Document

advertisement
ORTADOĞU’NUN SIR İNANÇ SİSTEMİ: YEZİDİLİK
Emine ERDEN KAYA1
Özet: Yezidilik, genellikle Türkiye, Irak ve İran’da görülen senkretik2 bir inanç sistemidir.
Yezidiler etnik bakımdan Kürt olan dini bir topluluktur. Melek Tavus inancından dolayı,
onlar şeytana tapmakla suçlanmışlardır. Tarih boyunca, özellikle bu nedenle yezidiler hor
görülmüş, öldürülmüş veya göçe zorlanmışlardır. Bu nedenle, onlar inançlarını ve
ibadetlerini gizlemişlerdir. Bu yüzden onlar sır bir topluluk olarak kabul edilir. Bu
topluluğun üyeleri yaşadıkları topraklardan etkilenmişlerdir. Bu çalışmada, Yezidilerin
ibadet ve inanç sistemlerine odaklanılmaktadır. Çalışmanın amacı ise onları daha yakından
tanıma ve tanıtmaktır.
Anahtar Kelimeler: Yezidiler, Senkretik, Sır Topluluk, İnançlar, İbadetler
THE SECRET BELIEF SYSTEM OF MIDDLE EAST: YEZİDİSM
Özet: Yezidism is a syncretic belief system. Generally, It's seen in Turkey Iraq and Iran.
Members of this belief system introverted and affected from different religious creeds and
worship. Ethnically, they are Kurdish religious community. Because of the Peacock Angel
belief, they were accused Satan worship. During the history, espcially this reason, they were
seen contempt, killed, or were forced to emigrate. That's why, they hide their worship and
beliefs. Therefore, they are considered as a secret community. Members of this group have
been affected by where they live. In this context, they have created their system of belief and
worship. In this study, we investigated their worship and belief systems. The aim is simply
to get better acquainted and to introduce them.
Key Words: Yezidis, Syncretic, Secret Community, Worships, Beliefs
Gazi Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Siyaset ve Sosyal Bilimler Bilim Dalı
Doktora öğrencisi ve Araştırma Görevlisi.
1
Senkretik: Birbirinden ayrı düşünce, inanış veya öğretilerin kaynaşması demektir. Yezidilikte melez bir
inanç sistemi olarak tanınabilir.
2
1
GİRİŞ
Yezidilik, daha çok Türkiye, Irak ve İran’da görülen senkretik bir inanç sistemidir
(Taşğın, 2013) . Yezidi veya ezidi adıyla anılan bu inanç sisteminin mensupları kendi içine
kapalı, farklı dinlerden inanç ve ibadetler noktasında etkilenmiş, etnik bakımdan Kürt olan
dini bir topluluktur. Melek Tavus inancından dolayı Şeytana tapmakla suçlanmışlar hor
görülmüşler, öldürülmüşler veya göçe zorlanmışlardır. Bu yüzden Almanya, İsviçre,
Belçika, Fransa gibi ülkelere iltica etmişlerdir ve bu ülkelerde yoğun Yezidi diasporasının
olduğu bilinmektedir. Kalanların ise dağınık yoğun olmayan nüfuslarıyla, Şeyhan, Sincar,
Ba’şik ve Duhok merkezi ile çevresindeki köylerde yaşadığı bilinmektedir. Türkiye sınırları
içinde yaşayan Yezidiler ise sayıları bini geçmemekle birlikte Batman, Diyarbakır,
Gaziantep, Mardin ve Şanlıurfa illerinde yaşamaktadır( Çelik, 2011) .
Yezidilerin nasıl evirildiği ve hangi dönüşümleri geçirdiği konusunda çalışan birçok
araştırmacının ve yayın çalışmasının olmasına rağmen ortak bir konsensüs söz konusu
değildir. Bunda bu topluluğun içine kapalı olması ve inançlarını sır din olarak
adlandırılmalarının payı büyüktür. Bu yüzden bu çalışma hazırlanırken yoğun olarak
dillendirilen ortak anlatılar esas alınmıştır. Zira rivayetler çok çeşitlidir. Yezidileri farklı
kılan en önemli unsur ise onların ana dinlerin mozaiği konumunda olmalarıdır. Yaşadıkları
coğrafyanın etkisiyle birçok dinden ve inanıştan etkilenmişler ve farklılıklarıyla dikkat
çekmişlerdir. Bu yüzden bu çalışmanın konusu Yezidilerin çeşitli konulara dair inançlarına
ve ibadetlerine odaklanmaktadır. Amacı ise sadece onları daha yakından tanıma ve
tanıtmadır. Giriş mahiyetinde olan bu çalışma Yezidiler hakkındaki esaslı bir çalışma olma
iddiası taşımamaktadır.
Çalışmamızda öncelikle Yezidi isminin ve kökenliklerinin nasıl oluştuğu incelenmiş,
ikinci olarak bu topluluk için önemli bir önder olan Şeyh Adi’nin hayatı ve tesirine
değinilmiş, son olarak da Yezidilerin zamanla farklılaşan inanç ve ibadet sistemleri
incelenmiş ve Yezidiliğe tesir eden dinlere ve inançlara yer verilerek çalışma
sonlandırılmıştır.
2
1. YEZİDİ İSMİNİN MENŞEİ
Yezidiler, Anadolu’da da nüfusu bulunan ancak çok tanınmayan dini-sosyal
gruplardan birisidir. Yezidilerin fazla tanınmama sebepleri arasında topluluğun kendi
arasında sürdürdüğü dışa kapalı yapı sayılabilir ( Taşğın, 2005:13). Bu yüzden kendileri
hakkında çok çeşitli iddia ve çalışmalar söz konusudur. Yezidi isminin nereden
kaynaklandığına dair bir araştırma yapıldığında da yine bu çeşitlilikle karşılaşılmaktadır.
Ancak bu iddialar özetle şu şekilde sıralanabilir (Şahin, 2015: 13-16):
1-Yezidi isminin Yezid b. Muaviye’den geldiğini savunanlar
2-İran’ın Yezd şehrinden çıkmış olduklarından kendilerine Yezd’li yani Yezd şehrinden
olanlar manasına geldiğini savunanlar.
