KADİR GECESİ’NİN KUR’ÂN’IN NÜZÛLÜNDEN ÖNCE BİLİNİYOR OLMASI Öz Bu makalenin amacı, Kur’ân-ı Kerîm’de “Kadir Gecesi” olarak zikri geçen zaman diliminin Kur’an’ın nüzûlden önce biliniyor olabileceğine dair kanaati analiz etmektir. Bu kanaatin sahibi, kronolojik tefsirin ilk temsilcisi olan Muhammed İzzet Derveze (ö. 1984)’dir. Derveze’ye göre, Kur’an’ın inmeye başladığı zaman, nüzûlden önce de bilinen Kadir gecesine tekabül etmiştir. Kur’an, nüzûlden önce de bilinen bu zamanı aynı isimle zikretmiştir. Müellif, Kur’an’ın ilk inen ayetlerinin Alak suresinin ilk beş ayeti olduğuna dair Buhari ve Müslim rivayetini ve cahiliye döneminde uygulanan “tehannüs” geleneğine dair bilgileri bu kanaatine mesnet edinmiştir. Anahtar Kelimeler: Kadir Gecesi, Vahiy, Nüzûl, tehannüs geleneği. KNOWİNG THE NİGHT OF QADR BEFORE THE DESCENT OF QUR’AN Abstract The purpose of this text, is to examine the opinion that the night of the Qadr could be known before the descent of Qur’an, which is mentioned in the Qur’an. The owner of this opinion Muhammad Izzet Derveze, who is the first representative of the chronological interpretation. In his opinion, starting time of the descent of Qur’an had been correspondenced was also known before that night came at the same time. The Qur’an has been called this time with the same name was previously known. This opinion has been supported with Surah ‘Alaq is the first Qur’anic passage to has been revealed, narrated by Bukhari and Muslim, and tahannuth tradition which had been applied during of jahiliyya era. Key Words: the night of Qadr, Revelation, the descent, tahannuth tradition. 1 Giriş Filistin asıllı müerrih ve müfessir Muhammed İzzet Derveze (ö. 1984) kronolojik tefsirin ilk eseri sayılan1 “et-Tefsîru’l-Hadîs Hasebe Tertîbi’n-Nüzûl” isimli eserinde “Kadir gecesinin Kur’ân nâzil olmadan önce de biliniyor olabileceği” görüşüyle, müslüman müelliflerin kahir ekserisinin kanaatine muarız bir iddiada bulunmuştur. Derveze’nin aksine, müslüman müelliflerin ekserisi, sahih rivayetleri de mesnet edinmek suretiyle, Kadir gecesinin nüzûlden sonra dahi bilinemeyeceğini savunmuşlardır. Şayet, nüzûlden önce bu gecenin bilinebileceğine delalet eden hususlar/ibareler var ise, çoğunluğun bu hususları görememiş olması mümkün müdür? Kanaatimizce, bu sorunun cevabı önem arzetmektedir. Derveze’nin kanaatine mesnet edindiği hususlara geçmeden önce, Kadir gecesinin bilinip bilinemeyeceğine dair kanaatleri muhtasar bir surette beyan edeceğiz. Genel kanaatlerin mahiyetinin ele alınacağı bölümde kendi kanaatimiz de muhtasar bir surette zikredilecektir. Söz konusu bilgilerin öncelikle zikredilmesinin konunun anlaşılmasına yardımcı olacağı kanaatiyle, bu hususları mücmel bir surette ele alacak ve gereksiz bilgilerden imtina etmeye çalışacağız. Sözlükte “hüküm, takdir, şeref, yücelik”2 gibi anlamlara gelen “”قدر “kadr/kadir” Kur’an’ı Kerim’in 97. suresinin ve Kur’an’ın indirilmeye başlandığı gecenin özel ismi olmuştur.3 Ayetler, Kur’ân’ın nüzûlünün hem Kadir gecesinde hem de Ramazan ayında vaki olduğunu şöyle ifade etmişlerdir: “Biz Ku’ân’ı Kadir gecesinde indirmeye başladık”4; “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’ân'ın indirildiği aydır.”5 Duhân sûresinde ise şöyle ifade edilmiştir: “Biz onu (Kur’an’ı) mübarek bir gecede indirdik.”6 Kadir gecesinin tespiti hususunda iki kanaat vardır. İlk kanaate göre bu gecenin tespiti mümkün değildir. Diğer kanaate göre mümkündür fakat bu tespite engel teşkil eden bazı hususlar vardır. Biz, önce bu gecenin mümkün olmadığını düşünenlerin delillerini, bilahare mümkün olduğunu ifade edenlerin delillerini zikredeceğiz. 1. Kadir gecesini mümkün olmadığı kanaatinde olanların birkaç delili vardır. Bunları şöylece zikredebiliriz: Mesut Okumuş, Kur’an’ın Kronolojik Okunuşu; Muhammed İzzet Derveze Örneği, Ankara 2009, s. 21. Zebîdî, Tâcu’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs, (Thk. Mustafa Mecâzî), Kuveyt 1977, XIII, 373-374; İbn Fâris, Mu’cemu Mekâyîsi’l-Luğa (Thk. Abdusselam Muhammed), Beyrut 1979, V, 62. 3 İbn Âşûr, Tefsîru’t-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Tunus 1984, XXX, 456; Sait Özervarlı, “Kadir Gecesi”, DİA, XXIV, 125-126. 4 el-Kadr, 97/1. 5 el-Bakara, 2/185. 6 ed-Duhân, 44/3. 1 2 i. Kadir gecesinin hem günü ve hem de tarihine dair elimizde kesin bir delil yoktur. Bu gecenin haftanın hangi gününe tekabül ettiğine dair ihtilaflı günler zikredilmiştir. İlk rivayete göre, Hz. Peygamber (a.s) doğduğu ve peygamber olarak görevlendirildiği günün Pazartesi olduğunu ifade etmiştir.7 Diğer kanaate göre Kadir gecesinin Cuma günü olmalıdır. Zira Cuma günü İslam nezdinde kıymetli bir gündür.8 Bu gecenin ayın kaçıncı gününe tekabül ettiği hususunda da ittifak yoktur. tarihine dair yedi9, on yedi10, on dokuz11, yirmi bir12, yirmi beş13 yirmi yedinci14 günler ve gün belirtilmeden Ramazan’ın son on gününün tek günleri şeklinde rivayetler vardır.15 Hakkında bu kadar ihtilaf olan bir günün tespit edilebilmesi haliyle imkan dahilinde olamaz. ii. Allah bu mubarek zaman dilimini gizlemiştir. Bazı müfessirlere göre bu gece gizli olunca, bu geceyi bulmak için daha fazla zaman ibadet ile ihya edilmiş İbn İshak, es-Sîretu’n-Nebeviyye, (Thk. Ferid el-Mezîdî), Beyrut 2004, I, 174; İbn Hişam, es-Sîretu’nNebeviyye, (Thk. Abdusselam Tedmûrî), Beyrut 1990, I, 264; İbu’l-Esir, el-Kâmil fi’t-Târîh, (Thk. Ebu Sayyeb el-Keramî), Beyrut tsz, s. 221; İbn S’ad, Kitâbu’t-Tabakâti’l-Kebîr, (Thk. Ali Muhammed Ömer), Kahire 2001, I, 164; Taberi, Târihu’r-Rusul ve’l-Mulûk, (Thk. Ebu’l-Fadl İbrâhim), Kahire tsz, II, 293; Vahidi, Esbâbu Nüzûli’l-Kur’ân, (Thk. Seyyid Ahmed Sakr), Birinci Baskı, Yay. y, 1969, s. 15; Beyhâkî, Ahmed b. Hüseyn; Delâilu’n-Nübüvve ve Marifetu Ahvâli Sâhibi’ş-Şerîa’ (Thk. Abdulmuti Kal’acî), Lübnan 1988, II, 133; İbn Ebi Heysem, et-Târîhu’l-Kebîr, (Thk. Fethi Helel), Kahire 2004, I, 162; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, V, 91; Ebu Hayyan, Tefsîru’l-Bahri’l-Muhît, (Thk. Ahmed Abdulmevcûd), Beyrut 1993, II, 45; Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, II, 232; Âlûsî, Rûhu’l-Me’ânî fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm, Beyrut tsz, II, 61; İbn Âşur, et-Tahrîr, II, 172; Zerkânî, Menâhilu’l-İrfân fi Ulûmi’l-Kur’ân, (Thk. Ahmed Zümeralî), Beyrut 1995, I, 38. 