SINAV KAYGISININ BİLİŞSEL (KOGNİTİF) – DAVRANIŞÇI TERAPİSİ Deniz Depboylu Kaygı, tehlike durumunda hissedilen ve organizmanın bütünlüğünün korunmasına ilişkin oluşan normal bir tepkidir. Ancak bu duygu kaygılanılmaması gereken durumlarda çıkar ya da olması gerekenden daha çok hissedilirse, müdahale edilmesi gereken bir sorun haline dönüşebilir. Ancak kaygı, tehlikenin olmadığı durumlarda, tehlikenin düşündüğünüz kadar ciddi olmadığı durumlarda ya da yüksek kaygı durumla veya sorunla baş etme becerinizi engelliyorsa müdahale edilmesi gereken bir sorun haline dönüşebilir. Benim önerim. Aslında kaygı yaşamın normal bir parçasıdır. Hepimiz günlük yaşantımızda, değişik sebeplerden ötürü kaygı duyabiliriz. Trafikte geçirdiğimiz süre; yetiştirmemiz gereken iş, ödev veya projeler; ailevi sorunlar, karar vermek zorunda kaldığımız farklı durumlar vb. pek çok etken bizim kaygılanmamıza neden olabilir. Çünkü bu tür durumlar, bizim süregelen, olağan yaşantımızın akışını değiştirir ya da engeller. Bu tür değişiklikleri yaşamımızda alışageldiğimiz süreci bozan tehditler olarak algılayabiliriz. Sınav kaygısı, kişinin performansının değerlendirilmesine yönelik gelişen olumsuz düşünceler; kaygıyla birlikte seyreden heyecan, korku gibi duyguların da eşlik ettiği; aynı zamanda titreme, ateş basması, terleme, karın ağrısı gibi bedensel yakınmaların da oluştuğu bir tür anksiyete bozukluğudur. (Ne DSM-lV ne de ICD-10 Anksiyete Bozuklukları Sınıflaması altında Klinik Kodlaması bulunmuyor.) “Sınav Kaygısı” diye nitelendirilen durum ile ilgili benim şahsi görüşüm ise; “Sınav Kaygısı” diye nitelendirilen şeyin yeterince tanımının yapılmamış olmasıdır. Ayrı bir bozukluk mu yoksa Özgül Fobi’lerden biri mi? (Bireyin sınav öncesinde ya da sınav sırasında deneyimlediği, kaygının bilişsel, duygusal, fizyolojik belirtilerini içeren ve bireyin performansını düşüren duruma özgü bir kaygı problemidir. Okan Cem Çırakoğlu.) Tanılaycı tanım yerine bu tür betimleyici tanımlama bana daha işlevsel geldi. Sınav kaygısı normalde her bireyde karşılaşabileceğimiz bir kaygı türüdür. Sınava giren bir kişinin doğal olarak sınav sonucuna ilişkin bir beklentisi vardır. Bu beklenti için duyulan kaygı, kişinin ilgili sonucu ne kadar istediğini gösterir. Belirli bir noktaya kadar duyulan kaygı kişinin motivasyonunu yükseltir. Ancak normal düzeyin üstüne çıktığı durumlarda tam tersi etki ederek konsantrasyon bozuklukları ve performans kaybına neden olur. Böyle bir durumda profesyonel yardım alınması gerekebilir. Eğer makalen danışanlara yönelik ise fizyolojik, duygusal ve bilişsel belirtilerini alt alta başlıklarla vermen onlar açısından daha betimleyici olabilir. BİLİŞSEL (KOGNİTİF) VE DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM NEDİR? Bilişsel – Davranışçı Terapiler (BDT) teriminin bilimsel literatürde ilk kullanımı 1970’li yılların ortasında olmuş, ilk kontrollü tedavi çalışmalarının sonuçlarının yayınlanması ise aynı dekadın sonlarında ve 1980’li yılların başında gerçekleştirilmiştir. Aradan geçen kısa zaman dilimi içinde BDT bir çok batılı ülkede en yaygın kullanılan terapiler olmuşlardır. (Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur-2003) Bilişsel (Kognitif) Terapi, hedef yönelimli, problem odaklı, yapılandırılmış, şimdiye odaklı, kısa süren, sınırlı-süreli tedavi yaklaşımıdır. Eğitime dayalı olarak danışan – terapist işbirliği esas alınarak bir ekip çalışması gibi yürütülür. Terapinin amacı danışana işlevsel olmayan düşünce ve inançlarını belirlemeyi, değerlendirmeyi ve değiştirmeyi öğretmektir. Davranış Tedavileri oldukça genel bir tanımla, öğrenme ilkelerinin, davranış bozukluklarının analiz ve tedavilerine sistematik bir biçimde uygulanışı olarak