TBMM Dönemi ve Sevr Antlaşması

advertisement
SEVR ANTLAŞMASI
MİLLİ MÜCADELE’DE
GÜNEY CEPHESİ
İÇİNDEKİLER
• Sevr Antlaşması
• Kuva-yı Milliye
• Milli Mücadele'de Cepheler
• Güney Cephesi
• Maraş Savunması
• Antep Savunması
• Urfa Savunması
• Adana Savunması
HEDEFLER
BAYBURT ÜNİVERSİTESİ
UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ
ATATÜRK İLKELERİ VE
İNKILÂP TARİHİ
• Bu ünitede amaçlanan kazanımlar;
• Sevr Antlaşması, maddeleri ve sonuçlarının önemini
kavrayacak.
• Kuva-yı Milliyenin ortaya çıkışı ve faaliyetleri
hakkında bilgi sahibi olacak
• Milli Mücadele'de savaşılan cepheleri, elde edilen
başarılar ve sonuçları hakkında bilgi sahibi olacak
ÜNİTE
11
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
1. SEVR ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920)
Birinci Dünya Savaşı’nın mağlup devletleriyle Paris Barış
Konferansımda belirlenen esaslar çerçevesinde bazı antlaşmalar
imzalanmasına karşın 1920 yılına gelindiğinde, Osmanlı Devleti ile
yapılacak olan antlaşma henüz imzalanmamıştı.
Osmanlı topraklarının paylaşılması Batılı emperyalist devletlerin
öteden beri devam eden önemli bir projesiydi. Onlar buna kısaca Şark
Meselesi diyorlardı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda yenik çıkmış olan
Osmanlı Devleti için bu projenin gerçekleşebileceği ümidine kapılan İtilaf
Devletleri çok geçmeden bu meselenin çözümünün kolay olmadığını
anladılar. Çünkü miras çok büyüktü. Her bir devlet de mirastan en büyük
payı almak istiyordu. Ayrıca Osmanlı ile görülmesi gereken tarihi hesapları
da vardı. Diğer Avrupa devletleri ile yapacakları antlaşmaları tek bir
konferans ile sonuca bağlayan İtilaf Devletleri sadece Osmanlı konusuna
birkaç konferans tertiplemek zorunda kaldılar.
1.1. Londra Konferansı (12 Şubat-10 Nisan 1920)
Osmanlı Devleti ile imzalanacak olan antlaşmaya son şeklini vermek
için Londra’da Özel bir konferans tertipleyen İtilaf Devletleri Türklerle
yapılacak barışın şartlarını daha küçük çaplı müzakerelerle belirleme kararı
almışlardı. Bu karar üzerine 1919 yılı aralığında üç defa bir araya gelen
İtilaf Devletleri Türkiye’nin geleceği, İstanbul’un durumu, İzmir’de
Yunanlıların kalıp kalmayacağı meselesi, İtalyanlara Anadolu’da toprak
verilip verilmeyeceği, Kafkasların kontrolü, bir Ermenistan ve Kürdistan
kurulmasıyla ilgili hususlarda bir uzlaşmaya varamamışlardı.
Lord Curzon’un gayretleriyle 12 Şubat 1920’de Londra’da yemden bir
araya gelen İtilaf Devletleri arasında yine tam bir uyum yoktu. Fransızlarla
İtalyanlar, Türklerin İstanbul’dan çıkarılmalarına muhalefet ederlerken,
İngilizler, Türklerin Trakya’dan ve İstanbul’dan tamamen çıkarılmasını
istiyordu. Fransız hükümeti de, Maraş yenilgisinden (11 Şubat 1920) sonra
bu İngiliz görüşüne katıldı. Ayrıca Ermenistan, Suriye Mezopotamya ve
Arabistan’la ilgili hususların nasıl halledileceği konusunda da müttefikler
arasında bir fikir birliği yoktu. Bu konferans sonunda İstanbul’un Türklerin
erinde bırakılacağına dair bir karar alınıp, 15 Şubatta Osmanlı hükümetine
bildirildi. Londra Konferansı 10 Nisan 1920’de dağılırken, sonraki
toplantının San Remo’da yapılmasına karar verildi.
1.2. San Remo Konferansı (18-26 Nisan 1920)
İngiliz, Fransız, İtalyan devlet adamları 18-26 Nisan’da San Remo’da
bir araya gelip, Avrupa sorunları arasında Osmanlı İmparatorluğu konusunu
(Şark Meselesi) görüştüler. İtilâf Devletleri, Türkleri dinlemeden,
kendilerine yapılan başvuruyu dikkate almadan kararlar aldılar. San-Remo
Konferansı’nda belirlenen barış şartları özetle şöyle idi: İngiltere, Irak ve
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
2
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
Filistin’de Fransa, Suriye’de mandater olarak hak sahibi olacaktı. Güney ve
Güneydoğu Anadolu’da, Anadolu içlerine kadar uzanan İtalya ve Fransa’ya
ait nüfuz bölgeleri oluşturulacak, İngiltere’nin koruyuculuğu altında bir
Kürdistan Devleti kurulacak, Doğu Anadolu Ermenilere verilecek, İzmir,
Batı Trakya ve Doğu Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a verilecek,
Boğazlar uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakılacaktı.
Barış görüşmeleri için Osmanlı heyeti Paris’e çağrıldı. Alınan kararlar
Osmanlı Devleti’ne 11 Mayıs 1920 tarihinde sunulmuş ve bir ay içinde,
yazılı olarak görüşünü bildirmesi istenmişti. Barış projesini inceleyen
Osmanlı heyeti başkanı Tevfik Paşa, antlaşma maddelerinin, Osmanlı
Devletinin dağılması anlamına geldiğini İstanbul Hükümeti’ne bildirmiştir.
