Uluslararası İşletmecilik Kısım 1 Bölüm 2 – Uluslararası İşletmeciliğin Tarihsel Gelişimi ve Uluslararası Ticaret Teorileri Doç. Dr. Şule Lokmanoğlu Aker YONT308 Uluslararası ticaretin tarihsel gelişimi 1. 2. 3. 4. Dönem → 1500 – 1850, ticaret dönemi Dönem → 1850 – 1914, sömürgecilik dönemi Dönem → 1914 – 1945, ayrıcalıklar (imtiyazlar) dönemi Dönem → 1950 - 2000, uluslararası dönem Uluslararası ticaretin tarihsel gelişimi Dönemler Dönemlerin özellikleri İşletme ve politik sistem arasındaki ilişkiler Ticaret (1500-1850) Sömürgecilik (1850-1914) Ayrıcalıklar (1914-1945) Uluslararası (1945-1970) Kişisel arayışlar İşletmelerin mutlak egemenliği (1970-2000) Sömürge imparatorlukları Sömürgeciliğe ait kurallar Yüksek gümrük vergileri Politik ayrıcalıklar Ulusal sanayii güçlendirme Pazar geliştirme Çokuluslu işletmelerin orta çıkışı, uluslararasılaşma ve bunun getirdiği sınırlamalar Yüksek rekabet Hükümetlerin birbiriyle ilişkileri ve özellikle Avrupa ve 3. Dünya ülkelerinde işbirliği Ticaret Dönemi (1500 – 1850) 1500’lü yılların başlarında C. Columbus ve arkadaşlarının denizlere açılmasıyla başlamış ve 1850’lerde Sanayi Devriminin ortaya çıkışı ile son bulmuştur. Bu dönem, çeşitli girişimcilerin ülke dışında şanslarını denemek ve dış ülkelerden satın aldıkları malları Avrupa’ya göndermek yoluyla büyük karlar sağladıkları bir dönemdir. Tüccarlar Asya, Hindistan ve Afrika’dan aldıkları egzotik malları, kıymetli taşları, baharatları, ipekleri, esirleri ülkelerine götürüp büyük karlarla satmışlardır. İpek Yolu ve Baharat Yolu ortaya çıkmıştır. Özellikle İngiliz, Fransız ve Hollanda şirketleri bu ticaretten çok para kazanmışlardır. İngiliz British India Company, Hollandalı Dutch East India Company ve Hudson’s Bay Company ilk küresel şirketler olarak adlandırılırlar. Sömürgecilik Dönemi (1850-1914) Sanayi devriminin sonucunda büyük işletmeler kurulmuştur. Bu işletmelerin ürettiği ucuz ve standard mallar satılmaya başlamıştır. Örneğin, tarım ürünleri, tekstil ve madenlerden yapılan ürünlere talep artmıştır. Kolonilere seri üretimle üretilen bu mallar yüksek fiyatlardan satılmış ve bir tür sömürü düzeni kurulmuştur. Ayrıcalıklar Dönemi (1914-1945) Bu dönem 1. ve 2. Dünya Savaşlarını kapsamaktadır. Sömürgecilik döneminde dış ülkelerde tarım ve madencilik alanlarına yatırım yapılırken, bu dönemde otomobil sanayi ön plana çıkmıştır. General Motors bu yönde kurulmuş ilk işletmedir. Örneğin, 600 Amerikan otomobil üreticisi 1940 yılında İngiltere’de otomobil ve oto yedek parçası üretmek için yarım milyon dolar yatırım yapmıştır. 1929 yılında, İngiltere’de bir deterjan üreticisi olan Lever Brothers, Hollandalı Dutch Margarine Union ile birleşip Unilever şirketini kurmuştur. Nestle, ICI, Phillips, Shell gibi şirketler de uluslararası yatırımlar yapmaya başlamışlardır. 1929 Ekonomik Buhran’ın bir nedeni de Klasik Yönetim Teorisidir. Buna göre, işletmelerin amacı, etkinliklerini, verimliliklerini ve karlarını arttırmaktır. Bu amaç doğrultusunda, şirketler üretimlerini hızla arttırmışlar ve piyasalarda arzın talepten daha fazla olmasına yol açmışlardır. Üretilen mallar elde kalmış, bu elde kalan stokları eritmek için küresel şirketler dış pazarlara açılmak zorunda kalmışlardır. Uluslararası Dönem (1945-halen) Uluslararası dönem üç aşamada incelenmektedir: 1945 – 1970 1970 -1990 1990 – günümüze kadar devam ediyor 1) 1945 - 1970 Bu dönem İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle başlar. 1. ve 2. Dünya Savaşları döneminde uluslararası şirketler savaşlar nedeniyle çok fazla büyüyememişler, ancak özellikle Amerika’daki şirketlerin üretim kapasitesi büyük ölçüde artmıştır. Amerikan şirketleri teknoloji, pazarlama, yönetim ve finansal avantajlarını kullanarak, küresel olarak genişlemişlerdir. Savaşlar sonrası, ekonomilerini yeniden yoluna koymak isteyen ülkeler, ticarette korumacılık yolunu seçmişlerdir. Ama ABD GATT gibi uluslararası anlaşmalar sayesinde korumacılığı engellemiş ve Amerikan uluslararası şirketlerin yayılmasına zemin hazırlamıştır. 