TARİH / Resul KESENCELİ Baltacı Mehmet Paşa ve Katerina Gerçeği B altacı Mehmed Paşa (ö. 1721) Osmancık’ta dünyaya geldi. Genç yaşta içini saran ilim merakı ile Trablus, Tunus ve Cezayir’e gitti. Daha sonra İstanbul’a döndü. Enderun’da eğitim aldı. Sarayda ‘Baltacı’ oldu. Ardından ‘Baltacı Halifeliği’ne yükseldi. Sesinin güzelliği yüzünden musikiye teşvik edildi. ‘Müezzin’ oldu. Oradan yazıcılığa terfi etti, 1703 Aralık ayında da ‘Mirahurluk’ görevine yükseldi.Çok zeki ve son derece çalışkandı. İlme karşı müthiş bir merakı vardı. Durmadan okuyordu. Bu çabası onu 1704 yılı Kasım’ında ‘Vezir’liğe, hemen ardından ‘Kaptan-ı Derya’lığa, 1704’te de ‘Sadrazam’lık görevine gelmesini sağladı. Gerçekler ve Prut Savaşı Rus Çarı Birinci Petro, bizim tarihlere göre ‘Deli’, Rus tarihine göre ise ‘Büyük’ Petro’dur; ‘Büyük’lüğü ise, Türkiye’yi içine alan bir istilâ projesi ile boğazlarımızdan geçip sıcak denizlere inerek ‘Büyük Rusya’yı kurma emelinden gelmektedir. Poltava Savaşı’nda İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ı yendi. Şarl da, Osmanlı topraklarına çok yakın bir bölgede bulunan Bender Kalesi’ne sığındı ve Osmanlı Padişahı’na mektup yazarak Rusların eline düşmek üzere olduğunu bildirip yardım istedi. Sultan Üçüncü Ahmed Han, hem Demirbaş Şarl’ı kurtarmak, hem de Petro’nun ‘Büyük Rusya’ hayalini yıkmak üzere Rusya’ya savaş açtı. Zamanın Vezir-i Âzamı Baltacı Mehmed Paşa, sefere Serdâr-ı Ekrem olarak tayin edildi. Yüz bin kişilik Osmanlı ordusu, 1711’de sefere çıktı. Osmanlı donanması da üç yüz altmış gemiyle 42 MAYIS 2014 Karadeniz’e açılarak, Azak Denizi’ndeki Rus donanmasını imha ile Azak Kalesi’ni fethedecekti. Düşünülen plan gerçekten çok mükemmeldi. Osmanlı ordusu, Prut Nehri kıyısında, Mareşal Şermetiyef komutasındaki Rus ordusuyla karşılaştı. Rus ordusunun mevcudu, altmış bin kadardı. Yeniçeri Kâtibi Hasan Kürdi, Prut Savaşı öncesini, o geceyi ve sonrasında olup biteni günlüğünde şöyle anlatır.“Sayısız silahların parıltısından, gözler kamaşıyor, yiğitlerin gözleri cenk arzusuyla kendinden geçiyor; korkakların kalpleri, inançsız gönüller gibi kederleniyordu. Yürekler yanık, gözler yaşlı, tuğlar, dilberlerin zülüfleri gibi darmadağın, sancaklar, dalgalanmaktan yırtılmakta; yer yer zurna feryatları, nefir ağıtları ve davulların gümbürtüsü, gazilerin kerrenaylarının velvelesine karışmakta; bahadırların naraları, çavuşların yüksek sesli emirlerine öncülük etmekte idi...” Baltacı Mehmed Paşa, son derece usta bir manevra ile Rus ordusunu dört yandan kuşatmayı başardı. Osmanlı topçusunun yoğun ateşi altında büyük zayiat verdiler. Bombardıman ve hücum günlerce sürdü.Dayanamayacağını anlayan Mareşal Şeremitiyev, Çar Petro’nun müsaadesiyle Baltacı’ya bir mektup yazarak, resmen barış teklif etti. Baltacı Mehmed Paşa, ilk barış teklifine