3-Hariciliğin bir kolu olan İbadiye’den ayrılıp Yezid b. Üneyse’ye tabi olanlar manasına
geldiğini kabul edenler
4-Yezidi isminin muhtemelen, fonetik kanunlarına uygun olarak gelişen şekli gösteren yeni
Farsçadaki İzed (melek, Tanrı), Avesta dilinde Yazata(saygıya, tapınmaya layık olmak),
Pehlevi dilinde Yazdan(Tanrı), Avesta’da Yazalanam, Pehlevi’de Yaztan, Yazdan İzed’den
gelip Yezidi, İzidi, İzdi(Tanrı’ya tapanlar manasına geldiğini savunanlar.
Bu farklı görüşlerden Yezidilerce en kabul göreni dördüncü tanımdır. Zira Yezidiler,
Farsçadaki Allah’ın 1001 isminden biri olan Tanrı’ya tapanlar manasına Yezdan’dan dolayı
kendilerine Yezidi dendiğini belirtmektedirler(Şahin, 2015: 18)
2. YEZİDİLİĞİN KÖKENLERİ
Yezidiler, günümüzde Irak Federal Kürdistan Bölgesi, Türkiye, Suriye, Ermenistan,
Gürcistan, Avrupa ülkeleri ve Rusya federasyonu sınırları içerisinde yaşamaktadırlar.
Nüfusları geçmişe göre giderek azalmıştır. Son Yezidi kaynakları verilerine göre, Irak
Federal Kürdistan Bölgesi’nde 400-450 bin, Suriye’de 15-20 bin, Türkiye’de binler ile ifade
edilecek küçük bir nüfus, Rusya Federasyonu’nda 150-180 bin, Avrupa’da 60-75 bin olmak
üzere toplam 750 bin Yezidi dini mensubunun yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu nüfusun
yarısından fazlası, Irak Bölgesel Kürt Hükümeti sınırları içerisinde Ninova (Musul) ve
Duhok illerine bağlı Sincar (Şengal) ve Şeyhan (Welatşex) bölgelerinde yaşamaktadırlar.
Etnik köken olarak tamamı Kürt olan bu nüfus, Kürtçe’nin Kurmanci lehçesinin Botan
3
şivesini kullanmaktadırlar. Ayrıca, Irak’ın Ninova iline bağlı olan Bahzan ve Başi
bölgelerinde oturanlar ise Arapça konuşmaktadır (Kaplan, 2013: 15-16)
Geleneksel Yezidilik; genel olarak sentretik (bağdaştırmacı), esoterik (batınigizemci), heretik (sapkın), asketik (çileci), etnosentrik (soy-klan merkezli) özellikler taşıyan
ve bununla bağlantılı atalar kültü, inkarnasyon (hulul), kast sistemi, endogami(iç evlilik) ve
takiyyenin etkin olduğu bir dini gelenektir. Bütün bu özellikleri, yezidi toplulukların tarih
boyunca birçok baskı ve soykırıma uğramalarına neden olmuştur. Ayrıca zorunlu göçler
sebebiyle yaşadıkları toprakları sürekli olarak terk etme durumunda kalmışlardır (Kaplan,
2013: 16).
Yezidiliğin kökeni, dışa kapalı bir topluluk olmasının verdiği etkiyle uzun süre
gizemli kalmıştır. Bu alanda çalışan ilk araştırmacılar, bu dini inanışta Zerdüştlük veya
Manicilik gibi Doğulu antik inançların etkilerini görmüşlerdir. Ancak daha sonra özellikle
son dönemde Ahmet Paşa, Taymur’un ve ‘Abbas ‘Azzawinin’nin çalışmaları bu meseleyi
açığa kavuşturmuştur. Bu araştırıcıların ortaya koyduğu verileri tekrar düzenleyen M. Guidi3
ye göre Yezidiliğin kökeninde, Abbasi döneminin ilk asırlarında Arap imparatorluğunun
birçok noktasında şiddet uygulanmasına neden olan ve özellikle de Güney Kürdistan’da
yoğunlaşan Emeviler öncesi bir gulüvv hareketi bulunmaktadır. Yani Yezidilik İslam dininin
sapkın bir mezhebidir ve günümüzdeki haliyle İslam ile benzeşen hiçbir yönü kalmamıştır
(Lescot, 2014: 17-18)
1130-1160 yılları arasında Şeyh ‘Adi’nin (Yezidilerin önderi) vaazları, hareketi
mistisizme doğru yöneltmiştir. Bu zat Hakkâri dağlarına yakın olan Laleş’e çekilmiş ve
birçok kişiyi etrafında toplayarak bir tarikatın kurulmasına önderlik etmiştir. Daha sonra
ikiye ayrılan bu tarikat üyelerinin bir kısmı Suriye ve Mısır’a yerleşirken ve zamanla yok
olurken, diğer grup Kürdistan’a yerleşmiş ve zamanla Sünni ilkelerini unutarak Yezidi
topluluğun çekirdeğini oluşturmuştur (Lescot, 2014: 18).
Hicretin 5. ve 6. yüzyıllarında ortaya çıkan bu gulüvv hareketi, Doğu Anadolu’nun
güney kısmından Musul’a kadar olan bölgede etkili olmuş ve çok sayıda sempatizan
kazanmıştır. Bunun ayrıca siyasi bir nedeni daha vardır. Zira Emevi halifelerinin bu
bölgeden bir kölenin oğlu olması, bölge sakinlerinin Emevi halifeleriyle iyi ilişkiler içinde
olmasına sebep olmuştur. Neticede, Emevi hanedanlığı sona erince, bu hilafet taraftarları,
3
Bkz. Guidi, Origine dei Yezidi e storia religiosa dell ‘İslam e del doalismo, birde Nuove ricerche sui Yazidi
4
Hakkari dağlarına çekilmiş ve devrin siyasi çalkantısından uzak bir hayatı tercih etmişlerdir.
Zamanla, bu sakinlerin bahsettiğimiz gibi mistisizme yönelişi buradaki dini aktiviteleri ve
önderleri artırmıştır. Bunlar arasında şeceresi, Halid b. Velid’e ulaşan Hakkari’li Ebu’l
Hasan Ali (409-484) Sincar’da inzivaya çekilmiş ve çok sayıda mürit elde etmiştir (Şahin,
2015: 19)İşte bu kişinin Şeyh Adi’nin öncüsü olduğu savunulmaktadır.