2) 1970 -1990 Amerikan uluslararası şirketlerin küreselleşme hızı yavaşlamaya başlamış, ve küresel yatırımlarının %10’unu satmaya başladılar (1970 – 1975). Özellikle tekstil, deri, giyim, meşrubat gibi sanayi kollarında küresel yatırımlar azaldı ve satışlar gerçekleşti. Evsahibi ülkeler Amerikan uluslararası şirketlerin ülkelerindeki etkinliğini far edip bunları denetlemek ve sınırlamak yoluna gittiler. Sınırlamalar: Tarifeler ve vergiler İthalat kotaları İhracat taahütleri İhracat sınırlamaları Genişleme üzerine sınırlamalar (coğrafya olarak) Fiyatlarla ilgili sınırlamalar Yönetim kadrosunda olanların uyruğu ile ilgili sınırlamalar Evsahibi ülkenin kendi ülkesinin işgücünü kullandırmasıyla ilgili sınırlamalar Ulusallaşma ve kamusallaşmaile ilgili sınırlamalar Yerel kaynak kullanımı ile ilgili sınırlamalar Yerel üretim sınırlamaları Sermayenin yatırımcı ülkeye dönmesi ile ilgili sınırlamalar Kar hisseleri ile ilgili sınırlamalar Telif hakları Devamı…. 1970’li yıllara kadar Amerikan uluslar arası şirketleri seri üretim, tasarruf, uygunluk ve gelişmiş teknolojiler nedeniyle dünyada üstünlük sağlamışlardı. 1970’lerde Japon ve Avrupa kökenli uluslar arası şirketler kaynak tasarrufu ve enerji yeterliliği konusunda daha başarılı olmuşlar ve Amerikan şirketlerinin dünyadaki Pazar paylarını ele geçirmeye başladılar. 1980’lerde rekabet artmış ve teknoloji transferleri fazlalaştı. Asya Kaplanları gibi gelişmekte olan ülke lerden gelen uluslar arası şirketler de uluslar arası rekabete katıldılar. 1971’lerde Bretton Woods sisteminin getirdiği ekonomik krizler yaşanmaya başladı Ülkelerdeki hükümetlerin borçlanmalarının neden olduğu bu krizlere iki tür önlem geliştirildi: Borçların silinmesi – Bazı ülkelerdeki aşırı borçlanma, borçların tümünün veya bir kısmının silinmesiyle sonuçlandı. Örneğin, Meksiko, İzlanda, Yunanistan. Bu ülkelerin borçları “geri ödenemeyecek” kategorisine aktarıldı. Borçların yeniden yapılandırılması – Borçlarını vaktinde ödeyemeyen hükümetlerin borçları yeniden takvimlendi ve/veya faiz hadleri yeniden belirlendi. Örneğin, Yunanistan’ın borcu 10 yıla yayıldı ve borcun üzerindeki faiz %1’e indirildi. 1990’ların sonları ve 2000’li yıllar Bu yıllarda bölgesel entegrasyonlar hız kazandı ve ekonomik (ticari) bloklar ortaya çıktı. (AB, NAFTA, ASEAN, ECOWAS, BDT gibi) BRIC (Brezilya, Rusya Federasyonu, Hindistan, Çin), Türkiye, Meksika gibi ülkeler büyümeye ve Gelişmiş ülkelerin önüne geçmeye başladılar. Bu ülkeler düşük maliyetlerle üretim yaparak, aynı zamanda teknolojik ilerlemeyi yakalayarak rekabetliliklerini arttırdılar. Özellikle tekstil, bilgisayar, telekomünikasyon araçları, mücevherat, otomobil ve çok çeşitli tüketim malları üreterek dünya pazarlarında söz sahibi oldular. Bu devrede sadece mal üretimi değil, bir çok hizmetler ve perakende alanlarında da globalleşme yaşandı. Örneğin, bankalar (HSBC, Citibank, İş Bankası, vb), sigorta şirketleri ve diğer finansal kuruluşlar, reklam şirketleri (Saatchi&Saatchi, , McCann-Erickson, Young&Rubicam, vb), Pazar araştırma şirketleri, turizm işletmeleri Ekonomik Birlikler Bela Balassa, The Theory of Economic Integration (1961) kitabında 1950’li yıllarda ortaya çıkmaya başlayan ekonomik birliklerin teorisini geliştirdi. Balassa’ya göre, ekonomik bütünleşmenin beş kademesi vardı. Her kademede birliğin üyeleri kendilerine ait egemenliğin bir kısmını birlik organlarına aktarırlar. Ekonomik entegrasyonun beş kademesi Serbest ticaret alanı – Üyeler birbirine karşı tüm gümrük kısıtlamalarını kaldırırlar. Mal dolaşımı serbestleşir. Her üye üçüncü ülkeler ile olan gümrük politikalarına devam eder. Gümrük birliği – Malalrın serbest dolaşımına ek olarak, üyeler üçüncü ülkere karşı ortak gümrük politikalarını benimserler. Örneğin, ortak tarifeler uygulanır. Ortak Pazar – Üye ülkeler arasında, işgücü, sermaye ve girişimciler serbestçe dolaşırlar. Ekonomik birlik – Üye ülkeler ortak bir merkez bankası, ortak bir para birimi ve ortak para politikaları ve vergi uygulamalarını kabul ederler. Ekonomik entegrasyon (politik birlik) – Tüm mal ve hizmet dolaşımı serbestleşmiştir. Ortak bir para sistemi yürürlüğe girmiştir. Sosyal ve ekonomik politikalar aynıdır. Üye ülkeler, devletlerüstü yargı, yürütme ve yasama organlarının bağlayıcı kararlarına tabiidir. Avrupa Birliği (AB) Avrupa’da 1. ve 2. Dünya Savaşlarından sonra yeni bir savaşı önlemek için bir işbirliği ihtiycı doğdu. Avrupa’daki ülkeler kömür ve demir-çelik üretiminde işbirliği yapmak ve bu sektörlerdeki üretimlerini denetim altına almak üzere anlaştılar. Roma Anlaşması – 1957 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu (European Economic Community - EEC) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (European Atomic Energy Community - EURATOM) adında iki birlik kuruldu. AB genişlemesi Roma Anlaşması altı kurucu devlet tarafından imzalandı: Bu devletler Batı Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’du (Benelux ülkeleri). 1973’te İngiltere, İrlanda ve Danimarka Birliğe katıldı. Daha sonraki gelişmeler: Yunanistan (1981), İspanya ve Portekiz (1986), Avusturya, Finlandiya ve İsveç (1995), Litvanya, Estonya, Latvia, Slovakya, Malta, Kıbrıs Rum Kesimi, Slovanya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Polonya (2004), Romanya ve Bulgaristan (2007). AB Cennet mi, Cehenem mi? Eğer, Polisler Ahçılar Bira üreticileri Aşıklar Organizasyon Eğer, Polisler Ahçılar Bira üreticileri Aşıklar Organizasyon İngiliz Fransız Alman İtalyan İsviçreli ise Cennet Alman İngiliz Fransız İsviçreli İtalyan ise Cehennem AB’nin yeni haritası Son genişlemeyle AB 27 ülkeye ulaştı. Kişi başına düşen gelir açısından ise dünyanın en zengin bölgesi oldu. AB organizasyonunun yapısı AB Konseyi – AB’nin karar organıdır. Üye ülkelerin başbakanlarının biraraya gelmesiyle oluşur. Yılda iki kez zirve toplantılarında biraraya gelirler ve Birlikle ilgili kararları alırlar. AB Parlamentosu – AB’nin seçilmiş organıdır. Üye ülkelerin vatandaşları AB Parlamenterlerini seçerler. AB Parlamentosunda temsiliyet üye ülkelerin nüfusuna göredir. Strasburg’da bulunur. AB Komisyonu – AB’nin bürokrasisini oluşturur. Komisyon Brüksel’dedir. AB Adalet Divanı – AB’nin yasal organıdır. Adalet Divanı’nın kararları üye ülkedeki yasal organların kararlarının üstündedir. Maastricht Anlaşması 1991’de 12 AB üyesi ülke tarafından imzalandı. Gelecekteki Avrupa Birleşik Devletleri kurulması amacını içeriyordu. Anlaşma bir Avrupa Merkez Bankası kurulmasını ve parasal bir birlik oluşturulmasını öngörüyordu. Anlaşma 10 yıl içinde ortak bir para birimine geçilmesi için üye ülkelerin ekonomilerinin harmonize edecek önlemleri içeriyordu. Maastricht Anlaşması üye ülkelerin Avrupa Para Birliği’ne (European Monetary Union – EMU) katılması için yerine getirmeleri gereken beş kriteri içerir 1) 2) 3) 4) 5) Enflasyon oranı – En düşük enflasyon oranına sahip üç üye ülkenin ortalama enflasyon oranının yüzde 1.5’ini geçemez. Uzun vadeli faiz hadleri – En düşük faiz hadlerine sahip üç üye ülkenin ortalamasının yüzde 2’sini geçemez. Ülkelerin kurlarının son iki yılda devalüe edilmemiş olması gerekir ve diğer üye ülkelerin kurlarına göre yüzde 15 bandından daha fazla dalgalanmamış olması gerekir. Üye ülkelerin bütçe açıkları kendi ülkelerinin GSMH’ının yüzde 3’ünden fazla olamaz. Ülkelerin devlet borçları, ülkenin GSMH’ının yüzde 60’ından fazla olamaz. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (North American Free Trade Agreement – NAFTA) NAFTA 1990 yılında ABD ve Kanada tarafından kuruldu. Daha sonra Meksika da Birliğe katıldı. Böylece NAFTA dünyanın en büyük ekonomik alanı oldu. Sadece ABD dünyanın en büyük ekonomisine sahip ülkedir. ABD dünya gelirinin ve üretiminin yüzde 18’ini elinde tutmaktadır. Güney Doğu Asya Ülkeleri Birliği (Association of South East Asian Nations - ASEAN) ASEAN 1967 yılında Bruney, Endonesya, Malezya, Filipinler, Singapur, Tayland, Kamboçya, Laos, Burma ve Vietnam tarafından kuruldu. ASEAN dünyada en hızlı ekonomik büyüme gösteren bölgedir. Bu bölgedeki ülkelerin ortalama yıllık büyüme hızları yüzde 7’lerde seyretmektedir. ASEAN ve Çin ve Hindistan 2010 yılında serbest ticaret anlaşması imzalamışlar ve dünyanın en büyük serbest ticaret alanını oluşturmuşlardır. Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (Economic Community of West African States ECOWAS) ECOWAS Benin, Burkina Faso, Yeşil Burun Adaları, Gambia, Gana, Gine, GineBissau, Fildişi Sahili, Liberya, Mali, Nijer, Nijerya, Senegal, Siera Leone ve Togo tarafından kuruldu. ECOWAS ülkeleri başlıca tarım ürünleri (kahve, kakao, palmiye yağı) ve petrol dahil olmak üzere çeşitli mineraller üretirler ve ihraç ederler. Bağımsız Devletler Topluluğu Commonwealth of Independent States (CIS) Sovyetler Birliği’nin 1991’de çökmesinden sonra eski SB ülkeleri Rusya Federasyonu, Kazakistan, Üzbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan, Azerbeycan, Gürcistan, Ermenistan, Beyaz Rusya, Ukrayna ve Moldova’nın biraraya gedi ve BDT’yi oluşturdu. BDT’nin en önemli ülkesi Rusya Federasyonu’dur. Rusya Federasyonu 6,5 milyon mil kare yüzölçümüyle dünyanın en büyük ülkesidir. BDT doğal kaynaklar açısından çok zengindir. Petrol, altın, doğal gaz, mineraller, elmas ve verimli tarım alanları gibi bir çok zenginliğe saiptir. Türkiye’deki gelişmeler Türkiye’de son dönemlerde dikkat çeken sorunlar, önemlerine göre, cari açık, işsizlik ve enflasyon olarak görülmektedir. Sorunların çözümü olarak ise ihracatı arttırmak ve yabancı yatırımları ülkeye çekmek gibi politikalar üretilmektedir. Bu nedenle, 1980 sonrası yabancı yatırımları teşvik için, mevzuat ve idari yönden etkin tedbirler alındı. Bu tedbirlerin sonucu olarak Türkiye’de yabancı yatırımlarda büyük bir artış kaydedildi. 24 Ocak Kararları Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu (1986), Yabancı Sermaye Teşvik Kararları, Yabancı Sermaye Çerçeve Kararları Hakkında 1 no.lu Devlet Planlama Teşkiları (DPT) Tebliği gibi yasal düzenlemelerden sonra Türkiye’de yapılacak yabancı sermaye yatırımları; Ortak işletme kurulması Yabancı kuruluşların Türkiye’de şube ve irtibat bürosu açmaları Türkiye’de özel sektör kuruluşlarının yabancı personel istihdamı Kamu ve özel kuruluşların lisans ve teknik yardım anlaşmaları Yabancı sermayeli kuruluşların uzun ve orta vadeli dış yatırım kredisi taleplerinin DPÖ tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesi gibi uygulamalar yürürlüğe girmiştir. 