Psikiyatride Yeni Gelişmeler ve Yeni Ufuklar Oct 4, 2010 Psikiyatri, kişinin sübjektif hayatının bozulması veya diğer kişiler ve toplum ile ilişkilerinin aksamasına sebep olan, istenmeyen kişilik problemlerinin nedenleri, gelişmesi ve belirtilerini inceleyen ve bu bozuklukların düzeltilmesini amaçlayan bir tıp bilim dalıdır. Diğer bir anlatım şekliyle, toplumlarda kabul gören düşünce ve davranışların dışında düşünen veya davranışlarda bulunan insanların bu durumunun sebeplerini, klinik belirtilerini inceleyen ve bu durumdaki insanların sosyal ve toplumsal uyumunu amaç edinen bir bilim dalıdır. "Psikiyatri" terimi ülkemizde henüz halk arasında yerleşmemiştir. Halk, psikiyatriyi "asabiye," "sinir hastalıkları" olarak bilmektedir. Oysaki akıl ve ruh sağlığımızla ilgili problemlerin nedenleri ve çözümlerinin konu edildiği psikiyatri ile sinir hastalıkları (nöroloji), -ortak konular istisna- birbirinden farklı bilim dallarıdır. İnsanlık tarihinde psikiyatrik bozukluk gösteren hastalara, devrelere göre farklı bakıldığını ve davranıldığını görüyoruz. Günümüz imkânlarından mahrum olunan devrelerde akıl hastalan yeterince anlaşılamamıştır. Bilhassa Orta Çağ Avrupa'sında, "Şeytan çarpmış, içinde şeytan var, topluma zararlı insandır" mantığıyla akıl hastalarının boynuna halkalar takılarak, elleri ayaklan zincirlerle bağlanarak sokaklarda teşhir edildiği, hatta yakıldığı, bir acı gerçektir. Bu ve bundan sonraki devrelerde İslam ülkelerinde akıl hastalarına bakış açısı ve davranış son derece insancıldır. Öyle ki, akıl hastaları için özel vakıflar ve şifahaneler ihdas ediliyor. Elbiseleri ipekten, yatakları kuş tüyünden ve yiyecekleri çeşitli kuş etlerinden sağlanıyor ve müzikle tedaviye alınıyorlardı. Hristiyan ve İslam dünyasının akıl hastalarına farklı yaklaşımları, insana verilen değerden ve İslam'ın "vahiy" kültüründen kaynaklanıyordu. Zaman geçtikçe, çağdaş teknolojik aletler ve imkânlar, bunlarla yapılan yeni çalışmalar, akıl hastalarının büyük bir kısmının beynimizde, sinir sistemimizde ve bedenimizde meydana gelen hormonal, fizyolojik ve biyokimyasal değişikliklerden kaynaklandığını gösterdi. Nitekim beynimizin belli merkezleri uyandırıldığında, tıpkı akıl hastalıklarında görülen davranışlar ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan alkol, amfetamin, esrar, eroin vb. bağımlılık yapıcı maddelerin uzun süre kullanılması hâlinde birtakım psikiyatrik tablolar ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu maddeler sinir sistemimizde büyük tahribat yapmakta ve ruhsal dengeyi bozmaktadır. Yine son yıllarda, psikiyatri kliniklerine "psikolojik" diyebileceğimiz birçok şikâyetle başvuran hastaların çekilen beyin elektrolarında (EEG) normalin dışında dalgalar ve deşarjlar tespit edilmiş, bu anormal dalga ve deşarjların beyindeki yerleşim yerlerine göre değişik hastalık tablolarını taklit ettikleri görülmüştür. Bilhassa insanın hayvansal ihtiyaçları ve duygu durumuyla ilgili merkezlerin bulunduğu "limbik sistem"deki çeşitli sebeplere bağlı anormal epileptik deşarjlar, hastanın EEG'si çekilmeden, "psikolojik" denip buna yönelik tedavi yapıldığında çoğu kez olumlu sonuç alınamayacaktır. EEG'si çekilerek