UNITE 1=DIL NEDIR? Dil=İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğalbır araçtır. Dilin Nitelikleri:Tarıh,coğrafya,kultur,medenıyet,toplumsaletkıler,heyecan ve zekadan doğmuştur. Ses Dilinin Anlamları &-Tarihi ve gecmısı olan ınsan topluluk anlaşma vasıtası (Türk Dili) &-Belli bırcagınkelıme dağarcığı ve söz dizimi(Divan dılı,Halkdılı) &-Meslek gruplarıının anlaşma sıstemı(tıp dılı,gemıcıdılı) &-Bır yazarın soyleyıs tarzı(Nedım’ındılı,Yahya Kemal’in dılı) &-Bır sanatın kendıne özgü anlatım bıcımı(Şiir dılı,Nesirdılı) ****Dıl;yapısı,oluşumu,zamana,çağa,kullanıldığı coğrafyaya goredegısır.Örnegın;Anadılı,halkdılı,çocukdılı,duygudılı,hyvandılı,yazıdılı,miillidıl.. ****Dille ilgılıılksıstematıkgorusuHeraklıtosdemıstır. DİLİN TÜREMELERİ 1:İlahıyatcı-Teolojık Görüs:Bugorusegoredıl,insanlaradogustanverılmıstır.Savunanısımler:Grimm,Whıtney,Abel ard 2:Doğustancı Görus:Dilbıyolojıktır v dogustan var olmuştur.Taklıt,jest.mimiklerle ortaya çıkmıştır. Savunan isimler:Müller ve Renan 3:Deneyımcı Gorus:Çevredekı ses ve hareketlerınetkısınde kalarak benzer ses ve hareket çıkarmayı deneyerek çıkmıştır.Savunanısımler:Hobbes,Darvin,Candillac 4:Antropojık Gorus:Önce el ve gövde hareketyle başladığı ,sonra jest,mimikeklendıgı en son da ses oluştuğu ve dogduguçıkmıştır.Savunanısımler:Smith,H.VonPudor KONUSMA VE YAZI DİLİ Karşılıkla görüşmelerde konuşma dili,yazılı olanlar ise yazı dılıdır. KONUSMA DILI YAZI DİLİ *yanlışlıklar duzeltılır. *duzeltılmez. *özensız ve dıkkatsız *dıkkatlı ve tıtız ***Turkıyeturklerının yazı dılı,Batı Türk Dili Anadolu lahcesıdır. ÜNİTE 2=DİL VE KÜLTÜR Bir milletin bütün duygu ve düşünce hazinesi dil kalıbına dökülür; dil aracılığıyla yerden yere, kuşaktan kuşağa aktarılır. Ziya Gökalp, dili kültürün temel unsuru sayar. KÜLTÜR NEDİR? Türk Dil Kurumuna ait Türkçe Sözlük’te kültür şu şekilde tanımlanmaktadır: 1- Tarihî, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çerçevesine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin. 2- Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü. 3- Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi. 4- Bireyin kazandığı bilgi (Türk kültürü kuvvetli bir kişi). 5- Biy. Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme. 6- Tarım. Bir toplumun bazı ögelerinin başka bir topluma geçişi: “Yeryüzünde gelişmiş ve az gelişmiş toplumlar bulundukça, ister istemez gelişmişten az gelişmişe doğru bir mal ve kültür akımı olacaktır.” (O. Rıfat) … bitkileri. İnsanlarca yetiştirilen bitkilerin bütünü Kültürü Oluşturan Ögeler ve Özellikleri 1:Din: Bir yaşama biçimi olması bakımından din, kültürü oluşturan ögelerden biridir. Eliot, “Avrupa kültürünün, Hrıstiyanlık ortadan kalktıktan sonra yaşayacağına inanmıyorum” der. 2:Dil: Toplumların kendi kültürlerini yaşattıkları ve onu kuşaktan kuşağa aktardıkları bir dil vardır. Bu bakımdan dil, bireysel iletişimi sağlamanın yanı sıra kültür taşıyıcısı olması nedeniyle önemli bir kültür ögesidir. 3:Tarihî Miras: Kültürün önemli iki özelliği vardır: Biri onun kadimliği (eskiliği), diğeri devamlılığıdır. İçinde yaşadığımız kültürün büyük bir bölümü, ataların mirasıdır ki, bu kültürün kadimliği anlamına gelir. Devamlılığı ise, geçmişten gelen bazı kültürel değerlerin ihtiyaçlara cevap vermemesi nedeniyle bu değerlerin şekil değiştirmesi ve onlara yeni anlamlar yüklenmesidir. 4:Savaşlar: Kültürlerin yenilenmesinde, gelişmesinde, zenginleşmesinde ve kimi zaman da yok olmasında savaşların büyük bir rolü vardır. Batının Rönesans’ı yaşamasında İslam medeniyetiyle tanışmasının büyük bir katkısı olmuştur. 5:Göçler: Hz. Musa’nın Mısır’dan Filistin’e; Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicreti, Türklerin Anadolu’ya, İngiltere’de yaşayan kimi İngilizlerin ve Avrupalı Yahudilerin Amerika’ya göç etmeleri yeni bir kültürün ve medeniyetin doğmasını sağlamıştır. 6:Ziraat: Kültürün ilk anlamı ekin, hars olduğuna göre, milletlerin ziraatle uğraşırken kendi birikimlerini kullanmaları, toprağı kendi yaşam tarzlarına ve ihtiyaçlarına göre işlemeleri farklı bir kültürel unsuru ortaya çıkarmıştır. Her milletin farklılığı bu kültürel birikimi farklı araçlarla ortaya koymasında gizlidir. NOT=Bütün sanat dalları ve edebiyat kültüre kaynaklık eden unsurlardır. Resim, tiyatro, mimari, musiki; hikâye, roman, şiir gibi sanatın görsel, işitsel ve duyuşsal şubeleri kültürü besleyen ve milletlerin kültürlerini oluşturan önemli kaynaklardır. Bu ögelerin yanı sıra hukuk, coğrafya, çevre, ahlak, ticaret, ekonomi ve politika da kültürü oluşturan ögeler arasında sayılırlar. DİLİN KÜLTÜR VE MİİLLİ VARLIĞI İÇİNDEKİ YERİ Dil bireysel ve toplumsal hayatımızın her anına hâkimdir. Hayat felsefemiz, edebiyatımız, musikimiz, mimarimiz, vs. dille ilişki içindedir ve dilden ayrı düşünülemez. Aynı şekilde gelenek ve göreneklerimiz, dil olmadan kuşaktan kuşağa aktarılamaz. ÜNİTE 3=DİL AİLELERİ,GRUPLARI VE TURLERI DIL AILELERI Hint-Avrupa Dilleri:AsyaDilleri:Hintçe (Sanskritçe ve bugünkü Hintçenin yaşayan kolları), Farsça (Eski, Orta, Yeni Farsça ve bugün konuşulmayan bir dil olan Avesta) Avrupa Dilleri:Germen Dilleri (Almanca, İngilizce, Felemenkçe ve İskandinav dilleri), Romen Dilleri (Latince, İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Portekiz ve Rumence), Slav Dilleri (Rusça, Bulgarca, Sırpça, Lehçe ve Boşnakça) Ayrıca ölü birer dil olan Hititçe ve Toharca da bu gruba girmektedir. Hami-Sami Dilleri:Sami Dilleri (Akkatça, Aramca, Arapça ve İbranice) Çin-Tibet Dilleri:Çince, Tibetçe Ural-Altay Dilleri:Ural Dilleri: Fince, Macarca ; Altay Dilleri: Türkçe, Moğolca, MançuTunguz dilleri BantuDilleri:Habeşçe, Afrika dilleri DİL GRUPLARI Kelimeler yapılarına göre sınıflandırıldığında üç ana grup meydana gelir. Bunlar: Tek heceli diller:Kelimeler tek heceden meydana gelir. Yapım ve çekim eki bulunmaz. Kelimeler cümledeki yerlerine göre anlam kazanırlar. Çince ve Japonca bu gruba girer. Eklemeli diller:Bu grupta yer alan dillerde kelimelerin köklerine getirilen ekler, kelimenin anlamını ve görevini belirler. Kelimenin kökünün değişmediği bu dillerde köklere getirilen eklerle yeni kelimeler yapılır. Kelimelere getirilen ön-ekler ve son-ekler bakımından bu grup ikiye ayrılır. Macarca baştan eklemeli bir dil olduğu hâlde, Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Türkçe, Moğolca, Mançuca, Japonca, Tunguzca, Fince ve Macarca da bu gruba girer. Çekimli diller:Kullanımda kelimenin bünyesinde birtakım değişikliklerin görüldüğü dillerdir. Bu dillerde ön-ek, iç-ek ve son-ek söz konusudur. Bu gruba giren bazı dillerde ünsüzler değişmez, ünlü harfler değiştirilerek yeni kelimeler meydana getirilir. Hint-Avrupa ve Hami-Sami dilleri bu gruba girer. Ancak Hint-Avrupa dillerinde kelimenin asıl sesleri değişirken, Hami-Sami dillerinde bu sesler değişmez. DİL TÜRLERİ Lehçe:Bir dilin bilinmeyen bir zamanda kendisinden ayrılan ve yeni bir dil olma yolu tutan koludur. Çuvaşça ve Yakutça Türkçenin iki farklı lehçesidir. Şive:Bir dilin tarihi çok eski zamanlara dayanmayan, yeni ayrılan ve birbirleri ile anlaşabilen kollarıdır. Şivede şekil ve ses bakımından bazı farklılıklar görülebilir. Şiveden geriye doğru gidildikçe bütün şivelerin aynı dilde ağız durumunda oldukları görülür. Türkiye Türkçesi ile Azerî Türkçesinin teşkil ettiği Oğuzca, Kırgızca, Kazakça ve Türkmence Türkçenin şivelerini oluştururlar. Ağız :Bir dilin şivesi içinde kalan, en yeni zamanda ayrılmış kollarıdır. Ağızlardaki farklılık yalnızca seste görülür.Koyun-goyun, alıram-alırım, bakıyom-bakıyorum-bahiramgibi. Göktürk (Köktürk) Alfabesi :Türklerin kullandığı ilk alfabedir. Türkler tarafından tesis edildiği kabul edilmektedir. Türkler arasında VII-IX. Yüzyıllar arasında yaygın olarak kullanılan bu yazıya Batı'da “Runik” denmesinin sebebi, harflerinin eski İskandinav yazıtlarında kullanılmış harflere benzemesidir. Bu alfabe, Danimarkalı William Thomsen tarafından çözülmüştür. Göktürk alfabesiyle 732 yılında yazılan Köktürk Yazıtları, Türk edebiyatının yazılı ilk eseri olarak bilinir. Özellikleri: Göktürk alfabesi 4’ü sesli, 26’sı sessiz, 8’i bitişken olmak üzere 38 harften oluşur. Sağdan sola ve yukarıdan aşağıya doğru yazılır. Harfler birbiriyle bitişmez; çivi yazısına benzerliğinden dolayı taş ve eşya üzerine kazınmaya elverişlidir. Uygur Alfabesi:Türklerin Göktürk alfabesinden sonra kullanmış oldukları en önemli alfabedir. VIII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar Doğu Türkistan'dan İstanbul'a kadar geniş bir alanda kullanılmıştır. Bu alfabe Ârâmî kökenli Soğd alfabesinden çıkmıştır. Uygur alfabesiyle yazılmış eserlerin çoğunu Budizm, Maniheizm ve Hristiyanlık'a ait metinler oluşturur. Bu alfabe Türklerin İslâmiyet'i kabulünden sonra da kullanılmıştır. Kutadgu Bilig’in tespit edilen üç nüshasından biri Uygur harfleriyle yazılmıştır. Özellikleri:18 harften oluşan alfabenin 4’ü sesli 14’ü sessiz harftir. Arap alfabesinde olduğu gibi harfler başta, ortada ve sonda farklı biçimlerde yazılır. Arap Alfabesi:Türklerin İslam'a girmeye başladıkları IX. yüzyıldan itibaren kullandıkları alfabedir. Türkçeyi Arap harfleriyle ilk defa yazanlar Karahanlılar olmuştur. Mevcut bilgilere göre bu alfabeyle yazılan ilk metin DîvânüLûgati't-Türk’tür. Latin Alfabesi:1928'de gerçekleştirilen harf inkılâbından itibaren Türkiye Türkçesinin yazımında kullanılan en son alfabedir. Bu alfabe bugün Türkiye'den başka Kıbrıs ve Yugoslavya'daki Türkler tarafından da kullanılmaktadır.Örnegin: 29 harften oluşan Latin alfabesinin 21'i sessiz, 8'i sesli harftir. Soldan sağa doğru yazılır. Türkçede asıl Latin alfabesinden farklı olarak q/Q, x/X ve w/W harfleri kullanılmazken, ı, ö, ü, ğ, ç ve ş harfleri Türkçeye özgü harfler olarak alfabede yer alır. Kiril (Slav) Alfabesi:Osmanlı Türkçesi ve Türkiye dışındaki Türk dil ve lehçelerinin yazımında Arap alfabesinden sonra yaygın olarak kullanılan alfabedir. XVIII. yüzyıl başlarından itibaren Çuvaşlar, Ruslar’ın etkisiyle Kiril alfabesini kullandılar. Eski Sovyetler Birliği idaresindeki Türkler tarafından 1937-1940 yılları arasında Stalin yönetimi tarafından bu alfabe kabul ettirilmiş ve her Türk boyu için farklı alfabeler hazırlanmıştır. Bunun sonucunda Türkler arasında 20 ayrı Kiril alfabesi kullanılmıştır. NOT=Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur, Arap, Latin ve Kril alfabelerini kullanmışlardır. ÜNITE 4=TURKCENIN KIMLIK BILGILERI Türk Dilinin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri 1- Türkçe Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna mensuptur. 2- Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Kökler değişmez, yapım ve çekim ekleri vardır. Öncelik yapım eklerinindir. Yapım ekleri anlam; çekim ekleri de görev belirler. 