İLETİŞİM - YÖNETİM EĞİTİMİ Uluslararası Belgelendirme Teknik Kontrol & Gözetim Hizmetleri Ltd. Şti. İzmir www.personatr.com www.besateknik.com İLETİŞİM - YÖNETİM EĞİTİMİ Eğitmen: Sami ERTUĞRUL İÇERİK 1. KURUMSAL İLETİŞİM 2. İLETİŞİM TEKNİKLERİ VE BEDEN DİLİ 3. ÖFKE KONTROLÜ 4. MOTİVASYON 5. ZAMAN YÖNETİMİ 6. SORUN ÇÖZME VE ZOR İNSANLARLA BAŞA ÇIKMA 7. YÖNETİCİ VE ÇALIŞAN TİPOLOJİLERİ 8. HİZMET ALAN KİŞİ TİPOLOJİLERİ 9. MOBBİNG 10. ETKİN VE SONUÇ ODAKLI ÇALIŞMA 11. TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ 1.KURUMSAL İLETİŞİM KURUM İÇİ İLETİŞİM: Kuruluşlarda iletişim (genellikle Örgütsel İletişim terimi kullanılır), işyerinin amaçlarına yönelik işlemesini sağlamak için işletmeyi meydana getiren çeşitli departmanlar ve işyerinin çevresi ile sürekli bilgi ve düşünce alış verişine olanak sağlayan bir süreçtir ve işletme yönetiminin en önemli araçlarından biridir. 1.KURUMSAL İLETİŞİM • Kuruluş bir insanlar grubudur, ortak bir amaç için bir arada çalışan uzmanlardan oluşur. Kuruluşların var olabilmesi ancak oluşturulan “ kurum içi iletişim” ile mümkündür. Ortak faaliyetin temeli iletişimdir. Her organizasyon, bir iletişim sistemine dayanır. İletişim, etkilemenin ve etkilenmenin temel bir biçimi ve insani bir deneyimdir. Birisinin aktif diğerinin pasif olduğu bir dayatma değil, iki tarafında farklı, ama birbirini tamamlayan roller oynadığı bir ilişkiler yumağıdır. 1.KURUMSAL İLETİŞİM • Kurum içi iletişimi, kurumun amaçları doğrultusunda işleyişini sağlamak için gerek kurumu meydana getiren çeşitli bölüm ya da birimler, gerekse kurum ile çevresi arasında sürekli bilgi ve düşünce alışverişine dayanan toplumsal bir süreç olarak ifade edilebilir 1.KURUMSAL İLETİŞİM – planlama, – koordine etme, – yönetme, – karar verme, – Güdüleme, – denetleme fonksiyonlarının yerine getirilmesinde önemli bir rol oynar. 1.KURUMSAL İLETİŞİM • Kurum içi iletişim, üstün gönderdiği mesajı asta kabul ettirmesi, çözdürebilmesi ve onu harekete geçirmesini kapsamaktadır. Ayrıca, geribildirim yoluyla astlardan öneririler almak da kurum içiletişimin bir parçasıdır 1.KURUMSAL İLETİŞİM Kurum içi iletişimin işlevlerini dört genel başlık altında toplayabiliriz: 1. Bilgi sağlama işlevi 2. Etkileme ve ikna etme işlevi 3. Birleştirme işlevi 4. Emir verme ve öğretim-eğitim işlevidir. 1.KURUMSAL İLETİŞİM Bilgi Sağlama İşlevi • Kurumlar, çevrelerinden amaçları doğrultusunda bilgi alırlar ve bunları işleyerek çevrelerine bilgi verirler. Kurum içi iletişim, bilginin kurum içinde dolaşımını ve paylaşılmasını sağlar. • Kurumlarda belirsizliğin azalmasında da önemli bir işlev üstlenir. 1.KURUMSAL İLETİŞİM İkna Etme ve Etkileme İşlevi • Çalışanların kurumun amaçları doğrultusunda etkin ve verimli bir şekilde çalışabilmesi, büyük ölçüde onların kurumun hedeflerini benimsemelerine, bağlıdır. • Bu benimseme durumunun gerçekleşebilmesi ise ikna ya da etkilemeye yönelik iletişim sürecinin işletilmesini gerektirir. Yöneticinin çalışanlarına yönetim gücünü kullanarak iş yaptırabilmesi de etkileyici iletişim gücünü kullanmasını gerektirir. 1.KURUMSAL İLETİŞİM Emredici ve Öğretici İşlevi • Bu tür bir iletişim, çalışanlara görev ve sorumluluklarını bilmelerini sağlar. • Yöneticiler astlarına verdikleri emirlerle bazı işlerin yapılmasını isterler ve astlar da yerine getirdikleri bu görevlere ilişkin bilgiyi sözlü ya da yazılı raporlarla üstlerine bildirirler. 1.KURUMSAL İLETİŞİM Birleştirme İşlevi • Bireylerin kurumsal amaçlar etrafında birleşmelerini sağlayan iletişim, aynı zamanda bireyin psikolojik bütünlüğünü ve dengesini de korumada da önemli bir işlev üstlenir. İletişim ile bireyler arasında değer, inanç ve tutum farklılıklarından kaynaklanan çatışmalar da çözümlenir 1.KURUMSAL İLETİŞİM Kurum İçi İletişimin Amaçları 1. Kurumun amaçları, hedefleri ve politikasının çalışanlar tarafından bilinmesini sağlamak; 2. İş ve işlemlerle ilişkin bilgi vermek ve bu yolla iş ve beceri eğitimini kolaylaştırmak; 3. Çalışanları günlük yapılacak işlerle ilgili bilgilendirmek; 4. Çalışanların ve bölümlerin faaliyetlerini koordine etmek; 5. Çatışmaları önlemek, müzakereler ve tartışmalar yapmak ve uzlaşmaya varmak; 6. Duygu ve düşüncelerin özgürce ifade edilmesini olanaklı kılmak; 7. Her türlü mevzuatın çalışanlara vererek hataları önlemeye çalışmak 1.KURUMSAL İLETİŞİM Kurum İçi İletişimi Engelleyen faktörler 1. Kişisel Faktörler 2. Fiziksel ve çevresel faktörler 3. Kültürel Farklılıklar 4. Dil Güçlükleri Ve Yazım Hataları 5. Hiyerarşi Kademelerinin Fazlalığı 1.KURUMSAL İLETİŞİM Kurum İçi İletişimi İyileştirme Yolları • Sonucu İzleme, • Haber Akışının Yönetimi, • Empati, • İletişim kanallarını artırma, • Sözle anlatımla birlikte, eylemle açıklama yoluna gitme, • Etkili dinleme, çok okuma ve gözlem yöntemlerini kullanma. 2. İLETİŞİM TEKNİKLERİ VE BEDEN DİLİ İletişim, modern toplumunun zorunluluğudur. Hayatımızın her aşamasında büyük önem taşır. Bir bilgi çağında yaşıyoruz. Çoğu insan iletişimi, nasıl konuşup yazacağını bildiği düşüncesiyle garanti gibi görüp basite alırlar. Aslında iletişimi farkında olduğumuzdan daha fazla kullanmaktayız ve ona bağımlıyız. 2. İLETİŞİM TEKNİKLERİ VE BEDEN DİLİ İletişim; bilginin, fikirlerin, duyguların, becerilerin, simgeler kullanılarak iletilmesidir. İnsanın kendini sosyal bir varlık olarak ifade etmesi için iletişim zorunludur. İnsan, çevresi ile iletişim kurarak yaşar. Onun her davranışı, konuşması, susması, duruşu ve oturma biçimi, kendini ifade etmesi; yani çevresine mesaj iletmesidir. 2. İLETİŞİM TEKNİKLERİ VE BEDEN DİLİ İletişim kurmaktaki asıl amaç, anlaşılabilir mesajların gönderilmesi ve karşı tarafın tutum ve davranışlarında değişiklik yapmaktadır. Eğer davranışlarda değişiklik meydana gelmemişse ileti var; ama iletişim yoktur. 2. İLETİŞİM TEKNİKLERİ VE BEDEN DİLİ İletişimin Öğeleri • İletişim sürecinin gerçekleşmesi için gerekli olan iki kişiden biri gönderici yani kaynak, diğeri ise alıcıdır. Gönderici, ilk olarak göndermek istediği mesajı fikir olarak zihninde oluşturur ve daha sonra bu fikri kodlar, yani sözcüklere, rakamlara, şekillere veya beden diline dönüştürür. İletişimde buna Sembol Oluşturma denir. Semboller belli kodlara dönüştürülerek iletişim kanalı vasıtası ile alıcıya gönderilir. 2. İLETİŞİM TEKNİKLERİ VE BEDEN DİLİ İletişim Süreci • İletişim süreci iki yönlü bir süreçtir. • Bu süreç, en temel düzeyde üç öğeye dayanmaktadır. • Bunlar; iletiyi gönderen (gönderici- kaynak), iletiyi alıp açımlayan (alıcı) ve de bu ikisi arasında iletinin gönderilmesinde kullanılacak bir mesaj (ileti) olarak ifade edilebilir. 2. İLETİŞİM TEKNİKLERİ VE BEDEN DİLİ GÖNDERİCİ Kaynak MESAJ ALICI 2. İLETİŞİM TEKNİKLERİ VE BEDEN DİLİ • İletişimin tam olarak gerçekleştirilebilmesi için, üç temel faktörün bulunması gerekir. • İletişimin temel faktörleri; kaynak, alıcı ve mesajdır. Bu üç faktör temel olmakla birlikte dört faktör daha vardır ki onlar da kanal, kod, dönüt ve filtredir. 2. İLETİŞİM TEKNİKLERİ VE BEDEN DİLİ ÖRNEK AAA Kurumunu müdürü Ahmet Bey, tüm çalışanlara “Önümüzdeki ay işletmemizde denetim yapılacaktır, herkes kolları sıvasın”. Şeklinde elektronik posta (mail)göndermiştir. Bu iletişimde öğeler şunlardır: 1. Kaynak (gönderici) : Ahmet Bey, 2. Alıcı (hedef) :Tüm çalışanlar, 3. Mesaj (bilgi, haber) : denetimin yapılacağı, 4. Kanal (araç) : İnternet 5. Kod : Herkes kolları sıvasın! 6. Dönüt (Geribildirim): Herkesin sıkı bir şekilde denetime hazırlanması 7. Filtre (algı) : Herkes denetime hazırlansın! Eğer bütün çalışanlar denetim için işlerinde hazırlığa başlamazlarsa, iletişim amacına ulaşmamış olur. 1. KAYNAK (GÖNDERİCİ) • Gönderici, mesajın kaynağı, iletişimin başlatıcısıdır. Gönderici iletişimi başlatan veya iletiyi gönderendir. Gönderici olmadan iletişim kurulamaz. İletişimde en önemli sorumluluk göndericiye aittir. İletişim önce göndericinin zihnindeki düşüncelerle ortaya çıkar. Kaynak, sahip olduğu tecrübe ve bilgilere göre mesaj olarak iletecek bir düşünce oluşturur. Yani, mesajı iletmeden önce onu “kod”lar. Bir düşünceyi formüle eder ve mesaj kanalı kullanarak alıcıya gönderir. İletişimin başarılı bir şekilde gerçekleşmesinin temel koşullarından biri, göndericinin uygunluğudur. • Gönderici mesajı, alıcının zihinsel algı yeteneğine göre kodlamalıdır. Alıcının algılayamayacağı bir mesaj, sadece bir gürültüdür. 1.1. KAYNAĞIN TAŞIMASI GEREKEN ÖZELLİKLER • İletişim, kaynağın mesajı göndermeye başlaması ile ortaya çıkar. Kaynak, mesajı ileten kişi veya mesajın çıkış noktası olarak tanımlanabilir. İyi bir iletişim için kaynağın taşıması gereken özellikler vardır. Bu özellikleri kısaca şu şekilde belirtebiliriz: – Kaynak bilgili olmalıdır. – Kaynak kodlama özelliğine sahip olmalıdır. – Kaynak bulunduğu konumdaki rolüne uygun davranmalıdır. – Kaynak tanınmalıdır. Tanınmayan veya olumsuz tanınan kaynağın göndereceği mesajlar, alıcılar üzerinde gerekli etkiyi oluşturmaz. 2. MESAJ (BİLGİ, HABER) • Mesaj, alıcı için uyaran olarak işlev gören bir sinyal, ya da sinyaller birleşimidir. İletişim, kaynağın gönderdiği mesajın alıcı tarafından algılanmasıdır. Düşünce, duyu ya da bilginin kaynak tarafından kodlanmış biçimi olarak tanımlanan mesaj, bir duygu veya düşünceyi aktarmayı isteyen kaynağın ürettiği sözel, görsel ve işitsel simgelerden oluşan somut bir üründür. 2. MESAJ (BİLGİ, HABER) • Mesaj bir konuşma ise “duyulan”, mesaj yazılı ise “okunan”. mesaj jest ise “görülen” ve hissedilen bir mesajdır. Örneğin; işe geç gelen bir memura kaşlarını çatarak: “Günaydın!” diyen bir müdür, bir selamın ötesinde bir şeyler söylemektedir. Göndericinin sembollerini alıcı tanıyamıyorsa iletişim gerçekleşmez. 2.1. MESAJIN TAŞIMASI GEREKEN ÖZELLİKLER 1. 2. 3. 4. 