İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ RAPORU SENARYO Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) tarafından kullanılan tanıma göre, iklim değişikliği, iklimde karşılaştırılabilen dönemler arasında gözlenen doğal iklim değişikliğinden daha fazla değişiklik saptanması anlamına gelir; küresel atmosferin bileşiminde meydana gelen bir değişikliğe atfedilebilecek bu durum, doğrudan veya dolaylı olarak insanların faaliyetleri sebebiyle ortaya çıkmaktadır. IPCC Raporunda 1 sunulan deliller ve senaryolar potansiyel etkiler göz önüne alındığında her şeyden önce dünya ekosistemleri, nüfus ve içinde bulundukları iklim koşullarına bağımlı olan ekonomik sektörler için hatırı sayılır ölçüde endişeye yol açmıştır. Küresel seviyede ortaya çıkan temel deliller arasında aşağıdaki olgular yer almaktadır: A. Küresel ölçekte yükselen ısı: Küresel ısının gözlenmeye başlamasından itibaren (1850) kaydedilen en yüksek ısı 1997 -2008 yılları arasında görülmüştür. En yüksek sıcaklığa ulaşan 10 yılın 8’i ise 2001’den sonraki yıllardır. Son yıllardaki gözlem sonuçlarına göre küresel seviyede 1 “Dördüncü Değerlendirme Raporu: İklim Değişikliği 2007”, IPCC, 2007 ortalama genel ısı artışı 1850 -1899 ve 2001 -2005 yılları arasında ortalama olarak 0.76 C olarak kaydedilmiştir. B. Sonuç olarak erime; toprak ve buzla kaplı deniz yüzeylerinde azalma: 1978’den beri uydudan yürütülen gözlemler arktik deniz buzullarının yıllık ortalama genişliğinde her 10 yılda bir %27’lik bir azalma ortaya çıkarmıştır. Yaz aylarında bu oran daha da artmaktadır (10 yıl başına %7.4). C. Deniz seviyesinde yükselme: 1961– 2003 yılları arasında dünya ölçeğinde deniz seviyesi ortalama yıllık 1.8 mm yükselmiştir. 1993 – 2003 yılları arasında ise yükselme oranı daha fazladır: Ortalama yıllık 3.1mm. D. Bölgesel yağış seviyelerinde ve yoğunluğunda varyasyonlar yanında ekstrem olgu (sel, kuraklık vs.) sıklığında artış: 1900 – 20052 döneminde Kuzey ve Güney Amerika’nın doğu bölümlerinde, Kuzey Avrupa’da, Kuzey ve Orta Asya’da yağış seviyesinde önemli ölçüde artış gözlenmiştir. Aksine sub-tropik bölgede yer alan ülkelerde ise (10 – 30 derece kuzey enlemleri arasında) azalma görülmüştür. IPCC’ye göre sera gazlarının ve aerosollerin atmosferdeki yoğunluğu (nitrat, toz partikülleri vs.gibi çok küçük partiküller), fiziksel madde örtüsü ve solar radyasyon iklim sistemindeki enerji dengesini değiştirerek ciddi dengesizliklere yol açabilirler. Sera gazlarının küresel emisyonu (GHG) 1970 – 2004 arası %70 artmıştır. Sera gazlarının en ciddi miktarı enerji arzı (%26), sanayi (%19), orman tahribi ve arazi açma (%17.4), tarım (%14), ve ulaşım (%13) faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Son yayınlanan IPCC raporu, gelecekteki iklim değişikliklerinin sadece ısı artışına yol açmakla kalmayıp, tüm iklim sisteminde, ekosistem ve insan faaliyetlerinde de (genellikle tarımsal gıda sektöründe) yansımaları görülecek olan değişikliklere yol açacağını doğrulamaktadır. IPCC tarafından oluşturulan senaryolar 2000 - 2030 yılları arasında 9.7 – 36.7 milyon ton 2 Uzun-dönem eğilimleri temelinde arasında CO 2-eq dâhil olmak üzere GHG emisyonlarının3 artacağını öngörmektedirler. Karbon Ayakizi kendi yaşam döngüsü boyunca bir ürün (tüketim malları, ara mallar) veya hizmet (etkinlik, konferans vs. organizasyonu) ile bağlantılı toplam karbondioksit (CO2 miktarıdır) ve diğer sera gazları emisyonlarıdır 4. Karbon Ayakizi, günümüzdeki emisyonu gelecek için alınmış çevresel tedbirlerle uygunluk gösterecek şekilde kontrol altına almak ve yönetmek ve elde edilen verileri kamuoyuna ve özel firmalara dağıtmak ve sunmak amacıyla ölçülür. Empirik kanıtlara göre