3- Türkçede ünlüler arasında kalınlık-incelik ve düzlük-yuvarlaklık; ünsüzler arasında ise sertlik-yumuşaklık uyumu vardır. 4- Söz diziminde kelimeler yardımcı ögelerden ana ögeye doğru sıralanır. Türk Dilinin Gelişmesi Ve Tarihi Devreler Ön Türkçe (Pre-Turkish):Tarih öncesi konuşulan Ön Türkçe, Ön Altayca’ya kadar uzanır. Burada Ön Moğolca, Ön Mançu Tunguzca ve Ön Korece (belki de Japonca) ile akrabalığı vardır. Çuvaşça ve Yakutça adlı iki Türk lehçesi, bilinmeyen bir devirde Ana Türkçeden ayrılarak birer lehçe özelliği kazanmışlardır. Eski Türkçe:Türkçeyi ele geçen metinlerle ve “Türk” adı ile takip edebildiğimiz devredir. Tarih olarak M.S. VI-XI. yüzyıllar arasını kapsar. Orhun yazıtlarıyla Uygur metinlerini içine alan bu dönem Köktürkçe ve Uygur Türkçesi dönemleri olmak üzere ikiye ayrılır. Köktürkçe:Çoyren ya da Çoyron yazıtı, Türk dilinin tarihi bilinen en eski belgesidir. M.S. 687-692 tarihlerini taşır. Köktürk işaretli 6 satırdan ibarettir. Eski Türkçe ile ilgili en geniş bilgiyi Orhun/Köktürk Yazıtları’ndan öğreniyoruz. Köktürk Yazıtları, Bilge Tonyukuk (M.S. 716, iki taş hâlinde), Kül Tigin (M.S. 732) ve Bilge Kağan (M.S.735) adına dikilmiş mezar kitabelerinden oluşur. Yazıtlar, İlteriş Kağan’ın oğulları Bilge Kağan ve Kül Tigin ile bilge vezir Tonyuyuk adına dikilmiş “bengütaşlar”dır. Bunlardan Bilge Kağan ve Kül Tigin kitabelerini YollugTigin isimli Türk prens; Tonyukuk anıtını da Bilge Tonyukukyazmıştır.OrhunKitabeleri’ni, ilk defa Danimarkalı Wilhelm Thomson (Vilhelm Tamsın) okumuştur. Uygurca: Uygurlar çağdaşlarına göre medeniyet alanında öncü olmuş, güzel sanatlar ve baskı sanatı yönünden ileri bir seviyeye ulaşmışlardır.Uygurların oyma basma tekniği yanında “kep” denilen hareketli harflerle matbaa kurup kitap bastıkları bilinmektedir. Torbalar içinde korunan bu harfler ve bu harflerle basılmış kitaplar bugüne ulaşmıştır.Uygurlar, hâkim oldukları dönemde yüksek kültür ve medeniyetlerine paralel olarak zengin bir edebiyat da kurmuşlar, yazdıkları kitaplarla kütüphaneler oluşturmuşlardır. Orta Türkçe:XIII. yüzyıl başlarından itibaren gelişen Türkçeye Orta Türkçe denir. Doğuda eski Türk yazı diline bağlı olarak gelişen Çağatayca vardır. Batıda ise Arapça ve Farsçadan etkilenen Osmanlı Türkçesi ortaya çıkar.Çağatayca Orta Asya’da, Osmanlı Türkçesi Anadolu’da zengin kütüphaneler oluşturur. Ancak Osmanlı Türkçesi Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalmıştır. “küneş/güneş” kelimesinin yanına Arapçadan “şems”, Farsçadan “mihr” ve “hurşit” gelip oturur. Böylece örneğin 50 bin kelimelik sözlük 150 bin kelimeye çıkar. Osmanlı Türkçesinin zenginliği buradan gelir. Yeni Türk Dili:XX. yüzyılın başlarından itibaren gelişen Türkçeye Yeni Türk Dili denilebilir. Bu dönemde bütün Türk dünyasında Batılılaşma ile birlikte dilde ve özellikle yazı dilinde büyük değişiklikler meydana gelmiştir.Tanzimat döneminden itibaren (özellikle 1876’dan sonra) Türkçenin imla ve sözlük sorunlarına çözümler aranmaya başladı. Aruzdan heceye dönüldü. İkinci Meşrutiyet’ten (1908) sonra, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ali Canip Yöntem “Yeni Lisan” adlı makaleyle halkın anlayacağı yeni bir Türkçenin kapılarını araladı. Dil sadeleştirildi. ****Ömer Seyfettin’in hikayeleri bu dilin kullanıldığı ilk metinlerdi. ****Millî edebiyat döneminde aynı anlayış sürdürüldü. ****1928’de gerçekleştirilen Harf İnkılâbının ardından Mustafa Kemal’in emriyle “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” (Türk Dil Kurumu) kuruldu. ****Türk dilinin gelişimi ve dünya dilleri arasındaki yeri araştırıldı. ****Kelime ve gramer çalışmaları yapıldı. ****Yabancı kelimelerin halk dilindeki karşılıkları derlendi. ****1930’lu yıllardan 70’li yıllara kadar dilde sadeleşme çalışmaları yoğun bir biçimde devam etti. ****Bugün kullandığımız Türkçe, konuşma ve yazı dili arasında farkın kalmadığı yalın, anlaşılır ve zengin bir bilim ve sanat dilidir. UNITE 5=TURKCENN KIMLIK BILGILERI 2 Turkcenın Söz Varlıgı Söz varlığı, sadece bir dilde birtakım seslerin bir araya gelmesiyle kurulmuş simgeler, kodlar ya da göstergeler değil, aynı zamanda o dili konuşan insanların kavramlar dünyası maddi ve manevi kültürünün yansıtıcısı, dünya görüşünün bir kesiti olarak düşünülmelidir. Aksan’a göre bir dilin söz varlığı şunlardan oluşur: Temel Söz Varlığı:En temel ihtiyaçları karşılayan kelimeler, başta organları olmak üzere yemek, içmek, uyumak, gitmek, gelmek, almak, vermek gibi kavramlar; akrabalık adları, sayılar ve maddi ve manevi kültür içine giren çeşitli kavramlar bu başlık altında incelenir. Örnegın; Dili mi paslı, boğazı mı kuru ne, sesi çıkmıyor bir türlü. Yaşadığımız toprakların bu kanımızı uyuşturan büyüsünü tanımak için geçmişe gitmek gerekir. Dayandığı kapı büyük bir takırtıyla açılırken, bir kâbustan uyanıyormuş gibi silkindi. Yabancı Kelimeler:Her millet, ilişkide bulunduğu bir başka milletin dilinden etkilenir. Ticaret, siyaset, kültür ve sanat ilişkileri hemen dile yansır. Bu bakımdan dünyadaki her dil başka bir dilden kelimeler ihtiva eder.Bir yabancı dilden alınan ögeleri iki başlıkta inceleyebiliriz: a)Türkçenin ses kurallarına göre şekillenmiş olan yabancı kelimeler: Suat Yakup Baydur’un “Dil ve Kültür” adlı eserinde şu cümleden hareketle Türkçeye giren kimi kelimelerin nasıl Türkçeleştiği konusunu vurgular: Örnegın; Anadolu’nun limanları, körfezleri, sınırları, iklimi, ayazmaları, kiliseleri, panayırları, mandıraları, fındıkları, fesleğenleri, lahanaları ünlüdür. **Baydur, kendi kurduğu bu on üç kelimeden oluşan cümlede “ünlüdür” dışındaki bütün kelimelerin Yunanca olduğunu söyler. NOT=•AnatoliAnadolu olmuş; limen, liman hâlini almış, korphoskörfeze dönüşmüş, sünorosyerini sınıra bırakmıştır. •Klima, iklimle yer değiştirmiş,agiazmaayazmayı ve ek-klesiakiliseyi oluşmuştur. ***Bu gruba giren kelimeler ise Türkçenin ses kurallarına göre şekillenmeyen, yabancılığı hemen belli olanlardır. Oksijen, lokomotif, kondüktör, enflasyon kelimeleri bunlardandır. ***Türkçe akraba adları bakımından son derece zengin bir dildir. Örnegın; Amca, dayı, Baldız, elti görümce, yenge, hala kızı, hala oğlu, teyze kızı, teyze oğlu, amca kızı, amca oğlu vs. DEYİMLER:Deyim, Türkçe Sözlük’te: “Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği” olarak tarif edilir. Az sözle çok şey ifade etmek maksadıyla kullanılan deyimler, Türkçenin ilk yazılı metinlerinden beri sıklıkla kullanılagelmiş ve Türkçenin söz varlığı içinde önemli bir yere sahip olmuştur. Genellikle atasözleriyle karıştırılan deyimler, oluşturulan kelime grupları içindeki en az bir kelimenin gerçek anlamı dışında kullanılmasıyla yeni bir anlamı karşılar. Anlatımı canlı ve etkili kılan, dildeki anlam inceliklerini ifade etmek amacıyla kullanılan deyimler, yapı olarak, tek tek anlamları olan sözlerden oluşmalarına rağmen, anlamlı parçalara ayrılamazlar. Deyimler, bir milletin gelenek ve göreneklerini, inançlarını ve hayat felsefesini yansıtır. Örneğin “ortadan kaybolmak” anlamında kullanılan “kırklara karışmak” deyiminde inançlarımızın, tuz ekmek hakkı, sofrası açık, yüz görümlülüğü deyimlerinde ise gelenek ve göreneklerimizin, hayat felsefemizin izleri vardır. “kazan kaldırmak” deyimi, Yeniçeri isyanını, “ye kürküm ye” deyimi Nasrettin Hoca’yı hatırlatır. ATASÖZLERİ:Bir toplumun bilgeliğini, tecrübelerini, dünya görüşünü ve anlatım gücünü yansıtan atasözleri, yüzyıllar boyunca yaşayan sözlerdir. Deyimler kelime ve kelime gruplarıyla ifade edilirken, atasözleri tam bir yargı bildirmek durumundadır. Bu sebeple atasözlerinin deyimlerden farklı olarak bir hüküm bildirmesi zorunluluğu vardır.”Kır atın yanında duran ya huyundan, ya suyundan” atasözü eksiltili bir cümle olmasına rağmen, bir yargı bildirmektedir. KALIPLAŞMIŞ SÖZLER: Türkçede kullanılan kalıplaşmış sözleri çeviri yoluyla aktarılmıştır. Kanuni’ye ait olan “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” mısraı, “Atı alan Üsküdarı geçti” ve “Vermeyince mabud, neylesin sultan Mahmud” gibi sözler Türkçedeki kalıplaşmış sözlere örnek gösterilebilir. TERİMLER:Bilim, sanat, meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Bilim dallarından sahne sanatlarına, mimariden kuyumculuğa kadar uzanan bir terim söz varlığından söz etmek mümkündür. Bir dilin terim dağarcığının gelişmesi, o ülkenin bilim, teknik, sanat ve zanaat dallarının gelişmesine ve genişlemesine bağlıdır. ÇEVİRİ KELİMELER: Farklı dillerin kelime ve kavram alışverişiyle ortaya çıkan bir söz varlığıdır. Tam çeviri (yüz suyu dökmek deyimi Farsça: âb-ı rûy-ı rihten ve âb-ı rûy’dan çeviridir.) Yarı çeviri (gam yemek deyimi yine Farsçadaki gam horden’den çeviridir.) Bağımsız çeviri (Başyapıt kelimesi Fransızca chefd’oeuvre’den gelir.) Anlamı etkilenenler olmak üzere dörde ayrılır. (Banka kelimesinin para dışında bir anlamda kullanıldığı, göz bankası, organ bankası gibi kullanımlar bu gruba girer.) DOLDURMA SÖZLER: Genellikle konuşma dilinde bir şeyi hatırlamak üzere zaman kazanma, söyleneni pekiştirip kesinleştirme gibi amaçlarla, konuşan kimsenin kullandığı, çoğu kez gereksiz olan kelimelere ve anlatım kalıplarına doldurma sözler denir. Şey, tamam mı, sonracığıma, anladın mı, efendime söyleyeyim, var ya gibi sözler bu başlık için örneklerden sadece bazılarıdır. UNITE 6=TURKCENIN SES ÖZELLIKLERI Ses nedır?=Dil bilgisine göre ses, ciğerlerden gelen havanın etkisiyle ses organlarında oluşan ve yayılarak kulakla duyulabilen titreşimdir. Ağız ve burun yoluyla çıkan ses ham sestir. Buna “seda” denir. “Seda” dil bilgisine göre hiçbir şey ifade etmez. Yeni doğan çocuğun sesi böyledir. Özellikleri: Seslerin tek başına anlamları yoktur, Sesler sadece kelime kurmada görev alırlar. Sesler kaynaşma ve birleşme yoluyla “ev” şeklinde örülürse, zihinler arasındaki gizli antlaşmalar gereği bir anlam ifade ederler. ***Öyleyse ses, tek başına anlamı olmayan, ancak anlamlı ve görevli dil birlikleri yapmaya yarayan dil malzemesidir. Harf=Harfler, yazıda her ses için kabul edilen sembollerdir.Harf, sesin resmidir. Bir dildeki seslerden söz ederken ” a, b, c, ç, d” harfleri demek yanlıştır. TURKCENIN GENEL ÖZELLIKLERI SOZCUKLERDE 1- Ünlü uyumu vardır. 2- Sözcük başında birden çok ünlü bulunmaz. 3- Sözcüklerde birden çok ünlü yan yana gelmez. 4- Sözcük başında c, ğ, l, m, n, r, z ünsüzleri bulunmaz. 5- Çekim, eklerle yapılır. 6- Ön ek değil, son ek kullanılır. 7- Soru ekle yapılır. 8- Bitişkendir. ADLARDA 1- Belirlilik takısı yoktur. (Arapçadaki “el”, İngilizcedeki “the”, Almancadaki “der/die/das”, Fransızcadaki “le/la” takıları gibi) 2- Cinslik (erillik/dişilik) yoktur. (Arapçadaki “Latif/Latife” gibi) 3- Çekim, iyelik ekleriyle yapılır. 4- Sıfatlar adlardan önce gelir. 