5. Mesaj anlaşılır olmalıdır. Anlaşılamayan söz, deyim ve mimiklerden oluşan mesajlar algılanamayacak iletişim sağlanmayacaktır. Mesaj açık olmalıdır. Kaynak göndereceği mesajla, alıcıdan ne istediğini belirtmelidir. Mesaj doğru zamanda iletilmelidir. Mesajın gönderileceği zaman iyi belirlenmelidir. Ayrıca, alıcıdan beklenen davranış da zamanlı olmalıdır. Mesaj uygun kanalı izlemelidir. Mesaj, uygun yolu izlemeden alıcıya varırsa, etkinliğini kaybeder; alıcı ile kaynak arasındaki ilişki yetersiz olur. Özel ilaveler veya davranışlarla, mesaj ek anlamlı hale getirilirse, kaynak üzerindeki etkisi istenilenin dışında gerçekleşir ve hedefte beklenmeyen düşünce ve davranışlar oluşturur. Mesaj, kaynak ve alıcı arasında kalmalıdır: Mesaj, kaynaktan alıcıya ulaşıncaya kadar değişik kişi ve kademelerden geçebilir. Yüz yüze olmayan iletişim bu tür mesajlara dayanır. Bu durumda asıl mesaj anlamının dışında algılanır. Çocukların oynadığı kulaktan kulağa oyununu hatırlayınız. 3. KANAL (ARAÇ) • Kanal, sinyalleri taşıyan herhangi bir fiziksel araçtır. Kanal mesajın göndericiden alıcıya iletildiği yoldur. Işık dalgaları, radyo dalgaları, ses dalgaları, telefon kabloları ve sinir sistemi olabilir. İfade edilen uygunluk, mesajın türüne göre seçilecek kanalın uygunluğudur. • Güzel şekilde inşa edilmiş bir karayolu, bir otomobil için önemlidir; ancak bir tren açısından hiçbir anlam ifade etmez. Bu bakımdan iletişimin gerçek anlamda sağlanabilmesi için mesajın uygun kanalla gönderilmesi önemli bir unsurdur. 3. KANAL (ARAÇ) • Örgütlerde iletişim kanalları, resmi ve gayri resmi olabilir. İşletme içindeki resmi iletişim kanalları; emir-komuta zinciri, öneri-şikayet kutuları, kuruluş dergisi ya da kuruluş toplantıları olabilir. Gayri resmi iletişim kanalları ise; dedikodu, söylenti haberleridir. • Kuruluş dışı iletişim ise, iletişim ağları ile birbirine bağlı olan milyonlarca bilgisayar, insanlara ve örgütlere çok gelişmiş bir iletişim olanağı sağlamıştır. 3. KANAL (ARAÇ) • Ana kural, iletişimin etkili ve verimli olabilmesi için kullanılan aracın mesaja uygun olması gerekir. İnsanlar işitsel, görsel ve duygusal zekalı olabilirler. İletişimde mümkün olduğu kadar çok çeşitli kanal birlikte kullanılmalıdır. 4. ALICI (HEDEF) • Vericinin mesajını algılayan kişi alıcıdır. Alıcı tek veya çok kişi olabilir, belirli ve belirsiz olabilir. Ancak, mesaj birisine ulaşmamışsa iletişim olayı gerçekleşmemiş demektir. 4. ALICI (HEDEF) • Kodlanmış mesajı alan ve kodunu açan kişi alıcıdır. Alıcı, mesajı taşıyan sembolleri algılayıp anlam vererek iletişimi sonlandırır ya da kendisi bir mesaj göndererek gönderici konumuna geçer. İletişimin gerçekleşmesi için en az iki kişiye ihtiyaç vardır. Bunlardan biri kaynak, diğeri alıcıdır. İnsan kendisiyle kurduğu iletişimin dışında, tek başına bir iletişim kuramayacağına göre, (düşünme ve hayal kurma, kişinin kendi kendisiyle kurduğu iletişimdir) mutlaka alıcı veya alıcılar gerekir. 4. ALICI (HEDEF) • İletişimde gönderilen mesaj tek olmasına rağmen, aynı mesajın bir tek alıcısı bulunduğu gibi, bir çok alıcısı da bulunabilir. Aynı şekilde bir mesajın bir veya birçok göndericisi de olabilir. Mesajın alıcısı çoğaldıkça, mesaj aslından uzaklaşır ve iletişimde başlangıçta arzu edilen amaç gerçekleşmez. 4. ALICI (HEDEF) • Alıcıların, aktif dinleyici olmasını engelleyen unsurlar ise, alıcının göndericiye karşı olan tutumu, güveni ve inancıdır. Bunlar mesajın farklı değerlendirilmesine neden olabilir. 4.1. ETKİN İLETİŞİM İÇİN ALICININ TAŞIMASI GEREKEN ÖZELİKLER İSE ŞUNLARDIR • Alıcı mesajı algılayabilmelidir. Alıcı gönderilen mesajı algılayacak düzeyde olmalı, algılama engeli olmamalıdır. • Ayrıca alıcının arzulu olması gerekir. Eğer alıcı, kaynağın gönderdiği mesaja karşı kayıtsız ise, mesaj algılanmayacak; iletişim gerçekleşse bile etkin iletişim olmayacaktır. • Alıcı bilgili olmalı ve geri-besleme sistemine sahip olmalıdır. • Alıcı seçici olmalıdır. • Alıcı, bulunduğu konuma uyabilmelidir. Örneğin; öğrenci öğretmenin rehber olduğunu kabul ederse kaynağın isteklerini kabul edebilecek, ayrıca kendi davranışlarının sınırlarını bilecek ve mesajı etkin bir şekilde alabilecektir. • Alıcı kaynak olabilme özelliği taşımalıdır. Zaman zaman alıcı, kaynak; kaynak ise alıcı durumuna geçer. Bu nedenle alıcının da kaynak olma özelliğini taşıması gerekir. 5. KODLAMA-KOD AÇMA • Kodlama, basit bir el hareketinden, karmaşık bir matematik formülüne kadar çok geniş bir anlamı kapsayabilir. Bilginin, düşüncenin duygunun iletmeye uygun, mesaj haline getirilmesine Kodlama denir. 5. KODLAMA-KOD AÇMA • Mesajın yorumlanarak anlamlı bir şekilde algılanması sürecine Kod-açma denir. • Kodlamada anlam birliğine dikkat etmek gerekir. Verici alıcının kendisi gibi aynı anlamları vereceği sembolleri ve hareketleri kullanmalıdır. Örneğin, bazı ülkelerde başı öne eğmek “hayır” anlamına sağa sola sallamak “evet” anlamına gelir. Bu ülkelerin birinde yaşayan insanların ülkemize turist olarak gelmeleri halinde yanlış anlaşılmaların oluşması kaçınılmazdır 5. KODLAMA-KOD AÇMA • Alıcının mesajı yorumlayıp anlamlı bilgilere dönüştürme süreci kod çözmeyi oluşturur. Bu süreç alıcının geçmiş tecrübelerinden, sembol ve hareketlere verdiği kişisel yorumlardan, beklentilerden ve anlam birliğinden etkilenir. Mesaj alıcının bildiği bir lisanla yazılmamışsa alıcı bunun kodunu çözemez. Mesela dilimizde gerçek anlamının dışında başka anlam ya da anlamlarda kullanılan sözcük veya cümleler vardır. “Avucunu yala” diyen bir kişiye, “Hayır, yalamam” demek mesajın anlaşılmadığını gösterir. 6. DÖNÜT (GERİ BESLEME) • Dönüt, hedef alıcının kaynağın ilettiği mesaja verdiği cevap olarak adlandırılır. • İletişim sürecinin son aşamasıdır. Geri besleme aracılığıyla kaynak, iletişimin etkin olup olmadığı konusunda bilgi edinir. Geri besleme ile iletişim süreci tersine döner ve bu sefer hedef kaynak, kaynak hedef durumuna geçer. Yüz yüze iletişimde hemen geri besleme alırız ki, buna Gecikmesiz Geri Besleme denir. Kitle iletişiminde ise iletişim sürecinde geri besleme almak belirli bir zaman sonra olduğu için buna da Gecikmeli Geri Besleme denir. 6. DÖNÜT (GERİ BESLEME) • Olumlu ve olumsuz olmak üzere iki tür geri beslemeden söz edilebilir. Olumlu geri besleme, kaynağın amaçlamış olduğu etkiye ulaşıldığını kaynağa bildirirken olumsuz geri besleme, kaynağa alıcı üzerinde amaçlanan etkinin sağlanmadığını söyler. Kaynak, bu noktada amaçladığı etkiyi elde etmek istediğinde, davranışını ve mesajını, aldığı olumsuz geri beslemeye göre yeniden düzenler. 6. DÖNÜT (GERİ BESLEME) • Ancak, bireyler ve kurumlar arasında çoğu kez tek yönlü iletişim uygulandığı izlenir. • Daha doğrusu iletişim sürecinin gerçekleştirdiği düşünülürken ileti süreci gerçekleştirilir. • İletişim süreci iki perdelik oyun gibidir. Birinci perdesi mesajın gönderilmesi, ikinci perdesi ise, mesajın kaynağına dönüşüdür. 6.1 GERİ BESLEME İLETİŞİM SÜRECİNE NE KAZANDIRIR? • İletişimin amacına ulaşıp ulaşmadığını ortaya koyar. • Mesajın amaçlandığı gibi; doğru zamanda, doğru hedefe, doğru anlamda ulaşıp ulaşmadığını ortaya koyar. • Kaynağın başarılı olup olmadığını ortaya koyar. • Mesajı iletmede kullanılan kanalın doğru olup olmadığını ortaya koyar. • Geri beslemenin doğru şekilde, doğru araçlarla alınıp alınmadığını ortaya koyar. • Süreç içinde hangi aşamada niçin başarısız olunduğunu ortaya koyar. • Bir sonraki iletişim sürecinde kullanabileceğimiz bilgileri sağlar. • Bir sonraki iletişim sürecini doğru bilgilerle oluşturmamızı sağlar. 7. FİLTRE (ALGILAMA VE DEĞERLENDİRME) • Filtre, göndericinin ve alıcının kendine ulaşan mesajları değerlendirmeleriyle ilgilidir. • Burada devreye algılama girer. Algı, insanın çevresindeki uyaranların, ya da olayların farkına varması ve onları yorumlaması sürecidir. Algı, kişinin belli bir bilgiyi duyma, anlama ve değerlendirme sürecidir. 7. FİLTRE (ALGILAMA VE DEĞERLENDİRME) • Kişinin içinde bulunduğu durum kişinin beklentilerini, geçmiş yaşamını, toplumsal ve kültürel unsurları algılama sürecini etkilemektedir. Bütün bu unsurlar, kişilerin aynı mesajı farklı yorumlamasına sebep olmaktadır. Algılamadaki farklılığı, dışsal ve içsel faktörler olmak üzere iki unsura bağlayabiliriz. 7. FİLTRE (ALGILAMA VE DEĞERLENDİRME) • Algılamada dışsal faktörler; – farklılık, – yoğunluk, – sıklık, , – hareketlilik, – tekrarlama, – kontrast, – yenilik, – benzerlik gibi faktörlerdir. 7. FİLTRE (ALGILAMA VE DEĞERLENDİRME) • Algılamada içsel faktörler; – – – – – – – – – – kişilik, ihtiyaçlar, amaçlar, motivasyon, inançlar, Değerler ve tutumlar, umutlar, beklentiler, arzu ve istekler, geçmiş tecrübeler ve alışkanlıklar gibi faktörlerdir. 