bu durumu tespit edilen hastalara bu anormal deşarjları önleyici ilaçlar (antiepileptik) verildiği takdirde tablo düzelmektedir. Beyinlerinde "organik patoloji" bulunan bu hastaların klinik tablolarının diğer hastalarda olduğu gibi hiçbir sebep yokken (görünürde) ya da çevresel faktörlerle ortaya çıkması, şayet EEG gibi tetkikler yapılmazsa teşhiste güçlük çekilebilir ve teşhis hatası yapılabilir. Son yıllarda tıbbın hizmetine giren "manyetik rezonans" ve diğer görüntüleme teknikleriyle beyin milimetrik düzeyde taranmakta, haritası çıkarılmakta ve en küçük bir anormal oluşum tespit edilebilmektedir. Hâlen kullanılmakta olan beyin tomografisi cihazı da teşhiste büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Beyin tümörlü veya beyninde çeşitli nedenlere bağlı anormal oluşumlar, beyindeki yerleşim yerine göre psikiyatrik tabloyla kliniğe gelebilmektedir. Öyle ki, belli bir yaşa kadar sabit ve dengeli bir şahsiyeti olan kişide anîden şahsiyet değişiklikleri ile değişik davranışlar dikkati çekebiliyor. Bu tür vakalara, toplumda hazır olan "deli" damgası hemencecik yapıştırılır. EEG ve beyin tomografisi gibi tetkikler, hastaların iradeleri dışında yapmış oldukları davranışlardan dolayı suçlamaları önlemektedir. Beyindeki lokalizasyonu tespit edilen oluşumlar tedaviyle giderilmekte ve çoğu kez klinik tablo da düzelmektedir. İnsanların eskiden beri bilinen hastalıklarından birisi, nöroloji ve psikiyatrinin ilgi alanına giren epilepsi (sara) hastalığıdır. Hastalığın tam olarak bilinmediği devrelerde bu hastaların da toplum tarafından dışlandığını görüyoruz. Epilepsi üzerine yapılan çalışmalar, doğum öncesi, doğum esnasında ve doğum sonrasındaki hayatın herhangi bir devresinde beyinde zedelenme meydana getirebilecek herhangi bir nedenle zaman zaman beyinden anormal deşarjlar olmakta ve sara nöbetini ortaya çıkarmaktadır. Yine son yıllarda yapılan birçok çalışmada, klinikte gördüğümüz bayılma, kasılma, morarma, ağızdan köpük gelmesi ile karakterize sara nöbetlerinin dışında birçok psikiyatrik tablonun da beyindeki bu kontrol dışı deşarjlara bağlı olduğu ispatlanmıştır. Teknik imkânların gelişmesiyle psikiyatri de geliştiği "dinamik" teoriyle büyük bir ağırlığı alan Freud'yen ekol ağırlığını kaybetmektedir. Freud, bütün vakaları kendi teorisiyle açıklanmış ve yorumlamıştı. Freud'un üzerinde yoğun olarak çalıştığı konulardan biri olan "histeri" hastalığı hakkında geriye dönük olarak dosyalar tarandığında veya yeni imkânlardan yararlanarak EEG gibi la-boratuvar tetkikleriyle bu gibi hastalar incelendiğinde bir kısmının histeri değil, "temporal lop epilepsi" olduğu görülmüştür. Ancak klinik tabloların aynı olması yanıltıcı olabilmektedir. Son yıllarda bütün dünyada psikiyatrik bozuklukların büyük bir kısmının organik nedenlerle ortaya çıkabildiği anlaşılınca, bu yöndeki araştırmalar ve çalışmalar hızlanmıştır. Özellikle biyolojik psikiyatri ekolünün doğmasına ve yaygınlaşmasına neden olmuştur. Klinikte tipik şizofreni, depresyon, histeri, diğer nörotik ya da psikotik tablolara benzer vakaların bir kısmının EEG'lerin-deki anormal dalgalar dikkati çekmiş ve bunlara yönelik tedavilerle olumlu sonuçlar elde edilmiştir.