Kaynakların ortak verilerine göre bu durum, Hicri 5. Yüzyıldan itibaren
Anadolu’nun tüm güney doğusu siyasi ve dini olarak Emevi taraftarı olmuştur. Ebu’l Hasan
Ali’nin ölümünden yaklaşık bir asır sonra bu bölgeden geçen Es Sam’ani, Yezid’in
imametine inanan ve tarikatlarına bu halifenin ismini veren tarikatçılarla temasa geçtiğini
belirmiştir. Yine onun aktarımlarından, Irak, Hilvan Dağı ve çevresindeki bölgede, birçok
Yezidinin yaşadığını, yaşam şartlarının kötü olduğunu ve hal (xal) denen bir bitkiyle
beslendiklerini öğreniyoruz. Ayrıca Diğer insanlarla nadiren görüştüklerini, Yezid’in
imametine inandıkları ve bu halifenin doğru yolda olduğunu savundukları diğer aktarımlar
arasındadır. Şeyh ‘Adi b. Musafir, 6. Yüzyılın başlarında bu topluluğun yanına gelip
yerleşmiştir(Lescot, 2014: 19).
3. ŞEYH ‘ADİ BİN MUSAFİR
Yezidilik dini inanışının “peygamberi” ve “kurucusu” olarak bilinen Adi bin Musafir
1075 yılında, Lübnan’da Antik Baalbek’in güneyinde ve Bekaa Vadisi’nin batı yamaçlarında
kurulmuş olan Beyt Far/Kirbet Kanfar Köyü’nde doğmuştur. Annesinin ismi Yezda olan
Adi’nin babası Musafir bin İsmail, soyu Emevi Halifesi Mervan el Hakim’e dayanan bir
adamıydı (Sever, 2006: 9).
Adi bin Musafir gençliğinde Bağdat’a giderek, el-Gazali ve diğer Sufi hocalardan
dersler almıştır. Birlikte öğrenim gördüğü arkadaşları arasında sonradan Sufi Kadiri
tarikatının kuracak olan Abdülkadir el-Geylani de vardır. El-Geylani ile birlikte 116’da
Mekke’ye yaptığı hac ziyaretinin dışında Adi b. Musafir ömrünü, Musul’a 58 km uzaklıkta
bulunan Laleş’te inzivaya çekilerek geçirmiştir. Dini bir cemaatin lideri olduğundan, Şeyh
Adi olarak tanınmaya başlanmış ve ilk başlarda “es-Şami” (Suriyeli) olarak bilinmektedir.
Ancak, daha sonraları el-Hakkâri (Hakkârili) olarak anılmaya başlanmıştır. Yıllar içerisinde,
Şeyh Adi sofuluk, ağırbaşlılık ve mucizevi güç bakımından ün salmıştır. Dağ eteklerinde
yetiştirdiği meyvelerden beslenmiş, kendi tarlasında ektiği pamuktan yapılmış elbiseler
5
gitmiştir. Kuran’ı Kerimi bir gecede iki kez hatmettiği, sürekli oruç tuttuğu için bir deri bir
kemik kaldığı, ibadetlere düşkünlüğü rivayetler arasındadır. Öyle ki birlikte hacca gittiği
arkadaşı el-Geylani’nin “eğer peygamberlik çalışmakla elde edilecek bir şey olsaydı, onu
mutlaka Şeyh Adi elde ederdi” söylediği aktarılmaktadır (Guest, 2000: 43-45).
Şeyh Adi’nin Sufi öğretileri Arapça dilinde yazılmış dört risale ve bazı ilahilerde dile
getirilmiştir. “Ortodoks(Sünni) İnanç”(15 yaprak), “Ruh Nasıl İyileştirilir?”(3 yaprak),
“Halifeye Uyarılar” ve “ Şeyh Qayd ve Öteki Çömezlere Uyarılar” önemli risaleleridir.
Bunların hepsi de geleneksel İslam inancına katı bir biçimde riayet edilmesini, yeni
doktrinlerden kaçınılmasını ve zevki sefa yaşamından uzak durulması ve ibadet edilmesini
tavsiye etmektedir. Şeyh Adi’nin Şam’da 1509’da çoğaltılan Sufi yazılarının başlıca el
yazmaları Batı Berlin’de Devlet kütüphanesinde korunmaktadır. İlahilerinden birinin
bulunduğu başka bir el yazması Berlin’de; diğer ikisi ise British Kütüphanesi’ndedir.
1934’te Amerikalı Henry Field, Sincer dağında Şeyh Adi tarafından yazılan başka Sufi şiirler
de ortaya çıkarmıştır. Bu metinlerin kopyaları da ABD’deki Kongre Kütüphanesinde
muhafaza edilmektedir (Guest, 2000: 45-47).
İslam yorumcuları 13. Ve 14. Yüzyıllara kadar, Şeyh Adi’nin öğretilerinin İslam’a
uygunluğunu kabul etmişlerdir. Ancak bu dönemde, Şeyh Adi’ye atfedilen ve iki kutsal
kitaptan kimsenin haberi yoktu. Zaten bu kitaplar henüz yazılmamıştı. Arapça yazılan bu
kitaplar, Kürtçeye çevrilen adlarıyla tanınmaktaydı.4 İsimleri ise Kitab ül Esved/Mushaf-ı
Reş veya Kara Kitap ve Kitap ül cilve(Kürtçe adı yok)/Tanrısal açıklama kitabıdır. Ancak,
Bu gelişmelerden sonra, sonraki yüzyıllarda Müslüman din adamlarının Şeyh Adi’ye ve
öğretilerine karşı tavırları değişmiştir(Sever, 2006: 9). Kendisine dönemi içerinde bağlı
olanların sayılarının giderek artması onun kutsiyetini artırmıştır. Daha sonraları kendisine
bağlı olanlar bu insanlar Adeviyye Tarikatı’nı kurmuşlardır (Şahin, 2015: 19). Yaygın olan
kanaate göre Şeyh Adi 1162 senesinde 87 yaşında ölmüş ve Laleş’te kendisi için hazırlanan
bir türbeye gömülmüştür.