7. FİLTRE (ALGILAMA VE DEĞERLENDİRME) • Mesajın tam olarak algılanabilmesi için, kaynak ve hedefin mesajı kodlayacak ve kodu çözecek düzeyde bilgi birikimine sahip olması gerekir. Mevlana’nın “Sen ne kadar bilirsen bil, senin bildiğin başkasının anladığı kadardır.” sözü iletişimde algılamanın önemini belirtmektedir. • Eğer gönderici ve alıcı, sembollere aynı anlamı vermiyorlarsa, iletişim süreci kusurlu olur, bazen aynı uyarı farklı kişiler tarafından değişik şekilde algılanabilir. SÜREÇ • İletişim süreci iletmek istediği bir mesajı bulunan bir gönderici ile başlamaktadır. • Gönderici iletmek istediği bu mesajı anlaşılır bir biçimde kodlayarak seçeceği bir kanal aracılığıyla alıcıya göndermektedir. • Alıcı mesaj kendine ulaştığında iletilen mesajın kodunu açmakta, mesajı algılamakta ve yorumlamaktadır. • Daha sonra mesaja karşı tepkisini kodlayarak bunu göndericiye geribildirim olarak göndermektedir. GÜVENLİK MESAFESİ ETKİLİ İLETİŞİM Bir Şeyin... Söylenmesi duyulması değildir Enformasyon Bilgi .... Bilmek Bilgi Duyulması anlaşılması değildir Teşvik .... Yetenek Anlayış Anlaşılması kabul edilmesi değildir İletişim ... İstemek Görüş Kabul edilmesi akılda tutulması değildir Katılım ... Derinleştirilmesi Eylem Akılda tutulması uygulanması değildir Yürütmek ... İzinli Olmak Proses Uygulanması korunması değildir Bilinçlendirmek ... Açığa vurmak Başvurulabilirlik BEDEN DİLİNİN ÖĞELERİ • • • • • • • • • • • • Beden Duruşu Mimikler Başın Kullanımı Oturmak İçin Seçilen Yer Giyim Bakım Ve Makyaj Jestler Göz Teması Ayakların Kullanımı Oturma Biçimi Mesafe Kullanılan Aksesuarlar AĞIZ KORUMAK AĞIZ KORUMAK • Ağzı korumak kapatmak ağız koruyucu bir çocuğunki kadar kolay anlaşılır olan çok az yetişkin hareketinden biridir. Beyin bilinçaltından söylenen yalan dolu sözleri bastırmaya çalışırken el ağzı örter ve başparmak da yanağa bastırılır. Bazen bu hareket ağzın üzerine getirilen birkaç parmak veya hatta kapalı bir yumruktan ibaret olabilir ama anlamı aynı kalır. ÜSTÜNLÜK GÖSTERGESİ OLAN BAŞPARMAKLAR ÜSTÜNLÜK GÖSTERGESİ OLAN BAŞPARMAKLAR • Üstünlük göstergesi olan başparmaklar özellikle kişi bununla çelişen bir sözel mesaj verdiğinde daha fazla dikkat çekerler. Örneğin, hakime dönerek Sayın hakimim, benim naçizane görüşüme göre...... diyen ama bu arada da baskın başparmak hareketleri yapan ve burnunun üzerinden bakarak' başını kaldıran bir avukatı ele alalım Bu hareket hakimde avukatın dürüst olmadığı hatta kendini pohpohladığı hissini uyandıracaktır. Avukat alçakgönüllü görünmek istiyorsa hakime bir ayağı ona doğru ilerde, ceketinin önü açık, avuçları görünür durumda olarak ona dönmeli ve alçakgönüllülük hatta boyun eğme işareti olarak da hafif öne eğili durmalıdır ELİ AĞZA GÖTÜRME HAREKETİ ELİ AĞZA GÖTÜRME HAREKETİ • Parmakların kişi baskı altındayken ağza götürüldüğü yolundadır. Bu da annesinin memesini emen çocuğun güvenli durumuna dönmek için yapılan bilinçsiz bir çabadan başka bir şey değildir. Küçük çocuklar meme yerine başparmaklarını ağızlarına koyarken yetişkinler bununla da kalmayıp sigara, pipo, kalem gibi şeyleri de ağızlarına koyarlar. Çoğu eli ağza götürme hareketi yalan veya aldatma anlamına gelirse de parmakları ağza sokmak güven ihtiyacının dışa gösterilmesidir. Bu hareketi gördüğünüzde karşıdaki insana garanti ve güvence vermek uygun olur. ALAY VEYA SAYGISIZLIK İŞARETİ ALAY VEYA SAYGISIZLIK İŞARETİ • Başparmak ayrıca başka birisini göstermek için kullanıldığında alay veya saygısızlık işareti olarak da kullanılabilir. Örneğin, arkadaşına doğru eğilerek karısını kapalı yumruk başparmak hareketiyle gösterirken 'Kadınlar, hepsi birbirinin aynı' diyen koca karısıyla bir tartışmaya davetiye çıkarmaktadır. Bu durumda sallanan başparmak zavallı kadınla alay etmek için kullanılmaktadır. Bunun bir sonucu olarak başparmakla göstermeyi pek çok kadın özellikle yapan erkekse itici bulmaktadır. Başparmak sallama kadınlar arasında pek yaygın olmasa da bazen kocalarını veya pek hoşlanmadıkları kişileri göstermek için kullanırlar. BAŞPARMAKLARIN CEPLERDEN DIŞARIYA FIRLAMASI BAŞPARMAKLARIN CEPLERDEN DIŞARIYA FIRLAMASI • Başparmakların ceplerden dışarıya fırladığı, bazen de kişinin baskın tavrını gizleme girişimi olarak arka ceplerden dışarıya fırladığı görülebilir ÜSTÜNLÜK TAVRINI GÖSTEREN İKİLİ BİR HAREKET ÜSTÜNLÜK TAVRINI GÖSTEREN İKİLİ BİR HAREKET • Diğer bir popüler başparmak hareketi de kollar kavuşturulmuşken başparmakların yukarıya bakmasıdır. Bu savunma ve olumsuz bir tavra (kavuşturulmuş kollar) ek olarak üstünlük tavrını (başparmaklar) gösteren ikili bir harekettir. Bu hareketi yapan kişinin başparmaklarını hareket ettirmesi ve ayaktayken de ayak uçlarında sallanması yaygındır. EL KOL HAREKETLERİYLE AÇIKLIK VE DÜRÜSTLÜK EL KOL HAREKETLERİYLE AÇIKLIK VE DÜRÜSTLÜK • Tarih boyunca açık avuç gerçek, dürüstlük, sadakat ve teslimiyetle bağdaştırılmıştır. Pek çok yemin el kalbin üzerindeyken edilirken mahkemelerde tanıklık ederken avuç havada tutulur. İncil sol elde tutulurken sağ avuç da mahkeme üyelerinin görebileceği şekilde yukarıda tutulur. Gündelik karşılaşmalarda insanlar iki temel avuç konumunu kullanırlar. Birincisinde avuç yukarı dönüktür ve yiyecek veya para dilenen dilencinin tipik hareketidir. İkinci harekette ise avuç sanki bir şeyi tutuyor veya kısıtlıyormuşçasına aşağıya dönüktür. Birinin açık ve dürüst olup olmadığını anlamanın en anlamlı yollarından biri avuç hareketlerine bakmaktır. Nasıl bir köpek teslimiyet veya yenilgiyi belirtmek için boynunu gösterirse insan denen hayvan da aynı tavır veya duyguyu belirtmek için avuçlarını kullanır. Örneğin, insanlar tamamen açık veya dürüst olmak istediklerinde her iki avuçlarını da karşılarındaki insana açık tutarak "Sana karşı tamamen dürüst olacağım" gibi bir şeyler söylerler EL KOL HAREKETLERİYLE AÇIKLIK VE DÜRÜSTLÜK EL KOL HAREKETLERİYLE AÇIKLIK VE DÜRÜSTLÜK • Birisi açılmaya veya gerçeği söylemeye başladığında avuçlarının tamamını veya bir kısmını karşısındakine açmaya başlar. Vücut dilinin çoğu öğeleri gibi bu da tamamen bilinçsiz olarak yapılan ve sizde karşıdakinin doğruyu söylediği hissini uyandıran bir harekettir. Bir çocuk yalan söylediğinde veya bir şeyi gizlediğinde avuçlarını arkasına saklar. Benzer şekilde arkadaşlarıyla dışarıda bir gece geçirdikten sonra nerede olduğunu söylemek istemeyen bir erkek de nerede olduğunu açıklamaya çalışırken avuçlarını ya ceplerine saklayacak ya da kollarını kavuşturacaktır. Böylece gizlediği avuçlarından karısı doğruyu söylemediği hissine kapılacaktır. Pazarlamacılara, müşteri satılan malı neden alamayacağını anlatırken onun avuçlarına bakmaları öğretilir. Gerçek nedenler sadece avuçlar açıktayken söylenir. AÇIK VE KAPALI AVUÇLAR KANDIRMA AMAÇLI AVUÇ • AÇIK VE KAPALI AVUÇLAR KANDIRMA AMAÇLI AVUÇ "Yani avuçlarımı göstererek yalan söylersem insanlar bana inanır mı?" diye sorabilirsiniz. Bu sorunun cevabı hem evet hem de hayırdır. Avuçlarınız açık olarak yalan söylerseniz dürüstlükle ilgili hareketlerin çoğu eksik olacağından ve yalanla ilgili olumsuz hareketleri de açık avuçlarla çelişkili biçimde yapacağınızdan samimi olmadığınız anlaşılabilir. Profesyonel yalancılar sözel olmayan işaretlerinin sözel yalanlarıyla uyuşması sanatını öğrenmiş insanlardır. Profesyonel yalancı yalan söylerken dürüstlükle ilgili sözel olmayan işaretleri ne kadar etkili olarak kullanırsa işini o kadar daha iyi yapar. Ancak başkalarıyla iletişim kurarken açık avuç hareketlerini kullanarak kendinizi daha inandırıcı kılmanız mümkündür. Buna karşılık açık avuç hareketleri alışkanlık halini aldıkça doğruyu söylememe eğilimi de azalır. İlginçtir ki çoğu insan avuçları açıkken yalan söylemekte zorlanırlar ve avuç işaretlerini kullanmak başkalarının vereceği yanlış bilgilerin azalmasını sağlayabilir. Bu ayrıca size karşı daha açık davranmalarını da teşvik eder BOYUN KAŞIMA BOYUN KAŞIMA • Bu durumda yazı yazarken kullanılan elin işaret parmağı kulak memesinin altını veya boynun yan tarafını kaşır. Bu hareketle ilgili gözlemlerimiz ilginç bir durumu ortaya koymuştur: kaşıma işlemi yaklaşık beş kez yapılır. Kaşıma sayısının beşten az veya fazla olduğu çok ender görülür. Bu hareket bir tür şüphe veya emin olmama işareti olup 'Sana katıldığımdan emin değilim' diyen kişiye özgü olan bir harekettir. Sözel dille çeliştiğinde, örneğin kişi bu hareketi yaparken 'Kendini nasıl hissettiğini anlıyorum' diyorsa özellikle dikkat çeker KULAK OVUŞTURMA KULAK OVUŞTURMA • Bu aslında dinleyicinin elini kulağının çevresine getirerek kötü şeyleri duymaktan kaçınmasından ibarettir. Ebeveynlerinin azarlarını duymamak için her iki kulağını da elleriyle kapatan küçük çocuk hareketinin sofistike yetişkin versiyonudur. Kulak ovuşturmanın diğer versiyonları arasında kulağın arkasının ovuşturulması. parmak ucunun kulağın içerisinde döndürülerek ileri geri götürülmesi, kulak memesinin çekiştirilmesi veya kulağın tamamının kulak deliğine doğru çevrilmesi sayılabilir. Bunlardan sonucu dinleyicinin yeterince dinlediği veya konuşmak istiyor olabileceği anlamına gelir. İŞARET PARMAĞI YUKARIYA DOĞRU OLARAK YANAĞA DAYALI İŞARET PARMAĞI YUKARIYA DOĞRU OLARAK YANAĞA DAYALI • Değerlendirme, genellikle işaret parmağı yukarıya doğru olarak yanağa dayalı duran kapalı bir elle gösterilir . Karşınızdakinin ilgisi azalmaya başlamışsa ama nezaketen ilgili görünmek istiyorsa konumu biraz değiştirecek böylece avcun alt kısmı başı destekleyecektir. Genç ve yükselmekte olan yöneticilerin sıkıcı bir konuşma yapmakta olan şirket müdürüne saygı göstermek için bu ilgi hareketini kullandıkları sayısız yönetim toplantısını katıldım. Ancak şanssızlıklarına bakın ki elin herhangi bir şekilde kafayı desteklemeye başladığı anda mesele anlaşılmakta ve müdür genç yöneticilerden bir kısmının pek içten davranmadığını ya da yaltakçılık yaptığını hissedebilmektedir. Elin kafa desteği olarak kullanılmayıp yanakta durduğu durumlarda gerçek ilgi gösterir. Müdürün hepsinin ilgisini çekmek için uygulayabileceği kolay bir yöntem 'Hepinizin dikkatle dinlediğine çok sevindim çünkü biraz sonra soru sormaya başlayacağım!' gibi bir şey söylemek olurdu. Bu da sorulara cevap verememek korkusuyla dinleyicilerin dikkatinin artmasını sağlar. İŞARET PARMAĞI YUKARIYA DOĞRU OLARAK YANAĞA DAYALI • İşaret parmağını dik olarak yanaktan yukarıya bakması ve başparmağın çeneyi desteklemesi durumunda dinleyicinin konuşmacı veya konuyla ilgili olumsuz veya eleştirel düşünceleri var demektir. Sık rastlanan bir durum olumsuz düşünceler devam ederken işaret parmağının gözü çekiştirmesi veya ovuşturmasıdır. Davranış konumu kişinin tavrını da etkilediğinden hareket ne kadar devam ederse eleştirel tavır da o kadar sürer. Bu hareket konuşmacının ya söylediklerine dinleyici de katarak ya da konuşmayı bitirerek hemen bir şeyler yapması gerektiğini gösterir. Duruşunu değiştirmesini sağlamak için konuşmacıya bir şeyler vermek gibi basit bir hareket tavrını değiştirmesini sağlayabilir. Bu hareketin ilgi işareti olarak yanlış anlaşılmasına sık rastlansa da destekleyen başparmak eleştirel tavrı ortaya koyar CAN SIKINTISI CAN SIKINTISI • Dinleyici başını desteklemek için elini kullanmaya başladığında bu can sıkıntısının başladığı ve eliyle başını destekleme nedeninin aslında uyuyakalmamak için olduğuna dair bir işarettir. Dinleyicinin can sıkıntısının derecesi kol ve elinin başını ne kadar desteklediğinden anlaşılabilir. Kafanın