8 İbn İshak, a.g.e, I, 174; İbn Hişam, a.g.e, I, 264; İbn S’ad, a.g.e, I, 164; Mubarekfûrî, er-Rahîku’lMahtûm, Katar 2007 s. 67; Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 788; Asım Köksal, İslam Tarihi, İstanbul 1981, I, 125; Kasım Şulul, Hz. Peygamber Devri Kronolojisi, İstanbul 2011, s. 95-98. 9 Mubârekfûrî, er-Rahîku’l-Mahtûm, Katar 2007, s. 66; a.g.mlf, İnneke Lea’lâ Hulukin ‘Azîm, Ürdün 2006, I, 44. 10 İbn İshak, es Sîretu’n-Nebeviyye (Thk. Ahmed Ferid el-Mezîdî), Beyrut 2004, I, 174; İbn Hişam, esSîretu’n-Nebeviyye (Thk. Ömer Abdusselam Tedmûrî), Beyrut 1990, I, 274; İbn S’ad, Kitâbu’tTabakâti’l-Kebîr (Thk. Ali Muhammed Ömer), Kahire 2001, I, 164; Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul 1993, II, 788; Asım Köksal, İslam Tarihi, İstanbul 1981, I, 125. 11 Makrîzî, İmtau’l-Esmâ’ Bima Li’n-Nebiyyi Mine’l-Ahvâl (Thk. Abdulhamid en-Nemîsî), Beyrut 1999, I, 21; Mubarekfûrî, er-Rahîku’l-Mahtûm, s. 66. 12 Mubarekfûrî, İnneke Le’alâ Hulukin ‘Azîm, I, 44. 13 Taberî, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, (Thk. Abdulmuhsin et-Türkî), Kahire 2001, III, 189; Kurtûbî, el-Câmi’ li-Ahkâmi’l-Kur’ân (Thk. Hişam Semir el-Buhârî), Riyad tsz, II, 298; Âlûsî, Rûhu’lMe’ânî fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm ve’s-Seb’i’l-Mesânî, Beyrut tsz, II, 61; Ebu Hayyân, Tefsîru’l-Bahri’lMuhît (Thk. Adil Ahmed Abdulmevcûd), Beyrut 1993, II, 45; Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr fi’t-Tefsîri bi’l-Me’sûr, (Thk. Abdulmuhsin et-Türkî), Kahire 2004, II, 232; Zerkânî, Menâhilu’l-İrfân fi Ulûmi’lKur’ân, (Thk. Ahmed Zümeralî), Beyrut 1995, I, 38; İbn Âşur, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, II, 172; Ebu Şâme el-Makdisî, el-Mürşidu’l-Vecîz (Thk. Velid Mesâid), Kuveyt 1993, s. 108. 14 Müslim, Sahîhu Müslim, (Thk. Muhammed Fuâd Abdulbâki), Beyrut 1991 “Salâtu’l-Musâfirîn”, 179-180; Tirmîzî, Sünenu’t-Tirmîzî, (Thk. Ahmed Muhammed Şâkir), Beyrut 2001, II, 149; Zemahşerî, el-Keşşâf, (Thk. Ahmed Abdulmevcûd), Riyad 1998, VI, 409; Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 788. 15 Buhârî, Sahîhu’l-Buhârî, Riyâd 2006, “Fazlu Leyleti’l-Kadr”, 4; Müslim, Sahih, Sıyâm, 40; Zemahşerî, el-Keşşâf, VI, 409; Kurtûbî, el-Câmi’, XVI, 124. 7 3 olur. Mamafih, bu gecenin kesin olması durumunda, bu gecenin kasten değerlendirilmemesi veya ibadetin sadece bu geceye hasredilmesi gibi bazı menfi durumlar da olabilir.16 iii. Hz. Peygamber’e (a.s) bu gece unutturulmuştur. Nitekim, Hz. Peygamber’e (a.s) bu gecenin unutturulmuş olduğuna dair sahih rivayetler vardır.17 Çağdaş müelliflerin bazısına göre, Hicaz bölgesinde tüm insanları lehte veya aleyhte etkilemiş olan ve yaşanmışlığı kesin olan bir zaman diliminin, hiç kimse tarafından bilinememesi makul görünmemektedir.18 2. Kadir gecesinin tespitinin mümkün olduğu kanaatinde oanların sayısı oldukça azdır. Zira tarihin tesbitinde önümüze çıkan birçok engelin var olduğu onlar tarafından da beyan edilmiştir. Tarih tespitinde karşımıza çıkan olguları şöyle zikredebiliriz: i. Cahiliye Tarih Algısı: Cahiliye Araplarının eski zamanlardan başlayıp süregelen bir tarihleri yoktu ve önemli bir olay, başka bir olayın başlangıcı olarak kabul edilmekteydi.19 Örneğin, Hz. Peygamber’in doğum yılı için “fil olayından şu kadar zaman sonra” diyerek tarihlendirme yapılmıştır.20 Fil olayının tarihinin sayısal değerinin o dönemdeki bir Arap için bir önemi yoktur. Zira söz konusu olay kendi başına önemlidir. Zemahşerî, el-Keşşâf, VI, 409; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, Lübnan 1981, XXXII, 31-32. Buhârî, “Fazlu Leyleti’l-Kadr”, 4; Müslim, “Kitâbu’s-Sıyâm”, 40 ; Dârimî, Sünenu’d-Dârimî, (Thk. Fevvâz Ahmed Zümerlî), Karaçi tsz, II, 44; Abdurrazzak, el-Musannef (Thk. Habiburrahman el‘Azamî), Beyrut 1972, IV, 249. 18 Zeki Duman, “Kelamullah’ın Levh-i Mahfuzdan Cebrail’e İntikali ve Hz. Peygamber’e İnzali”, İslami İlimler Dergisi, y. 2010, C. V, sy. 1, s. 64-66; İshak Özgel, “Kur’ân’ın Üç Aşamalı Nüzûlü Anlayışının Lugavî Temelleri Üzerine Bir Değerlendirme”, Arayışlar -İnsan Bilimleri Araştırmaları- y. 2001, C. 3, sy. 5-6, s. 89-115 19 Mesû’dî, Murûcu’z-Zeheb, (Thk. Muhammed Muhyiddin), Beyrut 1973, II, 70; Âlûsi, Bulûğu’l-Ereb fî Marifeti Ahvali’l-Arab (Thk. Behcet el-Eserî), Beyrut tsz, III, 214; Şevki Dayf, Târîhu’l-Edebi’l-Arabî, Kahire 2003, s. 81-82; Rıza Savaş, “İslam’dan Önce Hicaz Bölgesindeki Araplarda Tarih Bilinci”, İzmir 1992, Dokuz Eylül Ünv. İlahiyat Fak. Dergisi, C. VII, s. 257-258; Cârullah, Nizâmu’n-Nesî’ ‘İnde’lArab, Mısır 1935, s. 4-5; Casnazânî, Muhammed, v.dğr; “Hz. Peygamber Devri Kronolojisinin Miladi Karşılığı İle İlgili Bir Araştırma”, (Trc. Kasım Şulul), Harran Ünv. İlahiyat Fak. Dergisi, Ş.Urfa, 2000, C. VI, ss. 101-102. 20 İbn İshak, es-Sîretu’n-Nebeviyye, I, 99; İbn Hişam, es-Sîretu’n-Nebeviyye, I, 174; Belâzûri, Ensâbu’lEşrâf (Thk. Muhammed Hamidullah), Lübnan 1996, I, 67; Ebu Nuaym, Delâilu’n-Nübüvve (Thk. Muhammed Ravvâs Kal’acî), Beyrut 1986, s. 143; Beyhâkî Delâilu’n-Nübüvve (Thk. Abdulmuti Kal’acî), Lübnan 1988, I, 74; Suheylî, Ravdu’l-Unuf (Thk. Seyyid eş-Şûrî), Lübnan tsz, I, 278; Makrizî, İmtau’l-Esmâ’ Bima Li’n-Nebiyyi Mine’l-Ahvâl (Thk. Abdulhamid en-Nemîsî), Beyrut 1999, I, 7; İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye (Thk. Abdulmuhsin et-Türkî), Lübnan 1997, I, 323; İbn Kesir, el-Fusûl fî Sîreti’r-Rasûl (Thk. Muhammed el-Hadravî), Beyrut tsz, s. 91-92; Hamidullah, “Hicri Takvim ve Tarihi Arkaplanı”, s. 672. 