Şey Adi’nin ölümünden sonra takipçilerinin oluşturduğu Laleş’teki küçük Adavi
cemaati Abbasîlerin, Moğolları, veba salgınını, Müslüman Kürtlerin saldırılarını atlamıştı.
Düşman saldırınca köylerinin arkasındaki Sincer Dağlarına sığınıyorlardı. 13. Ve 14
yüzyıllarda Laleş’teki bu küçük topluluk içine kapanmış ve yeni bir Ortadoğu dini inanışının
Bu kitapların uydurma olduğuna inanılmaktadır. Zira etnik kökeni Kürt olan ve Kürtçe konuşan bir topluluğun
dini inanış sistemi olan Yezidiliğin sözde iki kutsal kitabının dilinin Arapça olması dikkat çekicidir.
4
6
temellerini atmışlardı. Daha sonraları Yezidilik ismini alacak olan bu dini inanış, karma
yapısı ve cemaatin üyelerinin farklı etnik kökenlerden olmasıyla dikkat çekiyordu. Tavus
kuşu bu inanışın yeni sembolüydü (Sever, 2006: 18).
4. YEZİDİLİKTE İNANÇLAR VE İBADETLER
Tarihi seyir içerisinde genellikle, tarikat veya mezheplerin birçoğu kurucularının
ölümünden sonra değişime ve başkalaşmaya maruz kalmıştır. Zaman içinde yeni usuller icat
edilmiş veya mevcut usuller değiştirilmiş ya da kişisel görüş veya arzulara göre
yorumlanmıştır. Bu tür değişimler, ilgili tarikatta nüfuz sahibi olanların amaç ve eğilimleri
doğrultusunda ve mensuplarının bu değişime hazır olup olmamasına bağlı olarak az veya
çok olmaktadır. Yezidiliğin inanç ve ibadet sistemindeki seyir de bu şekilde gelişmiştir.
Yezidilik başlangıçta tıpkı diğer tarikatlar gibi kendine has usulleri olan mistik bir
oluşumken zamanla özellikle Yezidiler, Şeyh Adi’ye olan muhabbeti abartmalarıyla ileri
gitmişler ve şeyh hakkında İslam hukuku ve akılla bağdaşmayacak görüşler ileri
sürmüşlerdir. Ayrıca başlarına geçen kötü liderler, nefis ve arzularına göre cemaati yanlış
yönlendirmiştir. Sonuç itibarı ile de tamamen İslam’dan uzaklaşmışlardır (Paşa, 2008: 57).
Yezidilik, kurallar, yasaklar, buyruklar, ritüeller, anlatılar ve mitlerle şekillendirilmiştir ve
bunların büyük çoğunluğu bahsi geçen kutsal saydıkları iki kitapta toplanmıştır. Yezidiler
arasında bu kutsal saydıkları kitapların hakiki olmadığını düşünenlerde vardır. Zaten
Yezidilik şifahi olarak aktarılan bilgilere dayanır, yazılı kaynakların uygulamada pek rolü
yoktur (Yalkut, 2014: 48). Yezidilerin inanç ve ibadetleri incelendiğinde bu iddialar daha
net istişare edilebilecektir.
A- İnançlar
Yezidilerde İslam’da olduğu gibi dine kabul için okunacak bir giriş duası yoktur. Bunun
yerine her sabah ve akşam yatarken imanlı olarak ölmek için okudukları kendilerine has bir
dua niteliğinde kelime-i şehadetleri vardır. Yezidiler tarafından küçük farklarla birkaç
şehadet duası okunmaktadır5(Kaplan, 2013: 73-75).
5
Bunlardan bir tanesi şu şekildedir: “ Muhakkak O’dur Huda, muhakkak O’dur.
O, ne yer ne de uyur.
7
Yezidiler, zaman ve mekânla sınırlı olmayan, her şeyi yaratan sadece bir Tanrının
olduğuna inanırlar. Tanrı yarattığı her şeyi iradesi altında tutar ve yönetir (Taşğın, 2005: 20).
Yezidilerin inandığı Tanrı sonsuz bir şekilde iyidir ve kudretini kendisine yardım eden
meleklerle gösterir. Yezidiler, Allah’ın bir kuş suretinde Melek-i Tavus, bir ihtiyar insan
suretinde Şeyh Adi, bir genç suretinde Yezid bin Muaviye olmak üzere üç şekilde tecelli
ettiğine de inanmaktadırlar (Şahin, 2015: 86)
Yezidi inancına göre Tanrı, dünyayı kendi kudretini ihsan ettiği yedi melekle
yönetmektedir. Melek Azrail (Melek Tavus), Melek Dardael, Melek İsrafil, Melek Mikail,
Melek Cebrail, Melek Samuel ve Melek Nuraelden oluşan bu yedi varlık Tanrı melek
şeklinde Yezidiler’ce kabul görür. Ayrıca bu yedi melek mezhebin emriyle bedenleşmiştir.
Bu bedenleşme ise şu şekildedir (Şahin, 2015: 86-87):
Şehadet ve inancım onun ismi ve Melek Tavus’un ismi iledir.
Bir Allah’a şehadet ederim.
Melek Tavus hak Habibullah’tır.
Maklup ve Mergeh’5”
Selam olsun Laleş’e, Maklub’a, Mergeh’e
Aydan kaşlara, çifte kubbeye, o yere ki Yezidiler
İbadet ve secde için Şeyh Adi’nin önünde başalarını eğerler,
Sultan Yezid padişahımdır(Tanrımdır)
Melek Tavus şehadetim ve imanımdır.
Akpınar benim mührümdür(vaktizimdir)
Mağara5 ve Zemzem5 benim haccımdır.
Güneş (ya da Şeyh Adi’nin mezar kubbesi) benim kıblemdir.
Sultan Şeyh Adi benim padişahımdır (Tanrımdır)
Şeyh Şems benim mezhebimdir,
Gözümün nurudur.
(…)
Hamd olsun Adevilere.
Ayırdı bizi kâfirlerden ve Rafızilerden.
Bizi Sünnilerin payına kattı.
(..)”