el tarafından tamamen desteklendiği durumda aşırı can sıkıntısı ve ilgisizlik gösterilir ve bunun son noktası da başın masanın üzerine düşmesi ve kişinin horlamaya başlamasıdır. Parmakların masa üzerinde davul çalması ve ayakların yere vurulması profesyonel konuşmacılar tarafından can sıkıntısı işaretleri olarak yorumlanırlarsa da bunlar aslında sabırsızlık işaretleridir. Konuşmacı olarak bu işaretleri fark ettiğinizde parmaklarıyla davul çalan veya ayaklarıyla yere vuran dinleyici konuşmanıza dahil ederek diğer izleyiciler üzerindeki olumsuz etkisini engellemek için stratejik bir hareket yapmanız gerekir. Hem can sıkıntısı hem de sabırsızlık belirtileri gösteren dinleyiciler konuşmacıya konuşmasını bitirme zamanının geldiği mesajını verirler. Parmak veya ayak vurmanın hızının kişinin ne kadar sabırsızlandığını gösterdiğini belirtmekte de fayda var vuruşlar ne kadar hızlıysa dinleyici o kadar sabırsız demektir. BASKIN VEYA SALDIRGAN KADINLAR BASKIN VEYA SALDIRGAN KADINLAR • Başparmakların ceplerden dışarıya fırladığı, bazen de kişinin baskın tavrını gizleme girişimi olarak arka ceplerden dışarıya fırladığı görülebilir. Baskın veya saldırgan kadınlar da bu hareketi kullanır. Kadın hareketi onların da erkek hareket ve davranışlarını kullanmalarını sağlamıştır. Tüm bunlara ek olarak başparmak hareketlerini yapanlar daha uzun boylu görünmek için ayak uçlarında sallanırlar İŞTE AVUÇ GÜCÜ İŞTE AVUÇ GÜCÜ • En az fark edilen ama en güçlü sözel olmayan işaretlerden bir tanesini avcumuzla yaparız. Doğru kullanıldığında avuç gücü kullanıcıya bir otorite ve diğerlerinin üzerinde sessiz bir iktidar sağlar. Üç tane temel avuçla kumanda hareketi vardır: avuç yukarıya bakıyor, avuç aşağıya bakıyor ve avuç kapalı parmak ilerde konumu. Üç konumun farklarını şu örnekle gösterebiliriz: birisinden bir kutuyu kaldırıp aynı odadaki başka bir yere taşımasını istediğinizi varsayalım. Aynı ses tonu, aynı sözcükler ve aynı yüz ifadesini kullandığınızı ama sadece avuç konumunuzu değiştirdiğinizi varsayalım. Avcun yukarı bakması sokaktaki dilencinin dilenme hareketini andıran şekilde edilgin ve tehdit etmeyen bir harekettir. Kutuyu taşıması istenen kişi bu isteğin baskısını hissetmeyecek ve normal ast/üst ilişkisinde bu talebin kendisini tehdit ettiğini düşünmeyecektir. İŞTE AVUÇ GÜCÜ GÖZ OVUŞTURMANIN ANLAMI GÖZ OVUŞTURMANIN ANLAMI • Akıllı maymun Hiçbir şey görmedim der ve bu hareket de beynin gördüğü bir aldatma, yalan veya şüpheli durumu dışarıda bırakmak veya yalan söylediği kişinin yüzüne bakmaktan kaçınmak hareketidir. Erkekler genellikle gözlerini bayağı güçlü bir biçimde ovuştururlar ve eğer söyledikleri yalan büyük bir yalansa normalde yere doğru olmak üzere bakışlarını kaçırırlar. Kadınlarsa ya kaba hareketler yapmaktan kaçınmaları öğretilerek yetiştirildiklerinden ya da makyajlarını bozmak istemediklerinden gözün hemen altında hafif bir ovuşturma hareketi yaparlar. Dinleyicinin bakışlarından tavana bakarak kaçmaya çalışırlar. Dişlerinin arasından yalan söylemek yaygın olarak kullanılan bir deyimdir. Bu da kenetlenmiş dişler, sahte bir gülümseme ve göz ovuşturma hareketiyle bakışları kaçırmadan oluşan hareket grubundan bahseder. Bu hareket aktörler tarafından içten olmayan birisini göstermek için kullanılırsa da gerçek hayatta çok ender karşımıza çıkar BURNA DOKUNMA NE İFADE EDER BURNA DOKUNMA NE İFADE EDER • Burna dokunma hareketinin kaynağıyla ilgili bir açıklama olumsuz düşünce akla gelince bilinçaltının ele ağzı kapatma talimatını verdiği ama son anda belli etmemek için elin yüzden uzaklaşmaya çalışarak sonuçta çabuk bir burna dokunma hareketine dönüştüğü yolundadır. Başka bir açıklama ise yalan söylemenin burundaki hassas sinir uçlarının kaşınmasına yol açtığı ve sürtme hareketinin de bu hissin önüne geçmek için yapıldığıdır. 'Peki ya sadece adamın burnu kaşınıyorsa?' diye sık sık sorulur. İnsanlardaki burun kaşınması genellikle burna dokunma hareketinin hafif dokunuşlarından çok farklı bari/ bir sürtme veya kaşıma hareketiyle geçer. Ağzı koruma hareketi gibi hem yalan söyleyen konuşmacı hem de karşıdakinin yalan söylediğini düşünen dinleyici tarafından kullanılabilir. ÇATI ŞEKLİNDEKİ ELLER ÇATI ŞEKLİNDEKİ ELLER • Bu büyüleyici hareket konusundaki gözlem ve araştırmalarım genellikle üst/ast etkileşimi içerisinde kullanıldığını ve kendine güven veya 'ben her şeyi bilirim' tavrını gösteren bağımsız bir hareket olduğunu göstermiştir. Yöneticiler genellikle astlarına talimat veya tavsiyelerde bulunurken bu hareketi kullanırlar ve hareket özellikle muhasebeciler, avukatlar, yöneticiler ve benzeri mesleklere mensup kişilerde yaygındır. Hareketin iki biçimi vardır: birincisi hareketi yapanın fikir veya düşüncelerini belirttiği ve konuşmayı yapan olduğu durumlarda kullanılan yüksek çatı (soldaki). Alçak çatı (sağdaki) hareketi ise normalde hareketi yapanın dinleyici olduğu durumlarda kullanılır. Nierenberg ve Calero kadınların alçak çatı hareketini yüksek çatı hareketinden daha sık kullandıklarına dikkat çekmişlerdir. Yüksek çatı hareketi geriye atılmış baş .hareketiyle birlikte yapıldığında genellikle ukalalık veya kibir ifade eder. ÇATI ŞEKLİNDEKİ ELLER ÇATI ŞEKLİNDEKİ ELLER • Çatı hareketi olumlu bir işaret olsa bile hem olumlu hem de olumsuz durumlarda kullanılabildiğinden yanlış yorumlanabilir. Örneğin, potansiyel bir alıcıya ürününü tanıtan bir pazarlamacı konuşma sırasında alıcının birkaç olumlu hareketini gözlemlemiş olabilir. Bunlar arasında açık avuçlar, öne eğilme, başın yukarıda tutulması gibi hareketler sayılabilir. Satış sunuşunun sonuna doğru müşterinin çatı hareketlerinden birini yaptığını varsayalım. Çatı hareketini, pazarlamacı alıcıya sorunun çözümünü gösterdiği sırada yapılan bir dizi başka olumlu hareket izliyorsa satıcıya sunuşu bitirerek sipariş verilip verilmeyeceğini sorması ve satışı yapmayı umması iletiliyordun Öte yandan çatı hareketini kol kavuşturma, bacak bacak üzerine atma, bakışlarını kaçırma ve çeşitli eli yüze götürme hareketleri gibi olumsuz hareketler izliyor ve alıcı çatı hareketini satış sunuşunun sonuna doğru yapıyorsa alıcı malı almayacağından veya pazarlamacıdan kurtulacağından emin olabilir. Her iki durumda da çatı hareketi kendine güven anlamına gelse de birinin pazarlamacı için olumlu sonuçlan diğerininse olumsuz sonuçları vardır. Sonucun belirlenmesinde önemli olan çatı hareketinden önce gelen hareketlerdir. ELLER ARKADA BİLEĞİ KAVRAMIŞ ELLER ARKADA BİLEĞİ KAVRAMIŞ • İngiliz Kraliyet Ailesi'nin bazı önde gelen erkek üyeleri başları yukarıda, çeneleri çıkık ve bir avuçları arkada diğer ellerini tutarak yürüme alışkanlıklarıyla tanınırlar. Bu hareket sadece İngiliz Kraliyet Ailesi'ne özgü değildir, çoğu ülkenin Kraliyet Aileleri arasında yaygındır. Daha yerel bir düzeyde bakacak olursak bu hareket, devriye gezen polisler, okul bahçesinde yürüyen okul müdürü, üst düzey askeri personel ve otorite sahibi diğer kişiler tarafından kullanılır. Öyleyse bu hareket bir tür üstünlük / kendine güven hareketidir. Aynı zamanda kişinin bilinçaltı bir korkusuzluk ifadesiyle karın, kalp, gırtlak gibi hassas yerlerini diğerlerine göstermesine de olanak tanır. Deneyimlerimize göre gazetecilerle röportaj sırasında veya diş hekiminin bekleme salonundaki gibi yüksek stres yüksek durumlarında bu hareketi yaparsanız kendinizi oldukça rahatlamış, kendine güvene ve hatta otoriter bulabilirsiniz. ELLER ARKADA BİLEĞİ KAVRAMIŞ ELLER KENETLİ ELLER KENETLİ • Bu hareketi kullanan kişiler genellikle gülümseyip mutlu göründüklerinden başlangıçta bu hareket bir güven hareketi gibi görünür. Ancak bir sefer, henüz kaçırdığı bir satışı anlatan bir pazarlamacıyı izledik. Hikayesi ilerledikçe sadece ellerini kenetlemekle kalmadığını ve parmaklarının sanki birbirlerine yapışmış gibi beyazlaşmaya başladıklarını gördük. Buna göre bu hareket hayal kırıklığına uğramış veya saldırgan bir durumu göstermekteydi. Nierenberg ve Calero kenetlenmiş eller üzerine yaptıkları araştırmalar sonucunda bunun kişinin olumsuz bir yaklaşımı dizginlemeye çalıştığını gösteren bir hayal kırıklığı hareketi olduğuna karar verdiler. Hareketin üç ana konumu vardır: eller yüzün karşısında kenetlenmiş , otururken eller masanın üzerinde ,veya kucakta ve ayaktayken eller apış arası hizasında Ayrıca ellerin tutulduğu yükseklikle kişinin olumsuz duygularının derecesi arasında da bir ilişki varmış gibi görünmektedir. Yani eller yüksekteyken kişinin kontrol edilmesi alçaktaki konuma göre daha zor olabilir. Tüm olumsuz hareketler gibi saldırgan yaklaşımın ortadan kalkması için kişinin ellerini çözerek avuçların ve vücudun ön tarafının açık olacağı duruma getirilmesi için bir şeyler yapılması gerekmektedir. ayaktayken eller apış arası hizasında kenetlenmiştir.Buna göre bu hareket hayal kırıklığına uğramış veya saldırgan bir durumu göstermekteydi. ELLER KENETLİ ÖNDE ELLER YÜZÜN KARŞISINDA KENETLENMİŞ ELLERİ OVUŞTURMAK ELLERİ OVUŞTURMAK • Ellerini ovuşturmak insanların olumlu beklentilerini ilettikleri sözel olmayan yollardan biridir. Zar atan kazanma umudunu göstermek için zarı ellerinin arasında ovuşturur, tören düzenleyici ellerini ovuşturarak izleyicilere 'Bir sonraki konuşmacıyı dinlemeyi uzun süredir istiyorduk' der ve heyecanlı pazarlamacı satış müdürünün odasına dalar ve ellerini ovuşturarak 'Büyük bir sipariş aldık, patron!' der. Ancak, akşamın sonunda ellerini ovuşturarak masanıza gelen ve 'Başka bir arzunuz var mı?' diye soran garson, sözel olmayan yollarla size bahşiş beklediğini bildirmektedir. ELLERİ OVUŞTURMAK ELLERİ OVUŞTURMAK • Kişinin ellerini ovuşturma hızı beklenen olumlu sonuçların kimin yararına olacağını düşündüğünü gösterir. Örneğin, bir ev almak istediğinizi ve emlakçıya gittiğinizi varsayalım. Nasıl bir ev istediğinizi dinledikten sonra emlakçı ellerini hızlı hızlı ovuşturarak 'Tam size göre bir yerim var!' der. Emlakçı sonucun sizin için olumlu olmasını beklediğini