SEVR ANTLAŞMASI MİLLİ MÜCADELE’DE GÜNEY CEPHESİ İÇİNDEKİLER • Sevr Antlaşması • Kuva-yı Milliye • Milli Mücadele'de Cepheler • Güney Cephesi • Maraş Savunması • Antep Savunması • Urfa Savunması • Adana Savunması HEDEFLER BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ • Bu ünitede amaçlanan kazanımlar; • Sevr Antlaşması, maddeleri ve sonuçlarının önemini kavrayacak. • Kuva-yı Milliyenin ortaya çıkışı ve faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olacak • Milli Mücadele'de savaşılan cepheleri, elde edilen başarılar ve sonuçları hakkında bilgi sahibi olacak ÜNİTE 11 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi 1. SEVR ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920) Birinci Dünya Savaşı’nın mağlup devletleriyle Paris Barış Konferansımda belirlenen esaslar çerçevesinde bazı antlaşmalar imzalanmasına karşın 1920 yılına gelindiğinde, Osmanlı Devleti ile yapılacak olan antlaşma henüz imzalanmamıştı. Osmanlı topraklarının paylaşılması Batılı emperyalist devletlerin öteden beri devam eden önemli bir projesiydi. Onlar buna kısaca Şark Meselesi diyorlardı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda yenik çıkmış olan Osmanlı Devleti için bu projenin gerçekleşebileceği ümidine kapılan İtilaf Devletleri çok geçmeden bu meselenin çözümünün kolay olmadığını anladılar. Çünkü miras çok büyüktü. Her bir devlet de mirastan en büyük payı almak istiyordu. Ayrıca Osmanlı ile görülmesi gereken tarihi hesapları da vardı. Diğer Avrupa devletleri ile yapacakları antlaşmaları tek bir konferans ile sonuca bağlayan İtilaf Devletleri sadece Osmanlı konusuna birkaç konferans tertiplemek zorunda kaldılar. 1.1. Londra Konferansı (12 Şubat-10 Nisan 1920) Osmanlı Devleti ile imzalanacak olan antlaşmaya son şeklini vermek için Londra’da Özel bir konferans tertipleyen İtilaf Devletleri Türklerle yapılacak barışın şartlarını daha küçük çaplı müzakerelerle belirleme kararı almışlardı. Bu karar üzerine 1919 yılı aralığında üç defa bir araya gelen İtilaf Devletleri Türkiye’nin geleceği, İstanbul’un durumu, İzmir’de Yunanlıların kalıp kalmayacağı meselesi, İtalyanlara Anadolu’da toprak verilip verilmeyeceği, Kafkasların kontrolü, bir Ermenistan ve Kürdistan kurulmasıyla ilgili hususlarda bir uzlaşmaya varamamışlardı. Lord Curzon’un gayretleriyle 12 Şubat 1920’de Londra’da yemden bir araya gelen İtilaf Devletleri arasında yine tam bir uyum yoktu. Fransızlarla İtalyanlar, Türklerin İstanbul’dan çıkarılmalarına muhalefet ederlerken, İngilizler, Türklerin Trakya’dan ve İstanbul’dan tamamen çıkarılmasını istiyordu. Fransız hükümeti de, Maraş yenilgisinden (11 Şubat 1920) sonra bu İngiliz görüşüne katıldı. Ayrıca Ermenistan, Suriye Mezopotamya ve Arabistan’la ilgili hususların nasıl halledileceği konusunda da müttefikler arasında bir fikir birliği yoktu. Bu konferans sonunda İstanbul’un Türklerin erinde bırakılacağına dair bir karar alınıp, 15 Şubatta Osmanlı hükümetine bildirildi. Londra Konferansı 10 Nisan 1920’de dağılırken, sonraki toplantının San Remo’da yapılmasına karar verildi. 1.2. San Remo Konferansı (18-26 Nisan 1920) İngiliz, Fransız, İtalyan devlet adamları 18-26 Nisan’da San Remo’da bir araya gelip, Avrupa sorunları arasında Osmanlı İmparatorluğu konusunu (Şark Meselesi) görüştüler. İtilâf Devletleri, Türkleri dinlemeden, kendilerine yapılan başvuruyu dikkate almadan kararlar aldılar. San-Remo Konferansı’nda belirlenen barış şartları özetle şöyle idi: İngiltere, Irak ve Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 2 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi Filistin’de Fransa, Suriye’de mandater olarak hak sahibi olacaktı. Güney ve Güneydoğu Anadolu’da, Anadolu içlerine kadar uzanan İtalya ve Fransa’ya ait nüfuz bölgeleri oluşturulacak, İngiltere’nin koruyuculuğu altında bir Kürdistan Devleti kurulacak, Doğu Anadolu Ermenilere verilecek, İzmir, Batı Trakya ve Doğu Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a verilecek, Boğazlar uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakılacaktı. Barış görüşmeleri için Osmanlı heyeti Paris’e çağrıldı. Alınan kararlar Osmanlı Devleti’ne 11 Mayıs 1920 tarihinde sunulmuş ve bir ay içinde, yazılı olarak görüşünü bildirmesi istenmişti. Barış projesini inceleyen Osmanlı heyeti başkanı Tevfik Paşa, antlaşma maddelerinin, Osmanlı Devletinin dağılması anlamına geldiğini İstanbul Hükümeti’ne bildirmiştir. Sultan Vahdeddin başkanlığındaki Şûra-yı Saltanat, bir süre uzlaşma yolları aradıktan sonra verilecek cevap bakanlar kurulunda tartışılarak belirlenmiş ve Padişahın onayından sonra Barış Konferansı’na sunulmuştu. Fakat İtilâf Devletleri bu muhtıradaki istekleri kabul etmemiştir. 