24 Ocak Kararları Bu kararlar doğrultusunda politikalar devam etmiş ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu (2003), Dooğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Uygulama Yönetmeliği ((2003), Doğrudan Yabancı Yatırımlarda Yabancı Uyruklu Personel İstihdamı Hakkında Yönetmelik de yürülüğe girdi. Bu gelişmeler sonucu Türkiye’de yabancı yatırımlar arttı, yabancı işletmelerle ortak girişimler (joint ventures), lisans ve know-how sözleşmeleri sayısında yükselme oldu. Türkiye’ye doğrudan uluslararası yatırım girişlerinin ülkelere göre dağılımı (2003-2007) (milyon $) Ülke 2003 2004 2005 2006 2007 AB ülkeleri 563 1,027 5,006 14,489 12,929 Almanya 142 773 391 357 1,010 Fransa 120 34 2.107 439 360 İngiltere 141 126 166 628 702 ABD 52 36 88 848 4,213 Asya 60 60 1,756 1,927 1,385 745 1,190 8,535 17,639 19,445 Toplam Türkiye’de yabancı yatırımların sektörel dağılımı Türkiye’de yabancı yatırımlar en yoğun olarak “toptan ve perakende ticaret” alanına yönelmiştir. Bu sektörde önem sırasına göre; İkinci olarak “imalat sanayi” öne çıkar. Kimyasal madde ve ürünlerin imalatı Gıda ürünleri ve içecek imalatı Tekstil ürünleri iğmalatı BYS makine ve teçhizat imalatı, motorlu kara taşıtı, römork ve yan römork imalatı Üçüncü olarak “gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri” görülüyor. Türkiye’de ithalatın ülkelere göre dağılımı (%) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 AB 65.5 62.8 64 Almanya 13.2 12.9 13.7 13.6 12.8 11.7 10.6 10.3 İKT 13.5 14.6 13.1 11.8 10.9 12.4 13.7 12.7 KEİ 12.3 13.4 12.8 13.4 15.8 17.5 19.4 20.5 BDT 10.4 11.2 10.8 11.2 13.3 14.8 16.7 18.4 Rusya 7.1 8.3 7.5 50.7 49.3 45.1 42.6 40.3 7.9 9.3 11.1 12.8 13.8 Uluslararası ticaret teorileri Merkantilizm Mutlak Üstünlükler Teorisi Mukayeseli Üstünlükler Teorisi Faktör Donanımı Teorisi Benzer (Örtüşen) Talep Yapıları Teorisi Ürün Hayat Eğrisi Teorisi Ölçek Ekonomileri ve Monopolcü Rekabet Teorisi Ulusların Rekabet Edebilme Avantajı Merkantilizm 15. Ve 18. yüzyıllarda fedolizmin sona ermesi ve ticari kapitalizmin geliştiği döneme verilen addır. Kolonializmin dayandığı ticari sistemdir. Sistemin odağı Batı Avrupa’dır. Baş oyuncular İngiltere, Fransa, İspanya ve Hollanda’dır. Bu ülkeler sermayenin tüccar sınıfın elinde güçlenmesiyle feodal sistemden ulus devlet sistemine ilk geçiş yapan ülkeler oldu. Devamı... Merkantilist sistemde, bir ulusun zenginliği, hazinelerinde bulunan altın, gümüş ve değerli madenlerle ölçülüyordu. Ülkrelerin zenginliği ticaretle artıyordu. İhracat, hazineyi zenginleştirdiği için iyi, ithalat ise zenginliklerin dışa ödenmesine neden olduğu için kötü idi. İhracat yoluyla sağlanacak dış ticaret fazlası ülkeleri zengin yapıyordu. Merkantilism anlayışını ortaya çıkaran gelişmeler Kolonializm Coğrafi olarak yeni yerlerin keşfedilmesi Avrupa’da nüfusun önemli ölçüde artması Rönesans’ın kültür üzerine etkisi Kar ve zenginlik konularında dini anlayışın değişmesi Tüccar sınıfının ekonomik, sosyal ve politik olarak yükselmesi Amerika kıtasında altın, gümüş ve diğer değerli madenlerin keşfi Feodal yapının zayıflaması ve ulus-devletlerin ortaya çıkması Merkantilizm genel olarak ulus-devlet oluşumunun ekonomi-politik çerçevesi olarak adlandırılır. Devamı... Dolayısıyla; Merkantilist anlayışta, bir ülkenin zenginleşmesi için diğer ülkelerin fakirlaşmesi gerekir. Bir ülke diğer bir ülkenin aleyhine çalışırsa, kendisi için değerli kaynak birikimini sağlayabilir. Tüm bunlar ülkeler arası uyumu değil, çatışmayı öngörür. Koloni ticareti devlet koruması altında yapılmalı ve ticaret malları ve ticaret yolları bu şekilde koruma altına alınmalıdır. Örnek 1711’de, Güney Amerika ile ticaret yapmak üzere İngiltere’de South Sea Company kuruldu. Ticaret izni almak için şirket İngiltere Hükümeti’ne 10 million pound sterling ödedi. Şirket çok hızlı büyüyordu. O kadar zengin oldu ki, Kral George Hükümeti’ne 31 million pound borç verdi. King George 100 000 pound değerinde hisse senedi alınca, şirketin hisseleri 1000 pounda yükseldi. Mutlak Üstünlükler Teorisi (The Theory of Absolute Advantage) Adam Smith tarafından geliştirildi. Smith ticaretin sadece ihraç eden ülke değil, ithal eden ülkelere de refah sağlayacağını ileri sürdü. Uluslararası ticaretin devlet kontrolüyle değil, serbest piyasa