1. ÜNİTE XX. YÜZYIL BAŞLARINDA DÜNYA Liderlerin takip ettikleri politikalarının kendi milletleri ve insanlık tarihi için önemi nedir? Barışı korumak niçin önemlidir? ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünitenin sonunda: 1. I. Dünya Savaşı’nın neden ve sonuçlarını, I. Dünya Savaşı sonunda yapılan antlaşmaları, 2. Çarlık Rusya’sının yıkılışı ve SSCB’nin kuruluşunu, SSCB yönetimindeki Türk topluluklarının durumunu ve Basmacı Hareketi’ni, 3. İngiltere ve Fransa’nın Orta Doğu’da manda yönetimleri kurmalarını, 4. Japonya’nın Uzak Doğu’da yeni bir güç olarak ortaya çıkmasını ve sonuçlarını, 5. 1929 Dünya Ekonomik Krizi’nin nedenleri ve sonuçlarını, Türkiye’ye etkilerini, 6. I. Dünya Savaşı’ndan sonra barışın sürekliliğini sağlama çabalarını, Avrupa’da sosyal ve ekonomik hayatı, İtalya’da Faşizm ve Almanya’da Nazizmin ortaya çıkışını, 7. Atatürk Dönemi’nde Türk dış politikasında meydana gelen gelişmeleri (Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girişi, Balkan Antantı, Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Sadabat Paktı, Hatay meselesi ve Hatay’ın Anavatan’a katılması) öğreneceğiz. ANAHTAR KAVRAMLAR HAM MADDE MillîYETÇİLİK PAZAR BASMACI HAREKETİ MONROE DOKTRİNİ MANDA YÖNETİMİ BOLŞEVİK ASİMİLE SİYASETİ 10 FAŞİZM NAZİZM ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 A. I. DÜNYA SAVAŞI VE SONUÇLARI 1. I. Dünya Savaşı I. Dünya Savaşı; savaş alanının genişliği, savaşan devletlerin sayısı, etkileri ve sonuçları bakımından tarihte o zamana kadar yapılan en büyük savaştır. Bu savaş, önce Avrupa’da başlamış, kısa bir süre içinde bütün dünyaya yayılmıştır. I. Dünya Savaşı’nın nedenlerini Fransız İhtilali’nin dünyaya yaydığı düşünce akımlarında ve Sanayi İnkılabı’nın yol açtığı ham madde ve pazar arayışındaki yarışta aramak gerekir. XIX. yüzyılın sonlarına doğru siyasi birliklerini tamamlayan İtalya ve Almanya, kısa zamanda sanayileşerek Avrupa’nın güçlü devletleri arasında yer aldılar. Ancak bu devletlerin sanayilerini devam ettirecek ucuz ham madde ve pazar alanları yoktu. Bu durum Almanya ve İtalya’nın daha önce sanayileşen ve sömürgecilikte ilerleyen İngiltere ve Fransa gibi devletlerle rekabete girmesine yol açtı. Almanya’nın kısa sürede dünya pazarlarında etkin bir duruma gelmesi ve her geçen gün biraz daha güçlenmesi İngiltere’yi rahatsız etti. Almanya bu sırada Fransa ile Alsace-Lorraine (Alsas-Loren) bölgesi yüzünden anlaşmazlık hâlindeydi. Fransa 1871yılında Almanya’nın işgal ettiği bu bölgeyi geri almak için fırsat kolluyordu. Bu durum Fransa’nın İngiltere’nin yanında yer almasına ortam sağladı. Rusya’nın izlediği Panslavizm politikası, bünyesinde çok sayıda Slav barındıran Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Almanya’nın yanında yer almasına yol açtı. Rusya’nın İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını ele geçirerek Akdeniz’e inmek istemesi ise, Osmanlı Devleti’nin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Almanya ile yakınlaşmasına yol açtı. Bütün bu ekonomik rekabet ve siyasi mücadele Avrupa devletlerinin birbirine düşman iki bloka ayrılmasına neden oldu. Bunlardan birincisi 1882 yılında Almanya, Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ve İtalya’nın oluşturduğu üçlü ittifak (üçlü bağlaşma), diğeri ise 1907 yılında İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu üçlü itilaftır (üçlü anlaşma). İttifak devletlerine daha sonra Osmanlı Devleti ve Bulgaristan da katıldı. İtalya ise I. Dünya Savaşı başında bu gruptan ayrılarak itilaf devletlerine katıldı. Bu gruba daha sonra Brezilya, Portekiz, Romanya, Sırbistan, Japonya, ABD ve Yunanistan katıldı. 28 Haziran 1914’te Avusturya- Macaristan İmparatorluğu veliahdının Saraybosna’da bir Sırp Millîyetçisi tarafından öldürülmesi, I. Dünya Savaşı’nın kıvılcımı oldu. Önce Avrupa’da başlayan savaş kısa bir süre sonra bütün dünyaya yayıldı. Savaş başladığında tarafsız olan ABD, İtilaf Devletlerine silah ve cephane taşıyan ticaret gemilerinin Almanlar tarafından batırılması üzerine itilaf devletleri yanında savaşa katıldı. Bu durum savaşın gidişini değiştirdi. ABD’nin desteği ile güçlenen itilaf devletleri, ittifak ordularına karşı üstünlük elde ettiler. Böylece dört yıl 11 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 süren ve milyonlarca insanın ölümüne, yüzlerce kentin yakılıp yıkılmasına neden olan I. Dünya Savaşı itilaf devletlerinin galibiyeti ile sona erdi(1918). 2. Paris Barış Konferansı İtilaf devletleri I.Dünya Savaşı sonrası yenilen devletlerle imzalanacak barış antlaşmalarının esasların, belirlemek için 18 Ocak 1919 tarihinde Paris’te bir konferans düzenlediler. Konferansa 32 devletin temsilcileri katıldı. Konferansın Harita. 01.01: I.Dünya Savaşı’nda Avrupa ve Osmanlı Devleti kararlarında etkili olan devletler ise ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya idi. ABD konferansta uluslararası ilişkilerde sürekli bir barışı sağlayacak ve koruyacak olan Milletler Cemiyetinin kurulmasını sağlamayı amaçlıyordu. ABD Başkanı Wilson savaşta sağladığı büyük prestijle öteki devlet adamlarını etkilemeye çalıştı. Onun en çok üzerinde durduğu konu olan Milletler Cemiyetinin kurulması kararının alınmasından sonra ülkesine döndü. ABD böylece tekrar yalnızlık politikasına döndü. Bundan sonra İngiltere ve Fransa, Paris Barış Konferansı’nı çıkarlarına uygun şekilde yönlendirdiler. Fransa’nın bütün amacı Almanya’yı etkisiz ve güçsüz bir hâle getirmekti. İngiltere ise denizlerde kendisine rakip olan Alman donanmasını ortadan kaldırmak ve Almanya’nın Avrupa devletler dengesini bir daha bozamayacağı tedbirler almaktı. İtalya ise I. Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli paylaşım tasarılarına uygun olarak Batı Anadolu’nun kendisine verilmesini bekliyordu. E BİLGİ NOTU ABD Başkanı Monroe 1823 yılında kongrede yaptığı konuşmada ABD’nin Avrupalı devletlerin kendi aralarındaki sorun, savaş ve politikalara karışmamayı esas aldığını, Avrupa’nın da kendi kıtalarına karışmamasını belirtmiştir. Böylece ABD, Avrupa diplomasisinden ve sorunlarından uzak durarak kendi kıtasına kapanmış ve yalnızlık politikasına dönmüş oluyordu. 12 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 3. I.Dünya Savaşı Sonunda Yapılan Antlaşmalar Rusya’da Bolşevik İhtilali’nden sonra kurulan SSCB, ittifak devletlerine başvurarak barış istedi. BrestLitowsk’ta yapılan görüşmelere Almanya, Sovyetler Birliği, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan ve Osmanlı Devleti katıldı. 3 Mart 1918’de Brest- Litowsk AntResim. 01.01: Paris Barış Konferansı’nda İngiltere, İtalya, Fransa ve laşması imzalandı. Bu ABD Temsilcileri antlaşma ile Sovyetler, Polonya, Litvanya, Estonya ve Ukrayna’dan çekildiler. Bu ülkelerin geleceğine ittifak devletleri karar verecekti. Rusya, Kars, Ardahan ve Batum’u da Osmanlı Devleti’ne verdi ve Doğu Anadolu’dan çekildi. I. Dünya Savaşı’nı bitiren antlaşmalar şunlardır: Versailles (Versay) Antlaşması (28 Haziran 1919): Almanya ile itilaf devletleri arasında imzalandı. Almanya, Alsas- Loren bölgesini Fransa’ya geri verdi ve önemli ölçüde toprak kaybetti. Denizaşırı toprakları İngiltere, Fransa ve Japonya arasında paylaşıldı. St. Germain (Sen Jermen)Antlaşması (10 Eylül 1919): Avusturya ve itilaf devletleri arasında imzalandı. Avusturya; Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya’nın bağımsızlığını tanıdı. Topraklarının bir bölümünü bu devletlere bıraktı. Neuilly (Nöyyi) Antlaşması (27 Kasım 1919): Bulgaristan ile itilaf devletleri arasında imzalandı. Bulgaristan bir kısım topraklarını Romanya ve Yugoslavya’ya verdi. Batı Trakya’yı Yunanistan’a vermek zorunda kaldı. Böylece Bulgaristan’ın Ege Denizi ile bağlantısı kesilmiş oldu. Trianon (Triyanon) Antlaşması (4 Haziran 1920): Macaristan ile İtilaf Devletleri arasında imzalandı. Macaristan’ın Avusturya ile birleşmesi yasaklandı ve bir kısım toprakları Yugoslavya, Romanya ve Çekoslovakya’ya verildi. Sevres (Sevr) Antlaşması (10 Ağustos 1920): Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalandı. I. Dünya Savaşı’nı sona erdiren barış antlaşmalarının en ağır hükümler içeren antlaşmasıdır. Sevr Antlaşması ile Osmanlı Devleti’ne Anadolu’da küçük bir toprak parçası bırakılıyor ve bağımsızlığı elinden alınıyordu. Ancak Türk milletinin Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde yapmış olduğu Millî Mücadele, Sevr 13 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 Barış Antlaşması hükümlerinin uygulanmasını ve yürürlüğe girmesini önlemiştir. 