü bu yolda harcamamız gerekiyormuş! Yazıklar olsun bize ki onu kaybettik!’ Hamidüddin Şâşî, böylece sâlih bir evlât bereketiyle tam bir gönül huzuru içinde âhirete irtihal eylemiş.”18 Şair şöyle der: Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler Yevme lâ yenfeu’da kalb-i selim isterler. Yani; ey hoca! Senden altın ve gümüş isterler sanma. Hesap gününde selim bir kalp isterler. 19 İmam Ahmed Mûsned' inde Enes'ten (r.a) şu hadis-i şerifi rivayet eder. Resûlullah (s.a.v) buyurdu ki: "Bir kişinin kalbi dosdoğru olmadıkça imanı dosdoğru hale gelmez. Kişinin dili dosdoğru olmadıkça da kalbi dosdoğru hale gelmez. Komşusu kendisinin şerrinden emin olmayan kimse cennete giremez."20 İmanın istikamet bulmasından kastedilen; âzaların amellerinin istikamet bulmasıdır. Zira organların amelleri ancak kalbin istikamet bulmasıyla düzelir. Kalbin istikametinden maksat da, kalbin Allah'ın muhabbeti, taatin muhabbeti ve günahlara karşı nefret ile dolu olmasıdır. Haris b. Esed'in (rh.a) ifade ettiği üzere, kulun başına gelebilecek en büyük bela, kalbinin Allah'tan kopması ve O'ndan habersiz kalmasıdır. İşte o zaman kalpte gaflet meydana gelir. Bunlar hakkında Hak Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Kalbini bizi zikretmekten gafil bıraktığımız, hevâ ve hevesine uyan ve işi hep aşırılık olan kimselere itaat etme!" 21 Halbuki geçmişte yaşayan büyüklerimiz, kalbi oyalayan, onu meşgul eden ve onda bulunan yabancı şeyleri söküp atmak için çok ciddi çalışmalar yapmışlardır. Zira bunlardan temizlenen bir kalp, artık kendisini yaratan Rabb'inin muhabbetine yönelir. Râbia el-Adeviyye (rh.a) şöyle derdi: "İnsanlar kalplerini Allah sevgisi ile değil, dünya sevgisi ile meşgul ettiler. Şayet dünya sevgisinden kurtulabilselerdi, kalpleri melekût âleminde dolaşacak, sonra da faydalı ve zarif şeylerle döneceklerdi." Ahmed b. Hadraveyh (k.s) demiştir ki: "Kalpler, kaplar gibidir. Allah Teâlâ'nın sevgisiyle doldukları zaman, nurun fazlası diğer uzuvlara yansır. Bâtılla dolduğu zaman da, ondaki karanlık diğer organlara geçer." Ebû Türâb en-Nahşebî’ de (k.s) şöyle demiştir: "Kalbe gelen kötü düşünceleri düzeltmek kadar faydalı bir ibadet yoktur." Sehl b. Abdullah (k.s) şöyle derdi: "İçinde Allah'ın sevmediği bir şey bulunan kalbe nurun girmesi haramdır." Zünnûn-i Mısrî (k.s) demiştir ki: "Kişinin bir saat kalbini hoş tutması (onu kötü düşüncelerden muhafaza etmesi), insanların ve cinlerin ibadetlerinden daha faziletlidir. İçinde resim ve heykel bulunan bir eve melekler girmezken, içinde Allah'tan başka şeylerin sıfatları bulunan bir kalbe Hakk'ın şahitleri nasıl girebilir ki?" 15 Şuarâ 26/88-89. 16 Tirmizî, Daavât, 23 (nr. 3407); Nesâî, Sehv, 61 (3/54); Ahmed, el-Müsned, 4/123. 