2.1. II. DÜNYA SAVAŞI – ULUSLARARASI EKONOMİK

advertisement
2.1. II. DÜNYA SAVAŞI – ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLARIN
DOĞUŞU
Dünya ekonomileri I. Dünya Savaşı’na kadar Polanyi’nin ifadesiyle bir Altın Çağ
yaşamışlar, Altın Standardıyla koşut giden bu çağ neredeyse sorunsuz işlemiştir. Ancak
dünyanın ilk olarak gördüğü Dünya Savaşı, uluslararası ekonomik sistemin sonunu
getirmiştir. I. Dünya Savaşı sonrasında, ülkelerin birbirlerine karşı duydukları güvensizlikler
ticaret sistemini olumsuz etkilemiş, 1929–1932 yılları arasında ABD o güne kadar yaşadığı en
büyük ekonomik kriz ile yani Büyük Bunalım’la “Great Depression” karşılaşmıştır.
Ülkelerin, dış ticareti bağımlılık ve zayıflık yaratan bir sistem olarak görmeleri sonucunda
uluslararası ticaret ve güven azalmış, dünya refahı düşmüştür. O güne kadar uygulanan liberal
politikaların ve Neo Klasik ekonomi doktrininin sonu olan Keynesyen ekonomiye geçiş ile
beraber, devletlerin ekonomileri kontrol etme istekleri süreci daha da hızlandırmıştır.
Yaşanan Büyük Bunalım’ın da etkisiyle, ülke ekonomilerini düzenleyecek kurumların
varlığına gerek duyulmuştur. Ancak II. Dünya Savaşı’na kadar böyle bir eylem
gerçekleştirilememiştir. Bu yıllarda dünya ticaretinin ana ekseni ABD ve Avrupa arasındadır.
Her iki taraf da birbiriyle yaptığı ticaret sayesinde gelişmektedir.
İki Dünya Savaşı arasındaki dönemde Avrupa’da üç ana ideolojik akım dikkat çekici hale
gelmiştir. Bunlardan ilki İngilizlerin liderliğindeki Liberal Demokratik ideolojik akımdır. Bu
akım güçlenmekle birlikte Avrupa’nın Batı’sında etkili olabilmiştir. Diğer yandan ulusalcı
söylemler sonucunda Birleşik Avrupa fikri neredeyse unutulmuştur. İtalya ve Almanya,
ulusalcılığı Faşizm boyutlarına çıkarmışlardır. Üçüncü güç ise Rusya’nın başını çektiği
Bolşevizm’dir.
İdeolojik aşırılıkların normalleştiği bu dönemde toplumlar son derece derin şekilde
bölünmüşler, bu bölünme giderek derinleşerek tüm Avrupa’yı sarmıştır.
2.1.1. II. Dünya Savaşı – Savaş Ekonomisi
I. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa iki ideolojinin birbirine karşı güç gösterisine tanık
olmuştur. İlk ideoloji SSCB’nin başını çektiği komünizm, ikinci ideoloji ise Almanya’nın
başını çektiği aşırı milliyetçilik – faşizmdir. pek çok ülke bu ikisi arasında bir seçim yapmış
ya da yapmaya zorlanmıştır. Diğer yandan Almanya II. Dünya Savaşı’na komünizm tehdidini
bitirmek üzere girmesine rağmen, Avrupa İmparatorluğu kurmayı hedefleyerek komünist
olmayan ülkelere de saldırmış ve işgal etmiştir. Almanların yıldırım savaşı “blitzkreig” adını
verdikleri sivillerin de bombalanmasını içeren taktikleri, birkaç gün gibi kısa sürelerde pek
çok ülkenin Alman egemenliğini kabul etmesiyle sonuçlanmıştır.
II. Dünya Savaşı, dünyanın günümüze kadar gördüğü en büyük savaş olma özelliğini
taşımaktadır. Savaşın ana merkezi Kıta Avrupası ve Pasifik kıyıları olmuştur. Avrupa’daki
savaş, Almanya ve Fransa arasında başlayarak tüm kıtayı içine almıştır. Ülkelerin sınırları,
yönetim biçimleri değişmiş, insanlar aç kalmış, evlerini ve sevdiklerini kaybetmiş, büyük
savaş büyük acıların nedeni olmuştur. Avrupa Kıtasında büyük bir yıkım yaşanmıştır. Üretken
Avrupa sanayii neredeyse ortadan kalkmıştır. Bu noktada sanayi tesislerinin durumdan
olumsuz etkilendiğini, bombaların hedefi olduğu, yıkıldığı vurgulanmaktadır. Ancak bir başka
olgunun daha önemle vurgulanması gerekmektedir. Avrupa’da ve diğer yerlerde aktif olarak
savaşı sürdüren taraflar, savaş ekonomisiyle tanışmışlardır. Dünyanın ve Avrupa’nın tarihinin
kısacık da olsa bu oldu etrafında değerlendirilmesi oldukça önem taşımaktadır. Savaş
ekonomisi, insan ihtiyaçlarını gözetmek yerine savaş makinesini ve orduyu beslemek hedefine
yönelmiştir. Ne kadar iyi işleyen savaş makinesi üretilirse savaş meydanlarındaki başarı şansı
o kadar artmaktadır. Daha fazla askeri daha etkin olarak ortadan kaldırabilmek en büyük
hedeftir. ABD’nin kullandığı Atom Bombası durumun en büyük örneğidir, üstelik sivil asker
ayrımı gözetmeden. II. Dünya Savaşı’nı diğer savaşlardan ayıran en kötü özelliği de bu
olmuştur zaten ayrım gözetmeden yıkım.
Savaş ekonomisini götürebilen ülkelerin güçlü bir ekonomiye sahip oldukları görülür.
Burada güç kavramı insan ihtiyaçlarının sağlanmasına, enflasyonsuz büyüme ya da
kalkınmaya veya işsizliğin azaltılmasına işaret etmez. Savaş makinelerinin geliştirilmesi ve
üretilmesini vurgular. Savaşı, savaşarak ve üreterek yaşamış tüm ülkeler bugünün gelişmiş ve
büyük ülkeleridir. ABD, Almanya, Fransa, Rusya, Japonya, Çin, İtalya ve İngiltere gibi.
Durumun temel itici gücü, savaş sırasında çok önemli teknolojilerin yüksek hızla geliştirilmiş
olmasıdır. Sayılan tüm ülkelerin bugün kendi otomotiv, uçak, gemi, nano teknoloji sanayileri
bulunmaktadır.
II. Dünya Savaşı’nı sona erdiren gelişme ABD’nin atom gücünü Japonya üzerinde
kullanmasıdır. Tek bir bombanın yarattığı devasa tahribat, savaşa katılan ya da katılmayan
tüm ülkeler açısından büyük bir korku yaratmıştır. İnsanoğlu kendi yarattığı bir gücün, atom
gücünün korkusuyla, bu gücün kullanılmasını engelleyecek mekanizmaları oluşturmanın
yolunu aramıştır. Çözüm siyaset ve siyasette istikrarın önemli arka planlarından olan
ekonomide bulunmuştur. Çözüm mekanizmalarını incelemeden önce II. Dünya Savaşı ve
sonuçlarının kısa bir şekilde hatırlanmasında yarar görmekteyiz.
II. Dünya Savaşı sona erdiğinde, o zamanki adıyla Sovyetler Birliği, yanında savaştığı
pek çok ülkeyi ikna ederek! Kapitalist Avrupa’ya karşı Sosyalist Doğu Bloku’nu
oluşturmuştu. Durum, Soğuk Savaşın başlangıcıdır. Soğuk savaş, silahlanma harcamalarının
arttığı, Doğu ve Batı Bloku arasında ticaretin durma noktasına geldiği bir yapılanmaya neden
olmuştur. Bu koşullar altında ABD’nin de geri kalan Avrupa ülkelerini ikna etmesi
gerekiyordu. ABD, II. Dünya Savaşı’na girmiş olmasına rağmen ülkesinde savaşı hissetmemiş
tek ülkedir. Savaş Amerika Kıtası’na sıçramamıştır. Bu nedenle Amerikan Ekonomisi adeta
savaştan güçlenerek çıkmıştır.
II. Dünya Savaşı, başını ABD ve Sovyet Rusya’nın çektiği dünyayı, iki kutuplu bir
yapıya dönüştürmüştür. Doğu Bloku, Rusya eksenli olarak örgütlenmiş, askeri örgütlenme
doktrini olarak Varşova Paktı kurulmuş ve dev bir Komünist Ordu yaratılmıştır. Diğer yandan
ekonomik örgütlenme açısından da COMECON kurulmuştur. Bu örgütlenmenin karşısında
Barı Bloku yer almaktadır. NATO, Batı’nın Varşova Paktı’na karşı defansif refleksini
oluşturmuş, daha sonra örgütlenecek Avrupa Ekonomik Topluluğu (AB) ise ilk planda
COMECON’a rakip olarak yaratılmıştır.
Savaş sonrasında diğer ülkelere ve Avrupa’ya göre zengin olan ABD, savaş bittikten
sonra mal alacak üretici bulamama üretse bile satamama sorunu ile karşı karşıya kalmıştır.
ABD, II. Dünya Savaşı’nın en önemli nedenlerinden birisi olarak; ekonomik yıpranma, kriz
ve işsizliği yani genel olarak ekonomiyi görmüştür. ABD Dışişleri Bakanı Marshall, sorunu
çözümlemek üzere bir plan hazırlamıştır. Plan, Sovyet Rusya etkisine girmemiş Avrupa
ülkelerinin kalkındırılması ve yeniden inşası zerine yapılmıştır ve Marshall Planı olarak
adlandırılmaktadır. Böylece ABD ürettiğini satabilecek, istediğini alabilecek bir piyasaya yani
geleneksel pazarlarına tekrar kavuşabilecektir.
Siyasi olarak Marshall Planı çok eleştirilere hedef olduysa da ekonomik açıdan etkileri
güçlü olmuş ve Avrupa’yı çok çabuk geliştirebilmiştir. Bu gelişmenin altyapısı Avrupa
ülkelerinde zaten bulunmaktaydı. Üretim teknolojisi yani üretim fonksiyonu bilinmekteydi
savaştan dolayı üstyapı kaybedilmiş (binalar makine teçhizat), altyapı zarar görmüştü. Diğer
yandan işgücü kalifiye ve savaşta oldukça kayıp vermesine rağmen yine de yeterliydi.
Gelişebilmek için yalnızca finansal destek yeterli olacaktı. Marshall Planı bu amaca hizmet
etmiş ve Avrupa’yı ayağa kaldırmıştır. Aynı durumu Türkiye için söyleyebilmek ise olası
değildir. Marshall yardımları kanımızca Türk Ekonomisi’nin tarım eksenli büyümesine neden
olmuş ve Türkiye’nin bağımlı, az üretken bir ülke haline gelmesiyle sonuçlanmıştır.
Marshall Planı’nı, Bretton Woods Konferansları’nın devamı ya da tamamlayıcısı olarak
görmek yanlış olmayacaktır. ABD ülke içinde aldığı kararlar yanında uluslararası alanda da
ekonomik kurumsallaşmanın sağlanabilmesi için uğraşmıştır. Marshall Planı’nın uluslararası
ayağını Bretton Woods Konferansları oluşturmaktadır.
Bu nedenle II. Dünya Savaşı’ndan sonra 17 Temmuz – 2 Ağustos 1945 tarihleri arasında
gerçekleştirilen ve siyasi alandaki düzenlemeleri sağlayan Potsdam Konferansı’nın, ekonomik
alandaki izdüşümü Bretton Woods Konferansları olmuştur. Keynes’in ağırlığının hissedildiği
toplantılar New Hampshire’ın Bretton Woods Kasabası’nda yapılmıştır. Keynes, iç
ekonomileri yönlendiren bir merkez bankası gibi, uluslararası ekonomik sistemi yönlendiren
bir uluslararası bankanın kurulmasını istemiş, böylece dünya ekonomik sisteminin olmazsa
olmazı olan finansal istikrarın sağlanmasının kolaylaşacağını savunmuştur.
Konferansta alınan kararlar doğrultusunda 1948 yılında uluslararası ekonomiyi
düzenlemek ve 1930'ların yıkıcı koruma politikalarına geri dönmeyi engellemek için GATT
görüşmeleri başlatılmış, ilerleyen yıllarda Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu
kurulmuştur. Bretton Woods Konferansları’nın kazandırdığı IMF, IBRD (Dünya Bankası),
GATT Görüşmeleri ve sonrasında kurulan Dünya Ticaret Örgütü (“World Trade
Organization” WTO) gibi kurumlar aktif olarak dünya ekonomisine yön vermektedirler.