4. I. Dünya Savaşı’nın Sonuçları I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti, Almanya İmparatorluğu, Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ve Rus Çarlığı yıkılarak yerine yeni devletler kuruldu. İtilaf Devletlerinin çıkarlarını gözeten yeni dengeler kuruldu. Avrupa’nın siyasi haritası yeniden çizildi. Çekoslavakya, Yugoslavya, Macaristan, Polonya, Litvanya, Ukrayna, Estonya gibi yeni devletler kuruldu. Sömürgecilik anlayışı manda yönetimi adı altında sürdürüldü. Sınırların çizilmesinde etnik yapıya dikkat edilmemesinde de yeni sorunlar ortaya çıktı. Osmanlı Devleti’nin yıkılışı ile Orta Doğu’da Harita. 01.02: I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Avrupa kuvvetler dengesi değişti. İngiltere ve Fransa bu bölgeyi sömürge anlayışlarının merkezi hâline getirdiler. Yenilen devletlere çok ağır hükümler içeren antlaşmalar imzalatıldı. Bu ise II. Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden oldu. B.SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ (SSCB), ORTA ASYA’DAKİ TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI 1. Çarlık Rusya’sının Yıkılışı ve Bolşevik İhtilali XIX. yüzyılda Çarlık Rusya’sında halkın büyük bölümü tarımla geçiniyordu. Tarım ilkel aletlerle yapıldığından verim de düşüktü. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Rusya’da sanayileşme faaliyetlerinin başlaması işçi sınıfının ortaya çıkmasını sağladı. Sanayileşme süreci fakir köylülerin köyden şehirlere göç etmesine yol açtı. Fabrikalarda çalışma saatleri kadın ve çocuklar için bile 12-14 saatten aşağı değildi. Ücretler düşük, çalışma şartları sağlık açısından çok kötüydü. I. Dünya Savaşı’nın olumsuz etkileri bu toplumsal sınıfların hayat şartlarını daha kötüleştirdi. Rusya’da maliye, tıpkı Fransız İhtilali öncesinde olduğu gibi iflas etmiş durumdaydı. Savaşın finansmanı dış borçlarla sağlanmaktaydı. Çarlık yönetimine karşı tepkiler arttı. Petersburg’da kadın işçilerin başlattığı grev kısa sürede her tarafa yayıldı. Zor durumda kalan Çar II.Nikola iktidardan çekildiğini açıkladı. Yetkileri geçici hükûmet devraldı. Ancak geçici hükûmet halkın barış ve ekmek taleplerini yerine getiremedi. Bolşevikler sürgündeki İlyiç Vilademir Lenin’in Rusya’ya dönmesiyle geçici hükûmeti devirmeye 14 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 karar verdiler. Geçici hükûmetin Bolşeviklerin üzerine gönderdiği ordu ‘’barış, ekmek ve toprak’’ sloganlarıyla ortaya çıkan Bolşeviklere katıldı. Böylece Bolşevikler yönetimi ele geçirdi (Ekim 1917). Bolşevikler için en önemli konu, iç barışın sağlanmasıydı. Bunun için 3 Mart 1918 tarihinde İttifak Devletleriyle Brest-Litowsk Antlaşması’nı imzalayarak I. Dünya Savaşı’ndan çekildiler. Bir süre sonra Rusya’da totaliter tek parti diktatörlüğü kuruldu. Bolşeviklerin bu faaliyetlerine karşı tepkiler yükselmeye başladı. Bu tepkiler İtilaf Devletlerinin çar yanlılarını desteklemesiyle iç savaşa dönüştü. İç savaşta milyonlarca insan öldü. I. Dünya Savaşı ve Ekim Devrimi sırasında fakir ve yoksul düşen halk Resim 01.02: Bolşevik İhtilali Öncesinde üç yıl daha bu zorlukları yaşadı. İç Petersburg’da Yapılan Gösterilerden Biri savaş sonunda Lenin’in Komünist Partisi bu mücadeleden galip çıktı (1921) ve Rusya toprakları üzerinde tam bir diktatörlük kurdu. Lenin iç savaşın açtığı yaraları ve tahribatı iyileştirme amacına yönelik olarak Yeni Ekonomik Politika ( Novaya Ekonomiçeskaya Politika-NEP ) dönemini başlattı. Eski Rus imparatorluğu federasyona dönüştürüldü ve devlet 1 Ocak 1923’te Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) adını aldı. 1924’te Lenin’in ölümünden sonra yerine geçen Stalin, Rusya’nın kendi öz kaynaklarını kullanarak kalkınmasını sağlamayı amaçladı. Eski fabrikalar modernleştirildi. Ağır sanayide hızlı bir ilerleme görüldü. 1950’den sonra Sibirya’da petrol, gaz ve maden rezervleri işletilmeye başlandı. Bu gelişmelere karşın gelir dağılımında büyük bir eşitsizlik vardı. Komünist parti yöneticileri ve rejimin savunucusu yazar ve sanatçılar birçok hizmetten parasız yararlanırken köylüler sefalet içindeydi. Stalin döneminde toplum üzerinde büyük bir baskı kuruldu, muhalifler tasfiye edildi. Resmî ideoloji eşitlik ilkesini benimsemesine rağmen toplumda ve gelir dağılımında büyük bir adaletsizlik vardı. 15 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 2. Rusların Orta Asya’yı İstilası XV. yüzyılın sonlarına doğru Altın Orda Devleti’nin yıkılmasıyla Rusya’nın Orta Asya’ya doğru yayılması başladı. Rusların Orta Asya’yı işgalleri 1552’de Kazan Hanlığı’nın işgali ile başladı. Peşinden Hazar Denizi’ne kadar bütün İdil (Volga) bölgesini kontrolleri altına aldılar. Ruslar 1556’da Astrahan’ı aldıktan sonra Volga ile Sibirya arasındaki bölgede üstünlük sağladılar. Rusların teknik donanım ve silah üstünlüğü onların Orta Asya’da ilerleyişlerini kolaylaştırdı. Ruslar XVIII. yüzyılda Hokand Hanlığı (1865) Buhara Emirliği (1866) topraklarını ele geçirdiler. Ruslar o ana kadar Türkistan’da işgal ettikleri yerleri doğrudan ilhak ettiler ve 1867 yılında Türkistan Genel Valiliği’ni kurdular. Sırada Hive Hanlığı bulunuyordu. Hazar Denizi’nden Aral’a kadar uzanan hattın güneyini oluşturan Hive toprakları Türkmenlerin direnişine rağmen ele geçirildi(1873). Hive’nin işgali ile Ruslar, Uygur Türklerinin yaşadığı Doğu-Türkistan dışında tüm Orta Asya’ya hâkim oldular. Türkistan’daki Türk hanlıklarının bu kadar kolayca ve kısa zamanda Rus istilasına uğramasında, Orta Asya’daki Türk hanlıklarının birlik ve beraberlik içinde hareket etmemeleri, kendi iç mücadeleleri ve Rusların disiplinli, iyi silahla donatılmış kuvvetleri etkili oldu. Orta Asya’yı işgal eden Ruslar ilk önce bu bölgelerin yöneticilerini kendileri tayin ettiler. Ağır vergilerle halkın fakirleşmesine yol açtılar. Ayrıca sayıları yüz binleri bulan Rus göçmenlerini Türk topraklarında yerleştirmeye başladılar. Rusların bu tür faaliyetlerine karşı Türkler yer yer isyan etmeye başladılar. XX. yüzyılın başında Rusya’da gelişen meşruti fikirler Türklerin haklarını istemede yeni fırsatlar oluşturdu. Nitekim 1905’te Rusya’da kurulan Duma’ya (Meclis) Türkler de kendi temsilcilerini gönderme fırsatı buldular. Yusuf Akçura ve İsmail Gaspıralı’nın çalışmalarının da etkisiyle 15 Ağustos 1905’te ‘’ Rusya Müslümanları I. Kongresi’’ toplandı. Kongrenin ikinci ve üçüncü toplantısı 1906’da yapıldı. Türklerin fikrî ve siyasi uyanışını hazmedemeyen Ruslar, tekrar baskılarını artırdılar. Buna karşılık Türkler bir seri konferanstan sonra Rusya Müslümanları İttifakı’nı kurarak hakları için mücadeleye başladılar. Türklerin fikrî uyanışına Kazan ve Kırım Türkleri öncülük yaptılar. Bu Türk toplulukları eğitime ve ilme önem vermişler, bu ise onların fikren uyanmalarını sağlamıştır. Kültür alanındaki bu uyanış onların siyasi alanda da gelişmelerini sağlamıştı. Resim 01.03:Yusuf Akçura 16 Öncülüğünü İsmail Gaspıralı Bey’in yaptığı Türkler arasında modern eğitimin yayılması ve gençlerin modern eğitim sistemiyle yetiştirilmesi düşüncesi Orta Asya Türk topluluklarınca süratle benimsendi. Dinî ilimlerin ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 yanında modern ilimleri öğreten Usul-i Cedid (Yeni Metot) mektepleri açıldı. Kısa zaman içinde bu okullardan binlercesi açıldı. İsmail Gaspıralı Bey’in ‘’ Dilde, Fikirde, İş’te Birlik’’ parolası ile hareket eden bu okullar Orta Asya Türklerinin uyanmaları ve canlanmalarında etkili oldu. 3. SSCB Yönetimindeki Türk Topluluklarının Durumu Bolşevik yönetimi, Türklerin ve diğer milletlerin bağımsızlık hareketlerine engel olmak için onlara kendi kaderlerini tayin etme hakkı tanıdı. Bu karar Sovyet Rusya’nın o günkü şartlarda zaman kazanmak için uyguladığı bir oyalama politikasıydı. İlk olarak Tatar Türkleri, Ufa şehrinde 29 Kasım 1917’de İdil-Ural Devleti’ni; Kazaklar, 13 Aralıkta Alaş Orda Özerk Cumhuriyeti’ni, yine aynı tarihlerde Hokand’da toplanan IV. Müslümanlar Kongresi’nde de Özerk Türkistan Cumhuriyeti’ni kurdular. Sovyetler Birliği’nin kurulduğu dönemdeki karışıklıktan yararlanan Türkler, bulundukları bölgelerde bağımsız devletler kurmaya başladı. Bu gelişmelerden rahatsız olan Sovyet yönetimi, 1920 yılının sonlarına doğru Türk devletleri üzerinde doğrudan hâkimiyet kurmaya yöneldi. Basmacı Hareketi ‘’Baskın yapan, hücum eden’’ manasına gelen basmacı tabiri, Çarlık döneminde Ruslar tarafından Türkmenistan, Başkurdistan ve Kırım’da faaliyet gösteren kuvvetler için kullanılmıştı. 1918 yılı başında Millî Hokand Hükûmeti’nin Ruslar tarafından dağıtılması üzerine Basmacı Hareketi bir halk hareketine dönüştü. Hokand şehrinde başlayan bu hareket, kısa zamanda Fergana vadisine ve diğer bölgelere yayıldı. Basmacı Hareketi’nin tek gayesi, Türkistan’ı Ruslardan kurtararak istiklaline kavuşturmaktı. Bütün Türkistan’ı işgal etmek isteyen Sovyet Rusya ve Basmacılar arasında çok çetin mücadeleler yaşandı. Enver Paşa’nın 8 Kasım 1921’de Türkistan’a gelip Basmacılara katılmasıyla mücadeleler daha da şiddetlendi. 