düşünülebilir. (Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur) Danışanın yaşamını olumsuz yönde etkileyen uyumsuz davranışlar hedef olarak belirlenir ve bu davranışlar çeşitli yöntem ve tekniklerle sağlıklı hale getirilir. Eğer makalen danışanlara yönelik ise bence BDT nin ne zaman ortaya çıktığı gibi teknik bilgi yerine alan dışından kişilerin de kolayca anlayabileceği ve bilmesi gerektiği kadar BDT özeti yeterli olur gibi geliyor. BDT’nin Beş temel alanın (çevre, düşünceler, duygular, davranışlar, bedensel tepkiler) bir biri ile karşılıklı etkileşimlerinin yaşadığımız sorunlar üzerinde etkilerinin önemi ve bu alanların incelenmesinin önemini vurgulaması gibi. SINAV KAYGISININ BİLİŞSEL DEĞERLENDİRMESİ Öğrencilerin sınava yükledikleri anlam içsel ve dışsal bir çok etmenle desteklenir. Zira sınav sadece kendisinin yaşamında değil, değer verdiği insanların yaşamında ve onlarla ilişkilerinde de etki yaratmaktadır. Kişisel beklentilerinin yanı sıra çevresel beklentiler de arttığında, öğrenci kendini daha fazla baskı altında hisseder. Bu baskı bilişsel süreçte olumsuz otomatik düşüncelerle kendini göstermeye başlar. Özellikle sınav öncesi “Ya başaramazsam!”, “Yeterince hazır değilim.”, “Sınav süresini iyi kullanamazsam!”, “Sınıfta herkes benden daha zeki.”, “Sınav sırasında bildiğim her şeyi unutabilirim.”, “Herkes benim başarılı olmamı bekliyor.”, “Ailemi hayal kırıklığına uğratacağım.” vb. düşünceler bilişsel çarpıtmalarla desteklenerek daha derindeki olumsuz şemaları, yani kalıplaşmış inançları (örn. “başarısız insanlar değersizdir.”) aktive eder. Böylece sınav normalde taşıması gereken anlamdan çok daha fazla anlamla yüklenerek, kaygı odağı haline gelir. Durum(Sınav veya performans beklenen durum) kişide pasif Şemaları aktive eder, Şemalarla uyumlu girdiler alınarak şemalar otomatik düşünce üretir. Yani kişi “Sınıfta herkes benden daha zeki” dediği için “Başarısızım” şemasını aktive olmuyor. Kişi sınav ile karşılaşması sonucu pasif duran “Başarısızım” şeması aktive olur ve “Sınıfta herkes benden daha zeki” otomatik düşüncesi ortaya çıkar. “Örnek: Durum(Sınav veya performans beklenen durum) Şema“Başarısızım” ara inanç; Mükemmel olmazsam başarısızım demektir. O.Düşünce “Bu sınavda başarılı olamam”. Sınav kaygısında en çok kullanılan bilişsel çarpıtmalar; Mükemmelliyetçilik : Her zaman mükemmel olmak gerektiğine inanmak. “Sınavda en yüksek notu almalıyım” Ya hep ya hiççilik: Herhangi bir durumu, bir süreç üzerinde değerlendirmek yerine sadece iki kategoride ele almak. “Tıp fakültesini kazanamayacaksam hiç bir fakülte olmasın daha iyi.” Tünel bakışı: Bir durumun sadece olumsuz tarafını görmek. “Matematik öğretmeni çok kötü. Sürekli beni eleştiriyor. Kasıtlı olarak hep zor soruyor.” Olumluyu yok sayma: Kendi kendinize olumlu işlerin, yaşantıların ya da özelliklerin geçerli olmadığını söylemek. “Fizikten şansım yaver gittiği için iyi not aldım. Ben başarılı değilim, hiçbir şeyden anlamıyorum. “ Seçici algılama: Resmin tümünü algılamak yerine gereksiz yere bir ayrıntıya odaklanmak. “Deneme sınavında tarihten çok yanlışım var, sınavım berbat geçti.” Etiketleme: Eldeki kanıtları ele aldığımızda, ihtimal dışı olduğu halde, tüm kanıtları göz ardı ederek bir tek veriye odaklanıp kendimize veya başkalarına yargılayıcı sıfatlar yakıştırmak. “Sınav notum çok kötü, ben başarısız, geri zekâlı biriyim.” Felaketleştirme: Daha gerçekçi sonuçları dikkate almadan geleceği olumsuz olarak tahmin etmek. “Sınav sonucu berbat gelecek.” Bilişsel süreçle birlikte gelişen duygular genellikle heyecan, kaygı ve korku olup; bu duygular bedensel sorunlara (titreme, kalp çarpıntısı, nefes problemleri vb.), zihinsel süreçte ise performans problemleri ve odaklanma sorunlarına