5- Sıfatlardan sonra çokluk eki gelmez. EYLEMLER 1- Çeşitleri boldur. 2- Ekleri boldur. 3- Yardımcı eylemler “i-”, “tur”, “ol-” biçimindedir. 4- “Malik olmak/sahip olmak” anlamında bir eylem yoktur. 5- Olumsuz hareket için “değil, yok” gibi özel eylemler vardır. SES DİZİMİNDE Belirtenler belirtilenlerden, nesneler eylemlerden, tamlayanlar tamlananlardan önce gelir. ÜNLÜLER: Ses yolundan serbest olarak çıkan seslerdir. Türkçede 8 ünlü vardır: a, e, ı, i, o, ö, u, ü Bu 8 ünlünün dördü kalın, dördü incedir. Ünlüyü çıkarırken ağzın aldığı biçime göre adlandırma yapılır. •Kalın ünlüler: a, ı, o, u İnce ünlüler: e, i, ö, ü •Düz ünlüler: a, e, ı, i Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü •Geniş ünlüler: a, e, o, ö Dar ünlüler: ı, i, u, ü Bu ünlülerden hiçbiri uzun değildir. Türkçede uzun ünlü yoktur. Örnegın; •“Kara”, “okumak”, “sevgi”, “gönül”, “yazıt” kelimelerinde uzun ünlü yoktur. Uzun ünlü bulunan kelimeler yabancı kökenlidir.Örnegın; •“Adâlet, câhil, tarihî, îmâ, minâre, umûmi, şâir, kâtip, hikâye, şehrâyîn, asûman, dilârâ, pâdişâh, mâ, âb, âbırevân...” gibi. Türkçede ünlüler belli kurallar içinde birbirlerine uyum gösterirler. Buna ünlü uyumu denir. SES UYUMLARI:Türkçe kelimeleri yabancı kelimelerden ayıran başlıca özelliklerden birisi Ses Uyumlarıdır. Ünlü Uyumları:Türkçede ünlüler: Kalınlık-incelik Düzlük-yuvarlaklık bakımından uyum gösterirler. Türkçe kelimelerde iki türlü ünlü uyumu görülür. Büyük Ünlü Uyumu (Kalınlık incelik uyumu):Türkçe bir kelimenin ilk ünlüsü kalın ise öteki ünlüler de kalındır. İlk ünlü ince ise diğer ünlüler de ince olur. Ancak “yor”, “ken”, “leyin”, “ki”, “(m)trak”, “daş”, “taş” ekleri bu uyumun dışında kalır. •Kalın: “altı-ncı, sıra-sı-n-dan, yaşa-ma-dığ-ı-nız •İnce: “yedi-nci, bir-i-si-n-den, emek-li-lik •Uyum dışı ekler: -yor (gel-i-yor), -ken (al-ır-ken), +leyin (sabah+leyin), +ki (onun+ki), +(i)mtrak(yeşil+(i)mtrak, +daş (gönül+daş), +taş (meslek+taş) Küçük Ünlü Uyumu:Türkçe bir kelimede düz ünlülerden (a, e, ı, i) sonra düz ünlüler (a, e, ı, i) gelir. Yuvarlak ünlüler (o, ö, u, ü) gelmez. •A’dan sonra a, ı gelir: arsa-ya, arsa-yı.. •E’den sonra e, i gelir: ece-ye, ece-yi... •I’dan sonra ı, a gelir: yazı-yı, yazı-ya... •İ’den sonra i, e gelir: iş-i, iş-e... Türkçe bir kelimede yuvarlak ünlülerden (o, ö, u, ü) sonra ya dar yuvarlak ünlüler (u, ü), ya da düz geniş ünlüler (a, e) gelir. •O’dan sonra u, a gelir: Omuz, orta... •Ö’den sonra ü, e gelir: Örtü, öte... •U’dan sonra u, a gelir: uzun, uzak... •Ü’den sonra ü, e gelir: üstün, ürkek... ***Türkçe birleşik kelimelerde ünlü uyumu aranmaz. ÜNSÜZLER:Ses yolunun daralması, kapanıp açılması ve ses organlarının birbirine yaklaşıp uzaklaşması durumlarında çıkan seslerdir. Türkçede 21 ünsüz vardır: b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z Bu ünsüzler dışında Anadolu ağızlarında harfle temsil edilmeyen bazı ünsüzler de vardır: ġ (gaye), ḥ ḫ (hırlama), ḳ (katil), ñ (deniz/beniz) gibi Ünsüzler çıkış noktaları bakımından gruplara ayrılırlar. Ünsüzlerin oluşum yerleri dudaktan gırtlağa, ağız ve boğaz yolunun çeşitli noktalarında bulunur. Başta dil olmak üzere hareket edebilen organlar, birbirlerine yaklaşır ya da temas ederler. Ünsüzler önden arkaya doğru oluşum noktalarına göre şöyle sıralanır: Dudak ünsüzleri: b, p, m Diş-dudak ünsüzleri: f, v Diş ünsüzleri: d, t, n, s, z Damak-diş ünsüzleri: c, ç, j, ş Ön damak ünsüzleri: g, k, l, r, y Arka damak ünsüzleri: ğ Gırtlak ünsüzü: h Oluşumlarında hava için geniş bir yol bulunan ünsüzler: l, m, n, r, y Ünsüzler genizden çıkan (nazal) ünsüzler olarak da bir grup oluştururlar: m ve n gibi. Bu ünsüzlerin oluşumunda hava, geniz yolundan çıkar. Diğer bütün ünsüzler, ağız ünsüzleridir. ÜNSÜZ UYUMLARI Ünlü-ünsüz uyumu:Türkçe sözcüklerde ince ve kalın şekilleri bulunan k, g, l ünsüzleri ince ünlülerin yanında ince, kalın ünlülerin yanında kalın okunur. ke, ki, kö, küka, kı, ko, ku ge, gi, gö, güga, gı, go, gu le, li, lö, lü la, lı, lo, lu Ses olayları/Türkçenin Ses özellikleri:Türkçe sözcüklerin sonunda b, c, d ve g ünsüzleri bulunmaz.Örnegın; •ab, ilac, bad... Türkçe sözcükler bu ünsüzlerin patlamalı biçimleri olan p, ç, t, k ünsüzleriyle biter.Örnegın; •dip, ağaç, yurt, çok... gibi Arapça ve Farsçadan Türkçeye girmiş son sesi “b” olan sözcükler Türkçede “p” ile yazılır.Örnegın; •kitab>kitap, harab>harap, sevab>sevap gibi. Ünsüz değişmesi:Türkçedep, ç, t, k ünsüzleri, iki ünlü arasında b, c, d, ğ ünsüzlerine dönüşür.Örnegın;dip>dibe,ağaç>ağacı, yurt>yurdumuz, sokak>sokağa... Bazı tek heceli sözcükler bu kuralın istisnası durumundadır.Örnegın; •sap>sapı, saç>saça, at>atı, ak>akı... Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren bazı sözcüklerde de bu kuraldışılıkvardır:Örnegın;millet>milleti, hukuk>hukuka, inşaat>inşaatı.. Türkçede patlamalı ünsüzle biten sözcüğe getirilen eklerin ilk sesi de patlamalı ünsüz olur:Örnegın;•ağaç+tan, kabak+çı, çalış+kan, sanat+tan... Ek-kök uyumu:Türkçede ekler, büyük ünlü uyumu, küçük ünlü uyumu, ünsüzlerin uyumu bakımından köklere uyar:Örnegın; •çocuk>çocuğa, çocuğu, çocukluk •göz>gözlük, gözlükçü, gözlükçülük •süt>sütçü, sütçülük, sütçülüğe •dur->durum, durgun, durgunluk •sor->soru, sorun... Ünlü farklılaşması: Fiil kök ve gövdeleri ünsüzle bitiyorsa, -(i)yor ekindeki “i” ünlüsü ünlü uyumuna uyar.Örnegın; •gel-i-yor, al-ı-yor, sor-u-yor, gül-ü-yor... gibi. *Türkçede c, ğ, l, m, n, r, z ünsüzleriyle sözcük başlamaz.Örnegın; •cesaret, lamba, mektup, nefret, rakip, zafer... *Arapça ve Farsçadan Türkçeye geçmiş bazı sözcüklerin sonundaki d ünsüzü, Türkiye Türkçesinde t’ye dönüşür.Örnegın; •derd>dert, merd>mert, ferd>fert... gibi. *Ağız ve şivelerde pek çok sözcük kısaltılarak, hece sayısı azaltılarak veya genişlikler daraltılarak söylenir.Örnegın; •ufacık>ufak+cık’tan (k düşmüş) •küçücük>küçük+cük (k düşmüş) •sütlaç>süt+lüaş’tan (ü düşmüş; ç, ş olmuş.) *Türkçede konuşma sırasında vurgu nedeniyle ünlü düşmesi görülür. *Türkçede orta hece vurgusuzdur. *Vurgusuz orta hecenin ünlüsü düşer.Örnegın; •orada>orda, burada>burda, şurada>şurda, nerede>nerde... Ünlü Türemesi:Türkçeye Arapçadan ya da Batı dillerinden girmiş bazı sözcüklerin ön ve iç seslerinde ses türemeleri görülür. a) Ön seste ünlü türemesi: limon>ilimon, stop>istop, stepne>istepne... b) İç seste ünlü türemesi: akl>akıl, asl>asıl, asr>asır, devr>devir... c) İç seste ünsüz türemesi: fiat>fiyat, zaif>zayıf... Türkçede sözcük başında iki ünsüz yan yana gelmez. Batı dillerinden Türkçeye girmiş bu tür bazı sözcüklerin başında “i” ünlüsü türer: *Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana gelmez.Örnegın; •slav>İslav, skele>iskele... *Yabancı dillerden Türkçeye girmiş bazı sözcüklerde iki ünlü arasına bir yardımcı ünsüz girer. (saat, caiz, nail, fail istisna)Örnegın; •mai> mavi (v ünsüzü türemiş) •faide> fayda (y ünsüzü türemiş) •gaib> kayıp (y ünsüzü türemiş) •fiat> fiyat (y ünsüzü türemiş).... Ses düşmesi:Türkçede iç seste bulunan bir ya da birkaç sesin düşmesine denir. Ünlü düşmesi:Türkçe ya da Türkçeye ödünç girmiş sözcüklerin vurgusuz orta hecelerindeki dar ünlülerin (ı, i, u, ü) düştüğü görülür:Örnegın; •gönül+ü> gönlü, oğul+u> oğlu, beniz+i benzi, göğüs+ü>göğsü, kavuş-ak> kavşak, çevir-il-mek> çevrilmek... *Biri ünlü ile biten, diğeri ünlü ile başlayan iki sözcük birleşik sözcük oluştururken ilk sözcüğün sonundaki ünlü ile ikinci sözcüğün başındaki ünlü birleşerek tek ünlü hâline gelir. Bu fonetik olay, ünlü düşmesi olduğu gibi ünlü birleşmesi olarak da adlandırılır.Örnegın; •ne+için> niçin, kahve+altı> kahvaltı, pazar+ertesi>pazartesi, cuma+ertesi> cumartesi, sütlü+aş> sütlaç, bulama+aş> bulamaç *Türkiye Türkçesine Arapçadan girmiş bazı ödünç sözcükler, ünlü ile başlayan ek fiille birleştiklerinde, ikinci hecedeki ünlüleri düşer ve Arapçadaki asıl şekillerine dönerler.Örnegın; •bahs> bahis > bahsetmek, keşf> keşif > keşfetmek, devr> devir > devretmek, neşr> neşir > neşretmek, sabr> sabır > sabretmek, küfr> küfür > küfretmek... Ses Benzeşmesi:Türkçeye ödünç olarak girmiş sözcüklerdeki seslerin birbirine benzetilmesi olayıdır. Ünlü benzeşmesi:Türkçe ya da Türkçeye girmiş bazı sözcüklerdeki birinci ünlü, daha sonra gelen ikinci ve üçüncü ünlüyü kalınlık-incelik, düzlük-yuvarlaklık, darlık-genişlik bakımından kendine benzetir.Örnegın; •A-E’nin A-A olması: haste> hasta •İ-Ü’nün Ü-Ü olması: içün> için •Ü-İ’nin Ü-Ü olması: müdir> müdür •A-A-İ’nin A-A-I olması: kadaif> kadayıf •E-U’nun E-İ olması: zeytun> zeytin Ünsüz benzeşmesi:Bir sözcük içinde bulunan ünsüzlerden birinin komşu ya da uzak öteki ünsüze ton ve boğumlanma bakımından benzemesi olayıdır. Ton bakımından benzeşme: •sabah+dan>sabah+tan, saat+cı>saat+çi, beş+de>beş+te, yüzgeç + den >yüzgeç+ten Boğumlanma bakımından benzeşme: •anbar>ambar , sünbül> sümbül, çenber> çember, saklanbaç> saklambaç, pençşenbe>perşenbe> Perşembe *Türkçede ünlü ile biten fiil kök ve gövdelerine şimdiki zaman eki getirildiğinde fiil kök ve gövdesindeki “a” ve “e” ünlüleri “yor” ekinden sonra darlaşır ve ünlü uyumlarına göre ı, i, u, ü’ye dönüşür.Örnegın; •yaşa- > yaşıyor (yaşa-yor değil) •ye- >yi-yor (ye-yor değil) •bekle- > bekliyor (bekle-yor değil) •oyna- > oynuyor (oyna-yor değil) •öde- > ödüyor (ödeyor değil) UNITE 7=HECE BILGISI,TURKCENIN YAPIM VE CEKIM EKLERI Yapı Bilgisi: Kelimelerin yapısını, türeme yollarını ve çekim biçimlerini içeren bilgi. Şekil Bilgisi (morfoloji): Kelime ve kelime çeşitlerinin köklerini, eklerini, bunların yapısını ve görevini inceler. Biçim Birimi (morfem): Kelimelere dil bilgisi bakımından biçim veren çoğu ek hâlinde olan kelime parçalarını inceler. Ek: Kelimelerle cümleler kurmak, onlara cümle içinde görev yüklemek ve kelimelerden yeni kelimeler türetmek amacıyla onlara eklenen seslere/hecelere ek denir. Kök:Bir kelimenin, daha küçük parçalara ayrılmayan, anlamlı en küçük parçasına kök denir. Kelime kökü, kelimenin tamamı ile ilgili olmalıdır. “Okul” kelimesinin kökü, “oku-” fiilidir. Bu kelimede “ok” kısmı da bir anlam taşır. Ancak “okul” ile “ok” arasında bir ilgi yoktur. Kökler dilin ana malzemesi olup bilemediğimiz zamanlardan beri vardır. Sonradan yapılmazlar. İhtiyaç duyduğumuz kelimeler bu köklerden faydalanılarak yapılır. ıldaİsim Kökleri:Bir varlığı, niteliği, ilgiyi veya duyguyu en kısa biçimde tanıtan köklere denir. Dört çeşittir: a) Varlık kökleri: Çöl, yol, sıra, ev... b) Nitelik kökleri: İyi, güzel, kötü... c) Duygu kökleri: Ah, vah, tüh, ey... d) İlgi kökleri : Ben, sen, o, ile, için... İsim kökleri cümle içinde “isim, zamir, zarf, sıfat, edat, bağlaç ve ünlem” göreviyle kullanılabilir. Dilimizde isim kökleri en fazla üç heceden oluşur. Karınca, kelebek, araba... gibi İsim kökü içine “yansıma kök” dediğimiz doğa ses ve görüntülerinden esinlenerek yapılmış kökler de girer.