DOÇ. DR. FATIH ÖZBAY 6 HAZAR’DA GÜVENLİK İKİLEMİ VE SİLAHLANMA YARIŞI DOÇ. DR. FATIH ÖZBAY İstanbul Teknik Üniversitesi Hazar Denizi’nde adeta küresel güçler ile bölge devletlerinin farklı kombinasyonlar kurarak giriştikleri bir güç mücadelesi yaşanmaktadır. Önemli oranda balıkçılık yapılmakta ve dünya havyar ihtiyacının çok büyük bir bölümü bu denizin daha çok kuzeyindeki sığ sularında yaşayan mersin balıklarından elde edilmektedir. Hazar Denizi havzası aynı zamanda dünyanın en önemli petrol ve doğal gaz yataklarına sahiptir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Hazar havzasındaki zengin enerji kaynakları dünyanın gündemine gelmekte gecikmemiştir. Dünya petrol ve doğal gaz rezervlerinin önemli bir kısmını barındıran Hazar havzası bölgesel ve küresel güçlerin ilgi alanındadır. Hazar havzasındaki enerji kaynaklarının zenginliği küresel güçlerin ve onların kontrolündeki büyük petrol şirketlerinin iştahını kabartmaktadır. Bölgenin enerji rezervlerinin yanı sıra önemini artıran bir başka unsur da stratejik petrol ve doğal gaz boru hatları güzergâhlarının bölge kaynaklı olması veya bölgeden geçirilmesidir. Bu yüzden, Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar kadar bölge üzerinde çıkarları olan ülkelerin aralarındaki rekabet de dikkat çekmektedir. 7 HAZAR RAPORU, YAZ 2013 Hazar Denizi, yaklaşık 371.000 k i l om e t re ka re b üy ü k l ü ğ ü n de, sahillerinin uzunluğu 7.010 kilometre uzunluğunda kapalı bir denizdir. Coğrafik anlamda bakıldığında aslında bir göldür. Büyüklüğü, tuzluluğu ve doğal zenginliğinden dolayı çok eskiden beri deniz olarak adlandırılmaktadır. Hala deniz mi yoksa göl mü olduğu tartışmalı bir su alanıdır. Hazar Denizi’nin Volga-Don kanal bağlantısı dışında diğer deniz ve okyanuslarla bağlantısı yoktur. Kuzeyden güneye 1.200 kilometre uzunluğunda olup doğudan batıya genişliği ise 200 ila 500 kilometre arasında değişmektedir. Rusya, İran, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan Hazar Denizi’ne sınırı olan ülkelerdir. Batıda Azerbaycan ve Rusya, kuzeydoğu ve doğuda Kazakistan, doğuda Türkmenistan, güneyde ise İran toprakları ile çevrelenmiştir. Rusya Federasyonu’nun 1.930 kilometre, Kazakistan’ın 2.340 kilometre, Türkmenistan’ın 1.200 kilometre, Azerbaycan’ın 800 kilometre ve İran’ın ise 740 kilometre uzunluğunda Hazar Denizi’ne kıyısı bulunmaktadır. Jeopolitik anlamda Karadeniz, Kafkasya, Ortadoğu ve Orta Asya gibi bölgelere yakınlığından dolayı çok stratejik bir konuma sahiptir. Hazar Denizi doğal kaynaklar yönünden oldukça zengindir. Bölgenin olası petrol rezervine bakıldığında konunun önemi ve ilgili ülkelerin bu konuda neden bu denli DOÇ. DR. FATIH ÖZBAY HAZAR DENIZI’NDE ADETA KÜRESEL GÜÇLER ILE BÖLGE DEVLETLERININ FARKLI KOMBINASYONLAR KURARAK GIRIŞTIKLERI BIR GÜÇ MÜCADELESI YAŞANMAKTADIR. 8 hassas oldukları daha net bir şekilde anlaşılacaktır. Hazar havzasında petrol 8. yüzyıldan beri bilinmektedir. 15. yüzyıldan beri petrol üretilmektedir. Gerçek anlamda petrol üretimi ise 19. yüzyılda başlamıştır. Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkeler önemli petrol ve doğal gaz üretim sahalarına sahiptir. Hatta bölgenin petrol zenginliği Ortadoğu ile kıyaslanmaktadır. Yapılan hesaplamalara göre Hazar Denizi havzasında piyasa değeri 4 trilyon doları bulan 200 milyar varil civarında petrol rezervi bulunmaktadır. Bölgenin petrol zenginliği özellikle Azerbaycan ve Kazakistan’ın sahip olduğu kısımlarında yoğunlaşmıştır. Hazar Denizi petrol dışında sahip olduğu 8 trilyon metreküp doğal gaz rezerviyle de öne çıkmaktadır. Kıyıdaş ülkeler arasında Rusya en zengin doğal gaz yataklarına sahiptir. Azerbaycan ve Kazakistan’da da önemli oranda doğal gaz çıkartılmaktadır. Hazar Denizi havzasında enerji kaynakları bakımından paylarına çok az düşen kıyıdaş ülkeler ise Rusya ve İran’dır. Sovyetler Birliği döneminde bölge, dünya enerji pazarındaki rekabetten ve jeopolitik mücadeleden uzak kaldı. SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Hazar Denizi havzasında bir- çok sorun ortaya çıkmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bölgenin enerji kaynaklarının ve doğal zenginliklerinin kıyıdaş ülkeler arasında ne nispette paylaşılacağı ve Hazar Denizi’nin hukuki statüsünün ne olacağı meselesi tartışmaları başlamıştır. 