Sultan Vahdeddin başkanlığındaki Şûra-yı Saltanat, bir süre uzlaşma yolları
aradıktan sonra verilecek cevap bakanlar kurulunda tartışılarak belirlenmiş
ve Padişahın onayından sonra Barış Konferansı’na sunulmuştu. Fakat İtilâf
Devletleri bu muhtıradaki istekleri kabul etmemiştir. 22 Haziran’da
başlayan Yunan saldırısının başarılı olmasından da umutlanan İtilâf
Devletleri Yüksek Konseyi, 7 Temmuz’da Spa Konferansında istekleri
reddetmişler ve Osmanlı Devleti’nin savaşın uzamasına, dolayısıyla
milyonlarca insanın ve servetin yok olmasına sebep olduğunu ileri
sürmüşler, barış antlaşmasını imzalaması için 27 Temmuz 1920 tarihine
kadar süre vermişlerdi. Osmanlı Devleti Padişahın başkanlığında
oluşturduğu Saltanat Şûrası’nda konuyu görüşmüştür. Anadolu ve
Trakya’daki Yunan ve İngiliz askerî harekâtının yarattığı baskının etkisiyle,
yok olmaktansa, zayıf da olsa ayakta kalmayı tercih eden Osmanlı Devleti
Rıza Paşa dışında bütün üyelerin onayı ile 22 Temmuz 1920’de
Antlaşma’nın kabulüne karar vermiştir.
1.3. Paris Barış Konferansı ve Sevr Antlaşması’nın Kabulü
(10 Ağustos 1920)
Osmanlı Devleti adına görüşmelerde bulunmak üzere Paris’e giden
Tevfik Paşa’nın başında bulunduğu heyet bu şartlarda bir sonuç
alınamayacağını görerek geri dönmüştü. Her ne pahasına olursa olsun barışı
imzalamaya kararlı olan Damat Ferit Paşa, daha sonra kendisini heyet
başkanı olarak tayin ettirerek Paris’e gitti. Paris’te süren görüşmelere 19
Haziran 1920’de katılan Damat Ferit, hazırladıkları metni Barış
Konferansı’na verdi.
İtilaf Devletleri’nin baskıları Padişah ve İstanbul Hükümeti üzerinde
beklenen etkiyi yapmış, 20 Temmuz’da kabinede ve padişahın aile
meclisinde barış şartlarının kabul edilmesi kararlaştırılmıştı. Padişah 22
Temmuzda Saltanat Şûrası’nı topladı. Ayandan ve devlet erkânından 43
kişinin katıldığı Şûrada önce anlaşma metni ve müttefiklerin yanıtı okundu.
Buna göre, eğer anlaşma imzalanmaz ve Anadolu’da uygulanması
sağlanmazsa Osmanlı Devleti İstanbul’dan çıkartılacaktı. İmza için
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
3
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
müttefikler on gün süre tanıyorlardı. Hükümet iki şık ortaya koydu: 1Şartlar kabul edilirse Saltanat ve İstanbul kurtarılacak, fakat Devlet
küçülecekti. 2-Kabul edilmezse Anadolu’da savaş devam edecek Devlet yok
edilecek, Saltanat ve Hilâfet felâket enkazı altında kalacak, İstanbul’da 650
bin insanın hayatı büyük tehlikeye girecekti. Reşit Bey’in Paris’ten
gönderdiği 19 Temmuz tarihli telgraf şûrada okundu. Şartlar kabul
edilmediği takdirde İngilizlerin Yunan ordusunun İstanbul’u işgaline izin
vereceği yazıyordu.
Bu gelişmeden sonra üyeler söz söylemeye gerek bile görmediler.
Konuşmalar sonunda Padişah, anlaşmayı imzalamayı kabul edenlerin ayağa
kalkmalarını söyledi. Topçu Feriki Rıza Paşa hariç 42 kişi ayağa kalktı.
Osmanlı Devleti anlaşmayı olduğu gibi kabul ediyordu. Rıza Tevfik ve
Hamdi Paşa anlaşmayı imzalamak üzere bir Fransız Savaş gemisi ile Paris’e
gönderildiler. Osmanlı delegeleri, hükümlerin yumuşatılması için
Fransa’dan bir kez daha ricada bulundurulursa da etkili olmadı. Antlaşma
Paris’in Sevr (Sevres) denen yerinde l0 Ağustos 1920 Salı günü saat on
altıda Hamdi Paşa, Rıza Tevfik ve Reşad Halis Beyler tarafından imza
edildi.
Sevr Antlaşması’nın Maddeleri:
13 bölüm, 433 maddeden meydana gelen Sevr Antlaşmasının belli
başlı hükümleri özetle şunlardır:
 Osmanlı Devleti, İstanbul ve çevresi ile Anadolu’da küçük bir
toprak parçasından ibaret olacak, fakat Osmanlılar, antlaşma
hükümlerine saygı göstermezler ve uymazlarsa, İstanbul da
ellerinden alınacak. Osmanlı sınırları Trakya’da, Midye’nin
çok daha doğusundan başlayarak Büyük Çekmece gölüne
inecek, bu hattın batısında kalan Trakya Yunanistan’a
verilecekti. Güney sınırı ise, İskenderun körfezi ile Antalya
Körfezi arasında bulunan Karataş burnundan başlamak
suretiyle Antep, Urfa ve Mardin’i dışta bırakarak Irak sınırına
varacak.
 Boğazlar savaş zamanında bile bütün devletlerin gemilerine
açık bulundurulacak ve özel bir bayrağı ve bütçesi olan bir
Avrupa komisyonu tarafından kontrol edilecek.
 İngiliz, Fransız, İtalyan ve Japonlardan kurulacak bir
komisyonun adli kapitülâsyonlar yerine geçmek üzere,
koyacağı
bir
usulü
Osmanlılar
kabul
edecekler.