koşullarına göre yapılmasının avantajlarını ortaya koydu. Smith’e göre her ülkenin bir ürün üretirken mutlak üstünlüğü vardır. Mutlak üstünlük, bir ülkenin bir malı tüm diğer ülkelerden daha iyi ve daha ucuz üretmesinde yatan avantajdır. Örneğin, eğer İngiltere yünü tüm diğer ülkelerden daha kaliteli ve daha ucuza üretiyorsa, İngiltere yün üretiminde mutlak üstünlüğe sahiptir. Smith’in teorisi, her ülkenin mutlak üstünlüğe sahip olduğu malı üretmesini, ve fazla üretimini diğer ülkelere satmasını öngörüyordu. Örnek Ticaret öncesi Uzmanlaşma Ticaret ABD Japonya Toplam ABD Japonya Toplam ABD Japonya Toplam Pirinç (ton) 3 1 4 6 0 6 3 3 6 Otomobil 2 4 6 0 8 8 4 4 8 sonrası Mukayeseli Üstünlükler Teorisi (The Theory of Comparative Advantage) David Ricardo tarafından geliştirildi. Mutlak Avantajlar Teorisini bir adım daha ileriye götürdü. Ricardo; “bir ülke hiç bir ürünün üretilmesinde mutlak üstünlüğe sahip olmasa bile, eğer bir ürünü, başka bir üründen daha iyi ve ucuza üretiyorsa, yine de uluslararası ticaret tüm tarafların refahını arttırır” tezini savunuyordu. Mukayeseli üstünlükler, bir ülkenin bir ürünü daha iyi ve ucuza üretmesinden doğan ajantaja verilen addı. Örneğin, eğer Türkiye tekstili, bilgisayarlara göre daha iyi ve ucuza üretiyorsa, Türkiye tekstilde, bilgisayara göre mukayeseli üstünlüğe sahiptir. Varsayımlar: Mukayeseli üstünlükler teorisi bazı varsayımlara dayanır: Teori iki ülke ve iki mal gibi basitleştirilmiş bir modele dayanır. Uluslararasu ticarette nakliye, sigorta gibi masraflar analize dahil değildir. Ticaret takas yoluyla olmaktadır. Üretim faktörleri ülke içinde hareketli, ülkelerarası hareketli değildir. Maliyetler, emek maliyeti bakımından üretim miktarına bağlı değildir, sabittir. Teknoloji, faktör arzları ve işgücü yeteneği veri kabul edilmiştir. Ekonomi tam kullanımdadır, yani tam-kapasite üreetim yapmaktadır. Örnek İngiltere Portekiz Kumaş (metre) Şarap (litre) 80 10 40 20 İngiltere’nin her iki ürünün üretiminde de mutlak üstünlüğü vardır. Ancak İngiltere kumaş üretiminde, şarap üretimine göre mukayeseli avantajı vardır. İngiltere’nin kumaş üretimindeki üstünlüğü 8 kat, şarap üretimindeki üstünlüğü ise 2 kattır. İngiltere’de yerel fiyatlar: Portekiz’de “ “ : 1 birim kumaş; ½ birim şarap 1 birim kumaş; 2 birim şarap Dolayısıyla, İngiltere’de şarap pahalı, Portekiz’de ise ucuzdur ve ticaret iki tarafa da refah sağlayacaktır. Ricardo Modeli’nin eleştirisi: Model emek-değer teorisine dayanır. Model ülkelerarası işgücü verimliliğinde ortaya çıkan farklılığın nedenini açıklamamıştır. Modele göre işgücü, ülke içinde tam hareketli, ülkelerarası ise tam hareketsizdir. Ricardo Teorisi bir arz yönlü açıklamadır. Ricardo maliyetleri sabit maliyetlere ve tam uzmanlaşmaya dayanır. Ricardo modeli statiktir (durağan). Faktör Donanımı Teorisi (The Theory of Factor Endowments) Eli Heckscher ve Bertil Ohlin tarafından geliştirilmiştir. Mukayeseli Avantajlar Teorisinin eksikliklerini gideren yönleri vardır. Heckscher-Ohlin ülkeler arasındaki faktör maliyetlerinin farklarının, o ülkede bir üretim faktörünün çokça bulunmasına veya az bulunmasına bağlı olduğunu ortaya koydu. Her ülkede üretim faktörleri değişik olarak bulunur. Eğer bir üretim faktörü fazla ise, bu faktörün fiyatı düşüktür ve bu faktörle üretilen ürünler de daha ucuzdur. Bu ürünler uluslararası piyasalarda daha fazla talep edilir. Ülke bu ürünleri ihraç eder. Benzeri şekilde, bir ülkede bir üretim faktörü kıt ise, fiyatı da yüksek olacaktır. Bu faktörle üretilmiş ürünler pahalı olacaktır. Dolayısıyla, bu ülke bu ürünü ithal ederek daha kazançlı çıkar. Örnek: İki ülke; Türkiye ve Almanya İki ürün; tekstil ve otomobil İki ülkede üretim faktörlerinin dağılımı; Türkiye’de emek, Almanya’da