1922’de Sovyet Rusya’nın genel bir saldırıya geçmesi üzerine Basmacı liderleri birbirlerinden ayrılmak zorunda kaldılar. Enver Paşa’nın Ağustos 1922’de şehit olmasıyla Basmacı Hareketi devam etmesine rağmen istenilen sonuca ulaşılamadı. Bu mücadeleler 1931’e kadar sürdü ve bu tarihten sonra Resim 01.04: Basmacı Hareketi’nin Bayrağı 17 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 Ruslar, Basmacı Hareketi’ne kesin olarak son verdiler. 5 Aralık 1936’da Batı Türkistan’da SSCB’ye bağlı Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan cumhuriyetleri kuruldu. Bu cumhuriyetlerin millî bir askerî güce sahip olma hakları kaldırıldı. Resim 01.05: Enver Paşa C. ORTA DOĞU’DA MANDA YÖNETİMLERİNİN KURULMASI Orta Doğu, Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasındaki stratejik konumu, özellikle XX. yüzyılın başlarından itibaren zengin petrol kaynaklarıyla öne çıktı. Bu özellikleri Orta Doğu’yu büyük Avrupa devletleri arasında bir rekabet alanı hâline getirdi. İngiltere I. Dünya Savaşı’nda Arapları Osmanlılara karşı ayaklandırarak, bağımsız bir Arap İmparatorluğu kurdurmak için yoğun çaba sarf etti. Diğer yandan da Rusya ile yaptığı anlaşmalarla Orta Doğu’yu kendisiyle Fransa arasında paylaşılmasını kabul ettirmişti. I. Dünya Savaşı sürerken İngiltere ve Fransa, aralarında yaptıkları gizli antlaşmalarla Orta Doğu’yu paylaştılar. Ancak Rusya’nın I. Dünya Savaşı’ndan çekilmesi ve gizli antlaşmaları açıklaması bu iki devleti zor duruma düşürdü. ABD Başkanı Wilson Harita. 01.03: Orta Doğu’da Manda Yönetimleri ve Sınırları yayımladığı Wilson il18 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 keleriyle gizli antlaşmaları tanımayacağını belirtti. Bunun üzerine İngiltere ve Fransa ortak bir deklarasyon yayımlayarak Orta Doğu’da serbest seçimlere dayanan millî hükûmetler kuracaklarını bildirdiler. ABD’nin I. Dünya Savaşı’ndan sonra tekrar yalnızlık politikasına dönmesi İngiltere ve Fransa’nın Orta Doğu ile ilgili düşüncelerini daha rahat bir şekilde uygulama imkânı sağladı. 1920 Nisanında toplanan San Remo Konferansı’nda İngiltere ve Fransa, ABD’nin bu konferansta olmamasından da yararlanarak Orta Doğu’ da manda rejimleri kurdular. Suriye ve Lübnan Fransız; Irak, Ürdün ve Filistin İngiliz mandasına bırakıldı. 1.Orta Doğu’da Büyük Devletlerin Durumu ve Politikaları Osmanlı egemenliğinde huzurlu ve sorunsuz bir hayat yaşayan bölge halkı, İngiltere ve Fransa gibi sömürgeci devletlerin sözlerine inanarak bağımsızlıklarının verilmesini bekledi. Ancak vaatlerini yerine getirmeyen büyük devletlerin izledikleri politikalar, bölgede yeni bir siyasi harita ve statü ortaya çıkardı. Bu durum günümüze kadar süren bazı sorunların ortaya çıkmasında etkili oldu. a.İngiltere ve Orta Doğu İngiltere’nin Uzak Doğu’daki sömürgelerine ulaşmada en kısa yol olan Orta Doğu, 1869’da Süveyş Kanalı’nın açılması ve XIX. yüzyılın sonlarında bölgede önemli petrol rezervlerinin bulunmasıyla daha da önem kazandı. Almanya’nın Osmanlı Devleti’yle yakın ilişkiler kurarak Hicaz demir yolları projesiyle de bölgede üstünlük sağlaması İngiltere’yi tedirgin etti. İngilizlerin kışkırtmaları sonucunda Orta Doğu’da yerel liderler Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmaya başladılar. I.Dünya Savaşı’ndan sonra daha da güçlenen İngiltere, Orta Doğu’dan aldığı büyük payla bölgenin hâkim gücü oldu. Böylece İngiltere, Libya sınırından Hayfa ‘ya kadar uzanan bütün Akdeniz kıyısını egemenliği altına aldı. İngiltere, bölgedeki çıkarlarını sürdürecek bir politika izlerken kandırıldıklarını gören bölge halkı da İngiliz egemenliğinden kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Arabistan Yarımadası: Hicaz Emiri Şerif Hüseyin, I. Dünya Savaşı sürerken İngiltere ile yaptığı antlaşmaya dayanarak 1916 yılında kendisini “Arap ülkeleri kralı” olarak ilan etti. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Hüseyin, oğullarını Irak ve Ürdün’e kral olarak tayin etti. Şerif Hüseyin’in Arap dünyasında bu denli nüfuz kazanması bölge liderliği konusunda rekabet halinde olduğu Necd Emiri, Abdülaziz İbni Suud’u rahatsız etti. Şerif Hüseyin’in, Türkiye’nin 3 Mart 1924’te halifeliği kaldırması üzerine kendisini halife ilan etmesi, Abdülaziz İbni Suud’un savaş açmasına yol açtı. Abdülaziz İbni Suud, tüm Hicaz topraklarını ele geçirerek, kendisini Hicaz ve Necd kralı ilan etti. İngiltere bu krallığı 1927’de tanıdı. Bu krallık 1932’de Suudi Arabistan Krallığı adını aldı. Bölgeye yakın ilgi duyan ABD, Amerikan petrol şirketi Aramco’ya (ArabistanAmerican Oil Company) imtiyazlar elde etti. Böylece ABD bölgeye girmiş oldu. 19 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 Arap Yarımadası’nda Osmanlı Devleti’ne en çok bağlılık gösteren bölge Yemen olmuştur. I. Dünya Savaşı’nda İngiltere Yemen’i de işgal etti. Yemenliler, İngiltere’ye karşı mücadele ettiler. Bu mücadelede İtalya, Yemenlilere yardım etti. İngiltere 1934 yılında Yemen’in bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı. Irak: Osmanlı Devleti için I. Dünya Savaşı’nı sona erdiren Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandığında Irak toprakları Musul bölgesi hariç İngiltere’nin işgali altına girmiş bulunuyordu. San Remo Konferansı’nda Musul dâhil Irak’ın manda idaresi İngiltere’ye verildi. İngiltere 1921’de Hicaz Kralı Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ı Irak krallığına getirdi. İngiltere Irak’ta Faysal’ı krallığa getirerek onun vasıtasıyla zengin petrol kaynaklarını kontrol altında tutmayı amaçlıyordu. Ancak kısa bir süre sonra ülkenin pek çok yerinde İngiliz yönetimine karşı ayaklanmalar başladı.İngiltere, Irak’ta çıkarlarının tamamen kaybolmaması için 1930 yılında Irak’a bağımsızlık verdi. Bundan sonra Irak 1932’de Milletler Cemiyeti’ne üye oldu. Kral Faysal 1933 yılında öldü ve yerine oğlu Gazi geçti. Gazi zamanında Irak’ın iç politikası karışıklıklar içinde geçti. Türkiye’deki reformlar ve Atatürk’ten esinlenen Irak Millîyetçileri muhalif bir grup olarak teşkilatlandılar. Bunlar 1936 yılında General Bekir Sıtkı komutasında bir hükûmet darbesi yaparak iktidarı ele geçirdiler. Türkiye ile yakın ilişkiler kuran bu hükûmet 1937’de Sadabat Paktı’na katıldı. General Bekir Sıtkı, Türkiye’de yapılan manevralara davetli olarak giderken Musul’da öldürüldü. 1938’den itibaren Irak’ın yönetimi İngiliz taraftarı olan Başbakan Nuri Sait’in eline geçti. Böylece İngiltere, II. Dünya Savaşı öncesinde Irak üzerindeki egemenliğini sürdürmüş oldu. Ürdün: Sınırları ve yönetim biçimi İngiltere’nin isteğine göre Milletler Cemiyeti kararıyla belirlenen Ürdün, 1922 yılında İngiltere’nin mandası olarak kuruldu. Başına Hicaz Kralı Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah’ın getirildiği Ürdün’ün yönetimi doğrudan Filistin’deki İngiliz komiserine bağlıydı. Ürdün bağımsızlığına 1946’da kavuştu. Filistin: Filistin I. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı toprakları içinde bulunurken San Remo Konferansı’nda İngiliz mandasına bırakılmıştı. Bölge Ürdün nehri tarafından ikiye ayrılır. Akarsuyun batısı Filistin, doğusu ise Ürdün’dür. 1919 yılında Filistin’in nüfusunun tamamı Arap’tı. İngiltere’nin Filistin’de ‘’Yahudi yurdu’’ kurma çalışmaları ABD tarafından da desteklendi. İngilizlerin koruması altında Filistin’e yerleşen Yahudi sayısı 1934’te 900.000’i buldu. Bu durum Arapların tepkisini çekti. Günümüze kadar karışıklıkların devam ettiği Filistin’deki sorunlar İngiltere ve ABD’nin bu tutumları sonucunda ortaya çıktı. Mısır: İngiltere 1882’de işgal ettiği Mısır’ı Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi üzerine topraklarına kattığını duyurdu. Bu durum Mısır Millîyetçilerinin tepkisine neden oldu. I. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin Mısır’ı üs olarak kullanması ve çok sayıda İngiliz, Avustralya ve Yeni Zelanda askerinin buradaki varlığı Mısır halkını rahatsız etti. Halkın tepkisi ve çıkan ayaklanmalar üzerine İngiltere1922’de Mısır’ın bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı. Ancak Süveyş Kanalı’nın güvenliği ve azınlıkların haklarının savunmasını üzerine alarak Mısır’daki etkinliğini devam ettirdi. 