16 17 4 ii. Nesî’ Ameliyesi: Hicret öncesi bir tarihin tespitine engel teşkil eden diğer olgu, Kur’ân tarafından “küfürde ileri gitmek”21 olarak tavsif edilen nesî’ ameliyesidir. Cahiliye Araplarının nesî’ ameliyesine neden başvurmuş oldukları hususunda iki kanaat vardır. İlk kanaate göre nesî’ ameliyesinin sebebi ficar savaşlarıdır. Geçimlerini çapulculuk ve savaşla kazanan kabileler, maddi sıkıntı yaşadıkları zaman üst üste gelen haram aylarda (Zilkade, Zilhicce, Muharrem) savaş yapar ve söz konusu ayların yerlerini değiştirirlerdi. Bu surette yapılan savaşlara da ficar savaşları denmiştir.22 Nesî’ ameliyesinin ikinci sebebi, Hz. Peygamber (a.s)’in doğduğu yıla tekabül ettiği ifade edilen Fil olayından sonra diğer kavimler nezdinde değeri artan Mekke’nin yerli kabilelerinin bu durumu ticari çıkarları için kullanma gayretidir. Bu kabileler, maddi yönden getirisi olan haccı bahar aylarında sabitlemek için nesî’ ameliyesine başvurmuşlardır.23 Nesî’ ameliyesinin amacı gibi, nasıl uygulandığı hususunda da ihtilaf vardır. Her yılın sonuna bir ay,24 iki yılda bir ay,25 üç yılda bir ay eklenmesi26 suretiyle uygulandığı kanaatinde olan müellifler vardır. Bir diğer kanaate göre ise bu ameliye düzensiz uygulanmıştır.27 et-Tevbe 9/37. İbn Hişam, es-Sîretu’n-Nebeviyye, I, 184; İbn S’ad, et-Tabakâtu’l-Kebîr, I, 104-105; İbnu’l-Esîr, elKâmil Fi’t-Târîh (Thk. Ebu Sayyeb el-Keramî), Beyrut tsz, I, 391; Carullah, Nizâmu’n-Nesî’, s. 5 vd; Hüseyin Algül, “Ficar”, DİA, XIII, 52; Mustafa Fayda “Nesî’”, İstanbul, DİA, XXXII, 578. 23 İbn İshak, es-Sîretu’n-Nebeviyye, I, 43; İbn Hişam, es-Sîretu’n-Nebeviyye, II, 225; İbnu’l-Esir, elKâmil Fi’t-Târîh (Thk. Ebu Sayyeb el-Keramî), Beyrut tsz, I, 349; Ezrâki, Ahbâru Mekke vemâ Câe Fîhâ mine’l-Âsâr (Thk. Abdulmelik b. Duheyş), Yay.y 2003, I, 245; Suheylî, Ravdu’l-Unuf, I, 113; Taberî, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, (Thk. Abdulmuhsin et-Türkî), Kahire 2001, XI, 452; Taberî, Târihu’r-Rusul ve’l-Mulûk, (Thk. Ebu’l-Fadl İbrâhim), Kahire tsz, II, 252; İbn Habib, Kitâbu’lMuhabber, Beyrut tsz, s. 263-266; Saîd el-Efgânî, Esvâku’l-Arab fi’l-Câhiliyye ve’l-İslâm, Dımaşk 1960, s. 340-344; Marzûkî, el-Ezmine ve’l-Emkine, Hindistan 1332/1914, II, 161-163; İbn Atiyye, elMuharreru’l-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz (Thk. Abdusselam Abduşşâfî), Beyrut 2001, III, 32-33: Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr fi’t-Tefsîri bi’l-Me’sûr, (Thk. Abdulmuhsin et-Türkî), Kahire 2004, VII, 350351; Muhammed Ebu Zehra, Hâtemu’n-Nebiyyîn (Thk. İbrahim el-Ensârî), Katar 1980, I, 112-113; Ahmet Turan Yüksel, İslam’ın İlk Döneminde Ticari Hayat, İstanbul 1999, s. 22-26; Recep Uslu, “Hums”, DİA, XVIII, ss. 364; Ünal Kılıç, “Dini İçerikli Ekonomik Bir Kavram; Hums”, Cumhuriyet Ünv.i İlahiyat Fak. Dergisi, Sivas 2004, C. VIII, sy. 1, ss. 75-91. 24 İbn Hişam, es-Sîretu’n-Nebeviyye, II, 59-60; Ebu Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, V, 40; Suyûtî, ed-Dürrü’lMensûr, VII, 350-351. 25 Ezrakî, Ahbâru Mekke, I, 269-270; Taberî, Câmiu’l-Beyân, XI, 455-457. 26 Mesû’dî, Murûcu’z-Zeheb, II, 191. 27 Bîrûnî, el-Âsârü’l-Bâkıye ani’l-Kurûnîl’-Hâliye (Nşr. Edward Sachau), Leipzig 1923, s. 62-63; Makrîzî, İmtâu’l-Esma’, XIV, 315-317; Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 786-787; Fazlur Rahman, “The Veracity of The Arap Pagan Calendar”, Islamic Culture, y. 1996, C. 1,, s. 49-50; Casnazâni, “Hz. Peygamber Devri Kronolojisi”, s. 151-152. 21 22 5 Muhammed Hamidullah, hicretten önceki bir tarihin tespitinde nesî’ ameliyesinin göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade eder. 28 Kanaatimizce, neden ve nasıl uygulandığı hakkında kesin bilgimiz olmayan nesî’i hesaba katmadan tarih tespiti yapılmalıdır. Şayet, nesî’ ameliyesinin nasıl uygulandığını kesin olarak bilseydik, yine de tarih tespitinde esas almayacaktık. Zira, cahiliye Araplarına mahsus yanlış bir ameliye kainattaki düzeni bağlamaz. Allah son ilahi kelamının zamanını, Arapların mahiyetini bilmediğimiz keyfi uygulamasına göre değil; kainatın yaratıldığı günden beri cari olan düzene göre belirlemiştir. Kadir gecesinin miladi olarak hangi zamana tekabül ettiğini tespit etmenin mümkün olduğu görüşünde olduğumuzu ifade etmek isteriz. Zira, Hz. Peygamber (a.s) veda hutbesini irad ettiğinde zamanın kainatın yaratıldığı zamanki düzenine döndüğünü ifade etmiştir.29 Zikri geçen tarihten, nesî’ ameliyesi hesaba katılmaksızın geriye doğru gidildiğinde, Kadir gecesinin zamanı tespit edilebilir.30 Nitekim, zikredilen verileri değerlendirmek suretiyle Kadir gecesinin miladi olarak hangi tarihe tekabul ettiğini belirleyen bazı müellifler vardır. Bu müelliflerden Hüseyin el-Casnazânî, Kadir gecesinin tarihini 20 Ağustos 610 Cuma olarak belirlemiştir.31 Casnazânî’nin farklı tarihe ulaşmış olmasının nedeni, Kadir gecesinin Cuma günü olması gerektiğini kabul etmesi sebebiyledir.32 Safiyyurrahman Mubârekfûrî (ö. 2006) ise bu tarihi miladi olarak 10 Ağustos/21 Ramazan 610 olarak belirlemiştir.33 Bizim hesaplamalarımıza göre Kadir gecesi kameri olarak 27 Ramazan, miladi olarak 24 Ağustos 610 Pazartesi günüdür.34 Bu tarih de sahih rivayetlerde ifade bulan tek günlerin gecesine ve Pazartesi’ye tekabül etmektedir. 1. Kadir Gecesi’nin Nüzûlden Önce Biliniyor Olması Muhammed İzzet Derveze, Kadir gecesinin nüzûlden önce de bilinen bir zaman dilimi olabileceğine dair iki delil kullanmıştır. i. Müellif, Buhari (ö. 256)35 ve Müslim (ö. 261)36 başta olmak üzere Alak suresinin ilk ayetlerine dair rivayette geçen “”الليالي ذوات العدد/“sayılı geceler” Hamidullah, “Hicri Takvim ve Tarihi Arkaplanı”, s. 679. Buhari, “Kitâbu Bed’i’l-Halk”, 2; “Kitabu’l-Megâzî” 77; Ebu Davud, Sünenu Ebi Dâvûd (Thk. Şuayb el-Arnaûd), Beyrut, 2009, III, 319; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, XIII, 228; Ebu Hayyan, Tefsîru’l-Bahri’lMuhît (Thk. Adil Ahmed Abdulmevcûd), Beyrut 1993, V, 8-9; Âlûsî, Bulûğu’l-Ereb, II, 80; Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 789. 30 Bayram Ayhan, Kur’ân’ın Nüzûl Sürecinde Vahyin İlk Yılının Tahlili, Doktora Tezi, İstanbul Ünv. Sosyal Bilimler Ens., İstanbul 2014, s. 41-45. 