22 Haziran’da başlayan Yunan saldırısının başarılı olmasından da umutlanan İtilâf Devletleri Yüksek Konseyi, 7 Temmuz’da Spa Konferansında istekleri reddetmişler ve Osmanlı Devleti’nin savaşın uzamasına, dolayısıyla milyonlarca insanın ve servetin yok olmasına sebep olduğunu ileri sürmüşler, barış antlaşmasını imzalaması için 27 Temmuz 1920 tarihine kadar süre vermişlerdi. Osmanlı Devleti Padişahın başkanlığında oluşturduğu Saltanat Şûrası’nda konuyu görüşmüştür. Anadolu ve Trakya’daki Yunan ve İngiliz askerî harekâtının yarattığı baskının etkisiyle, yok olmaktansa, zayıf da olsa ayakta kalmayı tercih eden Osmanlı Devleti Rıza Paşa dışında bütün üyelerin onayı ile 22 Temmuz 1920’de Antlaşma’nın kabulüne karar vermiştir. 1.3. Paris Barış Konferansı ve Sevr Antlaşması’nın Kabulü (10 Ağustos 1920) Osmanlı Devleti adına görüşmelerde bulunmak üzere Paris’e giden Tevfik Paşa’nın başında bulunduğu heyet bu şartlarda bir sonuç alınamayacağını görerek geri dönmüştü. Her ne pahasına olursa olsun barışı imzalamaya kararlı olan Damat Ferit Paşa, daha sonra kendisini heyet başkanı olarak tayin ettirerek Paris’e gitti. Paris’te süren görüşmelere 19 Haziran 1920’de katılan Damat Ferit, hazırladıkları metni Barış Konferansı’na verdi. İtilaf Devletleri’nin baskıları Padişah ve İstanbul Hükümeti üzerinde beklenen etkiyi yapmış, 20 Temmuz’da kabinede ve padişahın aile meclisinde barış şartlarının kabul edilmesi kararlaştırılmıştı. Padişah 22 Temmuzda Saltanat Şûrası’nı topladı. Ayandan ve devlet erkânından 43 kişinin katıldığı Şûrada önce anlaşma metni ve müttefiklerin yanıtı okundu. Buna göre, eğer anlaşma imzalanmaz ve Anadolu’da uygulanması sağlanmazsa Osmanlı Devleti İstanbul’dan çıkartılacaktı. İmza için Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 3 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi müttefikler on gün süre tanıyorlardı. Hükümet iki şık ortaya koydu: 1Şartlar kabul edilirse Saltanat ve İstanbul kurtarılacak, fakat Devlet küçülecekti. 2-Kabul edilmezse Anadolu’da savaş devam edecek Devlet yok edilecek, Saltanat ve Hilâfet felâket enkazı altında kalacak, İstanbul’da 650 bin insanın hayatı büyük tehlikeye girecekti. Reşit Bey’in Paris’ten gönderdiği 19 Temmuz tarihli telgraf şûrada okundu. Şartlar kabul edilmediği takdirde İngilizlerin Yunan ordusunun İstanbul’u işgaline izin vereceği yazıyordu. Bu gelişmeden sonra üyeler söz söylemeye gerek bile görmediler. Konuşmalar sonunda Padişah, anlaşmayı imzalamayı kabul edenlerin ayağa kalkmalarını söyledi. Topçu Feriki Rıza Paşa hariç 42 kişi ayağa kalktı. Osmanlı Devleti anlaşmayı olduğu gibi kabul ediyordu. Rıza Tevfik ve Hamdi Paşa anlaşmayı imzalamak üzere bir Fransız Savaş gemisi ile Paris’e gönderildiler. Osmanlı delegeleri, hükümlerin yumuşatılması için Fransa’dan bir kez daha ricada bulundurulursa da etkili olmadı. Antlaşma Paris’in Sevr (Sevres) denen yerinde l0 Ağustos 1920 Salı günü saat on altıda Hamdi Paşa, Rıza Tevfik ve Reşad Halis Beyler tarafından imza edildi. Sevr Antlaşması’nın Maddeleri: 13 bölüm, 433 maddeden meydana gelen Sevr Antlaşmasının belli başlı hükümleri özetle şunlardır: Osmanlı Devleti, İstanbul ve çevresi ile Anadolu’da küçük bir toprak parçasından ibaret olacak, fakat Osmanlılar, antlaşma hükümlerine saygı göstermezler ve uymazlarsa, İstanbul da ellerinden alınacak. Osmanlı sınırları Trakya’da, Midye’nin çok daha doğusundan başlayarak Büyük Çekmece gölüne inecek, bu hattın batısında kalan Trakya Yunanistan’a verilecekti. Güney sınırı ise, İskenderun körfezi ile Antalya Körfezi arasında bulunan Karataş burnundan başlamak suretiyle Antep, Urfa ve Mardin’i dışta bırakarak Irak sınırına varacak. Boğazlar savaş zamanında bile bütün devletlerin gemilerine açık bulundurulacak ve özel bir bayrağı ve bütçesi olan bir Avrupa komisyonu tarafından kontrol edilecek. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Japonlardan kurulacak bir komisyonun adli kapitülâsyonlar yerine geçmek üzere, koyacağı bir usulü Osmanlılar kabul edecekler. Kapitülasyonlardan bütün müttefik uyrukları yararlanacak. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Osmanlılardan kurulacak bir komisyon Türkiye’nin hazinesini düzenleyecek, bütçe üzerinde son sözü söyleyecek, Türk parasının cins ve miktarını belirleyecek ve bu komisyonun onayı olmadıkça Osmanlı Devleti iç ve dış borç alamayacak. Yıllık gelir bu komisyon tarafından, komisyonun ve işgal kuvvetlerinin masrafları, Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 4 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi savaş sırasında zarar görmüş olan müttefik uyruklarının zararları için ayrıldıktan sonra, geri kalan Osmanlılar için harcanacak. Osmanlı üyeleri bu komisyonda yalnız danışman olarak bulunacak. Azınlıklar her derecede okul açabilecekler. Türkiye’nin askeri kuvveti 15 bini jandarma olmak üzere 50 bin olacak ve top bulunmayacak. Subayların yüzde on beşini müttefik veya tarafsız devletler subayları oluşturacak, zorunlu askerlik hizmeti olmayacak. Osmanlı donanması sınırlı olacak, askeri uçak bulunmayacak Türk silahlı kuvvetleri müttefik komisyonlarının kontrolünde olacak. Antlaşmanın uygulanmaya başlamasından bir süre sonra Kürtler Doğu Anadolu’da bağımsız bir kuruluş meydana getirmek isterlerse ve onların bu istekleri “Cemiyet-i Akvam” tarafından kabul edilip, Osmanlılara tavsiye edilirse Osmanlılar, bu tavsiyeyi yerine getireceklerdir. Van, Erzurum, Bitlis ve Trabzon illerinin bulunduğu alanda, bir Ermenistan Devleti kurulacak, sınırlarının tayini Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın hakemliğine bırakılacak. Hicaz bağımsız bir devlet olacak, Osmanlılar Mısır üzerindeki bütün haklarından vazgeçecek, Suriye, Irak ve Filistin için alınan bütün kararlar da kabul edecek. Oniki Ada, İtalyanlara, Akdeniz’deki öteki adalar da Yunanlılara bırakılacak İzmir Türk egemenliğinde kalacak, fakat Osmanlı Devleti egemenlik haklarını Yunanistan’a bırakacak, İzmir kalelerinden birinde Türk bayrağı dalgalanacak. Ayrıca Suriye Fransa’ya ve Irak İngiltere’ye verilecek. Sevr Antlaşması büyük bir dünya savaşının sonunda gelen bir yenilginin ardından imzalanmıştı fakat getirdiği şartlar itibariyle bir barış değil, yeni bir savaş sebebi olacak nitelikteydi. Bu antlaşma Türk milletini zaman içerisinde yok olmaya götürüyordu. Anlaşmayı onaylayacak bir parlamento bulunmadığından hukuken geçerli sayılamazdı; ölü doğmuş bir anlaşmaydı, nitekim taraf ülkelerden yalnızca Yunan Parlamentosu’nda onaylanmıştı. Antlaşma tek taraflı bir anlaşmaydı. Yani hazırlık sürecine Türk temsilciler katılmamıştı. Sevr’in imzalanması Türkiye’nin her yerinde büyük tepki ile karşılandı. 10 Ağustos günü yas kabul edilirken, Türkçe gazeteler siyah çerçeve içinde yayınlanıyor, mağazalar kapanıyor ve camilerde ülkenin kurtuluşu için dini törenler düzenleniyordu. TBMM antlaşmayı tanımamış, bu antlaşma ile kendini hiç bir surette bağlı görmediğini de ilan etmiştir, Nitekim Büyük Millet Meclisi 19 Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 5 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi Ağustos 1920 tarihli toplantısında, Sevr Antlaşması’nı imzalayanların ve bunu onaylayan Şura-yı Saltanat’ta yer alanların vatan haini sayılmaları kararını almıştır. Ayrıca İstanbul’un işgal tarihi olan 16 Mart 1920’den itibaren Osmanlı Devleti’nin imzaladığı tüm antlaşmaları tanımadığım bildirmiştir. Diğer taraftan Sevr Antlaşması hukuken geçersiz bir antlaşmadır. Zira Kanun-i Esasiye göre bir antlaşmanın geçerli olabilmesi için Mebusan Meclisi’nden geçmesi gerekiyordu. Ancak Meclis-i Mebusan’ın 21 Aralık 1918 tarihinden beri kapalı olması sebebiyle bu antlaşma meclis onayından geçmemiştir. TBMM’nin öncülüğünde başlatılan Milli Mücadele hareketinin başarı ile sonuçlanması sonucu Sevr Antlaşması uygulama alanı bulamamıştır. Bu antlaşma Osmanlı Devleti’nde 1444 Edirne-Segedin Antlaşması ve 1878 Ayestefanos Antlaşmasından soma imzalanıp yürürlüğe girmeyen üçüncü antlaşma olmuştur. 