1936 yılında İtalya’nın Habeşiştan’ı işgal ederek Nil Nehri’nin kaynaklarına egemen 20 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 olması ve Almanya ile birlikte Orta Doğu’da bağımsızlık için mücadele eden Arap topluluklarına yardım etmesi üzerine 1936’da Mısır ile bir ittifak antlaşması yaptı. Bu antlaşmayla İngiltere, Mısır’dan çekilirken, Süveyş Kanalı’nda sürekli asker bulundurma hakkını elde etti. Ayrıca Mısır bir saldırıya uğrarsa İngiltere Mısır’ı koruyacaktı. b.Fransa ve Orta Doğu Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla Orta Doğu’da söz sahibi olmak isteyen devletlerden birisi de Fransa’ydı. San Remo Konferansı’nda Fransa’nın payına Suriye ve Lübnan düşmüştü. Ayrıca Sevr Antlaşması ile Güney Doğu Anadolu’yu, diğer İtilaf Devletleriyle birlikte, Boğazları ve İstanbul’u işgal etmişti. Fransa’nın amacı, aldığı yerleri korumak hatta daha da genişletmekti. San Remo Konferansı’ndan bir ay önce (1920 Martında) Suriye Millî Kongresi toplanmış ve Filistin ve Lübnan’ı da içine alan Suriye Krallığını ilan ederek, krallığına Hicaz Kralı Hüseyin’in oğlu Faysal’ı getirmişti. Ancak San Remo Konferansı bunu tanımadı ve Filistin’i Suriye’den ayırarak İngiliz mandasına verdi. Suriye ve Lübnan’ı ise Fransa mandasına verdi. 1920 yılında Suriye’yi işgal eden Fransızlar, Faysal’ı tahttan indirerek bölgeyi sıkı bir askerî yönetim altına aldılar. Fransızlar Arap muhalefetini zayıflatmak için Suriye’yi parçalama yoluna gittiler, Lübnan topraklarını iki kat artırarak Suriye’den ayırdılar. Bu ise Arapların kızgınlığını büsbütün artırdı. Fransa kuvvet yoluyla buralarda egemenliğini sürdüremeyeceğini anlayınca 1926 yılında Lübnan’a, 1930’da da Suriye’ye görünüşte bağımsızlık verdi. Çünkü her iki ülkenin de anayasasında Fransız mandasını sürdüren geniş yetkiler vardı. II. Dünya Savaşı öncesinde İtalya ve Almanya’nın Orta Doğu ülkelerinde, İngiltere ve Fransa aleyhindeki yoğun propaganda faaliyetleri üzerine Fransa, Lübnan ve Suriye ile olan ilişkilerini daha yumuşattı ve ittifak antlaşmaları yaptı. Fransa’nın Suriye ve Lübnan’daki hâkimiyeti II. Dünya Savaşı sonuna kadar devam etti. Amerika ve İngiltere bu bölgede Fransa nüfuzunun sürmesini istemiyordu. Sonunda Fransa, ekonomik ve stratejik imtiyazlarını garanti altına alarak, özel antlaşmalar yaparak 1946’da Suriye ve Lübnan’dan tamamen çekildi. D. UZAK DOĞU’DA YENİ BİR GÜÇ: JAPONYA Japonya Orta Çağ’dan beri dış dünyaya kapalı bir şekilde yaşıyordu. Ülke yarı feodal askerî bir sınıf tarafından yönetiliyordu. Feodal beylerin (derebey) en güçlüsünden şogun adı verilen ordu komutanı seçiliyordu. Japon imparatorunun sembolik bir anlamı vardı. Bütün yetki ve güç şogunun elindeydi. Japonya’yı Batı’ya açılmaya zorlayan ülke ABD olmuştur. 1853 yılında savaş gemileriyle Japon sularına gelen Amerikalılar, Japon limanlarının ticarete açılmasını istediler. Şogunlar bu baskı karşısında ABD ile baş edemeyeceğini anlayarak limanlarını Amerikan gemilerine açtılar. Bu gelişme şogun yönetiminin ülke üzerindeki etkisini kaybetmesine yol açtı. 1867’de tahta geçen İmparator Meiji ( Mutsuhito) Japonya’da Meiji Restorasyonu denilen reform sürecini başlattı. İlk olarak 1868 yılında Japonya’yı bin yıldır 21 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 yönetmekte olan şogunluk yıkılarak askerî aristokrasiye son verdi. Japonya bir dizi hızlı ve köklü değişiklikler yaşadı. İlköğretim kadın-erkek her Japon için zorunlu hâle getirildi. Kısa bir zamanda yüksek bir okuryazarlık oranına ulaşıldı. Amerika ve Avrupa’ya çok sayıda öğrenci gönderildi. Mecburi askerlik sistemi getirildi. Avrupalı uzmanlardan yararlanılarak Japon ordusu ve donanması kuruldu. Japon subayların Batılı okullarda eğitim alması sağlandı. Resim 01.06: İmparator Mutsuhito Ekonomik alanda da önemli hamleler yapıldı. Demir yolu yapımına ve deniz taşımacılığına büyük önem verildi. Çok sayıda fabrika açıldı. Japonya 1868 yılında derebeylikle yönetilen bir ülke iken 30 yıl gibi kısa bir sürede Batılı ülkelerinin seviyesine geldi. Ancak Japonya’nın doğal kaynaklarının yetersiz olması, bu ülkeyi yayılmacı bir politika izlemeye sevk etti. Bunun için Çin’in yönetimindeki Kore’ye göz dikti. Kore hem bir ham madde ve pazar hem de Japonya’nın Asya’da yayılabilmesi için bir atlama taşı olabilirdi. 1894 yılında Çin ve Japonya’nın savaşı Japonların kesin galibiyetiyle sonuçlandı. Japonların bu başarısı en çok Rusya’nın tepkisine neden oldu. Japonların Kore’deki hâkimiyeti ve Mançurya’ya yaklaşması bölgeyi doğal yayılma alanı olarak gören Rusya’yı harekete geçirdi. Batılı ülkeler de Rusya’yı destekleyince Japonya ele geçirdiği toprakları Çin’e geri verdi. Japonya’nın çekilmesinden sonra Rusya Çin’le bir antlaşma yaparak Mançurya’da demir yolu yapma ve yeraltı kaynaklarını işletme hakkı elde etti. Daha sonra demir yolları ve madenleri korumak için bölgeye asker gönderdi. Mançurya toprakları üzerindeki Japon-Rus rekabeti 1904 yılında Harita. 01.04: Orta Doğu’da Manda Yönetimleri ve Sınırları savaşa dönüştü. Japonlar hem deniz 22 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 hem de kara savaşlarında Rusları ağır yenilgiye uğrattılar (1905). Yapılan antlaşma ile Rusya, Mançurya’da elde ettiği bütün haklarını Japonya’ya devretti. Japonya bir süre sonra Kore’yi işgal edip kendi topraklarına kattı. Böylece Japonya dünyanın bu bölgesinde büyük bir güç olarak ortaya çıktı. E. 1929 DÜNYA EKONOMİK KRİZİ 1. Ekonomik Kriz Öncesi Dünya 1929 dünya ekonomik krizi, 1929’da başlamış, 1930’lu yıllar boyunca devam etmiş; Kuzey Amerika ve Avrupa’yı merkez almasına, dünyanın özellikle sanayileşmiş diğer ülkelerinde de yıkıcı etkiler meydana getirmiştir. Amerika’da I. Dünya Savaşı’nın getirdiği zorluklar karşısında küçük şirketler birleşerek savaş sonrasında tekeller oluşturmuşlardı. Öyle ki 1929 yılına gelindiğinde Amerikan ekonomisinin % 50’si üzerinde söz sahibi olan holding sayısı 200 kadardı. Bu da bu holdinglerden birinin iflasının bile ekonomiyi sarsacağının göstergesiydi. ABD 1924 – 1929 yılları arasında gerçekleştirdiği ihracat fazlası ile dünyanın kredi veren ülkesi konumuna geldi. Ancak Amerika’nın verdiği kredileri geri alamaması zamanla Amerikan ekonomisini zorda bıraktı. Bu esnada ülkede otomobil, yapı, elektrikle çalışan makineler gibi yeni endüstriler gelişmeye başladı. ABD, tüketici piyasalara mal arz eden sektörleri geliştirmiş, Avrupa’nınkinden daha büyük bir büyüme oranına ulaşmayı başarmıştı. Amerika’da yeni gelişen endüstrilere talebin fazla olması borsanın spekülatif olmasına sebep oluyordu. 2. Ekonomik Krizin Ortaya Çıkışı (Kara Perşembe) New York Borsası 1929 Ekim ayının başına kadar sürekli yükselmiş ve yüksek kazanç sağlamıştı. Ancak 3 Ekim 1929 tarihine gelindiğinde borsanın yükselişi durmuş hatta birkaç büyük holdingin hisse senetleri düşmeye başlamıştı. Bu düşüş üzerine yabancı yatırımcılar ellerindeki kâğıtlarını ellerinden çıkarmaya başladılar. ‘’ Kara perşembe ‘’ olarak anılan 24 Ekim 1929 Perşembe günü borsa, dibe vurdu. 1929 yılının fiyatlarıyla 4,2 milyar dolar yok oldu. Bu süreçte çok sayıda banka batmış, çok sayıda insanın mal varlığı yok olmuştu. Sadece 1930’da 1345 banka batmıştı. Kriz 1929 ile 1932 Resim 01.07: ABD’de Ekonomik Kriz Nedeniyle yılları arasında millî gelirin % 38 düşmesi Teneke Barakalarda Yaşayan Bir Aile ile giderek büyüdü. Ekonomik kriz ve bu23 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 nalımın etkileri II. Dünya Savaşı’na kadar yaklaşık on yıl devam etti. Bunalım sürecinde tarım ürünleri fiyatlarında % 40 – 60’lık düşüşler meydana geldi. Bu durum kırsal kesimde yaşayan halkı ve çiftçileri olumsuz etkiledi. Talebin beklenmedik düzeyde düşmesi nedeniyle madencilik alanı buhranın en fazla etkilendiği sektörlerden biri oldu. Ekonomik kriz dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına, dünya ticaretinin % 65 oranında azalmasına sebep oldu. Ekonomik kriz farklı ülkelerde değişik tarihlerde sona erdi. 3. Krizin Türkiye’ye Etkileri Türkiye ülke içinde siyasal, sosyal ve ekonomik sorunları aşmaya çalışırken 1929 dünya ekonomik krizi patlak verdi. Dünyayı sarsan bu ekonomik kriz özellikle tarım ürünleri piyasalarında fiyatların hızla düşmesine neden oldu. Geleneksel tarım ürünleri ihracatçısı olan Türkiye’nin döviz gelirleri hızla düştü. Dolayısıyla tarımsal ürünlerin üreticileri büyük bir yoksullaşma süreciyle karşı karşıya kaldılar. Millî ekonomik düzenini kurmaya çalışan Türkiye, ekonomik seferberlik ilan etmek zorunda kaldı. Siyasal, toplumsal ve kültürel reformların yanında, bu kez hızlı ve köklü ekonomik reformlar başlatıldı. Millî sanayiyi korumak ve güçlendirmek için gümrük vergileri yükseltildi. Halk yerli malı kullanmaya teşvik edilirken bir yandan da tasarruf tedbirleri alındı. Grafik. 