Dünya, bugüne kadar görülmemiş bir ekonomik serbestleşme ve yakınlaşmaya tanık
olmakta, küreselleşme süreci, Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1990 yılından itibaren hızlanarak
devam etmektedir. Sürecin sorunsuzca sürebilmesi için ülkelerüstü kuruluşların giderek
güçlendirildiği görülmektedir. Küreselleşen Dünya’da, oyunun kurallarını belirleyecek
kurumların varlığına olan gereksinim giderek artmakta, uluslararası kurumlar bu gereksinim
doğrultusunda yeniden yapılandırılmaktadır.
Dünya ticaretinin hızla artmasına ve finansal piyasaların derinleşmesine Büyük
Genişleme adı verilmektedir. Büyük Genişleme’nin başladığı 1990’lar, dünya ekonomik
yapısının değiştiği yıllardır. Uluslararası ekonomi, finans ya da ticareti yönlendirip, yaptırım
gücüne sahip bulunan kurumlar, özellikle 1990’lardan itibaren Dünya konjonktüründe daha da
etkili hale gelmiştir. Bu yıllar aynı zamanda küreselleşmenin kendisini iyice hissettirmeye
başladığı yıllardır.
2.1.2. Uluslararası Ekonomik Kuruluşlara Duyulan Gereksinimin Nedenleri
Soğuk Savaş Dönemi’nin sona erdiği günümüzde, sıcak savaşlar kısa sürmekte ancak
“Karanlık Savaş”lar uzun süre devam etmektedir. Bu bağlamda Birleşmiş Milletler gibi siyasi
ve sosyal alanda faaliyet gösterenler de dâhil olmak üzere uzlaştırıcı kurumlara atfedilen
önem ve yüklenen görevler artmaktadır. Uluslararası kurumların varlığına olan gereksinimin
nedenlerini şu ana başlıklar altında toplamak mümkündür;
✓ Doğu ve Batı Bloğu arasında soğuk savaş durumunun sona ermesi,
Doğu ve Batı Blokları arasında soğuk savaşın bitmesi yani Berlin Duvarı’nın yıkılması
ile beraber, bağımsızlıklarını kazanan pek çok ülke merkezi planlı ekonomiden ve sosyalist
ekonomi düzeninden liberal ekonomi düzenine geçiş yapmıştır. Geçiş ekonomileri olarak
adlandırılan “transation economies” bu ülke ekonomilerinin liberal sisteme entegrasyonunun
sağlanabilmesi için pek çok kurumun ortaklaşa çalışmasına gereksinim duyulmuştur. IMF,
AB ve GATT bu konuda destek vermişler ve düzenlemeler yapmışlardır.
✓ Küreselleşmenin ülkeler arasındaki ilişkileri daha yoğun hale getirmesi,
Küreselleşme sonucunda artan farkındalık, ülkelerin birbirlerini daha yakından
izlemesiyle sonuçlanmıştır. Bu nedenle ülkelerarasında daha çok ticari, siyasi ve sosyal
ilişkiler kurulmuştur. Artan ilişkilere koşut olarak anlaşmazlıklar da artmıştır. Ülkelerarasında
artan ilişkilerin olumlu yönlerinin arttırılması ve desteklenmesi, olumsuz yönlerinin ise
önlenmesi ve giderilmesi gerekmektedir. Bu düzenlemeleri yapacak kurumlar uluslararası
kurumlar olarak görülmektedir.
✓ Bölgesel entegrasyonların düzenlenmesi gerekliliği,
Ülkelerin ticaretlerini geliştirmek ve refahlarını arttırabilmek amacıyla ekonomik
örgütlenmelerin içinde yer aldıkları gözlenmektedir. Avrupa Birliği’nin kurulmasıyla beraber
daha da ilgi çekici olan ekonomik entegrasyonların düzenlenmesi ayrı bir gerekliliktir. Bu tip
entegrasyonların, entegrasyon dışında kalan üçüncü ülkelere zarar vermemesi için GATT,
GATS, TRIPS ve WTO tarafından düzenlemeler yapılmaktadır.
✓ Dış ticaret genişlemesi,
Ülke ekonomilerinin büyümeleri ve gelişmeleri nedeniyle dış ticaretleri de artmaktadır.
Artan dış ticaret hacminin düzenlenmesi ve ticari anlaşmazlıkların çözümlenmesi
gerekmektedir. Ayrıca dış ticaret ortak kurallar çerçevesinde yapılmalıdır. Bu amaçla
özellikle WTO ve ICC “Intenational Chamber of Commerce” ortaklaşa çalışmalar
yapmaktadırlar.
✓ Hayat standardının yükseltilmesi,
Hayat standardının yükselmesi yalnızca ekonomik refahın değil aynı zamanda sosyal
standartların da arttırılması anlamına gelmektedir. İnsan yani birey uzun yıllar Kral ya da
İmparatora karşı hakkını alabilmek üzere uğraşmış, son yıllarda birey hakları tüm
düzenlemelerin odağı haline gelmiştir. Bu hakların korunması, genişletilmesi ve tüm ülkelere
yayılabilmesi için Birleşmiş Milletler başta olmak üzere pek çok sivil toplum örgütü de
çalışmaktadır.
✓ Savaşların ve her türlü uluslararası anlaşmazlıkların engellenmesi düşüncesi.
Dünya savaşları, insanlara savaşın ne demek olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır.
Avrupa, iç savaşlar sayılmazsa tarihinin en uzun barışını yaşamaktadır ve refahı artmıştır.
Savaş maliyetlerinin ortadan kaldırılabilmesi, savaşların önlenebilmesiyle olanaklıdır. Savaş,
kaybedecek fazla şeyi olmayanların ya da kazancı kaybına göre çok yüksek olanların göze
alabildiği bir gerçekliktir. Savaş olasılığını ortadan kaldırmaya aday en önemli değişkenler,
hayat standardının yükselmesi ve refahın artmasıdır. Avrupa’nın entegrasyonu durumun en
önemli örneğini oluşturmaktadır. Uluslararası kurumların, ülkeleri birbirine yaklaştıran ve
sorunu çıkmadan önlemeye yönelik refleksleri dünyanın eskisine göre daha barışçıl ve
uzlaşmacı bir yapıya kavuşmasını sağlamaktadır.
Bu koşullar altında uluslararası kurumlar, üye ülkelerin ortak kararlarıyla güçlenmiş,
kurumlar güçlendikçe daha fazla ülke bu kurumlara üye olmuştur. Bu kurumlar, küresel
iletişim olanaklarının kullanılması, hükümetlerin ve sivil toplum kuruluşlarının desteği ile
birlikte siyasi, sosyal ve ekonomik alanda daha etkili hale gelmiştir.
2.1.3. Uluslararası Kurumların Genel Özellikleri
Uluslararası kurumların birbirlerinden farklı örgütlenmeleri ve yapıları bulunmaktadır.
Ayrıca bu örgütlerin yöneldikleri amaçlar da farklılık göstermektedir. Bu koşullar altında sözü
edilen kurumların mutlak anlamda olmasa da genel özellikleri şu şekilde belirtilebilir;
Kurucu Anlaşma: Her ülkelerüstü kurumun, kurucuları tarafından düzenlenmiş ve üye
ülkeleri tarafından kabul edilmiş bir Kurucu Anlaşması bulunmaktadır. Bu anlaşma kuruluşun
amacını, kapsamını, yetkilerini, organlarını ve hedeflerini belirlemektedir. Örneğin Roma
Antlaşması, Avrupa Birliği’nin temellerini hazırlamış, Maastricht Antlaşması gibi ek
anlaşmalarla gereken alanlarda yeni düzenlemeler yapılmış ve Birlik kurumsallaşmıştır.
Uluslararası Konferanslar: Ülkelerüstü kurumların en yetkili organları genellikle
konferanslar yardımıyla toplanmaktadır. Bu konferanslar üye ülkelerin en yetkili
temsilcilerinin ve/veya üye olmayan ülkelerin gözlemcilerinin (genelde bakan ya da
başkanları) katılımıyla gerçekleştirilmektedir. Konferanslar, ülkelerüstü kurumların üst karar
alma organlarıdır. Bu tip kurumların tıpkı Birleşmiş Milletlerde olduğu gibi, çoğu zaman bir
genel sekreteri ve sekretaryası olduğu da bilinmektedir. Genel sekreterlik ülkelerüstü
kurumları temsil yetkisine sahip olan organdır. Kurumu temsile yetkili kişi ya da kişiler ise
Genel Sekreter olarak adlandırılmaktadır.
Üyelik - Gözlemcilik: Uluslararası kurumlar üyeler yardımıyla işlerlik kazanırlar. Üyeler
genellikle ülkelerin tüzel kişilikleri olarak karşımıza çıkar ve kurumda gerçek kişi olan
delegeler tarafından temsil edilirler. Bu noktada üyelerin pozisyonları çeşitlilik gösterebilir;
➢ Eşit Üyeler; üyelerin oy haklarının birbiriyle eş – eşit olduğu durumdur.
➢ Üstün Üyeler; üyelerin veto kullanma yetkileri bulunmakta, üyenin rızası olmadan
karar alınamamaktadır. Birleşmiş Milletler Daimi Konseyi üyeleri üstün üyelik vasıflarını
taşımaktadırlar.
➢ Fazla Oy Hakkı Olan Üyeler; Uluslararası örgütlerin bazılarında, genellikle kurucu
ülkelerin daha fazla oy hakkı bulunmaktadır. Oy hakkı nüfus (Avrupa Birliği Parlamentosu),
katkı payı (IMF), orantısal güç (NATO) gibi kavramlara göre değişebilmektedir.
➢ Gözlemci Üyelik; Oy hakkı sağlamayan ancak kurumun işleyişini algılamak ya da
kuruma uzak kalmamak açısından kurum içinde katılıma olanak tanıyan üyelik türüdür.
Kapsam: Kurumun faaliyet alanının sınırları, çoğu zaman kurucu anlaşmayla belirlenmiş
kapsam dâhilinde belirlenmektedir. Bu bağlamda kapsam, bir konuda uzmanlaşmak yönünde
belirlenebileceği gibi pek çok alan da kapsam altına alınabilmektedir. Kurumun işleyişi
sırasında kurumsallaşma düzeyi arttıkça kapsam çoğu kez genişlemektedir.
Organizasyon Yapısı – Organlar: Kurumsal işleyişi sağlayan, kurumun çeşitli
birimleridir. Birimler ya da organlar, kurumun kapsamına göre şekillenmektedir. Kurum
büyüdükçe ek birimlerin de kuruldukları ve genişledikleri gözlenmektedir. Örneğin Avrupa
Birliği Komisyonu otuz beş bin çalışanı olan bir organdır.
Üyelik Yükümlülükleri: Üyeler örgütün yürütülmesini sağlayacak katkıları sağlamakla
yükümlüdürler. İnsan gücü sağlama, maddi destek, üyelik aidatı yatırma ya da siyasi temsil
anlamında maddi – manevi katkılar, kurumsal işleyişini sürekliliği için olmazsa olmaz
koşulları oluşturmaktadır.
Dünya üzerinde yer alan tüm ülkelerin herhangi bir ülkelerüstü kurumun üyesi oldukları
ve bu kurumların kurallarını az veya çok kabullenerek uydukları bilinmektedir. Ekonomik
alanda ve entegrasyonlar üstünde etkili kurumlar GATT süreciyle birlikte oluşmaya
başlamıştır*.
2.2.ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR
Uluslararası ekonomik kuruluşlar genel olarak ülkelerarasında artan dış ticaret hacminin
düzenlenmesi, uyuşmazlıkların çözülmesi, makroekonomik dengesizliklerin giderilmesi ve
finansal sistemin eşgüdümü için çalışmaktadırlar. Bu noktada uluslararası ekonomik bir
“kuruluş” olmasa da, uluslararası kuruluşları incelemeye GATT, GATS ve TRIPS
görüşmelerinden başlanması uygun olacaktır.
2.2.1. Dış Ticareti Serbestleştiren Görüşmeler ve Anlaşmalar
Dış ticaretin yasal olan her alanda serbestleştirilebilmesi için ülkeler arasında görüşmeler
yapılarak anlaşmalar imzalanmaktadır. Bu anlaşmaların bazıları geniş katılımla yapılmakta ve
dünya ticaretinin daha şeffaf, kolay ve adil yapılmasını sağlamaktadır. Bu görüşmeler üç
alanda yoğunlaşmaktadır. Mal, hizmetler ve fikri mülkiyet hakları üzerinde yoğunlaşan
anlaşmalar sırasıyla GATT, GATS, TRIPS olarak adlandırılmaktadır. Sözü edilen üç anlaşma
grubu aynı zamanda Dünya Ticaret Örgütü’nün teknik altyapısını da oluşturmaktadır.