8
1-Şeyh Adi 2-Şeyh Hasan 3-Şeyh Şemseddin 4- Şeyh Ebu Bekir 5-Şeyh Secaeddin 6-Şeyh
Sadreddin 7-Şeyh Fahrettin6
Bu meleklerin zaman zaman gökten indiğine inanan Yezidiler, bin yılda bir de
insanlara yeni yasalar getirdiğine inanırlar. Melekler kutsal yasaları ve kitapları bildirirler
ve bu bildirileri dünyada mevcut diğer mezheplere de duyururlar(Şahin, 2015: 87). Melek
inancının en önemli mevkiini de Melek Tavus oluşturur. O hiçbir şey yokken var olan bir
melektir. Sürekli olarak Tanrı katından Yezidilere yardım getirdiğine ve sıkıntıları
giderdiğine inanılır. Ayrıca, bu inanca göre Azrail’in Melek Tavus olduğu kabul edilir
(Taşğın, 2005: 20-21).
Yezidiler genel olarak peygamberlerin varlığını kabul ederler. Yezidi dini literatürü
özellikle Kuran’ı Kerimde geçen peygamberler üzere birçok peygamberin hayat hikâyesine
dair kavil ve kıssalarla doludur. Özellikle, H. İbrahim, peygamberlerin babası olması
nedeniyle başat bir rol oynamaktadır(Kaplan, 2013: 83). Kendileri de kendilerinin kutsal
kitapları, Kıtab-cilve ve Musaf-ı Reş’te adı geçen, Adem, Şit7, Nuh, yunus, İsa ve Hasiye
peygamberlere önem verirler(Taşğın, 2005: 21).Ancak bu inanış biraz farklıdır. Onlar,
peygamberlerin dalalete düşmüş insanları hidayete erdiren insan suretinde gönderilmiş
melekler olarak kabul ederler. Hidayet vazifelerini tamamladıktan sonra yeryüzünden
kaldırıldıklarına inanırlar. Yezidilere göre, Hz. Muhammed ve Hz Musa bu şekilde
gökyüzüne kaldırılmış melekelerdir. Onlar da, Şeyh Adi ve Sultan Yezid gibidirler (Şahin,
2015: 87). Bu ikisini önem noktasında Melek Tavus’a eş görürler. Çünkü ikisi de aynı ilahi
özden gelmiştir(Kaplan, 2013: 86).
Yezidiler Şeyh Adi’nin Huda’nın üstün mertebede bir meleği iken sapmış olan
insanların hidayet etmek üzere yeryüzüne(Laleş) gönderdiğine ve vazifesi bittikten sonra
tekrar Huda’nın katına çıkardığına inanırlar (Şahin, 2015: 100). Yezid b. Muaviye için ise
yezidiler, adını aldıkları bu kişinin dinleri için ne gibi bir rol oynadığına dair bir şey net bilgi
sahibi değillerdir. Araştırmacıların çoğu Yezidi inanışında Yezid’in rolünü bulamamışlardır.
En büyük üçüncü melek kabul edilmesine rağmen, ne bu dinle ne müritlerle alakasının
olmamıştır. Ancak buna rağmen, Yezidilerin bir kısmı, Allah’ın Yezid’i kendi zamanlarında
gönderdiğini ve Yezid’in yerleşip vekillerini açıkladığını iddia ederler. Şeyh Adi’den sonra
6
7
Şeyh Adi’den sonra gelen cemaatin önderleri ve önemli isimleri
Soylarının Şit peygamberden geldiğine inanıyorlar
9
ikinci planda olan Yezid, kimi taraftarlarca da aşırı gidilerek önce veli ve peygamber, daha
sonra da yedi ilahtan biri olarak kabul edilmiştir(Şahin, 2015: 100-101).
Diğer bir Yezidi inanışa göre de, Sultan Yezid, binlerce yıl önce Tanrı’nın huzurunda
gizli bir sır (Sırra Mexfi) olarak var olmuştur. Onun sırrı Muaviye ve eşinden zuhur etmiştir.
Yezidiler doğdu yerine zuhur etti söylemini kullanırlar. Onlara göre, bu haliyle o Âdem’in
soyundan değil, tertemiz sünnet soyundandır. O, şeriat ile hakikat (veya Tarikat) arasındaki
farkı izhar etmek için, Zahir’in değil Batın’ın ortaya çıkması için dünyaya gelmiştir. Ayrıca
Yezid’in Muaviye ve kadılar şahsında Şeriat (Zahir) ile çatışmaya girerek, Yezidileri
Şeriatın boyunduruğundan kurtarmıştır. Yani bu şekilde Yezidiler dini vecibeleri yerine
getirmekten kurtarılmıştır. O, Tanrı’nın hulul ettiği bir şahsiyettir. Onun bu sırrına muttali
olmayıp bu şekilde kabul etmeyenler cehennemi boylayacaklardır. Yezid’e iman bu yüzden
önemlidir. Ayrıca bütün nebilerden üstün kabul edilen Yezid’in Ahir zamanda tekrar
yeryüzüne inip şeriatın hükmünü kaldırıp Yezidileri egemen hale getireceğine ve dünyayı
adalet ile dolduracağına inanılır(Kaplan, 2013: 85-86).
İkinci bir hayata inanmak olan ve bu dünyada işlenen iyi ve kötü amellerin karşılıksız
kalmayacağına iman Yezidi inancının esasları arasındadır. Ölümden sonra hesap vermeye
ve sırat köprüsünden geçmeye de inanan Yezidiler, bu işlemler sırasında Sultan Yezid ve
Şeyh Adinin yardımcı olacağına ve Yezidi millerinin diğer milletlerden daha avantajlı
olacağını savunurlar. Dolayısıyla cennet-cehennem inancı da vardır(Şahin, 2015: 123-24).
Diğer taraftan farklı olarak Yezidilerde Tenasüh inancı vardır. Tenasüh, bir ruhun bir
bedenden diğerine veya çeşitli bedenlere geçmesi olayıdır. Yezidiler ’de ki, tenasüh inancı
kutsal kitapları, Kitap el-Cilve ’de “Eğer istersem onu ikinci ve üçüncü defa olarak tekraren
bu veya diğer âleme tenasüh-ü ervah tarikiyle gönderirim.” ifadeleriyle teyit
edilmektedir(Şahin, 2015: 125).