01.01: 1929 Dünya Ekonomik Krizi’nde Türkiye’nin İthalatı ve İhracatı F. İKİ SAVAŞ ARASI DÖNEMDE AVRUPA 1. Barışın Sürekliliğini Sağlama Çabaları Paris Barış Konferansı’nda (18 Ocak 1919) I. Dünya Savaşı’nın galip devletleri dünya barışını sağlamak ve sürekliliğini devam ettirmek için uluslararası bir teşkilatın kurulmasını kararlaştırdılar. 10 Ocak 1920’de merkezi Cenevre olmak üzere Milletler Cemiyeti kuruldu. Ancak kısa bir süre sonra bu Cemiyet, kuruluş amacından saparak İngiltere ve Fransa’nın çıkarlarını koruyan bir kurum hâline geldi. Türkiye aldığı davet üzerine 1932’de Milletler Cemiyetine üye oldu. Uluslararası barışı korumaya yönelik girişimlerden biri de Locarno Antlaşması’dır. Fransa’nın Almanya’ya karşı tutumunu yumuşatması üzerine Fran24 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 sa, İngiltere, Almanya, İtalya ve Belçika arasında İsviçre’de imzalandı (1925). Bu antlaşma ile Almanya’nın Fransa ve Belçika ile sınırları kesin olarak belirlendi. Locarno Antlaşması ile Almanya yeniden uluslararası işbirliğine katılmış oldu. Almanya 1926 yılında Milletler Cemiyeti’ne üye olarak kabul edildi. 1925- 1930 yıllarını kapsayan Locarno dönemi, gerginliğin azaldığı ve iki savaş arası dönemin ‘’altın yılları’’ olarak kabul edilmektedir. Fransa, ABD’ye daha yakın olmak ve ilişkileri güçlendirmek için savaşı kanun dışı kabul eden bir antlaşma teklif etti. ABD Dışişleri Bakanı Kellogg, savaşı bir millî politika aracı olarak kullanmaktan vazgeçme önerisini dünyadaki bütün devletlerce imzalanarak çok taraflı bir antlaşma yapılmasını ileri sürdü. İngiltere ve Fransa bu karşı teklife tereddütle yaklaştılar. Ancak bu iki ülkenin kamuoyları Kellogg’un teklifine büyük destek verince Fransa ve İngiliz hükûmetleri antlaşmayı kabul etmek zorunda kaldılar. 1928 yılında Paris’te imzalanan Kellogg Paktını ilk önce ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Polonya, Çekoslovakya ve Belçika imzaladı. 1928 yılı sonuna kadar aralarında Sovyetler Birliği ve Türkiye’nin de olduğu 46 ülke pakta dâhil oldu. İki savaş dönemi arasının en önemli gelişmelerinden olan Kellogg Paktı’nı imzalayan devletler anlaşmazlıkların çözümü için savaş yolunu tutmayacaklarını ve bütün anlaşmazlıkları barış yoluyla çözümleyeceklerini taahhüt ediyorlardı. Ancak pakta üye Harita. 01.04: Briand – Kellogg Paktı’na 1928 – 1929 Yıllarında Katılan Devletler devletlerin ve özellikle İngiltere ve Fransa’nın samimiyetten uzak politikaları, Almanya, İtalya ve Japonya’nın 1930’lardan sonra takip ettikleri saldırgan politikalar, Kellogg Paktı’nın anlamını ortadan kaldırdı. Barışı korumaya yönelik bu çabalar II. Dünya Savaşı’nın çıkmasını önleyememiştir. Bunda büyük devletlerin iç ve dış politikalarında meydana gelen gelişmeler de önemli rol oynamıştır. 2. Avrupa’da Sosyal ve Ekonomik Hayat I. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’da önemli siyasi gelişmeler meydana geldi. Çoğu ülkede yetişkin erkeklere ve bazı ülkelerde kadınlara oy hakkı verildi. İstihdam ve çalışma şartlarında yasal düzenlemeler yapıldı. 25 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 Gıda ve ham madde fiyatlarında görülen düşüş Avrupa’da köylü ve çiftçilerin durumunu kötüleştirdi. Almanya’da hızla yükselen enflasyon ekonomik hayatı felce uğrattı. 1920’li yıllarda ABD ekonomisi hızla büyürken borçlanmaya dayalı bir tüketim patlaması yaşanıyordu. Aynı yıllarda ülkelerini yeniden imar ve inşa etmek isteyen Avrupa devletleri de ABD bankalarından borç para alıyordu. Ekim 1929’da ABD borsasının çökmesi üzerine Amerika verdiği borçları geri istedi. Borçlarını ödeyemeyen çok sayıda şirket ve banka battı. İşsizlik hızla yükseldi. Almanya’da Adolf Hitler’in 1933’te iktidara gelmesi ile köklü bir rejim değişikliği meydana geldi. Hitler sıkı bir disiplin ve çalışma sonunda işsizliği sona erdirdi. Almanya’yı kısa bir süre içinde Avrupa’nın en etkin gücü hâline getirdi. İtalya’da I. Dünya Resim 01.08: Alman Lideri Adolf Hitler Savaşı’ndan sonra meydana gelen huzursuzluklar 1922’de Faşist Partisini (Partito Nazionale Fascista)iktidara getiren bir hükûmet darbesine yol açtı. 3. Totaliter Rejimlerin Kuruluşu a. İtalya’da Faşizm İtalya I. Dünya Savaşı’na egemenlik alanını genişletmek ve yeni sömürgeler elde etmek için girmişti. Ancak Paris Barış Konferansı’nda İtalya isteklerini elde edememişti. Savaş, İtalya’da ekonomik hayatı olumsuz etkiledi. İtalyan hükûmeti büyük bir borç, büyüyen bir dış ticaret açığı ve yüksek enflasyon ile karşı karşıyaydı. Üstelik savaş sırasında halkın desteğini almak için köylülere toprak, işçilere ücret artışı vadetmişti. Bu söz yerine getirilemeyince grevler ve işgaller birbirini takip etti. Ülkenin her tarafına dağılmış olan asker kaçakları, terhis olan askerler ve aydınların beklentileri karşılanamamıştı. Bu durum Benito Mussolini’nin lideri olduğu Faşist Partisi’nin işine yaradı. İtalya’da faşist hareket 1919 yılında örgütlenmiş ve o yıl yapılan seçimlerde 35 milletvekili çıkarmıştı. Faşist Parti 1922 yılında 200.000 ‘’kara gömlekli’’ taraftarı ile Napoli’den Roma’ya doğru yürüdü. Kral Vittorio Emmanuella, başbakanlığı Faşist Parti’nin başkanı Mussolini’ye vermek zorunda kaldı. İktidarı mutlak şekilde ele geçiren Mussolini muhalefeti tümüyle ortadan kaldırdı. Mussolini kısa sürede İtalya’da birliği sağladı. İşsizliği ortadan kaldırmaya yönelik adımlar attı ve toplumsal reformlara girişti. Mussolini, Paris Barış Konferansı’nda 26 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 küçük düşürülen İtalya’yı Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurarak yine dünyanın etkin güçlerinden biri hâline getirmeyi amaçlıyordu. b.Almanya’da Nazizm Almanya I. Dünya Savaşı’ndan sonra ağır bir ekonomik kriz ve siyasal çatışmaların içine girdi. 1919 yılında Weimar kasaResim 01.09: Benito Mussolini basında toplanan kurucu meclis yeni bir anayasa yaptı. Weimar Anayasası ile Almanya’da demokratik bir düzene geçildi. Bu sırada Versay Antlaşması’nın ağır tamirat borcu enflasyonun patlamasına, üretim ve ekonomik hayatın felç olmasına yol açtı. 1929 dünya ekonomik krizi Almanya’yı daha kötü hâle düşürdü. Endüstri üretimi yarı yarıya azaldı. Çok sayıda ticaret firması iflas etti. Milyonlarca insan işsiz kaldı. Bu durum Nazi Partisine iktidar yolunu açtı. E BİLGİ NOTU Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin ( National Sozialistische Deutcsche Arbeiterpartel) veya kısaca Nazi Partisi’nin başlangıcını, 1918’de Münih’te kurulan Alman İşçi Partisi teşkil eder. Bu parti 1920’de Nasyonal Sosyalist Alman İşçiPartisi adını almış ve Adolf Hitler’in 1919’da partinin liderliğini ele almasıyla etkinliğini artırmıştır. Resim 01.10: Nazilerin Propaganda Afişleri 27 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 ( 1. ‘’ Alman öğrencileri Führer ve halk için savaşır. ‘’ 2.’’ Benim şu anda Alman İmparatorluğu’nun ilk askeri olmak dışında bir arzum yoktur.’’ 3. ‘’ Almanya’nın zaferi Avrupa’nın özgürlüğüdür.’’ ) 1928 seçimlerinde ancak 12 milletvekili çıkarabilen Nazi Partisi 1930 seçimlerinde 107, 1932 seçimlerinde 230 milletvekili çıkararak Almanya’nın en büyük partisi oldu. Cumhurbaşkanı 1933 yılında başbakanlığı Nazi Partisi lideri Adolf Hitler’e verdi. Böylece Nazi Partisi iktidara geldi. Hitler iktidara geldikten hemen sonra yeni seçimler için Reichtag’ı dağıttı ve yapılan seçimlerde sandalye sayısını artırdı. Bu andan itibaren anayasa ve hukuka bağlılığı bir kenara bıraktı. Nazi Partisi dışındaki tüm partileri kapatarak siyasi faaliyetleri yasakladı. 1934 yılında Cumhurbaşkanı Hindenburg’un ölümü üzerine, hükûmet başkanlığının yanı sıra devlet başkanlığını da alarak Almanya’nın ‘Führer’ i hâline geldi. Hitler Almanya’nın talep edeceği dış politikanın esaslarını da belirledi. Bu politika: 1. Almanya’nın Versay Barış Antlaşması’nın kısıtlamalarından kurtarılması, 2. Almanya dışında yaşayan bütün Almanların birleştirilmesi ve bir tek devlet sınırları içinde toplanması, 3. Almanya için yeni hayat sahaları bulunması (Nazi Emperyalizmi) şeklinde üç aşamadan oluşuyordu. Öte yandan Hitler, Almanya’nın sosyal, ekonomik ve kültürel hayatını kontrol altına aldı. Alman gençliği Nazi Partisi’nin idealleri doğrultusunda askerî bir anlayış doğrultusunda yetiştirilmeye başlandı. Gizli polis teşkilatı Gestapo vatandaşların ve toplumun her hareketini kontrol altına aldı. Resim 01.11: Toplu Kitap Yakma Törenlerine Katılmaları İçin Alman Gençlik Dergisi’nden Yapılan Çağrı 28 Resim 01.12: Nazilerin Kitap Yakma Törenlerinden Bir Görüntü ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 c. İspanya’da Franco Dönemi İspanya XX. yüzyılın başından itibaren siyasi ve ekonomik sorunlar yaşıyordu. Durumu düzeltmek isteyen ordu 1923 yılında bir darbe ile yönetime el koydu. Krala dokunulmaksızın başbakanlığa General Rivera getirildi. Rivera, Mussolini’yi örnek alarak faşist diktatörlük uygulamalarını benimsedi. Rivera, İspanya’nın içinde olduğu sorunlara çözüm getiremedi ve ordunun da desteğini kaybedince 1930 yılında görevinden ayrıldı. 