2.2.1.1.GATT
Tarifeler (gümrük vergisi oranları) ve Ticaret Üzerine Genel Anlaşmalar yani GATT
(“General Agreement On Tariffs and Trade”), ülkelerin ekonomik amaçlarını gerçekleştirmek
üzere kuracakları entegrasyonları ve dünya ticaretini düzenlemek amacıyla
kurumsallaştırılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dış ticaret oldukça azalmış, ülkeler
sanayilerini korumak üzere ekonomilerini dış ticarete kapatmışlar, azalan dış ticaret hacmi
ülkelerin refah düzeylerinin düşmesine neden olmuştur. Bu şartlar altında 1–22 Haziran 1944
tarihleri arasında 45 ülkeden 730 temsilci ile New Hampshire’ın Bretton Woods bölgesinde
gerçekleştirilen Konferans, GATT Turları’nın altyapısını hazırlamıştır. İlk kararlar 30 Ekim
1947’de imzalanarak 10 Ocak 1948’de işlerlik kazanmıştır. Türkiye, GATT sürecine resmi
olarak 1953 yılından itibaren ortak olmuştur.
GATT Konferanslarında alınan kararlar günümüzde de dış ticaretin çerçevesini
oluşturmaktadır. GATT görüşmelerinde alınan kararlar, dış ticaret yapıp, görüşmelere taraf
olan ülkeler tarafından yön gösterici düzenlemeler ve kurallar olarak kabul edilmiştir. GATT
sürecinin algılanabilmesi için öncelikle GATT turlarının ve kurallarının incelenmesi yerinde
olacaktır.
2.2.1.1.1. GATT Turları
Ülkelerin refahlarının arttırılmasının anahtarının, dış ticaretten geçtiğini vurgulayan
liberal anlayış GATT sürecini yaratmıştır. Serbest ticarete dayanan bir dünya ekonomisinin
oluşturulabilmesi için kurallar konulmuş, bu kuralların işlerliğinin sağlanmasına çalışılmıştır.
Ayrıca, uluslararası alanda önemli hale gelen ekonomik entegrasyonların işleyişleri,
kuruluşları ve üçüncü ülkeler karşısındaki durumları GATT tarafından düzenlenmiştir. Bu
nedenle ekonomik entegrasyonların gerçekleştirilmesinde GATT görüşmeleri ve anlaşmaları
yol gösterici ve bir ölçüde bağlayıcı olmuştur. GATT görüşmeleri sonucunda imzalanan
anlaşmalar GATT Kurallarını oluşturmaktadır.
GATT kurallarının geliştirilmesinde GATT görüşmeleri belirleyici olmaktadır. Görüşmeler,
yapıldıkları yerlerin adlarıyla anılmakta ve tur olarak adlandırılmaktadır. Turlar yapıldıkları
yıllara ve konulara göre şu şekilde sıralanmaktadır;
Yıl
19
Yer – Tur
Cenevre
19
Annecy,
19
Torquay,
19
Cenevre
47
49
51
Konu
Dünya ticaret hacminin %20’sini ilgilendiren 45.000
üründe, karşılıklı gümrük vergilerinde yapılan indirimler.
GATT kurallarının geliştirilmesi
5.000 üründe yapılan karşılıklı gümrük vergisi
indirimleri.
Yeni 7.000 ürün grubunda yapılan karşılıklı gümrük
vergisi indirimleri
Gümrük vergisi indirimleri
55-56
19
60-62
Gümrük vergisi indirimleri
Anti Damping ve GATT Pazarlık Kurallarının kabulü
Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ilgili düzenlemeler
Gümrük vergisi indirimleri
Dillon
19
64-67
19
73-79
Kennedy
19
86-93
Uruguay
Tokyo
19
Gümrük vergisi indirimleri, ortalama %35
Damping ve Lisans Hakları ile anlaşmazlıkların çözüm
sürecinin başlatılması
Gümrük vergisi dışındaki engellerin düzenlenmesi
Gümrük vergisi indirimleri
Tarımsal
ürünlerdeki
korumanın
kaldırılması
görüşmeleri
Hizmetler ticaretinin görüşme kapsamına alınması
(GATS)
Fikri Mülkiyet Haklarının kapsama alınması (TRIPS)
WTO Kuruluşu
95
20
Doha
01Kaynak: WTO,
Erişim; 02.09.2014.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında tarım
ürünleri alanında pazarlıklar
http://www.wto.org/english/thewto_e/whatis_e/tif_e/fact4_e.htm,
GATT görüşmelerinde üzerinde uzlaşmaya varılan ve GATT Kuralları olarak
adlandırılan bir dizi kural benimsenmiştir. Bu kurallar dış ticaret yanında ekonomik
entegrasyonların oluşturulması ve sürdürülmesini de düzenlemektedir.
2.2.1.1.2. GATT Kuralları
GATT kuralları, karşılıklılık ve ayrım yapmama ilkelerine dayanmaktadır. Karşılıklılık
ya da mütekabiliyet, bir ülkenin diğerine karşı sağladığı kolaylıkların, diğer ülke tarafından da
karşı tarafa uygulanmasını ifade etmektedir. Ayrım yapmama ya da fark gözetmeme ise bir
GATT üyesinin diğer üyeye karşı sağladığı kolaylıkları, tüm üyelere fark gözetmeksizin
sunması gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrım yapmama kuralı, dış ticaret üzerinde yapılan tüm
düzenlemelerden daha yararlı sonuçlar doğurmuştur.
GATT kurallarının temelinde Liberal Ekonomik Doktrin yatmaktadır. Liberal Doktrine
göre ülkelerin refahlarının geliştirilebilmesi için serbest dış ticarete yakın bir ekonomik ortam
sağlanmalıdır. Dış ticaretin serbestleştirilmesinin ruhuna en uygun düzenlemeler gümrük
vergileri ile yapılabilmektedir. Kotalar ya da diğer dış ticaret engelleri ise tüketici refahı
üzerinde daha olumsuz etkiler yaratmaktadır. Kotalar ya da diğer görünmez engeller malın dış
ticaretini belirsizleştirmekte, tüketicinin istediği mala ulaşıp ulaşamayacağı ya da ulaşabilse
bile bu durumun sürdürülüp sürdürülemeyeceği önceden tahmin edilip bilinememektedir.
Oysa tüketici, gümrük vergisine katlandığı sürece istediği mala ulaşabilmektedir. Örneğin,
tüketicinin belirli bir markanın telefon, kulaklık, bilgisayar gibi entegre ürünlerini kullanması
olanaklıdır. Bu seçim gümrük vergisini ödedikten sonra her zaman yapılabilir. Ancak tarife
dışı (gümrük vergisi dışında kalan) engeller uygulandığında tüketicinin bu mallara ücreti
karşılığında bile ulaşabilmesi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle GATT sürecinde, dış
ticaretin serbest olması asıl amaç olmakta ancak dış ticaret korunacaksa da temel koruma
önlemi olarak gümrük vergisinin kullanılması istenmektedir.
GATT kuralları, dört ana başlık altında toplanabilmektedir .
✓ Ülke içindeki piyasalar yalnızca gümrük vergileri yoluyla korunmalıdır.
✓ Gümrük vergileri düşürülmeli, gelecekteki artışlara karşı sınırlar konulmalıdır.
✓ En çok kayrılan ülke kuralı, diğer ülkelere de uygulanabilir hale getirilmelidir.
✓ Ulusal alanda üretilen ürün ile ithal edilen aynı cins ürün arasında fark yaratabilecek
uygulamalar kaldırılmalıdır.
2.2.1.1.2.1.Kural I: Tarifeler Yoluyla Koruma
Tarife (“tariff”), gümrük vergisi ile eş anlamda kullanılmaktadır. Gümrük vergisi malın
değeri ya da türü üzerinden alınan bir vergi türüdür. Örneğin bir arabanın değeri 100.000 TL
olsun. Eğer Ad Valorem yani değer esasına göre vergi alınması benimsenmişse ve örneğin
%25’lik bir gümrük vergisi oranı belirlenmişse arabanın vergili olarak ülke içine giriş fiyatı
100.000 + 25.000 = 125.000 TL olacaktır. Eğer tür üzerinden alınan bir vergi kabul edilmişse
Spesifik Gümrük Vergisi söz konusudur ve araba başına alınmaktadır. Bu durumda arabanın
değerinin ne olduğu önemli değildir. Örneğin 500.000 TL’lik arabadan da 25.000 TL’lik
arabadan da aynı vergi alınmaktadır. Türkiye daha adil bir vergi olan, ad valorem vergi
esasını benimsemiştir.
GATT’ın kuruluş amaçlarından olan serbest ticaretin gerçekleştirilebilmesi için ülkelerin
dış âleme karşı uyguladıkları koruyucu önlemlerin belirli standartlara ulaştırılması
gerekmektedir. GATT görüşmelerinde üzerinde uzlaşma sağlanan temel standart, gümrük
vergisi olarak belirlenmiştir. Gümrük vergisi dış ticareti engellemekle beraber, diğer
önlemlerle kıyaslandığında olumsuz etkileri daha az kalmaktadır. Serbest ticaretin
sağlanabilmesi ya da ticaretin serbestleştirilebilmesi için, gümrük vergileri dışında kalan dış
ticaret engelleri sınırlandırılmalıdır. GATT görüşmelerinde, dış ticarette uygulanabilecek tek
engelin gümrük vergileri olması istenmektedir. Bu amaçla gümrük vergileri dışındaki
koruyucu önlemlerin özellikle de miktar kısıtlamalarının yani kotaların kaldırılması
hedeflenmektedir.
Bu kurala rağmen, dış ticarete uygulanan görünmez engeller ya da gönüllü ihracat
kısıtlamaları dış ticaretin bozulmasına ve sapmasına yol açmaktadır. Yeni korumacılık
önlemleri denilebilecek bu düzenlemeler, gelişmiş ülkelerin baskıları sonucunda ortaya
çıkmaktadır. Bu sapmaya özellikle pazarlık gücü yüksek olan ABD gibi ülkeler ve/veya AB
gibi entegrasyonlar neden olmaktadır. Tarihsel perspektifte değerlendirildiğinde durumun
nedenini II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan talihsizlikler ve deneyimler oluşturmaktadır.
Savaşa katılan ülkelerin insanları aç kalmışlardır. Diğer yandan savaş makinelerinin
yapılmasında demir ve çeliğe ihtiyaç duyulmuştur. Bunlara ek olarak II. Dünya Savaşı
sırasında orduları en çok zorlayan askere uygun kıyafet sağlayamamak olmuştur. Alman
ordusu yazlık kıyafetlerle Rus topraklarında donarak gerilemiştir. Bütün bu gelişmeler savaş
deneyimi yaşayan gelişmiş ülkelerin tarım, tekstil ve demir çelik alanlarındaki duyarlılıklarını
arttırmıştır. Bu nedenle ilgili sektörlerini kaybetmemek amacıyla koruma altına almaya
yönelmişlerdir. Durum günümüzde de devam etmektedir.
Hatta tarım sektörü, Uruguay Turu’na kadar GATT düzenlemeleri dışında bırakılmıştır.
Ancak, WTO üyesi ülkeler bu sektörlerde uyguladıkları gümrük vergisi dışındaki kısıtlamaları
büyük oranda kaldırarak, daha şeffaf bir araç olan gümrük vergisini kullanmaya
başlamışlardır. Aynı kapsamda 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren tekstil ve hazır giyim
ürünlerine uygulanan kısıtlamalar da (gümrük vergileri dışında) üye ülkeler tarafından
kaldırılmıştır.
Dış ticaretin gümrük vergisi ile korunması kuralının istisnalarından bir diğeri ülkelerin
ödeme güçlüğüne girmeleridir. Herhangi bir ülkenin yüksek düzeyde ödemeler bilânçosu
açığı vermesi durumunda bu ülkenin geçici olarak ithalatı yasaklayıcı önlemler almasına izin
verilmektedir.
Kuralın istisnaları arasında anti damping ve anti sübvansiyon uygulamaları gelmektedir.
Bir ülke, bir başka ülkenin damping ya da sübvansiyon yaptığını ispatlayabilirse, ithal ettiği
mala bu farkı giderecek kadar vergi uygulayabilmektedir.
