ÜREME SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ ERKEK ÜREME SİSTEMİ • Erkek üreme sistemi; -sperm hücrelerini ve testesteronu üreten testisler, -spermin depolanmasını ve tasınmasını sağlayan kanallar, -yardımcı bezler -penis’ten oluşur. Penis • Koitus (cinsel ilişki) ve idrarın boşalma fonksiyonunu gerçekleştiren penis aynı zamanda spermleri ejaküle eder. • Penis, bir tane corpus spogiosum, bir çift corpus cavernosum ile üretrayı içerir. • Corpus spongiosumun ön ucu genişleyerek, glans penisi oluşturur. • Glans penis, prepusyum adı verilen iki kat sünnet derisiyle örtülüdür. Testisler • Scrotumlar içinde bulunan ve bağ dokudan yapılmış tunika albugenia ile sarılı olan testislerin esas görevi, sperm hücrelerinin yapımı ve testosteron sentezidir. • Spermin yapılması için testislerin vücut ısında daha düşük bir ısıya (32-35 °C) gereksinim vardır. • Testisler, yüzlerce seminifer tubuli adı verilen kanalcıktan yapılmıştır. • Seminifer tubulller’in duvarında spermatojenik hücreler (germ hücreleri) ve sertoli hücreleri bulunur. • Sertoli hücreleri, gelişmekte olan sperm hücrelerinin desteklenmesini ve beslenmesini sağlar. Ön hipofizden salgılanan FSH hormonu, sertoli hücrelerini uyarır. Bu uyarı oluşmadığı zaman, spermatidlerin sperm haline dönüşümü gerçekleşmez. • Leydig hücreleri ise, seminifer tubulller arasında bulunur ve testesteron salgılar. Ön hipofizden salgılanan LH hormonu, leyding hücrelerini testesteron salgılaması için uyarır . Testislerin Endokrin İşlevi • Testisler; testesteron, dihidrotestesteron, androsteneidon gibi androjenler adıyla tanımlanan steroid yapıdaki erkek cinsiyet hormonlarını salgılar. • Testesteron salgısı, ön hipofizden salınan LH hormonu’nun kontrolü altındadır. • Testesteron, erkeklik özelliklerinin oluşumundan sorumludur. • 10-13 yaşına testesteron görülmez. kadar üretimi • Puberte ile beraber, ön hipofiz gonadotropik hormonlarının etkisiyle testesteron yapımı hızlanır. • Testisler ve börek üstü bezlerinde yapılır. Testesteronun belli başlı etkileri: 1. Testislerin, penisin ve skrotumun gelişmesi 2. Pubis bölgesinde, göğüste, yüzde ve sırtta kılların çıkması 3. Sebum benzeri salgıların artması ve akne oluşması 4. Protein yapımının artması ve kasların gelişmesi 5. Larinksin büyüyüp , sesin kalınlaşması 6. Uzun kemiklerin epifizlerinin kapanması ve buna bağlı olarak büyümenin durması 7. Eritrosit sayısının artışı 8. Bazal metabolizmanın artışı 9. Karşı cinse ilgi duyma PUBERTE (ERGENLİK) • Puberte, gonadların endokrin ve gametojenik işlevlerinin üremeyi mümkün kılan düzeye ilk kez ulaştığı dönemdir. • Pubertede rol alan esas faktör, hipotalamus’tan gonadotropin serbestleştirici hormon (GnRH) salgısının başlamasıdır. • GnRH: Hipofiz kaynaklı olan gonadotropinlerin (folikül stimüle edici hormon (FSH) ve luteinleştirici hormon (LH)) salınımını uyarır. • Puberte döneminde salgılanmaya başlarlar. Puberte kızlarda 8-13, erkeklerde ise 9-14 yaş arasıdır. • Gonadotropin salgısının düzenlenmesinde, hipotalamus anahtar konumdadır. • Hipotalamus tarafından kontrol, portal hipofiz damarlarına salgılanan GnRH (gonadotropin serbestleştirici hormon) aracılığıyla gerçekleşir. • GnRH, hem FSH hem de LH salgılarını uyarır. Erkek Üreme Sistemindeki Yardımcı Kanallar • Testislerde üretilen spermleri, penise taşıyan kanallardır . • Bunlardan ductus epididimis; spermleri dışarı verileceği ana kadar depo eder ve penise iletilmesini sağlar . • Ductus deferens (vas deferens)’te epididimisin devamı olup, görevi spermlerin iletilmesidir . • Ductus deferens, ductus ejaculatorius (ejakulatör kanal) ile birleşmeden önce genişleyerek ampullayı oluşturur. Erkek Üreme Sistemindeki Yardımcı Bezler • Yardımcı bezler, spermlerin beslenme ve hareketini sağlayan salgıları oluşturan bezlerdir. • Bu bezler başlıca vesicula seminalis, prostat bezi ve balbourethral (cowper bezi) bezler’dir. • Ejakulat (semen)’in yaklaşık % 6070’ini vesicula seminalis salgısı oluşturur. • Prostat, spermlerin hareketine yardımcı olan salgı üretir. • Cowper bezleri, mükoz ve alkali özellikte salgı yapar. • Sperm hücreleri, seminifer tübüllerden epididim’e girerler. • Epididim ise, vas deferens kanallarına açılır. Vas deferens kanalları, prostat bezine girmeden hemen önce ampulla adı verilen bir genişleme gösterir. • Prostat’ın her iki trafında, vesicula seminalis adı verilen keseler yer alır. • Hem ampulla, hem de vesicula seminalis’lerin içerikleri, ejakülatör kanalla prostat gövdesinden geçerek internal üretraya boşalır. Prostat bezinden kaynaklanan prostat kanalcıkları da ejakülatör kanala açılır. • Ayrıca üretra’nın başlangıç bölgesine çok yakın yerleşimi olan balboüretral bezlerden de üretraya çok daha fazla miktarda mukus salgılanır. • Üretra, testisleri vücut dışına bağlar. • Spermler, seminifer tübüllerde oluştuktan sonra, epididime geçer. • Spermlerin küçük bir bölümü epididim’de, çoğunluğu ise vas deferens’te depolanır ve fertilizasyon özelliklerini en az 1 ay kaybetmezler. • Seminal veziküllerdeki (vesicula seminalis) sekretuvar epitel hücrelerden salgılanan mukoid sıvı: bol miktarda fruktoz, sitrik asit, besin maddeleri ve prostaglandinler içerir. • Bu sıvı sayesinde; -ejaküle edilen semene büyük bir hacim eklenir. -seminal sıvıdaki fruktoz ve diğer besleyici maddeler sayesinde ejakulattaki spermin ovumu döllemesine kadar geçen süre içinde sperm hücrelerinin beslenmesi sağlanır. • Bu sıvının içerdiği prostaglandinler: spermlerin overlere doğru hareket etmesi için uterusta ve fallop tüplerinde peristaltik kasılmalara neden olarak fertilizasyona yardımcı olur. • Prostat bezi: kalsiyum, sitrat ve fosfat iyonu içeren bir prostat sıvısı salgılar. Bu sıvı hafif alkalik özelliği sayesinde, ejakulatın asiditesini nötralize eder ve bu yolla spermin hareket ve fertilizasyon yeteneğini arttırır. • Balbouretral bezlerin epitel hücrelerinden salgılanan mukus sıvı da, ejakulatın asiditesini nötralize eder. Ayrıca coitus sırasında, penisin lubrikasyonuna (kayganlaşmasına) yardımcı olur. Semen • Ejakulasyon ile penisten dışarı atılan beyaz renkli opak sıvıya ejakulat (semen) denir. • Bir ejakulasyon ile 2,5 – 3,5 ml semen çıkarılır. • Ejakulasyon sıklığı arttıkça, semen hacmi ve sperm sayısı azalır. • Semenin 1ml’sinde 100-120 milyon sperm hücresi bulunur. • Spermler, dişi genital sisteminde dakikada 3 mm hızla ilerler. • Erkeğin cinsel aktivitesi sırasında ejakülasyon ile atılan semen; vas deferens’ten (~%10), vesicula seminalis’ten (~% 60), prostat bezinden (~% 30) gelen sıvıları ve spermleri içerir. • Ayrıca, küçük miktarda mukus bezlerinden balboüretral bezlerden gelen sıvıları da içerir. ve özellikle • Semenin hafif asit sıvıları (ör vesicula seminalis sıvısı), alkali karakterdeki prostat sıvıları ile nötralize edilerek, semen bileşiminde ortalama p H’ın yaklaşık 7,5 olması sağlanır. • Spermler semenle atıldıktan sonra, vücut