1931 yılında yapılan seçimleri cumhuriyetçiler kazandı ve Kral Alfonso ülkeyi terk etti. Cumhuriyetçiler kiliseye karşı harekete geçerek kilisenin mallarına el koydular ve okullarını kapattılar. Toprak reformu ile köylülerin durumunu düzeltme çabaları ağır işleyince köylüler, zenginlerin topraklarına zorla el koydular. Bu ise silahlı çatışmalara yol açtı. Bu durum bir süre sonra Millîyetçiler ve cumhuriyetçiler olarak ikiye bölünen İspanya’da iç savaşa dönüştü. Millîyetçiler General Franco başkanlığında Burgos’ta, cumhuriyetçiler Valencia’da hükûmet kurdular. İç savaşta Sovyet Rusya, cumhuriyetçileri, Almanya ve İtalya ise Millîyetçilere destek verdiler. İspanya iç savaşı Millîyetçilerin 1939’da Madrid’e girmeleri ile sona erdi. İç savaş sonrasında iktidara gelen Franco yönetimi ilk dönemlerde Batılı devletler tarafından dışlandı. Soğuk savaş döneminde kutuplaşmanın artmasıyla Batılı devletlerin İspanya’ya yakınlaşması ilişkilerin düzelmesini sağladı. İspanya 1955’te BM’ye, 1958 tarihinde de Avrupa Ekonomik İş Birliği Teşkilatına üye oldu. Resim 01.13: Picasso’nun İspanya İç Savaşını Konu Edinen Tablosu G. İKİ SAVAŞ ARASI DÖNEMDE DÜNYA I. Dünya Savaşı toplumları siyasi, ekonomik, kültürel vb. birçok yönden etkiledi. Savaş sırasında yaşanan ekonomik sıkıntılar, savaştan sonra tüketim isteğinin artmasında ve sanayinin gelişmesinde etkili oldu. Sanayide kullanılan petrol ve elektrik günlük hayata girdi. Evlerde elektrikli araçların kullanımında artış görüldü. Kara ve demir yolları yapımı hızlandı. Bu durum ulaşımı kolaylaştırırken taşıt yapımında seri üretimin yaygınlaşmasına neden oldu. Kıtalararası ulaşımda gemilerin yanında uçaklar da kullanılmaya başlandı. 29 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 Bu dönemde şehircilik ve mimari gelişti. Yüksek binalar, geniş düzenli caddeler ve yeşil alanları ile büyük şehir projeleri tasarlandı. İletişim araçlarının gelişmesiyle haberleşme kolaylaştı. Yazılı basında önemli tiraj artışı oldu. Radyonun önem kazanması ile konuşan basın dönemi başladı. Radyo siyasi faaliyetlerde vazgeçilmez bir iletişim aracı olarak kullanıldı. Radyo aracılığıyla caz, klasik müzik, tiyatro da halka ulaştı. 1895’te ortaya çıkan sessiz sinema, 1920’li yılların sonuna doğru, sesin de kullanılmasıyla önemini daha da arttırdı. Dünyadaki siyasi gelişmelere paralel olarak sinema propaganda aracı olarak kullanıldı. Almanya’da rejim değişikliği üzerine çok sayıda bilim insanının ülkelerini terk etmeleri bilimin milletlerarası bir kimlik kazanmasına ortam sağladı. Başta fizik olmak üzere doğa bilimlerinde önemli gelişmeler meydana geldi. Tıp ve biyoloji alnında ilerlemeler sağlandı. Bazı hastalıkların tedavisi için aşı ve ilaçlar bulunurken organ nakline başlandı. Sosyal bilimler alanında da gelişmeler görüldü. Psikoloji önem kazandı. Felsefe ve tarih alanlarında yeni görüş ve ekoller ortaya çıktı. İmparatorlar ve hanedanlar tarihi önceliğini kaybetti. Sosyal, ekonomik ve medeniyet konuları öne çıktı. İki savaş arasında klasik müziğe dönüş yaşandı. ABD’nin Avrupa üzerinde etkili olmasıyla caz müziği bütün Batı dünyasında yayılma fırsatı buldu. H. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI Atatürk döneminde Türkiye, dış politikada ‘’ Yurtta barış, dünyada barış. ‘’ ilkesini esas aldı. Batılı devletlerle ilişkilerini geliştirdi. Bölgesel ve uluslararası alandaki barışçı faaliyetlere aktif olarak katılarak dünya barışına katkıda bulundu. Balkan ve Sadabat Paktlarının kuruluşuna öncülük etti. Boğazlar ve Hatay meselelerini Resim 01.14: Atatürk, İngiltere Kralı VIII. Edward ile uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde barışçı bir politika ile kendi lehine çözümledi. Batılı ülkeler ile Sovyetler Birliği arasında hassas bir denge kurmaya gayret gösterdi. Böylece izlediği dış politika sayesinde Türkiye, bölgesinde bir istikrar unsuru oldu. 30 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 1.Dış Politikadaki Gelişmeler a. Türkiye’nin Milletler Cemiyetine (Cemiyet-i Akvam) Girişi ( 18 Temmuz 1932) Milletler Cemiyeti, I. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası barışın korunması ve iş birliğinin sağlanması için galip devletler tarafından kurulmuştu (1920). Milletler Cemiyeti, uluslararası barışı sağlamak amacıyla kurulmasına rağmen, bir süre sonra amacından uzaklaşmış, İngiltere önderliğindeki büyük devletlerin çıkarlarını gözetmeye başlamıştı. Türkiye ise bu şartlarda faaliyette bulunan Milletler Cemiyeti’ne güvenmediği için üye olmayı düşünmedi. Musul meselesinin çözümlenmesinde Milletler Cemiyeti’nin İngiltere’nin yanında yer alması güvensizliğin artmasında etkili oldu. 1930 yılına doğru Avrupa’da belirginleşen gruplaşma hareketi statükocu devletlerin Türkiye’ye önem vermesine yol açtı. Türkiye’nin uluslararası politikada ağırlığını hissettirmesi, barışçı bir dış politika izlemesi, Batılı devletlerle sorunlarını büyük ölçüde çözmesi Milletler Cemiyeti’ne davet edilmesine ortam sağladı. İspanya’nın girişimi ve Yunan temsilcisinin desteği ile 6 Temmuz 1932’de Genel Kurula sunulan önergenin oy birliğiyle kabulünden sonra Türkiye’nin davet edilmesine karar verildi. TBMM bu daveti 9 Temmuz 1932’de kabul etti. Türkiye 18 Temmuz 1937’de de Milletler Cemiyeti’ne üye oldu. Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne üye olmakla dünya barışına katkıda bulunmayı ve dış politikada karşılaştığı sorunları çözümlemek için diplomatik destek sağlamayı amaçlamıştır. b. Balkan Antantı ( 9 Şubat 1934) 1933’ten sonra İtalya ve Almanya’nın dünya barışını tehdit eden faaliyetleri Balkanlarda da kaygı uyandırmaya başlamıştı. İtalya, Balkanlarda ve Doğu Akdeniz’de, Almanya ise Doğu Avrupa’da yayılmacı bir politika izliyordu. Türkiye ise Balkan devletleriyle iyi ilişkiler kurmak istiyordu. Bu amaca yönelik olarak 1923’te Arnavutluk, 1925’te Bulgaristan ve Yugoslavya ile karşılıklı dostluk antlaşmaları imzalamıştı. Yunanistan ile yaşanan nüfus mübadelesi sorunu 1930 yılında çözümlendi. 30 Ekim 1930’da Venizelos Ankara’yı ziyaret ederek siyasi, askerî ve ekonomik konulara ilişkin Dostluk, Tarafsızlık ve Uzlaşma Antlaşması’nı imzaladı. İki ülke arasında sağlanan yakınlaşma 1931 yılında Başbakan İsmet Paşa’nın Atina’yı resmî ziyaretiyle güçlendirildi. İlişkiler o kadar samimi bir hâl aldı ki 1934 yılında Venizelos, Atatürk’ü, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. Türk-Yunan yakınlaşması Balkanlarda da etkisini gösterdi. Balkan devletleri arasında bir dizi Balkan konferansının toplanmasına yol açtı. Bu konferanslarda İtalya’nın etkisinde bulunan Arnavutluk ve Bulgaristan’ın uzlaşmaz tavırları tüm Balkan devletlerini kapsayan bir antlaşmanın yapılmasını önledi. Buna rağmen 9 Şubat 1934’te Atina’da Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında Balkan Antantı imzalandı. Balkan Antantı ile imzacı devletler Balkanlardaki sınırlarını karşılıklı olarak güvence altına almayı ve diğer bir Balkan devletine karşı birbirine önceden haber vermeksizin, hiçbir siyasi eylemde 31 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 bulunmamayı ve siyasi yükümlülük altına girmemeyi taahhüt ediyorlardı. Ancak Almanya’nın Balkanları ekonomik olarak etkisi altına alması, İtalya’nın bölge üzerindeki siyasi nüfuzu, Antantın zayıflamasına yol açtı. Balkan Antantı Bakanlar Konseyi son toplantısını Şubat 1940’da II. Dünya Savaşı içinde yaptı. Bundan sonra konsey bir daha toplanamadığı gibi üye devletler Türkiye hariç, Almanya ve İtalya’nın işgaline uğradılar. 1941 yılında Balkan Antantı savaş şartları sonucunda tarihe karıştı. c. Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi ( 20 Temmuz 1936) Lozan Barış Antlaşması ile Boğazlar bölgesi silahtan arındırılmış ve Boğazlardan geçişi denetlemek üzere bir Uluslararası Boğazlar Komisyonu kurulmuştu. Bölgenin güvenliği Milletler Cemiyeti’nin teminatı altına alınmıştı. Türkiye 1923 yılında Milletler Cemiyeti’nin uluslararası barış ve güvenliği koruyacağı umudu taşıyordu. Ancak silahsızlanma çabalarının olumsuz sonuçlanması ve Milletler Cemiyeti’nin etkinliğinin azalması, Türkiye’yi harekete geçirdi. Türkiye ilk kez 1933’te Londra’da Silahsızlanma Konferansı’nda, daha sonra 1935’te Milletler Cemiyeti Genel Kurulu’nda Boğazların statüsünün değiştirilmesi için diplomatik girişimlerde bulundu. Türkiye tek taraflı bir oldubitti gerçekleştirme yerine, barışçı yollardan sonuç almayı düşünüyordu. Türkiye 10 Nisan 1936 tarihinde Lozan Barış Antlaşması’na taraf devletlere bir nota göndererek Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesini istedi. Sovyetler Birliği, Boğazlar rejiminde kendi lehine düzenleme yapılabileceğini düşünerek Türkiye’nin önerisini destekledi. Bulgaristan, Nöyyi Barış Antlaşması’nın kendi lehine değiştirilebilmesi için Boğazlar rejimindeki değişikliği örnek alarak kullanabileceği düşüncesindeydi. Fransa, 1935 yılında Sovyetler Birliği ile bir ittifak imzalamış olduğundan bu devletle ters düşmek istemezdi. Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya ise Balkan Antantı nedeniyle bu konuda Türkiye’ye destek vermişlerdi. İngiltere ise Akdeniz’deki İtalyan tehdidine karşı Türkiye’nin desteğini almak istediğinden Türk önerisini olumlu karşıladı. Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesine tek tepki İtalya’dan geldi. İtalya, Avrupa’da ve Milletler Cemiyeti’nde kendisine karşı olan atmosferden dolayı olumsuz bir tutum takındı. Bu nedenle konferansa katılmadı. 22 Haziran 1936’da İsviçre’nin Montrö kentinde toplanan konferansa Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan Japonya ve Avustralya katıldı. Görüşmeler sonunda 20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, İtalya dışında Lozan Barış Antlaşması’nın bütün imzacı taraflarınca onaylanarak yürürlüğe girdi. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçebileceklerdi. Savaş durumunda, Türkiye savaşın içindeyse Boğazlarda istediği tedbiri alabilecek, su yolunu istediğine açıp, istediğine kapatabilecekti. Türkiye’nin yer almadığı herhangi bir savaş durumunda savaşın içinde olan devletlerin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi yasaklandı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Uluslararası Boğazlar Komisyonu kaldırılarak Türkiye’ye Boğazlar ve çevresinde asker bulundurma hakkı tanındı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye’nin milletlerarası ilişkilerdeki etkinliği daha da arttı. Sözleşmenin süresi 20 yıldı. Ancak bu sürenin geçmesinden iki 32 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 yıl önce antlaşmaya taraf devletlerden hiçbirisi sözleşmenin feshini talep etmezse yürürlükte kalacaktı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin süresi 1956 yılında dolduğu hâlde, böyle bir fesih talebinde bulunulmadığı için hâlâ yürürlüktedir. d. Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937) İngiltere’nin Irak’ta manda yönetimine son vererek Irak’ın bağımsızlığını tanımasından sonra Irak, komşuları Türkiye ve İran ile iyi ilişkiler kurmak istiyordu. Bu amaca yönelik olarak Irak kralı Faysal ve Başbakan Nuri Sait Paşa 1931 yılında Türkiye’yi ziyaret etmişti. Bu sırada İran ile Irak arasında sınır anlaşmazlıkları vardı. Türkiye bu anlaşmazlığın giderilmesi konusunda aktif bir rol oynadı. Öte yandan Türkiye, İran ile de samimi ilişkiler kurmuştu. İran Şahı Rıza Pehlevi 1934 yılında Türkiye’yi ziyaret etmişti. Bu sırada İtalya’nın Asya, Doğu Akdeniz ve Afrika’ya yayılmacı politikalar izlemesi Türkiye ve Orta Doğu ülkelerini Resim 01.15: Atatürk, İran Şahı Rıza Pehlevi endişelendiriyordu. İtalya’nın 1935 yılında ile Habeşiştan’a saldırısı durumun ciddiyetini ortaya koyuyordu. Türkiye, İran ve Irak 1935’te Cenevre’de bir antlaşma imzaladılar. Ancak Irak-İran sınır anlaşmazlığının devam etmesi paktın imzalanmasını geciktirdi. Sonunda Afganistan’ın da katılımıyla 8 Temmuz 1937’de Tahran’da Sadabat Sarayı’nda pakt imzalandı. Sadabat Paktı’yla taraflar birbirlerinin iç işlerine karışmamayı, ortak çıkarlarını ilgilendiren uluslararası nitelikteki anlaşmazlıklarda birbirlerine danışmayı, birbirlerine karşı eylemde bulunmamayı kabul ediyorlardı. Sadabat Paktı’nın önemi II. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla azalmış, 1980’de İran-Irak Savaşı çıkınca artık var oluş nedenini de yitirmiştir. Resim 01.16: Sadabat Paktı’nın İmzalandığı Sadabat Sarayı (Tahran ) 33 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 c. Hatay Meselesi ve Hatay’ın Anavatana Katılması (30 Haziran 1939) 20 Ekim 1921 yılında Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile İskenderun Sancağı (Hatay) Fransız mandası altındaki Suriye’de kalmıştı. Ancak Türkiye antlaşmaya, İskenderun Sancağı’ndaki Türklerin haklarını koruyucu, kültürlerini geliştirici ve Türkçenin resmî dil olmasını öngören maddeler koydurmuştu. Bu durum Fransa’nın 1936 yılında Suriye’deki manda yönetimine son vermesine kadar devam etti. Sancak’ta yaşayan Türklerin geleceği Türkiye’yi endişeye sevk etti. Türkiye, Fransa’ya verdiği notada Suriye’ye verilen bağımsızlığın İskenderun Sancağı’na da verilmesini istedi. Ancak Fransa, Suriye topraklarının parçalanacağı görüşüyle bunu kabul etmedi. Türkiye’nin İskenderun Sancağı’na verdiği önem Atatürk’ün 1 Kasım 1936’da TBMM’yi açarken yapmış olduğu konuşmada şu şekilde ortaya konmuştu: ‘’ Bu sırada milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele, gerçek sahibi öz Türk olan İskenderun- Antakya ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde, ciddiyet ve katiyetle durmaya mecburuz.’’ Fransa meselenin Milletler Cemiyetine götürülmesini teklif etti. Türkiye’nin bu teklifi kabul etmesi üzerine İskenderun Sancağı konusu Milletler Cemiyeti Meclisine getirildi. 27 Ocak 1937’de varılan prensip anlaşmasına göre İskenderun ve Antakya iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Suriye’ye bağlı olacak, Türkçe resmî dil olarak kullanılacaktı. Sancak’ın toprak bütünlüğü Türkiye ve Fransa tarafından güvence altında tutulacaktı. Türkiye, Milletler Cemiyetinin aldığı kararın hemen uygulanmasını istedi. Ancak Suriye’de Arapların alınan bu kararı protesto etmeleri ve gösterileri Fransa’nın olumsuz tutumuyla birleşince Türkiye yeniden harekete geçti. Türkiye 1930 tarihli Türk-Fransız Dostluk Antlaşması’nı feshetti. Atatürk 1938 yılı Mayıs ayında hastalığının giderek ağırlaşmasına rağmen orduyu denetleme gezisine çıkarak Mersin ve Adana’ya gitti; Hatay sınırına asker yığdı. Bu sırada Avrupa’da uluslararası ilişkiler gerginleşmişti. Fransa ve İngiltere’nin Orta Doğu’nun en güçlü devleti olan Türkiye’ye ihtiyacı artmıştı. Bunların sonucunda Türk ve Fransız askerî temsilcileri arasında yapılan görüşmeler sonunda 3 Temmuz 1938’de Sancak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi statüsünün ortaklaşa korunması konusunda bir askerî antlaşma yapıldı. Bu antlaşmanın imzalanmasından iki gün sonra Türk kuvvetleri Sancak’a girdi. Resim 01.17: Hatay Devleti’nin Bayrağı 1938 Ağustos’unda yapılan seçimler sonunda Sancak Meclisi toplandı. Meclisin Türk, Arap, Ermeni, Rum milletvekilleri Türkçe yemin ettiler( 2 Eylül 1938).Millet Meclisi, Sancak’a ‘’Hatay Devleti’’ adını verdi. Abdülgani Türkmen meclis başkanı, Tayfur Sökmen cumhurbaşkanı, Abdurrahman Melek başbakan seçildi. Türk bayrağına çok benzeyen bir bayrak Hatay bayrağı olarak kabul edildi. Hatay Devleti bir yıl kadar bağımsız kaldıktan sonra 23 Haziran 1939’da Hatay Millet Meclisi oybirliğiyle Türkiye’ye katılma kararı aldı. 23 Temmuz 1939 günü yapılan törenle de Hatay, Türkiye’ye katıldı. 34 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 NELER ÖĞRENDİK? •I. Dünya Savaşı’nın neden ve sonuçlarını, Paris Konferansı ve önemini, I Dünya Savaşı sonunda yapılan barış antlaşmalarını, •Rusya’da Bolşeviklerin Çarlık yönetimini yıkarak iktidarı ele geçirmelerini, SSCB’nin kuruluşunu, Lenin ve Stalin dönemlerinde SSCB’de meydana gelen gelişmeleri, Rusların Orta Asya’yı işgal etme sürecini, Basmacı Hareketi ve özelliklerini, Enver Paşa’nın Basmacı Hareketi’ne katılması ve ölümünü, •I. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiliz ve Fransızların Orta Doğu’da manda yönetimleri kurmalarını, Arap Yarımadası, Irak, Ürdün, Filistin, Suriye ve Mısır’da manda yönetimlerinin sona ermesini, •Japonya’nın XIX. yüzyılın sonlarına doğru yaptığı reform ve ıslahatlarla güçlü bir devlet hâline gelmesini, Çin ve Rusya ile rekabetini, •1929 dünya ekonomik krizinin nedenlerini, yayılışı ve sonuçlarını, krizin Türkiye’ye etkilerini, •I. Dünya Savaşı’nın ardından dünya barışını sağlamak amacıyla yapılan çalışmaları, Milletler Cemiyeti’nin kuruluşunu, Locarno Antlaşması, Kellogg Paktı ve özelliklerini, •I. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da meydana gelen sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmeleri, •İtalya’da Faşizm ve Almanya’da Nazizm gibi totaliter rejimlerin kurulmasını, •Atatürk dönemi Türk dış politikasının esaslarını, Türkiye’nin Milletler Cemiyetine girmesini, •Balkan Antantı, Montrö Sözleşmesi ve Sadabat Paktı’nın imzalanması ve önemini, •Hatay meselesi ve Hatay’ın Anavatan’a katılış sürecini öğrendik. 