1 Hazar Denizi gerçek anlamda ilk defa 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay anlaşmaları ile Rusya İmparatorluğu ve İran arasında paylaşılmıştır. Sovyet döneminde Hazar Denizi’nin statüsü konusunda 1921 ve 1940 yıllarında iki anlaşma yapılmıştır. Ancak bunlar da sınırların belirlenmesi ve egemenlik gibi konuları içeren hukuki statüyü belirlememiştir. 1950’lerin başında Sovyetler Birliği göl statüsünde kabul ettiği Hazar Denizi’ni sektörlere ayırmış ve kendi egemenlik alanını çizmiştir. 1970 yılında Sovyetler Birliği kendisine ait saydığı kısmı Rusya, Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan cumhuriyetleri arasında denizin ortasından çekilen hat ile cumhuriyetlerin sınırlarından uzatılan hatlar içerisinde kalan alanlar şeklinde bölüştürmüştür. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Hazar Denizi statüsünün ne olacağı ve egemenlik sınırlarının nasıl belirleneceği konusunda tam anlamıyla bir sonuca ulaşılamamıştır. Hazar Denizi’nin statüsü konusu, 1994 yılına kadar çok fazla öne çıkan bir konu değildi. Bu tarihten itibaren Hazar Denizi’nde yer alan 1. Tartışmalar için bakınız: Mustafa Gökçe, “Sovyet Sonrası Dönemde Hazar Çevresinde Yaşanan Rekabet”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi (The Journal Of International Social Research), Volume 1/3, Spring 2008, s. 184-189. 2. Bakınız: Timuçin Kodaman, “Hazar Havzasında Stratejik Oyun”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2005, Cilt: 10, Sayı:1, s. 257-260. Boris Yeltsin, Rusya Eski Devlet Başkanı Arkasından Kazakistan’ın da benzer bir anlaşmaya imza atması üzerine Hazar Denizi’nin petrol ve doğal gaz yönünden en fakir bölgelerine sahip olan Rusya ve İran bu ihalelere tepki göstererek Hazar Denizi’nin statüsü sorununu sürekli olarak gündemde tutmaya başladılar. Hazar Denizi’nin hukuki statüsünü belirlemek amacıyla 1995 yılında İran’da petrol rezervlerini ele alan bir konferans düzenlendi. 1996 yılında ise Hazar’ın statüsü sorununu görüşmek üzere beş kıyıdaş ülkenin temsiliyle bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyon şimdiye kadar bu konu hakkında netice alınamayan otuzdan fazla toplantı yapmıştır. Azerbaycan, Rusya’dan gelen bütün itirazlara rağmen 1994 yılında Amerika ve Avrupalı şirketlerin oluşturduğu bir konsorsiyumla tarihe “Asrın Anlaşması” olarak geçen 8 milyar dolarlık bir petrol anlaşması imzaladı. 3. Shamkhal Abilov, “The “New Great Game” Over the Caspian Region: Russia, the USA, and China in the Same Melting Pot”, Khazar Journal of Humanities and Social Sciences, Volume 15, Number 2, 2012, pp. 29-60. İran, Jamaran-2 fırkateynini Hazar donanmasına ekledi. 9 HAZAR RAPORU, YAZ 2013 enerji kaynakları AB, ABD, Çin, İngiltere, Hindistan, Japonya ve Türkiye gibi küresel ve bölgesel aktörlerin ilgi alanına girdi. 2 Hatta, 19. yüzyılda Rusya ile İngiltere arasında Orta Asya üzerinden sürdürülen jeopolitik mücadelenin “Büyük Oyun” olarak adlandırılmasından ilhamla, günümüzde bölgede Rusya, ABD ve Çin arasında süren rekabet de “Yeni Büyük Oyun” olarak da adlandırılmaktadır.3 SSCB’nin dağılması sonrası bağımsızlığını kazanan Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan bağımsızlıklarını korumak ve ülke içerisinde reformlar yapabilmek için sahip oldukları petrol ve doğal gaz yataklarını uluslararası sermayeye açmak ve uluslararası pazarlara ulaştırmak istiyorlardı. Azerbaycan bu ülkeler arasında en öne çıkan devlet oldu. Azerbaycan’ın bu yöndeki çabalarının karşısında Rusya, Nisan 1994’te doğrudan İngiltere’ye bir nota göndererek Hazar’da kendisinin onayı olmadan yapılacak bir anlaşmanın geçerli olmayacağını özellikle belirtti. Hatta 21 Haziran 1994’te Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin bir kararname yayınlayarak, Hazar’da Rusya’nın çıkarlarının göz ardı edilmesi durumunda her türlü yaptırımın uygulanacağı açıklamasıyla Azerbaycan’ı açıkça tehdit etti. DOÇ. DR. FATIH ÖZBAY 10 Hazar’a kıyıdaş ülkelerin Cumhurbaşkanları toplantısı. Sovyetler Birliği dağılmadan önce Hazar’a kıyısı olan iki devlet SSCB ve İran’dı. Dağılma ile birlikte kıyıdaş ülkelere SSCB’den ayrılan ve bağımsızlıklarını kazanan Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan da katıldı. Dağılma öncesi dönemde SSCB ile İran arasında yapılan ve Hazar’ın hukuki statüsünü belirleyen anlaşmalar yetersiz kalmaktadır. Azerbaycan, Sovyetler Birliği ile İran arasında imzalanan anlaşmaların sadece denizcilik, balıkçılık gibi konuları düzenlediği için petrol kaynaklarının kullanımı ile ilgili bu anlaşmaların geçerli olamayacağını ileri sürmektedir. 