Kapitülasyonlardan bütün müttefik uyrukları yararlanacak.
 İngiliz, Fransız, İtalyan ve Osmanlılardan kurulacak bir
komisyon Türkiye’nin hazinesini düzenleyecek, bütçe üzerinde
son sözü söyleyecek, Türk parasının cins ve miktarını
belirleyecek ve bu komisyonun onayı olmadıkça Osmanlı
Devleti iç ve dış borç alamayacak. Yıllık gelir bu komisyon
tarafından, komisyonun ve işgal kuvvetlerinin masrafları,
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
4
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
savaş sırasında zarar görmüş olan müttefik uyruklarının
zararları için ayrıldıktan sonra, geri kalan Osmanlılar için
harcanacak. Osmanlı üyeleri bu komisyonda yalnız danışman
olarak bulunacak.
 Azınlıklar her derecede okul açabilecekler.
 Türkiye’nin askeri kuvveti 15 bini jandarma olmak üzere 50
bin olacak ve top bulunmayacak. Subayların yüzde on beşini
müttefik veya tarafsız devletler subayları oluşturacak, zorunlu
askerlik hizmeti olmayacak.
 Osmanlı donanması sınırlı olacak, askeri uçak bulunmayacak
 Türk silahlı kuvvetleri müttefik komisyonlarının kontrolünde
olacak.
 Antlaşmanın uygulanmaya başlamasından bir süre sonra
Kürtler Doğu Anadolu’da bağımsız bir kuruluş meydana
getirmek isterlerse ve onların bu istekleri “Cemiyet-i Akvam”
tarafından kabul edilip, Osmanlılara tavsiye edilirse
Osmanlılar, bu tavsiyeyi yerine getireceklerdir.
 Van, Erzurum, Bitlis ve Trabzon illerinin bulunduğu alanda,
bir Ermenistan Devleti kurulacak, sınırlarının tayini Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı’nın hakemliğine bırakılacak.
 Hicaz bağımsız bir devlet olacak, Osmanlılar Mısır üzerindeki
bütün haklarından vazgeçecek, Suriye, Irak ve Filistin için
alınan bütün kararlar da kabul edecek.
 Oniki Ada, İtalyanlara, Akdeniz’deki öteki adalar da
Yunanlılara bırakılacak
 İzmir Türk egemenliğinde kalacak, fakat Osmanlı Devleti
egemenlik
haklarını Yunanistan’a
bırakacak,
İzmir
kalelerinden birinde Türk bayrağı dalgalanacak. Ayrıca Suriye
Fransa’ya ve Irak İngiltere’ye verilecek.
Sevr Antlaşması büyük bir dünya savaşının sonunda gelen bir
yenilginin ardından imzalanmıştı fakat getirdiği şartlar itibariyle bir barış
değil, yeni bir savaş sebebi olacak nitelikteydi. Bu antlaşma Türk milletini
zaman içerisinde yok olmaya götürüyordu.
Anlaşmayı onaylayacak bir parlamento bulunmadığından hukuken
geçerli sayılamazdı; ölü doğmuş bir anlaşmaydı, nitekim taraf ülkelerden
yalnızca Yunan Parlamentosu’nda onaylanmıştı. Antlaşma tek taraflı bir
anlaşmaydı. Yani hazırlık sürecine Türk temsilciler katılmamıştı.
Sevr’in imzalanması Türkiye’nin her yerinde büyük tepki ile
karşılandı. 10 Ağustos günü yas kabul edilirken, Türkçe gazeteler siyah
çerçeve içinde yayınlanıyor, mağazalar kapanıyor ve camilerde ülkenin
kurtuluşu için dini törenler düzenleniyordu.
TBMM antlaşmayı tanımamış, bu antlaşma ile kendini hiç bir surette
bağlı görmediğini de ilan etmiştir, Nitekim Büyük Millet Meclisi 19
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
5
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
Ağustos 1920 tarihli toplantısında, Sevr Antlaşması’nı imzalayanların ve
bunu onaylayan Şura-yı Saltanat’ta yer alanların vatan haini sayılmaları
kararını almıştır. Ayrıca İstanbul’un işgal tarihi olan 16 Mart 1920’den
itibaren Osmanlı Devleti’nin imzaladığı tüm antlaşmaları tanımadığım
bildirmiştir.
Diğer taraftan Sevr Antlaşması hukuken geçersiz bir antlaşmadır. Zira
Kanun-i Esasiye göre bir antlaşmanın geçerli olabilmesi için Mebusan
Meclisi’nden geçmesi gerekiyordu. Ancak Meclis-i Mebusan’ın 21 Aralık
1918 tarihinden beri kapalı olması sebebiyle bu antlaşma meclis onayından
geçmemiştir. TBMM’nin öncülüğünde başlatılan Milli Mücadele
hareketinin başarı ile sonuçlanması sonucu Sevr Antlaşması uygulama alanı
bulamamıştır. Bu antlaşma Osmanlı Devleti’nde 1444 Edirne-Segedin
Antlaşması ve 1878 Ayestefanos Antlaşmasından soma imzalanıp yürürlüğe
girmeyen üçüncü antlaşma olmuştur.
2. MİLLİ MÜCADELE’NİN ASKERİ SAFHASI
2.1. Kuva-yı Milliye
Milli Mücadelenin silahlı mücadele yönü iki safhada cereyan etmiştir.
Birinci safhası, mütarekeden hemen sonra Kuvayı Milliye tarafından
yürütülmüştür. Bundan sonra da düzenli ordular kurularak, kesin zafer
kazanılmıştır.