2.2.1.1.2.2.Kural II: Tarifelerin Aşamalı Olarak İndirilmesi ve İndirilen Tarifenin
Arttırılmaması
GATT ya da Dünya Ticaret Örgütü’ne taraf olan ülkeler, aralarında uyguladıkları gümrük
vergilerini aşamalı olarak indirmeyi taahhüt etmişlerdir. İndirilen gümrük vergisinin tekrar
yükseltilmemesi temel kuraldır. Bu noktada farklı gümrük vergisi uygulayan ülkelerin,
ekonomik entegrasyon kurmaları durumunda ne olacağı konusu tartışma konusu olmuştur.
Gümrük birliklerinde ve daha ileri entegrasyonlarda, üye ülkelerin eş oran uygulamaları
gerekmekte uygulanan bu tarifeye ise ortak gümrük tarifesi adı verilmektedir.
Ekonomik entegrasyonlar kurulduktan sonra saptanacak ortak tarife, en düşük gümrük
vergisi düzeyine sahip olan ülkeye göre belirlenmekte, böylece entegrasyon kurulduktan sonra
tarifeler en düşük ülkenin gümrük tarifesi düzeyine çekilmektedir.
Gümrük vergilerinin indirilmesi süreci, teorik olarak gümrük vergileri tüm dünyada
sıfırlanıncaya kadar devam edecektir.
2.2.1.1.2.3.Kural III: En Çok Kayrılan Ülke Kuralı – GATT I. Madde
En Çok Kayrılan Ülke Kuralı (“Most Favoured Nation Clause”) ülkeler arasında
gerçekleştirilen ayrımcı uygulamaların kaldırılması esasına dayanmaktadır. Ülkelerarasında
dış ticaretin bozulmasına ya da yön değiştirmesine neden olan uygulamalara ayrımcı
uygulamalar denilmektedir. Ülkelerin dış ticaret yaparken ticaret ortakları arasında ayrımcılık
yapmamaları (“non discrimination”), GATT’ın temel kuralları arasında yer almaktadır.
Ülkeler sosyal, siyasi ya da ekonomik olarak yakın oldukları ülkelerle dış ticaret
yaparlarken ayrıcalıklı uygulamalara gidebilirler. Örneğin Türkiye, Azerbaycan’dan mal
alırken, diğer ülkelere uyguladığından daha düşük gümrük vergisi alabilir ya da bu ülkeden
gelen malların kolaylıkla gümrük kapılarından geçmesini sağlayabilir. Diğer yandan Çin’den
gelen mallar uzun süre gümrük bölgelerinde bekletilebilir. Bunlar ayrımcı uygulamalardır ve
dış ticaretin normal seyrinden sapmasına neden olmaktadır.
En Çok Kayrılan Ülke Kuralı çerçevesinde, en çok kayrılan ülkelere tanınan
ayrıcalıkların diğer ülkelere de tanınması amaçlanmaktadır. Örneğin herhangi bir ülkenin X
ülkesine uyguladığı gümrük vergisi % 15, Y ülkesine uyguladığı % 20 ise, yüksek oran
düşüğün seviyesine çekilmelidir.
Ekonomik entegrasyonlar bu kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Entegrasyona giden
ülkelerin birbirlerine karşı serbest ticareti sağlayıp üçüncü ülkelere karşı korumacı önlemlere
başvurmaları kabul edilmektedir. Yani entegrasyon bölgesi, tıpkı bir ülke ekonomisi gibi
dışarıdan bakıldığında tek bir alan olarak görülmektedir. Bu kapsamda örneğin, AB’ye üye
olan Almanya ve Fransa’nın birbirlerine uyguladıkları ayrıcalıkları Meksika’nın isteme hakkı
bulunmamaktadır.
GATT Anlaşması’nın XXIV’üncü maddesi ekonomik entegrasyonların kurulmasını,
üçüncü ülkelerin çıkarlarının olumsuz etkilenmemesi koşuluna bağlamıştır. Ekonomik
entegrasyona giden ülkelerin aralarında belirleyecekleri ortak gümrük tarifeleri, entegrasyon
kurulmadan önce uygulanan ortalama düzeyin üstünde saptanmamalıdır. Bu koşulun mutlak
anlamda bir sınır getirip getirmediği ve yasaklayıcı olup olmadığı ise tartışmalıdır.
Uygulamada kuraldan sapmalar görülmüştür.
2.2.1.1.2.4.Kural IV: Ulusal İşlem Kuralı – GATT III. Madde
Ulusal İşlem (“National Treatment”) Kuralı yerli ve yabancı mal arasında ayrım
yapmamayı ifade etmektedir. İthal edilen ürün, gümrük vergisi ödenerek gümrük kapılarından
giriş yaptıktan sonra ülke içinde üretilen aynı cins ürünle eşit koşullarda pazarlanabilmeli,
fark yaratabilecek uygulamalar kaldırılmalıdır. Ulusal alanda adil ticaret, (“fair trade”)
sağlanmalıdır. Farklı orjinlere sahip ürünlerin ticareti, aynı rekabet kuralları çerçevesinde
yapılmalı, rekabete aykırı uygulamalara son verilmelidir.
GATT kuralları, Dünya Ticaret Örgütü’ne üye ülkeler açısından bağlayıcı hukuk kuralları
niteliğindedir. Bu kurallar sayesinde üye ülkelerin refahlarının arttığı görülmektedir. Teori
bölümünde de ele alınacağı gibi, gümrük vergilerinde sağlanan indirimler ve özellikle büyük
ülkelerin bu alandaki düzenlemeleri sayesinde hem toplam dış ticaretin hem de dünya
ekonomisinin büyümesi hızlanmıştır. GATT kurallarının takibi, yönlendirilmesi ve yeni
kuralların konulabilmesi için Dünya Ticaret Örgütü kurulmuş ve yetkilendirilmiştir.
2.2.1.1.3.GATT Süreci
GATT, uluslararası ticaret sisteminin belirli kurallar içinde işletilmesi, geliştirilmesi ve
ortaya çıkan sorunların giderilmesi düşüncesiyle hayata geçirilen uluslararası görüşmeler ve
anlaşmalar sürecidir. Süreç işlemekte, WTO çatısı altında daha da kurumsallaşmış olarak
yürümektedir. İlk görüşmeler ağırlıklı olarak gelişmiş ülkeler arasında geçmiş olsa da,
günümüzde gelişmekte olan ülkelerin ağırlıkları da hissedilmektedir.
GATT kurallarının etkili olmasında dört önemli gelişme etkili olmuştur;
✓ Uluslararası ticaret ve yatırımların miktar ve bileşiminde oluşan artış,
✓ Bölgesel ekonomik entegrasyonların artışı ve güçlenmesi,
✓ Büyük küresel firmaların birleşmesi, çok uluslu şirketlerin güçlenmesi,
✓ Çeşitli ve çok sayıda uluslararası politika düzenlemelerinin yapılması.
GATT görüşmeleri ile gelişmiş ve/veya gelişmekte olan ülkelerin; aralarında entegrasyon
kurmalarına, dünya ticaretinde kendi görüşlerini dile getirebilmelerine ve UNCTAD
toplantılarından sonra özel ayrıcalıklar içeren ticaret anlaşmaları yapabilmelerine olanak
sağlanmıştır. Böylece gelişmiş ülkeler, dış ticarette karşılıklılık (mütekabiliyet) esası
gözetilmeksizin gelişmekte olan ülkeler lehine ticari uygulamalar yapmışlardır.
Genel Preferanslar Sistemi olarak adlandırılan gümrük vergisi cetvelleri sayesinde,
gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerden aldıkları mallara daha düşük gümrük vergileri
uygulama olanağı bulmuşlardır. Bu durum En Çok Kayrılan Ülke Kuralı’nın istisnasını
oluşturmaktadır. Ayrıca son turlarda, gelişmekte olan ülkelerin karar alma mekanizmasındaki
ağırlıkları artmış, Uruguay Konferansı ile bu ülkelere tanınan ayrıcalıklar devam etmiştir.
Gümrük vergilerinin indirildiği 1950 -1960 döneminden petrol krizlerine kadar, tüm
dünyada dış ticaret ve ekonomik refah yükselmiştir. Kennedy ve Dillon Turlarının etkileriyle
gümrük vergileri oransal olarak oldukça azalmış, dünya ticaret hacmi yükselmiştir. Dünya
ticaretinin artmasında AET’nin de önemli etkisi olmuştur. 1973 petrol krizine kadar gelişmiş
ülkelerin ortalama ihracat artışları %9 düzeyindedir ve yıllık GSYİH artışlarını (%4-8)
geçmiştir. Bu yıllarda gelişmiş olan ülkelerin, gelişmekte olan ülke piyasalarından yaptıkları
ithalat da %8’e yakın artmıştır. Yani dengeli ve hızlı bir dış ticaret genişlemesi görülmüştür.
Özellikle, gelişmiş ülkelerin ana ihracat malları olan imalat sanayi ürünleri ticareti %18’e
yakın bir gelişmeyle beklentilerin üzerinde yükselmiştir. Bu bağlamda Asya Kaplanları olarak
adlandırılan ve imalat sanayi üretimine geçebilen Kore, Singapur, Tayvan gibi ülkeler hızla
gelişmişlerdir. Diğer yandan gelişmekte olan ülkelerin dış ticaretlerindeki (kendilerine göre)
hızlı ve daha önceden yaşanmamış bu artış trendi, gelişmekte olan ülkeleri enerjiye daha da
bağımlı hale getirmiştir. Bu durumun sancısı 1973 yılından itibaren 1980’lerin ortasına kadar
acı bir şekilde çekilecektir.
Petrol Krizleri, dünyanın ekonomik dengelerini altüst etmiştir. Petrol İhraç Eden Ülkeler
Teşkilatı’nın (OPEC) petrol ihracatını kısarak, petrol fiyatlarını dört kata yakın arttırması
sonucunda özellikle gelişmekte olan ülkeler durumdan olumsuz etkilenmişlerdir. Dünya,
enflasyon ve durgunluğu ilk kez deneyimlemiş, stagflasyonla tanışmıştır. Üretim
maliyetlerinde oluşan artış nedeniyle ülkelerin toplam arz eğrileri sola kayarak azalmış,
işsizlik ve deflasyonist açıkla (üretim açığıyla) birleşen enflasyon yaşanmıştır. Bu duruma ilk
tepki, gelişmiş ülkelerden gelmiş ve tekrar dış ticaret engellerine başvurma gereksinimi
duyulmuştur. Gelişmiş ülkelerin aldıkları önlemler, gelişmekte olan ülkeleri daha da olumsuz
etkileyerek üzerlerindeki ekonomik yükü daha da ağırlaştırmıştır.
Aynı dönemde ödemeler bilançosu açık veren ülkeler, dış ticaretlerini kısıtlama yönünde
önlemler almışlardır. Bu önlemlerin GATT kuralları ile bağdaşmayacağı açıktır. Bu nedenle
GATT kurallarını by-pass eden önlemler geliştirilmiştir. Bunların en bilinenleri gönüllü
ihracat kısıtlamalarıdır. Gelişmiş ülkeler siyasi ve ekonomik güçlerini kullanarak, gelişmekte
olan ülkeleri kendilerine ihracat yapmaktan gönüllü! olarak vazgeçirmişlerdir. Durumdan en
çok ve en olumsuz etkilenenler tekstil ve tarım ihracatçısı olan Türkiye gibi ülkeler olmuştur.
Diğer yandan ABD başta olmak üzere pek çok gelişmiş ülke çıkardıkları yasalarla GATT
Kurallarından kurtulma yolunu aramışlardır. Bu ülkeler adil olmayan ticaret gibi sübjektif bir
kavram yaratarak dış ticareti engelleme yoluna sapmışlardır. Özellikle ABD ve AB, adil
olmayan ticaret kavramı altında rekabet yasaları ile pek çok ülkeden yapılan ticareti
günümüzde de durdurmaya çalışmaktadırlar. Durum literatürde yasal korumacılık “legal
protectionism” olarak adlandırılmaktadır.
Yasal korumacılığa ek olarak, gelişmiş ülkeler 1970’lerin ortalarına doğru, ekonomik
refahtaki azalmayı önlemek üzere, gelişmiş ülkelerle yaptıkları ticareti korumaya karar
vermişler, tarım ve tekstil sektörlerini gümrük vergisi dışı önlemlerle korumaya
yönelmişlerdir. Bu koruma akımları Yeni Korumacılık “New Protectionism” olarak
adlandırılmıştır.