2. MİLLİ MÜCADELE’NİN ASKERİ SAFHASI 2.1. Kuva-yı Milliye Milli Mücadelenin silahlı mücadele yönü iki safhada cereyan etmiştir. Birinci safhası, mütarekeden hemen sonra Kuvayı Milliye tarafından yürütülmüştür. Bundan sonra da düzenli ordular kurularak, kesin zafer kazanılmıştır. Anadolu, işgaller karşısında kendinden bekleneni tercih ederek, işgalciler karşısına önce ‘Kuvayı Milliye dediğimiz yerel kuvvetlerle çıkmıştır. Milli Kuvvetler anlamına gelen Kuva-yı Milliye, Türk Milleti’nin Milli Mücadele döneminde kendiliğinden silahlanmak sureti ile kurduğu kuvvetlerdir. Bu ordu, milis ordusu şeklinde örgütlenmiş ve halkın her kesiminden katılan olmuştur. Kuvvetlerin çekirdeğini ordudan ayrılan subaylar oluşturmuş ve bu harekete dağdaki efelerden hapishane kaçkınlarına, aydınlardan müftülere, öğretmenlerden doktorlara kadar herkes katılmıştır. İlk olarak Yunan işgaline karşı Batı Cephesi’nde Kuva-yı Milliye hareketi başladı. Bu bölgede ilk Kuva-yı Milliye direnişi 16 Mayıs’ta Urla’da ortaya çıktı. Yunan işgalinin ardından harekete geçen Rum milislerine karşı 173. Piyade Alay Komutanı Yarbay Kazım Bey’in öncülüğünde Urla halkı Kuva-yı Milliye Teşkilatı oluşturarak bu saldırıları geri püskürttü. İlk kez resmi bir belgede Kuva-yı Milliye adının geçmesi ise 23 Mayıs tarihinde Denizli’de bulunan 57. Tümen Komutanı Albay Şefik Bey’in İstanbul’a gönderdiği bir raporla olmuştur. Bu raporda orduların dağıldığından ve düşmanın ilerlediğinden bahseden Şefik Bey Kuva-yı Milliye’nin kurulmasının lüzumuna değinmiştir. Böylece Kuva-yı Milliye adı ve fikri de ilk defa resmi olarak benimsenmiş olacaktır. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 6 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi Kuvayı Milliye’nin Milli Mücadeleye Katkıları: Ulusal bilincin uyanmasını sağlamıştır. Düzenli ordunun temelini oluşturmuştur. Yunan ordularının Anadolu’da ilerlemelerini yavaşlatmışlardır. TBMM’nin ve düzenli ordunun kurulması ve teşkilatlanması için zaman kazandırmışlardır. Güney Cephesi’nde Fransız ve Ermeni işgallerinin sona erdirilmesinde katkıda bulunmuşlardır. İstanbul-Ankara yolunu açık tutarak İstanbul’dan Anadolu’ya insan, cephane ve silah naklini kolaylaştırmışlardır. Türk köylerini, Rum ve Ermeni çetelerin saldırılarına karşı korumuşlardır. TBMM’ne karşı çıkan birçok ayaklanmanın bastırılmasında önemli rol oynamışlardır. 2.2. Milli Mücadele’de Cepheler 2.2.1. Güney Cephesi Birinci Dünya Savaşı içinde imzaladıkları gizli anlaşmalar doğrultusunda Güney Anadolu’da İngiliz ve Fransız işgalleri başladı. 3 Kasım 1918’de Musul ve 9 Kasım’da da İskenderun’u işgal eden İngilizler, bu haksızlıklarını daha da genişleterek 6 Aralıkta Kilis’i işgal ettiler. İşgaller Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesine dayandırıldı. İngiliz işgal bölgesi olmadığı halde Musul, Kilis, Antep ve Urfa da İngilizler tarafından işgale uğradı. 1918 yılının sonları ile 1919 yılının başlarında gerçekleşen bu işgallerin iki amacı vardı; Birincisi Musul gibi petrol bölgelerini ele geçirmek, ikincisi de fazladan ele geçirdiği toprakları ileride Fransa’ya karşı koz olarak kullanıp pazarlık şansını arttırmaktı. İngiltere’nin bu yöndeki yoğun çabaları sonuç verdi ve böylelikle 15 Eylül 1919’da imzalanan Suriye İtilafnamesi ile İngiltere, Musul’u alarak bu bölgeleri Fransa’ya devretmiştir. Bölgede İngiliz işgali sırasında kayda değer bir olay yaşanmazken Fransız işgali ile birlikte bölgede büyük olaylar ve çatışmalar yaşanacaktır. Ermenilerle iş birliği yapan Fransızların davranışları tıpkı Çukurova bölgesinde olduğu gibi, bu vilayetlerde de tepkiyle karşılandı. Ermeniler mal, can ve namus gibi kavramları gözetmeksizin eylemler yapıyor, Fransızlar da buna göz yumuyorlardı. Onların bu tutumu, yörede Milli Kuvvetlerin harekete geçmesine, dolayısıyla Milli Mücadelede Güney Cephesinin açılmasına zemin hazırladı. Güney Cephesinde (Adana, Maraş, Antep ve Urfa) işgallere karşı verilen mücadelede halk büyük bir direniş göstererek mücadelesini tamamen kendi yerel kaynaklarını kullanarak gerçekleştirmiştir. Bölgedeki Kuva-yı Milliye Teşkilatları ve buna bağlı milis kuvvetleri örgütlü bir mücadele yürüterek özellikle Fransızlara karşı Maraş, Antep, Adana ve Urfa’da önemli başarılar kazanmışlardır. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 7 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi 2.2.1.1. Maraş Savunması Maraş, önce 22 Şubat 1919’da İngilizler tarafından işgal edildi. Yaklaşık sekiz ay süren İngiliz işgalinden sonra Fransızların geleceği haberi Maraş’taki Türk unsurları çok rahatsız etmiştir. Bunun en önemli sebebi Fransızların Ermenilerle birlikte hareket ediyor olmasıdır. Fransız işgali 29 Ekim 1919’da başlamıştır. İşgalin üçüncü günü (31 Ekim) Sütçü İmam Olayı meydana gelmiştir. Olay, Uzunoluk mevkiinde, Fransız askeri üniforması giymiş bir grup Ermeni’nin, naralar atarak dolaşırken hamamdan çıkan bir Türk kadınına saldırıp peçesini yırtması ve “Artık burası Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez” diyerek kadının üzerine yürümesi sonucu gerçekleşir. Kadının bağırarak yardım istemesi üzerine hadiseyi gören Türkler olaya müdahale etmek isterler. Bunun üzerine Ermeniler kötü sözler söyleyerek, silahla karşılık verirler. Cereyan eden bu olayları süt sattığı dükkânından gören ve halk arasında Sütçü İmam diye tanınan Kireçcizade Hacı, silahını çekerek Fransız askerlerinin üzerine yürümüş ve bunlardan birkaçını yaralamıştır. Yaralı askerlerden biri daha sonra ölmüştür. Sütçü İmam hakkında derhal bir arama emri çıkarıldı. Türk’ün namusunu koruyan Sütçü İmam, olay yerinden uzaklaşmış ve Bertiz tarafına gitmiştir. Fransızların tüm aramalarına rağmen yakalanamamıştır. 