göstermiştir. Ama eğer ellerini yavaş yavaş ovuştururken sizin için ideal evi bildiğini söyleseydi kendinizi nasıl hissederdiniz? Bu durumda büyük olasılıkla üçkağıtçı veya çıkarcı birisi gibi görünecek ve sonuçların sizden çok onun iyiliğine olacağı hissine kapılacaktınız. Pazarlamacılara müşterilerine ürün veya hizmet tanıtımı yaparken ellerini ovuşturacak olurlarsa alıcının savunmaya geçmemesi için hareketi hızlı hızlı yapmaları söylenir. Öte yandan alıcı ellerini ovuşturarak pazarlamacıya "Neleriniz var bir bakalım?" derse bu alıcının iyi bir şey görmeyi umduğu ve satın alma olasılığının yüksek olduğu anlamına gelir. ADAM GİBİ EL SIKIŞMA ADAM GİBİ EL SIKIŞMA • Birisiyle ilk kez karşılaştığınızı ve geleneksel bir el sıkışmayla selamlaştığınızı varsayalım. El sıkışmayla üç temel tavırdan biri iletilir. Bunlar hakimiyet: "Bu insan üzerimde egemenlik kurmaya çalışıyor, temkinli olmalıyım", edilgenlik: "Bu insanın üzerinde egemenlik kurabilirim. Ne istersem yapar" ve eşitliktir: "Bu insandan hoşlandım. İyi anlaşacağa benziyoruz." tavırlarıdır. Bu Gördüğünüz Şekil , İki baskın kişinin el sıkışması durumunda her ikisi de karşısındakinin avcunu edilgen konuma getirmeye çalışacağından sembolik bir savaş yaşanır. Sonuçta her ikisi de birbirlerine saygı duygularım iletirken her iki avuç da dikey olarak mengene gibi bir el sıkışma yaşanır Bu mengene gibi dikey avuç kavrama babanın oğluna "adam gibi el sıkışmayı" gösterirken öğrettiği el sıkışmadır. HAKİMİYET KURMAK İSTEYEN HAKİMİYET KURMAK İSTEYEN • Egemenlik , Hakimiyet Kuran El Sıkışmadır ki , Avcunuz doğrudan yere bakmamalı ama karşınızdakinin avcuna göre aşağıya bakmalıdır. Bu da ona gerçekleşecek görüşmede denetimi ele almak istediğiniz mesajım iletir. Başarılı elli dört üst düzey yönetici üzerinde yapılan incelemeler bunların kırk ikisinin sadece el sıkışmayı başlatmakla kalmayıp aynı zamanda egemen el sıkışma denetimini kullandıklarını göstermiştir. Birisiyle ilk kez karşılaştığınızı ve geleneksel bir el sıkışmayla selamlaştığınızı varsayalım. El sıkışmayla üç temel tavırdan biri iletilir. Bunlar hakimiyet: "Bu insan üzerimde egemenlik kurmaya çalışıyor, temkinli olmalıyım", edilgenlik: "Bu insanın üzerinde egemenlik kurabilirim. Ne istersem yapar" ve eşitliktir: "Bu insandan hoşlandım. İyi anlaşacağa benziyoruz." tavırlarıdır EL SIKIŞARAK TESLİMİYET İFADESİ EL SIKIŞARAK TESLİMİYET İFADESİ • Köpeklerin teslimiyetlerini sırt üstü dönüp gırtlaklarını ortaya çıkararak göstermeleri gibi insanlar da karşıdakine teslimiyetlerini avuçlarım yukarıya çevirerek gösterirler . Bu hareket özellikle denetimi karşınızdakine bırakmak veya onun kendini durumu kontrol ediyor olarak hissetmesini istediğinizde etkilidir. BAŞPARMAK GÖSTERME BAŞPARMAK GÖSTERME • El falcılığında başparmaklar karakter güçlülüğü ve egoyu gösterir ve başparmakların sözel olmayan kullanımları da buna uyar. Başparmaklar egemenlik, üstünlük hatta saldırganlık gösterirler. Başparmak hareketleri ikincil hareketler, bir hareket grubunun destekleyici kısmıdırlar. Başparmak gösterme olumlu bir hareket olup astlarının yanında 'serinkanlı' görünmeye çalışan tipik yönetici durumunda görülebilirler. Flört eden bir erkek bu hareketleri potansiyel bir dişi eşin yanında kullanır ve bu hareketlere yüksek statülü veya prestijli giysiler giyen insanlarda sık rastlanır. Yeni çekici giysiler giyen kişiler başparmak hareketlerini eski, modası geçmiş giysiler giyen kişilerden daha sık kullanırlar. ??? ???? 3. ÖFKE KONTROLÜ ÖFKE NEDİR? Bireyin herhangi bir engellenme, adaletsizlik ya da kendi benliğine yönelik bir tehdit hissettiğinde yaşanan duygudur. • Temel duygulardan biri ve tüm türlerde görülür • Sosyalleşme ile birlikte şekillenir • Normallik düzeyi değişkendir • Belli bir düzeyde normal kabul edilir • Öfkenin doğuştan geldiği, erken yaşlarda görüldüğü, cinsiyet farklarının erken yaşlarda olmadığı, daha çok sosyo-kültürel olarak beslendiği bilinmektedir. 3. ÖFKE KONTROLÜ Neden Öfkeleniriz? 1. Çıkmazda hissettiğimizde 2. Anlaşılmadığımızı hissettiğimizde 3. Engellendiğimizde 4. Tehdit algıladığımızda 5. Benliğimize direkt saldırıldığında 6. Bizim için önemli olan şeylere saldırıldığında 3. ÖFKE KONTROLÜ Öfkenin Ortaya Çıkmasına Yol Açan Pek Çok Duygu Vardır. 1. KISKANÇLIK, 2. ÜZÜNTÜ, 3. MERAK, 4. YALNIZLIK, 5. İTİLMİŞLİK, 6. KAYGI, 7. HAYÂL KIRIKLIĞI, 8. HAKSIZLIK, 9. ANLAŞILAMAMAK 3. ÖFKE KONTROLÜ • Her bireyin öfkelendiği durumlar farklıdır. • Ayrıca bir birey aynı konuya bazen öfkelenirken bazen öfkelenmeyebilir. • Öfke bazen de reddedilebilir. 3. ÖFKE KONTROLÜ • Öfke de tıpkı üzüntü ve mutluluk gibi bir duygudur. Bu yüzden inkâr edilmemeli. • Olumlu ya da olumsuz her duygu gibi öfkenin de bir ömrü var; bu ömür tamamlandığında kayboluyor. 3. ÖFKE KONTROLÜ • Öfke de her duygu gibi gerekli bir duygudur. • Öfke duygusunu kontrollü yaşamak önemlidir. • Öfke insanı davranışa iter, motive eder (güdüler). • Örneğin size birisi hakaret ettiğinde öfkelenmeniz normaldir. Böylece kendinizi savunabilirsiniz. 3. ÖFKE KONTROLÜ • Öfkeye neden olan problemlerin bireyde devam etmesi, öfkenin uygun olmayan yöntemlerle ifade edilmesi sonucunda bir süre sonra bu duygu kişinin ; fiziksel ve bedensel sağlığını tehdit eder. 3. ÖFKE KONTROLÜ ÖFKE TÜRLERİ 1. SÜREKLİ ÖFKE 2. DURUMLUK ÖFKE 3. ÖFKE KONTROLÜ SÜREKLİ ÖFKE 1. Öğrenme ve pekişme sonucu olabilir. 2. Kişilik bozukluğu olabilir ( anti sosyal kişilik ) • Sürekli öfkeli kişiye durumu fark ettirmek onu daha da öfkelendirir. • Öfkesini kabul ettirmek bir hayli güçtür. • İncinmeden çok, incitmeyi tercih edebilir. • Burada öfke patolojik boyuttadır, bir ruh sağlığı çalışanından yardım alınmalıdır. 3. ÖFKE KONTROLÜ DURUMLUK ÖFKE • Öfke olaya ya da kişinin o anki duygularına bağlıdır. Özel durumlar karşısında ortaya çıkar. • Kişi öfkeli olduğunu kabul ederse, öfke kontrolü kolay olur. • Öfkenin kontrol edilmemesi sonrasında, utanma duygusu oluşabilir. 3. ÖFKE KONTROLÜ ÖFKE YÖNETİMİ 1. FİZYOLOJİK UYGULAMALAR 2. DÜŞÜNCE DÜZENLEME TEKNİĞİ 3. PROBLEM ÇÖZME YÖNTEMİ 4. İLETİŞİM YÖNTEMİ 5. MİZAHA BAŞVURMA 6. ÇEVRE DEĞİŞİKLİĞİ 3. ÖFKE KONTROLÜ 1. FİZYOLOJİK UYGULAM ALAR : • NEFES EGZERSİZİ • GEVŞEME EGZERSİZİ • YOGA • SPOR Bu teknikleri her gün pratik yaparak ezberlerseniz, daha sonra karşılaşacağınız gergin ortamlarda otomatik olarak uygulayabilirsiniz. 3. ÖFKE KONTROLÜ 2. DÜŞÜNCE DÜZENLEME TEKNİĞİ - Bu strateji en basit anlamıyla düşünme tarzınızı değiştirmek demektir. - Bazen kızgın insanlar düşüncelerini küfrederek, bağırıp çağırarak ifade etme eğilimindedirler. - Kızgın olduğumuz zaman genellikle düşüncelerimiz gerçeği yansıtmaz, olayların abartılmış ve çarpıtılmış bir şeklini algılar ve onu yansıtırız. - Bu tür düşünceleri fark edin ve yerine daha mantıklı olanları yerleştirin. 3. ÖFKE KONTROLÜ ÖRNEĞİN • Kendi kendinize, “eyvah, her şey mahvoldu!” Gibi bir şeyler söylemek yerine, “dünyanın sonu değil ve buna şimdi öfkeleniyor olmam bu olayı olmamış hale getirmeyecek.” Diyebilirsiniz. • Her iki düşünceyi de zihninizden geçirerek deneyin. • Öfkenizin hangi düşünceyle arttığını ya da azaldığını görün. 3. ÖFKE KONTROLÜ • Mantık öfkeyi yener, çünkü öfke haklı bir nedene bağlı olsa da, çok çabuk mantık sınırlarını aşabilir. • Bu yüzden öfkelendiğinizi hissettiğinizde mantığınıza sığının. • Kızgın ve öfkeli insanlar talepleri karşılanmayınca, hayal kırıklıkları engellenme duygusuna, o da öfkeye döner.. • Bu insanlar, düşünceleri üzerinde çalışıp onları yeniden yapılandırırken, bu talepkâr özelliklerinin farkına varmalı ve “beklentileri”ni, değiştirmelidirler. • Diğer deyişle, istediği herhangi bir şey için, “bana verilmeli” ya da “benim olmalı” demek yerine, “bana verilmesini isterdim.” Diye düşünmenin daha sağlıklı olduğunu görmelidirler. 3. ÖFKE KONTROLÜ Özet olarak “düşünce biçimimizi” değiştirerek • “Olumlu düşünceye” ve • “Duygularımızı paylaşmaya” Daha açık hale getirebiliriz. 3. ÖFKE KONTROLÜ 3. PROBLEM ÇÖZME YÖNTEMİ • Öfke, özenle dikkate alınması gereken bir ‘işaretçi’dir. • Neye işaret ettiğine gelince; öfkelenen kimsenin hakkı yeniyor, gereksinimleri ve istekleri karşılanmıyor, değer ve inançlarından ödün veriyor ya da gelişme ve yeteneklerini ortaya koyma şansı elinden alınıyor olabilir. • Böyle durumlardaki en yararlı tutum; önce durumu değiştirip değiştiremeyeceğimizi araştırmaktır. 3. ÖFKE KONTROLÜ • Değiştirebileceğimiz bir şeyse çözüm yolları araştırılabilir. • Değiştirilemeyecek bir durumsa, çözüm için uğraşmak yerine, yapılacak en iyi şey sorunla yüzleşmektir. 3. ÖFKE KONTROLÜ Ayrıca aşağıdaki soruları kendimize sorarak öfkemizin gerçek kaynaklarına odaklanmayı öğrenebiliriz: • "Bu durumda beni öfkelendiren şey ne?" • "Ne düşünüyor ve hissediyorum?" • "Ulaşmak istediğim şey ne?“ • "Kimler nelerden sorumlu?“ • "Değiştirmek istediğim şey tam olarak ne?“ • "Yapabileceğim ve yapamayacağım şeyler ne?" 3. ÖFKE KONTROLÜ 4. İLETİŞİM YÖNTEMİ • Öfkeli insanlar genellikle düşünmeden yargılama ve bu yargıları yönünde davranma eğilimindedirler. Bu yargılar da bazen çok gerçek dışı olabilmektedir. Eğer çok hararetli bir tartışma içine girdiyseniz, ilk yapacağınız şey ; • Yavaşlayıp gösterdiğiniz tepkileri gözlemek olmalıdır. • Aklınıza gelen ilk şeyi söylemeyin, yavaşlayın ve asıl söylemek istediğinizi düşünün. • Aynı anda karşınızdakinin de söylediklerini duymaya ve anlamaya çalışın. Hemen cevap vermeyin. 3. ÖFKE KONTROLÜ BEN DİLİ / SEN DİLİ • Öfkenin ifade ediliş biçimi de kaynakları kadar önemlidir. • Yukarıdaki "sen dili" adı verilen ve saldırganlık niteliği taşıyan ifadeler yerine “ben dili” ifadeleri kullanmalıyız. ÖRNEK : • Sen Dili : Beni incitmekten zevk alıyorsun. • Ben Dili : Bu davranışın beni çok incitti. • Sen Dili : Zaten bana hiç zaman ayırmazsın, hep çok işin vardır. • Ben Dili : Bana daha çok zaman ayırırsan mutlu olurum. 