Örnegın; •fış – kır- •miyav-la- •çıt-ırtı •fıs- ıldaFiil Kökleri:İş, oluş, hareket ve durum bildiren köklere fiil kökleri denir. gel-, otur-, ver-... gibi. Dilimizde hem fiil hem isim kökü olarak kullandığımız kelimeler de vardır. Bunlara “ortak kök” denir. Bu kelimeler tek anlam taşımalarına rağmen diğer köklerin tersine hem isim hem fiil eklerini alabilirler. Bu kökleri sesteş (eş sesli) kelimelerle karıştırmamak gerekir. Sesteş kelimeler, iki ayrı kelimedir, ortak kök ise tek bir anlamı olan, kullanıldığı yere göre fiil ya da isim olan kelimedir. Gövde:Bir dilde bulunan isim ve fiil kökleri varlıkların, kavramların, hareketlerin teker teker karşılığını verecek kadar çok değildir. Gerekli olan kelimeler bu köklere yapım ekleri getirilerek sağlanır. Bu yolla yapılmış kelimelere gövde denir. NOT=Bir kelimenin gövde olabilmesi için en az bir yapım eki alması gerekir. Gövde:Bir dilde bulunan isim ve fiil kökleri varlıkların, kavramların, hareketlerin teker teker karşılığını verecek kadar çok değildir. Gerekli olan kelimeler bu köklere yapım ekleri getirilerek sağlanır. Bu yolla yapılmış kelimelere gövde denir. Bir kelimenin gövde olabilmesi için en az bir yapım eki alması gerekir. Kelime Çeşitleri:Kelimelerin anlam ilgilerine, aldıkları çekim eklerine ve cümledeki görevlerine göre ayrıldıkları sınıflara kelime türleri (çeşitleri) denir. Kök bakımından Türkçede iki çeşit kelime vardır: İsim ve fiil. İsimler, cümlede üstlendikleri göreve göre alt başlıklara (türlere) ayrılırlar: "isim, sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, ünlem" gibi. **İsim kökleri, varlık ve kavramları karşılarken, fiil kökleri, kılışları, durumları ve oluşları karşılar. Tür ve Görev Bakımından Kelimeler İsim Soylu Kelimeler:Tam anlamı olanlar ve tam anlamı olmayanlar dıye 2ye ayrılır. Tam anlamı olanlar:tek basına görev üstlenenler ve başka kelımelerlebırlıkte görev üstlenenler dıye 2ye ayrılır. Tam anlamı olmayanlar:Edat,Bağlaç,Ünlem Tek basına görev üstlenenler:İsim,Zamir Başka kelımelerlebırlıkte görev üstlenenler:Sıfat,Zarf Fiil Soylu Kelimeler:Fiil ve Fiilimsiler dıye 2ye ayrılır. Fiilimsiler:İsim-fiil,Sıfat-fiil,Zarf-fiil *** Türkçe de dokuz çeşit kelime vardır. Bunlardan yedisi isim soylu, ikisi fiil soyludur. İsimler (Adlar):Canlı cansız bütün varlıkları, kavramları, hatta fiilleri de karşılayan, onları anmaya, tanımaya, birbirinden ayırmaya yarayan kelimelere isim (ad) denir:Örnegın; •ağaç, su, deniz, Hasan, Anadolu, gidiş, dönüş vb. İsimler çeşitli yönlerden sınıflara ayrılır: Varlıklara Verilişlerine Göre:İsimler ait oldukları varlığın veya kavramın eşi benzeri olup olmamasına göre ikiye ayrılır: Varlık veya kavram eşsiz ve benzersizse özel isim; aynısından birden fazla bulunuyorsa cins isim denir. O hâlde: a) Özel İsim: Kâinatta tek olan, tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan kelimelere denir. Bütün özel isimler (özel ismi oluşturan her kelime ve onları niteleyen, tanıtan unvanlar) büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamazsa cins ismi zannedilebilirler.Örnegın; •Yavuz, Kayseri, Ulu Cami, Hatice, Türkçe, Türk Dil Kurumu, İslamiyet, Türkiye, Asya, Uludağ, Venüs, Yaprak Dökümü, Karabaş... b) Cins İsmi: Aynı cinsten olan varlıkların ortak isimleridir.Dilin temel kavramları cins (tür) isimleridir.Örnegın; •taş, yol, ağaç, ırmak, kitap, dergi, yaprak, ev, çocuk, su, sıra, hayal, düşünce, sıla, özlem, taraf, ceza... •el, anne, kaşık, kedi, fındık, öğretmenlik, ceket, ekmek, su, beş yüz, kırmızı, büyük, saat, kim... ** Bazı cins isimlerin özel isim olarak kullanıldığı görülür:Örnegın; •tırmık: Bir ziraat aleti. •Tırmık: Bir kedinin özel adı •ozan: Şair •Ozan: Erkek ismi Maddelerine Göre İsimler:İsimler, karşıladıkları varlıkların beş duyu organından herhangi biriyle algılanıp algılanamamasına göre ikiye ayrılırlar. a) Somut İsim: Beş duyudan herhangi biriyle algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz varlık ve kavramların isimleridir. Somut varlıkları karşılayan isimlerdir. Bu isimler, herkes tarafından görülen, bilinen, hissedilen, cismi olan, varlığı kişiden kişiye değişmeyen varlıkları karşılarlar.Örnegın; •su, toprak, ağaç, ses, televizyon, rüzgâr, sarı, mavi, duman, koku b) Soyut İsim: Beş duyudan herhangi biriyle algılanamayan, madde hâlinde bulunmayan ve zihnimizle kavradığımız veya var olduğuna (akla, ruha, sezgiye, inanca bağlı olarak) inandığımız varlıkların isimleridir.Örnegın; •sevinç, şüphe, tezat, Allah, cesaret, keder, korku, aşk, melek, ruh, şeytan... Varlıkların Sayılarına Göre İsimler:a) Tekil isim: Tek varlığı belirten ve karşılayan, yapıca tekil olan (topluluk isimleri hariç) kelimelerdir. Kendi, ben, çocuk, kalem, defter... a) Tür adı olan her kelime, o türden tek varlığı anlattığı gibi, biçimce çoğullanmadığı hâlde o türün tümünü ya da bir bölümünü de anlatabilir.Örnegın; İnsan, düşünen, konuşan bir varlıktır. (bütün insanlar) •Çiçek, susuzluktan kurumuş. (herhangi bir çiçek) ** Bu durumda da tekil sayılır. b) Çoğul isim: Yapısında, anlamında birden çok varlığı barındıran, çokluk eki almış isimlerdir. Cins isimlerinin çoğulu yapılır.Şekil yönüyle çoğul olmadığı, çokluk eki almadığı hâlde anlamca çoğul olan kelimeler vardır.Örnegın; •onlar, evler, fikirler, merkezler, dünyalar, kuşlar, böcekler, kelebekler, arılar... ** Aşağıdaki cümlelerde seçmen, asker ve saç kelimeleri tekil oldukları hâlde anlamca çokluk bildirmektedirler. Bunlar, topluluk isimleri değildir. •Seçmen, tercihini yarın ortaya koyacak. •Asker, sınırları bekliyor. •Genç yaşta saçı dökülmüş. Yapılarına Göre İsimler:İsimler kaç kelimeden oluştuklarına ve yapım eki alıp almadıklarına göre de sınıflandırılırlar. a)Basit İsim: Herhangi bir yapım eki almamış, kök hâlindeki isimlere denir. Çekim eki almış hâlde kullanılabilirler. Türemiş ve birleşik kelimeler yaparken bunlara yapım ekleri getirilir.Örnegın; •İnsan, kelebek, gölge, yaprak(lar), kağıt(ta), kuş(u), çiçek(ler), dağ(dan)... b) Türemiş isim: İsim veya fiil kök ve gövdeleriyle yansıma kelimelere bir yapım ekinin getirilmesiyle oluşturulmuş, şekil ve anlam olarak yeni isimlere denir. İsimden türeyenler: Kitapçı, tuzluk, insanlık, Türklük, çocukluk, Müslümanlık, kulluk, bilgelik, bayramlık, kışlık, iyilik, öğretmenlik, demircilik, rehberlik... Yansımalardan türeyenler: Çıtır-tı, cızır-tı, şakır-tı, şıkır-tı, homur-tu, gıcır-tı, patır-tı Fiilden türeyenler: gel-mek, oku-mak, ye-mek, iç-mek, çalış-mak... başlama, okuma, nakletme, danışma, sevme, inanma... c)Birleşik İsim: Birleşik isimler, birden fazla kelimenin bir araya gelip yeni bir varlığı veya kavramı karşılayacak şekilde kalıplaşarak oluşturdukları, anlam ve şekil bakımından yeni isimlerdir. Türkçede üç yolla birleşik isim yapılır: 1- Anlam kayması yoluyla 2- Ses kaynaşması yoluyla 3- Kelime sınıfı kayması yoluyla 1:Anlam kayması yoluyla:Birincisi: Birleşik ismi oluşturan kelimelerin tamamı (genellikle iki kelimeden oluşurlar) anlam kaybına uğrar: Hanımeli, aslanağzı, suçiçeği, demirbaş, denizaltı, kuşpalazı... İkincisi: Kelimelerden sadece birincisi anlam kaybına uğrar: Adamotu, yayın balığı, ince hastalık... Üçüncüsü: İkinci kelime anlamını kaybeder: Karatavuk, yer elması, karafatma... 2:Ses kaynaşması yoluyla: Cumartesi, pazartesi, kahvaltı, çörotu, peki... 3:Kelime sınıfı kayması yoluyla: Kaptıkaçtı, külbastı, mirasyedi, dedikodu, hünkârbeğendi, albastı, gecekondu... örtbas, sıkboğaz, alaşağı, ateşkes, kapkaççı... Ekler:Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Türkçede değişmez kökler, onlardan türetilen gövdeler ile kök ve gövdelere eklenen yapım ve çekim ekleri vardır. Dilimizi kullanışlı hâle getiren; aynı kelimelerle farklı anlamlar ifade edilmesini, kelime hazinesinin genişlemesini sağlayan eklerdir. Kelimelere cümlede görev yüklenirken ve onlardan yeni kelimeler türetilirken öncelik yapım eklerinindir. Yapım eklerinin üzerine çekim ekleri gelir. Ekler kendilerinden önceki kelimelere bitişik yazılır. Yalnız, “mi” soru eki her zaman ayrı yazılır; “ek-fiil”in kendisi, yani “i-(mek)” de ayrı ya da bitişik yazılabilir. Zaten ek-fiil bitişik yazıldığında düşer, sadece zaman eki kalır: mi: Gelmedi mi? ,i-(mek): Gelecek idi, gelecekti EKLER ÇEKİM EKLERİ YAPIM EKLERİ İSİM ÇEKİM EKLERİ 1. ÇOĞUL EKLERİ 1.İSİMDEN İSİM YAPAN EKLER 2. HÂL EKLERİ 2.İSİMDEN FİİL YAPAN EKLER 3. İYELİK EKLERİ 3.FİİLDEN İSİM YAPAN EKLER 4. İLGİ EKLERİ 4.FİİLDEN FİİL YAPAN EKLER 5. EK EYLEM EKLERİ FİİL ÇEKİM EKLERİ 1. ZAMAN EKLERİ 2. DİLEK EKLERİ 3. ŞAHIS İsim Çekim Ekleri 1- Çokluk Ekleri: İsmin teklik şekline çokluk eki (-lar/-ler) getirilmek suretiyle bir şeyin birden fazla olduğunu gösteren eklerdir. Ağaçlar, kitaplar, bulutlar gibi. 2- 2- İyelik Ekleri: Aitlik bildiren eklerdir. Türkçedeki iyelik ekleri şunlardır: Teklik 1. şahıs ekleri: m (evim, arabam, arkadaşım) 2. şahıs ekleri: n (evin, araban, arkadaşın) 3. şahıs ekleri: -ı, -i, -u, -ü (evi, arabası, arkadaşı, topu) Çokluk 1. şahıs : +mız, +miz, +muz, +müz (evimiz, arabamız, arkadaşımız) 2. şahıs: +nız, + niz, +nuz, +nüz (eviniz, arabanız, arkadaşınız) 3. şahıs: +ları, +leri (evleri, arabaları, arkadaşları) Hâl Ekleri: Sözcüğün görevini belirleyen eklerdir. Özellikle “cümlenin ögelerini” belirlemede etkili olmaktadırlar. İsim beş hâlde bulunabilir. Bu hâllerden “yalın hâl”in eki yoktur. Sözcük hâl eki almamışsa yalın hâlde bulunur. İyelik veya çoğul eki alması yalınlığı etkilemez.İsmin hâlleri şunlardır: a) Yalın hâl: İsimlerin teklik, çokluk ve iyelik şekillerine denir: kitap, kalem, defter (teklik yalın hâl); kitaplar, kalemler, defterler (çokluk yalın hâl); kitaplarım, kalemlerim, defterlerim (iyelik yalın hâldir b) Yönelme hâli (-e/-a): ev-e, ayağ-ı, el-i c) Bulunma hâli (-de/-da): ev-de, ayak-ta, el-de d) Ayrılma hâli (-den/-dan): ev-den, ayak-tan, el-den e) Vasıta hâli (-ın/-in): yazın, kışın, güzün f) Eşitlik hâli (-ce/-ca, çe/-ça); bence, insanca, kadınca. g) Yön gösterme hâli (-r, ra/-re, -arı/-eri): taşra, üzre, il-eri, dış-arı. 4- Soru Eki (mı/mi; -mu/-mü): İsimlere getirilen bir çekim ekidir. İyi mi, hoş mu, dolu mu, boş mu, küçük mü, büyük mü gibi. Yapım Ekleri İsimden İsim Yapan Ekler İsim köklerine getirilen eklerle yeni isimler yaparlar. 