Anadolu, işgaller karşısında kendinden bekleneni tercih ederek, işgalciler
karşısına önce ‘Kuvayı Milliye dediğimiz yerel kuvvetlerle çıkmıştır. Milli
Kuvvetler anlamına gelen Kuva-yı Milliye, Türk Milleti’nin Milli Mücadele
döneminde kendiliğinden silahlanmak sureti ile kurduğu kuvvetlerdir. Bu ordu,
milis ordusu şeklinde örgütlenmiş ve halkın her kesiminden katılan olmuştur.
Kuvvetlerin çekirdeğini ordudan ayrılan subaylar oluşturmuş ve bu harekete
dağdaki efelerden hapishane kaçkınlarına, aydınlardan müftülere,
öğretmenlerden doktorlara kadar herkes katılmıştır.
İlk olarak Yunan işgaline karşı Batı Cephesi’nde Kuva-yı Milliye
hareketi başladı. Bu bölgede ilk Kuva-yı Milliye direnişi 16 Mayıs’ta Urla’da
ortaya çıktı. Yunan işgalinin ardından harekete geçen Rum milislerine karşı
173. Piyade Alay Komutanı Yarbay Kazım Bey’in öncülüğünde Urla halkı
Kuva-yı Milliye Teşkilatı oluşturarak bu saldırıları geri püskürttü.
İlk kez resmi bir belgede Kuva-yı Milliye adının geçmesi ise 23 Mayıs
tarihinde Denizli’de bulunan 57. Tümen Komutanı Albay Şefik Bey’in
İstanbul’a gönderdiği bir raporla olmuştur. Bu raporda orduların dağıldığından
ve düşmanın ilerlediğinden bahseden Şefik Bey Kuva-yı Milliye’nin
kurulmasının lüzumuna değinmiştir. Böylece Kuva-yı Milliye adı ve fikri de
ilk defa resmi olarak benimsenmiş olacaktır.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
6
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi







Kuvayı Milliye’nin Milli Mücadeleye Katkıları:
Ulusal bilincin uyanmasını sağlamıştır. Düzenli ordunun temelini
oluşturmuştur.
Yunan ordularının Anadolu’da ilerlemelerini yavaşlatmışlardır.
TBMM’nin ve düzenli ordunun kurulması ve teşkilatlanması için
zaman kazandırmışlardır.
Güney Cephesi’nde Fransız ve Ermeni işgallerinin sona erdirilmesinde
katkıda bulunmuşlardır.
İstanbul-Ankara yolunu açık tutarak İstanbul’dan Anadolu’ya insan,
cephane ve silah naklini kolaylaştırmışlardır.
Türk köylerini, Rum ve Ermeni çetelerin saldırılarına karşı
korumuşlardır.
TBMM’ne karşı çıkan birçok ayaklanmanın bastırılmasında önemli rol
oynamışlardır.
2.2. Milli Mücadele’de Cepheler
2.2.1. Güney Cephesi
Birinci Dünya Savaşı içinde imzaladıkları gizli anlaşmalar doğrultusunda
Güney Anadolu’da İngiliz ve Fransız işgalleri başladı. 3 Kasım 1918’de Musul
ve 9 Kasım’da da İskenderun’u işgal eden İngilizler, bu haksızlıklarını daha da
genişleterek 6 Aralıkta Kilis’i işgal ettiler. İşgaller Mondros Ateşkes
Antlaşması’nın 7. maddesine dayandırıldı. İngiliz işgal bölgesi olmadığı halde
Musul, Kilis, Antep ve Urfa da İngilizler tarafından işgale uğradı. 1918 yılının
sonları ile 1919 yılının başlarında gerçekleşen bu işgallerin iki amacı vardı;
Birincisi Musul gibi petrol bölgelerini ele geçirmek, ikincisi de fazladan ele
geçirdiği toprakları ileride Fransa’ya karşı koz olarak kullanıp pazarlık şansını
arttırmaktı. İngiltere’nin bu yöndeki yoğun çabaları sonuç verdi ve böylelikle
15 Eylül 1919’da imzalanan Suriye İtilafnamesi ile İngiltere, Musul’u alarak
bu bölgeleri Fransa’ya devretmiştir.
Bölgede İngiliz işgali sırasında kayda değer bir olay yaşanmazken
Fransız işgali ile birlikte bölgede büyük olaylar ve çatışmalar yaşanacaktır.
Ermenilerle iş birliği yapan Fransızların davranışları tıpkı Çukurova bölgesinde
olduğu gibi, bu vilayetlerde de tepkiyle karşılandı. Ermeniler mal, can ve
namus gibi kavramları gözetmeksizin eylemler yapıyor, Fransızlar da buna göz
yumuyorlardı. Onların bu tutumu, yörede Milli Kuvvetlerin harekete
geçmesine, dolayısıyla Milli Mücadelede Güney Cephesinin açılmasına zemin
hazırladı. Güney Cephesinde (Adana, Maraş, Antep ve Urfa) işgallere karşı
verilen mücadelede halk büyük bir direniş göstererek mücadelesini tamamen
kendi yerel kaynaklarını kullanarak gerçekleştirmiştir. Bölgedeki Kuva-yı
Milliye Teşkilatları ve buna bağlı milis kuvvetleri örgütlü bir mücadele
yürüterek özellikle Fransızlara karşı Maraş, Antep, Adana ve Urfa’da önemli
başarılar kazanmışlardır.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
7
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
2.2.1.1. Maraş Savunması
Maraş, önce 22 Şubat 1919’da İngilizler tarafından işgal edildi. Yaklaşık
sekiz ay süren İngiliz işgalinden sonra Fransızların geleceği haberi Maraş’taki
Türk unsurları çok rahatsız etmiştir. Bunun en önemli sebebi Fransızların
Ermenilerle birlikte hareket ediyor olmasıdır.