3. ÖFKE KONTROLÜ a. Ben öfkeliyken nasıl yürürüm ? b. Ben öfkeliyken nasıl konuşurum ? c. Ben öfkeliyken nasıl nefes alıp veriyorum ? d. Ben öfkeliyken nasıl görünüyorum ? gibi sorulara vereceğimiz cevaplarla daha iyi iletişim kurmada kendimizi geliştirmemizi sağlayabilir... 3. ÖFKE KONTROLÜ 5. MİZAHA BAŞVURMA • Mizah, çeşitli yollarla öfkenizin yoğunluğunun azalmasına yardımcı olabilir. Her şeyden önce daha dengeli bir bakış açısı sağlar. 3. ÖFKE KONTROLÜ Mizah kullanırken iki noktada çok dikkatli olmak gerekir. • Öncelikle mizah kullanmanın, sorunlarınızı gülerek geçiştirmek demek olmadığını, tersine onlarla yapıcı bir şekilde yüzleşebilmeniz demek olduğunu bilmelisiniz. • İkincisi de mizah kullanayım derken, alaycı ve aşağılayıcı mizaha başvurmaktan kaçınmalısınız. Çünkü bu da sağlıksız öfke ifadesinin bir başka yoludur. 3. ÖFKE KONTROLÜ 6. ÇEVRE DEĞİŞİKLİĞİ • Bazen, sinirlenip öfkelenmemize yol açan “şeylerin” yakın çevremizde olduğunu farkederiz. • Biraz ara verin. Gün içinde özellikle stresli olacağını bildiğiniz saatlerde, sadece kendiniz için kullanacağınız bir zaman ayırın. Örneğin çalışan bir anne, eve geldiğinde kendisine ayıracağı bir 15 dakikalık süre olursa, çocuklarının isteklerine, parlamadan daha iyi yanıt verebilir... 3. ÖFKE KONTROLÜ 7.ÖFKENİZİ KONTROL ETMEDE BİRKAÇ İPUCU a) ATILGANLIK ( KENDİNİ İFADE ETME ) : • Öfkeli kişilerin saldırgan olmak yerine atılgan olmayı öğrenmelerinin gerektiği doğrudur. Ama bu konudaki yaklaşımların çoğu, kendilerine kızgınlık yaşama iznini vermeyen insanlar içindir. • Bu tür kişiler ortalama bir insandan daha sessiz ve pasiftirler, diğerlerinin kendilerini sürekli olarak ezmelerine izin verirler. Öfkelerini kontrol edemeyen kişiler genellikle bunu yapmazlar. 3. ÖFKE KONTROLÜ • Unutmayın kızgınlığı yok edemezsiniz, edebilseniz bile bu çok iyi bir fikir olmayacaktır. Tüm çabalarınıza rağmen sizi kızdıracak olaylar olacaktır. • Ama bu olayların sizi etkileme biçimini değiştirebilirsiniz. Kızgınlık ve öfke tepkilerinizi kontrol ederek, uzun vadede onların sizi daha mutsuz kılmasını önleyebilirsiniz. 3. ÖFKE KONTROLÜ b) ZAMANLAMA : • Eğer sevdiğiniz kişiyle belli konuları belli saatlerde konuşuyor ve bu konuşmalar da hep tartışma ile sonuçlanıyorsa, • Bu tür konuları konuşma saatinizi değiştirin. Belki yorgun, dikkatsiz oluyorsunuzdur ya da bu sadece böyle bir alışkanlık haline gelmiştir. 3. ÖFKE KONTROLÜ c)KAÇINMA: • Eğer çocuğunuzun odasındaki dağınıklık odanın önünden her geçişte “kafanızın tasını attırıyorsa”, kapıyı kapatın. Sizi öfkelendiren şeylere bakmaktan kendinizi alıkoyun. “Ama, öfkelenmemem için çocuğumun odasını temiz tutması gerekir.” Demeyin. Konu şu anda bu değil. Konu kendinizi olabildiğince sakin tutabilmektir. 3. ÖFKE KONTROLÜ d)ALTERNATİFLER BULUN: • Eğer her gün işinize gittiğiniz yoldaki trafik, sizi engellenmişlik ve öfke duyguları içinde bırakıyorsa, bunu çözmeyi bir iş edinin. • Elinize bir harita alıp aynı yere farklı, belki daha uzun ama daha rahat, manzaralı, hoş bir yoldan gitmeyi ya da evden daha erken/geç çıkmayı deneyin. 3. ÖFKE KONTROLÜ e) DANIŞMANLIK • Eğer kızgınlık ya da öfkenizin, kontrolünüz dışındaki yoğunluklara çıktığını düşünüyorsanız, ilişkileriniz ve hayatınızın önemli boyutları bu duygudan etkileniyorsa, belki onu daha iyi yönetebilmek için profesyonel birinin danışmanlığına başvurabilirsiniz. 4.MOTİVASYON MOTİVASYON • İnsan davranışlarının temelinde ihtiyaç vardır. • Bu ihtiyaçlar insanı harekete geçiren itici gücü oluşturur. • Bu itici güce “GÜDÜ” adı verilir. 4.MOTİVASYON Güdü döngüsü şu şekilde meydana gelir: 1-İhtiyaç hissedilir 2-İhtiyacı gidermeye yönelik davranış oluşur 3-ihtiyaç giderilir Gereksinme – Uyarılma – Davranış – Doyum (amaç) 4.MOTİVASYON • Motivasyon insanı harekete geçirmektir. • Coşkusunu artırmak, gücüne güç katmaktır. • Kişilerin belli bir ihtiyacı ya da amacı karşılamak üzere istekli davranmalarıdır. • Motive edilen insanın performansı yükselir. 4.MOTİVASYON • Motivasyon Teorileri Maslov’a göre ihtiyaçlar hiyerarşisi şöyledir. 1- Fizyolojik ihtiyaçlar 2- Güvenlik 3- Yakınlık/Sevgi 4- Saygınlık 5- İdeallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacı 4.MOTİVASYON • Motivasyon konusunun önem kazanması, işletmelerde insana verilen değerin artması ile başlamıştır. • İşletme işgörenden yaratıcılık ve zeka isterken, işgören de güvenlik, eğitim, gelecek güvencesi ve ekonomik kaynaklar bekler. 4.MOTİVASYON Kişisel Olarak İkiye Ayrılır 1.Self Motivasyon 2.Genel Motivasyon 4.MOTİVASYON 1.Self Motivasyon İnsanın kendi kendini motive etmesidir. Motivasyon Kaynakları • Yağmurda yürümek • Çiçekleri seyretmek, • Müzik dinlemek, • Spor yapmak 4.MOTİVASYON 2.Genel Motivasyon • Çalışma birlikteliği içerisinde devamlı olması gereken pozitif ve yapıcı davranışlardır. Çalışanları iki şey motive eder 4.MOTİVASYON MOTİVASYONA AÇIK OLANLAR • Hoşgörülü insanlardır. • Pozitif enerji ile doludurlar. • Genelde işlerinde başarılıdırlar. • Pratik zekaları ile duygusal zekalarını birlikte kullanırlar. 4.MOTİVASYON MOTİVASYONA KAPALI OLANLAR • Kötümser insanlardır. • İşin zorlukları ön plandadır. • Sorumluluk üstlenmekten kaçınırlar. • Konuşmalarının içeriği şikayetlerdir. • Yeniliklere açık değildirler. 4.MOTİVASYON İYİ MOTİVE OLMUŞ BİR İŞGÜCÜNÜN GETİRİLERİ • Yükselen verim, • Esnek uygulamalar, • Azalan devamsızlık, • Her zamankinden daha iyi hizmet. 4.MOTİVASYON • Demotive Davranışlar 1. Sürekli emir vermek 2. Konuşurken dinlememek 3. Duygularını dikkate almamak 4. Olaylara aşırı tepki vermek 5. Yaptıklarında kusur bulmak 6. Hataları ortaya çıkarmak 7. Kötümser olmak 8. İstekleri kasıtlı unutmak 9. İstekleri kasıtlı ağırdan almak. 4.MOTİVASYON • İdarecilerinizin demotive edici davranışları nelerdir? 1. Paylaşımı Reddetmek 2. Tutarsız Olmak 3. Övmekten Kaçınmak 4. Elemanları Bilgilendirmemek 5. Kötü Huylu Olmak 4.MOTİVASYON Motivasyonu sağlayabilmek için öncelikle motivasyonun önündeki engellerin kaldırılması gerekir. Bu engeller; 1. Çalışan İşi Nasıl Yapacağını Bilmiyor 2. Yapmak İstemiyor 3. Hayatı Buna Bağlı Olsa Bile Yapamaz (Kişi, yanlış iştedir) 4. Dışsal Faktörlerin Etkisi 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Zaman; Yerine konması, geri döndürülmesi, yenilenmesi, depolanması, satın alınması mümkün olmayan bir kaynaktır. 5. ZAMAN YÖNETİMİ Yapılacak her iş için bir zaman gereklidir. Zaman pahalıdır. 5. ZAMAN YÖNETİMİ Zaman Tuzakları 1. Plânsızlık 2. Öncelikleri belirleyememek ve sıralayamamak 3. Ertelemek 4. Kendini gereğinden fazla işe adamak 5. Acelecilik 6. Kırtasiyecilik ve verimsiz okuma 7. Rutin ve gereksiz işler 8. Açık kapı politikası (hayır diyememek) 9. Gereksiz telefonlar 10. Gündemsiz ve verimsiz toplantılar 11. Kararsızlık 12. Yetki verememek 13. Dağınık masa ve büro düzeni 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Bahaneler 1. Plan yapmaya vaktim yok. 2. Neler yapmam gerektiğini zaten biliyorum. Neden plan yapmaya zaman harcayayım. 3. Plan yapmak bana fayda getirmiyor. Günüm çok fazla bölünüyor. 4. Uzun bir iş listem olduğunda kendimi kısıtlanmış hissediyorum. 5. Doğru dürüst plan yapmayı bilmiyorum. 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Öncelikler Belirleyememek ve Sıraya Koyamamak • • • • • • Hoşlandığımızı Çabuk bitecek olanı Kolay olanı Bildiğimizi Acele yapılanı Başkalarının isteğini • • • • • • Hoşlanmadığımızdan Uzun sürecek olandan Zor olandan Bilmediğimizden Önemli olandan Kendi seçtiğimizden YAPMAYA ALIŞMIŞIZDIR... 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Ertelemek • Gerçekten önemli ve yaşamsal işlerle uğraşmaktan alıkoyan erteleme; - Kişinin kariyerini yıkabilecek, mutluluğunu bozacak ve hatta hayatını kısaltacak, her alanda başarıyı önleyen, gizli gizli zarar veren bir alışkanlıktır. 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Fazla İşe Kendini Gereğinden Fazla Adamak • İşlerimizi verimli bir şekilde yapabilmemiz için fiziksel ve zihinsel olarak zinde olmalıyız. Bu da ancak düzenli bir çalışma ile olur. • Kendini gereğinden fazla işe adayan insanların, ailesine, spora, gezmeye ve diğer sosyal faaliyetlere ayıracak zamanları yoktur. • Plansız iş yaptıkları için işe yaramayan işler işkolik insanların zamanında önemli bir yer tutar. • En kötü zaman tüketicileri çoğunlukla en çok ve en uzun çalışıyor görünebilirler. • Ancak çok etkili değildirler. Çünkü bunlar zamanlarını iyi yönetmezler. 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Acelecilik • Bazı insanlar zaman baskısından hoşlanırlar. Bunlar aceleci tavır takınarak kendilerini sürekli bir şeyler yapmak zorunda hissederler. • Bunlar “A tipi kişilik” olarak adlandırılırlar. • Aceleci tavır zaman yönetimine ters düşer. 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Kırtasiyecilik ve Verimsiz Okuma • Çalışma masalarının üzerinde o an çalışılan konu ile ilgisi olmayan değişik şeylerin bulunması, dikkati dağıtır ve işin yavaşlamasına neden olur. • Rutin ve Gereksiz İşler • Uzman kişinin yapacağı bir işi, konuya ilişkin bir fikri olmayan vasıfsız kişiler tarafından yapılacak hale getirilmesi rutin işlerdir. 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Gündemsiz ve Verimsiz Toplantılar • Yapılan her türlü toplantı zaman alıcıdır. Sorun, • Gündemi belirlenmeden yapılan, • Normal süresini aşan ve Amacına ulaşmayan toplantılardır. 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Kararsızlık • Zaman ve para kaybına neden olduğu gibi, moralsizliğe de yol açar. • Hayır Diyememek... • Eğer ilgilenebileceğinizden fazlasını üstlenirseniz, kaliteniz zarar görecektir • Dağınık masa • Dağınık masa; Yorgunluk, Verimsizlik, Baş edememe hissi, Stres ve hakimiyet, yoksunluğu oluşturur, Ayrıca yaşamınızı kısıtlar. 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Başkalarından önce kendimizi yönetmeliyiz. • Kendimizi yönetmek zaman kontrolünün püf noktasıdır. • Bu zaman konusunda etkili alışkanlıklar kazanmak ve bunları uygulamaktır. • Hepimizin haftada 168 saati var, siz bu saatleri nasıl değerlendiriyorsunuz? • Zamanın yetmediğini, işimizin çok olduğunu söyler yakınıp dururuz. • Eğer her gün fazladan iki saat verilse, ne yaparız? 