Bu engeller nedeniyle daralan dünya ticaret hacmi ve devlet müdahaleleri Tokyo
Turu’nun gündemini oluşturmuş, 1973–79 yılları arasında yapılan görüşmelerde, uluslararası
ticaret sisteminin reformuna yönelik ilk girişim sonuçlandırılmıştır. İhracat sübvansiyonları,
kamu alımları ve tarife dışı engellerin belirli kurallara bağlanabilmesi için çalışmalar
yapılmıştır. Bu çalışmaların sonuçları 1980’li yılların ortalarında alınmış ve dünya ticaret
hacmi önemli ölçüde artmıştır. Ancak yine bu yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerin değişik
korumacılık önlemlerine başvurdukları gözlenmiştir.
Gelişen teknolojilerin dünya çapında düzenlenmesi ve korunması gereği, artan
korumacılık önlemleri ve GATT kurallarının geniş ölçüde çiğnenmesi nedeniyle yeni bir
görüşmeye gerek duyulmuş, 1986 yılında Uruguay’da yeni bir Tura başlanmıştır.
Uruguay Konferansı 105 üye ülkenin katılımıyla 1986 yılının Eylül ayında başlamıştır.
Anlaşmaya varılması için dört yıllık süre sınırı konulmuş ancak görüşmelerin uzamasıyla,
Uruguay Konferansı pazarlıkları 1993 yılının Aralık ayında Cenevre'de tamamlanabilmiştir.
Serbest ticaretin sağlanması görüşmelerin en önemli hedefi olduğundan, görüşmelerde
özellikle ABD ve AB etkin olarak yer almıştır. Endüstriyel alanlarda tam bir serbestliğin
savunulduğu Uruguay Turu’nda tarım gibi geleneksel ürünler açısından korumacı önlemlerin
alınabileceği kararlaştırılmış, devletlerin bu alanlarda verdikleri sübvansiyonlar yerinde
görülmüştür. Uruguay Turu’na hizmetler sektörü de dâhil edilmiştir.
Uruguay Konferansı’nın GATT Turları içinde özel bir yeri bulunmaktadır. Bu Tur’dan
başlayarak, özellikle tekstil ve tarım alanında gelişmekte olan ülkelere uygulanan kotaların
aşamalı olarak kaldırılmasına karar verilmiştir. Hizmetler sektörü ve fikri mülkiyet haklarında
iyileştirmeler sağlanmıştır. Pazarlık gücü yüksek olan gelişmiş ülkelerin, üçüncü ülkelere
uyguladıkları ve dış ticareti bozucu etkiler yaratan Gönüllü İhracat Kısıtlamaları’nın
(“Voluntary Export Restraints” VER) azaltılması konusunda anlaşılmıştır. Ayrıca bu Tur ile
Dünya Ticaret Örgütü (“World Trade Organization” WTO) hayata geçirilmiştir.
2.2.1.2.GATS
GATS Anlaşmaları ya da görüşmeleri, dünya ticaretinde önemli yeri olan hizmetler
sektörünü kapsamaktadır. GATS, Hizmetler Ticareti Üzerine Genel Anlaşmalar “General
Agreements on Trade in Services” olarak adlandırılmaktadır. GATS görüşmelerine WTO
kurulduktan sonra başlanmış ve WTO üyesi tüm üyeler görüşmelere katılmışlardır.
Görüşmelerde öncelikle hangi alanların hizmet sektörü olduğu belirlenmiştir.
Buna göre hizmetin sağlanması açısından dört ana kategori belirlenmiştir. Bu kategori
içinde yer alan hizmet ticareti GATS düzenlemeleri kapsamına girmektedir.
Tablo 1:GATS Anlaşmalarının Kapsamı
Durum
1.Sınır
ötesine
hizmet arzı ya da
hareketi
“Cross
Border
Supply”
2.Sınır ötesinden
hizmet
alımı,
tüketicinin
diğer
ülkeye gitmesi
“Consumption
Abroad”
Kriter
Ülkeye, bir başka üye ülkeden hizmet
sağlanması
(Almanya’dan Türkiye’ye yapılan
turizm taşıması gibi hizmet alımı
Türkiye’de)
Ülkeye bir başka üye ülkenin hizmet
sağlaması,
(Almanya’da bir Türk Turiste hizmet
sağlanması
gibi,
hizmet
alımı
Almanya’da)
Ülke içinde yabancı bir sağlayıcının
3.Ülke içi hizmet tesis kurarak, ticari amaçlarla, hizmet arz
alımı (tüzel kişi)
etmesi.
“Commercial
(Alman bir turizm firmasının
Presence”
Türkiye içinde tesis kurarak hizmet
sağlaması)
Ülke içinde yabancı ülkeden gelen
4.Ülke içi hizmet
gerçek kişi bir sağlayıcının ticari amaçla
alımı (gerçek kişi)
hizmet arz etmesi.
“Presence
of
(Alman bir animatörün Türkiye’de
Natural Persons”
bir otelde çalışarak hizmet sağlaması)
Sağlayıcı
Hizmet
sağlayıcısı,
hizmet alıcısı
üye
ülkenin
dışında
bulunmaktadır
Hizmet
sağlayıcısı,
hizmet alıcısı
üye
ülkenin
içinde
bulunmaktadır
Kaynak:
http://en.wikipedia.org/wiki/General_Agreement_on_Trade_in_Services#cite_note-2,
Erişim:24.09.2014.
Bu kategorilerden herhangi birinde yer alan hizmet ticareti faaliyeti GATS
görüşmelerinin kapsamına girmektedir. Dikkatli incelendiğinde tüm hizmet faaliyetlerinin bu
kategorilerden birine girdiği görülecektir. Ancak hükümlerin geçerli olabilmesi ve oluşan bir
anlaşmazlığa WTO’nun müdahalesi, bu hizmetin sağlayıcısı ülkenin ve hizmeti sağlayan
ülkenin WTO üyesi olması şartına bağlıdır. WTO üyesi olmayan ülkelerin arasındaki
anlaşmazlıklar, WTO yardımıyla çözümlenememektedir.
GATS ve TRIPS Anlaşmaları kapsamında oluşturulan kurallar da GATT kuralları ile
paralellik göstermektedir ancak GATT kurallarından farklı olarak, GATS anlaşması
öncesinde ülkelerin birbirlerine tanıdıkları istisnaların ne zaman bitirilmesi gerektiği konusu
belirsizdir. GATS Anlaşmalarının “Stand Still” yani durumu koruyucu özelliği nedeniyle üye
ülkeler geçmişte verdiği taahhütleri sürdürebilmektedirler. Yani diğer ülkeler geçmişte verilen
taahhütler MFN kuralı çerçevesinde yorumlanmamaktadır.
GATS Anlaşmaları üç ana bölümden oluşmaktadır.
✓ Tüm taraf ülkeleri ilgilendiren kurallar,
✓ Ülkelerin diğer ülkelere karşı üstlendikleri taahhüt listeleri (MFN istisnaları)
✓ Bazı hizmet sektörlerine ilişkin özel kurallar,
2.2.1.2.1.GATS Kuralları
GATS kuralları yukarıda belirtilen tüm alanları kapsamak üzere geliştirilmiştir. Bu
nedenle ilk kural Sınırsız-Toptan Kapsama Kuralı olarak belirlenmiştir.
2.2.1.2.1.1.Sınırsız Kapsama
GATS anlaşmaları yukarıda belirlenen alanlarda yani uluslararası niteliği olan tüm
hizmetlerde kapsama sağlamak üzere geliştirilmiştir. Sınırsız – Toptan Kapsama Kuralı “Total
Coverage” telekomünikasyon, bankacılık, finansman, turizm gibi hizmetleri içermektedir. Bu
alanlar;
✓ Sınır ötesine yapılan hizmet arzı ya da hareketlerini,
✓ Sınır ötesinden hizmet alımlarını,
✓ Gerçek ya da tüzel kişilerden ülke içinde alınan hizmetleri kapsamaktadır.
WTO üyesi bir ülkeden yine WTO’ya üye bir başka ülkeye sağlanan hizmet ilk grubu
oluşturmaktadır. Hizmet arzı ülke dışından ülke içine doğrudur. Türkiye’nin yurtdışındaki bir
kuruluştan hizmet alımı bu grupta yer almaktadır. Almanya’daki turizm acentesinin
Türkiye’ye turist grubu getirmesi gibi, yurtdışında faaliyet gösteren bir firma, ana ülkeye
(incelenen ülkeye) hizmet ticareti yapmaktadır.
Sınır ötesinden hizmet alımı durumunda, ana ülkedeki kişi ya da firma yurtdışına giderek
ya da orada bulunduğu sırada hizmet sağlamaktadır. Türk bir turistin yurtdışındaki bir otelde
konaklaması gibi, ana ülke bir başka ülkenin hizmet sağlayıcısından yurtdışında hizmet alımı
yapmaktadır.
Diğer bir grubu, ana ülkenin içindeki hizmetler sektöründe faaliyet gösteren yabancı
firmalar ya da kişiler oluşturmaktadır. Yabancı ülke kökenli tüzel kişiler ana ülkede
kurdukları şirket aracılığı ile hizmet arz etmektedirler. Bu durumda, genellikle ana şirket
yurtdışındayken ana ülke içinde şube, temsilcilik ya da acente açılmaktadır. Gerçek kişiler ise
yabancı olmalarına rağmen ülke içinde hizmet arz etmekte, geçimlerini sağlamaktadırlar.
GATS Anlaşmaları on bir hizmet kategorisinde yürütülmektedir;
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
İletişim ve posta hizmetleri,
İnşaat ve bağlantılı mühendislik hizmetleri
Eğitim,
Su iletimi, enerji ve atık su işleme,
Çevre hizmetleri,
Finansal ve Mali hizmetler,
Sosyal hizmetler, sağlık,
Turizm ve ulaştırma hizmetleri
9. Kültürel ve sportif hizmetler,
10.
Kara, hava, deniz ve tüm diğer ulaşım hizmetleri ve
11.
Diğer hizmet alanları.
Bu alanlarda kategorize edilmiş hizmet alanlarının, tüm hizmet alanlarını kapsadığı
düşünülmektedir. Ancak özellikle devlet çıkarlarını ya da regülasyonu gerektiren bazı alanlar
kapsam dışında bırakılmıştır. Bu alanlar aşağıda yer almaktadır;
1. Göç ya da sığınmacılarla ilgili hizmetler,
2. Hükümet tarafından sağlanan, ticari olmayan kamu hizmetleri;
3. Para politikalarının yürütülmesi ve vergileme işlemleri,
4. Gümrükleme işlemleri,
5. Sermayenin dolaşımı ile ilgili işlemler,
6. Döviz politikasının uygulanması ile ilgili işlemler,
7. Özelleştirme işlemleri.
Kapsam dışında bırakılan işlemlerin, genellikle devlet otoritesini doğrudan ilgilendiren
alanlarda yoğunlaştığı görülmekte; ülke güvenliğini, mali bağımsızlığı, politika
uygulamalarını ilgilendiren durumlarda GATS kapsam dışında kalabilmektedir.
2.2.1.2.1.2.En Çok Kayrılan Ülke Kuralı GATS II. Madde
Bir ülke için sağlanan kolaylık tüm ülkelere sağlanmalıdır “Favour One, Favour All”
olarak özetlenebilecek kural hizmetler sektöründe de geçerlidir. Herhangi bir sektörde yabancı
rekabete olanak sağlanmışsa, yabancı yatırımcılar arasında fark yaratılmamalıdır. Türkiye,
Almanya ve Azerbaycan arasında fark gözetmeden hizmet alımı gerçekleştirmeli,
Azerbaycan’a sağladığı istisnaları, Almanya’ya da genişletmelidir. WTO, ülkeler arasında
daha önceden yapılan karşılıklı ticaret anlaşmalarına izin vermekle beraber bu istisnaların da
aynı süre zarfında tüm ülkelere yayılmasını istemektedir. Ayrıca ülkelere sağlanan istisnalar
on yıldan daha uzun sürdürülmemelidir.
2.2.1.2.1.3.Ulusal İşlem Kuralı GATS XVII. Madde
Ulusal işlem kuralına göre, ülke içinde faaliyet yürüten hizmet sağlayıcısına tanınan her
türlü kolaylık diğer ülke hizmet sağlayıcısına da verilmelidir. Ancak bu noktada
hükümetlerin, yabancı hizmet sağlayıcısının çalışma alanına sınırlama getirmesi olanaklıdır.
Örneğin yabancı bankaların ülke içinde çalışmasına izin verilebilir ancak belirli alanlarda
faaliyette bulunma ya da bulunmama kısıtı konulabilir.
Diğer yandan devletin sağladığı hizmetler GATS kapsamında kabul edilmemiş ya da
oldukça çok istisnaya konu edilmiştir. Devlet olma gücünden gelen bazı hakların ya da
hizmetlerin kullanılması GATS dışında kalmaktadır.