sermaye daha bol bulunur. Dolayısıyla, göreceli olarak Türkiye’de emek, Almanya’da sermaye daha ucuz olacaktır. Böylece Türkiye tekstilde, Almanya otomotivde mukayeseli avantaja sahip olacaktır. Sermaye yönünden zengin olan Almanya sermaye yoğun, emek yönünden zengin olan Türkiye emek yoğun mallar ihraç edeceklerdir. Bu analiz statiktir, ve değişen koşullara göre yeniden değerlendirme yapılması gerekir. Leontief Çelişkisi (Leontief Paradox) Leontief 1947 yılında ABD’nin faktör donanımı ile ihracat ve ithalatının teoride öne sürüldüğü gibi olmadığını ortaya çıkardı. Leontief 50 sanayi dalında yaptığı araştırmada ABD’nin emek yoğun ürünler ihraç ettiği ve sermaye yoğun mallar ithal ettiği sonucuna ulaştı. O devirlerde ise ABD tartışmasız olarak dünyanın en fazla sermaye stoğuna sahip ülkesi konumundaydı. Açıklama olarak, ABD’deki işçinin, bir yabancı işçiye göre 3 kat daha verimli çalıştığını ileri sürdü. Ayrıca üretimde teknoloji kullanan ABD şirketleri emek verimini önemli ölçüde arttırıyordu. Leontief’in bulguları: İhraç malları (Bir milyon $) Sermaye 2, 550,780 İthalata rakip mallar (Bir milyon $) 3,091,339 (ABD doları) Emek (çalışma yılı) 182,213 170,004 Benzer Talep Yapıları Teorisi (Linder’s Overlapping Demand Theory) Linder uluslararası ticaretin talep faktörlerinden etkilendiğini ileri sürmüştür. Buna göre, ülkelerin gelir düzeyleri, tercihleri ticareti açıklayan faktörlerdir. Linder’e göre, benzer gelir düzeyindeki ülkelerde yaşayan tüketiciler benzer malları talep ederler. Örneğin, gelişmiş ülkelerde otomobil, seyahat, giyim gibi mallara talep vardır. Değişik marka otomobiller ürün farklılaşmasıdır. Gerçekten de dünya ticaretinin %65-75’i gelişmiş ülkelerin birbiriyle yaptığı ticarettir. Gelişmekte olan ülkelerde ise farklı mallara talep vardır. Örneğin bu ülkelerde, yiyecek, barınma gibi mallar talep edilir. Benzer Talep Yapıları Teorisi (Linder’s Overlapping Demand Theory) Linder uluslararası ticaretin talep faktörlerinden etkilendiğini ileri sürmüştür. Buna göre, ülkelerin gelir düzeyleri, tercihleri ticareti açıklayan faktörlerdir. Linder’e göre, benzer gelir düzeyindeki ülkelerde yaşayan tüketiciler benzer malları talep ederler. Örneğin, gelişmiş ülkelerde otomobil, seyahat, giyim gibi mallara talep vardır. Değişik marka otomobiller ürün farklılaşmasıdır. Gerçekten de dünya ticaretinin %65-75’i gelişmiş ülkelerin birbiriyle yaptığı ticarettir. Gelişmekte olan ülkelerde ise farklı mallara talep vardır. Örneğin bu ülkelerde, yiyecek, barınma gibi mallar talep edilir. Ürün Hayat Eğrisi Teorisi (Product Life Cycle Theory) Teori Raymond Vernon tarafından geliştirilmiştir. Teori şu ilkelere dayanmaktadır: Teknik yenilikler yapabilmek ve yeni ürünler üretmek için büyük ölçekli sermaye ve kalifiye işçi gerekir. Her ürün aşağıdaki evrelerden geçer: Ürün Hayat Eğrisi Teorisi Yenilik evresi: Ürün araştırma ve geliştirme aşamasıdır. Kalifiye işgücü gerektirir. Yeni ürün geliştirilir ve alım gücü yüksek tüketicilerin bulunduğu piyasalara sürülür. Bu devrede ürünün fiyat esnekliği düşüktür. Dolayısıyla yüksek fiyattan satılır. Satışların, karların ve ihracatın arttığı devredir. Gelişme evresi: Ürün ar-ge’den çıkmış, kitle üretimine hazır hale gelmiştir. Seri üretim başlamış, sermaye yoğun standardlaşmış üretim başlamıştır. Piyasaya rakip ürünler girmiş, talep esnekliği artmış, fiyat artışları durmuştur. Olgunlaşma: Standardlaşma evresi: Ürün ve üretim teknolojileri standardlaşmıştır. Firmalar arası rekabet artmış, fiyat rekabeti başlamıştır. Düşüş: Dışarıdan gelen ucuz ithal ürünlerle rekabet edemeyen şirketler, üretim alanlarını gelişmekte olan ülkelere taşırlar. Üretim maliyetlerini düşürürler ve, başta ihraç ettikleri ürünleri, ithal etmeye başlarlar. Ölçek