31 Casnazâni, “Hz. Peygamber Devri Kronolojisi”, s. 157. 32 Casnazâni, “Hz. Peygamber Devri Kronolojisi”, s. 159. 33 Mubârekfûrî, er-Rahîku’l-Mahtum, s. 66; Mubârekfûrî, İnneke Le’alâ Hulukin ‘Azîm, I, 44. 34 Ayhan, Kur’ân’ın Nüzûl Sürecinde Vahyin İlk Yılının Tahlili, s. 46. 35 Buhari, “Bed’ul Vahy”, 3. 28 29 6 ibaresine istinaden Kadir gecesinin daha önceden biliniyor olabileceği şeklinde bir kanaat izhar etmiştir. Rivayetlere göre Hz. Peygamber kendisine vahiy gelmeden önce de Hira’da inzivaya çekilir ve burada birkaç gece tehannüs yapardı. Derveze, Mekkeliler tarafından da bilinen ve uygulanan bu geleneğin, özellikle Ramazan ayının son on gününe mahsus olabileceğini beyan etmiştir. Müellife göre, söz konusu ibareye istinaden, sayılı günlerdeki bu gecenin onlar tarafından da bilindiğini söylemek mümkündür.37 ii. Derveze, Fecr suresinin ikinci ayeti (““ ”و ليال عشرon geceye and olsun”) bağlamında şöyle demektedir: “İfade edildiğine göre bu on gece Ramazan’ın son on günü veya Muharrem’in ilk on günü ya da Zilhicce’nin ilk on günüdür. Bütün bu on günler İslami gelenekte kutsal bir özellik taşımaktadır”.38 2. Değerlendirme Derveze’nin kanaatlerini zikrettikten sonra, kanaatine mesnet edindiği hususları sırasıyla değerlendirecek ve görüşümüzü belirteceğiz. Öncelikle tehannüse, daha sonra Alak suresine dair rivayetteki “sayılı geceler” ibaresine, ve nihai olarak Fecr sûresinde kendisine yemin edilen “on geceye” dair değerlendirme yapacağız. i. Tehannüs, “günahlardan uzak durma, ibadet yaparak günahtan arınma” anlamlarına gelir.39 Buhari ve Müslim başta olmak üzere, ilk vahyin nasıl geldiğini ُ ََّار ِّح َراء فَيَت َ َحن aktaran kaynaklar: “ ت ِّ ي ذَ َوا َ ِّ ث ُ َّم ُحب. ِّ َو َكنَ يَ ْخلُو بِّغ،ب إِّلَ ْي ِّه ْال َخالَ ُء َ اللَّيَا ِّل-ُ َو ه َُو الت َّ َع ُّبد- ث فِّي ِّه ْ “… sonra peygambere yalnızlık sevdirildi. O, Hira’da yalnız kalıyor ve günlerce ،ِّ”العَدَد orada “tehannüs yapıyordu” şeklinde bir ibare kullanılmıştır.40 Söz konusu rivayette “tehannüs” “taabbud/ibadet etme” ile açıklanmıştır.41 İbn Şihab ez-Zührî (ö. 124/741) ve kendisinden sonra Alak suresine dair rivayeti zikreden tüm hadis kaynakları bu kelimeyi “teabbud” ile açıklamışlardır.42 İbn İshâk (ö. 151/768) tehannüsü teberrür ile,43 İbn Hişam (ö. 218/833) ise tahannüf44 ile açıklamıştır. Özellikle İbn Hişam’ın kanaati dikkat çekicidir. Zira İbn Müslim, “Kitabu’l-İman”, 73. Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs: Tertibu’s-Süver Hasebe’n-Nüzûl, Kahire 1964, C: II, s. 134-135. 38 Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, C: I, s. 531-532. 39 İbn Manzur, Lisânu’l-Arab, Beyrut tsz, II, 138; Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, V, 223-225. 40 Buhârî, “Bed’ul Vahy”, 3; Müslim, “Kitabu’l-İman”, 73; İbn İshak, es-Sîretu’n-Nebeviyye, I, 167; İbn Hişam, es-Sîretu’n-Nebeviyye, I, 264; İbnu’l-Esir, el-Kâmil fi’t-Târîh, s. 201; Suheylî, Ravdu’l-Unuf, I, 406; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, III, 212; Hamidullah, İslam Peygamberi, I, 74. 41 Buhârî, “Bed’ul Vahy”, 3; Müslim, “Kitâbu’l-İman”, 73. 42 Zührî, el-Meğâzi’n-Nebeviyye, (Thk. Süheyl Zekkâr), Dımaşk 1981, s. 43; Abdurrezzak, elMusannef, V, 322; Ahmed b. Hanbel, Müsnedu’l-İmam Ahmed bin Hanbel (Thk. Şuayb el-Arnaûd), Kahire tsz, VI, 233; Buhârî, “Bed’ul Vahy”, 3; Müslim, “Kitabu’l-İman”, 73. 43 İbn İshak, es-Sîretu’n-Nebeviyye, I, 169. 44 İbn Hişam, es-Sîretu’n-Nebeviyye, I, 266; Nedvî, Sîretu Hâtemi’n-Nebiyyîn, s. 43. 36 37 7 Hişam, “tehannüf” ile, o dönemde var olduğu ifade edilen Hanifler’in yapmış olduğu bir ibadeti Hz. Peygamber’in de (a.s) yaptığını kastetmiştir.45 Belâzûrî (ö. 279/894) ise hem teberrür ve hem de teabbüd ile açıklamıştır.46 ez-Zehebî (ö. 748/1348) ve İbn Kesir (ö. 774/1374) ise “tenessük” ile açıklamışlardır.47 Zikri geçen müelliflerin ifade ettiklerine göre, Hz. Peygamber’in yapmış olduğu bu ameliyeyi Kureyşten başkaları da yapmaktadır. Siyer müelliflerine göre söz konusu gelenek Kureyşlilerce Ramazan ayı boyunca yapılmaktadır. Ramazan ayı bitince tehannüs yapan kişi Şevval hilalinden sonra inzivayı bırakıp, Kabe’yi tavaf etmeye gitmektedir.48 Kanaatimizce, Hz. Peygamber’in (a.s) o dönemde cari olan bir geleneğe binaen tehannüs yaptığını söylemek mümkündür. Fakat, bu durumun sadece şahsına münhasır olmadığını da eklememiz gerekecektir. Bu gelenek vesilesiyle Kur’ân Ramazan ayında inmiş olabilir. Bu yüzden Kur’ân: “Ramazan ayı ki, Kur’ân o ayda indirilmiştir”49 demiş, başka açıklama yapmamıştır. Bu da Ramazan ayının o dönemin insanları tarafından bilindiği anlamına gelir. İbn Âşûr benzeri bir surette, “Ramazan ayı ki içerisinde Kur’ân indirilmiştir...”50 ayetini tefsir ederken; bu ayet, “Kur’ân’ın Ramazan ayında indirildiğinin muhataplar tarafından da malum olduğuna işaret eder”, demiştir.51 Kur’an’ın Ramazan ayında veya başka bir ayda inmesi ile alakalı herhangi bir soru veya itirazın gelmemiş olması, o dönemin insanları tarafından da en uygun ayın Ramazan olmasının göstergesi olabilir. Muhtemelen, o dönemin insanları da bu ayda inmiş olmasının hikmetini biliyor olmalıdırlar ve bu da tehannüs geleneği ile ilintilidir. ii. Bu başlık altında ele alacağımız ikinci husus, ilk nâzil olan vahyin Alak suresinin ilk beş ayeti olduğuna dair rivayette geçen “”الليالي ذوات العدد/“sayılı geceler” ibaresidir. Söz konusu ibare, lafzı ve manası itibariyle şöyledir: “ ب إِّلَ ْي ِّه َ ِّث ُ َّم ُحب ُ ََّار ِّح َراء فَيَت َ َحن ِّ ي ذ َ َوا َع إِّلَى أَ ْه ِّل ِّه و يَتَزَ َّودُ ِّلذَالِّك َ قَ ْب َل أ َ ْن يَ ْن ِّز،ِّت ْالعَدَد ِّ َو َكنَ يَ ْخلُو بِّغ،” ْال َخالَ ُء َ اللَّيَا ِّل-ُ َو ه َُو التَّعَبُّد- ث فِّي ِّه “Rasûlullah yalnızlık ve inziva halinden hoşlanmaya başladı. Bu süreçte Hira mağarasında inzivaya çekiliyordu. Azığı tükenip eşinin yanına dönünceye ve azığını tedarik edinceye değin günlerce orada tehannüsle (ibadetle) meşgul olurdu.”52 Zikri geçen rivayetteki “”الليالي ذوات العدد/“sayılı geceler” ibaresine dair kanaatleri zikretmeden önce, hadisin ikinci ravisi olan Zührî’nin metne bir derc yaptığının İbn Hişam, es-Sîretu’n-Nebeviyye, I, 266; Makdisî, el-Bed’ ve’t-Târîh, Kahire tsz, IV, 141. Belâzûrî, Ensâbu’l-Eşrâf, I, 105. 