28 Kasım günü Maraş Kalesi’nden Türk bayrağının indirilmesi Maraş mücadelesinde dönüm noktası olmuştur. Maraş halkı Cuma günleri kalede dalgalanan Türk bayrağının indirilmiş olduğunu görmüştür. Halktan “bayraksız namaz kılınmaz” seslerinin yükselmesi üzerine, Ulu Camii İmamı Rıdvan Hoca halkın görüşlerine tercüman olmuş ve “hürriyeti elinden alınmış bir milletin Cuma namazı kılamayacağını” bildirmiştir. Bunun üzerine halk, Maraş kalesine doğru sel gibi akmaya ve kaleye tırmanmaya başlamış Türk bayrağını bularak tekrar kale burcuna asmıştır. Fransızların 21 Ocak 1920’de Maraş ileri gelenlerini toplantıya çağırıp, onları çıkan olaylardan sorumlu tutarak, tutuklaması üzerine şehir içinde çarpışmalar başlamıştır. Fransızlar, Ermenilerle birlikte Maraş halkını kıyasıya top ateşine tabi tutarak katletmeye başladılar. Bu durum üzerine şehirdeki kadın ve çocukların daha güvenli bölgelere nakline karar verilmiştir. Maraş halkı bu olayı “kaçka町eklinde isimlendirmiştir. Maraş’ta Müdafaa-ı Hukûk Cemiyeti’nin yürüttüğü bu mücadeleye katkıda bulunmak ve halkı teşkilatlandırmak için Mustafa Kemal, Kılıç Ali, Yörük Selim ve Cemil Cahit Beyi bölgeye göndermiştir. Çarpışmalar sırasında şehrin dörtte üçü yanmıştır. 22 gün süren muharebelerin sonunda Fransızlar çekilmeye karar verdiler. Böylece Maraş düşman işgalinden kurtulmuş ve Milli Mücadele’nin ilk zaferi kazanılmış oldu. Maraş halkının tek bir yürek olarak verdiği bu destansı mücadele sonunda kazanılan zafer, TBMM’nin kararı ile 5 Nisan 1925’te şehre verilen bir adet istiklâl madalyası ile ödüllendirilmiştir. Ayrıca Maraş şehri Milli Mücadele’deki fedakârlığından ötürü TBMM tarafından 7 Şubat 1973 tarihinde Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 8 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi de “Kahramanlık” payesiyle ödüllendirilmiş ve şehrin adı Kahramanmaraş olarak değiştirilmiştir. 2.2.1.2. Antep Savunması Antep önce İngilizler tarafından 17 Aralık 1918 tarihinde işgal edildi, daha soma Suriye İtilafnamesi gereğince Fransızlara geçti. 29 Ekim 1919’da başlayan işgal yerli Ermeniler tarafından büyük bir coşku ile karşılandı. Bunun en önemli sebebi Fransız ordusunda bulunan Ermeni lejyonerlerdi. Fransız işgali ile başlayan Ermeni taşkınlıkları Türklere yapılan zulüm ve hakaret, Türk kadınlarına yapılan tecavüzler halkı tahrik etmiş ve harekete geçirmişti. 23 Kasım 1919’da şehirde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin şubesi faaliyetini açıktan yürütmeye başladı. Üsteğmen Sait Bey’in “Şahin” takma adıyla Kuva-yı Milliye Komutanlığına atanması, halkı daha da organize bir güç haline getirdi. Bu arada çevre ilçe ve köyler de örgütlendi. Halk asker ve silah temini için seferber olmuştu. Şehir içinde semt teşkilâtları kuruldu. Her semt komitesi 100 kişiden oluşuyordu. Antep’ten Maraş’a takviye giden Fransız kuvvetleri Karabıyıklı mevkiinde Karayılan Yusuf Bey ve adamları tarafından pusuya düşürüldü. Tüm Fransız birliği imha edildi. 21 Ocak 1920’de Şehit Kamil Olayı meydana geldi. Annesine sarkıntılık eden Fransız askerlerine engel olmaya çalışan 15 yaşındaki Mehmet Kamil süngülenerek şehit edildi. Bu olay şehri ayağa kaldırdı. Tüm işyerleri kapandı. Fransızlar özür dileyerek tansiyonu düşürmeye çalıştı. Antep mücadelesinin sembol ismi olan Şahin Bey (Üsteğmen Said) Fransızların en önemli ikmal yolu olan Kilis yolunu kesti. Elindeki milis kuvvetlerle düşmana büyük zorluklar yaşatan Şahin Bey, Elmalı Köprüsü üzerinde şehit düşünce bu yol açıldı. Şahin Bey’in şehit olması ve Türk kuvvetlerinin yenilmesi ile bozulan moralleri, Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle Antep’e gelen Kılıç Ali Bey tekrar düzeltmiştir. Mayıs ayı boyunca devam eden muharebelerde zaman zaman Fransızlara büyük zayiatlar verdirilmesine rağmen cephane yetersizliğinden Fransızların Antep’e girmelerine mani olunamadı. Fransızlarla 30 Mayıs 1920 tarihinde başlamak üzere imzalanan 20 günlük mütareke gereğince kuşatma kaldırıldı. Ancak mütarekenin bozulması üzerine muharebeler yeniden başladı. 