dünyadaki sera gazı emisyonunun büyük kısmı, toplam emisyonun %70’i, ABD, Çin, AB27, Rusya, Hindistan ve Japonya’da oluşur. İtalya ise sera gazı mutlak emisyonunda dünyada 10’uncu sırada gelmektedir5. Ekolojik Ayakizi, insanların doğal kaynak tüketimi ile gezegenimizin kaynak yenileme kapasitesini kıyaslayan bir istatistik ölçüsüdür. Bu indeks insanoğlu tarafından tüketilen kaynakların üretimi ve israfın bertaraf edilmesi için gerekli biyolojik olarak verimli alanı (deniz ve toprak) ölçer6. İndeksin çeşitli bileşenlerinin toplamı belli bir insan nüfusu tarafından kullanılan biyo-kitle miktarını üretmek için gerekli “eşdeğer alanı” gösterir ve “küresel hektar” (kha) ölçü birimi ile ifade edilir. Günümüzde insanoğlu, tüketimini sürdürebilmek ve israfı karşılayabilmek için ‘1.3 Dünya büyüklüğünde’ gezegene ihtiyaç duyacaktır (Bu, ‘yeryüzü bir yılda insanoğlu tarafından tüketilen kaynaklarını yenileyebilmek için ortalama bir yıl dört aya gereksinim duyar’ anlamına gelmektedir). Kişi başı en yüksek Ekolojik Ayakizi’ne sahip ülkeler Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD’dir. İlk sıralarda yer alan 15 ülkenin arasında bazı Kuzey Avrupa ülkeleri 3 Referans değerine göre tahmin artmaktadır. Kaynak:, Avrupa Birliği Çevre ve Sürdürülebilirlik için Birleşik Araştırma Merkezi (Joint Research Centre Institute for Environment and Sustainability), 2007 5 Kaynak: Dünya Araştırma Enstitüsü – İklim Analiz Gösterge Aracı 6 Ekolojik Ayakizi kavramı 1990’ların ilk yarısında British Columbia Üniversitesi’nden ekolojist William Rees tarafından ortaya atıldı. Daha sonra Ecological Footprint Network’de yöneticilik görevini yürüten Mathis Wackernagel tarafından geliştirildi, uygulandı ve uluslararası ortama sunuldu. 2000 yılından başlayarak WWF düzenli olarak iki yılda bir yayınladığı Yaşayan Gezegen Raporu’nda (Living Planet Report) Ecological Footprint Network tarafından hazırlanan verileri kullanarak, Ekolojik Ayakizi hesaplamalarını güncelleştirir. 4 (Danimarka, Norveç, Estonya, İrlanda gibi) ve Güney Avrupa ülkeleri (Yunanistan ve İspanya) bulunur. Öte yandan İtalya kişi başı 4.76 küresel hektarlık Ekolojik Ayakizi ile 24’üncü sıradadır. Ortalama olarak her bir İtalyan’ın Ekolojik Ayakizi, düz bir yüzey olarak canlandırılırsa, her kenarı 218 metre olan bir kareye; 6 futbol sahası büyüklüğe eşit bir alan kadardır. Ekolojik Ayakizi’nin çeşitli bileşenleri göz önünde bulundurulursa, bu yüzeyin %1.4’ü deniz, %9.1’i orman, %24.9’u ekili alan, %4.5’i mera, %2’si inşaat alanı (kentler, yollar, altyapı inşaatları) ve %58.1’i karbondioksiti absorbe etmek için gerekli tamamen orman kaplı arazidir. Ekolojik Ayakizi’nin büyümesi ile ilgili gelecek senaryolarına bakarsak, insanlık 2050 yılında öyle bir ekolojik krizle karşı karşıya kalacak ki, tüketim seviyelerini ve israfı karşılamak için iki gezegen gerekecek. İklim değişikliğinin etkileri ve tanımlanan gelecek beklentileri ışığında UNFCC tarafından özellikle iki spesifik strateji geliştirilmiştir: - Hafifletme stratejisi: Bu strateji iklim değişikliğinin nedenleri üzerine eyleme geçmeyi, özellikle emisyonu ve insanoğlu faaliyetlerinin sebep olduğu atmosferde sera gazı yoğunluğunu azaltma ve stabilize etmeyi amaçlar. Bu stratejinin başarılı olması için küresel ve dolayısı ile uluslararası eylem gerekmektedir. - Adaptasyon stratejisi: Bu strateji, iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuz sonuçları en aza indirmek için planlar, programlar, eylemler ve tedbirler tasarlayarak, iklim değişikliğinin etkilerine karşı eyleme geçmeyi amaçlar. Bu stratejinin temel özelliği, uygulanmasında yerel düzeyde yürütülecek tedbirlerin koordine edilmesi için bir