Fransız işgali 29 Ekim 1919’da başlamıştır. İşgalin üçüncü günü (31
Ekim) Sütçü İmam Olayı meydana gelmiştir. Olay, Uzunoluk mevkiinde,
Fransız askeri üniforması giymiş bir grup Ermeni’nin, naralar atarak dolaşırken
hamamdan çıkan bir Türk kadınına saldırıp peçesini yırtması ve “Artık burası
Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez” diyerek kadının
üzerine yürümesi sonucu gerçekleşir. Kadının bağırarak yardım istemesi
üzerine hadiseyi gören Türkler olaya müdahale etmek isterler. Bunun üzerine
Ermeniler kötü sözler söyleyerek, silahla karşılık verirler. Cereyan eden bu
olayları süt sattığı dükkânından gören ve halk arasında Sütçü İmam diye
tanınan Kireçcizade Hacı, silahını çekerek Fransız askerlerinin üzerine
yürümüş ve bunlardan birkaçını yaralamıştır. Yaralı askerlerden biri daha sonra
ölmüştür. Sütçü İmam hakkında derhal bir arama emri çıkarıldı. Türk’ün
namusunu koruyan Sütçü İmam, olay yerinden uzaklaşmış ve Bertiz tarafına
gitmiştir. Fransızların tüm aramalarına rağmen yakalanamamıştır.
28 Kasım günü Maraş Kalesi’nden Türk bayrağının indirilmesi Maraş
mücadelesinde dönüm noktası olmuştur. Maraş halkı Cuma günleri kalede
dalgalanan Türk bayrağının indirilmiş olduğunu görmüştür. Halktan “bayraksız
namaz kılınmaz” seslerinin yükselmesi üzerine, Ulu Camii İmamı Rıdvan Hoca
halkın görüşlerine tercüman olmuş ve “hürriyeti elinden alınmış bir milletin
Cuma namazı kılamayacağını” bildirmiştir. Bunun üzerine halk, Maraş
kalesine doğru sel gibi akmaya ve kaleye tırmanmaya başlamış Türk bayrağını
bularak tekrar kale burcuna asmıştır.
Fransızların 21 Ocak 1920’de Maraş ileri gelenlerini toplantıya çağırıp,
onları çıkan olaylardan sorumlu tutarak, tutuklaması üzerine şehir içinde
çarpışmalar başlamıştır. Fransızlar, Ermenilerle birlikte Maraş halkını kıyasıya
top ateşine tabi tutarak katletmeye başladılar. Bu durum üzerine şehirdeki
kadın ve çocukların daha güvenli bölgelere nakline karar verilmiştir. Maraş
halkı bu olayı “kaçka町eklinde isimlendirmiştir. Maraş’ta Müdafaa-ı Hukûk
Cemiyeti’nin yürüttüğü bu mücadeleye katkıda bulunmak ve halkı
teşkilatlandırmak için Mustafa Kemal, Kılıç Ali, Yörük Selim ve Cemil Cahit
Beyi bölgeye göndermiştir.
Çarpışmalar sırasında şehrin dörtte üçü yanmıştır. 22 gün süren
muharebelerin sonunda Fransızlar çekilmeye karar verdiler. Böylece Maraş
düşman işgalinden kurtulmuş ve Milli Mücadele’nin ilk zaferi kazanılmış oldu.
Maraş halkının tek bir yürek olarak verdiği bu destansı mücadele
sonunda kazanılan zafer, TBMM’nin kararı ile 5 Nisan 1925’te şehre verilen
bir adet istiklâl madalyası ile ödüllendirilmiştir. Ayrıca Maraş şehri Milli
Mücadele’deki fedakârlığından ötürü TBMM tarafından 7 Şubat 1973 tarihinde
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
8
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
de “Kahramanlık” payesiyle ödüllendirilmiş ve şehrin adı Kahramanmaraş
olarak değiştirilmiştir.
2.2.1.2. Antep Savunması
Antep önce İngilizler tarafından 17 Aralık 1918 tarihinde işgal edildi,
daha soma Suriye İtilafnamesi gereğince Fransızlara geçti. 29 Ekim 1919’da
başlayan işgal yerli Ermeniler tarafından büyük bir coşku ile karşılandı. Bunun
en önemli sebebi Fransız ordusunda bulunan Ermeni lejyonerlerdi.
Fransız işgali ile başlayan Ermeni taşkınlıkları Türklere yapılan zulüm ve
hakaret, Türk kadınlarına yapılan tecavüzler halkı tahrik etmiş ve harekete
geçirmişti. 23 Kasım 1919’da şehirde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’nin şubesi faaliyetini açıktan yürütmeye başladı. Üsteğmen Sait
Bey’in “Şahin” takma adıyla Kuva-yı Milliye Komutanlığına atanması, halkı
daha da organize bir güç haline getirdi. Bu arada çevre ilçe ve köyler de
örgütlendi. Halk asker ve silah temini için seferber olmuştu. Şehir içinde semt
teşkilâtları kuruldu. Her semt komitesi 100 kişiden oluşuyordu.
Antep’ten Maraş’a takviye giden Fransız kuvvetleri Karabıyıklı
mevkiinde Karayılan Yusuf Bey ve adamları tarafından pusuya düşürüldü.
Tüm Fransız birliği imha edildi. 21 Ocak 1920’de Şehit Kamil Olayı meydana
geldi. Annesine sarkıntılık eden Fransız askerlerine engel olmaya çalışan 15
yaşındaki Mehmet Kamil süngülenerek şehit edildi. Bu olay şehri ayağa
kaldırdı. Tüm işyerleri kapandı. Fransızlar özür dileyerek tansiyonu düşürmeye
çalıştı.