35 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 1. ETKİNLİK Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle tamamlayınız. 1.I. Dünya Savaşı’na…………………Devletlerinin yanında katılan……………… …………………, Uzak Doğu’da geniş çıkarlar elde ederek bu bölgede söz sahibi oldu. 2.…………………….Savaşı’ndan sonra yapılacak barış antlaşmalarının esaslarını belirlemek için 18 Ocak 1919’da…………………’te bir konferans toplandı. 3.………………………. Hareketi, Türkistan’ı Rus işgalinden kurtararak bağımsızlığına kavuşturmayı amaçlamıştır. 4. I. Dünya Savaşı’ndan sonra……………………. ve………………….Orta Doğu’da manda yönetimleri kurdular. 5.1867 yılında tahta geçen İmparator…………………………..’nun Japonya’da başlattığı reform sürecine …………………………………… adı verilir. 6.Balkanlar ve Doğu Akdeniz’de yayılmacı bir politika izleyen…………………’nın faaliyetleri 9 Şubat 1934’te ………………………………’nın kurulmasına ortam hazırladı. 7.……………………………………. Sözleşmesi ile Türkiye, Boğazlar ve çevresinde asker bulundurma hakkını elde etti. 8.Atatürk’ün son siyasi başarısı……………………….’ın bağımsız olmasını sağlamasıdır. 9. Türkiye, savunmaya dayanmayan, savaşı kanun dışı sayan ve devletler arası ilişkilerde barışçı yollara başvurulmasını esas alan………………………………… Paktı’na 1928 yılında katılmıştır. 10. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Suriye ve Lübnan………………………..mandası altında kalmıştır. 11.Büyük devletler sömürgecilik faaliyetlerini I. Dünya Savaşı’ndan sonra…………………………………………yönetimi adıyla devam ettirdiler. 12.I.Dünya Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleriyle Almanya arasında…………… …..;Avusturya ile …………………..; Macaristan’la…………………………; Bulgaristan’la………………; Osmanlı Devleti ile…………………….Antlaşması imzalanmıştır. 13.Türkiye, Atatürk Döneminde dış politikada‘’…………………………………… …………’ ilkesini esas almıştır. 14.Türkiye, Hatay sorununun çözümü için barışçı bir politika izlemiş ve konuyu ………………..……..ne götürmüştür. 36 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 2. ETKİNLİK Aşağıdaki ifadelerin doğru olanların başına (D), yanlış olanların başına (Y) yazınız. 1. ( ) ABD’nin savaşa girmesiyle I. Dünya Savaşı’nı İttifak Devletleri kazandı. 2. ( ) I. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın bir daha böyle bir felaket yaşamaması için Milletler Cemiyeti kuruldu. 3. ( ) Filistin I. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız mandasına bırakıldı. 4. ( ) 1929 Dünya Ekonomik Krizi dünyada milyonlarca insanın işsiz kalmasına neden oldu. 5. ( ) ABD, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Monroe Doktrini’ne uygun olarak Avrupa politikasında daha aktif rol oynadı. 6. ( ) 1923’ten sonra Türkiye dış politikada Lozan’da tam olarak çözülemeyen sorunlarla uğraştı. 7. ( ) Türkiye Milletler Cemiyetine Atatürk’ün ölümünden sonra girdi. 8. ( ) Balkan Paktı’nın oluşumuna ABD öncülük etti. 9. ( ) Türkiye, Sadabat Paktı’na üye olarak doğu sınırlarının güvenliğini sağlamıştır. 10. ( ) İngiltere ve Fransa, Orta Doğu’nun stratejik önemi ve sahip olduğu zengin petrol rezervleri nedeniyle bölgede etkin olmak istemiştir. 11. ( ) Enver Paşa’nın 1921 yılında Türkistan’a gelmesiyle Basmacı Hareketi’nin Ruslarla mücadelesi daha da şiddetlendi. 12. ( ) Çarlık döneminde Ruslar işgal ettikleri Türk topraklarında asimilasyon politikası uyguladılar. 13. ( ) Japonya’da Meiji Restorasyonu I. Dünya Savaşı’ndan sonra başlatıldı. 14. ( ) Türkiye’de ‘’ Yerli Malları Haftası’’ kutlamaları 1929 dünya ekonomik krizinin etkilerini azaltmaya yöneliktir. 15. ( ) İki savaş arası dönemde dünyada radyo, sinema, gazetecilik, tiyatro ve sanat alanlarında önemli ilerlemeler yaşandı. 37 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdaki devletlerden hangisi İttifak Devletlerinden biri değildir? A. Almanya B. Avusturya – Macaristan C. Osmanlı D.Rusya 2. İtilaf Devletleri I. Dünya Savaşı sonrasında yenilen devletlerle yapılacak barış antlaşmalarının esaslarını belirlemek amacıyla ………………………….Barış Konferansı’nı düzenlemişlerdir. Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A. Lozan B. Sevr C. Paris D.Londra 3. İtilaf Devletleri ile Almanya arasında yapılan barış antlaşmasının bazı maddeleri şunlardır. . Alsace – Lorraine bölgesi Fransa’ya verildi. . Bütün sömürgeleri İngiltere, Fransa ve Japonya arasında paylaşıldı. . Zorunlu askerlik kaldırıldı. Bu antlaşma aşağıdakilerden hangisidir? A. Versay B.Nöyyi C.Triyanon D.Sen Jermen 4. Aşağıdakilerden hangisi I. Dünya Savaşı’nın sonuçlarından biri değildir? A. Avrupa’nın siyasi haritasının değişmesi B. Yeni millî devletlerin ortaya çıkması C. Millîyetçilik düşüncesinin güç kazanması D.Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kurulması 5. Aşağıdakilerden hangisi Sovyetler Birliği döneminde Türk topraklarında yapılan asimilasyon politikalarından biri değildir? A. Din adamı yetiştiren medreselerin kapatılması B. Yüz binlerce Türk’ün Sovyetlerin diğer bölgelerine göç ettirilmesi C. Cami ve mescitlerin ibadete kapatılması D.Beş yıllık kalkınma planlarının hazırlanması 38 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 6. İngiltere ve Fransa’nın Orta Doğu’da manda yönetimleri kurmalarında bölgenin, I. stratejik bir konumda olması, II. zengin ham madde kaynaklarına sahip olması, III. farklı etnik ve dinî gruplardan oluşması durumlarından hangilerinin etkili olduğu savunulabilir? A.Yalnız I B. Yalnız II C. I ve II D. I, II ve III 7. Japonya’da Meiji Döneminde yapılan yenilikler arasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz? A. Feodal düzenin yıkılarak Batı tarzı hükümet kurulması B. Modern bir bankacılık sisteminin kurulması C. Latin alfabesinin kabul edilmesi D.Subayların Batılı askerî akademilere gönderilmesi 8. Aşağıdakilerden hangisi 1929 dünya ekonomik krizinin sonuçlarından biri değildir? A. Türkiye’nin ihracatının artması B. İşsizliğin büyük boyutlara ulaşması C. Dünya ticaretinin yarı yarıya azalması D.Toplumsal sorunların yaygınlaşması 9. I. Gümrük vergilerinin yükseltilmesi II. Yerli malı kullanımının teşvik edilmesi III. İthalatın kolaylaştırılması Yukarıdakilerden hangileri Türkiye’nin 1929 dünya ekonomik krizine karşı aldığı önlemlerdendir? A. Yalnız I B. I ve II C. II ve III D. I, II ve III 10. I. Milletler Cemiyetinin kurulması II. Locarno Antlaşması’nın imzalanması III. Briand – Kellogg Paktı’nın kurulması Yukarıdaki gelişmelerden hangileri dünya barışını korumaya yöneliktir? A. Yalnız I B. I ve II C. I ve III D. I, II ve III 39 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 11. I. Milletler Cemiyetinin kurulması II. Locarno Antlaşması’nın imzalanması III. Briand – Kellogg Paktı’nın kurulması IV. Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girmesi Yukarıdaki gelişmelerin kronolojik sıralaması aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? A. I – II- III – IV B. II – I – III – IV C. IV – III – I – II D.III – II – IV – I 12. I. Milletler Cemiyeti II. Paris Barış Konferansı III. Balkan Antantı IV. Sadabat Paktı Türkiye yukarıdaki oluşumlardan hangilerine öncülük etmiştir? A. I ve II B. I ve III C. II ve III D. III ve IV 13. Atatürk ‘’İtalya ……………………….. yönetimi altında kuşkusuz büyük bir kalkınmaya ve gelişmeye sahne olmuştur. Ancak korkarım ki İtalya’nın bugünkü şefi, Sezar rolünü oynamak isteğinden kendisini kurtaramayacaktır.’’ demiştir. dir? Atatürk’ün yukarıdaki sözündeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmeliA. Mussolini B. Hitler C. Franco D.Mutsuhito 14. Aşağıdakilerden hangisi Balkan Antantı’na katılan ülkelerden biri değildir? A. Bulgaristan B. Yunanistan C. Yugoslavya D. Türkiye 40 ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1 15.Aşağıdakilerden hangisi Atatürk Döneminde meydana gelmemiştir? A. B. C. D. 16. Sadabat Paktı’nın imzalanması NATO’ya girilmesi Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanması Milletler Cemiyetine girilmesi I. Türkiye Boğazlarda asker ve silah bulundurma hakkını elde etmiştir. II. Türkiye, batı sınırlarını güvence altına almıştır. Yukarıdaki gelişmeler sırasıyla aşağıdakilerden hangisinin sonucudur? A. Briand – Kellogg Paktı - Sevr Antlaşması B. Montrö Sözleşmesi - Balkan Antantı C. Sadabat Paktı - Lozan Barış Antlaşması D.Sadabat Paktı - Balkan Antantı 17. Türkiye’nin, I. Milletler Cemiyetine girmesi II. Briand – Kellogg Paktı’nı imzalaması III. Balkan Antantı’na öncülük etmesi IV. Sadabat Paktı’nı kurması gelişmelerinden hangileri bölgesel barışı korumaya yöneliktir? A. I ve II B. I ve III C. II ve III D. III ve IV 18.Sadabat Paktı’na aşağıdaki devletlerden hangisi katılmamıştır? A. Suriye B. İran C. Irak D.Afganistan 41