çağrı ifade etmesidir. İklim Değişikliği ve Tarımsal Gıda Tarımsal gıda tedarik zinciri, ayrıca endüstriyel işleme faaliyetleri ile ilgili de bir bileşen içerir. Çalışmanın spesifik amacı göz önüne alındığında – iklim değişikliğinin etkilerini değerlendirmek – dikkatler, bu sanayiyi besleyen hammaddelerin üretimi aşamasına odaklanır. Ancak, uygun durumlarda çalışmanın aşamaları ile ilgili olarak hammaddelerin işlenmesi, nakliyeleri ve tüketimleri hakkında da endikasyonlar sağlanmıştır. Tarım ve iklim değişikliği karmaşık bir neden- sonuç ilişkisi ile nitelendirilir. Tarım, faaliyetin kendisinden dolayı, iklim değişikliğinin baş sorumlusu olan sera gazını ciddi miktarda üretir. Ancak, aynı zamanda, azalan verimlilik ve artan gıda güvenliği riskleri açılarından olumsuz etkilere maruz kalır. Bu kısır döngüyü durdurabilecek çözümlere günümüzde iki makro alanda rastlanır: Tarımsal üretimin yeniden yerelleşmesi ve tarımsal gıda yönetim ve uygulamalarında yenilikler. Tarım, dünya ölçeğinde yıllık sera gazı emisyonunun yaklaşık %33’ünün oluşmasına yol açar7. Bilimsel verilerden görüleceği gibi tarımsal faaliyetler karbondioksit üretimine orta seviyede yol açarken, hayvancılık, pirinç ekiciliği ve - kısmen – gübrelemeye bağlı faaliyetlerden dolayı çok daha ciddi ölçüde azot oksit ve metan üretimine yol açar8. İklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkileri üç makro-alanı ilgilendirir: - Tarımsal üretim: Mendelsohn ve Schlesinger modeli, parasal açıdan ölçülen tarımsal üretimin, yıllık ortalama ısı, yıllık bazda ortalama günlük yağış ve havadaki ortalama karbondioksit yoğunluğunun bir fonksiyonu olduğunun üzerinde durur. Görülebileceği gibi, tarımsal üretimi artıran faktörlerden biri karbon gübreleme diye bilinen olgudur. CO2 emisyonunda bir artış sadece gezegenimizin ısısını artırıp tarıma zarar vermez; aynı zamanda tarım için olumlu sonuçları da vardır. Fazla ısınmadan kaynaklanan olumsuz etkileri hafifletir. Buna rağmen, tarımsal üretimde dünya ölçeğinde düşüş yıllık yaklaşık 190 milyar dolar düzeyinde olacak ve hatta karbon gübre kullanımında bile yıllık dünya tarımsal üretimindeki düşüş 40 milyar dolar olacaktır. - Gıda zinciri güvenliği: Gıda güvenliği ile ilgili iklim değişikliği sonucu beklenen etki, genellikle su kaynaklarının yönetiminde karşılaşılan zorluklar, hastalıkların daha hızlı yayılması ve tarımsal ürün ile gıdaya bulaşması konularını içerir. - Sosyal güvenlik: İklim değişikliği endişesi taşıyan toplumdaki temel kritik/tezatlık içeren durum şudur: Doğal kaynakların mevcudiyeti ve kullanımı; kıyı kentleri ve altyapılarının karşılaştığı ekonomik zarar ve riskler; bölgesel çekişmeler; kötüye giden yaşam şartlarına bağlı göç olgusu; istikrarsızlık ve nüfusun artan ihtiyaçlarına verilen cevabın kötü yönetilmesi; enerji kaynaklarına erişim ve bunların kontrolüne bağlı olan gerilim; uluslararası yönetim üstünde baskı. 7 Kaynak: Dünya Kaynakları Enstitüsü (World Resources Institute), Veritabanı Kaynak: W.Cline, Küresel Isınma ve Tarım, (Global Warming and Agriculture), Centre for Global Development, 2007. 8 Tarımsal gıda sektörünün iklim değişikliği üzerindeki etkilerini azaltma stratejileri ile ilgili olarak tarımsal gıda üretiminin çevresel sürdürülebilirliğini güvence altına almak için, ulaşılması gereken öncelikli amaçlar belirlemek mümkündür: Bu amaçlar arasında aşağıdakiler yer almaktadır: - Karbonu aktif olarak emip, bitki örtüsü ve toprakta depolamak; - Karbondioksit ve pirinç, hayvancılık ve yanmadan ortaya çıkan metan ile inorganik gübre kullanımından ortaya çıkan azot oksit emisyonunu azaltmak; Hâlihazırda bu amaçlara ulaşmayı sağlayacak gibi görünen uygulamalar üç