ısısında en fazla 24-48 saat yaşayabilirler. Spermatogenez Sperm üretimi ergenlikle başlar. Germ hücreleri (spermatogonium), mitoz çoğalmalar ile 46 kromozomlu primer spermatositleri oluştururlar. Bu hücrelerin mayoz bölünme ile kromozom sayıları yarıya (23) iner. Mayoz I ile primer spermatositlerden, sekonder spermatositler oluşur. • Mayoz II ile sekonder spermasitlerden spermatidler oluşur. • Son aşamada, spermatidler farklılaşarak spermatozoa’lar (sperm hücreleri) oluşur. • Sperm hücresinin bütün bu aşamalardan geçerek oluşması 74 gün sürer. • Olgunlaşan spermatozoalar, serbest bırakılıp seminifer tübül boşluğuna girerler. • Daha sonra epididime geçer. Sperm hücreleri, ejakulasyona kadar ductus epididim ve ductus deferens’in ampulasında depo edilir. Sperm Hücresi • Baş, boyun ve kuyruktan oluşur. • Baş spermin genetik şifrelerini taşıyan DNA ile akrozom adında lizozom benzeri bir yapı içerir. • Akrozom içerdiği hiyaluronidaz ve proteinaz gibi enzimler ile spermin oosit içine girişine yardımcı olur. • Boyunda ise, spermin hareketi için gerekli enerjiyi üreten mitokondriler bulunur. • Kuyruk , spermin en uzun bölümü olup hareketi sağlar. • Sperm hücresi, +4 °C’de birkaç gün kadar, kadın genital kanalında 48 saat kadar ve -79 °C’de birkaç yıl kadar canlı kalabilir. • Bazen sperm sayısı normal olan erkeklerde infertilite (kısırlık) görülebilir. • Bunun başlıca nedeni sperm morfolojisindeki bozukluktur. Bu bozukluklar, spermin baş boyun ve kuyruğuna ait bozukluklardır. Ereksiyon • Ereksiyon, koitusun gerçekleşmesi için gereklidir. • Parasempatik sinirlerin uyarılması sonucu korpus kavernozum ve penise gelen arterlerin duvarlarındaki düz kasları gevşer ve trabekuler boşluklarda arteriyel kan akımına direnç azalır. • Bu sırada venalar kapatılarak, kan buraya hapsedilir. Böylece penis ereksiyon haline geçer. • Ereksiyondaki en önemli mekanizma, non-adrenerjik ve nonkolinerjik sinir sonlanmalarından ve endotelden nitrik asit (NO)salgılanmasıdır. • NO düz kaslar içine girerek, cGMP (cyclic guanosine monophosphat ) oluşumuna neden olur. • cGMP, korpus kavernozum düz kaslarında gevşeme yapar. Ejakülasyon • Semenin uretraya ulaşıp, dışarı atılma sürecidir. • Glans penisteki reseptörlerin uyarılması belli bir düzeye ulaşınca; sempatik sinirler, ductus deferens ve seminal vezikül kaslarının kasılmasını sağlar. • Semenin üretraya ulaşması ve musculus bulbocavernosum’un periyodik kasılmaları ile ortalama 3 ml semen dışarı atılır. • Ejakulasyon sırasında, mesane tabanında bulunan sfinkter kapalı olduğu için, sperm mesaneye geçemez. • Ejakulasyondan 1-2 dakika sonra ereksiyon sona erer. DİŞİ ÜREME SİSTEMİ • Kadın üreme sistemi; vajina, uterus, tuba uterinalar, dış genital organlar ve ovaryumlardan oluşur. • Ovaryumların esas görevi, ovum (yumurta hücresi) üretmek ve cinsiyet hormonları olan östrojen ve progesteronu salgılamaktır. • Ovaryumlar, uterusun sağında ve solunda bulunur. • Fallop tüpleri; uterus boynuzundan çıkıp ovaryuma doğru uzanırlar ve ovaryuma fimbriya ile bağlanırlar. Fallop tüpleri, ovumun döllendiği ve ovumun uterusa geçişinin sağlandığı yapılardır. • Uterus; içi boş ve duvarında kas bulunan bir yapıdır. Embriyo/fetusun implante olduğu ve geliştiği yerdir. Menstrüasyon, uterusun endometrium tabakasında gerçekleşir. • Serviks; uterusun alt bölümüdür ve vajinaya açılır. • Vajina ise; uterusu vücut dışına bağlayan kanaldır. Oogenez • Oogenez, ovum’un gelmesi