1970’te Hazar Denizi’nin Sovyetler Birliği ve İran arasında ikiye bölündüğünü ve bu şekilde Sovyetler Birliği’ne bırakılan kısmının zaten Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve Rusya arasında paylaştırıldığını belirtmektedir. Bu yüzden Azerbaycan, bu anlaşmaya dayanarak denizin kendi payına düşen kısmında istediği gibi kullanım hakkına sahip olduğunu beyan etmektedir. Rusya, Kazakistan ve Azerbaycan kendi aralarında deniz yatağından orta hat esasına göre yararlanmayı öngören bir rejimi kabul etmelerine karşın İran ve Türkmenistan bu tür bir paylaşıma karşı çıkmaktadır. Türkmenistan ile Azerbaycan orta hat konusunda anlaşmalarına rağmen sınırın nasıl çizileceği konusunda görüş birliğine varamamışlardır. İran ise Hazar Denizi’nin kıyıdaş ülkeler arasında eşit olarak (%20 oranında) paylaşılmasını savunmaktadır. Hazar Denizi’ne kıyıdaş beş ülke arasında bu konuda bütün tarafları memnun edecek nihaî bir çözüm henüz bulunamamıştır. 4 Rusya, İran ve Türkmenistan 1996 yılında bir deklarasyon yayınlayarak Hazar’ın tüm sahildar ülkelere ait olduğunu, enerji kaynaklarının tüm ülkelerin rızası ile eşit ve adil olarak kullanılması gerektiğini ilan etmişlerdir. Burada dikkati çeken, Hazar Denizi’nde kendi paylarına düşen kısımda neredeyse hiç petrol ve doğal gaz bulunmayan Rusya ve İran’ın böyle 4. Kıyıdaş devletlerin farklı görüşleri için bakınız: Süleyman Sırrı Terzioğlu, “Hazar’ın Statüsü Hakkında Kıyıdaş Devletlerin Hukuksal Görüşleri”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi (OAKA), Yıl: 2008, Cilt: 3, Sayı: 5, s. 26-47. Hazar Denizi’nin statüsünün deniz mi yoksa göl mü olduğu konusunda açık bir tarifin yapılmamış olması sorunun ana kaynağıdır. Hazar Denizi’nin göl veya deniz olarak tanımlanması hukuki açıdan çok farklı sonuçlar doğuracaktır.5 Hazar’ın göl kabul edilip paylaşılması durumunda ortaya çıkacak olan egemenlik ve ekonomik çıkar kaybı tarafları düşündürmektedir. Hazar’ın statüsünün deniz olarak kabul edilmesi halinde 1982 tarihli Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi kurallarına göre azami 12 millik karasuları, 200 mili aş- BÖLGE ÜLKELERI, GÜVENLIKLERI AÇISINDAN RUSYA’YA OLAN BAĞIMLILIKLARINI OLABILDIĞINCE AZALTMAK IÇIN ÖZELLIKLE ABD, AB VE NATO ILE IŞBIRLIĞI GELIŞTIRMEYE YANAŞMAKTADIR. mayan münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı konuları gündeme gelecektir. Ancak, Hazar Denizi bu şekilde paylaşıma uygun genişlikte bir deniz değildir. Bu durumda Sözleşmenin 15. maddesi gereğince devletlerin karşılıklı kıyılarının arasındaki orta noktayı sınır kabul edeceklerdir.6 Böyle bir durumda İran egemenlik kaybına uğrayacak ve Sovyetler Birliği-İran anlaşmalarına dayandırdığı ortak kullanım hakkı ile %20’lik eşit paylaşım hakkını kaybetmek durumunda kalacaktır. İran bu yüzden böyle bir çözüme yanaşmamaktadır. Hazar’ın deniz olarak kabul edilmesi durumunda açık denizlere bağlantısı olmayan Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’ın, Rusya’nın egemenliğindeki nehirler ve bu nehirler arasındaki kanallar yoluyla Karadeniz ve Baltık Denizi’ne ulaşma hakkını ileri sürmeleri Rusya açısından kabul edilemez bir durum 5. Uluslararası hukuk açısından Hazar’ın statüsü hakkında bakınız: Selçuk Çolakoğlu, “Uluslararası Hukukta Hazar’ın Statüsü Sorunu”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt: 53, Ocak-Aralık 1998, No:1-4, s.109-122. 6. Sözleşme için bakınız: Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, BM Enformasyon Merkezi UNICAnkara. http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/denizhukuku.pdf 11 HAZAR RAPORU, YAZ 2013 bir deklarasyonda öncü olmasıdır. 1998 yılında Rusya ve Kazakistan, Hazar Denizi’nde bölgesel sınırlar uygulamasını kabul eden bir anlaşma imzalamışlar ancak Türkmenistan ve İran bir ortak bildiri yayınlayarak bu anlaşmayı reddedip, bu konuda Hazar Denizi’ne kıyı beş ülkenin görüş birliğiyle karar verilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Hazar Denizi’nin eşit şekilde (%20) paylaşılması halinde bu denize en uzun kıyısı olan Kazakistan zararlı çıkacağı için bu paylaşıma yanaşmamaktadır. Bu amaçla Kazakistan, 2000 yılında Rusya ile Hazar’ın statüsünün belirlenmesinde orta hat prensibine dayanarak denizin dibini ulusal sektörlere bölen, su yüzeyini ise ortak kullanıma açmayı öngören bir deklarasyon imzalamıştır. 2001 yılında Azerbaycan ile Kazakistan arasında benzer bir deklarasyon imzalanmıştır. 