2.2.1.2.1.4.Şeffaflık GATS III. Madde
Devletler hizmetler sektörü ile ilgili yükümlülükleri, sınırları ve düzenlemeleri
(regülasyon) açık şekilde belirlemeli ve yayımlamalıdırlar. Diğer yandan yabancı hizmet
sağlayıcılar için bilgi edinme hakkı sağlayan düzenlemeler yapılmalı ve kurumlar
oluşturulmalıdır. Hizmetler sektörü ile ilgili olarak hükümetler tarafından yapılan
değişiklikler hakkında WTO bilgilendirilmelidir.
2.2.1.2.1.5.Devlet Düzenlemeleri (Regulasyonlar)
Hizmetler alanı geçerli nedenlerin varlığı durumunda hükümetler tarafından
düzenlenebilecektir. Bu durum objektif esaslara göre yapılmalı ve sorunun varlığı ortadan
kalktığında düzenleme sonlandırılmalıdır.
2.2.1.2.2.Taahhüt ve Derogasyon Listeleri
GATS’a taraf ülkeler, WTO’ya sundukları taahhüt listeleri ile, hizmet sektörü
kapsamında yabancı ülkelere uyguladıkları kısıtlamaları ve değişiklikleri bildirmektedirler.
Yukarıda da verilen on bir hizmet alanı çerçevesinde yapılan kısıtlamalar ve verilen taahhütler
resmi olarak belirlenmektedir.
Derogasyon, bir ülkenin diğerlerinden farklı olarak bir başka ülke ya da gruptan aldığı
taviz, kolaylık ya da istisnaları ifade etmektedir. Derogasyon listelerinde ülkelere sağlanan
ayrıcalıklar ve ayrıntıları belirtilmektedir.
2.2.1.3.TRIPS
Uruguay Turları sırasında fikri mülkiyet haklarının uluslararası ticaretinin düzenlenmesi
kararlaştırılmış ve WTO kurulurken TRIPS Anlaşması imzalanmıştır. TRIPS Anlaşmalarının
dayanağını Paris ve Bern Sözleşmeleri oluşturmaktadır. Ancak TRIPS daha genel ve
kapsayıcı olarak tüm WTO üyesi ülkeler tarafından kabul edilmiştir. En önemli fark
WTO’nun anlaşmazlıkları çözümleyen kurumsal kimliğinden kaynaklanmaktadır.
Fikri hakların korunması, temel insan haklarından sayılmakta; durumun uluslararası
ekonomik arenada da uygulanması gerekmektedir. Ticarete İlişkin Fikri Mülkiyet Hakları
“Trade Related Intellectual Property Rights” Anlaşmaları TRIPS olarak adlandırılmaktadır.
Uruguay Turları ile birlikte WTO’nun kurulmasa paralel olarak 1 Ocak 1995 tarihinde TRIPS
Anlaşmaları da yürürlüğe girmiştir. Dünyada fikri mülkiyet haklarının korunması her zaman
sorunlu bir alanı oluşturmuş, çoğu zaman sanayi casuslukları ya da benzer ürünlerin yapılması
ya da ürün taklidi ile fikri mülkiyet hakları uluslararası alanda ihlal edilmiştir.
TRIPS, Türkiye’de fikri ve sınai mülkiyet hakları denilen alanları kapsamaktadır.
Fikri ya da sınai mülkiyet bir kişi ya da kuruluşa ait olan fikri üründür. Fikri mülkiyet;
edebiyat, sanat müzik gibi telif eserlerini içine almakta, sınai mülkiyet ise sanayide
kullanılan buluş ya da yenilikleri (faydalı model), coğrafi işaretleri, endüstriyel
tasarımları içermektedir.
Marka;
Bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden
ayıran herhangi bir işaret ya da işaretler bütünü marka olarak değerlendirilmektedir.
Endüstriyel Tasarımlar – Modeller;
Tescil edilen endüstriyel tasarımların on yıl korunması kararlaştırılmıştır. Hak
sahibi, hak ihlali durumunda ticareti yapılan ürünün ticaretini önleme hakkına sahiptir.
Coğrafi İşaretler;
Belirli ürünler, belirli yerlerde üretilmekte, ya da belirli yerleri
çağrıştırmaktadırlar. Bu tip ürün adlarının kullanılması ancak belirli bir hakkın satın
alınması ile olmakta ya da yasaklanmaktadır. Türkiye’de kebapçı İskender adının
korunması gibi
Patentler;
Kamu düzeni ya da ülke menfaatiyle sınırlandırılmayan tescil edilmiş tüm
teknolojik buluşlar yirmi yıllık bir koruma süresine sahiptir.
Know-How;
Ticari sır ya da üretim bilgisi, dürüst ve adil ticaret “fair trade” açısından önem
taşımaktadır.
TRIPS gereğince patent ve buluşlarda yirmi yıllık koruma öngörülmüştür. Ancak özel
bazı alanlarda yani istisnai “sui generis” durumlarda koruma önlemleri 50 yıla kadar
uzayabilmektedir. Diğer yandan fikri mülkiyet yani telif hakları 50 yıllık bir zaman dilimi için
koruma altına alınmıştır.
Anlaşmanın temel amacı uluslararası ticareti yapılan fikri mülkiyet haklarının, dış ticareti
bozucu etkilerinin ortadan kaldırılarak hakkı olana hakkının teslim edilmesidir. Anlaşma
gereğince hak sahibi, fikri mülkiyet haklarının ihlali durumunda WTO’ya başvurup, söz
konusu ticaretin engellenerek ihlalin durdurulmasını isteyebilmekte, tazminat alabilmektedir.
TRIPS müzakereleri genellikle gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkelerin farklı
çıkarlarının savunulduğu bir ortam olarak görülebilir. Gelişmiş ülkeler sıkı düzenlemelerin
yanında bulunurken gelişmekte olan ülkeler düzenlemelerin esnetilmesini savunmaktadırlar.
Türkiye TRIPS Anlaşmasına taraf ülkelerdendir ve mevzuat açısından gerekli düzenlemeleri
yaparak iç hukuk açısından TRIPS’ uyum sağlamıştır. Bu noktada TRIPS müzakerelerinde
Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin yanında yer aldığını söylemek olanaklıdır.
TRIPS müzakerelerinde gelişmekte olan ya da yoksul ülkelerin lehine olmak üzere
birtakım esneklikler kabul edilmiştir. Ticari amaçla olmamak ve aciliyet durumunda olmak
üzere patent ya da teknolojiyi kamu menfaati için kısa süreli olmak üzere izin almadan
kullanmak olanaklıdır. Düzenleme daha çok acil sağlık hizmetleri açısından ya da kamu
düzenini sağlamak adına kullanılmaktadır.
2.2.1.3.1.TRIPS Kuralları
1 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe giren TRIPS Anlaşması gereğince fikri ve sınai
mülkiyet hakları uluslararası alanda koruma altına alınmıştır. Anlaşma, GATT ve GATS ile
paralel düzenlemeler getirmektedir.
2.2.1.3.1.1.En Çok Kayrılan Ülke Kuralı – TRIPS IV. Madde
Diğer anlaşmalarda olduğu gibi, MFN kuralı ülkeler arasında fark gözetmemek üzere
fikri ve sınai mülkiyet haklarının düzenlenmesini sağlamaktadır. Bir ülkeye sağlanan
ayrıcalığın diğer ülkelere de genişletilmesi gerekmektedir.
2.2.1.3.1.2.Ulusal İşlem Kuralı – TRIPS III. Madde
Tıpkı diğer anlaşma metinlerinde yer aldığı gibi, fikri mülkiyet hakları açısından da ülke
içi üretici/yaratıcılarla ülke dışı üretici/yaratıcılar arasında fark gözetilmemelidir.
2.2.1.4. GATT – GATS – TRIPS Anlaşmalarının Temel İlkeleri
Dünya Ticaret Örgütü’nün çalışma prensiplerini, kapsamını ve faaliyet alanlarını
belirleyen temel kurumsal düzenlemeler GATT, GATS ve TRIPS anlaşmalarına
dayanmaktadır. Anlaşmaların ortak ilkeleri bulunmaktadır. Bu ilkeler dünya ticaretinin
kolaylaştırılması, sorunlarının çözülmesi ve belirli kurallar çerçevesinde yapılabilmesi için
geliştirilmiştir. Temel ilkelerin oluşturulmasında Avrupa Birliği örneğinin önemli katkısı
olmuştur. Avrupa Birliği içinde geliştirilen kurallar pek çok ekonomik ve sosyal kuruluşa yol
göstermektedir. WTO bünyesinde geliştirilen temel ilkeler, Avrupa Birliği’nde yarım yüzyıla
yakındır uygulanagelen ilkelerin düzeyine halen ulaşamamıştır.
➢ Ayrım Yapılmaması
Dünya ticareti, ülkeler arasında ayrım gözetmeksizin yapılmalıdır. En Çok Kayrılan Ülke
Kuralı bu ilke kapsamında geliştirilmiştir. Aynı ilke çerçevesinde ithalatı yapılan ürün
açısından ayrım gözetmeme yani Ulusal İşlem Kuralı da bulunmaktadır. Her iki kural da daha
adil dünya ticaretinin sağlanmasına yardımcı olmaktadır.
➢ Serbestlik
Dünya ticaretinin serbestleştirilmesi temel hedef olarak alınmaktadır. Bireylerin hayat
standartlarının yükseltilebilmesi, serbest ticaret koşulları altında daha kolay
sağlanabilmektedir. Ekonomistlerin serbest ticaret fikri, WTO’nun temel ilkelerindedir.
GATT Turları ve devamında kurulan WTO’nun uygulamalarıyla beraber gümrük vergisi
oranlarının düşürülmesi, serbest ticaretin sağlanmasında en önemli yapı taşını
oluşturmaktadır.
➢ Tahmin Edilebilirlik - Şeffaflık
Hükümetler, yabancı firmalar ve yatırımcılar ticaret engellerini rahatlıkla anlayabilmeli
ve değişmeyeceğine emin olmalıdırlar. WTO, dış ticarette koruma önlemi uygulanacaksa
öncelikle gümrük vergilerini tercih etmekte; dış ticareti bozucu kota ya da görünmez engelleri
istememektedir. Dış ticaret kuralları ve gümrük vergileri belirlendikten sonra, ticareti
engelleyici, bozucu önlemlere başvurulmamalıdır. Dış ticarette karşılaşılabilecek engeller
gümrük kapısına gelinmeden önce öngörülebilir olmalıdır. Örneğin Türk tırlarının İran
sınırında günlerce bekletilmesi öngörülemeyen bir engeldir, engellemedir. Bu tip engellerin
ya da engellemelerin kaldırılarak yerlerine gümrük vergilerinin koyulması dış ticareti daha
şeffaf hale getirecektir.
➢ Rekabet Edebilirlik
Dış ticarette rekabeti bozucu uygulamaların kaldırılması gerekmektedir. Daha adil ticaret
için rekabet edilebilir piyasaların yaratılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ticareti bozucu
uygulamalar içinde devlet sübvansiyonları ve damping bulunmaktadır. WTO, iki durumun
saptanması halinde anti damping ve anti sübvansiyon vergileri konmasına izin vermektedir.
➢ Az Gelişmiş Ülkeler Lehine Düzenlemeler
Dış ticarete uygulanan kurallar, az gelişmiş ülkeler lehine yorumlanmakta,
esnetilmektedir. Az gelişmiş ülkeler lehine yapılan düzenlemeler, MFN kurallarının istisnası
olarak kabul edilmektedir. Böylece, az gelişmiş ülkelere tanınan istisnadan dolayı, herhangi
bir ülke kendisine de aynı ayrıcalığın tanınmasını isteyememektedir.
Her üç anlaşmanın temel ilkeleri, Dünya Ticaret Örgütü’nün de kurumsal
düzenlemelerinin temelini oluşturmuştur.
2.2.2. Dünya Ticaret Örgütü – WTO
GATT Uruguay Turu’nda Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulması kararlaştırılmış (“World
Trade Organization” WTO) ve 1 Ocak 1995 tarihinde kurulmuştur. Serbest ticaretin ya da
ticaretin serbestleştirilmesinin tüm tarafların yararına olacağı düşüncesi üzerine kurulan
örgütün 117’si gelişmekte olan ülke statüsünde olmak üzere 160 üyesi bulunmaktadır. Örgütte
genel sekreterlik bünyesinde istihdam edilen 800 civarında çalışan bulunmaktadır ve genel
sekreterlik merkezi İsviçre Cenevre’de bulunmaktadır. WTO, 200 milyon Dolar düzeyinde
bütçeye sahiptir ve İngilizce – Fransızca – İspanyolca resmi dil olarak kullanılmaktadır.