Antep mücadelesinin sembol ismi olan Şahin Bey (Üsteğmen Said)
Fransızların en önemli ikmal yolu olan Kilis yolunu kesti. Elindeki milis
kuvvetlerle düşmana büyük zorluklar yaşatan Şahin Bey, Elmalı Köprüsü
üzerinde şehit düşünce bu yol açıldı. Şahin Bey’in şehit olması ve Türk
kuvvetlerinin yenilmesi ile bozulan moralleri, Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle
Antep’e gelen Kılıç Ali Bey tekrar düzeltmiştir. Mayıs ayı boyunca devam
eden muharebelerde zaman zaman Fransızlara büyük zayiatlar verdirilmesine
rağmen cephane yetersizliğinden Fransızların Antep’e girmelerine mani
olunamadı. Fransızlarla 30 Mayıs 1920 tarihinde başlamak üzere imzalanan 20
günlük mütareke gereğince kuşatma kaldırıldı. Ancak mütarekenin bozulması
üzerine muharebeler yeniden başladı. 10 Ağustos 1920’de Fransızlar Antep’i
ikinci defa kuşattılar. Şehrin dışarı ile bağlantısını kesen ve halkı aç susuz
bırakan Fransızlar 8 Şubat 1921’de Antep’i ele geçirmişlerdir. On ay dokuz
gün Fransız ve Ermeni kuvvetlerine karşı direnen Gaziantep halkı baş gösteren
açlık yüzünden teslim olmak zorunda kalmış bunun üzerine Fransızlar şehrin
önemli yerlerini tekrar ele geçirmiştir.
21 Ekim 1921 tarihinde Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması üzerine
Antep 25 Aralık 1921 tarihinde düşman işgalinden kurtulmuştur. TBMM
Antep’e açlık ve imkânsızlığa rağmen, üstün silah ve askeri güce sahip
Fransızlara karşı başarılı müdafaa yaptığı için 6 Şubat 1921’de “Gazi”lik
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
9
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
unvanını verdi. 8 Şubat 2008 tarihinde ise Gaziantep’e İstiklâl Madalyası
verilmesi kararlaştırıldı.
2.2.1.3. Urfa Savunması
Urfa, 24 Mart 1919 tarihinde İngilizler tarafından işgal edildi. İngilizler,
Türk idaresine fazla müdahalede bulunmadığından her hangi bir olay
yaşanmadı. 15 Eylül 1919 tarihli Suriye İtilafnamesi’nin imzalanmasıyla
İngilizler Urfa’dan ayrıldıktan sonra 1 Kasım 1919 tarihinde Fransızlar
tarafından işgal edilmiştir. Fransızlar, Urfa’da bulunan Ermeni azınlığı
silahlandırarak onlara aşırı imtiyazlar tanıdılar. Türklere ait malları Ermenilere
devretmeye başladılar. Fransızların Ermenilere verdikleri bu destek ve işgal
sırasında işbirliği sağlayarak birlikte hareket etmeleri çatışmaların esas
sebebini teşkil etmiştir.
29 Aralık 1919’da Mustafa Kemal Paşa tarafından Urfa’ya tayin olunan
Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip Bey’in (Ursavaş) öncülüğünde
Fransızlarla mücadele etmek üzere Kuva-yı Milliye teşkilatlandırıldı. Aynı
zamanda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin başkanlığına getirilen Ali Saip Bey,
bölge halkı ve aşiret reislerine mektuplar göndererek onları Fransızlara karşı
Milli bir ayaklanma çıkarmaya davet etmişti.
Ali Saip Bey bu kuvvetlerle 7 Şubat 1920’de Karaköprü köyüne gelmiş
ve buradan, Fransızlara uyarıda bulunularak şehri 24 saat içinde terk etmeleri
istemiştir. Fransızlar, yetkililerden gelecek emre göre hareket edeceklerini
bildirerek zaman kazanmaya çalışmıştır. Bunun üzerine, 8-9 Şubat gecesi
Urfa’ya giren Türk milli kuvvetleri, Fransız kuvvetlerini kuşatma altına
almışlardır. 9 Şubatta şehirde çarpışmalar başlamıştır.
Mustafa Kemal Paşa’nın Urfa için öngördüğü gerilla savaşı başarıyla
uygulanmış ve yararlı sonuçlar doğurmuştur. Nihayet Fransızlar, 8 Nisan
1920’de artık Türk tarafının üstünlüğünü görerek ateşkes görüşmelerini kabul
ettiler. 11 Nisan 1920’de silah ve cephaneleri ile birlikte Urfa’yı terk ettiler.
Fransızların dönüş yolunda halka saldırmaları üzerine bölgedeki aşiretler
harekete geçerek bu kuvvetlerle çatışmaya girdi. Bu olaylarda Fransız
kuvvetleri çok sayıda kayıp ve esir verdi. Urfa 12 Haziran 1984 tarihinde
TBMM kararı ile “Şanlı” unvanına layık görüldü.
2.2.1.4. Adana Savunması
Bu bölge diğerlerinden farklı olarak önce Fransızlar tarafından işgal
edilmiştir. Adana Cephesi, Fransızların en uzun süre kaldıkları ve kanlı
mücadelelerin gerçekleştiği cephelerden birisidir. Fransızlar Çukurova
yönünde ilerlerken ilk direnişle Dörtyol’un Karakese Köyü’nde
karşılaşmışlardı. Yol boyunca Fransızların halka zulüm ve katliam yaptıklarını
öğrenen köy halkı örgütlenerek direnişe geçmiş ve Fransız kuvvetlerine 15
kayıp verdirip onları Dörtyol’a çekilmek zorunda bırakmışlardır. 19 Aralık
1918’de gerçekleşen bu olay Milli Mücadele’nin Güney Cephesi’nde ilk
direnişi olarak tarihe geçmiştir.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
10
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
Fransızlar bölgede şiddet uygulayarak halkı tedirgin edip bölgeden
kaçırmaya onlardan boşalan yerlere de Ermenileri yerleştirmeye uğraşıyorlardı.