2003 yılında ise Rusya Federasyonu, Azerbaycan ve Kazakistan kendi bölgelerinde bulunan deniz dibinin paylaşılması konusunda yeni bir anlaşma imzalamışlardır. DOÇ. DR. FATIH ÖZBAY 12 olacaktır.7 Rusya Federasyonu Hazar Denizi’ni kapalı bir su havzası veya göl olarak görmek istemekte ve böylece Hazar Denizi’ni Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamının dışında tutmayı amaçlamaktadır. Bütün bu sorunlara, Hazar havzası ülkelerinin kendi aralarındaki sorunları ile bölgenin dünyanın en hassas bölgeleri olan Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu’ya yakınlıkları da eklendiğinde sorunlar daha karmaşık hale gelmektedir. Hazar Denizi’nde adeta küresel güçler ile bölge devletlerinin farklı kombinasyonlar kurarak giriştikleri bir güç mücadelesi yaşanmaktadır. Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkelerden Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan, Rusya ve İran ile olan ilişkilerini dengelemek amacıyla ABD, AB, Çin ve Türkiye ilişkilerini geliştirmek istemektedir. Bu durumdan en fazla rahatsız olan ülkeler ise Hazar Denizi’ni doğal etki ve nüfuz alanı olarak gören Rusya ile Soğuk Savaş IRAN, HAZAR PETROL VE DOĞAL GAZININ ULUSLARARASI PAZARLARA TAŞINMASI IÇIN DOĞAL BIR KÖPRÜ OLMAK ISTESE DE ABD’NIN BASKILARI SEBEBIYLE BU AMACINA ULAŞAMAMAKTADIR. sonrası dönemde bir türlü istediği şekilde Hazar’da etkinlik kuramayan İran’dır. Bölge ülkeleri, güvenlikleri açısından Rusya’ya olan bağımlılıklarını olabildiğince azaltmak için özellikle ABD, AB ve NATO ile işbirliği geliştirmeye yanaşmaktadır. Azerbaycan ile Hazar Denizi’ne kıyısı olmamasına rağmen enerji nakil hatlarında geçiş güzergâhı olarak öne çıkan Gürcistan’ın bu anlamda ABD ile geliştirdikleri ilişkiler dikkat çekicidir. Azerbaycan ile ABD arasında Azerbaycan Deniz Kuvvetleri personelinin yetiştirilmesi konusunda işbirliği yapılmış, Ağustos 2003’te ve 6 Şubat 2004’de iki ülke Hazar Denizi’nin Azerbaycan’a ait olan kısmında askeri tatbikat düzenlemişlerdir. İran yapılan bu tatbikatları sert bir dille eleştirmiştir. Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği döneminde Hazar’da önemli bir varlık gösteremeyen İran, SSCB’nin çöküşünden sonra sahip olduğu jeopolitik konumun sunduğu avantajlardan yararlanarak Hazar Denizi’nin enerji kaynakları ve doğal kaynaklarından etkin bir şekilde yararlanmaya çalışmaktadır. İran bu yüzden bölge ülkelerinin bölge dışı ülkelerle, özellikle de ABD ile geliştirdikleri ilişkiden endişe duymaktadır. İran, Hazar Denizi’ndeki enerji kaynaklarının kullanımı ve işletilmesinde söz sahibi olmayı istemektedir. Ancak, İran’ın Hazar havzasında etkin olabilmesinin önünde ekonomik ve teknolojik sorunlar, uluslararası baskılar ve ikili ilişkilerdeki sorunlar gibi birtakım engeller bulunmaktadır.8 İran, Hazar petrol ve doğal gazının uluslararası pazarlara taşınması için doğal bir köprü olmak istese de ABD’nin baskıları sebebiyle bu amacına ulaşamamaktadır. 7. John CK Daly, “The Caspian’s Naval Arms Race”, ISN Security Watch, 17 May 2012, http://www.isn. ethz.ch/isn/Digital-Library/Articles/Detail/?lng=en&id=142497 (Erişim Tarihi: 15.05.2013) 8. Bakınız: Mustafa Gökçe, “Soğuk Savaş Öncesinden Günümüze İran’ın Hazar Denizi Siyaseti”, Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2011, Sayı: 6, s. 153-176. Rusya, Doğu-Batı Enerji Koridoru çerçevesinde Hazar havzasında şekillenen Batı politikası ile birlikte bölgenin enerji kaynakları üzerindeki hâkimiyetini kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşünmektedir. Özellikle Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının 2006 yılında devreye girmesi, Rusya’nın Hazar enerji kaynaklarının taşınması konusundaki tekel konumuna darbe vurmuştur.9 Türkiye ile Azerbaycan arasında Haziran 2012’de imzalanan TANAP projesi de bu şekilde değerlendirilebilir. ABD’nin 2004 yılında NATO kapsamında “Hazar Muhafız Prog- ramı” (Caspian Guard Program) kapsamında bölgede üsler kurmak istemesi hem Rusya’yı hem de İran’ı ciddi bir şekilde rahatsız etmiştir.10 Rusya ABD’nin bu hamlesine karşı, Karadeniz’de başarılı şekilde faaliyet sürdüren BLACKSEAFOR benzeri “CASFOR” (Hazar Gücü) ve KEİÖ benzeri “Hazar Ekonomik İşbirliği Örgütü” projelerini Hazar’a kıyısı olan ülkelere kabul ettirmeyi istemektedir. Rusya’nın CASFOR projesi Hazar Denizi’ne kıyısı olan devletlerce Moskova’nın bölgedeki nüfuzunu güçlendirme aracı olarak görüldüğünden kabul edilmemektedir.11 CASFOR anlaşmasına dire- NORVEÇ RUSYA FEDERASYONU BİRLEŞİK KRALLIK KAZAKİSTAN ALMANYA PRAG UKRAYNA MOĞOLİSTAN AVUSTURYA SLOVAKYA ROMANYA FRANSA İSPANYA