B- İBADETLER
Nüfus bakımından az olsalar da dağınık bir coğrafyada yaşamaları hasebiyle Yezidiler,
yaşadıkları bölgelerin dinlerinden ve ibadet şekillerinden etkilenmişlerdir. Özellikle İslam
coğrafyası menşeili oluşları onların Müslümanların ibadetlerinden etkilenmelerine sebebiyet
vermiştir. Zaman zaman Yezidilerin ibadetleri bu yüzden özellikle Müslümanların
ibadetleriyle karıştırılmaktadır (Çakar, 2007:141). Sözlü ve fiili olmak üzere iki çeşit ibadet
10
şekilleri vardır. Yezidiler, ibadetlerini kendi dindaşları dışında kimsenin göremeyeceği bir
yerde yaparlar. İbadetler için özel bir mabet yoktur. Laleş, kutsal bir mekân olarak merkezi
bir yer tutulmakta birçok dini merasim burada yerine getirilmektedir. Ayrıca Yezidi
köylerinde bulunan evliya mezarları ve makamları da birçok dini merasimin yerine
getirildiği mekânlardır (Kaplan, 2003: 92-93).
1. Namaz
Yezidilerin namazları bilinen manada namaz değildir. Yezidiler, namazın kalp ile ifade
edildiğine, dolayısıyla namazın nasıl eda edileceği hususunda yazılı bir farz ve herhangi bir
şartın bulunmadığına inanmaktadırlar. Yezidiler güneş doğarken ve batarken Güneşe
yönelerek üç defa rükû etmekle ibadet etmiş olurlar. Bu sırada da çeşitli dualar okurlar.
Bunun için herhangi bir ibadethaneleri yoktur. Dualar okunduktan sonra taş dikerler, onlara
göre bu heykeldir. Onu öper ve etrafında dönerler. Bu ibadetlerindeki en önemli husus,
güneş yuvarlakken dua etmeleri gerekliğidir. Yarım haldeyken dua etmezler (Şahin, 2015:
137-144).
2. Oruç
Yezidilerin oruç ibadeti genel oruç ve özel oruç olmak üzere iki kısımdır. Genel oruç
halkın tuttuğu, Müslümanların orucuna benzeyen oruçtur. Bu oruç, Aralık ayının, ilk Salı,
Çarşamba ve Perşembe günleri tutulur. 3 günden ibaret olan bu orucun, kimi Yezidilere göre
tanrı nazarında ki değeri on kat olduğundan 30 gündür. 80 günlük özel oruç ise din
adamlarına özeldir. Bu orucun ilk 20 günü Aralık ayında, ikinci 20 günü Temmuz ayında
tutulur. Daha sonra, Şeyh Adi’nin Laleş’teki türbesine gidilerek hacı olunur. Laleş’ te üç gün
oruç tuttuktan sonra memleketine dönen din adamları kalan 37 gün orucu tutar (Çakar,
2007:145-46).
3. Hac
Yezidilerin hac ibadeti, Şeyh Adi b. Müsafir’in kabrinin bulunduğu Laleş’i ziyaret
etmekten ibarettir. 15-20 Eylül tarihleri arasında bu ibadet yapılmaktadır. 20 güne kadar
uzayabilen bu merasime Yezidiler, Cemaat Bayram adını vermektedirler(Şahin, 2015: 147).
11
Laleş’teki Yezidilerin hac mekânı Müslümanların Mekke’deki hac yerini hatırlatır.
Örneğin, Kâbe’ye karşılık Şeyh Adi’nin türbesi kutsanmış, aynı şekilde mezarın yanında
pınardan çıkan su zemzem olarak adlandırılmaktadır. Her iki mekânda da Arafat dağı vardır
ve Mekke’deki Sefa ve Merve’ye karşılık Yezidilerin “Cerime ve Birime” adlı yerleri vardır
(Çakar, 2007:141).
4. Zekât ve Fitre
Yezidilerde zekât ve fitre kavramının geçmişi oldukça eskidir. Dini literatürde bunların
pirlerin payı olduğu ifade edilmiştir. Tanrı’nın bu yolla bu kişilere bir lütuf ihsan ettiğine
inanılmaktadır. Yezidilerde zenginden alınıp fakirlere verilen bir zekât yoktur. Zekât her
mürit topluluğunun kendi şeyhine yılda bir kez verdiği bir mükellefiyettir. Verilecek
miktarın herhangi bir ölçüsü de yoktur. Ayrıca, bundan başka, saç kesimi, sünnet, kurban,
mezar ziyaretleri, ölü gömme törenleri, doğum ve düğün gibi çeşitli münasebetlerle de
birçok zekât, fitre ve bahşiş din adamlarına verilmektedir (Kaplan, 2013: 95, 96).
5. Vaftiz
Yezidilerde doğum sonrası yapılması gerekenler arasında önemli bir yer tutan
kutlamalardan birisi de Mor Kırın adın verilen vaftiz törenidir. Bu tören için çocuk ailesiyle
birlikte Şeyh Adi’nin türbesinin bulunduğu Laleş’e gelir ve burada Kaniya Sippi adı verilen
kutsal suda vaftiz edilir. O sırada bu uygulamadan sorumlu bir Pir orada hazır bulunur ve
Mor Kırın duasını okur. Yezidilere göre bu farz bir ibadettir ve mutlaka yerine getirilmelidir
(Taşğın, 2005: 27). Her ne kadar, çocuğun vaftiz töreni doğumundan sonraki hafta yapılması
tercih ediliyorsa da, göçler nedeniyle dünyanın birçok yerine dağılmış olan Yezidiler bu
töreni daha sonraya bırakmakta veya kutsal sudan bir miktar alarak bulundukları yerde bu
töreni gerçekleşmektedirler.
6. Sünnet-Kirvelik
Yezidiler vaftizden bir iki hafta sonra bu töreni gerçekleştirmektedirler. O sırada çocuğu
tutan kişiye kirve denir. Ruhani lider işlem sırasında çocuğa “ Ben Aziz Yezid’in
kuzusuyum” demesini ister. Eğer çocuk bunu söyleyemeyecek kadar küçükse kirvesi söyler.
12
Daha sonra sünnetçi görevi yerine getirir. Merasime vaftizden farklı olarak annesi babası da
katılır ve tambur, ney ve tef gibi sazlar eşliğinde ilahiler okunup raks edilir (Çakar, 2007:
151). Ayrıca Müslümanlar gibi gelenlere yemek verilir.