WTO, uluslararası alanda hayat standardının yükseltilmesini, tam istihdamın, talebin ve
reel gelirin yüksek oranlı ve düzgün büyümesinin sağlanmasını, üretimin, mal ve hizmet
ticaretinin arttırılmasını amaçlamaktadır. Bu amaçların gerçekleştirilmesi sırasında, dünya
kaynaklarının sürekli kalkınma ve çevrenin korunması hedeflerine uygun olarak optimum
kullanılması hedeflenmektedir.
WTO’nun temel hedefi serbest ya da serbestleştirilmiş ticaretin gerçekleştirilmesi
olmakla beraber, bazı durumlarda ticaret engellerinin konulmasına da destek vermektedir.
Ticareti bozucu girişimlerin engellenebilmesi amacıyla, ticareti bozucu durum ortadan
kalkana kadar zarar gören ülkenin karşı tedbir uygulaması desteklenmektedir. WTO, üretici
ya da tüketicinin rekabet kuralları dışında zarar görmesi durumunda ticareti engelleyici
önlemlerin alınmasına izin vermektedir.
2.2.2.1. Dünya Ticaret Örgütü’nün Görevleri
Dünya Ticaret Örgütü’nün genel faaliyet alanları aşağıdaki şekilde özetlenebilir;
➢ Dünya ticaretinin düzenlenmesi kapsamında dış ticaret engellerinin kaldırılması, bu
kapsamda görüşmelerin yapılması.
➢ GATT, GATS ve TRIPS Anlaşmalarında alınan kararların uygulanması, yönetilmesi
ve izlenmesi,
➢ Üye ülkelerin ticaret politikalarının izlenmesi, gözden geçirilmesi ve yaptıkları
bölgesel ya da ikili ticaret anlaşmalarının şeffaflığının sağlanması,
➢ Üye ülkeler arasında ticari anlaşmaların yorumlanmasından, hazırlanmasından ve
uygulanmasından kaynaklanan sorunların çözümlenmesi,
➢ Uluslararası dış ticaret bağlamında üye ülke hükümetlerinin teknik olarak
desteklenmesi,
➢ Örgüte üye olma aşamasında bulunan aday ülkelerin üyelik süreçlerinin
desteklenmesi,
➢ WTO’nun faaliyet alanlarına ait istatistiklerin derlenmesi ve yayımlanması,
➢ WTO faaliyetleri ve amaçları doğrultusunda kamuoyunun aydınlatılması ve
bilgilendirilmesi.
WTO üye olmak isteyen ülkeler için ülkelerin dış ticaret politikalarını izlemekte, ilgili
kurumlarını güçlendirecek teknik destek sağlamaktadır. Bir ülke WTO’ya üye olduktan sonra,
diğer ülke piyasalarına ve büyük piyasalara girişi kolaylaşmakta, kolaylaştırılmaktadır. Çünkü
WTO, ülkeler arasında çıkabilecek anlaşmazlıkları çözümlemektedir. Bu nedenle ticari
risklerin önemli bir kısmı oradan kalkmaktadır. Dış ticaretle ilgili çıkabilecek sorunların ya da
sözleşmelerden doğan anlaşmazlıkların önemli bir kısmı WTO sayesinde çözülebilmektedir.
2.2.2.2. WTO Kuralları
WTO faaliyetlerini GATT, GATS ve TRIPS Anlaşmalarının;
➢ MFN Kuralı,
➢ Ulusal İşlem Kuralı,
➢ Serbestlik – Şeffaflık – Rekabet kuralları bağlamında yürütmektedir.
WTO’nun geliştirdiği kurallar, daha önceki bölümde de anlatıldığı gibi üç ana alandaki
anlaşmalara dayanmaktadır. GATT – GATS ve TRIPS Anlaşmaları sonucunda geliştirilen
kurallar aynı zamanda WTO’nun da genel kurallarını oluşturmaktadır.
2.2.2.2.1.Ayrım Yapmama – Eşitlikçi Ticaret
WTO Anlaşmaları, üye ülkelerin birbirlerine eşit davranmalarını öngörmektedir. Bu
kapsamda, bir üye ülkenin diğer üye ülke için getirdiği kolaylaştırıcı uygulamaların, diğer
ülkelerin lehine olacak şekilde geliştirilmesi gerekmektedir.
En Çok Kayrılan Ülke Kuralı – Diğer Ülkelere Eşit Davranış: Herhangi bir üye
ülkeye sağlanan kolaylık, tüm WTO üyesi ülkelere genişletilmelidir. Böylece tüm ülkelerin
birbirleri ile en iyi şartlarda ticaret yapması sağlanabilecektir. Durum her ülke ile eşit şartların
yaratılması anlamına gelmemektedir. En Çok Kayrılan Ülke Kuralı’nın istisnaları
bulunmaktadır.
✓ Ekonomik entegrasyonlar ya da serbest ticaret anlaşmaları ile sağlanan ayrıcalıklar,
✓ Yoksul ülkelere sağlanan kolaylıklar kuralın istisnalarını oluşturmaktadır.
Üye ülkelere bu kapsamda yer alan ülkelere sağlanan kolaylıkların kendilerine de
sağlanmasını talep edemezler.
Ulusal İşlem – Yabancılara ve Yerlilere Eşit Davranış: İthal edilen mallar ile
yurtiçinde üretilen malların piyasaya erişiminde fark yaratacak uygulamalara yer
verilmemelidir. Durum yalnızca mallar açısından değil, aynı zamanda hizmetler, fikri ve sınai
mülkiyet hakları açısından da aynıdır. Ulusal İşlem kuralı olarak adlandırılan uygulama, adil
ticaret için gerekmektedir.
Ulusal İşlem Kuralını gümrük vergisi alınması bozmamaktadır. Gümrükleme sırasındaki
işlemler değil, gümrükleme sonrasındaki işlemlerden itibaren kural geçerlilik kazanmaktadır.
Ulusal İşlem Kuralı (GATT Md. III, GATS Md. XXVII, TRIPS Md. III) çeşitli
anlaşmaların ilgili maddelerinde düzenlenmiştir.
2.2.2.2.2.Serbest Ticaret – Serbestleştirilmiş Ticaret
Ticaret engelleri görünür ve görünmez engeller olarak sınıflandırılabilir. Görünür
engeller, kotalar ve gümrük vergilerini ifade etmektedir. Bu engellerin saptanması ve
anlaşılabilmesi kolay olduğundan “görünür” olarak sınıflandırılmaktadır. Diğer yandan, bazı
engeller sağlık standartları, kamu güvenliği gibi alanlarda yoğunlaşmaktadır ve bu tip
engellerin sıradan bir ihracatçı açısından bilinebilmesi çok olanaklı değildir. WTO, dış
ticaretin görünür engellerle kısıtlanması ve görünmez engellerin kaldırılması taraftarıdır.
Görünür engellerden de gümrük vergilerinin kullanılması istenilmekte, piyasayı bozucu
uygulamalardan olan kotaların kullanılmaması gerekmektedir.
WTO küresel olarak serbest ticaretin sağlanmasını istemekle beraber, yakın bir gelecekte
durumun gerçekleşmesi beklenmemektedir. Bunun için gerçekleştirilebilir hedef, dış ticaretin
serbestleştirilmesi olarak belirlenmiştir. Tüm GATT turları ticaretin serbestleştirilmesini konu
olarak almıştır. Bu kapsamda gelişmiş ülkelerin imalat sanayi ürünlerine uyguladıkları
ortalama gümrük vergisi düzeyi %5’in altına inmiştir.
2.2.2.2.3.Tahmin Edilebilirlik – Şeffaflık – İstikrar
Gümrük vergilerinin düşürülmesi yanında, bir daha yükseltilmeyeceği prensibi, dış ticaret
yapanlar açısından oldukça olumlu olmuştur. Dış ticaretin artmasının temel nedenlerinden
birisi bu gelişmedir. Dış ticaret firmaları, ülke içinde çalışanlara göre daha çok maliyete
katlanarak yatırım yapmak zorunda olduklarından, geleceğin tahmin edilebilir olması ve ek
maliyete yol açmaması oldukça önemlidir. WTO kuralları hem şeffaflık hem de tahmin
edilebilirlik düzeyini yükselttiğinden dış ticaret firmalarının gelişmesini sağlamıştır.
Dış ticarette sağlanan istikrar yeni yatırımların yapılmasını, istihdam artışını ve ölçek
ekonomilerini beraberinde getirmiştir. Durum maliyetlerin düşmesi yoluyla üreticiye,
fiyatların azalması yoluyla tüketiciye yarayan bir süreci beraberinde getirmiştir.
2.2.2.2.4.Adil Rekabetin Sağlanması
WTO, adil rekabete izin vermektedir. Adil rekabet durumlarının ihlali durumlarında,
olaydan olumsuz etkilenen ülkelere karşı tedbir alma hakkı tanınmaktadır. Özellikle damping
ve sübvansiyon sağlanması durumlarında WTO soruşturma açmakta ve ihlalin varlığı
saptandığında anti damping ya da anti sübvansiyon önlemlerinin alınmasına izin vermektedir.
WTO üyesi pek çok ülke rekabet kurumları aracılığıyla adil ticareti sağlamaya çalışmaktadır.
Adil rekabet kapsamına tarımsal ürünlerin ve kamu alımlarının ve ihalelerinin genellikle
girmediği gözlenmektedir. Durum tarım alanının stratejik görülmesinden kaynaklanmakta ve
özellikle gelişmiş ülkelerin bu sektörü rekabetten koruduğu gözlenmektedir. Diğer yandan
ülkeler, dolaylı sübvansiyon ya da destek yöntemi olarak kamu alımları ya da ihalelerine
başvurabilmekte, kendi firmalarını destekler nitelikte çalışmaktadırlar.
2.2.2.2.5.Kalkınmanın ve Ekonomik Reformların Desteklenmesi
WTO, istikrarlı ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına çalışmakta, bu amaçla
kullanılabilecek önemli bir aracın da dış ticaret olduğunu savunmaktadır. Uruguay ve Doha
Turları özellikle gelişmekte olan ülkelerin dış ticaretlerini geliştirerek büyüme yoluna girme
isteklerinin görüldüğü turlar olarak öne çıkmaktadır. Bu kapsamda gelişmekte olan ülkelerin
ticaret sistemlerini serbestleştirdikleri ve ekonomik reformlara yer verdikleri bilinmektedir.
WTO, üye ülkelere ve üye olmak isteyen ülkelere ekonomik reformlar ve büyümenin
sağlanabilmesi amacıyla teknik destek sağlamaktadır.
2.2.2.3. Dünya Ticaret Örgütü’nün Kurumsal Yapısı
GATT görüşmelerinin aksine, WTO’nun kurumsal yapısı bulunmaktadır, işlemekte olan
bir örgüttür. Örgütün çok uluslu bir yapı taşıması nedeniyle, üye ülkelerin ilgili bakanlarının
toplandığı Bakanlar Konferansı en yüksek karar alma organını oluşturmakta, bu Konferans
çerçevesinde alınan kararlar ilgili Konsey ve Komitelerce uygulanabilir hale getirilmekte ve
uygulanmaktadır.
Dünya Ticaret Örgütü birbirini tamamlayan bir örgütlenmeye sahiptir ve tüm üyelerin bu
kurumun herhangi bir organında yer alabilmesi mümkündür. Gelişmekte olan ülkeler de karar
alma mekanizmalarına katılmaktadır. WTO’nun örgüt yapısı karar alma mekanizması
açısından diğer uluslararası kurumlardan farklıdır. Dünya Bankası gibi örgütlerin aksine
WTO’da karar alma süreci tek bir organda toplanmamış, alt organlara yayılmış bu sayede
karar alma sürecine oldukça yüksek katılım sağlanabilmiştir. WTO’nun örgütlenme şemasının
en üstünde üye ülke bakanlarının katıldığı Bakanlar Konferansı bulunmaktadır.