İTALYA SIRBİSTAN BULGARİSTAN YUNANİSTAN UZBEKİSTAN TÜRKMENİSTAN TÜRKİYE KIRGIZİSTAN HAZAR RAPORU, YAZ 2013 13 TACİKİSTAN AFGANİSTAN ÇİN IRAK İRAN KUVEYT PAKİSTAN BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ MISIR SUUDİ ARABİSTAN 9. Arbakhan Magomedov, “Russia’s Policy Toward the Caspian Sea Region and Relations with Iran”, Russian Analytical Digest, No: 06, 19 September 2006, pp. 16-18. http://mercury.ethz.ch/ serviceengine/Files/ISN/23103/ipublicationdocument_singledocument/15a9d166-4878-4cfeb3d7-909e0e3d9e72/en/Russian_Analytical_Digest_6.pdf, (Erişim Tarihi: 15.03.1013) 10. Semih İdiz, “Hazar Havzası’ndaki Rus-Amerikan Çekişmesine Dikkat”, Milliyet, 07.05.2012. 11. Stanislav Pritçik, “Kaspiyskiy 2013 god”, http://russiancouncil.ru/inner/?id_4=1585#top (Erişim Tarihi: 15.05.2013) KUALA LUMPUR nen tarafların başında Hazar’ın statüsü netleşmeden bölgede ortak bir askerî gücün oluşturulmasına karşı çıkan Azerbaycan gelmektedir. DOÇ. DR. FATIH ÖZBAY Rusya açısından Hazar Denizi, bölgedeki etkinlik mücadelesinin en önemli merkezi konumuna gelmiştir. Jeostratejik olarak önem kazanan bu bölgede sorun ilk bakışta Hazar Denizi’nin statüsü ve zengin kaynakların paylaşımı tartışmaları şeklinde görünse de, sorunun temelinde bölgede “jeopolitik üstünlük” kurma ve başkalarına bu şansı vermeme düşüncesi yatmaktadır. Hazar’ın statüsü ise bu mücadelede sonuca ulaşmak için kullanılan en önemli araçlardan birisidir.12 Hazar Denizi’ne kıyısı olan küçük ülkeler İran’a güvenmemekte ve Rusya’nın deniz üstünlüğünü kullanarak ken- 14 dilerinin enerji politikalarını kontrol altına almasından endişe etmekteler.13 İran, 2001 yılı yazında Azerbaycan’ın ikinci büyük petrol yatağı olan Bakü’nün 90 mil güneydoğusundaki Neftçala Burnu yakınlarındaki bir bölgenin kendisine ait olduğunu iddia ederek bölgede çalışan iki Azerbaycan araştırma gemisinin üzerine savaş uçağı göndermiş ve Azerbaycan gemileri bölgeye daha sonradan gelen bir İran savaş gemisi tarafından uzaklaştırılmıştı.14 Bu gelişme üzerine Türkiye İran’a nota vermiş ve Türk savaş uçakları Bakü semalarında uçuş yapmıştı. Rusya da İran da bölge dışı güçlerin Hazar’da etkin olmasından çekinmektedirler. Rusya bu amaçla Hazar Denizi’nde askeri varlığını güçlendirmekte ve İran ile işbirliğini artırmayı istemektedir. Bölgedeki dondurulmuş çatışmalar yeniden alevlenebilir. 12. Sinan Oğan, “Yeni Global Oyun ve Hazar’ın Statüsü”, TÜRKSAM, 14 Şubat 2005, http://www. turksam.org/tr/a153.html, (Erişim Tarihi: 15.05.2013). 13. Joshua Kucera, “The Great Caspian Arms Race”, Foreign Policy, June 22, 2012, http://www. foreignpolicy.com/articles/2012/06/22/the_great_caspian_arms_race?page=full, (Erişim Tarihi: 15.05.2013) 14. Uğur Ergan, “Türkiye’den İran’a Azerbaycan Notası”, Hürriyet, 13.08.2001. Rusya, Hazar Denizi’nde 1. Petro’dan beri donanma bulundurmaktadır. Rusya, Sovyet döneminde Hazar donanmasının üzerinde diğer donanmaları kadar önemle durmamıştı. Bunun sebepleri arasında bölgenin coğrafik ve politik özelliği ile Hazar Denizi’ni %88’e %12 oranında İran ile paylaşmış olması bulunmaktaydı. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bu algılama değişmeye başladı. Sov- yetler Birliği dağıldığında Hazar Denizi’ndeki Sovyet filosunun nasıl paylaşılacağı gündeme geldi. Kazakistan ve Türkmenistan’ın kendilerine düşen %25’lik paydan Rusya lehine feragat etmeleri üzerine Hazar donanması, Rusya ile Azerbaycan arasında %70’e %30 oranında paylaşıldı. Bu paylaşım sonrasında Rusya, Hazar Denizi’nde 100’den fazla gemi ile fiilen Hazar’ın en büyük deniz gücü haline geldi. SSCB’nin dağılması sonrasında ABD’nin 1990’ların ortasından itibaren Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini artırarak Hazar Denizi’ne girmeye başlaması üzerine bölgedeki askeri kontrolünü kaybetme endişesine kapılan Rusya çe- GÜNÜMÜZDE RUSYA’NIN HAZAR’DAKI SILAHLANMA VE DENIZ FILOSUNU GÜÇLENDIRME FAALIYETLERI DIKKAT ÇEKICI BIR DÜZEYE ULAŞMIŞTIR. şitli adımlar atmaya başladı. İlk olarak Aralık 1998’de Hazar Denizi’ne kıyısı olan Dağıstan Cumhuriyeti’nin Kaspiysk şehrinde, Rusya’nın Hazar Denizi’ndeki ana deniz üssüne destek amacıyla Savunma Bakanlığı birlikleri için müşterek bir karargâh kuruldu. Arkasından Hazar Bölgesi için Ermenistan’da bir bölgesel hava savunma komutanlığı kurdu. Hazar donanmasını sürekli geliştiren, gemilerini gelişmiş füze sistemleriyle donatan Rusya donanmasını yeni çıkarma gemileriyle de güçlendirdi. 