7. Diğer halk inanışları ve ibadetleri
Nevruzda ve yazın (24-29 Temmuz) olmak üzere iki bayramları vardır. Yezidilikte,
mir, ihtiyar, pir, şeyh, fakir, kavval, pir, kuçek ve mürid adında sınıflar vardır. Mirler, din
işleri ile meşgul olurlar, dünya işlerinde söz sahibidirler, diğer sınıflardan kız alıp vermezler.
İhtiyarlar, mirlerin danışmanları olup ruhani liderlerdir, isteyenlere dini görevleri gösterirler.
Pir ve şeyhler ancak kendi sınıflarından kız alıp verebilirler. Kuçekler, Şeyh Adî'nin
türbesine ve tunçtan yapılmış Melek Tavus'un heykeline hizmet ederler. Kavallar, belirli
yerlerde belli zamanlarda Melek Tavus'un heykeli karşısında şarkı söylerler. Müritler,
Yezidiliği benimseyen kimselerdir. Her Yezidinin bir şeyhe bağlanması ve kayıtsız şartsız
onun sözünü dinlemesi gerekir. Fakirler, başkalarının sadakasına muhtaç olan Yezidîlerdir.
Yezidilikte; marul, bakla, lahana, balık, geyik, ve horoz eti yemek, kutsal sayılan nisan
ayının ilk haftasında evlenmek, alış-veriş etmek, toprakla ilgili işler yapmak, yine nisanın
ilk çarşambası banyo yapmak ve çalışmak, koyu mavi elbise giymek, hamamda yıkanmak,
şeytan, kaytan (ip), sat (sel), ser, melun, lanet ve nal kelimelerini söylemek yasaktır.
Yezidîler, ruh göçüne inanırlar, akranları arasında bir erkek ve bir kadın olmak üzere ahiret
kardeşi edinirler, nisan ayında evlenmeyi uygun bulmazlar, Melek Tavus, Yezid ve şeyh Adî
üzerine yemin ederler. Yezidî kadınlar renkli ve ipek elbise giymezler.8
5- YEZİDİLİĞİ OLUŞTURAN İNANÇLAR
Yezidiliğin inanç ve ibadet şekillerine bakıldığında çok farklı dinsel kültürlerden
etkilenmiş olduğu ce “karma” bir yapı gösterdiği ilk dikkat çeken özelliktir. Yaşanılan
coğrafyanın bunda en önemli rolü oynadığı açıktır. Yezidiliği oluşturan inançların kaynak
dini inanışlarına bakılacak olursa Zerdüştlükten, Hristiyanlıktan, Manihaizm’den,
8
http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/ydinikavramlaryazdir.asp?id=2027 (Erişim Tarihi:
07.06.2016)
13
Sabiilik’den, Eski Türk (Gök Tanrı) inancından ve çoğunlukla İslamiyet’ten izler taşıdığı
görülecektir (Şahin, 2015: 130).
1. Zerdüştlük
Zerdüştlük inancı dünyanın en eski dini inanışlarından biridir. 6. Yüzyıldan 7.
Yüzyıla kadar İran İmparatorluğu’nun resmi devlet dinidir. Zerdüştlük, kurucusu ve
peygamberi olan Zerdüşt’ün adıyla da bağlantılıdır(Sever, 2006: 44). Bu inancın, iki temel
ilkesi (düalizm) Yezidiliğin temel düsturlarındandır. Hayır-Şer, nur-karanlık, diğer bir
değişle Rahman-Melek Tavus ilkeleri Yezidilik inancının temelini oluşturmaktadır (Şahin,
2015: 130-131).
2. Hristiyanlık
Vaftiz olunmaları her yıl İsa adına kurban kesmeleri ve İsa’nın tekrar geleceğine
inanmaları Hristiyanlık etkilerinden dolayıdır (Şahin, 2015: 131).Ayrıca Hristiyanlıkta
bulunun baba oğul kutsal ruh üçlemesi yedilik inancında Şeyh Adi, Melek Tavus, Yezit
şeklinde tezahür eder.
3. Manihaizm
Mezopotamya topraklarında geniş yer tutan bir diğer inanış şekli kurucusunun adı Mani
olan, Manihaizm/Manicilik’ti (Sever, 2006: 24). Güneşe saygıları ve temizlik adetleri bu
dinin kalıntıları olarak değerlendirilmektedir Şahin, 2015: 132). Güneş’e saygı konusunda
Yezidilikte ortak paydayı paylaşır.
4. Sabiilik
Sâbiîler kendi dinlerine mensup olan sıradan cemaat üyelerine Mandaye (Mandenler
“bilenler, ârifler”), cemaat içerisinde ilmi ve otoritesiyle ayrıcalıklı yere sahip olan
kimselerle atalarını da Nasuraye (Nasuralar “doğru inancı koruyup gözetenler”) ismini
verirler. Sâbiîliğin tarihçesi günümüzden yaklaşık iki binyıl önce başlar. Sâbiîlik, milâttan
14
önce son iki yüzyıl içinde Filistin-Ürdün bölgesinde mevcut olan heterodoks Yahudi
akımları arasında filizlenmiştir (Gündüz, 2008: 342)
Yezidikte bulunan tenasüh inancı, Güneş’e saygınlıkları, Şeytan kavramının alınması,
sır dini olması, horoz etinin yasak oluşu, fasulye ve lahana yememeleri hep Sabiilik inancının
kalıntıları olduğu değerlendirilmektedir (Şahin, 2015: 133).
5- Eski Türk (Gök Tanrı) İnancı
Eski Türklerin horozu totem olarak görmeleri, Yezidilerin horoz eti yememe sebebi ile
bağlantılı düşünülmektedir. Ayrıca Yezidilik inancında yasaklar arasında yer alan mavi
elbise giyilmeme geleneği de, gök tanrı inancındaki gök kelimesinin mavi anlamı taşıyıp,
tanrının gökte oturduğu inancına dayandırılmaktadır (Şahin, 2015: 133).