125; Ibn Hibbân, es-Sahlh, nr. 1974; Hâkim, el-Müstedrek, 1/688; İbn Ebû Şeybe, el-Musannef, nr. 29358; Taberânî, elKebir, 2/25, 7/279,293,294; Deylemî, el-Firdevs, nr. 1853. 17 Hadislerle İlim ve Hikmet, İbn Receb El-Hanbelî, Semerkand Yayınları, C.1, sf.247. 18 Reşehat-ı Aynü'l-Hayat, Mevlânâ Fahreddin Ali b. Hüseyin Vâiz-i Kaşifi, Semerkand Yayınları. 19 Şimdi Tasavvuf Zaman, Mehmet Ildırar, Semerkand Dergisi, Ekim 2012. 20 Ahmed, el-Müsned, 3/198; Heysemî, ez-Zevâid, nr. 165. 21 Kehf 18/28. 4 Vücud ülkesinin padişahı: kalp, 07, 08, 09 Nisan 2017 www.kalpehli.com Rivayet edildiğine göre Abdullah b. Ömer (r.a) devesini sattı. Kendisine, - Onu satmasaydın daha iyi olmaz mıydı, dediklerinde, İbn Ömer [radıyallahu anh] şöyle dedi: - Olurdu, fakat kalbimin bir kısmını meşgul etti. Ben, kalbimin Allah'tan başkasıyla meşgul olmasını istemem. Bunun için sattım."22 Tasavvuftan Gaye Kalb-i Selimi Kazanmaktır Tasavvuf, dinin en mühim ilmine yönelmiştir. Bu ilim, ihsan ilmidir. Ona marifetullah ilmi de denir. Bu ilmin hedefi yüce Allah'ı tanımaktır. Bunun için ihlâs, yakin, edep ve mânevî arınma gibi diğer ilimlere ihtiyaç vardır. Tasavvuf hepsini hedef edinir. Kur'an'da bu işe kısaca tezkiye denir. Tezkiye, kalbin mânevî kir ve hastalıklardan arınmasıdır. Allah Teâlâ peygamberlerini bunun için göndermiştir. Kur'an'da ebedî kurtuluşun kalbin şirk, inkar, isyan ve gafletten temizlemesine bağlı olduğu belirtilmiştir.23 Kalbin arınması tövbe ile başlar, ihlâsla yürür, takva ile biter. Bütün mesele gerçek bir tövbe yapmak ve hakiki takvaya ulaşmaktır. Buna irşad olmak, Allah'a kavuşmak, mânevî huzura ulaşmak denir. İşte ihsan makamı budur. Kalbin ilahi ahlak ile güzelleştiği makamdır. Kalbin sıhhati o hale ulaşmakla mümkündür. Kuran'da bu hale hayat-ı tayyibe denir. Bu hayat, hakiki iman ve güzel ahlak sahibi her mümine müjdelenmiştir.24 Hayat-ı tayyibe tatlı, hoş, güzel, huzurlu hayat demektir. Bu hayatı tatlı ve hoş eden Allah sevgisidir, güzelleştiren edeptir, huzura çeviren zikirdir. Bu hayatı elde eden kalbe kalb-i selim denir. Hiçbir mal ve evladın bir faydası olmadığı âhiret gününde, insana fayda verecek olan bu kalb-i selim ve onun meyveleri olan salih amellerdir. İşte tasavvuf, bu kalbin tedavi edilmesini gaye edinmiştir. Bütün terbiye sistemi kalbi, selim hâle getirmek için kurulmuştur. Çünkü yüce Allah bizden böyle bir kalp istemektedir. Kalbini uyandırmayan, onu tanımayan ve kullanmayan insan, Allah katında hayvanlardan daha aşağı bir duruma düşmektedir.25, 26 ِ ِ ِ آخر َد ْعو َان أَن ا ْْلم حد َِِّلِ ر ي َ ب الْ َعالَم َْ َ َ َو ح 22 Behçetü’s Seniyye, Muhammed B. Abdullah El-Hânî, Semerkand Yayınları, sf.167-168. 23 A’la 87/15; Şems 91/9-10. 24 Nahl, 97. 25 Araf, 179. 26 Kaynaklarıyla Tasavvuf, Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yayınları, sf.415-416.