sürecidir. meydana • Dişi bireylerde yumurta hücresinin gelişimi anne rahminde başlar ve belirli bir yaşa gelinceye kadar sürer. • Yeni doğmuş bir kız çocuğunun yumurtalıklarında birincil(primer) oosit durumunda yaklaşık 300.000 kadar hücre bulunur. • Bu yumurtalar, ergenlik dönemine kadar birincil oosit olarak bekler. Ergenlik döneminden itibaren ise, hormonların etkisiyle gelişimini tamamlar. Overlerin İşlevleri ve Aylık Ritmin Düzenlenmesi • Üreme olayı, gelişmesiyle başlar. ovumun • Overlerdeki folikülde gelişen ovum, aylık döngülerin ortasında folikülden karın boşluğuna atılır. • Fallop tüplerinin biri tarafından tutulan ovum, daha sonra buradan uterusa geçer. • Eğer ovum spermle döllenirse, uterusa implante olur ve orada fetus gelişir. • Granüloza hücrelerinin oluşturduğu tek katlı bir tabaka ile çevrili ovuma, primordial folikül denir. • Doğumdan itibaren over kapsülü altında, her biri olgunlaşmamış bir ovum (primer oosit) içeren pekçok primordiyal folikül vardır. Menstrüel Siklus • Dişinin normal üretkenlik yıllarında, cinsel hormonların salgı hızındaki aylık ritmik değişimlere uygun olarak, overlerde ve cinsel organlarda değişimler görülür. Bu ritmik kalıba menstrüel döngü denir. • Döngü süresi yaklaşık 28 gündür. Menstrüel döngü sürecinde overlerdeki değişiklikler tamamen FSH ve LH’a bağlıdır. Gonadotropik hormonlarla (FSH ve LH) uyarılmayan overler inaktif durumdadır. • Aylık menstrüel döngünün ilk birkaç günü içinde FSH ve LH konsantrasyonları artış gösterir. • FSH, her ay 6-12 primer oosit’in büyümesini hızlandırır. Hormonun ilk etkisi, granüloza hücrelerinin bölünmesini hızlandırmak ve granüloza hücre tabakasının oluşumunu sağlamaktır. Buna ek olarak, teka adı verilen ikinci bir hücre kütlesinin daha oluşmasını sağlar. • Büyümenin erken çoğalma fazından sonra, granüloza hücre kütlesi, birkaç gün süreyle yüksek konsantrasyonda östrojen içeren bir folikül sıvısı salgılar. • Sıvının birikimi, granüloza hücre kütlesi içinde antrum’un belirmesine yol açar. Bu boşluk, folikül sıvısı ile doludur. • İnsanlarda, menstrüel döngünün yaklaşık 6. günde overlerdeki foliküllerden genellikle bir tanesi hızla gelişmeye başlayarak olgunlaşmış folikül (graaf folikülü) olur, diğerleri ise geriler. • Tek bir folikülün dominant folikülü oluşturmak üzere seçilmesine neden olan faktör: diğerlerine göre daha fazla gelişim gösteren folikülün fazla miktarda östrojen salgılaması ve bu östrojenin tek folikül üzerine pozitif geri bildirim etkisi yaratmasıdır. • Döngünün yaklaşık 14. gününde gelişen folikül çatlar ve ovum karın boşluğuna atılır. Bu ovulasyon sürecidir. Çatlama olayını başlatan olay, ön hipofizden aşırı miktarda LH salgılanmasıdır. • Ovum, fallop tüplerinin fimbriyalı uçları tarafından alınarak uterusa taşınır ve döllenme gerçekleşmezse menstruel kanama ile vajinadan dışarı atılır. • Ovulasyon anında çatlayan folikül, hemen kanla dolar ve corpus hemorajikum adı verilen yapıya dönüşür. • Ancak, folikülü çevreleyen granüloza ve teka hücreleri hemen çoğalmaya başlar ve pıhtılaşmış kanın yerini hızla sarımsı ve lipitten zengin luteal hücreler alarak korpus luteum adı verilen yapı meydana gelir. Böylece menstrüel döngünün, luteal hücrelerin progesteron salgıladığı luteal evresi başlar. • Korpus luteumdan salgılanan progesteron hormonu; adet döngüsünün gerçekleşmesinde veya gebelik oluşursa fetusun rahim içerisine yerleşmesinde rol oynar. • Eğer yumurtlamadan sonra