6- İslamiyet
Oruç, sünnet, kurban kesme, hac, büyük mutasavvıflara hürmet saygı gösterme, mezat
ve türbelere saygı İslam inancının tesirleridir(Şahin, 2015: 133-134). Ayrıca, aile yapısı,
nikâh, düğün, evlenme, yemek çeşitleri, barınma şekilleri, giyinme biçimleri ve kullandıkları
isimler Müslümanlarla benzerlik göstermektedir (Okçu, 2012). Aslında inanç ve ibadet
esasları iyi tahlil edildiğinde Yezidilerin en çok İslamiyet’ten etkilendikleri ve bu dinin
ritüellerini saptırarak taklit ettikleri görülecektir.
Bütün bu sayılan din ve dini inanışlardan başka Yezidilerin Putperestlikten, toprak-suağaç-ateş kültü ile ilgili inançları, Şamanizm’den ölü gömme, rüya tabirleri inançlarını,
Yahudilik ’ten de sünnet, beslenme ile ilgili hükümler ve domuz eti yemem inançları
almışlarıdır(Şahin, 2015: 134). Görüldüğü gibi özellikle yaşadıkları coğrafyanın dini
mozaiğinden etkilendikleri ve kendine münhasır bir dini inanış cemaati olmadıkları ortadır.
SONUÇ
Çok farklı dinlerden ve inanç sistemlerinden etkilenmiş iyice melezleşmiş bu inanç
sistemi farklılığı ve değişkenliğiyle olumlu veya olumsuz bir tavırla sürekli ilgi odağı
15
olmuştur. Sayıları az olmasına rağmen, Yezidiler ve Yezidilik inancı 20. Yüzyılın
ortalarından itibaren Batılı gezginler ve bilim adamları üzerinde büyük etki bırakmış ve
Yezidiler çok sayıda yayına konu olmuşlardır (Kreyenbroek, 2014). Yine Yezidilerin bir
bölümünün de Türkiye topraklarında yaşamaları yerli araştırmacı ve yazarlarında dikkatini
çekmiştir. Bu konuda bir giriş mahiyetindeki bu çalışma hazırlanırken yerli ve yabancı
literatür incelendiğinde, Yezidi inanç sistemi üzerine tatminkar ve mutabık bir yazınının
ortaya koyulamadığı görülmüştür. Tarihi gelişmelerde ortak bir seyir söz konusuyken, inanç
ve ibadetlerin değerlendirilmesinin çok çeşitli olduğu ve farklılık arz ettiği sonucuna
ulaşılmıştır.
Yezidilerin yaşadıkları coğrafyanın etkisinde kalarak, inanç ve ibadet sitemlerini
oluşturdukları aşikârdır. Ancak onların dini inançları ibadetleri, hak dinlerde olduğu gibi tek
olmazsa olmaz ibadet veya inançlardan oluşmaz. Karmaşık yapısı ve esnekliği dikkat
çekmektedir. Ancak özellikle Meleke Tavus diye adlandıkları Tanrı melek inancı, onların
Şeytana tapan -bunu hala iddia eden kaynaklar var- sır bir güruh olarak dışlanmalarına
sebebiyet vermiştir. Ancak bunun böyle olmadığı Şeytan kelimesinin bile ağza alınmadığı
incelemelerimizin ulaştığı merhalede nihai kabuldür.
Birçok inanç sisteminden özellikle İslam’dan etkilenmenin yoğun izlerinin
görüldüğü bu inanç sistemi, bizi İslam’dan sapan bir topluluk fikrine, daha çok
yaklaştırmıştır. Zira Şeyh Adi’nin hayatı, çoğu kaynakta mümin, evliya niteliğinde ömrünü
İslam’a ve tebliğe ayırmış yüce bir zat olarak anlatılmaktadır. Şeyh Adi’nin ilminin ve
kerametlerin tesir ettiği kitle, şifahen bu öğretileri ve değişik mitleri Şeyh Adi’ye
muhabbetten abartmış, aktarmış ve İslam’dan sapkın bir topluluğun ortaya çıkmasına
sebebiyet vermiştir. Farklı inanç ve ibadet sistemleri yüzünden Yezidiler, tarih boyunca,
yaşadıkları coğrafyadan dışlanmışlar, göçe mecbur bırakılmışlar başta Avrupa olmak üzere
dağınık bir Yezidi diasporasını oluşturmuşlardır.
KAYNAKLAR
Çakar, M.S. (2007). Yezidilik, tarih ve metinler, Kürtçe ve Arapça Nüshalar. Ankara: Vadi Yayınları
Çelik, Ş. (2011). Yezidilerin yaşam pratikleri ve kimlik algısı. Mukaddime, Sayı 4 s.159-173
Guest, J. S. (2012). Yezidilerin Tarihi, Meleke Tavus ve Mıshefa Reş’in İzinde. İstanbul: Avesta Yayınları
Gündüz Ş., (2008). Sabiilik. TDV İslam Ansiklopedisi. Cilt 35, s.341-344
16
Kaplan, Y. (2013). Günümüz Yezidiliği, İstanbul: Nubihar Yayınları.
Kreyenbroek P. G. (2014). Ezidilik, arka planı, dini adetleri ve metinsel geleneği. İstanbul: İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları.
Lescot, R. (2014). Yezidiler, din, tarih ve toplumsal hayat, cebel Sincar ve Suriye Yezidileri. (Çev.: A. Meral)
İstanbul: Avesta Yayınları.
Okçu, D. (2012). Yezidiliğin oluşmasında İslam ve Mecusiliğin etkileri. Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri
Dergisi, Cilt 1, Sayı 1 s.261-271
Paşa, A. T.(2008). Arap kaynaklarına göre Yezidiler ve Yezidiliğin doğuşu. İstanbul: Ataç Yayınları.
Sever, E. (2006). Yezidilik ve Yezidilerin kökeni. İstanbul: Berfin Yayınları
Şahin, M.(2015). Anadolu’nun yitik halkı Yezidiler. İstanbul: Gece Kitaplığı Yayınları
Taşğın, A. (2013). Yezidiyye. TDV İslam Ansiklopedisi. Cilt:43, s.525-527
Taşğın, A. (2005). Yezidiler. Ankara: Aziz Andaç Yayınları.
Yalkut, S. B. (2014). Ezidiler. İstanbul: Metis Yayınları.
İnternet Kaynağı:
http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/ydinikavramlaryazdir.asp?id=2027
17
Download