1- –ca/-ce, -ça/-çe : Gibilik, kadarlık, görelik bildiren bir ektir. (bence, insanca, onca, yiğitçe, irice, hunharca, bunca, doğruca) Bu ekin sonuna –ne eki getirildiğinde kuvvetlendirme bildirir. (iyicene, bolcana, usulcana, güzelcene) Yer adları yapar. (Yenice, Kalınca, Çamlıca, Derince, Kumluca) Birleşik isimlerden sıfat yapar. Bunlar genellikle yer ve şahıs adlarıdır. (Akça ağaç, kızılca böcek, alacahöyük, Akçakoca, Akçadağ, Sarıca Halil, Karaca su, Karaca hisar, Kızılca hamam) İsim yapar. (akça, alaca, karaca, delice, ılıca, kaplıca, kokarca) Dil isimleri yapar. (Türkçe, İngilizce, İspanyolca…) 2- –cak/-cek, -çak/-çek: Küçültme, sevgi ve acıma bildiren bir ektir. Yavrucak, büyücek, çabucak, evcek, yumurcak (yumru+cak) 3- –cı/-ci, -cu/-cü: Türkçede çok kullanılan eklerden biridir. Meslek isimleri yapar. (sütçü, doğramacı, denizci, iktisatçı…) İlgi isimleri yapar. (yolcu, biracı, davacı, yaylacı) Alışkanlık ve davranış ile taraftar bildiren isimler yapar. (Yalancı, şakacı, nişancı, tatlıcı, hürriyetçi, milliyetçi, ayrılıkçı, kaderci…) Yer isimleri yapar. (Cebeci, Ayrancı, Bostancı…) 4- –cık/-cik, -cuk/-cük: Küçültme, sevgi ve acıma bildirir: yer, şahıs ve hastalık isimleri yapar. (Evcik, kısacık, zavallıcık, kuzucuk, küçücük) Çeşitli bitki, hayvan, organ, alet isimleri yapar. (Gelincik, tomurcuk, elmacık, bademcik, kulakçık, maymuncuk, dağarcık, dipçik) Hastalık isimleri yapar. (Yılancık, kızamıkçık, arpacık) Şahıs ve lakap isimleri yapar. (Ayşecik, Osmancık, Kuzguncuk, Ovacık) Yer isimleri yapar. (Çınarcık, Kuzguncuk, Ovacık) 5- –cıl/-cil, -cul/-cül: Sonuna geldiği ismin ifade ettiği şeyi seven anlamını veren bir ektir. Bencil, evcil, insancıl 6- –daş/-taş: Beraberlik ve ortaklık bildiren bir ektir. Yandaş, yoldaş, arkadaş, dindaş, vatandaş, sırdaş, yurttaş 7- –de: Bulunma hâlinin kalıplaşmasıyla meydana gelen bir ektir. Gözde, gün-de-lik 8- –lak/-lek: Yer isimleri ve aşağılayıcı manada insan tiplerini belirten isimler yapar. Kışlak, otlak, yaylak, ötlek, dişlek, dazlak, hortlak 9- –lı/-li, -lu/-lü :İsimlere ve sıfatlara gelerek “sahip olma” manasını veren sıfatlar yapar. Güçlü, tatlı, yaşlı, kıllı, bilgili, Yer ve şahıs bildiren isimlere gelerek mensubiyet bildirir. Erzurumlu, Ispartalı, Karslı Mensubiyet bildiren yer isimleri yapar. Dudullu, Salihli, Erdemli Ve, birlikte manasına gelen ikilemeler yapar. İrili ufaklı, geceli gündüzlü, oğullu kızlı, analı babalı 10- –lık/-lik, -luk/-lük: Türkçede en yaygın kullanılan eklerden biridir. İsimlere gelerek, içinlik ve aitlik bildiren sıfatlar yapar: Bulgurluk buğday, çiğ köftelik et, yazlık ev, kışlık çorap çin manasına gelen alet isimleri yapar. Ağızlık, başlık, gecelik, gözlük vs. İçin anlamına gelen tekil isimler yapar: Hediyelik, arpalık, harçlık, yıllık. İçin anlamına gelen mekân isimleri yapar: Odunluk, kömürlük, yemlik, samanlık Önüne geldiği isme, çokluk manası veren bir ektir: Ağaçlık, kavaklık, çamlık, ormanlık Sıfatlara gelerek, soyut isimler yapar: Güzellik, çirkinlik, yaşlılık, cimrilik Hâl isimleri yapar: Arkadaşlık, yiğitlik, gençlik Meslek isimleri yapar: Öğretmenlik, hemşirelik, işçilik, halkçılık Rütbe ve makam isimleri yapar: Kaymakamlık, valilik, paşalık 11- –msar/-mser: Türkçede sıfat yapan bir ektir: İyimser, kötümser, karamsar 12- –msı/-msi: Sıfatlara gelir ve benzerlik bildirir. Acımsı, delimsi, kırmızımsı, kubbemsi 13- –sız/-siz, -suz/-süz: -lı/-li ekinin zıddı anlam veren, zarf, sıfat, isim yapan bir ektir. Ölçüsüz, çocuksuz, cansız, soysuz, dinsiz İsimden Fiil Yapan Ekler:İsimlerin üzerine gelerek fiil görevinde kullanılmalarını sağlayan eklerdir. Bu eklerden bazıları: 1- –kır-/-kir-: Tabiat taklidi (yansıma) seslerden fiil yapan bir ektir. Haykır-, fışkır-, püskür, hıçkır2- –l-: Sıfatlara gelen bir ektir. –al/-el ekiyle aynı fonksiyona sahiptir. Eğril-, -doğrul, sivril-, kısal-, küçül-, alçal-, ufal- vb. 3- –la-/-le-: İsimlerin sonuna gelerek geçişli ve geçişsiz fiiller yapan bir ektir: başla-, taşla, kışla-, fırınla-, horla-, gözle-, avla-, serinle-, gizle4- –msa-/-mse-: Öyle kabul etmek anlamına gelen fiiller üreten bir ektir: azımsa-, küçümse,gülümse- vb. 5- –sa-/-se-: Türkçede isteme, arzulama, kabul etme anlamlarına gelen fiiller yapar: kutsa-, susa-, mühimse-, garipse-, umursa- vb. Fiilden İsim Yapan Ekler: 1- –a/-e: Türkçede kimi kelimelere gelerek yapım eki olan bu ek, zarf fiiller yapar. Yara, öte, erte, sapa vb. 2- –acak/-ecek:Türkçede zarf fiiller yapan bu ek isimler yapar. Yiyecek, içecek, alacak,verecek vb. 3- –ağan/-eğen: Bir işi çok yapma ve bunu alışkanlık hâline getirmeyi bildiren bir ektir:yatağan, keseğen, küseğen vb. 4- –ak/-ek:Karakter, yer, alet ve organ isimleri yapan oldukça işlek bir ektir: atak,barınak, kesek, ürkek, kavşak 5- –alak/-elek: asalak, çökelek, yatalak 6- –anak/-enek:gelenek, görenek, sağanak, yığınak vb. 7- –arı/-eri: uçarı, göçeri 8- –ası/-esi: geberesi, giyesi, kör olası. Göresi(m geldi) 9- –baç/-beç: saklambaç, dolambaç 10- –ce: dinlence, eğlence, düşünce 11- –dık/-dik, -duk/-dük, -tık/-tik, -tuk/-tük: bildik, tanıdık 12- –ga/-ge: bilge, dalga, kavurga, süpürge 13- –gaç/-geç: süzgeç, yüzgeç, kıskaç 14- –gan/-gen, -kan/-ken: çalışkan, alıngan, ısırgan, çekingen, kaygan 15- –gı/-gi, -gu/-gü, -kı/-ki, -ku/-kü: burgu, baskı, sargı, vergi, sevgi, bilgi, görgü, kaygı 16- –gıç/-giç, -guç/-güç: başlangıç, bilgiç, örgüç, sorguç 17- –gın/-gin, -gun/-gün, -kın/-kin, -kun/-kün: gergin, yetişkin, kırgın, coşkun, üzgün 18- –ıcı/-ici: dilenci, dikici, okuyucu, aldatıcı, bölücü 19- –k: açık, alık, delik, kapak, ıslak, tarak, karışık 20- –m: doğum, ölüm, yudum, kurum, dönüm, yapım, salkım, sunum, giyim (bir kerelik, bir ölçülük anlamları verir.) 21- –ma/-me: basma, çelme, dolma, sürme, inme, okuma, kavurma 22- –maca/-mece: bilmece, bulmaca, aldatmaca, atmaca 23- –maç/-meç:yırtmaç, bulamaç 24- –mak/-mek: çakmak, ekmek, tokmak, yemek 25- –maz/-mez: görünmez, düşmez, kalkmaz, tükenmez Fiilden Fiil Yapan Ekler: 1- –der/-dar-, -ter/-tar-: aktar-, gönder-, kaytar2- –dır-/-dir-, -tır/-tir-, -dur/-dür-, -tur-/-tür-: aldır-, ezdir-, söndür-, uydur-, yüzdür-, bastır3- –ele-/-ala: eşele, silkele 4- –k-: kanık-, burk-, kalk-, silk5- –l-: kırıl-, çakıl-, örül-, vurul-, çakıl-, deşil6- –n-: bakın-, boşan-, bulun-, övün-, paslan-, savur7- –r-, -er-/-ar-: aşır-, gider-, kaçır-, savur8- –ş-: bakış-, çalış-, öpüş-, sürtüş-, tartış9- –t-: parlat-, ürküt-, inlet-, fırlat-, başlatUNITE 8=KELIMEDE ANLAM Gerçek Anlam (Temel Anlam):Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır. Buna "temel anlam" da denir. Örnegın; •Sıcak hava bütün çamaşırları kurutmuştu. •Sırtında eski bir ceket vardı. Yan Anlam:Kelimenin temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.Örnegın; •Masanın gözündeki kağıtları alıp bana getirdi. Basıtornekler:sehpanınbacağı,uçağınkanadı,kapınınkolu,masanıngozu,arabanın burnu… **Bir sözcüğün birden fazla yan anlamı olabilir. Temel anlamla ilişkili olduğundan bazı kavramların "kalıcı adı" da olabilir.Ornegın; •Ceketin kolu çok uzun olmuş. •Yol dağın ardında iki kola ayrılıyordu. •Sarmaşığın kalınca bir kolu pencereye doğru uzanmıştı. •Sağdaki kolu çekersen asansör çalışır. "Kol" sözcüğü, bu cümlelerde ilk anlamı ile ilişkilendirilerek kullanılmıştır. Böylece farklı anlamlar kazanmıştır. Eline biraz para sıkıştırıp dediklerini yapmasını istedi. (Yan anlamdır. Gerçek "sıkıştırma" durumuyla ilgi devam ediyor.) Mecaz Anlam:Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir.Örnegın; •Artık senin için yanmayacağım. •Bana soğuk davranmasına bir anlam veremedim. ORNEKLER Temel Anlam: •Kuru bir bez alıp camları sildi. •Gördüler ki evin içi boş. Hemen dışarı çıktılar. •Beraber gittikleri yer arkadaydı. Yan Anlam: •Karşımızda kuru tepeler vardı. •İş yerinde boş kadro yokmuş. •Masalın arkası yarın, deyip odadan çıktı. Mecaz Anlam: •Kuru, zevksiz bir hayatı vardı. •Böyle boş insanlarla muhatap olunmaz. •Buradan çıkman için arkan kuvvetli olmalı. Deyimler: en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir. Deyimler kurulurken kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar.Örnegın; •Güzel sözler söyleyerek babasının gönlünü aldı. •Toplumdaki bazı insanlar yeniliklere karşı ayak diriyordu. •Senin yaptığın pire için yorgan yakmak. Deyimlerin Özellikleri 1:Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez,herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz. Mesela;Ocağına incir ağacı dikmek" yerine "Ocağına çam ağacı dikmek" denilemez… 2:Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar.Örngın; “Çam sakızı çoban armağanı”, “dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-”,”ecel beşiği” (tehlikeli yer, araba vs ) 3:Deyimler en az iki sözcükten oluşurlar. Bu özellik deyimi mecazdan ayırır. • Ya kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar: •ağzı açık, kulağı delik, ağzı sıkı, eli maşalı, yerden göğe kadar, ele güne karşı, eli uzun, kaşla göz arasında.. Ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara ya da öykücüklere dayanır. •Ağzından yel alsın. •Yaya kaldın tatar ağası. •Çuhasını giymedikse kenarını kuşandık. •Yorgan gitti, kavga bitti. 4:Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır. Örnegın;Çantada keklik, ağzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, ne şiş yansın ne kebap… **Bazı deyimler de isekelimeler gerçek anlamlarından uzaklaşmamışlardır: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana.. Terim Anlam:Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır. “Yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir. Örnegın; •Ölçü, uyak, yarım uyak, seci, aliterasyon... (Edebiyat terimleri) •Üçgen, açı, yükseklik, açıortay, kenarortay...(Geometri terimleri) •Tuş, boyunduruk, kurtkapanı... (Güreş terimleri) **Günlük kullandığımız kelimelere yeni anlamlar yükleyerek terimler oluşturulabilir.Örnegın; •Kızılırmak üzerindeki eski köprü yıkıldı. (gerçek anlam) •Gelişen teknoloji ile dişçilikte köprü yöntemleri geliştirildi. (terim) Soyut Anlam:Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir. Örnegın; •Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik, bilgi, tasa, özgürlük, aşk, sevinç, mutluluk, üzüntü… Somut Anlam:Beş duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir.Örnegın; •Kitap, taş, masa, yeşil, soğuk, yol, öksürmek... **Soyut anlamlı kelimeler mecazlı kullanılarak somuta aktarılabilir. Örnegın; •Hikâyelerinde kuru bir anlatım göze çarpıyor. Somutlaştırma : Soyut kavramları anlaşılır duruma getirmek için somut anlamlı sözcüklerden yararlanılır. Buna somutlaştırma denir. Yani soyut bir kavramın somut bir sözcükle anlatılmasıdır. Benzetmeler ve aktarmalar somutlaştırmanın önemli bir aracıdır.Örnegın; •Bütün işlerde onun parmağı vardı. ("Bir işe karışmak" soyuttur, yerine somut sözcükle (parmak) anlatılmıştır.) •Toplantıda kafası kazan olmuş. ("Rahatsızlık duyma" soyut durumu somutlaştırılmıştır.) KELIMELER ARASINDA ANLAM İLİŞKİLERİ Eş Anlamlı Kelimeler:Yazılış ve okunuş bakımından farklı, anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler, deyimler gibi kalıplaşmış sözler dışında, birbirlerinin yerini tutabilir.