2002 yılın Şubat ayında Hazar Denizi’nde büyük çaplı tatbikatlar düzenledi. Rusya’nın Hazar donanmasını güçlendirmeye yönelik bu tür faaliyetleri Hazar Denizi’ne kıyısı 15 HAZAR RAPORU, YAZ 2013 Rusya günümüzde Hazar donanmasını her geçen yıl güçlendirmekte ve sahip olduğu vurucu güç ile hem bölge ülkelerine hem de bölgede faaliyet göstermek isteyen diğer güçlere gözdağı vermektedir. İran veya Suriye merkezli muhtemel bir bölgesel savaşın başlaması, Arap Baharı’nın Hazar havzasına ve Kuzey Kafkasya’ya sıçraması veya etnikdini çatışmaların patlaması ihtimali Rusya’nın Hazar’da hızla silahlanmasının görünen sebepleridir. Görünmeyen sebepleri arasında ise bölge üzerinde nüfuzunu devam ettirmek, yabancı güçlerin bölgede etkinlik kurmasının önüne geçmek, enerji kaynakları ve nakil güzergâhları konusunda küresel güçlerin etkinliğini azaltmak ve diğer kıyıdaş ülkeler üzerinde baskı kurmak olarak açıklanabilir. Hazar Denizi’nde yaşanan bu silahlanma yarışı bölgedeki güç dengesi politikalarını iyice belirginleştirmektedir. Ayrıca bölgede yaşanan istikrarsızlıklar, nüfuz mücadeleleri, etnik çatışmalar, bölgesel anlaşmazlıklar ve bölge devletlerinin aralarındaki ihtilaflar bölge ülkelerini güvenlik ve savunma endişeleriyle silahlanma yoluna itmektedir. Bu durum ise bölgede klasik “güvenlik ikilemi” kavramının tam anlamıyla yaşanmasına yol açmaktadır. DOÇ. DR. FATIH ÖZBAY Hazar’da ilk petrol kuyuları, 19. yy. 16 bulunan diğer ülkeleri tedirgin etti. Daha önce Hazar Denizi’nde hiçbir deniz kuvveti bulunmayan Kazakistan ve Türkmenistan ise deniz gücü oluşturma yoluna girmişlerdir. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı bir raporda15 ABD’nin Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’a deniz güçlerini geliştirmeleri için yardım etmesi gerekliliği vurgulandı. 16 Hazar Denizi’ne kıyısı olan devletlerin deniz gücüne baktığımızda önceliği Rusya ve İran’ın aldığını görmekteyiz. Bu iki ülkenin güçlü donanma gücüne bakan diğer üç devlet, enerji kaynaklarından kazanılan gelirler sayesinde hızla silahlanma yoluna gitmektedir. Bu durum ise yıllardır böyle bir şeye şahit olmayan Hazar Denizi’nde çok yeni ve dikkat çekici bir olgudur. Günümüzde Rusya’nın 148 gemilik, İran’ın ise 90 gemilik çeşitli sınıf ve güçte donanması Hazar Denizi’nde görev yapmaktadır. Rusya’nın Hazar donanmasında görevli personel sayısı 20.000, İran’ın ise 3.000 kişidir. İran ani saldırılar düzenlemek için yüksek hızlı ve manevra olanakları fazla olan füze gemilerinden ve mini denizaltılardan oluşan moskit donanmasına öncelik vermektedir. İran, Mart 2013’te Hazar deniz kuvvetlerinin bünyesine ülkenin roket silahı ile yönetilen “Camaran-2” adlı destroyerini eklemiştir. Camaran-2 destroyeri yeni tip radar, daha mükemmel bağlantı sistemleri ve helikopter pistiyle donatılmıştır. Rusya ve İran’ın arkasından büyüklük ve güç anlamında sırasıyla Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan deniz güçleri gelmektedir. Azerbaycan’ın “Azərbaycan Hərbi Dəniz Qüvvələri” Temmuz 1992’de oluşturulmuştur ve 2500 personel ile 39 gemiden oluşmaktadır. Kazakistan’ın “Қазақ 15. Rapor metni için bakınız: Congressional Budget Justification. Foreign Operations. Annex: Regional Perspectives. Departament of State USA. http://www.state.gov/documents/organization/158268. pdf (Erişim Tarihi: 15.07.2013) 16. Joshua Kucera, “U.S. Helping Build Caspian Navies”, March 13, 2011, http://www.eurasianet.org/ node/63063 (Erişim Tarihi: 15.05.2013) әскери-теңіз флоты” 2003 yılında oluşturulmuştur ve 3000 personel ile 14 hafif gemiden oluşmaktadır. Kazakistan ABD ve Almanya’dan 1997 yılında 10 kadar küçük gemi almıştır. Kazakistan Hazar’da ağır bir donanma bulundurmak yerine az ve hafif ama gelişmiş silahlarla donanmış hızlı gemiler bulundurmayı istemektedir. Türkmenistan’ın “Türkmenistanyň Harby-deňiz Güýçleri” 2011 yılında oluşturulmuştur ve 10 kadar hafif gemiden oluşmaktadır.17 Rusya ve İran Hazar Bölgesi’nin iki büyük deniz gücü olmaya devam etmektedir.18 RUSYA, HERHANGI BIR DIĞER HAZAR ÜLKESININ ASKERI KAPASITESINI GEREĞINDEN FAZLA ARTIRMASINA KARŞI OLUMSUZ TAVIR SERGILEMEKTEDIR. başında Hazar donanmasını “Dağıstan” adlı korvet ile güçlendirmiştir. Dağıstan savaş gemisi 300 kilometre menzilli su üstü ve hareketli hedefleri vurabilecek füzelerle donatılmıştır ve bu güçte bir gemi Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkelerin hiçbirinde yoktur. Rusya, 2003 yılından beri Hazar donanmasında hizmet eden top, torpido ve füze silahına