47 Zehebî, Târihu’l-İslâm, (Thk. Abdusselam Tedmûrî), Beyrut 1990, I, 74; İbn Kesir, el-Bidâye ve’nNihâye, I, 390. 48 İbn İshak, a.g.e, C: I, s. 169; İbn Hişam, a.g.e, I, 266; Belâzûrî, a.g.e, s. I, 105. 49 Bakara, 2/185. 50 Bakara, 2/185. 51 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, II, 171. 52 Zührî, el-Meğâzi, s. 43; Abdurrezzak, el-Musannef, V, 322; Ahmed bin Hanbel, Müsned, VI, 233. 45 46 8 ifade edildiğini;53 yani, hadisin müdrec olduğunu belirtelim. Hadisin müdrec (müdrecu’l-metn) olduğu konusunda ittifak vardır. Fakat bu dercin miktarı husunda iki farklı kanaat vardır ki, bunları şöyle zikredebiliriz: 1. Nevevî (ö. 676/1227), İbn Hacer (ö. 852/1448) ve Kastallânî (923/1517) hadisin müdrec olan kısmının, sadece tehannüsü açıklama babından zikredilen “teabbud” -ُو ه َُو التَّ َعبُّدَ ibaresi olduğu kanaatindedirler.54 Zikri geçen müelliflere göre İbn Şihâb ez-Zührî, tehannüsün ne olduğuna dair şahsi kanaatini tefsir mahiyetinde -ُ َو ه َُو التَّ َع ُّبد- “o teabbuddur/ibadet etmedir” şeklinde metne derc etmiştir. Müslim şârihi en-Nevevî ve Buhâri şârihleri İbn Hacer ve Kastallânî’ye göre Ahmed bin Hanbel, Buhari ve Müslim’in birçok baskısında iki çizgi arasında yazılan55-ُو ه َُو التَّعَبُّدِّ ي ذَ َوا َ ibaresinden sonraki “ت ْالعَدَ ِّد َ ”اللَّيَا ِّلtehannüse matuftur ve bu ibare Hz. Aişe’ye aittir. Yine, hadisin metninde geçen tehannüs, Kureyşliler’in uyguladığı geleneği kastetmiş değildir. Çünkü hadise göre Hz. Peygamber (a.s) bazı aralıklarla azık almaya gitmektedir. Kaynakların ifadesine göre, söz konusu tehannüs geleneği bir aylık süre ile mahduttur. Hadiste geçen tehannüs, Hz. Peygamber’in azık almak için ailesi ile buluştuğu zaman aralıklarında hirada ibadetle geçirdiği süreyi kastetmektedir. Bu süreye dair belirleme yapılamayacağı için de, ibare “ت ْالعَدَ ِّد ِّ ي ذَ َوا َ “ ”اللَّيَا ِّلsayılı geceler” şeklinde aza ve çoğa ıtlak olunabilecek bir surette müphem olarak zikredilmiştir. Mamafih, Müslim’in zikrettiği rivayette ibare “ ”الليالي أوالت العددşeklindedir56 ve her ikisi de sürenin müphem oluşuna; dolayısıyla, bu süreye dair herhangi bir zaman diliminin belirlenemeyeceğine delalet eder.57 2. Suyûtî, Talat Koçyiğit ve Lütfi Çakan’a göre tabiinden olan ve ilk resmi hadis müdevvini olarak ismi geçen İbn Şihâb ez-Zührî’nin58 hadis metnine derc ettiği bölüm, “ tehannüs birkaç gecelik ibadettir” “ ”وهو التعبد الليالي ذوات العددibaresinin tamamıdır. Zührî hem tehannüsten ne kastedildiğini, hem de ibadetle geçen zaman Nevevî, el-Minhâc Sahîhu Müslim bi Şerhi’n-Nevevî, II. Baskı, tsz, II, 261; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî bi Şerhi Sahihi’l-Buhârî (Thk. Abdulaziz b. Bâz), Riyad tsz, I, 23; Suyûtî, Tedrîbu’r-Râvî fî Şerhi Takrîbi’nNevevî, (Thk. Ebu Kuteybe el-Fârayâbî), Beyrut 1415/1994, I, 318; Kastallânî, İrşâdu’s-Sârî li Şerhi Sahîhi’l-Buhârî, Bulak 1323/1905, I, 62. 54 Nevevî, el-Minhâc, II, 261; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî I, 23; Kastallânî, İrşâdu’s-Sârî, I, 62. 55 Ahmed bin Hanbel, Müsned, VI, 233; Buhari’nin, Beyrut 2002, Dâru İbn Kesir, I. baskısında; yine Buhârî’nin Muhammed Züheyr bin Nâsır tarafından tahkik edilip Dâru Tavki’n-Necât tarafından 1422 de yapılan baskısında ve Mektebetu’r-Rüşd, 2006 yılında Riyad’da yapılan baskısında; Müslim’in, Riyad 1998, Dâru’l-Muğnî, Birinci baskısında ve Muhammed Fuad Abdulbâki tahkikli, Beyrut 1991, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye baskısında -ُ َو ه َُو الت َّ َع ُّبد- iki çizgi arasında yazılmıştır. 56 Müslim, “Kitabu’l-İman”, 73. 57 Nevevî, el-Minhâc, II, 261; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, I, 23. 58 Koçyiğit, Hadis Usûlü, Ankara 1977, s. 40; Koçyiğit, Hadis Tarihi, Ankara 1977, s. 201; Çakan, Hadis Edebiyatı, İstanbul 1997, s. 18. 53 9 aralıklarının ne kadar olabileceğini şahsi kanaati olarak metne derc etmiştir.59 Elimizde, ikinci kanaate sahip müelliflerin görüşüne delil teşkil edebilecek veriler vardır. Örneğin, İbn Şihab ez-Zührî’nin Meğâzî isimli eserinde ve Abdurrazzak bin Hemmam’ın Musannef isimli matbu eserinde müdrec metin “”وهو التعبد الليالي ذوات العدد şeklinde iki çizgi arasında yazılmıştır.60 Kanaatimizce, “sayılı geceler” ibaresinin Hz. Aişe’ye veya Zührî’ye ait olup olmadığını belirleyebilmek müşkül görünmektedir. Fakat, ibare hangi raviye ait olursa olsun sonucun değişmeyeceğini söylememiz mümkündür. Çünkü, kaynakların hemen hemen ittifakla belirttiğine göre tehannüs, Ramazan ayı boyunca uygulanan bir ameliyedir ve bir ay sürmektedir. Dolayısıyla, “sayılı geceler” ibaresi ile kastedilen zaman dilimi ihtiyaçlar haricinde ibadetle geçirilen zamanı kastetmiş olmaktadır. Bu zamana dair bilgi de kesinlik arzetmediği için, hadisin metninde zamanı kastetmek için kullanılan kelime aza veya çoğa hamledilebilecek müphem bir anlamı haizdir. İfade edilen hususlar bize birkaç durum ihsas ettirmektedir ki, bunları şöyle sıralayabiliriz: 1. “Sayılı geceler” ifadesi müphem bir zaman dilimini kastetmektedir. Bu durumda, ibarenin kaç günlük zamana tekabül ettiğini belirleyemeyiz. 2. Hz. Peygamber’in (a.s) kaç günlük aralarla kaç defa azık aldığını bilmiyoruz. Dolayısıyla, Şevval ayından önceki ibadetinin kaç gün olduğunu bilmemiz mümkün görünmemektedir . 3. Şayet o dönemde, özellikle Ramazan ayının son on gününe/gecesine mahsus bir ibadet şekli olsa idi, müerrih ve muhaddis İbn Şihab’ın veya diğer siyer müelliflerinin bunu zikretmesi gerekirdi. 