Örnegın; •kıymet-değer, cevap-yanıt, sene-yıl, medeniyet-uygarlık,imkân-olanak, acele-ivedi, zelzele-deprem.. ***Sözcüklerin eş anlamlı sayılabilmesi için birbirlerinin yerlerinde kullanılabilmesi gerekir. Cümledeki kullanıma, sözcüğün kazandığı anlama göre karar verilir. Yani eş anlamlı bilinen iki sözcük, kullanıma göre, her yerde birbirinin yerini tutmaz.Örnegın; •Yamaçta ak badanalı evler ışıldıyordu. •Alnımız ak, başımız diktir. •Yumurta akı, protein yönünden zengindir. “Ak” kelimesi birinci cümlede temel anlamdadır, yerine "beyaz" kelimesi kullanılabilir. Ancak ikinci cümledeki mecaz, üçüncü cümlede kalıplaşmış bir kelime olarak kullanılmıştır. Sesteş Kelimeler :Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler. Şiirde cinas olarak kullanılabilir ve cinaslı kafiye yapabilirler.Örnegın; •Hafta sonu kır partisi yapalım. •Bahçedeki bütün odunları kır. •Adamın kır saçları oldukça düzgündü. Zıt Anlamlı Kelimeler:Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir.Örnegın; •Siyah-beyaz, uzun-kısa, aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek. ***Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı sayılmaz. •“Sevinmek” karşıtı sevinmemek değil, “üzülmek”tir.Örnegın; •“Doğru” kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede “eğri” olurken, diğerinde “yanlış” olabilir. Buraya çakacağımız çıtanın cetvel gibi doğru olması gerekir. Doğru düşünce, eninde sonunda değerini bulur. Doğru söyle, koyunlara ne oldu? •"Doğru" sözcüğünün zıt anlamı, birinci cümlede "eğri", ikinci cümlede "yanlış", üçüncü cümlede ise "yalan"dır. ***Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir. UNITE 9=KALIPLASMIS IFADELER Her dilde anlatımı zenginleştirmek, kolaylaştırmak ve akıcı hâle getirmek için kullanılan birtakım kalıplaşmış yapılar bulunmaktadır. Dildeki kalıplaşmış bu yapılardan özellikle anlatımın daha kolay yapılması hususunda faydalanılmaktadır. Atasözleri, deyimler ve ikilemeler bu bağlamda değerlendirilebilecek kalıplaşmış ifadelerdir. Atasözleri:Atasözü, anonim karakter taşıyan, atalardan kaldığı kabul edilen ve toplumun yüz yıllar boyunca geçirdiği denemelerden, ortak düşünce, tutum ve davranışlarıyla dünya görüşünden oluşan, genel kural niteliğindeki kısa, özlü, kalıplaşmış söz olarak tanımlanmaktadır. Atasözlerinin özelliklerini sıralayacak olursak: 1:Atasözlerinin ilk söyleyeni bilinmemektedir ve onu oluşturan topluma aittir. Atasözleri nesilden nesile aktarılan dil varlıklarıdır.Ör: •Keskin sirke küpüne zarar. •Borç yiğidin kamçısıdır. 2: Atasözleri toplumun ortak düşünce, tutum ve davranışlarından kaynaklanmaktadır. Bir kelime grubunun atasözü olabilmesi için ona kaynaklık eden dili konuşan ulusun ortak değer yargılarını taşıması gerekir. Ör: •Dost ile ye, iç; alışveriş etme. •Emanete hıyanet olmaz. 3: Atasözleri genel kural niteliğinde olup kalıplaşmış, kısa ve özlü olmalıdır.Atasözlerinde bir kelimenin yer değiştirmesi veya herhangi bir kelimenin eş anlamlısının kullanılması mümkün değildir.Ör: •Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun. ("Bağa bakmazsan, üzüm yemeye yüzün olmaz." ( Şeklinde söylersek atasözü özelliği kaybolur, sıradan bir cümle olarak kalır.) 4:Ayrıca atasözleri bir hayat tecrübesinin sonucunda oluşmalıdır. Atasözlerinde genel bir deneyim anlatıldığı ya da bir öğüt verildiği için, yüklemler genellikle geniş zamanın ya da emir kipinin olumlu-olumsuz biçimlerindedir.Ör: •Ağaç yaşken eğilir. • Düşenin dostu olmaz. 5: Atasözlerinde sözcükler genellikle mecaz anlamlar yüklenerek kullanılır.Atasözünü anlamak ve açıklamak bu mecazların doğru yorumlanmasına bağlıdır. Ancak, mecaza da yanmayan atasözlerimiz de çoktur. Mecazlı atasözleri: •Bir elin nesi var iki elin sesi var. •Can boğazdan gelir. •Balık baştan kokar. •Kaynayan kazan kapak tutmaz. •Bir çiçekle yaz olmaz. Mecazsız atasözleri: •Dost ile ye iç alışveriş etme” •Bugünkü işini yarına bırakma.” •Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır.” •Emanete hıyanet olmaz. 6:Atasözlerinin çoğu bir ya da iki tümceyle kurulmuştur. Daha uzun olanları azdır.Atasözlerinin biçim özellikleri ise şu şekilde gruplandırılabilir: a)Ses yinelemelerine yer verenler: Bazı atasözlerinde ses tekrarları yapılarak ahenk sağlanır.Ör: •“Bol bol yiyen, bel bel bakar.” Burada özellikle “b” ve “l” sesleri tekrar edilerek anlatıma ahenk katılmıştır. b) Ölçülü-kafiyeli (uyaklı) söylenenler: Atasözleri özellikle kalıcılığı artırmak ve söyleyişi kolaylaştırmak maksadı ile şiire benzer bir biçimde söylenmiştir.Ör: •“At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır” atasözünde her bir ifade grubu alt alta yazıldığında 7’li hece ölçüsünün kullanıldığı görülecektir. Ayrıca “–an” sesleri tam kafiye “kalır” kelimesi ise redif olarak kullanılmıştır. c)Karşılıklı konuşma biçimindekiler: Bazı atasözlerinde karşılıklı konuşma yöntemi kullanılarak anlatım etkili hâle getirilmiştir. Ör: •“- Saçım ak mı kara mı? – Önüne düşünce görürsün.” d)Öykülemeye başvuranlar: Atasözlerinde bir olay anlatır tarzda öykülemeye başvuranlar da bulunmaktadır.Ör: •“Deveye boynun eğri demişler; nerem doğru ki demiş.” •“Arsızın yüzüne tükürmüşler; yağmur yağıyor demiş.” e) Eksiltili cümle biçimindekiler: Anlatımın bir eylemle tamamlanmadığı atasözleri bu gruba girmektedir.Ör: •Harman yel ile, düğün el ile. DİPNOT=ARKADASLAR SIRADAKI KONU DEYIMLER AMA BEN GECEN UNITEDE DEYIMLERI OZETLEDIM SIMDI TEKRAR OZETLEMIYIM AYNI SEYLER NASILSA BUNU DA BELIRTIYIM İkilemeler:İkileme aynı, yakın ya da zıt anlamlı iki veya daha çok kelimenin bir tek kelime gibi anlam göstermek üzere yan yana gelmesi ve birlikte kullanılmasıdır: “teker teker”, “düşe kalka”, “düğün dernek” vb. İkilemelerin en önemli özelliği anlatımı kuvvetlendirmesi ve etkili hâle getirmesidir.Ör: •“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden”(Ahmet HaşimMerdiven) •“Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla . Cümleye Kattığı Anlamlara Göre İkilemeler: •Şu yalan dünyaya geldim geleli Tas tas içtim ağuları sağ iken. (Abartma) •Her yer vıcık vıcık çamurdu. (Pekiştirme) •Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa (Pekiştirme) •İşi hemen hemen yarıladılar. (Yaklaşık) •Eninde sonunda benim elime düşeceksin. (Kesinlik) •Dereden tepeden konuştular. (Belirsizlik) Yapılışlarına Göre İkilemeler 1:Aynı sözcüğün tekrarı ile oluşanlar: Uçurtmalar döne döne yükseldi. 2:Eş ya da yakın anlamlı sözcüklerden oluşanlar: Fabrikada işler ağır aksak yürüyor. 3:Karşıt anlamlı sözcüklerden oluşanlar: Olanlardan az çok haberim var. 4:Biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerden oluşanlar: Yamru yumru bir anteni televizyona bağladık. 5:Her ikisi de anlamsız sözcüklerden oluşanlar: Abur cubur yiyerek sonunda mideyi bozdu. Bu tür ikilemeleri oluşturan sözcüklerin tek başlarına anlamı yoktur. 6:Bir sözcüğün, başına "m" sesi yakıştırılarak tekrarlanmasıyla oluşanlar: •Para mara yok sana. 7:Olumlu-olumsuz sözcüklerden oluşanlar: •Ben işten gelir gelmez dışarı çıktılar. Biçimsel Oluşum Yönünden İkilemeler 1- Eksiz ikileme: Ses seda, estek köstek, gele gide, fıldır fıldır, kapış kapış… 2- Durum ekleriyle oluşturulan İkilemeler: İkide bir, kıyıda köşede, inceden inceye, surda burda, iğneden ipliğe... 3- "mi" edatıyla ikileme: Yaramaz mı yaramaz bir kızdı. Güzel mi güzel bir ev aldık. Zor mu zor bir işe başladık. 4- Ad tamlaması biçimli ikileme: Beterin beteri bir köye gittik. Yıllar yılı seni bekledim, belki dönersin diye. Neyin nesi, anlayamadım. 5- Bağlaçlı ikileme: Herkes bu yarışta koştu da koştu. Bu işin üstesinden ancak ve ancak sen gelebilirsin. NOT=İkilemelerde geçen kelimelerin arasına herhangi bir noktalama işareti konulmaz ve araya başka bir kelime giremez. Görevlerine Göre İkilemeler •Pazara araba araba sebze getirdiler. (sıfat) •Gide gele bizimle arkadaş oldu. (Zarf) •Gel zaman git zaman, herkes yaşananları öğrendi. (Zarf) •Şimdi tasını tarağını topla. (Nesne) •Bu haldeyken şuradan şuraya gidemem. (Dolaylı tümleç) •Genç kızın gözleri ışıl ısıldı. (Yüklem) UNITE 10=TURKCEDE VURGU VE TONLAMA Vurgu=Vurgu, konuşmayı tekdüzelikten kurtarmak için söze duygu ve ahenk katar.Vurgu bilerek ve yerinde yapılmadığı zaman konuşma doğallığını kaybeder ve konuşmacı bu durumdan dolayı gülünç duruma düşebilir. Türkçemizde dört tür vurgudan bahsedilebilir: 1- Kelime Vurgusu 2- Cümle Vurgusu 3- Mısra Vurgusu (Ahenk Vurgusu) 4- Şiddet Vurgusu Kelime Vurgusu: Her kelimenin bir hecesi üzerinde mutlaka ses baskısı (vurgu) vardır. Ör: •“Heyecan” kelimesinde vurgu son hecededir. 2:Türkçede kural olarak vurgular son hece üzerindedir.İstisnalar hariç kelimeye ekleme yapıldıkça vurgu son heceye doğru kayar.Ör: •hece-- heceler-- hecelerde – hecelerdeki 3:Bazen vurgu sondan önceki hecelerden birine yapılır. Bu tür istisnaları aşağıda gösterelim: *İlk heceye : İl, bölge, semt adları İl : Ankara, Samsun, Erzurum, İzmir, Konya, Rize, Urfa, Bölge : Akdeniz, Marmara, Ege, Karadeniz Semt : Dikmen, Çankaya, Etlik, Bahçecik, Topkapı *Ortadaki hecelerden birine: İl, bölge, semt adları.Ör: Erzincan, Edirne, Sakarya, Denizli *Zarf ve bağlaçlarda ilk heceye.Ör: •Niçin, ancak, önce, sonra, ayrıca, yalnız, belki, henüz, ansızın, nasıl, hangi *Türkçe kelimelerin aldığı bazı ekler vurguyu bir önceki heceye kaydırır. Bu ekler: “ ce, le, me/ma, se/sa, im/sin”.Ör: •“Sence, benimle, okuma, yazdırma, giderse, bilirsin” 4:Uzun seslerde istisna bir durum olarak vurgu uzatılan hece üzerinde görünür. Bu kelimeleri öğrenmek gerekir. Zira bu uzatmalar kelimelerin başında, ortasında veya sonunda olabilir. Bu kelimeler için genel bir kural yoktur.Ör: •Vurgu başta : kâtil, câhil, sâmi Vurgu ortada : teâmül, mukâbil, hazîne, mücâdele Vurgu sonda : ziyâ, katî, denî, zekî, hafî 5:“Ğ” ünsüzü bulunduğu hecede kendinden önce gelen ünlünün uzatılmasına yol açar. Aynı uzatma durumu “y” için de geçerlidir. Söz konusu uzatma, seslendirmede vurgu gibi yansımaktadır. (Yan yana iki ünlü uzatmayı belirtmek için kullanılmıştır.)Ör: •“Ğ” ünsüzü ile: yağmur= yaamur, öğretmen=ööretmen, öğle=ööle, ağabey=aabey, koğmak=koomak “Y” ünsüzü ile: böyle=bööle, söylemek=söölemek, öyle=ööle 6:Sert ve gürültülü çıkan bazı ünsüzler vurguyu bulundukları heceye taşırlar. Bunun için söz konusu ünsüzün hecenin son harfi olması gerekir.Bu ünsüzler “ç, k, p, r, ş, z”.Ör: •kaçtım, yokmuş, saptı, ordu, şaştı, ezdi 7:Abartı amacıyla kullanılan bazı heceler vurguyu kendi üzerlerine alırlar.Ör: •sımsıkı, koskoca, büsbüyük, büsbütün, bambaşka, binbir •Sımsıcak bir yuva, yemyeşil bir vadi, masmavi bir gök. 8:Birleşik kelimelerde vurgu ilk kelime üzerindedir.Ör: •Anadili, açıköğretim, gözyaşı, başıboş, kurusoğan vs. 9:Akrabalık isimlerinde vurgu genellikle ilk hece üzerindedir.