cevap olarak, topçu ateşini hızlandırdı.Bunun üzerine bir süre daha dayanan Şeremitiyev, ikinci bir mektup yazarak barış isteğini tekrarladı. Savaş uzayacağa benziyordu. Savaş uzadıkça yeniçerilerde bıkkınlık alametleri görülmeye başlamıştı. Baltacı Mehmed Paşa, Savaş Şurasını topladı. “Rus Çarı sulh istiyor ve her ne talep edilirse vermeyi kabul ediyor. Arzumuz gibi hareket ederse sulha müsaade mi edelim, yoksa eman-name’ye (barış istemesine) bakmayıp harbe devam mı edelim?”düşüncesi tartışıldı. fena bir durumda savaşın bozgunla neticelenmesi ihtimali vardır.”Tartışmalar sonunda barış teklifi kabul edildi. Prut Antlaşması ve Sonrası Gelişmeler Ertesi gün ordugâha davet edilen Rus murahhası Pyotr Şafirov ile barışın şartları görüşmelerine başlandı ve bir süre sonra da meşhur ‘Prut Antlaşması’ imzalandı. (1711) Buna göre; Azak Kalesi Osmanlı Devleti’ne geri verilecek, Rusya’nın takip ettiği İsveç Kralı XII. Demirbaş Şarl ülkesine serbestçe dönebilecek, Rusya İstanbul’da daimi elçi bulundurmayacak ve Lehistan’ın içişlerine karışmayacaktı. Gece yapılan müzakerelere göre Rusların en güçlü silahları ’toplar’ Osmanlı’ya teslim edilecektir. Sabah olunca top sayısının tespiti için toplardan anlayan kapıkulu ocaklarının topçu alayından hiç kimse tayin edilmez, sadece Çavuşlar Kâtibi Abdülbaki Efendi sabah erkenden Rus ordugâhına gönderilir ve geri döndükten sonra yüksek sesle: ’Otuz dört tane sahi top ve iki tane büyük top bulunmuştur. Az bir şey de cephane vardır.’ diye izahat verir. Rus ordu raporlarında 34 değil, 122 adet top vardır. Ayrıca Çar’ın, bu topları teslim etme- Kırım Hanı hariç, komutanların çoğu şu görüşte anlaştılar: “Eğer istediklerimizi bize teslim eder ve tekliflerimize razı olursa, sulh yapmak kazançtır. Önümüz kış, muharebe uzarsa burada barınamayız. Şimdiden yeniçeriler arasında savaşa karşı bir isteksizlik seziliyor. Maazallah somuncubaba 43 nüşte Padişah’a durumu farklı izah etmişler, yok edilmek üzere olan Rus ordusunun Baltacı’nın keyfi hareketleri yüzünden kurtulduğunu anlatmışlardır. Sonuç olarak Baltacı Mehmet Paşa gözden düşmüş, hak etmediği bir şekilde suçlanmıştır. İftiralara maruz kalan Paşa müfteriler karşısında etkisiz kalmıştır. Belgeler Işığında Baltacı Mehmet Paşa ve Katerina Gerçeği mek için ‘...Çok sayıda düşmanım, memleketime dönmeme mani olur... Diğer krallar nezdinde küçük düşerek rezil olurum... Şeref ve itibarımı kaybetmemem için cephane ve toplarımı almasınlar. Bedeli neyse ödeyeyim.’ diye yalandan bir haber uydurulmuştur.Yeniçeri Kâtibi Hasan bu durumu ‘Lakin kralın sonradan yalan söylediği ortaya çıktı. Ne var ki devleti idare edenlerden hesap sormak mümkün değildi. Bu yüzden kimse bir şey söylemeye cesaret edemedi ve herkesin şaşkınlıktan parmağı ağzında kaldı!...’ diye ifade eder. Kâtip Hasan günlüğünde ‘Azap çengeline asılı bir çil kuşu gibi sıkıntı içinde kıvranan Çar ve ordusu, 22 Temmuz Çarşamba günü verilen izinden sonra top, tüfek ve cephanesiyle su gibi akıp gitti.’ ifadesini kullanır. Baltacı Mehmed Paşa’nın zaten aleyhinde olan ve Padişahın çok sevdiği Şeyhülislâm Paşmakçı-zâde Ali Efendi, Damat Ali Paşa ve Darüssa’ade Ağası Süleyman Ağa, sert hareketlerinden ve patavatsız sözlerinden dolayı, Baltacı’nın aleyhindeki faaliyet planlarına hız verdiler. Paşa, henüz İstanbul’a gelmeden Rus Çar’ının sözünde durmamasını da bahane ederek, hemen aleyhte bir plan hazırladılar. İlk planları, Baltacı’nın İsveç Kralı ve Kırım Hanı’nın sözlerine önem vermediğini, vermiş olsaydı Rus Çarını diri diri yakalama fırsatı elde edildiğini, Rus Çarı tarafından gönderilen paralar sebebiyle sulh yolunu tercih ettiğini ısrarla 44 MAYIS 2014 Padişah’a anlatmak oldu. Taraftarları da, tek kabahatin gece ile gelen altın arabaları olduğunu, yoksa Çar’ı yakalamamak için bir sebep bulunmadığını ilave ettiler. İşte bu noktada Hammer, Rus Çar’ının karısı Katerina’nın sulh antlaşması uğruna bütün kıymetli mücevherlerini Osmanlı komuta heyetine gönderdiğini ve Şermetivef vasıtasıyla sulhu sağlaması için Vezir-i Azama mektup ilettiğini ifade etmektedir. Bazı çağdaş tarihçiler de, Baltacı’nın asla rüşvet almadığını, belki müşavirlerinden Ömer Efendi ve Osman Efendi’nin bu hediyeleri kabul ettiğini kaydetmektedirler. Padişah da, böylesine bir zafere imza atan Sadrazam’ın bu ithamlarla azledilmesinin doğru olmayacağını ifade ederek, ilk etapta gelen ithamları reddetti. Ancak Baltacı aleyhtarları, Edirne’de vezir-i azamın kapıkulu maaşlarını vermeye başlaması üzerine yeniden harekete geçtiler. Bu sefer Padişah’a, Edirne’de ulufe vermesinin ne manaya geldiğini dostlarına sorması icap ettiğini, yaptığı hataları affettirmek için Kapıkulu ile gizli anlaşmalar içinde olduğunu arz ettiler. Padişahın hakem kabul ettiği Şeyhülislâm da aleyhte beyan verince Baltacı Mehmed Paşa azledilerek (Kasım 1711) Midilli Adasında ikamete memur edildi. Aslında Midilli’ye sürgün gönderildi. Hakikatte ise Prut Osmanlılar açısından bir zaferdi. Çünkü her istediklerini almışlardı. Ancak Baltacı Mehmet Paşa’nın siyasi rakipleri dö- Gerçekte Baltacı Mehmet Paşa ile Katerina arasında hiçbir ilişki yaşanmamıştır. Böyle bir olayın olma ihtimalinden dahi bahsetmek mümkün değildir. Tarihî vesika ve belgelerle gerçekleri izaha çalışalım. 1. 1711 yılında yapılan Prut Savaşı ile ilgili ne Rus arşivleri ne de Osmanlı arşivleri Baltacı ve Katerina arasında görüşme yapıldığıyla ilgili bir bilgi vermiyor. Yani böyle bir olayla ilgili en ufak bir bilgi söz konusu değildir. Prut Savaşı’nı en ince ayrıntılarıyla anlatan iki tarafa ait ruznâmelerden hiçbiri Katerina ile Baltacı’nın buluşmalarından bahsetmiyor. 