4. Kadir gecesinin zamanı nüzûlden önce biliniyor olsa idi, nüzûlden sonra bu gecenin zamanına dair ihtilafın olmaması gerekirdi. Sonuç olarak, “sayılı geceler” bağlamında, Derveze’nin; “söz konusu “sayılı geceler”in Mekke çevresinde de bilinen ve Ramazan ayının son on gecesine tekabul eden geceler olabileceğini söylemek uygundur”, şeklindeki kanaati isabetli değildir. Müellifin bu konudaki mesnedi zayıftır. iii. Derveze, Fecr suresinin ikinci ayeti; (““ ”و ليال عشرon geceye and olsun”) bağlamında şöyle demektedir: “İfade edildiğine göre bu on gece Ramazan’ın son on günü veya Muharrem’in ilk on günü ya da Zilhicce’nin ilk on gününün gecesidir. Bütün bu on günler İslami gelenekte kutsal bir özellik taşımaktadır”.61 Derveze’nin Suyûtî, Tedrîbu’r-Râvî, I, 318; Koçyiğit, Hadis Usûlü, 123; Çakan, Hadis Usûlü, s. 141. Zührî, el-Meğâzi, s. 43; Abdurrezzak, el-Musannef, V, 322. 61 Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, I, 531-532. 59 60 10 söz konusu ifadelerini değerlendirmeden önce, Fecr sûresinin ikinci ayetinin diğer müfessirlerce nasıl tefsir edildiğine dair mücmel bilgi vermek istiyoruz. Fecr sûresinde kendisine yemin edilen on gece Dahhâk’a (ö. 105/724) göre Zilhicce’nin ilk on gecesi ya da Ramazan’ın ilk veya son on günü olabilir. Sûrenin üçüncü ayetindeki “çift ve tek” ise nahr (10 Zilhicce) ve Arafe (9 Zilhicce) günüdür.62 İbn Cüreyc’e (ö. 149/766) göre on gece Ramazan’ın ilk on günüdür.63 Mukatil’e (ö. 150/767) göre kurbandan önceki on gecedir. 64 Abdurrazzak (ö. 211/826) ve Nesâî’ye (ö. 303/916) göre ikinci ayette kendisine yemin edilen on gece Zilhiccenin ilk on gecesi, üçüncü ayetteki “ çift ve tek” ise nahr ve Arafe günüdür.65 Mâturîdî (ö. 333/946), Allah’ın hac ve haccın vakti vesilesiyle Araplar’a sayısız nimetler verdiğine dair açıklamaları müteakip, surenin üçüncü ayetindeki “çift ve tek”i Zilhicce ayının on ve dokuzuncu günü olarak tefsir etmiştir.66 Semerkandî’ye (ö. 375/988) göre “on gece” Muharrem’in ilk on gecesi veya Zilhicce’nin ilk on gecesi olabilir. “Çift ve tek” ise nahr ve Arafe günüdür. Taberi (ö. 310/923), Razi (ö. 606/1210), Nesefî (ö. 710/1309) ve İbn Kesir’e (ö. 774/1375) göre “on gece” ile Zilhicce’nin ilk on gecesi, Muharrem’in ilk on gecesi veya Ramazan’ın son on gecesi kastedilmiş olabilir.67 Fakat Taberî, Suyûtî (ö. 911/1505) ve İbn Kesir, bu on günün, Zilhiccenin ilk on günü olması gerektiğine dair daha çok kanaat olduğunu; sahih olanın da Zilhicceye matuf olan görüş olduğunu beyan etmişlerdir.68 İbn Âşûr (ö. 1973), kendisine yemin edilen on günün işitenler tarafından bilinen ve değer verilen bir zaman olması gerektiğini beyan etmiştir. Bu on günün, o dönemin insanları nezdinde kıymeti ve değeri olan; içerisinde vakfe, sa’y, kurban ve tavaf gibi özel ibadetlerin bulunduğu hac zamanı, yani Zilhiccenin ilk on günü olması gerektiğini vurgulamıştır.69 Elmalılı Hamdi Yazır’ın (ö. 1942) tefsiri ve Kur’an Yolu tefsirinde de kendisine yemin edilen on gecenin, Zilhiccenin ilk on günü olması gerektiği şeklinde kanaat izhar edilmiştir.70 Zeki Duman, (ö. 2013) bu on gecenin, içerisinde Kadir gecesinin bulunduğu Ramazan’ın son on günü veya Zilhicce’nin ilk on günü olabileceğini ifade etmiştir. Kadir gecesi, Kur’an’ın Dahhâk, Tefsîru Dahhâk, II, 961. İbn Cüreyc, Tefsîru İbn Cüreyc, s. 339. 64 Mukâtil, Tefsir, III, 481. 65 Abdurrazak, Tefsir, II, 369; Nesâî, Tefsîru’n-Nesâî, II, 522. 66 Mâturîdî, Tevîlât, X, 518. 67 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXIV, 345-348; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, C: XXXI, s. 163; İbn Kesir, Tefsîru’lKur’âni’l-Azîm, VIII, 391. 68 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXIV, 345-348; Suyûtî, ed-Dürü’l-Mensûr, XV, 399-402; İbn Kesir, Tefsîru’lKur’âni’l-Azîm, VIII, 391. 69 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, XXX, 313-314. 70 Elmalılı, Hak Dini, IX, 184-185; Karaman v.dğr, Kur’an Yolu, V, 617. 62 63 11 indirildiği gece olduğu için, bu gecenin de içerisinde bulunduğu zaman dilimi kendisine yemin edilmeye daha layıktır, demiştir.71 Zikrettiğimiz kanaatlerden sonra, “on gece”ye dair kanaatimizi iki olguya binaen şöylece zikretmeyi uygun bulmaktayız: 1. Allah’ın kendisine yemin ettiği şey işitenler nezdinde kıymetli ve değerli olmalıdır. O dönemde tüm Arap topluluğu nezdinde kıymet arzeden zaman dilimi İbn Âşur’un vurguladığı gibi-, Zilhicce’nin ilk on günüdür. Her ne kadar Ramazan ayında tehannüs geleneği var ise de, bu ayın son on gününün mahsusen değerlendirildiğine dair -elimizdeki kaynaklara binaen- herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Ayrıca, bu gelenek Kureyş’e -bazı müeliflere göre Hanifler’e-72 münhasır olup yereldir ve çok büyük bir topluluğa mal olmamıştır. Fakat, içerisinde hacc yapılan Zilhiccenin ilk on günü çok geniş insan kitleleri nezdinde kıymet ve değer arz etmektedir. Dolayısıyla, “on gecenin” Kadir gecesinin içerisinde bulunduğu zaman diliminin kıymetine vurgu yaptığı kanaati, ilk görüşe göre daha zayıf kalmaktadır. Ayrıca, müevvel müfessirlerin kahir ekseriyetine göre “on gece” Zilhicce’nin ilk on gecesidir. Muahhar müfessirlerin ekseriyeti de, Ramazan’ın son on günü ve Zilhicce’nin ilk on günü arasında tercihini Zilhicce’nin ilk on gecesinden yana kullanmıştır. 2. Nüzûl tertiplerinin tümünde73, Fecr sûresi Kadir sûresinden öncedir. Dolayısıyla, Kur’ân’ın, Kadir gecesine dair bilgi henüz zihinlerde oluşmamışken bu gecenin kıymetinden bahsedilebilmesi muhaldir. Kur’ân’ın, sonradan değerini ifade edeceği bir zaman dilimine önceden yemin etmesinin hikmetini anlamak güçtür. Kadir gecesinin içerisinde bulunduğu Ramazan ayının son on gününün İslam geleneğinde kıymetli addedildiği bir hakikattir. Bu minvalde, mushaf tertibini esas alarak tefsir yapan muahhar müfessirlerin, söz konusu kıymeti vurgulayan rivayetleri dikkate almış olmaları makuldür. Fakat, kronolojik tefsir çalışması yapan İzzet Derveze ve Zeki Duman’ın Fecr sûresinin Kadir sûresinden önce nâzil olduğu hakikatini gözden kaçırmış olmalarını dikkatsizlik olarak telakki etmek gerekir. Kanaatimizce, henüz Kadir gecesinin değerine dair bilgi zihinlerde oluşmamışken Kur’ân’ın bu gecenin de içerisinde bulunduğu zaman dilimine yemin Duman, Zeki, Beyânu’l-Hak, C: I, s. 112. İbn Hişam, a.g.e, I, 266; Nedvî, Sîretu Hâtemi’n-Nebiyyîn, s. 43; Vatandaş, Hz. Muhammed’in Hayatı, I, 63. 