Ör: Anne, baba, dayı, hala, teyze, abla vs. 10:Dil isimlerinde vurgu genellikle -ca, -ça, -ce, ça yapım ekinden önceki hecede bulunur. Ör: •Türkçe, Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce vs. DİPNOT=ARKADASLAR VURGU MADDELERI COK UZUN BU KADARINI YAZDIM YETER BENCE.:) Cümle Vurgusu: Söz içinde, kelime ve kelime gruplarından daha büyük birlik cümledir. Cümlenin de kendisine bütünlük kazandıran bir vurgusu vardır. Buna “cümle vurgusu” denir. Özel bir amaçla vurgu yapılmıyorsa Türkçede cümle vurgusu yüklem üzerindedir.Ör: •Kar erkenden yağdı. •Bu hafta tiyatrolar perdelerini açıyor. •Kitap güzeldi. ***Kimi zaman vurgu, cümle içinde öne çıkarılarak özellikle belirtilmek istenen bir anlamı taşıyan kelime üzerine kaydırılır. Böyle olduğu zaman o kelime yükleme yaklaştırılır.Ör: •Ahmet çalışmaya yarın gelecek. (Başka zaman değil) •Yarın çalışmaya Ahmet gelecek. (Başkası değil) •Ahmet yarın çalışmaya gelecek. (Başka bir şey için değil) ***Cümle başında virgülle ayrılan özneler de kimi zaman vurguyu kendi üzerlerine çekerler.Ör: •Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken Sana uğurlar olsun ayrılıyor yolumuz. (F.N.Çamlıbel) •Başlamak, bir işi yarı yarıya başarmak demektir. Mısra Vurgusu: Şiirlerde görülen kelime vurgusuna “mısra vurgusu” denir. Vurgu, mısralarda daha kuvvetle hissedilir. Ahengi sezdirmek için mısraların kimi heceleri üzerine baskı yapılarak okunur.Ör: •Dağda dolaşırken yakma kandili (Vurgular:Fersiz’ın – siz eki,Yakmakelımesı ve Fersiz gözlerimi dağlama gurbet Ne kelımesı) Ne söylemez akan suların dili Sessizlik içinde çağlama gurbet Şiddet Vurgusu:Cümlede kızgınlığı, sevinci, hiddeti, beğenmeyi ve uyarmayı ifade eden kimi kelimeler üzerine dikkati çekmek için daha baskılı söylenir. Bu tarz vurgulara “şiddet vurgusu” denir.Ör: •Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. (ATATÜRK) (Ey TurkGenclıgı vurgu) •Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten. (N. Kemâl) (DonersemKahpeyım vurgu) •Zafer ırak mı? dedim; Aha diyordu. (Fazıl Hüsnü Dağlarca) (Aha vurgu) UNITE 11=CUMLENIN ÖĞELERI CUMLE=Bir fikri, bir duyguyu ve düşünceyi, bir oluş ve kılışı tam olarak bir hüküm hâlinde anlatan kelime veya kelime grubu olarak tanımlanmaktadır. Cümlenin ögeleri “Temel Ögeler” ve “Yardımcı Ögeler” olarak iki grupta incelenebilir. Temel Ögeler Yüklem:Cümledeki hareketi, olayı, işi, yargıyı bildiren, çekimli kelime veya kelime grubuna yüklem denilmektedir. Türkçede cümlenin en temel ögesi yüklemdir.Ör: •Seni görmedim. •Bugün hava güzel. Yüklem eğer fiil soylu bir sözcükse ”fiil cümlesi”; isim soylu bir sözcükse “isim cümlesi” olarak adlandırılmaktadır.Ör: •Sen de bizimle geleceksin. (Fiil cümlesi) •Bu bizim arabamızdır. (İsim cümlesi) Yüklemin sonda olduğu cümlelere “kurallı cümle”; yüklemin sondan başka bir yerde olduğu cümlelere ise “devrik cümle” denilmektedir.Ör: •Seni bir yerden tanıyorum. (Kurallı cümle) •Seni sevdim bir gül gibi. (Devrik cümle) Özne:Yüklemde belirtilen işi yapan varlığa özne denilmektedir. Yükleme sorulacak “Kim?” ve “Ne?” soruları özneyi bulmamızı sağlamaktadır.Ör: •Ahmet bugün geldi. (Gelen kim?) •Açılan kapıdan soğuk hava girdi. (Giren ne?) ***Türkçede cümle içerisinde özne şu şekillerde kullanılmaktadır: a) Gerçek Özne: Yüklemde belirtilen iş veya oluşu yapanın tam olarak söylenmesidir. Ör:Ahmetcamı kırdı. b) Gizli Özne: Yüklemde bildirilen işi yapanın açık olarak söylenmemesidir. Ör:Bütün ödevlerimi bitirdim. (Kim bitirdi? sorusunun cevabı cümle içerisinde yok. Ancak yüklemdeki I. tekil şahıs eki özneyi bildirmektedir.) c) Sözde Özne: Yüklemde belirtilen işi yapmayan, yapılan işten etkilenen varlığın özne görevinde kullanılmasıdır. Aslında nesne görevinde olan bu sözcükler edilgen cümlelerde özne görevini üstlenmektedirler. Ör:Camkırıldı. (Bu cümlede kırma eylemini asıl yapan belli değildir. Cam sözde öznedir.) Yardımcı Ögeler Nesne:Cümlede öznenin yaptığı işten etkilenen varlığa “nesne” denir. Nesneyi bulmak için yükleme “Neyi? Kimi?” soruları veya özneyi bulduktan sonra “Ne?” sorusu sorulur. “Neyi? ve Kimi?” sorularının cevabı belirtili nesne, “Ne?” sorusunun cevabı ise belirtisiz nesneyi verir. Yani nesne görevinde kullanılan kelimenin nesne hâli eki olan “-i” ekini alıp almamasına göre nesneler “belirtisiz nesne” ve “belirtili nesne” olarak adlandırılmaktadır.Ör: •Ayşe ekmek almıştı. (Ayşe ne almıştı?) •Ali evi çok dağıtmıştı. (Ali neyi dağıtmıştı?) •Ben kitap okudum. (Belirtisiz nesne) •Ben kitabı okudum. (Belirtili nesne) •Babam eve balık aldı. (Belirtisiz nesne) •Babam balıkları akvaryumdan çıkardı. (Belirtili nesne) Dolaylı Tümleç: Cümlede yüklemin anlamını çeşitli yönlerden tamamlayan ve kesinleştiren; yönelme (-e,-a), bulunma (-de,-da) ve ayrılma (-den, -dan) eklerinden biriyle veya bir edatla birlikte bulunan yalın veya grup hâlindeki ismin cümle bilgisindeki adı “dolaylı tümleç”tir. Yükleme sorulacak “nereye?,nerede? ve nereden?” sorularıyla cümledeki dolaylı tümleç bulunacaktır.Ör: •Tolga sinemaya gidiyordu. (Nereye gidiyordu?) •Babamla evde oturduk. (Nerede oturduk?) •Annem Ankara’dan gelmişti. (Nereden gelmişti?) •Bahçede oturuyorlar. (Nerede oturuyorlar?) •Çalışmaktan zarar gelmez. (Ne’den zarar gelmez?) Zarf Tümleci:Cümlede yüklemin anlamını zaman, tarz, ölçü, yer, yön vb. bakımlardan daha belirgin duruma getiren, sınırlayan kelime veya kelime gruplarına zarf tümleci denilmektedir. Zarf tümleçleri “durum bildiren zarf tümleci”, “zaman bildiren zarf tümleci”, “miktar bildiren zarf tümleci”, “yer-yön bildiren zarf tümleci” olarak sınıflandırılmaktadır. Zarf tümlecini bulmak için yükleme “nasıl?”, “ne zaman?”, “ne kadar?” ve “nereye?” soruları sorulmalıdır.Ör: •Kardeşim koşarak geldi. (Nasıl geldi?) •Babam sabah eve varmış olur. (Ne zaman varmış olur?) •Seni çok seviyorum. (Ne kadar seviyorum?) •Ayla yukarı çıktı. (Nereye çıktı?) •Hemen şimdi götüreceksin. (Ne zaman?) •Bana dargın gibi bakıyor. (Nasıl bakıyor?) •Bugün çok mu çok yoruldum. (Ne kadar?) NOT=Hâl eklerini almamış hâlde bulunan içeri, dışarı, yukarı, aşağı gibi kelimeler yer-yön bildiren zarf tümleci olurlar. Bu kelimeler hâl eklerinden birini alırsa dolaylı tümleç olurlar.ÖR: Ali ağaçtan aşağı indi. (Zarf Tümleci) , Ali ağaçtan aşağıya inmeye çalışıyor. (Dolaylı Tümleç) Öge Karşılık Verdiği Sorular ÖZNE Kim?, Ne? NESNE Neyi?, Kimi?, Ne?, Kim? DOLAYLI TÜMLEÇ Kime?, Kimde?, Kimden?, Neye?, Neyde?, Neyden?, Nereye?, Nerede?, Nereden? ZARF TÜMLECİ Nasıl?, Ne zaman?, Ne kadar?, Niçin?, Neden? UNITE 12=CUMLE CESITLERI 1 Yüklemin Türüne Göre Cümleler:Daha önceki ünitelerde öğrendiğimiz gibi Türkçede kelimeler isimler ve fiiller olarak ikiye ayrılmıştı. Cümlede yüklem görevinde kullanılan kelimenin türüne göre cümleler de “fiil cümlesi” ve “isim cümlesi” olarak iki gruba ayrılmaktadır. Fiil Cümlesi:Yüklemi çekimli bir fiil olan cümleye “fiil cümlesi” denilmektedir. Yüklem görevinde kullanılan kelime fiil soyludur ve iş, oluş hareket anlamı bildirir. Fiillerin en önemli özelliği olumlu ve olumsuz şekillere girebilmesidir. ***Bir cümlenin fiil cümlesi olup olmadığını anlamanın en kolay yolu yüklemi olumsuz hâle getirmektir. Eğer yüklem olumsuzluk eki “-ma, -me” ile olumsuz hâle getirilebiliyorsa cümle fiil cümlesidir.OrnegıN;•Bütün gece yağmurda dolaştım/dolaşmadım. •Seni sokakta koşarken gördüm/görmedim. İsim Cümlesi:Yüklemi “imek” ek fiili ile fiilleştirilmiş isim soyundan bir kelime olan cümlelere “isim cümlesi” denir. İsim cümlelerinin en önemli özelliği olumsuzluk ekleriyle olumsuz hâle dönüştürülememeleridir. Ornegın; Nazım Erol, okul müdürümüzdü. (“Okul müdürümüz” ad tamlaması, ek eylem alıp yüklem olmuştur.) Tarık Buğra, Cumhuriyet Dönemi Türk romanının doruk isimlerindendir. (“Cumhuriyet Dönemi Türk romanının doruk isimleri” zincirleme ad tamlaması “-dir” ek eylemini alarak yüklem olmuştur.) Yaya kaldırımı tenha idi. (“Tenha” sıfatı ek eylem alarak adlaşmış ve yüklem olmuştur.) *****İsim cümleleri olumsuzluk eki yerine “değil” sözcüğü ile olumsuz şekle dönüştürülür.Ornegın; •Bugün hava güzel. / Bugün hava güzel değil. •Akdeniz bölgesi sıcaktır. / Akdeniz bölgesi sıcak değildir. *****Eylemsi (fiilimsi)lerin, ek eylem alarak temel yüklem olduğu cümleler isim cümlesidir.Ornegın;•Amacımız ödül almaktır. •Şaşkınlığının nedeni burayı ilk kez görmesiymiş. •İnsanın en aptalı, karşısındakileri aptal sanandır. •Yarım elma, gönül alma(dır.) Yüklemin Yerine Göre Cümleler:Türkçenin Grameri isimli eserinde Tahsin Banguoğlu Türkçede standart söz diziminin, “özne + zarf tümleci + dolaylı tümleç + nesne + yüklem” şeklinde olması gerektiğini belirtmiştir. Ancak Türkçenin, cümlede vurgulanmak istenen ögenin yükleme yaklaştırılması veya cümleye farklı bir ahenk ve anlatım özelliği katabilmek için yüklemin yerinin değiştirilebilmesi gibi bir özelliği bulunmaktadır.Ornegın; •Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burada, Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam; Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda, Suna'nın başka köye gelin gittiği akşam. Cümlede ögelerin sıralanışının nasıl bir anlam değişmesine sebep olduğunu şu cümlelerde açıkça görebiliriz: Örnegın;•Ben bugün bu işi yapmadım. •Ben bu işi bugün yapmadım. •Bugün bu işi ben yapmadım. Ögelerinin dizilişine veya yüklemin yerine göre cümleleri “kurallı”, “devrik” ve “eksiltili” olmak üzere üç gruba ayırabiliriz. Kurallı Cümle:Yüklemin sonda yer aldığı cümle çeşidine “kurallı cümle” denilmektedir.Örnrgın; •Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı. Bir dakika araba yerinde durakladı. Devrik Cümle:Yüklemin cümle içerisinde sondan başka bir yerde kullanıldığı cümleler devrik cümle olarak adlandırılmaktadır. Yüklemden sonra tek bir sözcük bile olsa cümle devriktir.Örnegın; •Bütün gün düşündüm yalnızlığımı ve çaresizliğimi •Karda gezip izini belli etmeyen bir tilkidir o. •Boş değil ettiğin niyaz. •Hâlden bilmiyor kimseler. ***Birleşik fiillerde ad soylu sözcüğün asıl eylemi anlatan “yardımcı eylem”den sonra kullanılması da devriklikoluşturur.Örnegın;•Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda! ***Deyimleşmiş birleşik fiillerde sözcük sırasının değiştirilmesi de devriklikoluşturur.Örnegın; •İlacını geciktirirsek babaannem keser iflahımızı. Eksiltili (Kesik) Cümle:Yüklemi kullanılmadığı hâlde yargı bildiren cümlelerdir. Eksiltili cümleler iyi kurulmak ve yerinde kullanılmak şartıyla anlatıma güç kazandırır, özlülüksağlar.