Amaçları Kilikya Bölgesi’nde bir Ermeni Devleti kurmaktı. Ancak halkı
bölgeden kaçırma politikası kısmen başarılı olsa da bölge halkının silahlanıp
mücadeleye girişmesinde önemli rol oynamıştır. İlk direniş örgütü Karaisalı’da
kurulmuş ve hızla diğer bölgelere yayılmıştır. Aralık 1918’de Adana Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti kurulmuştur. İstanbul’da kurulmuş olan Kilikyalılar Cemiyeti
de bu bölgedeki direnişe destek olmuştur. Bu cephede Tufan Bey Lakaplı
Piyade Yüzbaşı Osman Bey, Sinan Paşa takma adıyla Yüzbaşı Ratib Bey ve
Doğan takma adıyla Topçu Binbaşı Kemal Bey, Kuva-yı Milliye ordusu ile
Fransızlara karşı önemli başarılar kazanmıştır.
Pozantı ve çevresinde Fransız kuvvetleriyle Kuva-yı Milliye arasında
çetin muharebeler oldu. 11. Tümenin de desteği ile Kuva-yı Milliye Fransızlara
büyük darbeler indirdi. Bir Fransız taburu, komutanı ile birlikte esir alındı. 28
Mayıs 1920’de Osmaniye’yi işgal eden Fransızlar, karşılaştıkları sert direniş
sonunda mütareke istemek zorunda kaldılar. Fakat mütareke şartlarına
uymadıkları için çatışmalar devam etti. 19 Temmuz 1920’de Mersin ve havalisi
kumandanı Şemseddin Bey, taarruzlarıyla Fransızları ağır kayıplara uğrattı.
6 Haziran’da kurulan cephe teşkilatı ile Fransızlara karşı askeri
faaliyetler daha etkili biçimde sürdürülmüştür. Bu çabalar sonucu Ermenilerin
bu yöredeki hayalleri kesinlikle bertaraf edilmiş, Kozan (Sis) ve Saimbeyli
(Zeytun) bölgesindeki Ermeni direnişi yok edilmiştir.
Bölgedeki gelişmeler TBMM tarafından da yakından izleniyordu. 5
Ağustos 1920’de Pozantı’da gerçekleşen Kongreye Mustafa Kemal ve Fevzi
Çakmak gibi komutanlar da katıldı. Bu kongrede bölgeye yönelik önemli bazı
kararlar alındı. Adana halkının verdiği mücadele Fransız yetkililerde barış
yapmanın kendi çıkarları için daha uygun olacağı düşüncesini yarattı. Fransız
işgaline uğrayan diğer illerde de büyük kayıpların verilmesi ve istenilen
sonuçların alınamaması nedeniyle Fransa 20 Ekim 1921’de TBMM ile Ankara
Antlaşması’nı imzaladı. 5 Ocak 1922’de Fransızlar Adana’yı tamamen
boşalttılar.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
11
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
Özet
• İtilaf Devletleri bir taraftan Anandolu'da işgallere devam ederken
diğer taraftan da I. Dünya Savaşı'nın mağlup devleti olarak Osmanlı
Devleti'ne ağır şartlarda bir antlaşma imzalatma çabası içine
girmişlerdir. Öne sürülen şartlar her ne kadar ağır olsa da Saltanat
Şurası tarafından kabul edilmiş ve Damat Ferit hükümeti tarafından
Sevr Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre Osmanlı Devleti İstanbul
ve Anadolu'da küçük bir toprak parçasından ibaret bırakılmış, her
türlü askeri, siyasi ve ekonomik kısıtlamalara maruz kalmıştır. Ancak
bu antlaşma Meclis onayından geçmediği için geçersiz sayılmıştır.
• Mondros Ateşkesinden sonra İtilaf Dveletlerinin başlatmış olduğu
işgaller karşısında Anadolu halkı tepkisiz kalmamış, kurmuş olduğu
cemiyetlerle işgalleri protesto etmiştir. Ancak özellikle Batı
Anadolu'da Yunan ilerleyişi karşısında daha önce başlayan bu
protestolar yerini silahlı direnişe bırakmıştır. İşgaller karşısında
kendiliğinden oluşan, öncülüğünü eski askerlerin yaptığı ve halkın her
kesiminden katılan vatanseverlerin kurmuş olduğu bu harekete Milli
Kuvvetler anlamına gelen Kuva-yı Milliye adı verilmiştir. Düzenli
ordu kuruluncaya kadar Batı Cephesinde Yunan ilerleyişini
yavaşlatımış, Güney Cephesinde ise ciddi başarılar elde etmişlerdir.
Fransızların İngilizlerden devr alarak Ermenilerle işbirliği içinde
başlatmış oldukları işgal hareketi daha ilk anda Hatay'ın Dörtyol
ilçesinde silahlı direnişle karşılaşmış, Maraş'ta ilk başarısını elde
etmiştir. Fransızların Maraş'ı işgal etmesi ve Ermeni taşkınlıkları
Maraş halkının örgütlenmesi ve silahlı direnişe geçmesine sebep
olmuştur. Uzun süren şehir içi çatışmalarından sonra Fransızlar
çekilmek zorunda kalmışlardır. Benzer bir direniş Antep'te kendini
göstermiştir. Fransız işgali üzerine örgütlenen halk Şahin Bey
öncülüğünde uzun süre direnmiş, sonunda teslim olmak zorunda
kalmıştır. Buradaki Fransız işgali Ankara Antlaşmasına kadar
sürmüştür. Aynı şekilde Urfa ve Adana'da halk kısa sürede
örgütlenmiş ve silahlı mücadeleye başlamıştır.