sahip “Gepard” sınıfı “Tataristan” korvetinin yanına Dağıstan savaş gemisini de ekleyerek filosunu güçlendirmiştir. Tataristan savaş gemisi aynı zamanda Rusya’nın Hazar donanmasının amiral gemisidir. Gemilerini gelişmiş füze sistemleriyle donatan Rusya, vurucu güçlerini de oldukça artırmış durumdadır. Donanmanın bünyesinde ayrıca Astrahan’da konuşlanmış 847. özel sahil füze tümeni, 17. John Daly, “The Caspian’s Naval Arms Race”, ISN Security Watch, 17 May 2012, http://www.isn. ethz.ch/isn/Digital-Library/Articles/Detail/?lng=en&id=142497 (Erişim Tarihi: 15.05.2013) 18. Başka bir kaynakta Hazar Denizi’ndeki gemi ve personel sayısı çok küçük farklarla verilmektedir: Rusya 100’den fazla gemi ve 20000 personel; İran 50-90 arası gemi ve 3000 personel; Azerbaycan 37 gemi ve 3500 personel; Kazakistan 20 gemi ve 3000 personel; Türkmenistan 30’dan fazla gemi ve 2000 personel. Bakınız: Aleksander Karpenko, “Strasti vokrug Kaspiya”, Voenno Promışlenniy Kurier – VPK, No 35 (452), 05.09.2012. 19. Gosprogramma Voorujeniy-2020. 20. Stahiy Zaremba, “ “Mahaçkala” – malıy artilleriyskiy korabl Kaspiyskoi flotilii”, Orujie Rossii, 11.12.2012, http://www.arms-expo.ru/049057054048124050057056050057.html (Erişim Tarihi: 15.05.2013) 17 HAZAR RAPORU, YAZ 2013 SSCB döneminde de Rusya’nın Hazar donanması Kuzey, Baltık, Karadeniz ve Pasifik donanmalarından hep daha az önceliğe sahip olmuştu. Günümüzde Rusya’nın Hazar’daki silahlanma ve deniz filosunu güçlendirme faaliyetleri dikkat çekici bir düzeye ulaşmıştır. Yakın zamanda ilan edilen Devlet Silahlanma Programı-2020’ye göre19 2018 yılına kadar Rusya Hazar donanmasını %90 oranında yenilemeyi planlamaktadır. İlk iş olarak Rusya Hazar donanmasını “Buyan” ve “Buyan-M” sınıfı gemilerle güçlendirmeyi istemektedir. Hâlihazırda Tataristan Cumhuriyeti Zelenodolsk tersanelerinde Buyan-M sınıfından “Grad Sviyajsk” ve “Ugliç” gemilerinin yapımı devam etmekte- dir. Buyan sınıfından “Astrahan” ve “Volgodonsk” hâlihazırda Hazar donanmasında görev yapmaktadır. Bu sınıftan en yeni gemi olan “Mahaçkala” ise 2012 yılında denize indirilerek göreve başlamıştır.20 Bu iki sınıftan daha 10’a yakın gemi inşa edilmesi planlanmaktadır. Yine Rusya 2012 yılı DOÇ. DR. FATIH ÖZBAY 18 Kaspiysk’te konuşlanmış 77. özel deniz piyade ekibi ve helikopter eskadronu vardır.21 2013 yılında Rusya`nın Hazar Denizi’ndeki filosuna beş savaş gemisi ile iki tane yardımcı askeri gemi daha ilave edilecektir. 2013 yılının yazında filoya “Uglich” ve “Grad Sviyajek” adlı küçük çaplı füze gemileri de katılacaktır. Bütün bu gemilere son sistem füzeler monte edilecektir. Ayrıca yakın zamanda hızı ve manevra kabiliyetinin yüksekliğiyle bilinen “Grachonok” sınıfı botun inşaatı Hazar filosu için başlatılmıştır.22 Denizde bunları yapan Rusya, karada da önemli adımlar atmış ve Dağıstan’daki üsse ve Ermenistan’daki Gümrü üssüne çok sayıda takviye asker göndermiştir. Rusya’nın bu politikasından tedirgin olan diğer devletler de Hazar Denizi’nde askeri varlıklarını güçlendirmeyi istemektedirler. Örneğin Kazakistan “Kazakistan” adlı bir hücumbotun inşasını bitirmek üzeredir. 2000’lerin başında Hazar Denizi’nin kuzeyindeki tartışmalı bölgelerde yeni petrol yatakları keşfedilince Rusya’ya ait savaş gemileri bu yeni yatakları abluka altına almışlardı. Bunun üzerine Nazarbayev, bir yandan sınırların tespiti çağrısında bulunmuş, diğer yandan da Hazar Denizi’nde Kazakistan’ın askeri varlığını artırmaya başlamıştır. Nazarbayev, bununla da kalmayıp Hazar kıyısını güvenlik açısından stratejik öncelikli bölge ilan etmiş, Mart 2002’de Türkiye ile deniz ve hava kuvvetleri arasında, ayrıca harp okulu öğrencilerinin Türkiye’de eğitim görmesi konusunda işbirliği anlaşmaları imzalamıştır. Kazakistan Savunma Bakanı Muhtar Altınbayev Şubat 2003’te bölgedeki petrol sahalarının güvenliğini tek başına sağlayabilecekleri bir deniz filosu oluşturma niyetinde olduklarını açıklamıştır. Hazar’daki askeri üstünlüğünü sarsmak istemeyen Rusya ise Kazakistan’ın bu açıklamasına buna ihtiyaç bulunmadığı yönünde bir cevap vermiştir.23 2003 yılından beri Kazakistan, Hazar Denizi’ndeki askeri varlığını güçlendirmeye çalışmaktadır. Deniz üssü Hazar kıyısındaki Aktau şehridir. Güney Kore gibi ülkelerden gemi almakta ve Türkiye gibi farklı ülkelere askeri öğrenci göndermektedir. Yakın zamanda Kazakistan yönetimi Hazar Denizi’ndeki “Aktau” limanının ABD ve NATO güçleri tarafından Afganistan’a yük taşıma maksadıyla kullanılabileceğini açıklamıştır.24 Bu durum Kazakistan’ın Rusya’yı dengeleme çabalarının bir işaretidir. Türkmenistan da deniz gücünü geliştirmektedir. Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov 2010 yılında yaptığı bir konuşmasında, ülkesinde Deniz Harp Okulu açmayı planladıklarını belirtmiştir. En gelişmiş gemileri “Sobol” ve “Molniya” adlı devriye botlarıdır. Türkmenbaşı şehrini deniz gücü için 2015 yılında üs haline getirmeyi istemektedir. Azerbaycan özellikle 21. Novıe korabli dlya Kaspiyskoi flotilii, Voennoe Obozrenie, 16.06.2012, http://topwar.ru/15416novye-korabli-dlya-kaspiyskoy-flotilii.html (Erişim Tarihi: 15.05.2013) 22. Timur Lapıtov, “Zelenodolsk razvernet protivodiversionnuyu deyatel’nost na Kaspii”, 07.05.2013, http://www.business-gazeta.ru/article/79792/ (Erişim Tarihi: 15.05.2013) 23. Fırat Purtaş, “Hazar Bölgesi’nde Rekabetin Yeni Boyutu: Silahlanma Yarışı”, TÜRKSAM, 01.09.2004, http://www.turksam.org/tr/a21.html (Erişim Tarihi: 15.05.2013) 24. Kazakistan’dan ABD’ye Deniz Üssü Teklifi. Deniz Haber, 11.05.2013, http://www.denizhaber.com.tr/ dis-basindan/48622/kazakistandan-abdye-deniz-ussu-teklifi-nato-abd-hazar-denizi.html (Erişim Tarihi: 15.05.2013) Türkiye ve ABD ile bu alanda ilişkilerini geliştirmektedir.25 Kimi uzmanlar Azerbaycan’ın artan deniz gücünün, şimdi olmasa bile ileriki dönemlerde ABD, Türkiye ve İsrail ile ilişkilerini geliştirmeye devam ettikçe, Rusya için Hazar Denizi’nde endişe kaynağı olabileceğini ileri sürmektedirler. 26 İzlemiş olduğu çok yönlü ama ağırlıklı olarak güvenlik eksenli politikalarla Rusya hızlı bir şekilde silahlanırken diğer kıyıdaş ülkeleri de güvenlik endişesiyle tedirgin ederek “güvenlik ikilemine” düşmelerine sebep olmaktadır. Diğer ülkeler bu ikileme düşünce kendilerini silahlanma mecburiyetinde hissetmekte ve bu durum kısır döngü şeklinde devam ederek bölgede güven ortamına zarar vermektedir. Böyle bir atmosferde Hazar’ın bütün tarafları ilgilendiren sorunlarını herkesi memnun edecek şekilde çözmek çok zor olacak ve belki de sorunlar barışçıl yollarla hiç çözülemeyecektir. Bu durum Hazar havzasındaki barış ve istikrara zarar vermektedir. Bölgenin en güçlü ülkesi olarak Rusya’nın ilk önce mevcut güvenlik ikilemini ortadan kaldıracak adımları atması gerekmektedir. Bölge, güvenlik penceresinden bakışlara ve realist yaklaşımlara karşı oldukça hassastır. Eğer tersi başarılırsa dünyada eşi benzeri olmayan Hazar’ın kıyılarında güvenlik, istikrar ve barış tam anlamıyla temin edilmiş olacak, Hazar havzası zenginlik, refah, istikrar ve barış ile anılan bir coğrafya olacaktır. 25. Hossein Aryan, “Caspian Sea States On Course For Naval Arms Race”, Radio Free Europe, July 27, 2011, http://www.rferl.org/content/caspian_states_on_course_for_naval_arms_race/24278751. html (Erişim Tarihi: 15.05.2013) 26. Aleksander Karpenko, agm. 19 HAZAR RAPORU, YAZ 2013 Dikkat çekici bir şekilde Hazar filosunu güçlendiren ve bölgede askeri varlığını artıran Rusya, herhangi bir diğer Hazar ülkesinin askeri kapasitesini gereğinden fazla artırmasına karşı olumsuz tavır sergilemektedir. Rusya’nın Hazar filosunu güçlendirme ve hızla silahlanmasını sadece güvenlik yaklaşımıyla açıklamak eksik olur. Rusya ilk olarak, Ortadoğu’da meydana gelebilecek bir savaşın ya da İran’a yapılacak bir askeri müdahalenin Hazar ve Kafkasya bölgesinde karışıklığa yol açacağını düşünmekte ve bu amaçla bölgedeki deniz gücünü artırmaktadır. İran’da dış müdahaleyle olası rejim değişikliği sonrasında bölgenin karışıklığa düşeceğini hesap ederek etkinliğini korumak adına Hazar’da silahlanmaya devam etmektedir. İkinci olarak, Arap Baharı’nın oldukça hassas olan Kuzey Kafkasya ve Hazar kıyılarına ulaşmasından endişe duymakta ve buna karşı askeri tedbirler alma yoluna gitmektedir. Üçüncü olarak, bölge ülkelerine ve bölge dışı güçlere Hazar’ın arka bahçesi olduğunun ve buradaki enerji kaynakları, doğal zenginlikler ve enerji nakil hatları konusunda başkalarının söz sahibi olmasına izin vermeyeceğinin mesajını vermektedir. Dördüncü olarak, güçlü askeri yapılanmasıyla bölge ülkeleri üzerinde baskı kurmak ve Hazar’ı kendi istediği statüde paylaşıma razı etmeyi istemektedir. Beşinci olarak, Hazar’da güçlü bir askeri yapılanmayla Hazar kıyısındaki eski Sovyet cumhuriyetlerini Avrasya Birliği projesine razı etmeye çalışmaktadır. Son olarak, CASFOR ve Hazar Ekonomik İşbirliği Örgütü gibi oluşumları hayata geçirebilmek için elinde bir baskı unsuru olarak kullanmayı istemektedir.