Örnegın;•Düğün el ile, harman yel ile. (yapılır) •Dar günümde el uzattığınız için teşekkürler. (ederim) •Her yerde yaz ve göz yaşı, her yerde sonbahar. (var) •İbadet de gizli, kabahat de. (gizli) ***Karşılıklı konuşmalarda da eksiltili yapılar sıklıkla kullanılır:•Bunun karşılığında ondan ne aldın? •Hiçbir şey. (almadım) ÖRNEKLER=•Yıl 1919… Mayıs’ın 19’u… (Yıl 1919’du. Mayıs’ın 19’uydu.) •Saçları bir demet altın başak… (Saçları bir demet altın başaktı.) UNITE 13=CUMLE CESITLERI 2 Anlamına Göre Cümleler Olumlu Cümle:Yargının gerçekleştiğini bildiren cümleler, olumludur. Bu cümlelerin yüklemi varlık, olma veya bulunma bildirir.Örnk;•Ahmet sınavı kazandı. Gerçek belirince yalan ortadan kalkar. ***Biçimce olumsuz görünen bazı cümleler anlam bakımından olumludur.Örnek;•Nasıl cevap vereceğini bilmiyor değildi.(=biliyordu) ***Cümlede iki olumsuz unsurun bulunması cümlenin anlamını olumlu yapar.Örnrk;•Bana neden böyle davrandığını anlamıyor değilim. (=anlıyorum) ***Yapı bakımından olumsuz bazı cümleler soru yoluyla olumlu bir anlam kazanabilir.Örnek;•Seninle gelmez olur muyum? (=gelirim) •Bana yalvaran sen değil miydin? (=sendin) Olumsuz Cümle:Yargının gerçekleşmediğini, yapılmadığını bildiren cümleler, anlam bakımından olumsuzdur. Fiilden fiil yapan –ma-, -me- olumsuzluk eki, “değil” edatı ve “yok” kelimesi cümleleri olumsuz yapan unsurlardır.Örnek;•Bundan sonra kimseyi kandırmayacak. •Ben değilim seni bütün gün bekleyen. •Seninle aramda bir mesele yok. ***Biçimce olumlu olan bazı cümleler soru ekiyle olumsuz bir anlam kazanabilir.Örnek;•Seni unutmak mümkün mü? (Mümkün değil.) •Babamın yanında hiç sigara içebilir miyim? (İçemem.) ***Ne......ne bağlama edatıyla kurulan cümleler de anlam bakımından olumsuzdur. Cümlede bu unsur varsa yüklem mutlaka olumlu olmalıdır.Örnek; •“Ne hasta bekler sabahı Ne taze ölüyü mezar Ne de şeytan, bir günahı Seni beklediğim kadar.” (EN SEVDIGIM VE EN ANLAMLI SIIR BNM ICIN ) Soru Cümlesi:Herhangi bir şeyi öğrenmek için soru unsurlarıyla kurulan cümleler, soru cümlesidir. Soru cümleleri genellikle, soru eki mı (mi, mu, mü) ile yapılır. Ayrıca hani, hangi, kim, kaç, nasıl, ne, neden, niçin gibi soru sıfatı, zarfı ya da zamiri ile de soru cümleleri kurulur. Soru cümlesi olumlu veya olumsuz olabilir.Örnek;•Doktor içeride mi? •Hangi konuyu anlamadınız? •Niçin bu kadar geç kaldınız? Cümlede soru eki hangi kelimeden sonra gelirse onu sorar.Örnek;•Mehmet dün seni aradı mı? •Mehmet dün seni mi aradı? •Mehmet mi dün seni aradı? Soru cümleleri “olumlu soru” ve “olumsuz soru” olmak üzere ikiye ayrılır.Örnek;•Bizimle gelir misin? (Olumlu soru) •Ödevlerini yapmadı mı? (Olumsuz soru) ****Biçim yönünden soru cümlesi gibi görünen; ancak soru sorup yanıt almak amacıyla kurulmamış cümleler de vardır. Bunlara “sözde soru cümlesi” denir.Örnek;•A çocuk ben sana demedim mi! •Cenazeye mi düğüne mi gidiyoruz, bu ne böyle! Yapısına Göre Cümleler:Cümlede yapı; cümlede yer alan yargı sayısı, bu yargıların bildiriliş biçimi, birbiriyle ilgisi gibi özelliklerle ilgilidir. Türkçede çekimli eylemler, ek eylemle çekimlenmiş ad soylu sözcükler ve öbekler, eylemsiler “yargı” anlamı taşır. Bir cümlenin yapısı; bunların cümledeki sayısı, birlikte kullanılışları, birbirlerine göre durumlarına bakılarak belirlenir. Basit Cümle:Tek yüklemi bulunan, tek yargı bildiren cümleler yapı bakımından basit cümledir. Basit cümleyi belirleyen tek yüklemin, tek yargının bulunmasıdır.Basit cümleler hem isim hem de fiil cümlesi olabilir.Türkçede cümleler genellikle basit yapılıdır Örnegın;•İki yanlış bir doğru etmez. •Akıllı düşman, akılsız dosttan yeğdir. •Güneş balçıkla sıvanmaz. •O gün hava parçalı bulutluydu. ****Yapısında isim-fiil, sıfat-fiil, zarf-fiil veya bu tür kelimelerden yapılmış kelime grupları bulunan cümleler, bu unsurlar bağımsız yargı bildirmedikleri için, yapı bakımından basit cümle sayılırlar.Örnek;Bu kadar işi tek başına yapmak zor olabilir. (İsim-fiil) •Erken kalkan yol alır. (Sıfat-fiil) •Evin yanından koşarak geçti. (Zarf-fiil) Birleşik Cümle:Temel yargıyı taşıyan “temel cümlecik” ile yan yargıları taşıyan “yan Cümlecik/ler”den oluşan, böylece, birden fazla yargı içeren cümlelere, birleşik cümle denir. Temel cümle asıl yargıyı bildirir ve genellikle cümlenin sonunda yer alır.“Yan cümlecikler”, eylemsiler ve onların aldığı ögelerden oluşur. Yan cümlecik, temel cümleciği çeşitli yönlerden açıklar, tamamlar, temel yükleme göre öge görevi üstlenir.Beş çeşit birleşik cümle vardır: 1. Şartlı Birleşik Cümle=Bu yapıdaki cümlede şart kipini taşıyan yardımcı cümle önce, temel cümle sonra gelir. Şart cümlesi temel cümleyi genellikle şart, zaman, sebep, benzetme gibi anlamlarla tamamlar ve temel cümlenin zarfı olur.Örnek;•Görevlerini yerine getirirsen herhangi bir sorun çıkmaz. •Beni ne kadar erken ararsan sana o kadar yardımcı olabilirim. •“Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.” 2. Ki’li Birleşik Cümle=“ki” bağlacıyla yapılan birleşik cümledir. Yani yan cümlenin, temel cümleye “ki” bağlacıyla bağlandığı cümlelerdir. “Ki” bağlacı, çekimli bir fiilden sonra gelince bağlaç olur. Bu cümlelerde “ki”ye kadar olan kısım asıl unsur; “ki”den sonraki kısım yardımcı unsurdur. Bu sıralanış Türkçeye aykırıdır. Ki bağlacı çıkarılınca cümle Türkçedeki sıralanışa uyar.Örnek: •Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini. (Gözlerimin rengini unuttuğunu duydum.) •Öyle insanlar vardır ki, nasıl yaşadıklarını tahmin bile edemezsin. (Nasıl yaşadıklarını tahmin bile edemeyeceğin insanlar vardır.) ****Ki’den önceki unsurun isim olması hâlinde “ki”, yardımcı cümleyi asıl cümleye bağlamaz, asıl cümlenin yüklemini onun isim unsuruna bağlar. Böyle cümlelerde söylenmese de anlamda bir değişiklik olmaz.ÖrNEK:•Limon ki, bol vitaminli bir meyvedir, kışın yetişir. (Limon bol vitaminli bir meyvedir, kışın yetişir. / Bol vitaminli bir meyve olan limon kışın yetişir.) •Bal ki, en tatlıdır, kaşıkla yersen mide bulandırır. (Bal çok tatlı olmasına rağmen kaşıkla yendiği takdirde mide bulandırır.) 3. İç içe birleşik cümle=Tam yargı bildiren bir cümlenin, temel cümlenin içine öge olarak girdiği cümledir. Araya giren cümle, temel cümledeki anlamı tamamlayan yardımcı cümle olarak nesne veya diğer unsurlardan birinin parçası olur.ÖRENEK:•Edebiyat öğretmeni: “İçinizde ‘Han Duvarları’nı okuyan var mı?” dedi. •Hayır, o değil, şu uzun boylu adam, dedi. •Bu adam zengindir, diyebilmek için bin şahit gerekir. 4. Girişik birleşik cümle=Yan cümlecikleri fiilimsilerle oluşan birleşik cümlelerdir. Yan cümlecikler temel cümlede öge olarak görev alır.ÖRNEK:•Dostu ağırlamak düşmanı ağırlamaktan çok zordur. •Balığın ağa girdiğini görünce küreklere asılın. •Koç olacak kuzu kuyruğundan bellidir. 5. “mi”li birleşik cümle=“mi” (mı, mu, mü) soru edatı, soru anlamını yitirdiğinde ardından kullanıldığı eylem de tam yargı bildiremez; ulaç (bağ eylem) gibi görev yapar ve yan cümle oluşturur.ÖRNEK: •Şu tepeyi de aştınız mı Balcılar’dasınız. (Şu tepeyi aşınca/ aşar aşmaz…) •O şiiri gördüm mü okumadan geçemiyorum. (O şiiri görünce/ gördüğüm zaman…) Bağlı Cümle:Birden fazla cümlenin “fakat, ama, ancak, lakin, ve, veya..” gibi edatlarla bir özneye bağlanarak oluşturduğu cümledir. Her biri bağımsız cümle olan bu cümleler arasındaki ilgi, bağlama edatlarıyla kurulmakta ve pekiştirilmektedir.ÖRNEK:•Konuşmayı erken öğrendim; ama susmayı öğrenmem için yaşlanmam gerekti. •Ölmek kaderde var, bize üzüntü vermiyor, Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor. Sıralı Cümle:Tek başına bağımsız yargı bildiren iki veya daha fazla cümlenin bir anlam bütünlüğü içinde sıralanmasıyla kurulan cümlelerdir. Yüklemleri çekimli fiil olan sıralı cümleler, birbirinden virgül veya noktalı virgülle ayrılır.ÖRNEK:•Bana ulaşmak için önce telefon etmiş, sonra biriyle haber yollamış, olmayınca kendisi gelmek zorunda kalmıştı. ****Aradaki ilginin ortak cümle ögeleriyle sağlandığı sıralı cümleler bağımlı sıralı cümle; ilginin sadece anlam yönüyle kurulduğu cümleler bağımsız sıralı cümledir.ÖRNEK:•Ahmet, sokağın başında bizi bekliyormuş, hemen yanımıza geldi, kolumuzdan tutup evine götürdü. (Bağımlı sıralı cümle – özne ortaktır.) •Tarlada, bağda, harmanda aradı; fakat kayıp çakmağını bulamadı. (Bağımlı sıralı cümle – özne, nesne ve dolaylı tümleç ortaktır.) •Babam ona sesleniyor; o hiç umursamıyordu. (Bağımsız sıralı cümle – ortak öge yoktur) •Sesi boğuklaşıyor, elleri titriyor ve yüzü morarıyordu. (Bağımsız sıralı cümle – ortak öge yoktur) UNITE 14=ORNEK SORU COZUMLEMELERI Cümle tahlilini tam olarak yapabilmek için şu soruları ve cevaplarını bilmek gerekir. 1. Cümlede yüklem görevinde kullanılan kelime hangisidir? 2. Diğer ögeleri bulmak için yükleme hangi sorular sorulmalıdır? ÖGELER ANLAM Özne Yüklemi yapan yükleme konu olan Nesne Belirtisiz Nesne Belirtili Nesne Yüklemin Etkisini Üzerine Alan Dolaylı Tümleç Yönelme Bulunma Ayrılma Yüklemin Bulunduğu, Yöneldiği Ayrıldığı Kavramdır. Zarf Tümleci Durum Zaman Miktar Yer-yön Neden Soru Yüklemi Türlü Anlam Özellikleriyle Tamamlayan Ögedir. Ögeler bulunduktan sonra 3. Yüklemin türüne göre nasıl bir cümledir? a) İsim cümlesi b) Fiil Cümlesi 4. Anlamına göre nasıl bir cümledir? a) Olumlu b) Olumsuz YÜKLEME YÖNELİK SORULAR Kim, Kimler, Ne, Neler Ne Neyi, Kimi Neye, Nereye, Kime Neyde, Neyden, Nerede, Kimden Neden, Nereden, Kimden Nasıl, Ne durumda, Ne biçimde Ne zaman, Ne zamandır... Ne kadar, Nice, Ne ölçüde Nereye, Ne yöne... Ne, Niçin, Ne diye... c) Soru (olumlu soru-olumsuz soru) 5. Yükleminin yerine göre nasıl bir cümledir? a) Kurallı b) Devrik 6. Yapısına göre nasıl bir cümledir? a) Basit cümle b) Birleşik cümle (şartlı birleşik, ki’li birleşik, iç içe birleşik) c) Bağlı cümle d) Sıralı cümle (bağımlı sıralı cümle, bağımsız sıralı cümle) Örnek Cümle Çözümlemeleri ***Akıl akıldan üstündür. Cümlenin ögeleri: Akıl (özne)+akıldan (dolaylı tümleç)+üstündür(yüklem) Yapısına Göre Basit cümle Anlamına Göre Olumlu cümle Yükleminin Yerine Göre Kurallı cümle Yükleminin Çeşidine İsim cümlesi Göre ***Hırsızlar kapıyı kırıp içeri girmişler. Cümlenin ögeleri: Hırsızlar (özne)+ kapıyı kırıp (durum zarfı)+ içeri (yer-yön zarfı)+ girmişler (yüklem) Yapısına Göre Basit cümle Anlamına Göre Olumlu cümle Yükleminin Yerine Göre Kurallı cümle Yükleminin Çeşidine Fiil cümlesi Göre ***Hangi resmime baksam ben değilim. Cümlenin ögeleri: Ben (gizli özne)+ hangi resmime baksam (zarf tümleci)+ ben değilim (yüklem) Yapısına Göre Şartlı-birleşik cümle Anlamına Göre Olumsuz cümle Yükleminin Yerine Göre Kurallı cümle Yükleminin Çeşidine Göre İsim cümlesi ***Neden böyle düşman görünürsünüz yıllar yılı dost bildiğim aynalar. Cümlenin ögeleri: Neden böyle düşman (zarf tümleci)+ görünürsünüz (yüklem)+ yıllar yılı dost bildiğim aynalar (özne) Yapısına Göre Basit cümle Anlamına Göre Olumlu soru cümlesi Yükleminin Yerine Göre Devrik cümle Yükleminin Çeşidine Göre Fiil cümlesi