2. Sultan III. Ahmed devrini dört ciltte tüm teferruatıyla nakleden tarihçi Raşit böyle bir olaya yer vermiyor, böyle bir olaydan bahsetmiyor. 3. Prut Savaşı sırasında 82 yaşında bulunan Sadrazam’ın bir kadınla birlikte olması imkânsızdır, Çünkü yaşı müsait değildir. 4. Katerina 63 yaşında bir ninedir. Bu kadar yaşlı bir hanımla birlikte olunması ihtimal dâhilinde bile değildir. 5. Sadece Baltacı’nın kararıyla barış olmaz, olamaz; bu kararı sadece Harp Divanı verebilir. Yani, Baltacı’nın antlaşma kararı verme yetkisi yoktur. Vezirlerden, komutanlardan ve diplomatik heyetten oluşan Harp Divanı’nın barışı onaylaması gerekir. 6. Baltacı’nın, Katerina ’ya yahut altınlarına tamah etmesine esasen gerek de yoktur; zira savaş kazanılınca Katerina nasılsa esir alınacak, tüm altınları ile mücevherleri de ganimet olarak ele geçecektir. 7. Baltacı, öte yandan, rüşveti alır, kuşatmayı ise kaldırmazdı. Böyle bir durumda Çar yahut eşi Katerina hangi dünya mahkemesine başvuracaktı? Olayın, gerçeklerin iyi anlaşılması gerekir. 8. Çar Petro ile karısı savaş meydanına hiç gitmediler. Petro, Mareşal Şermetiyef aracılığıyla savaşı uzaktan yönetti, Savaş meydanında olmayan biri ile nasıl söylenilen iftiralar yaşanabilir. 9. Rus Çariçesi Katerina ile Baltacı Mehmed Paşa’nın buluşmaları, tamamen hayal mahsulüdür, uydurmadır, dedikodudur, iftiradır. 10.Dönemin hiçbir Türk ve Avrupa kaynağında, böyle bir iddia mevcut değildir. Prut Seferi’nden hemen sonra Baltacı’yı sadrazamlıktan düşürmek için çalışan İstanbul’daki rakipleri dahi böyle bir iddiada bulunmamışlardır. Bu tür iftiralar, onları kendileri gibi zanneden ucuz piyasa romancılarının kaleminden çıkmıştır.Görüldüğü gibi tarihte hiçbir şekilde Baltacı Mehmet Paşa-Katerina görüşmesi olmamıştır. Tüm bunlara rağmen Türk tarihini lekelemek isteyenler bu iftirayı ülkemize sokmayı başarmışlardır.Hiçbir kaynağı olmayan bu görüşlerin esas amacı Osmanlı tarihini lekelemektir. Kültürümüzü basitleştirmek, değerlerimizle alay etmektir. Oysa hakikatler karanlık gecedeki bir ay gibi ortadadır, berrak ve aydınlıktır. Dipnot 1. Ahmed Muhtar, Rus Menâbiine Göre Baltacı Mehmed Paşa’nın Prut Seferi, TOEM, nr.45, 1917, Yıl 8. 2. Hakan Yıldız,Prut Seferi’ni Beyanımdır (Yeniçeri Kâtibi Hasan, Keyfiyyet-i Rusya Tarih-i Moskof) , İstanbul, 2008. 3. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Tarihi, C.4, Bölüm, 1, Ankara, 1988. 4. Joseph VonHammer, Osmanlı Devleti Tarihi, İstanbul 2008. 5. Mustafa Nuri Paşa, Netâyic’ül-Vukû’ât, (Haz. Neşet Çağatay), C. III, Ankara,1987. 6. Münir Aktepe, Baltacı Mehmed Paşa, TDVİA. 7. Raşid Mehmed Efendi – Çelebizade İsmail Asım Efendi, Tarih-i Raşid ve Zeyli, C.III, İstanbul, 2013. 8. Silahtar Fındıklı Mehmed Ağa, Nusretnâme, C. II,(Haz. İsmet Parmaksızoğlu), İstanbul, 1962. somuncubaba 45