10 Ağustos 1920’de Fransızlar Antep’i ikinci defa kuşattılar. Şehrin dışarı ile bağlantısını kesen ve halkı aç susuz bırakan Fransızlar 8 Şubat 1921’de Antep’i ele geçirmişlerdir. On ay dokuz gün Fransız ve Ermeni kuvvetlerine karşı direnen Gaziantep halkı baş gösteren açlık yüzünden teslim olmak zorunda kalmış bunun üzerine Fransızlar şehrin önemli yerlerini tekrar ele geçirmiştir. 21 Ekim 1921 tarihinde Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması üzerine Antep 25 Aralık 1921 tarihinde düşman işgalinden kurtulmuştur. TBMM Antep’e açlık ve imkânsızlığa rağmen, üstün silah ve askeri güce sahip Fransızlara karşı başarılı müdafaa yaptığı için 6 Şubat 1921’de “Gazi”lik Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 9 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi unvanını verdi. 8 Şubat 2008 tarihinde ise Gaziantep’e İstiklâl Madalyası verilmesi kararlaştırıldı. 2.2.1.3. Urfa Savunması Urfa, 24 Mart 1919 tarihinde İngilizler tarafından işgal edildi. İngilizler, Türk idaresine fazla müdahalede bulunmadığından her hangi bir olay yaşanmadı. 15 Eylül 1919 tarihli Suriye İtilafnamesi’nin imzalanmasıyla İngilizler Urfa’dan ayrıldıktan sonra 1 Kasım 1919 tarihinde Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Fransızlar, Urfa’da bulunan Ermeni azınlığı silahlandırarak onlara aşırı imtiyazlar tanıdılar. Türklere ait malları Ermenilere devretmeye başladılar. Fransızların Ermenilere verdikleri bu destek ve işgal sırasında işbirliği sağlayarak birlikte hareket etmeleri çatışmaların esas sebebini teşkil etmiştir. 29 Aralık 1919’da Mustafa Kemal Paşa tarafından Urfa’ya tayin olunan Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip Bey’in (Ursavaş) öncülüğünde Fransızlarla mücadele etmek üzere Kuva-yı Milliye teşkilatlandırıldı. Aynı zamanda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin başkanlığına getirilen Ali Saip Bey, bölge halkı ve aşiret reislerine mektuplar göndererek onları Fransızlara karşı Milli bir ayaklanma çıkarmaya davet etmişti. Ali Saip Bey bu kuvvetlerle 7 Şubat 1920’de Karaköprü köyüne gelmiş ve buradan, Fransızlara uyarıda bulunularak şehri 24 saat içinde terk etmeleri istemiştir. Fransızlar, yetkililerden gelecek emre göre hareket edeceklerini bildirerek zaman kazanmaya çalışmıştır. Bunun üzerine, 8-9 Şubat gecesi Urfa’ya giren Türk milli kuvvetleri, Fransız kuvvetlerini kuşatma altına almışlardır. 9 Şubatta şehirde çarpışmalar başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Urfa için öngördüğü gerilla savaşı başarıyla uygulanmış ve yararlı sonuçlar doğurmuştur. Nihayet Fransızlar, 8 Nisan 1920’de artık Türk tarafının üstünlüğünü görerek ateşkes görüşmelerini kabul ettiler. 11 Nisan 1920’de silah ve cephaneleri ile birlikte Urfa’yı terk ettiler. Fransızların dönüş yolunda halka saldırmaları üzerine bölgedeki aşiretler harekete geçerek bu kuvvetlerle çatışmaya girdi. Bu olaylarda Fransız kuvvetleri çok sayıda kayıp ve esir verdi. Urfa 12 Haziran 1984 tarihinde TBMM kararı ile “Şanlı” unvanına layık görüldü. 2.2.1.4. Adana Savunması Bu bölge diğerlerinden farklı olarak önce Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Adana Cephesi, Fransızların en uzun süre kaldıkları ve kanlı mücadelelerin gerçekleştiği cephelerden birisidir. Fransızlar Çukurova yönünde ilerlerken ilk direnişle Dörtyol’un Karakese Köyü’nde karşılaşmışlardı. Yol boyunca Fransızların halka zulüm ve katliam yaptıklarını öğrenen köy halkı örgütlenerek direnişe geçmiş ve Fransız kuvvetlerine 15 kayıp verdirip onları Dörtyol’a çekilmek zorunda bırakmışlardır. 19 Aralık 1918’de gerçekleşen bu olay Milli Mücadele’nin Güney Cephesi’nde ilk direnişi olarak tarihe geçmiştir. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 10 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi Fransızlar bölgede şiddet uygulayarak halkı tedirgin edip bölgeden kaçırmaya onlardan boşalan yerlere de Ermenileri yerleştirmeye uğraşıyorlardı. Amaçları Kilikya Bölgesi’nde bir Ermeni Devleti kurmaktı. Ancak halkı bölgeden kaçırma politikası kısmen başarılı olsa da bölge halkının silahlanıp mücadeleye girişmesinde önemli rol oynamıştır. İlk direniş örgütü Karaisalı’da kurulmuş ve hızla diğer bölgelere yayılmıştır. Aralık 1918’de Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur. İstanbul’da kurulmuş olan Kilikyalılar Cemiyeti de bu bölgedeki direnişe destek olmuştur. Bu cephede Tufan Bey Lakaplı Piyade Yüzbaşı Osman Bey, Sinan Paşa takma adıyla Yüzbaşı Ratib Bey ve Doğan takma adıyla Topçu Binbaşı Kemal Bey, Kuva-yı Milliye ordusu ile Fransızlara karşı önemli başarılar kazanmıştır. Pozantı ve çevresinde Fransız kuvvetleriyle Kuva-yı Milliye arasında çetin muharebeler oldu. 11. Tümenin de desteği ile Kuva-yı Milliye Fransızlara büyük darbeler indirdi. Bir Fransız taburu, komutanı ile birlikte esir alındı. 28 Mayıs 1920’de Osmaniye’yi işgal eden Fransızlar, karşılaştıkları sert direniş sonunda mütareke istemek zorunda kaldılar. Fakat mütareke şartlarına uymadıkları için çatışmalar devam etti. 19 Temmuz 1920’de Mersin ve havalisi kumandanı Şemseddin Bey, taarruzlarıyla Fransızları ağır kayıplara uğrattı. 6 Haziran’da kurulan cephe teşkilatı ile Fransızlara karşı askeri faaliyetler daha etkili biçimde sürdürülmüştür. Bu çabalar sonucu Ermenilerin bu yöredeki hayalleri kesinlikle bertaraf edilmiş, Kozan (Sis) ve Saimbeyli (Zeytun) bölgesindeki Ermeni direnişi yok edilmiştir. Bölgedeki gelişmeler TBMM tarafından da yakından izleniyordu. 5 Ağustos 1920’de Pozantı’da gerçekleşen Kongreye Mustafa Kemal ve Fevzi Çakmak gibi komutanlar da katıldı. Bu kongrede bölgeye yönelik önemli bazı kararlar alındı. Adana halkının verdiği mücadele Fransız yetkililerde barış yapmanın kendi çıkarları için daha uygun olacağı düşüncesini yarattı. Fransız işgaline uğrayan diğer illerde de büyük kayıpların verilmesi ve istenilen sonuçların alınamaması nedeniyle Fransa 20 Ekim 1921’de TBMM ile Ankara Antlaşması’nı imzaladı. 5 Ocak 1922’de Fransızlar Adana’yı tamamen boşalttılar. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 11 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi Özet • İtilaf Devletleri bir taraftan Anandolu'da işgallere devam ederken diğer taraftan da I. Dünya Savaşı'nın mağlup devleti olarak Osmanlı Devleti'ne ağır şartlarda bir antlaşma imzalatma çabası içine girmişlerdir. Öne sürülen şartlar her ne kadar ağır olsa da Saltanat Şurası tarafından kabul edilmiş ve Damat Ferit hükümeti tarafından Sevr Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre Osmanlı Devleti İstanbul ve Anadolu'da küçük bir toprak parçasından ibaret bırakılmış, her türlü askeri, siyasi ve ekonomik kısıtlamalara maruz kalmıştır. Ancak bu antlaşma Meclis onayından geçmediği için geçersiz sayılmıştır. • Mondros Ateşkesinden sonra İtilaf Dveletlerinin başlatmış olduğu işgaller karşısında Anadolu halkı tepkisiz kalmamış, kurmuş olduğu cemiyetlerle işgalleri protesto etmiştir. Ancak özellikle Batı Anadolu'da Yunan ilerleyişi karşısında daha önce başlayan bu protestolar yerini silahlı direnişe bırakmıştır. İşgaller karşısında kendiliğinden oluşan, öncülüğünü eski askerlerin yaptığı ve halkın her kesiminden katılan vatanseverlerin kurmuş olduğu bu harekete Milli Kuvvetler anlamına gelen Kuva-yı Milliye adı verilmiştir. Düzenli ordu kuruluncaya kadar Batı Cephesinde Yunan ilerleyişini yavaşlatımış, Güney Cephesinde ise ciddi başarılar elde etmişlerdir. Fransızların İngilizlerden devr alarak Ermenilerle işbirliği içinde başlatmış oldukları işgal hareketi daha ilk anda Hatay'ın Dörtyol ilçesinde silahlı direnişle karşılaşmış, Maraş'ta ilk başarısını elde etmiştir. Fransızların Maraş'ı işgal etmesi ve Ermeni taşkınlıkları Maraş halkının örgütlenmesi ve silahlı direnişe geçmesine sebep olmuştur. Uzun süren şehir içi çatışmalarından sonra Fransızlar çekilmek zorunda kalmışlardır. Benzer bir direniş Antep'te kendini göstermiştir. Fransız işgali üzerine örgütlenen halk Şahin Bey öncülüğünde uzun süre direnmiş, sonunda teslim olmak zorunda kalmıştır. Buradaki Fransız işgali Ankara Antlaşmasına kadar sürmüştür. Aynı şekilde Urfa ve Adana'da halk kısa sürede örgütlenmiş ve silahlı mücadeleye başlamıştır. Aşiretlerin de desteğini alan Kuva-yı Milliye birlikleri önce Urfa'da ardından Adana'da Fransız ve Ermenilere karşı başarılar elde etmişler ve kısa sürede işgalleri durdurmayı başarmışlardır. Ankara Antlaşmasının imzalanmasıyla Fransızlar bölgeyi tamamen terk etmişlerdir. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 12 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi 1. Aşağıdakilerden hangisi Kuvayı Milliye’yi en iyi tanımlar? A) TBMM tarafından kurulmuş düzenli birliklerdir B) Müdafaayı Hukuk cemiyetlerinin askeri kanadıdır C) İşgallere karşı oluşturulan milis güçlerdir D) İstanbul hükümetinin askeri güçleridir E) TBMM'ye karşı başlatılan isyan hareketidir Ünite Değerlendirme Soruları 2. Kuvayı Milliye hareketi ilk olarak aşağıdaki cephelerin hangisinde ortaya çıkmıştır? A) Batı Cephesi B) Güney Cephesi C) Doğu Cephesi D) Çanakkale Cephesi E) Kanal Cephesi 3.Milli Mücadelenin ilk zaferi aşağıdaki savunmalardan hangisinde gerçekleşmiştir? A) Adana B) Maraş C) Antep D) Urfa E) Antalya 4. Aşağıdakilerden hangisi Güney cephesinde mücadele ettiğimiz yerlerden biri değildir? A) Adana B) Maraş C) Antep D) Urfa E) Antalya 5. Güney Cephesinde savaşı bitiren antlaşma aşağıdakilerden hangisidir? A) Mudanya Antlaşması B) Suriye İtilafnamesi C) Kars Antlaşması D) Ankara Antlaşması E) Gümrü Antlaşması 6. Osmanlı Devletinin I. Dünya Savaşı sonunda imzaladığı barış antlaşması hangisidir? A) Mondros B) Lozan C) Sevr D) Londra E) Mudanya 7. Kurtuluş Savaşı'nın başladığı yıllarda, işgallere karşı Batı Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da Kuva-i Milliye adı verilen silahlı direniş birlikleri oluşturulurken, Doğu Anadolu'da bu tür bir gelişme görülmemiştir. Bu duruma neden olarak aşağıdakilerden hangisi gösterilebilir? A) Bölgede işgal yaşanmaması B) Ekonomik kaynaklarının yeterli olmaması C) Bölge halkının İstanbul hükümetini desteklemesi D) Ermenilere karşı Kuva-i Milliye'nin yeterli olacağına inanmamaları E) Bölgede düzenli ordu birliklerinin bulunması Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 13 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi 8. I. Şehit Kamil Olayı II. Sütçü İmam Olayı III. Menemen Olayı Aşağıdakilerden hangisi Güney cephesinde halkın direnişinin artmasına sebep olan olaylardandır? A) Yalnız II B) Yalnız III C) I ve II D) II ve III E) I ve III 9. Sevr Antlaşması ile ilgili bir değerlendirme yapıldığında aşağıdaki sonuçlardan hangisine ulaşılmaz? A) Azınlıkların Türklerden daha fazla haklara sahip olduğu B) Misak-ı Milli sınırları içinde bir Osmanlı Devleti'nin bırakılmış olduğu C) Güneydoğu Anadolu'nun bir bölümünde Anlaşma Devletleri denetiminde yeni devletler kurulacağı D) Osmanlı Devleti'nin İstanbul üzerindeki egemenliğinin sona erdiği E) Ege Bölgesinin yönetiminin Yunanistan'ın eline geçtiği 10. Sevr Antlaşmasının geçersiz sayılmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) TBMM tarafından imzalanmış olması B) Mecliste onaylanmaması C) İstanbul hükümeti tarafından imzalanmış olması D) Temsil Heyeti tarafından tanınmaması E) Padişah tarafından imzalanmaması CEVAPLAR 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 C A B E D C E C B B Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 14 Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK KAYNAKLAR Akbıyık, Yaşar, Milli Mücadelede Güney Cephesi (Maraş), Ankara 1990 Aybars, Ergün, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, I, İstanbul 2012 Çelik, Kemal, Milli Mücadelede Adana ve Havalisi, Ankara 1999 Doğan, Orhan, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Ankara 2011 Gökdemir, A. Ender, Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti, Ankara 1988 Gömeç, Sadettin, Milli Mücadelede Gaziantep, Ankara 1989 Güllü, Adnan, Milli Mücadelede Maraş-Elbistan, bizimelbistangazetesi.com Jaeschke, Gotthard, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, I, Ankara 1970 Karadağ, Hüsamettin, İstiklal Harbinde Maraş, Mersin 1943 Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, III, İstanbul Mumcu, A. (1986), Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara. Özalp, Kazım, (1988), Milli Mücadele (1919-1922), Ankara Sonyel, Salahi R., Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I-Mondros Bırakışmasından Büyük Millet Meclisinin Açılışına Kadar, II, Ankara 1987 Tansel, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, III, İstanbul 1991 Turan, R.- Safran, M. vd., (2011), Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara. Turan, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi-Ulusal Direnişten Türkiye Cumhuriyetine, Ankara 1992 Türk İstiklal Harbi Güney Cephesi, IV, Ankara 2009 Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Durmuş Yalçın vd., Ankara 2012 Yazıcı, Nuri, Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi, İstanbul 2011 Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 15