neden olurlar. TERAPİ SÜRECİ Sınav kaygısı yaşayan öğrenciye bilişsel terapiyle başlanan terapi sürecinde olay, duygu, düşünce ilişkilerini göstererek, otomatik düşüncelerin yakalanması ve bu düşüncelere alternatif düşünceler geliştirilmesi öğretilir. Bilişsel süreçte; danışanın standartlarını değerlendirme, çifte standart, bedel-kazanç analizi, günlük kayıt tutmak, kesin düşünceye karşı çıkma, olasılık ve gerçekleşme olasılığının ayrılması, kabullenmeye çalışmak, kendini destekleyen cümleler ve kendi kendini ödüllendirme cümleleri gibi kavram ve teknikler uygulanır. Kaygının artmasına neden olan sorunlardan birisi de günlük yaşamını planlamadaki hatalar ve eksikliklerdir. Bu sorunun ortadan kalkması için pasta dilimi, haftalık etkinlik kayıt formları gibi teknikler kullanılır. Bu teknikler öğrencilerin zamanını etkin biçimde kullanma becerisiyle ilgili farkındalığını arttıracak ve bu becerilerin gelişmesine yardımcı olacaktır. Nefes ve gevşeme egzersizleri ile bedensel duyumlarını kontrol altına alabilme becerileri geliştirilir. Meditasyon çalışmaları özellikle düşünceyi durdurma, zihinsel karmaşayı sonlandırma ve de odaklanma yeteneklerini güçlendirecektir. Uygulanan terapi yöntemlerinin tam anlamıyla başarıya ulaşması, ancak terapinin evde sürdürülmesiyle sağlanacaktır. Verilen ödevlerin birey tarafından gerçekleştirilirken, ev yaşamında ihtiyaç duyulan desteğin de güçlendirilmesi terapi sürecinin hedefine ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Aileyle yapılacak iki ya da üç seanslık terapi seansı, ailenin çocuklarını daha iyi anlamasını ve desteklemesini sağlayacaktır. Bu seanslar aynı zamanda aile üyelerinin yaşadığı kaygıyı da azaltacaktır. Sınav kaygısının giderilmesinde bilişsel-davranışçı terapiler dışında farklı terapi yöntemleri de kullanılmaktadır. Bilişsel-davranışçı terapinin çoğu yönteme göre daha etkili olmasının en önemli sebebi, uygulanan yöntem ve tekniklerin, kaygının giderilmesinin yanı sıra danışana kendi kendisinin terapisti olmayı öğretmesidir. Bireyin sorun çözme becerilerini de geliştirmekte, danışan öğrendiklerini farklı sorunlar ve duygu durumlarında da kullanabilmekte, böylece yaşam kalitesini yükseltebilmektedir. Terapi sürecini anlattığın kısmı alandan biri olarak çok rahat bir şekilde anlayabiliyorum, bu kısmı da teknikler ve terimler yerine süreci kısaca anlatma yeterli olur gibi geldi. İlk görüşmede sorunların değerlendirilmesi, danışanın beklentiler vs. ikici seansta hedeflerin belirleneceği ve modelin tanıtılacağı ve ödevler… sonraki seanslarda sorun alanlar üzerinde modelin geliştirdiği teknikleri kullanılarak çalışmalara başlanacağı ve ödevler, senin de vurguladığın gibi ödev ve ailenin önemi vs. Son olarak da ğer makalen danışanlara yönelik ise bence alan dışından birine “Eğer danışan olsaydın ve bana gelmiş olsaydın bu makaleden ne anlardın” diyerek okuması için vermeni ve ondan geri bildirim almanı tavsiye edebilirim. Nedeni ise bizler alan içinden olduğumuz için teknik terimlere yabancı değiliz ve çok rahat anlayabiliyoruz. Ancak senin yazdığın makale bize değil danışanlar için olara görürsek makalenin onların da rahatça anlayabileceği bir dilde olması gerekir diye düşünüyorum. Emeğin ve ayırdığın zaman için eline sağlık! Kaynak: 1) “Bilişsel-davranışçı terapilerin temel ilke ve özellikleri ve entegre yaklaşımın yararları”, Mehmet Z. Sungur, 3P Dergisi II: (Ek.2) Haziran 2003 2) “Davranış Tedavileri”, Dar. Mehmet Z. Sungur, Psikiyatri Bülteni, 2 (3): 109-115 3) “Bilişsel Terapi Temel İlkeler ve Ötesi” Judith S. Beck, Türk Psikologlar Derneği Yayınları 4) “Depresyon ve Anksiyete Bozukluklarında Tedavi Planları ve Girişimleri”, Robert L. Leahy – Stephen J. Holland, HYB Yayıncılık