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Zamanı iyi kullanmanın üç yolu 1. Düşük öncelikli işleri veya faaliyetleri bırakmak. 2. Yaptığınız işte daha etkin olmak. 3. Bazı işleri devredeceğiniz bir insan daha bulmak. 5. ZAMAN YÖNETİMİ Zamanı İyi Değerlendirmenin Bize Kazandıracakları 1. Kariyer planlaması 2. Okumak 3. İletişim 4. Dinlenme 5. Düşünme 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Öncelikle olağan bir günümüzü not etmeliyiz. • En azından her yarım saat için faaliyetlerinizi kaydedin. Detaylı olsun. • Örneğin ziyaretçilerinizin isimlerini yazın. Süreyi ve sohbet konusunu kaydedin. • Her faaliyet hakkında yorum yazın. Bazı şeyler her zamankinden uzun mu sürdü? Niçin? Yarıda mı bırakmak zorunda kaldınız? • Günün sonunda harcanan zamanı toplayın ve yorumunuzu da ekleyin. 5. ZAMAN YÖNETİMİ • En İyi Zaman • Kendimize bir enerji çemberi çizmeliyiz. • Günün en iyi ve en verimli zamanını tespit etmeliyiz. • Öncelik Sırasına Koymak • Kesinlikle yapılmalı • Yapılmalı • Yapılması iyi olur 5. ZAMAN YÖNETİMİ • • • • Öncelikleri belirlemedeki kriterlerimiz: Karar Görecelik Zamanlama 5. ZAMAN YÖNETİMİ • • • • • • • Kendimizi Değerlendirelim Enerjimin en yüksek zamanını biliyorum. Günlük çalışmamı buna göre ayarladım. Telefon görüşmeleri Sorumluluklarımı kapsayan bir özet yazdım. Zamanımı öncelikler sırasına göre planladım. Gelecek üç ay için amaç listesi hazırladım. 5. ZAMAN YÖNETİMİ • Uygunsuz ve gereksiz bütün işleri ortadan kaldırdım. • Etkinliği artırmak için yollar aradım. • Her hafta neler başarmak istediğimi planladım. • Günlük “yapılacaklar” listesi hazırladım. • Ani işler için zaman bıraktım. • Her işi yapamayacağımı ve en iyi alternatifleri seçmem gerektiğini farkettim. 5. ZAMAN YÖNETİMİ • • • • • • • Gecikmelerle Mücadele Bitirme tarihini belirleyin. İlk önce sıkıcı olan işi yapın. Şimdi yapın! Ödüllendirme sistemi kurun. İşleri küçük bölümlere ayırın. Sizi uyaracak biriyle anlaşın. 6.SORUN ÇÖZME VE ZOR İNSANLARLA BAŞA ÇIKMA 7.YÖNETİCİ VE ÇALIŞAN TİPOLOJİLERİ • Davranışsal liderlik modellerine göre lideri başarılı ve etkin kılan husus; liderin özelliklerinden çok, liderin liderlik yaparken gösterdiği davranışlara bağlıdır. • LİDERLİK MODELLERİ 7.YÖNETİCİ VE ÇALIŞAN TİPOLOJİLERİ • Blake ve Mouton’un Yönetim Skalası 1.1. Cılız Liderlik (Güvercin): • İş başarımı ve astların örgüt içi doyumu açısından en az gayret gösteren liderliktir. • Bu tür liderin yönetimindeki gruplarda, üst düzeyde üretim sağlanamaz, çatışmaların önüne geçilemez. 9.1. Görev Liderliği (Goril): • İşe en çok, kişiye en az ilgilidir. • Örgütsel hedeflere ulaşabilmek için işyeri koşullarını maksimum verimlilik sağlayacak şekilde düzenler. Ancak işyerinin sosyal yönünü dikkate almaz. • Çalışanları mutlu kılacak hiçbir önleme gerek duymaz. Aralarında çatışma çıktığında liderlik yetkisini kullanarak bunu bastırır. • Fikir geliştirmek genellikle lidere aittir, astların fikirleri reddedilir. 7.YÖNETİCİ VE ÇALIŞAN TİPOLOJİLERİ 1.9. Şehir Kulübü Liderliği (Kumru): • İşe en az, insan ilişkilerine en fazla önem veren liderliktir. • Bu yöneticiler, eğer insanlar mutlu kılınırsa ve aralarında uyum sağlanırsa verimliliklerinde artış sağlanacağına inanırlar. • Üretim çalışanlar arasında sıkı dostluğa ve çatışma olmamasına bağlıdır. • Liderler, bütün fikirleri eleştirmeden kabul ederek yeniliği cesaretlendirir. • Bu tarz yönetim biçiminin örgütsel başarı yakalaması zayıf bir olasılıktır. 5.5. Orta Yolcu Liderlik (Tilki): • Hem kişilere hem de üretime ortalama ölçüde ağırlık veren bir liderlik biçimidir. • Lider, çalışanların istekleri ile buna bağlı moral düzeylerini düşürmeyecek bir etkinlik ve göz önünde tutulamaya çalışılır. • Üretim artırılmaya çalışılır fakat maksimum düzeye de çıkarılamaz. 7.YÖNETİCİ VE ÇALIŞAN TİPOLOJİLERİ 9.9 Ekip Liderliği (Kaplan): • Hem göreve hem de kişiye en fazla önem veren liderlik biçimidir. • Ekip liderleri, ortak örgüt amacı etrafında sosyal ilişkileri maksimum düzeyde tutarken, iş başarımının da maksimum düzeyde olmasını ister. • Lider, kendini işe vererek başarıya ulaşmayı isteyen bireyleri işe alarak, örgütsel amaçlar etrafında toplar ve işgörenlerinin arzu ve hırsları sayesinde hem etkin ve verimli biçimde örgütsel başarılar elde etmeyi ve hem de insan arzu ve gereksinimlerini etkili biçimde karşılayarak, karşılıklı güven, saygı ve dayanışma olanağı sağlamayı arzu eder. İnsan İlişkilerine Dönüklük 7.YÖNETİCİ VE ÇALIŞAN TİPOLOJİLERİ 7.YÖNETİCİ VE ÇALIŞAN TİPOLOJİLERİ • Çalışan Tipleri • A tipi ve B tipi kişilik: • A tipi kişiliğe sahip olanların özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür: Rekabetçidirler, sosyal alanda ve mesleğine hırslıdırlar, dakiktirler, güçlü ve etkileyici bir kişilik yapısına sahiptirler. Aynı şekilde sabırsızdırlar, aynı anda bir kaç iş yapmayı severler, insanlara ve olaylara çabuk sinirlenirler, onaylamayı beklerler, sorunlu bir dinleme tarzları vardır, daima telaşlıdırlar, duygularını saklarlar ve kendilerini ve başkalarını işlerini bitirmeye zorlarlar. Aynı anda iki işi birden yapmaya çalışır, boşa zaman geçirmeyi sevmez, rakamlara önem verir, başarıyı kantite ile ölçer, atılgandır, rekabeti sever ve kendisini devamlı zaman baskısı altında hisseder 7.YÖNETİCİ VE ÇALIŞAN TİPOLOJİLERİ • B tip kişiliğe sahip olanlarda ise şu özelliklerin daha yaygın olduğu söylenebilir: Rekabeti sevmezler, sosyal konumundan ve mesleğinden memnundurlar, sakin bir kişilik yapısına sahiptirler, sabırlı ve yavaştırlar. Aynı şekilde onaylamayı beklemezler, periyotlar halinde dinlenmeyi severler, asla telaşlanmazlar, ev ve iş dışında yeterli ilgi alanları vardır, duygularını gösterebilirler ve kendilerine ve başkalarına yapılan işlerde serbesttirler. 7.YÖNETİCİ VE ÇALIŞAN TİPOLOJİLERİ • İş hayatında azimli, hırslı ve çalışkan insanların daha çok A tip kişiliğe sahip kişiler olduğu söylenebilir. Bu konuda güzel bir benzetme vardır. A tipi kişilik yapı- sı yüksek devirde çalışan motora benzetilmektedir. Hızlı ve verimli çalışırlar fakat tükenme payları yüksektir. 7.YÖNETİCİ VE ÇALIŞAN TİPOLOJİLERİ • A tipi kişiliğin yukarıdaki özellikleri de dikkate alındığında stres ve strese bağlı rahatsızlıkları daha fazla yaşamalarının sebebi kolayca anlaşılmaktadır. A tipi kişiliğin bir diğer olumsuz yönü ise, bu tip kişiliğe sahip bireylerin hızlı tempolarından kaynaklanan aşırı öfkeli ve sabırsız olmaları ve bu sebeple karşılarındaki bireylerle çatışma yaşamalarıdır. Ayrıca örgütlerin orta ve alt kademelerinde A tipi kişiliğe sahip bireylerin B tipi kişiliğe sahip bireylere kıyasla daha başarılı oldukları, ancak üst kademede B tipi kişiliğe sahip bireylerin sabırlı ve etraflı düşünmelerinden dolayı daha başarılı oldukları tespit edilmiştir. Bir başka bulguya göre ise, Amerika’daki yöneticilerin %60’ı A tipi kişiliğe, %12’si ise B tipi kişiliğe sahip oldukları belirlenmiştir. 8. HİZMET ALAN KİŞİ TİPOLOJİLERİ • GENEL PLANDA BAHSİ GEÇTİ. 9.MOBBİNG • İngilizcede “mob” kökünden gelen aşırı şiddete yönelmiş kalabalık anlamındaki sözcüğün eylem biçimi olan “mobbing” birine karşı cephe oluşturma, duygusal saldırıda bulunma, psikolojik terör olarak ifade edilmektedir. • Mobbingin sözcük anlamı ise, psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı verme anlamına gelmektedir. 9.MOBBİNG • Mobbing kavramının Batı literatürüne yeni giren bir kavram olması nedeniyle, Türkçe karşılığı konusunda henüz bir netlik bulunmamakta ve Türkçe literatürde bir terminoloji sorunu yaşanmaktadır. • Mobbing üzerine araştırma yapanlar, Türkçe’de mobbing olgusunu bir tek sözcükle ifade etmek yerine kavramı; “duygusal taciz”, “psiko-terör”, “psiko-şiddet” ve çalışanı işyerinde “yıldırma”ya yönelik her tür psikolojik saldırı anlamında kullanmaktadırlar. 9.MOBBİNG • Psikolojik saldırıdır • Sistematik olarak kişiye karşı yürütülen bir yıldırma politikasıdır. • Psikolojik sürekli şiddeti içerir • Tacizdir • Psikolojik kuşatmadır • Aşağılayıcı ve psikolojik travma ile zarar vericidir 9.MOBBİNG • • • • • • • • • İşyerinde gerçekleşen, Bir veya daha fazla kişi tarafından, Bir veya daha fazla kişiye, Sistemli bir şekilde, Düşmanca ve ahlakdışı bir yaklaşımla, Süreklilik gösteren bir sıklıkla, Çok çeşitli sebepleri olabilen, Kişiyi sindirme maksadı ile, Kişinin özgüvenine uygulanan psikolojik ve hatta fiziksel saldırgan davranışları ifade etmektedir. 9.MOBBİNG Mobbing ile asıl hedeflenen Kişinin onur ve saygınlığıdır. 9.MOBBİNG • Mobbing ne değildir? 1. İş hayatında yaşanan her çatışma bir mobbing vakası değildir. 2. Mobbing bir çözümsüzlük içermez, doğru tespit edildiği durumda; belirsizlik taşımaz. 3. Mobbing vakalarında; ilgili sosyal çevre ve toplum artık duyarsız değildir. 4. Bu tür bir saldırıya uğrayan kişi yalnız değildir. 5. Konuşulmaması gereken ve sindirilmesi gereken bir durum hiç değildir. 9.MOBBİNG Mobbing Çeşitleri a- Düşey Psikoşiddet (Mobbing): Sadece üst yönetimden alt kademelere yöneltilmiştir. b- Yatay (Fonksiyonel) Mobbing: Genelde eşit koşullar içinde bulunan çalışanların çekememezlik, rekabet, kişisel hoşnutsuzluk gibi gerekçelerle birbirlerine uyguladıkları psikolojik şiddettir. c- Dikey Psikoşiddet: Çalışanın yöneticiye psikolojik şiddet uygulamasıdır. 9.MOBBİNG Mobbing; • özellikle hiyerarşik bir yapılaşmanın olduğu gruplarda güçlünün zayıfa, • yönetim ya da komuta kademesindekilerin alt kademedekilere, • bazen aynı titre sahip olanların ve alt kademedekilerin bile bir çalışana psikolojik yollardan baskı yapması • genellikle nitelikli kişilere karşı niteliksiz üstlerin uyguladığı bir yöntem 9.MOBBİNG • Mobbinge uğrayanların özellikleri; 1. İşini çok iyi, hatta mükemmel yapan, 2. İlişkileri olumlu olan ve çevresindekilerce sevilen, 3. Çalışma ilkeleri ve değerleri sağlam, bunlardan ödün vermeyen, 4. Dürüst ve güvenilir, kuruluşa sadık, 5. Bağımsız ve yaratıcı, 6. Duygusal zekası yüksek, 7. Zorbanın yeteneklerinden üstün özelliklere sahip olan kişilere yönelmektedir. 