makro-strateji olarak ele alınabilir9: - Tarımsal arazilerin yönetimi; - Meraların yönetimi ve üreme çiftliklerinin optimizasyonu; - Bozuk arazilerin düzeltilmesi ve orman ile yeşil alanların korunması. Belirtilen stratejilerin uygulanması amacıyla ekonomik taraflar (çiftçiler, orman sahipleri, vs.) tüketiciler ve dâhil olan diğer tüm taraflar çeşitli şekillerde destek ve teşvik isteyebilirler. Bunlara örnek olacak, özellikle önemli, bazı durumlar aşağıda sıralanmıştır: Food Laboratory (Gıda Laboratuarı) , Amazon Fund (Amazon Vakfı), Regional Greenhouse Gas Initiative (Bölgesel Sera Gazı Girişimi), New Zealand Sustainable Land Management and Climate Change Plan (Yeni Zelanda Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Değişikliği Planı), Biyo Karbon Vakfı – Dünya Bankası, Global Ecolabelling Network (Küresel Ekoetiketleme Ağı). İklim Gıdaizi gıda üretimi ve tüketiminin neden olduğu çevresel etkiyi ölçer. İklim Gıdaizi kavramı, Karbon Ayakizi ve Ekolojik Ayakizi kavramlarının bir parçasıdır. Gıdanın üretim ve tüketimi CO2 emisyonu bakımından (Karbon Ayakizi) ve yeryüzü ekosisteminin kullanılması bakımından (Ekolojik Ayakizi) çevresel bir etki yaratır. Böylece, üretilen ve tüketilen gıdanın tipi, bileşenleri ve miktarı CO2 emisyonlarının toplam miktarında ve bunun sonucunda Karbon Ayakizi’nde, ayrıca kaynakların tüketilmesi ile yeryüzünün yenileme kapasitesi arasındaki oran bakımından insanların doğadan taleplerinde önemli bir etki yaratır. 9 Kanıtlar ve bu paragrafta ifade edilen hususlar, esas olarak aşağıdaki yayınların içeriğine dayanmaktadır: IPCC, "İklim Değişikliğini Azaltma", 2007, Bölüm.8; Smith, P. D. Martino, Z. Cai, D. Gwary, HH Janzen, P. Kumar, B. McCarl, S. Ogle, F. O'Mara, C. Rice, .J. Scholes, O. Sirotenko, M. Howden, T. McAllister, G. Pan, V. Romanenkov, U. Schneider, S. Towprayoon, M. Wattenbach ve JU Smith, 2007a: "Tarımda sera gazı azaltımı", Royal Society Felsefi Etkileşimle; Sara Scherr ve Sajal Sthapit, "Dünya Devleti 2009", WRI, Bölüm. 3 Bu bakış açısına göre, CO2 emisyonu ve Ekolojik Ayakizi bakımından Batı dünyasında günümüzde kullanılan iki ana diyet tipi analiz edilmiş ve değerlendirilmiştir: Kuzey Amerika diyeti (yüksek oranda et ve artan oranda tatlı ve yoğun şeker ve yağ içeren gıdaların tüketimi) ve Akdeniz diyeti (esas olarak karbonhidrat, meyve ve sebze tüketimi). Kısaca: - Kuzey Amerika diyetini tercih eden bir kişi, günde 26.8 m2 Ekolojik Ayakizi ve atmosfere yaklaşık 5.2 kg CO2 bırakmaktadır. - Akdeniz diyetini tercih eden kişi ise, 12.3 m2 Ekolojik Ayakizi ve atmosfere 2.2 kg CO2 bırakmaktadır. Akdeniz diyetinde olduğu gibi, diyetin çeşitli öğelerini dengeli bir şekilde entegre edebilecek bir gıda yaklaşımı sağlık ve fiziksel açıdan iyi bir duruma yol açtığı gibi, çevresel etki de göz önünde bulundurulduğunda çok değerli olduğu görülüyor, özellikle iklim değişikliği olgusunun etkilerini azaltma bakımından. Bu durum, İtalyan Sağlık Bakanlığı tarafından geliştirilen gıda piramidi modelinin uygulanma sonuçlarında empirik olarak gösterilmiştir. TAVSİYELER Harekete geçmek üzere altı alan olduğu görüşündeyiz: 1. Basit ve her düzeyde anlatılabilecek objektif çevresel indikatörlerin kullanımını teşvik etmek ve yaygınlaştırmak; 2. Ekonomik politika ve adil, etkili teşvik edici/caydırıcı bir sistemi özendirmek; 3. Mahsullerin yerelleşmesi, zooteknik faaliyetlerinin etkisinin azaltılması; ormanların korunması; 4. Teknolojik yeniliği özendirerek ve sürdürülebilir tarımsal politikaları teşvik etmek (en iyi uygulamaları); 5. Şeffaf iletişim politikalarını teşvik etmek (yeşil etiketlemeye kadar) 6. Ekolojik sürdürülebilir yaşam tarzlarını ve diyetlerini teşvik etmek.