döllenme yani hamilelik oluşmazsa, bir süre sonra korpus luteum küçülür ve ürettiği progesteron hormonu azalır. Bunun neticesinde, rahim iç tabakası dökülür ve bu şekilde adet kanaması başlar. • Korpus luteumun gerilemesi ile oluşan yapıya korpus albikans denir. • Eğer yumurtlamadan sonra döllenme oluşmussa yani hamilelik başlamışsa korpus luteum gerilemez varlığını devam ettirir. (Buna korpus luteum gravidarum denir.) Gebelik oluştuğunda plasentadan salgılanan human koryonik gonadotropin hormonu (beta HCG), korpus luteumun gerilemesini önler ve devamlılığını sağlar. • Korpus luteum gravidarum, gebeliğin ilk aylarında progesteron desteği sağlayarak, döllenmiş ovum’un rahim iç tabakasına tutunmasını sağlar. • Gebeliğin ikinci ayından sonra, koryonik gonadotropin hormonları (HCG) azaldığı için korpus luteum gerileyerek kaybolur ve progesteron üretme görevi plasentaya geçer. Menstrual Siklusun Evreleri • Proliferasyon fazı : Bu dönem östrojen fazı olarakta adlandırılır. • Menstuel kanamanın bitiminden, ovulasyona kadar devam eden süredir. • Bu dönemde gelişmekte olan folikülden salgılanan östrojen hormonunun etkisiyle endometrium kalınlığı hızla artar. Endometrium’daki fibröz doku ve bezler rejenere olur ve endometriumda yeni kan damarları oluşur. • Sekresyon fazı : Ovulasyon sonrasında, korpus luteumdan salgılanan progesteron hormonu, endometriyumdaki salgı bezlerinin salgı sekresyonunu ve endometriyumdaki kan akımını arttırır. • Bu devrede damarlar daha kıvrımlı bir görünüm kazanır. • Progesteron ayrıca, uterus duvarındaki kas dokusunun uyarılarını minimum seviyeye indirerek, uterus kasılmalarını zorlaştırır. • Bu etkileriyle progesteron: döl yatağındaki döllenen yumurtanın daha rahat bir şekilde yerleşmesi için lazım olan mekanı hazırlar. Hamileliğin başlamasına ve başlayan hamileliğin sürmesine yardımcı olur. • Menstruel faz (Menstruasyon): Mentruasyonun nedeni, aylık ovaryum siklusunun sonunda östrojen ve progesteronun ani olarak azalmasıdır. • Corpus luteum gerilediğinde endometriyum’un hormon desteği ortadan kalkar. • Ortalama 5 gün süren bu dönemde endometriyumun kalınlığı azalır, prostoglandinler salgılanarak vazokonstriktör etkiyle stratum vaskularede (damarlı katman) nekroz gelişir ve kan sızmaya başlar. • Bir mensturasyon döneminde 35 ml kan ve 35 ml kadar seröz sıvı kaybı olur. • Endometriyum’un işlevi açısından; menstrüel döngünün proliferatif evresi bir önceki menstrüasyonda dökülen epitelin yenilenmesini, salgı evresi ise uterusun döllenmiş ovum’un implantasyon için hazırlanmasını temsil eder. • Salgı evresinde döllenme gerçekleşmezse, endometrium dökülür ve yeni bir döngü başlar. Dişi Cinsiyet Hormonları • Overlerden salgılanan progestinlerdir. cinsiyet hormonları östrojenler ve • Östrojenlerin en önemlisi östradiol, progestinlerin en önemlisi ise progesterondur. • Östrojenler başlıca vücutta sekonder dişi cinsiyet özelliklerini veren özgül hücrelerin çoğalma ve büyümesini sağlarlar. • Progestinler ise, uterusu gebeliğe, meme bezlerini de emzirmeye hazırlar. • Gebe olmayan bir dişide, östrojenler büyük miktarlarda overlerden, az miktarlarda da adrenal kortex’ten salgılanırlar. Gebelikte ise çok büyük miktarlarda plesenta’dan salgılanırlar. Dişilerde başlıca 3 tip östrojen bulunur. Bunlar β-östradiyol, östron ve östriyol’dür. • Östrojenler: • Over foliküllerinin büyümesini kolaylaştırır. • Fallop tüplerinin hareketini ve uterusun kan akımını