73 Yakûbî, Târîhu’l-Yakûbî, Leiden 1883, II, 152-154; İbnu’d-Dureys, Fedâilu’l-Kur’ân (Thk. Urve Bedîr), 1987, s. 33; İbnu’n-Nedîm, Kitâbu’l-Fihrist (Thk. Rıza Teceddüd), Tahran 1971, s. 27-28; Beyhâkî, Delâilu’n-Nübüvve, VII, 143; Şehristânî, Mefâtîhu’l-Esrâr ve Mesâbîhu’l-Ebrâr, (Nşr. Muhammed Âzerşeb), Tahran 2008, I, 19-23; Zerkeşî, el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân, (Thk. Ebu’l Fadl ed-Dimyatî), Yay. y 2006, I, 136; Suyûtî, el-İtkân fi Ulûmi’l-Kur’an, (Thk. Mustafa Dîb el-Buğâ), Beyrut 2002, I, 31; Saîdî, en-Nazmu’l-Fennî fi’l-Kur’ân, Kahire 1992, s. 46-48; Ramyar, Tarih-i Kur’ân, Tahran 1990, s. 330-332; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Ankara 1971, s. 82-83. 71 72 12 etmiş olması anlamlı değildir. Bu durumda, Kur’an-ı Kerîm’in kendisine yemin ettiği “on gece” Zilhicce’nin ilk on gününün gecesi olmalıdır. 3. Sonuç Kur’ân-ı Kerim’in 97. sûresinin de özel ismi olan Kadir gecesi Kur’ân’ın indirilmeye başlandığı geceyi ifade etmektedir. Muhammed İzzet Derveze’nin Kadir gecesinin nüzûlden önceki dönemde bilinebileceği kanaatinin aksine, genel kanıya göre bu gecenin tespiti mümkün değildir. Zira bu günün kaçıncı gece ve hangi gün olduğu hususunda ihtilaf vardır. Ayrıca, senetleri sahih rivayetlerin ifadesine göre Hz. Peygamber’e (a.s) bu gece unutturulmuştur. Kadir gecesinin tespiti konusundaki ikinci yaklaşıma göre bu gecenin bilinmesi mümkündür. Fakat, cahiliye Araplarının tarih algısı ve Kur’ân tarafından “küfürde ileri gitmek” olarak tavsif edilen nesî’ ameliyesi bu tespite engel teşkil etmektedir. Bizce, elimizdeki verilerle bu gecenin tespitini yapmak mümkündür. Muhammed İzzet Derveze, Alak sûresinin ilk inen vahiy metni olduğuna dair sahih rivayette geçen “tehannüs” ve “sayılı geceler” ibareleri bağlamında; “söz konusu “sayılı geceler”in Mekke çevresinde de bilinen ve Ramazan ayının son on gecesine tekabul eden geceler olabileceğini söylemek uygundur”, şeklinde bir kanaat izhar etmiştir. Fakat müellifin mesnet edindiği hadiste, Hz. Peygamber’in (a.s) birkaç günlük ibadeti müteakip, azık almak için ailesine döndüğü ifade edilmektedir. Müphem bir zaman dilimini kast eden “sayılı geceler” ibaresini Ramazan ayının son on gününe hamledebilmemize vesile olabilecek herhangi bir delilimiz yoktur. Ayrıca, müellifin mesnet edindiği “tehannüs” geleneği Ramazan ayı boyunca süren bir gelenektir. Ramazan ayınının son on gününe mahsus ayrı bir ibadete ve bu zamanın özel oluşuna delalet edebilecek herhangi bir bilgi kaynaklarda zikredilmiş değildir. Derveze’nin Fecr sûresinde yemine konu olan “on gece”nin Ramazan’ın son on günü olabileceğine dair yorumu da isabetli değildir. Çünkü Fecr sûresi nüzûl sıralamasında Kadir sûresinden öncedir. Binaenaleyh, Fecr sûresinin Kadir sûresinde zikredilecek zamanı kasdetmiş olması muhaldir. Mushaf tertibini esas alarak tefsir çalışması yapan muahhar müfessirlerin söz konusu kıymeti vurgulayan rivayetleri dikkate almış olmaları makuldür. Fakat kronolojik tefsir çalışması yapan İzzet Derveze’nin, ifade ettiğimiz hususu gözden kaçırmış olmalıdır. Kadir gecesinin değerine dair bilgi zihinlerde oluşmamışken, Kur’ân’ın Kadir gecesinin de içerisinde bulunduğu zaman dilimine kasemi anlamlı değildir. Bu durumda, Kur’an-ı Kerîm’in kendisine yemin ettiği “on gece” Ramazan ayının son on gecesi değil, Zilhicce ayının ilk on gecesi olmalıdır. 13 Nihai surette, Muhammed İzzet Derveze’nin mesnet edindiği hususların işkal içerdiğini ve müellifin kanaatine halel getirdiğini ifade edebiliriz. Binaenaleyh, Kadir gecesinin nüzûlden önce bilinebileceği şeklindeki görüş isabetli, mesnetleri de sağlam değildir. 14 Kaynakça Abdurrezzâk b. Hemmâm; el-Musannef (Thk. Habiburrahman el-‘Azamî), Beyrut 1972. ..............; Tefsîru’l-Kur’ân (Thk. Mustafa Müslim Muhammed), Riyad 1989. Ahmed b. Hanbel; Müsnedu’l-İmam Ahmed bin Hanbel (Thk. Şuayb el-Arnaûd), Kahire tsz. Algül, Hüseyin; “Hz. Muhammed Devri Kronolojisi”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, y. 1992, c. 4, s. 4, ss. 99-108. ...........; “Ficar”, DİA, XIII, ss. 52. Âlûsî, Şihâbuddîn; Rûhu’l-Me’ânî fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm ve’s-Seb’i’l-Mesânî, Beyrut tsz. ...........; Bulûğu’l-Ereb fî Marifeti Ahvali’l-Arab (Thk. Behcet el-Eserî), Beyrut tsz. Ayhan, Bayram; Kur’ân’ın Nüzûl Sürecinde Vahyin İlk Yılının Tahlili, Doktora Tezi, İstanbul Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2014. Belâzûrî, Ebu’l-Abbâs; Ensâbu’l-Eşrâf (Thk. Muhammed Hamidullah), Lübnan 1996. Beyhâkî, Ahmed b. Hüseyn; Delâilu’n-Nübüvve (Thk. Abdulmuti Kal’acî), Lübnan 1988. Bîrûnî, Ebu Reyhân, el-Âsârü’l-Bâkıye ani’l-Kurûnîl’-Hâliye (Nşr. Edward Sachau), Leipzig 1923. Buhârî, Muhammed b. İsmail; Sahîhu’l-Buhârî, Riyâd 2006. Cârullah, Musa; Nizâmu’n-Nesî’ ‘İnde’l-Arab, Mısır 1935. Casnazânî, Muhammed, v.dğr; “Hz. Peygamber Devri Kronolojisinin Miladi Karşılığı İle İlgili Bir Araştırma”, (Trc. Kasım Şulul), Harran Ünv. İlahiyat Fak. Dergisi, Ş.Urfa, 2000, C. VI, ss. 143-174. Cerrahoğlu, İsmail; Tefsir Usûlü, Ankara 1971. Çakan, İsmail Lütfi; Hadis Edebiyatı, İstanbul 1997. Dahhâk; Tefsîru Dahhâk, (Thk. Muhammed Şükri ez-Zâveytî), Kahire 1999. Dârimî, Abdullah b. Abdurrahman; Sünenu’d-Dârimî, (Thk. Fevvâz Ahmed Zümerlî), Karaçi tsz. Dayf, Şevki; Târîhu’l-Edebi’l-Arabî, Kahire 2003. Derveze, İzzet; et-Tefsîru’l-Hadîs: Tertibu’s-Süver Hasebe’n-Nüzûl, Kahire 1964. Duman, Zeki; Beyânu’l-Hak: Kur’ân’ı-Kerîm’in Nüzul Sırasına Göre Tefsiri, Ankara 2008. ...........; “Kelamullah’ın Levh-i Mahfuzdan Cebrail’e İntikali ve Hz. Peygamber’e İnzali”, İslami İlimler Dergisi, y. 2010, C. V, sy. 1, ss. 41-90. Ebu Dâvûd; Sünenu Ebi Dâvûd (Thk. Şuayb el-Arnaûd), Beyrut, 2009. Ebu Hayyân, Muhammed b. Yusuf; Tefsîru’l-Bahri’l-Muhît (Thk. Adil Ahmed Abdulmevcûd), Beyrut 1993. Ebu Nuaym; Delâilu’n-Nübüvve (Thk. Muhammed Ravvâs Kal’acî), Beyrut 1986. Ebu Şâme el-Makdîsî; el-Mürşidu’l-Vecîz (Thk. Velid Mesâid), Kuveyt 1993. Efgânî, Sâîd; Esvâku’l-Arab fi’l-Câhiliyye ve’l-İslâm, Dımaşk 1960. Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır; Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul 2006. Ezrâkî, Abdullah b. Ahmed; Ahbâru Mekke vemâ Câe Fîhâ mine’l-Âsâr (Thk. Abdulmelik b. Duheyş), Yay.y 2003. Fayda, Mustafa; “Nesî’”, İstanbul, DİA, XXXII, ss. 578. Fazlur Rahman; “The Veracity of The Arap Pagan Calendar”, Islamic Culture, y. 1996, C. 1, ss. 49-50. Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi, İstanbul 1993. 15 ...........; “Hicri Takvim ve Tarihi Arkaplanı”, (Trc. Kasım Şulul), Uludağ Ünv. İlahiyat Fak. Dergisi, Bursa 2000, C. IX, sy. 9, ss. 671-686. İbn Âşûr, Muhammed Tâhir; Tefsîru’t-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Tunus 1984. İbn Atiyye, Ebu Muhammed; el-Muharreru’l-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz (Thk. Abdusselam Abduşşâfî), Beyrut 2001. İbn Fâris, Ebu’l-Hüseyn Ahmed; Mu’cemu Mekâyîsi’l-Luğa (Thk. Abdusselam Muhammed), Beyrut 1979. İbn Habib, Ebu Cafer Muhammed; Kitâbu’l-Muhabber, Beyrut tsz. İbn Hacer, Ahmed b. Ali; Fethu’l-Bârî bi Şerhi Sahihi’l-Buhârî (Thk. Abdulaziz b. Bâz), Riyad tsz. İbn Hişam, es-Sîretu’n-Nebeviyye (Thk. Ömer Abdusselam Tedmûrî), Beyrut 1990. İbn İshak, es Sîretu’n-Nebeviyye (Thk. Ahmed Ferid el-Mezîdî), Beyrut 2004. İbn Kesîr, Ebu’l-Fidâ İsmail; Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azim (Thk. Sâmî Muhammed es-Sellâme), Riyad 1997. ...........; el-Bidâye ve’n-Nihâye (Thk. Abdulmuhsin et-Türkî), Lübnan 1997. ...........; es-Sîretu’n-Nebeviyye (Thk Muhammed Abdulvahid), Kahire 1976. ...........; el-Fusûl fî Sîreti’r-Rasûl (Thk. Muhammed el-Hadravî), Beyrut tsz. İbn Manzur, Ebu’l-Fazl; Lisânu’l-Arab, Beyrut tsz. İbn Sa’d; Kitâbu’t-Tabakâti’l-Kebîr (Thk. Ali Muhammed Ömer), Kahire 2001. İbnu’d-Dureys, Muhammed b. Eyyub; Fedâilu’l-Kur’ân (Thk. Urve Bedîr), 1987. İbnu’l-Esîr, Abdulvahid; el-Kâmil Fi’t-Târîh (Thk. Ebu Sayyeb el-Keramî), Beyrut tsz. İbnu’n-Nedîm, Ebu Yakup; Kitâbu’l-Fihrist (Thk. Rıza Teceddüd), Tahran 1971. Karaman, Hayrettin v.dğr; Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, III. Baskı, Ankara 2007. Kastallânî, Ahmed b. Muhammed; İrşâdu’s-Sârî li Şerhi Sahîhi’l-Buhârî, Bulak 1323/1905. Kılıç, Ünal; “Dini İçerikli Ekonomik Bir Kavram; Hums”, Cumhuriyet Ünv.i İlahiyat Fak. Dergisi, Sivas 2004, C. VIII, sy. 1, ss. 75-91. Koçyiğit, Talat; Hadis Usûlü, Ankara 1977. ...........; Hadis Tarihi, Ankara 1977. Köksal, Asım; İslam Tarihi, İstanbul 1981. Kurtûbî, Ebu Abdullah; el-Câmi’ li-Ahkâmi’l-Kur’ân (Thk. Hişam Semir el-Buhârî), Riyad tsz. Makdisî, Mutahhar b. Tahir, el-Bed’ ve’t-Târîh, Kahire tsz. Makrîzî, Abdulkadir b. Muhammed; İmtau’l-Esmâ’ Bima Li’n-Nebiyyi Mine’l-Ahvâl (Thk. Abdulhamid en-Nemîsî), Beyrut 1999. Marzûkî; el-Ezmine ve’l-Emkine, Hindistan 1332/1914. Mâturîdî, Ebu Mansur Muhammed; Tevilâtu Ehli’s-Sünne (Thk. Mecdî Basillûm), Beyrut 2005. Mes’ûdî, Ebu’l-Hasan; Murûcu’z-Zeheb, (Thk. Muhammed Muhyiddin), Beyrut 1973. Mubârekfûrî, Safiyurrahman; er-Rahîku’l-Mahtûm, Katar 2007. ...........; İnneke Lea’lâ Hulukin ‘Azîm, Ürdün 2006. Muhammed Ebu Zehra; Hâtemu’n-Nebiyyîn (Thk. İbrahim el-Ensârî), Katar 1980. Mukâtil b. Süleyman; Tefsîru Mukâtil bin Süleyman, (Thk. Ahmed Ferîd), Beyrut 2003. Müslim, Ebu’l-Hüseyn; Sahîhu Müslim, (Thk. Muhammed Fuâd Abdulbâki), Beyrut 1991. Nedvî, Ebu’l-Hasan; Sîretu Hâtemi’n-Nebiyyîn, Beyrut 1985. Nesâî, Ahmed b. Şuayb; Tefsîru’n-Nesâî (Thk. Sabri b. Abdulhâlık), Beyrut 1990. 16 Nevevî, Ebu Zekeriya; el-Minhâc Sahîhu Müslim bi Şerhi’n-Nevevî, II. Baskı, tsz. Okumuş, Mesut; Kur’an’ın Kronolojik Okunuşu; Muhammed İzzet Derveze Örneği, Ankara 2009. Özervarlı, Sait; “Kadir Gecesi”, DİA, XXIV, ss. 125-126. Özgel, İshak; “Kur’ân’ın Üç Aşamalı Nüzûlü Anlayışının Lugavî Temelleri Üzerine Bir Değerlendirme”, Arayışlar -İnsan Bilimleri Araştırmaları- y. 2001, C. 3, sy. 5-6, ss. 89115. Ramyar, Mahmut; Tarih-i Kur’ân, Tahran 1990. Râzî, Fahreddîn; Mefâtîhu’l-Ğayb, Lübnan 1981. Saîdî, Abdulmüteâl; en-Nazmu’l-Fennî fi’l-Kur’ân, Kahire 1992. Sarıkçıoğlu, Ekrem; Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Isparta 2002. Savaş, Rıza; “İslam’dan Önce Hicaz Bölgesindeki Araplarda Tarih Bilinci”, İzmir 1992, Dokuz Eylül Ünv. İlahiyat Fak. Dergisi, C. VII, ss. 257-270. Suheylî, Ebu’l-Hasan; Ravdu’l-Unuf (Thk. Seyyid eş-Şûrî), Lübnan tsz. Suyûtî, Celâleddîn; ed-Dürrü’l-Mensûr fi’t-Tefsîri bi’l-Me’sûr, (Thk. Abdulmuhsin et-Türkî), Kahire 2004. ...........; el-İtkân fi Ulûmi’l-Kur’an, (Thk. Mustafa Dîb el-Buğâ), Beyrut 2002. ...........; Tedrîbu’r-Râvî fî Şerhi Takrîbi’n-Nevevî, (Thk. Ebu Kuteybe el-Fârayâbî), Beyrut 1415/1994. Şehristânî, Abdulkerim; Mefâtîhu’l-Esrâr ve Mesâbîhu’l-Ebrâr, (Nşr. Muhammed Âzerşeb), Tahran 2008. Tabatabâî, Muhammed Hüseyn; el-Mîzân fî Tefsîri’l-Kur’ân, Beyrut 1997. Taberî, İbn Cerîr; Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, (Thk. Abdulmuhsin et-Türkî), Kahire 2001. ...........; Târihu’r-Rusul ve’l-Mulûk, (Thk. Ebu’l-Fadl İbrâhim), Kahire tsz. Tirmîzî, Muhammed b. İsa; Sünenu’t-Tirmîzî, (Thk. Ahmed Muhammed Şâkir), Beyrut 2001. Uslu, Recep; “Hums”, DİA, XVIII, ss. 364. Vâhidî, Ebu’l-Hasan; Esbâbu Nüzûli’l-Kur’ân, (Thk. Seyyid Ahmed Sakr), I. Baskı, Yay. y 1969. Vatandaş, Celaleddin; Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti, İstanbul 2009. Yakûbî, Cafer b. Vehb; Târîhu’l-Yakûbî, Leiden 1883. Yüksel, Ahmet Turan; İslam’ın İlk Döneminde Ticari Hayat, İstanbul 1999. Zebîdî, Muhammed Murtaza; Tâcu’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs, (Thk. Mustafa Mecâzî), Kuveyt 1977. Zehebî, Ahmed b. Osman; Târihu’l-İslâm, (Thk. Abdusselam Tedmûrî), Beyrut 1990. Zemahşerî, Mahmud b. Ömer; el-Keşşâf, (Thk. Ahmed Abdulmevcûd), Riyad 1998. Zerkânî, Muhammed Abdulazim; Menâhilu’l-İrfân fi Ulûmi’l-Kur’ân, (Thk. Ahmed Zümeralî), Beyrut 1995. Zerkeşî, Muhammed b. Abdullah; el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân, (Thk. Ebu’l Fadl ed-Dimyatî), Yay. y 2006. Zührî, İbn Şihâb; el-Meğâzi’n-Nebeviyye, (Thk. Süheyl Zekkâr), Dımaşk 1981. 17