Aşiretlerin de
desteğini alan Kuva-yı Milliye birlikleri önce Urfa'da ardından
Adana'da Fransız ve Ermenilere karşı başarılar elde etmişler ve kısa
sürede işgalleri durdurmayı başarmışlardır. Ankara Antlaşmasının
imzalanmasıyla Fransızlar bölgeyi tamamen terk etmişlerdir.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
12
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
1. Aşağıdakilerden hangisi Kuvayı Milliye’yi en iyi tanımlar?
A) TBMM tarafından kurulmuş düzenli birliklerdir
B) Müdafaayı Hukuk cemiyetlerinin askeri kanadıdır
C) İşgallere karşı oluşturulan milis güçlerdir
D) İstanbul hükümetinin askeri güçleridir
E) TBMM'ye karşı başlatılan isyan hareketidir
Ünite Değerlendirme
Soruları
2. Kuvayı Milliye hareketi ilk olarak aşağıdaki cephelerin hangisinde ortaya
çıkmıştır?
A) Batı Cephesi
B) Güney Cephesi
C) Doğu Cephesi
D) Çanakkale Cephesi
E) Kanal Cephesi
3.Milli Mücadelenin ilk zaferi aşağıdaki savunmalardan hangisinde
gerçekleşmiştir?
A) Adana
B) Maraş
C) Antep
D) Urfa
E) Antalya
4. Aşağıdakilerden hangisi Güney cephesinde mücadele ettiğimiz yerlerden
biri değildir?
A) Adana
B) Maraş
C) Antep
D) Urfa
E) Antalya
5. Güney Cephesinde savaşı bitiren antlaşma aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mudanya Antlaşması
B) Suriye İtilafnamesi
C) Kars Antlaşması
D) Ankara Antlaşması
E) Gümrü Antlaşması
6. Osmanlı Devletinin I. Dünya Savaşı sonunda imzaladığı barış antlaşması
hangisidir?
A) Mondros
B) Lozan
C) Sevr
D) Londra
E) Mudanya
7. Kurtuluş Savaşı'nın başladığı yıllarda, işgallere karşı Batı Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu'da Kuva-i Milliye adı verilen silahlı direniş birlikleri
oluşturulurken, Doğu Anadolu'da bu tür bir gelişme görülmemiştir. Bu
duruma neden olarak aşağıdakilerden hangisi gösterilebilir?
A) Bölgede işgal yaşanmaması
B) Ekonomik kaynaklarının yeterli olmaması
C) Bölge halkının İstanbul hükümetini desteklemesi
D) Ermenilere karşı Kuva-i Milliye'nin yeterli olacağına inanmamaları
E) Bölgede düzenli ordu birliklerinin bulunması
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
13
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
8. I. Şehit Kamil Olayı
II. Sütçü İmam Olayı
III. Menemen Olayı
Aşağıdakilerden hangisi Güney cephesinde halkın direnişinin artmasına
sebep olan olaylardandır?
A) Yalnız II
B) Yalnız III
C) I ve II
D) II ve III
E) I ve III
9. Sevr Antlaşması ile ilgili bir değerlendirme yapıldığında aşağıdaki
sonuçlardan hangisine ulaşılmaz?
A) Azınlıkların Türklerden daha fazla haklara sahip olduğu
B) Misak-ı Milli sınırları içinde bir Osmanlı Devleti'nin bırakılmış olduğu
C) Güneydoğu Anadolu'nun bir bölümünde Anlaşma Devletleri denetiminde
yeni devletler kurulacağı
D) Osmanlı Devleti'nin İstanbul üzerindeki egemenliğinin sona erdiği
E) Ege Bölgesinin yönetiminin Yunanistan'ın eline geçtiği
10. Sevr Antlaşmasının geçersiz sayılmasının nedeni aşağıdakilerden
hangisidir?
A) TBMM tarafından imzalanmış olması
B) Mecliste onaylanmaması
C) İstanbul hükümeti tarafından imzalanmış olması
D) Temsil Heyeti tarafından tanınmaması
E) Padişah tarafından imzalanmaması
CEVAPLAR
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
C
A
B
E
D
C
E
C
B
B
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
14
Sevr Antlaşması ve Milli Mücadele’de Güney Cephesi
YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK KAYNAKLAR
Akbıyık, Yaşar, Milli Mücadelede Güney Cephesi (Maraş), Ankara 1990
Aybars, Ergün, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, I, İstanbul 2012
Çelik, Kemal, Milli Mücadelede Adana ve Havalisi, Ankara 1999
Doğan, Orhan, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Ankara 2011
Gökdemir, A. Ender, Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti, Ankara 1988
Gömeç, Sadettin, Milli Mücadelede Gaziantep, Ankara 1989
Güllü, Adnan, Milli Mücadelede Maraş-Elbistan, bizimelbistangazetesi.com
Jaeschke, Gotthard, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, I, Ankara 1970
Karadağ, Hüsamettin, İstiklal Harbinde Maraş, Mersin 1943
Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, III, İstanbul
Mumcu, A. (1986), Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara.
Özalp, Kazım, (1988), Milli Mücadele (1919-1922), Ankara
Sonyel, Salahi R., Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I-Mondros
Bırakışmasından Büyük Millet Meclisinin Açılışına Kadar, II, Ankara
1987
Tansel, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, III, İstanbul 1991
Turan, R.- Safran, M. vd., (2011), Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara.
Turan,
Şerafettin,
Türk
Devrim
Tarihi-Ulusal
Direnişten
Türkiye
Cumhuriyetine, Ankara 1992
Türk İstiklal Harbi Güney Cephesi, IV, Ankara 2009
Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Durmuş Yalçın vd., Ankara 2012
Yazıcı, Nuri, Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi,
İstanbul 2011
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
15
Download