Tablo 2: WTO’nun Kurumsal Yapısı
BAKANLAR KONFERANSI
ANLAŞMAZLIKLARIN
HALLİ ORGANI
TİCARET
POLİTİKALARINI GÖZDEN
GEÇİRME ORGANI
GENEL KONSEY
DOHA
KALKINMA
GÜNDEMİ
ÖZEL
ÇALIŞMA
ORGANLARI
ÇEŞİTLİ
KOMİTELER
ve ÇALIŞMA
GRUPLARI
MAL
TİCARETİ
KONSEYİ
Komiteler
Komiteler
Ticaret ve
Çevre
Pazara
Giriş
Ticaret ve
Kalkınma
Bölgesel
Tarım
Sağlık
TİCARET
LE
HİZM
BAĞLANTILI
ET
FİKRİ
TİCARETİ
MÜLKİYET
KONSEYİ
HAKLARI
KONSEYİ
Komite
Komiteler
ler
Enformas
Finans
yon
al
Teknolojileri
Hizmetler
Anlaşmaları
Ticareti
Komiteler
Tarım
Ticaret ve
Kalkınma
Ticaret ve
Ticaret
Ödemeler
Dengesizlikler
Bütçe Finans
ve Yönetim
Çevre
Ticari
Pazarlıklar
Teknik
Engeller
Anti
Sübvansiyonlar
Anti
Damping
Gümrük
Değerleme
Menşe
Kuralları
İthalat
Lisansları
Yatırım
Önlemleri
Hizmetler
Konseyi
TRIPS
Konseyi
Anlaşmazlıkl
arın Halli
Organı
Korunma
Önlemleri
Çalışma
Grupları
Katılım (Yeni
Üyelik)
Ticaret Borç
Finans
Çalışma
Grupları
İktisadi
Devlet
Teşekkülleri
Sevk
Öncesi
İnceleme
Çalışm
a Grupları
GATS
Kuralları
Ticaret ve
Teknoloji
Transferi
Kaynak: WTO Resmi İnternet Sitesi,
http://www.wto.org/english/thewto_e/whatis_e/tif_e/org2_e.htm, Erişim 04.11.2014.
2.2.2.3.1. Bakanlar Konferansı
Bakanlar Konferansı (“Ministerial Conference”) üye ülke ve entegrasyon temsilcilerinin
katılımıyla en az iki senede bir olmak üzere toplanmaktadır. Toplantılar Çok Taraflı Ticaret
Anlaşmaları (“Multilateral Trade Agreements” MTA) kapsamında yapılmaktadır. Bakanlar
Konferansı örgütün en yüksek karar alma organını oluşturmaktadır.
2015 yılına kadar gerçekleştirilmiş olan başlıca Bakanlar Konferansları aşağıdaki
Tablo’da verilmiştir.
Tablo 3: Dünya Ticaret Örgütü Bakanlar Konferansları
YER
Bali
Cenova
TARİH
3 – 6 Aralık 2013
15 – 17 Aralık
Cenova
Hong Kong
Cancun
Doha
Seattle
Singapur
30 Kasım – 2 Aralık 2009 13–18 Aralık 2005
10–14 Eylül 2003
9–13 Kasım 2001
30 Kasım–3 Aralık 1999
9–13 Aralık 1996
Kaynak:
Ministerial
Conferences
http://www.wto.org/english/thewto_e/minist_e/minist_e.htm, Erişim 15.11.2014.
Bakanlar Konseyi’nde üye ülkeler bir oy – bir ülke prensibine göre temsil
edilmektedirler. Oylamada kural olarak oybirliği esası geçerlidir. Oybirliğinin sağlanamadığı
durumlarda oy çokluğu ile karar alınmaktadır. Karar almada aranılacak oy düzeyi, karar
alınacak konunun önemine göre değişmektedir.
✓ Oybirliği kararı, WTO’nun MFN, Ulusal İşlem gibi genel kurallarının
değiştirilmesiyle ilgili önemli değişiklikler durumunda aranmaktadır.
✓ Dörtte üç oy çoğunluğu, ülkelerarası anlaşmaların yorumlanması, değiştirilmesi ve bir
ülkenin yükümlülüklerinin geçici olarak kaldırılması durumlarında aranmaktadır.
✓ Üçte iki oy çoğunluğu ise diğer hükümlerin değiştirilmesi durumunda aranmaktadır.
2.2.2.3.2. Genel Konsey
Merkezi Cenova’da bulunan Genel Konsey “General Council”, WTO’nun karar alma
yetkisine sahip üst düzey organıdır. Tüm üye ülke temsilcilerinin katılımıyla düzenli olarak
toplanmakta, Bakanlar Konferansı’nda alınan kararlar doğrultusunda çalışmaktadır. Genel
Konsey toplanma amacına göre farklı adlar taşıyabilmektedir. Örneğin ticaret politikalarının
değerlendirilmesi amacıyla toplandığında “Ticaret Politikalarını Değerlendirme Organı”,
anlaşmazlıkların çözümü amacıyla toplandığında ise “Anlaşmazlıkları Çözüm Organı” olarak
adlandırılmaktadır.
Tablo 4: WTO Genel Konseyi’nin Yapısı
Genel Konsey
Çeşitli Komiteler ve
Çalışma Grupları
Mal Ticareti
Konseyi
Ticaretle Bağlantılı
Fikri Mülkiyet
Hakları Konseyi
Hizmet Ticareti
Konseyi
DOHA Kalkınma
Gündemi Özel
Çalışma Organları
2.2.2.3.3.Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması / Organı
Anlaşmazlıkların Halli Organı “Dispute Settlement Body”WTO üyesi ülkeler arasında
ortaya çıkan ticari anlaşmazlıkları sona erdirmek ve çözüme bağlamak üzere çalışmaktadır.
Anlaşmazlıkların dünya ile yapılan ticaret arttıkça arttığı görülmektedir. Bu anlamda ABD ve
AB anlaşmazlıkların en çok olduğu, WTO’ya en çok başvurulan kutuplar olarak
gözlenmektedir.
Harita 1:Dünya Ticaretinde Anlaşmazlıkların Yoğunluğu
Kaynak:
WTO
Resmi
http://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dispu_maps_e.htm, Erişim; 11.11.2014.
sitesi,
WTO’nun temel hedeflerinden birisi, dış ticaretin istikrara kovuşturulmasıdır. Bu nedenle
üye ülkeler arasında oluşan anlaşmazlıkların kısa sürede çözümlenmesi ve üye ülkelerin
verilen kararları uygulamaları gerekmektedir. Bu bağlamda WTO kuralları açık olarak
belirlenmiştir ve kararlar bu kurallar çerçevesinde belirli zaman kısıtı altında verilmektedir.
WTO’nun karar alma mekanizması hızlı işletilmekte, başvurular en kısa sürede
bağlanmaktadır.
Karar alma mekanizması aşağıdaki kurallar çerçevesinde işletilmektedir;
➢ Eşitlik
➢ Etkinlik,
➢ Kabul Edilebilirlik.
Üye ülkeler karar alma mekanizmasına uyacaklarını taahhüt etmişlerdir. Bu nedenle
uluslararası ticaret sistemi yine uluslararası karar alma mekanizmalarına göre
yürütülmektedir. Ülkeler, karşı karşıya kaldıkları adil ticaret dışındaki uygulamaları WTO’ya
şikâyet ederek çözümlenmesini sağlamaktadırlar. Alınan karar üye ülkeler tarafından
uygulanmaktadır.
Uruguay Turları ile birlikte çözüm sürecinin aşamaları, ayrıntılı olarak belirlenmiş ve her
aşamanın en çok ne kadar sürebileceği karara bağlanmıştır. Bu durumda benzer durumlara
aynı süre zarfında benzer çözümler üretilebilmesi olanaklı olmuştur. Alınan kararlar eşit –
etkin ve kabul edilebilir olmaktadır. Anlaşmazlıklar en uzun 15 ayda çözüme bağlanmakta,
çoğu zaman çözüm bir yılı bulmamaktadır.
2.2.2.3.3.1. Anlaşmazlıkların Halli Sürecinde Taraflar
Anlaşmazlıkların Halli Organı tarafından çözümlenecek uyuşmazlıklar, belirli
aşamalardan geçmektedir. Bu aşamalarda çeşitli taraflar sürece dâhil olmakta ve nihai karar
alınmaktadır. Sürece çeşitli aşamalarda dâhil olan taraflar aşağıda belirtilmiştir.
Anlaşmazlığın Tarafları: WTO üyesi ülkeler tarafları oluşturmaktadır. Şikâyetçi ya da
şikâyet edilen ülkeler dışında, firmalar ya da kişiler WTO’daki anlaşmazlıkların tarafı
olmazlar. Anlaşmazlıklar, ülkelerin dış ticaretle ilgili resmi organlarınca WTO’ya
götürülmektedir. Ülke içindeki bir firma ya da kişi ise, kendi ülkesine, dış ticaretle ilgili
şikâyette bulunabilmektedir. Bu şikâyetler doğrultusunda da ilgili üye ülke, WTO’ya başvuru
yapabilmektedir. Üçüncü taraflar ise anlaşmazlıklarda menfaati ihlal edilen ve müdahil olmak
isteyen ülkelerden oluşmaktadır.
Panel Mekanizması: Paneller “ad-hoc” olarak, yani çözümü aranan uyuşmazlık
kapsamında kurulan geçici komisyonlardır. Uyuşmazlık halledildiğinde panelin görevi de
sona ermektedir. Panelde görev alacak üyeler, uyuşmazlık tarafı olmayan üye ülke devlet
temsilcilerinden 3 ya da 5 kişi olmak üzere seçilirler. Üye seçimleri devletlerin WTO
Sekretaryasına bildirdikleri üyeler arasından yapılmaktadır.
Temyiz Organı: Temyiz, verilen kararın bir üst organ ya da mahkemece tekrar gözden
geçirilmesi sürecidir. Uyuşmazlığın halline dair kararı beğenmeyen taraflar temyiz organına
başvurabilirler. Panellerin ad hoc niteliğine karşın, Temyiz Organı uluslararası ticaret hukuku
alanında uzman, dört yıllığına seçilen yedi üyeden oluşan daimi bir organ niteliğindedir.
WTO Sekretaryası: Panellerin işleyişinin sağlanabilmesi ve resmi bir nitelik kazanması
için WTO Sekretaryasından bir uzman ve yardımcı personel olmak üzere iki temsilci
bulunmaktadır.
WTO Genel Müdürü: Panelistler üzerinde tarafların uzlaşamaması durumunda,
uzlaşılamayan panelist, WTO genel müdürü tarafından atanmaktadır.
Anlaşmazlıkların Halli Organı, yukarıda belirtilen panelistlerin seçimi, Temyiz Organının
atanması ve anlaşmazlıkların hallinin sağlanması için çalışmaktadır. WTO Genel Konseyi’ni
oluşturan ülkelerin temsilcilerinden oluşturulmaktadır. Anlaşmazlığın karara bağlanması
durumunda karara uyulup uyulmadığının ve uyulmaması durumunda ilgili ülkenin misilleme
hakkının kullanılmasına karar verme hakkına sahip bulunmaktadır.
2.2.2.3.3.2. Anlaşmazlıkların Halli Süreci
Anlaşmazlıkların halli süreci genel olarak beş aşamadan oluşmaktadır. İlk aşama
Danışma aşamasıdır. Bu aşamayı Panel, gerek duyulursa Temyiz, Anlaşmazlığın Halli
Organı’nın onayı ve Uygulama aşamaları takip etmektedir.
Danışma: Anlaşmazlık olduğunu iddia eden taraf WTO başvurduğu tarihten itibaren 10
gün içinde, başvurusuna cevap alacak ve ilgili ülke ve katılmak istemeleri durumunda üçüncü
taraflarla danışma aşamasına geçilecektir. Başvuru tarihinden itibaren 30 gün içinde taraflar
arasında danışmalara başlanmaktadır. Danışmalar en çok altmış gün sürmekte, bu süre
zarfında tarafların anlaşması durumunda sorun çözülmekte, sağlanamaması durumunda Panel
kurulması yoluna gidilmektedir.
Panel: Panel aşaması genellikle 6 ayda sonlandırılmaktadır, görüşmelerin uzaması
durumunda 3 ay ek süre kullanılarak en çok 9 ayda karar verilmektedir. Karar raporu taraflar
tarafından kabul edilirse anlaşmazlık çözülmektedir. Raporun kabul edilmemesi durumunda
Temyiz aşamasına geçilmektedir.
Temyiz: Temyiz aşaması 90 günde sonlandırılmaktadır. Temyiz Organı, Panel raporu
hakkında aleyhte görüş bildirmezse Anlaşmazlığın Halli Organı raporu kabul eder ve karar
verilmiş olur. Karar verildikten itibaren uygulama aşamasına geçilir.
Uygulama: Anlaşmazlığın Halli Organının verdiği nihai karar taraflar açısından
bağlayıcı olmaktadır. Aleyhte karar alınan ülke yükümlülüğünü yerine getirmezse tazminat
hakkı da doğmaktadır. Kararın uygulanmaması durumunda, şikâyetçi ülkeye karşı yaptırım
uygulama hakkı doğmaktadır.
Download