Ekonomileri ve Monopolcü Rekabet Teorisi (Theory of Economies of Scale and Imperfect Competition) Paul Krugman tarafından geliştirilmiştir. Teori, bazı ürünlerin üretim maliyetlerinin ölçeğe bağlı olduğu görüşüne dayanır. Yani bazı ürünlerin üretiminde üretim ölçeği büyürken üretim maliyeti düşer, birim başına kar artar. Dolayısıyla, küçük ölçekli şirketler, büyüklere göre dezavantajlıdır. İçsel ölçek ekonomileri (internal scale economies), firmanın kendi üretim ölçeği arttıkça, ortalama birim maliyetlerinin düştüğü durumu tanımlar. (Otomobil sanayi gibi) Sanayi kolunda üretim hacminin genişlemesi sonucunda maliyetler düşüyorsa, dışsal ölçek ekonomileri (external scale economies) oluşuyor demektir. (Bilgisayar sanayinde kullanılan chip üretimi gibi) Ölçek ekonomilerinin uluslararası ticarete etkileri: Ülkeleri bazı tür sanayilerde uzmanlaşmaya teşvik eder, Ülke iç piyasasında çok sayıda küçük üretici yerine, az miktarda büyğk üretici teşvik edilmiş olur, Maliyetleri düşürerek, üretim ve tercihler yönünden benzer ülkeler arasında karlı ticaret yapmak olanağı sağlar, Uluslararası ticarette tüketiciye belli bir malın değişik türlerini sunarak, çeşitliliğin ve refahın artmasına yol açar. Monopolcü Rekabet Teorisi Bir ülkenin aynı malı nasıl hem ihraç, hem de ithal ettiğini anlatır. Bir ülke uluslararası ticarete açıldığı zaman, hangi ürünü ihraç edeceğini, yani endüstriler-arası nitelikli (inter-industry) ticaretini mukayeseli üstünlüğü belirler. Buna göre ihracat ve ithalat yapar. Mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu malları ihraç eder, olmadığı malları ithal eder. Örneğin, Almanya Mercedes otomobilini ihraç eder, aynı zamanda, Alfa Romeo otomobilini ithal eder. Ulusların Rekabet Edebilme Avantajı (Theory of Competitive Advantage of Nations) Michael Porter tarafından geliştirilmiştir. Porter, ülkelerin rekabetliliğini, o ülkedeki şirketlerin küresel rekabetliliğine bağlar. Eğer bir ülkede bir çok küresel rekabetliliği yüksek şirket varsa, o ülkenin rekabet edebilirliği yüksek demektir. Bir ülkenin rekabet edebilme gücü, o ülkedeki endüstrinin kapasitesine ve yeniliklerine bağlıdır. Bazı bölgeler bu rekabetliliği arttıracak faktörlere sahiptir. Porter bu faktörlere sahip bölgelere küresel platform (ortam) (global platform) adını verdi. Küresel platform Üretim faktörleri - İkiye ayrılır: 1) Temel üretim faktörleri, doğal faktörler (land), işgücü (labor), sermaye (capital) ve girişimcilik (entrepreneurship) olarak sıralanır. 2) Gelişmiş üretim faktörleri, temel üretim faktörlerinin geliştirilmesinden ortaya çıkar. Örneğin, gelişmiş limanlar, yollar, altyapı, eğitilmiş işgücü, gibi. Talep faktörü – Ürün kalitesini en başta tüketiciler yükseltir. Bir bölgede tüketiciler ne kadar zor ise, o bölgedeki üreticiler de bu tüketicilere mallarını beğendirmek ve şikayetleri önlemek için daha kaliteli, daha iyi ve daha ucuz mal üretmeye çalışırlar. Böylece rekabetlilik kazanırlar ve küresel rekabette öne çıkarlar. Küresel platform Yan sanayiler, destekleyici sanayiler – Her sanayiyi destekleyen, ona hammadde, ara mal ve bitmiş mal üreten yan sanayiler vardır. Bu yan sanayilerin verimli, kaliteli, sürekli ve ucuz üretim yapması o sanayinin küresel rekabette öne çıkması için çok önemlidir. Firma yapısı, stratejisi ve rekabet – Şirketlerin yönetim stratejisi aynızamanda rekabetliliğini de etkiler. Porter en başarılı yönetim şeklinin z stili yönetim veya Asya tipi yönetim tarzı olduğu sonucuna varmıştır. Ayrıca, aynı bölgede güçlü rakip şirketlerin bulunması şirketlerin uluslararası rekabette daha başarılı olacağına yol açmaktadır. Porter’in elması Üretim faktörleri Yan sanayiler Destekleyici sanayiler FİRMA Talep faktörü Firma yapısı, stratejisi ve rekabet