arttırırlar. • Östrojenlerin etkisi altında uterus kası daha aktif ve daha kolay uyarılabilirdir. • Östrojenler normal koşullarda LH salgısını inhibe eder. Uzun süre kanda yüksek kaldığı koşullarda da arttırırlar (ovulasyonda). • Östrojenler meme kanallarında gelişmeye neden olur ve puberte sırasında gözlenen meme büyümesinden sorumludurlar. • Östrojenlerin ayrıca plazma kolestrol düzeyini düşürücü etkisi de vardır. • Progesteron: • Başlıca hedef organları uterus, memeler ve beyindir. • Myometrium hücreleri üzerine antiöstrojenik etki göstererek bunların uyarılabilirliğini ve oksitosine duyarlılığını azaltır. • Endometriumdaki östrojen reseptörlerinin de sayısını azaltır. • Memede lobül ve alveollerin gelişimini uyarır. Östrojen tarafından hazırlanmış kanal dokusunun faklılaşmasını sağlar ve laktasyonda memelerin süt salgı işlevini destekler. • Termojeniktir ve ovulasyon sırasında bazal vücut sıcaklığının artışından sorumludur. • Gebe olmayan bir kadında, progesteron cinsel döngünün yalnız ikinci yarısında korpus luteum’dan salgılanır. • Gebelik sırasında özellikle gebeliğin 4 ayından sonra plesentadan büyük miktarda progesteron salgılanır. • Relaksin: • Kadınlarda corpus luteum, uterus, plesenta ve meme bezlerinde yapılan bir polipeptit hormondur. • Gebelik sırasında symphsis pubis’i ve pelvis’in diğer eklemlerini gevşetir. • Uterus serviksini yumuşatır ve genişletir. • Bu etkileriyle doğumu kolaylaştırır. Menopoz • Over yaşın ilerlemesiyle, gonadotropinlere yanıtsız hale gelir, işlevleri azalır ve cinsel döngüler kaybolur. Bu doğal fizyolojik sürece menopoz denir. • Öncü folikül sayısındaki azalmanın menopozda daha da belirginleşmesi, bu yanıtsızlığa eşlik eder. • Overler artık salgılayamaz. daha fazla progesteron ve östrojen • Uterus ve vajina giderek atrofiye olur. Östrojenlerin ve progesteron’un negatif geri bildirim etkisi azaldığı için FSH salgısı artar. Plazmadaki FSH yüksek düzeyde, LH ise orta düzeyde yükselir. Fertilizasyon (Döllenme) • Ovumun döllenmesi (fertilizasyon) sonucu gebelik adı verilen tamamen yeni olaylar dizisi gelişerek, döllenen ovum’un fetusa dönüşümü sağlanır. • İnsanlarda ovum’un döllenmesi ampulla’sında gerçekleşir. genellikle fallop tüpleri’nin • Döllenme şu basamakları içerir: 1-Ovumun spermi kendisine çekmesi 2-Spermin ovumu çevreleyen zar yapıya, zona pellusida’ya tutunması 3-Akrozom tepkisi ve spermin zona pellusida’yı geçmesi 4-Sperm başının ovumun hücre zarına tutunması, spermin tutunduğu bölgenin parçalanması ve sperm çekirdeğinin ovum stoplazmasına serbestlenmesi • Ovuma girer girmez, spermin baş kısmı şişer ve erkek ön çekirdeğini oluşturur. • Daha sonra erkek ön çekirdeğindeki 23 eşleşmemiş kromozom ile dişi ön çekirdeğindeki 23 eşleşmemiş kromozom bir araya gelerek, döllenmiş ovumun 46 kromozomunu(23 çift) oluştururlar. • Döllenme sonrasında, yumurtanın fallop tüplerinden uterus boşluğuna taşınabilmesi için 3-5 gün geçerlidir. • Ovum, fallop tüpündeki taşınması süresince, birçok bölünme aşamaları geçirir ve yaklaşık 100 hücreden oluşan bir blastokist halinde uterusa gider. • Blastokist’in uterusa implantasyonu, blastokist’in yüzeyinde gelişen trofoblast hücrelerinin faaliyeti sonucu gerçekleşir. Bu hücreler endometriyum yüzeyindeki hücreleri sindirip, sıvılaştıran proteolitik enzimleri salgılar. • Serbestleyen sıvı besinler, ayrı trofoblast hücreleriyle aktif olarak blastokistlere taşınarak büyümeyi daha çok destekler.