9.MOBBİNG Mobbing uygulayanlar (saldırganlar, tacizciler) • Pasif saldırgan kötü davranışlarını örtmek için uygun ortamlarda anlayışlı ve samimi davranışlar sergilerler • Aktif saldırgan ima ve alayla, karşısındakinin toplumsal itibarını düşürmeye yönelik saldırgan bir ortam yaratarak kişiyi işten ayrılmaya zorlar 9.MOBBİNG Mobbing uygulayanların özellikleri 1. patron olarak yaptıklarını hak görmesi, 2. şişirilmiş benmerkezcilik, 3. narsist kişilik, 4. çocukluk travmaları, 5. güç konusunda hırslı, 6. o kurum ya da birim için vazgeçilmez olduğunu düşünen, 7. ayrıcalıklı olmak isteyen, 8. kendine güven ve benlik değerlerinde boşluklar olan, 9. başkaları üzerinde kontrol kurarak otoriter hissetmeye ihtiyaç duyan, 10. aile yaşantılarından memnun olmayan, 11. mesleki deneyimleri oldukça iyi ancak teorik bilgi eksiklikleri bulunan kişiler 9.MOBBİNG • • • • • Mobbingin yaşandığı sektörler Medya Sağlık Eğitim STK vb. organizasyon ve ticari amaçlı olmayan kuruluşlar • Kamu kurum ve kuruluşları 9.MOBBİNG • İşyerinde En Çok Uygulanan Psikolojik Şiddet Davranışları 1. Yapılan yanlışlardan sorumlu tutulma, 2. Kişiye mantıksız görevler verilmesi, 3. Yeteneğinin eleştirilmesi, 4. Birbiriyle çelişkili kurallara itaat ettirilme, 5. Görevin kaybettirileceğine ilişkin tehditler, 6. Küçük düşürülme ve hakarete uğrama, 7. Başarının olduğundan az gösterilmesi, 8. İşten çıkarılma (ayağının kaydırılması) 9. Bağırılma, 10. Şerefinin lekelenmesi 9.MOBBİNG • 1. 2. 3. Mobbingin iletişimsel aşamaları Çatışmanın İlk Belirtileri (sözel, işitsel, cinsel,vb) Çatışmanın Çözümlenmeyişi (iletişimin kopması) Mobbingin Başlaması (Ruhsal ve fiziksel olumsuz etkilerinin 4. belirmesi) 5. Mobbingin Şiddetlenmesi (birey üzerindeki gözle görülür 6. etkisinin artması) 7. Mobbingin Yoğunlaşması, frekansının artması (işine devam 8. edemez hale gelerek, toplumsal iletişim kanallarını da 9. kapatması) 10. Hastalık-İstifa-Kovulma vs. Krizin tırmandığı en üst nokta 9.MOBBİNG • Mobbingin kişisel etkileri Şiddetin süresi ve sıklığı, kişilerin yetişme şekilleri, geçmiş deneyimler, tolerans ve genel koşullar göz önüne olarak kişiler üzerinde yarattığı etkilere göre; • Birinci Derece Mobbing: Ağlama, zaman zaman uyku bozuklukları, alınganlık, konsantrasyon bozukluğu. Henüz sosyal ilişkileri etkilenmemiştir. • İkinci Derece Mobbing: Direnememe, kaçamama, geçici veya uzun süreli zihinsel ve / veya fiziksel rahatsızlıklar. • Üçüncü Derece Mobbing: Mağdurun işgücüne geri dönememesi. Fiziksel ve ruhsal zarar görme, rehabilitasyonla bile düzeltilememe. Tıbbi ve psikolojik yardıma ihtiyaç duyma. Başta mobbinge uğrayan birey olmak üzere, bireyin ailesi ve çalıştığı kurum da yaşanan mobbing sürecinden etkilenmektedir. 9.MOBBİNG • Mobbing toplumsal açıdan neye yol açar 1. İş hayatına soru işaretleriyle bakan yeni generasyon yaklaşımına 2. İlgili kurumun itibarının azalmasına 3. Sosyal hayatta; genel güvensizliğe 4. Hiyerarşik yapılarda, genel bir meydan okumaya 5. Şirket içi organizasyon yapılarında sallantılara 6. Genel işgücü kalitesinin düşmesine ve verimliliğin doğrudan düşmesine 7. Personel üzerinde psikolojik olumsuz etkilere 8. Personel sadakatinin azalmasına 9.MOBBİNG • Mobbingi Önleme Asıl olan Mobbingin olmadan önlenmesidir. • Birincil önleme: Ortaya çıkmadan mobbingin önlenmesi, daha çok örgütsel konulara yöneliktir. • İkincil önleme: Acil durumlara yöneliktir. • Üçüncül önleme: Rehabilitasyon gibi uzun erimli, bakıma, ruhsal sorunları azaltma ve desteğe yöneliktir. 9.MOBBİNG • Mobbingi Önleme Kişiler; • Hem özel, hem de mesleki yaşamında insan ilişkilerine özen göstermelidir. Kendi sınırlarını çizmeli, başkalarının kendileri için çizdikleri sınırlara saygı göstermelidir. • Kendisinin ve başkasının güçsüz yanlarını kabul etmelidir. • Başkasının sesi olunmamalı, kendisinin sesi olma başarılmalıdır. • Başkalarının sözüne göre konuşulmamalı ve davranılmamalıdır. • Kurumlar da “Bizim işyerimizde böyle bir şey olmaz” dememelidir. • Diyalog teşvik edilmeli, eleştiriye hak tanınmalı, eleştiren işaretlenmemelidir. • Süpervizyon hizmeti ile duygusal yüklenişler azaltılmalı, nedenleri birey ve grup tarafından daha iyi anlaşılmalı, çözüm birlikte aranmalıdır. • Sporda olduğu gibi, iş yaşamında da kurallar net ve adil olmalıdır. 9.MOBBİNG İşyerinde; • Bireysel saygıya dayalı işyeri kültürü geliştirilmeli • Açık, anlaşılır, şeffaf bir politika izlenmeli • Farkındalık arttırılmalı • İşyeri sürekli izlenmeli ve değerlendirilmeli • Rapor ve tüm olayların kayıt altına alınmalı • Çalışanların düzenli geri bildirimi sağlanmalı • Periyodik olarak ortak yönetim-çalışan toplantıları gerçekleştirilmeli • Yönetim planının düzenli aralıklarla gözden geçirilmesi sağlanmalıdır. 9.MOBBİNG • Personel Hakları Bildirisi 1. Saygı görme hakkı, 2. Hata yapma hakkı, 3. Hayır deme hakkı, 4. Bir başkasının kötü davranışlarından dolayı sorumlu tutulmama hakkı, 5. Kızgınlığını gösterebilme hakkı, 6. Kendi fikirlerine sahip olma hakkı, 7. Duygusal destek isteme hakkı, 8. Adaletsiz davranışlara karşı koyma hakkı, kurumlara asılmalıdır 9.MOBBİNG • Avrupa Konseyinin 1996 Tarihli Gözden Geçirilmiş Sosyal Şartı • Onurlu Çalışma Hakkı (Madde 26) “Çalışanların birey olarak işyerinde ya da işle bağlantılı olarak maruz kaldıkları kınanılacak ya da açıkça olumsuz ya da suç oluşturan, yinelenen eylemler konusunda bilinçlenmesi, bilgilenmesi ve bunların engellenmesini desteklemeyi ve çalışanları bu tür davranışlardan korumaya yönelik tüm uygun önlemleri almayı; taahhüt ederler.” • 22 Mart 2007 tarihinde Türkiye tarafından onaylanmıştır (5547 sayılı -Gözden geçirilmiş- Avrupa Sosyal Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun) 9.MOBBİNG TCK’da Suç olarak Düzenlenmiş Mobbing Aracı Olarak Kullanılan Fiiller • Kasten Yaralama MADDE 86 • Eziyet MADDE 96 • Cinsel Saldırı MADDE 102 • Tehdit MADDE 106 • Şantaj MADDE 107 • Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi MADDE 114 • İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme MADDE 115 • İş ve çalışma hürriyetinin ihlali MADDE 117 • Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi MADDE 118 • Haksız arama MADDE 120 • Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi MADDE 121 • Ayırımcılık MADDE 122 • Hakaret MADDE 125 • Haberleşmenin gizliliğini ihlal MADDE 132 • Mala Zarar Verme MADDE 151 • Görevi kötüye kullanma MADDE 257 • Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme MADDE 281 • Suçluyu kayırma MADDE 283 10. ETKİN VE SONUÇ ODAKLI ÇALIŞMA “ÖRNEK PLAN” ÇALIŞMASI A-GİRİŞ: • Amacı belirleme, kapsamı belirleme B-ÇEVRENİN İNCELENMESİ VE HİPOTEZLER : • Fiyatların genel seviyesi, enflasyon oranı, krediler ve sermaye piyasası, hükümet programları, kalkınma planları, iş kolunun durumu ve ekonomideki yeri, ithalat, hammadde fiyatları, vergiler vb. “ÖRNEK PLAN” ÇALIŞMASI C- ANA HEDEFLERİN BELİRLENMESİ • % ... Büyüme hedefine varmak • Dönem sonunda net karı ......................TL’ ye çıkartmak • Hedeflerin gerekçelerinin kısa izahı vb. D-TALİ HEDEFLERİN BELİRLENMESİ: • Müşteri ilişkilerinin belirlenmesi, kalitenin iyileştirilmesi, mali bünyenin borç ödeme kapasitesinin kuvvetlendirilmesi vb. “ÖRNEK PLAN” ÇALIŞMASI E- KUVVETLİ YÖNLERİN TESPİTİ-BELİRTİLMESİ Performans: • Yönetim, elinde mevcut tüm kaynaklarıyla 5-10 sene arasında hangi performans seviyesine ulaşmıştır? Hissedarlara hisseleri üzerinden ve çeşitli yatırımlardan ne kadar gelir sağlanmıştır? Pazarlar: • Şirket hangi pazarlara, hangi miktarda mamul ve hizmet arz etmektedir? Hangi pazarın trendi nedir? Her mamulün kendi pazarındaki hissesi nedir? Her mamul kullanım süresi bakımından hangi safhadadır? “ÖRNEK PLAN” ÇALIŞMASI Kaynaklar: • Para, insan, malzeme ve tesis imkanları • Her bir mamul veya faaliyete bu kaynakların ne kadarı tahsis edilmiştir? • Maliyetleri nedir? • Gelirleri giderlere oranlayarak her mamulün veya hizmetin nisbi net karını bulabiliriz. Verimlilik: • Şirket kaynakları ne kadar değerlendirilebiliyor? İsraf, nerede ve ne kadar miktardadır. “ÖRNEK PLAN” ÇALIŞMASI Organizasyon: • Şirket nasıl organize olmuştur? • Şirket amaçları departman amaçları olarak belirlenmiş midir? • Departman amaçları teker teker herkes için kişisel amaçlar olarak belirlenmiş midir? • Kalite ve teknik üstünlükler saptanmış mıdır? “ÖRNEK PLAN” ÇALIŞMASI F- ZAYIF YÖNLERİN TESPİTİ-BELİRTİLMESİ: • Satış ve karda mevsimlik oynamalar, satış ve karın hangi ürünlerden elde edilebildiği, yönetimde bilgi akış eksikliği, imalatta teknoloji zayıflığı, personel zayıflığı, iade oranları. G- ANA FAALİYET SONUÇLARININ ÖZETLENMESİ: • Satışları faaliyet grupları ve yıllara göre dağılımı, mamullere göre karlılık, vergi öncesi karı, vergiler, temettü ve ihtiyat gibi değerler, karlılık, verimlilik ve ana faaliyet rasyoları “ÖRNEK PLAN” ÇALIŞMASI H- STRATEJİLERİN İZAHI: • Strateji konuları ( Genel, Mamul, Pazarlama, Finansman, Yetki ve Sorumluluk) Durumlar değişik olduğu hallerde alınacak stratejik kararlar, rakiplerin kararları ve karşı stratejilere göre uygulanacak kararlar. PLANLAMADA 10 ADIM • • • • • • • • • • Hedefi Tanımlayın Hedefi Dilimlere Ayırın Dilimleri Detaylandırın Detayları Öngörülen Termin İçinde Zamana Bağlı Ve Alternatifli Olarak Belirleyin Zamanlı Detayları Esnek Zamana Tabi Tutun Şans Faktörüne Asla Yer Vermeyin Eldeki Kaynakları Gerçekçi Olarak Belirleyin Olası Aksiliklere Karşı Tedbirli Olun Planları, İşi Fiilen Yapacak Kişilere Net Bir Şekilde Anlatın Planlamada Detayları Belirlerken Detaya Boğulmayın Ancak Önemli Detayları da Gözden Kaçırmayın 11. TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ Uluslararası Belgelendirme Teknik Kontrol & Gözetim Hizmetleri Ltd. Şti. İzmir www.personatr.com www.besateknik.com TEŞEKKÜR EDERİZ