CAESAR, De Bello Gallico L.I, XXXIII,2-5…Bu konuşmayı yaptıktan sonra meclisi dağıttı.Özellikle senato tarafından tekrar tekrar kardeş ve akraba ilan edilmiş Haeduların, Germanların köleliğinde ve egemenliğinde zorlandıklarını gördüğü ve onların rehinelerinin Ariovistus ve Sequanların elinde olduklarını öğrendiği için birçok şey, onu, kendisinin enine boyuna düşünmesi ve bu sorunu ele alması gerektiğine götürüyordu.Roma halkının bu kadar büyük egemenliğinde bu durumun gerek kendisi gerek devlet için yüz kızartıcı olduğunu düşünüyordu.Germanların ise azar azar Ren’i geçmeyi alışkanlık haline getirmelerini ve onların büyük çoğunluğunun Galya’ya gelmelerini Roma halkı için tehlikeli görüyordu.Ve böylesine vahşi ve barbar insanların, daha önce Cimbr ve Teutonus’ların yaptıkları gibi bütün Galya’yı işgal edince eyaletten çıkmalarının ve oradan Italya’ya ilerlemelerinin engellenemeyeceğini düşünüyordu.Özellikle de Sequanları bizim eyaletimizden bir tek Rhone nehri ayırdığına göre bu işleri olabildiğince çabuk önlemesi gerektiğini düşünüyordu.Bizzat Ariovistus ise öyle büyük bir cesarete ve öyle büyük bir küstahlığa büründü ki katlanılmaz görünüyordu. XXXVII,1-5 Aynı zamanda Caesar’ a gönderilen haberler iletiliyordu.Haedu’lardan ve Trever’lerden elçiler geliyordu. Haedu’lar, yakın zamanda Galya’ya geçirilmiş olan Harud’ların topraklarını yağmalamasından, kendisine rehineler verilmesine rağmen Ariovistus ile barış sağlayamamaktan, Trever’ler ise, başlarında Nasua ve Cimbr’lerin kardeşlerinin bulunduğu, Ren’i aşmaya kalkışan Sueb’lerin yüz köyünün Ren nehrinin kıyılarına yerleşmelerinden yakınıyorlardı.İşte bu olaylarla şiddetle altüst olan Caesar eğer Sueb’lerin yeni birliği Ariovistus’un eski güçleriyle birleşirlerse karşı koyabilmek daha zor olmasın diye acele etmesi gerektiğini düşündü. Bu nedenle olabildiğince çabuk erzak sağlandıktan sonra uzun yolculuklarla Ariovistus’un yanına gitti. XXXVIII,1-7 Üç günlük yol almıştı ki ona Ariovistus’un kendi sınırlarından itibaren üç günlük yol kat ettiği, bütün askeri güçleriyle Sequanların en büyük kasabası olan Vesontio’yu ele geçirmek için ilerlediği haber verildi.Bu olmasın diye Caesar büyük bir gayretle önlem alması gerektiğini düşündü.Çünkü savaş için elverişli her türlü imkan o kasabada fazlasıyla vardı ve bölgenin doğal yapısı öylesine tahkim ediyordu ki savaşı yönetmek için büyük bir fırsat veriyordu.Öyle ki Dubis ırmağı etrafını çevrelemiş gibi tüm kasabayı kuşatıyor, bin altı yüz ayaktan daha geniş olmayan geri kalan alanı ırmağın ayırdığı yerde öyle büyük yükseklikte bir dağ tutuyor ki dağın etekleri ırmağın kıyısının her iki bölümüne uzanıyor.Bu dağ bir sur gibi etrafını çevreleyerek kale meydana getirir ve kasabayla birleşir.Caesar buraya gece gündüz durmadan uzun yolculuklarla ilerledi, kasabayı alınca oraya bir garnizon yerleştirdi. L.VI, XXI, 1-3 Germanlar bu alışkanlıktan çok uzaktılar. Çünkü ne dinsel işlerin başında olan druidleri vardır ne de kurban kesme törenleriyle uğraşırlar. Sadece gözle gördüklerini ve hizmetlerinden açıkça yararlandıklarını tanrılardan sayarlar : Güneş’i, Ateş’i ve Ay’ı. Geri kalanları ad olarak bile bilmiyorlardı. Bütün yaşam avcılıklardan ve askeri çalışmalardan ibarettir. Çocukluklarından itibaren zahmete ve zorluğa gayret ederler. XXII, 1-4 Tarımla uğraşmazlar.Beslenmelerinin büyük bir çoğunluğu süt, et ve peynirden ibarettir. Hiç kimsenin belli ölçüde toprağı ne de kendine ait arazisi yoktur. Fakat kamu görevlileri ve başkanlar bir yıllığına bir topluluk oluşturmuş insanlardan akraba ailelere tarlanın ne kadar ve hangi yerde olduğu uygunsa o kadarını bölüştürürler.Ve bir sonraki yılda başka bir tarlaya geçmeye zorlarlar. Bu uygulamanın birçok sebebi vardı.Sürekli alışkanlık edinmiş kişiler, savaşma gayretini yerleşik tarım kültürüyle değiştirmesinler, geniş araziler sağlamaya çalışmasınlar ve daha güçlü olanlar yoksul tabakaya mensup insanları mülkiyetlerinden kovmasınlar, soğuktan ve sıcaktan korunmak için özenerek bina inşa etmesinler, anlaşmazlık ve uyumsuzlukların ortaya çıktığı herhangi bir para tutkusu doğmasın, her bir kişi kendi varlıklarının en güçlü kişilerinkiyle eşit kılındığını gördüğünde kamu görevlileri yürek birliği içinde halkı bir arada tutsunlar diye bu yöntemi kullanıyorlardı. XXIII, 1-9 Kendi çevresindeki olabildiğince geniş toprakları yağmaladıktan sonra tek başına olmak yurttaşlar için son derece büyük bir övgüdür.Bunun cesaretin kendisi olduğunu, topraklarından sürülmüş sınır komşularının çekip gittiğini ve hiç kimsenin yakında direnmeye cesaret etmeyeceklerini düşünürler.Aynı zamanda ani saldırı korkusu ortadan kalkınca, kendilerinin daha güvende olacaklarını düşünüyorlardı.Yurttaş topluluğu savaş açılınca ya savaşa karşı savunduğunda ya da kendi savaş açtığında o savaşa komuta etmeleri ve ölüm kalım yetkisine sahip olmaları için kamu görevlileri seçilirler.Barış zamanında hiçbir kamu görevlisi müşterek değildir.Buna karşılık bölgelerin ve köylerin başkanları kendi yönetimindeki kişiler arasında adaleti sağlar ve anlaşmazlıkları azaltırlar.Kendi yurttaş topluluğunun sınırları dışında olan korsanlıkları rezalet olarak saymazlar.Ve de bunların gençliğin çalışması ve tembelliği azaltmak için olduğunu açıkça söylerler.İleri gelen yurttaşlardan biri mecliste kendisinin önder olacağını söylediğinde, onun ardından gitmek isteyenler, hem davayı hem o kişiyi onaylayanlar ayağa kalkıp bunu beyan ederler ve yardım sözü verirler ve de çoğunluk tarafından övgüyle onaylanırlar.Bunların içinden onaylamayanlar olursa hainler ve kaçaklar sayılırlar. Ve bu kişilere sonra bütün güven zedelenir.Konuğa şiddetli davranmayı doğru bulmazlar.Herkim hangi nedenle onlara gelmiş olurlarsa olsunlar o kişileri haksızlıktan korurlar, onları kutsal sayarlar ve bu kişilere herkesin evini açarlar ve yiyecek paylaşılır. XXIV, 1-6 Galyalıların Germanları yiğitlik bakımından alt ettikleri, topraklarının ötesine savaş açtıkları, insanların kalabalığı ve toprakların yetersizliği yüzünden Ren’in ötesine koloniler gönderdikleri bir dönem oldu.Bu yüzden Eratosthenes ve bazı Yunanlılar tarafından ad olarak bilindiğini gördüğüm ve onların Orcinya diye adlandırdıkları Hercinya ormanı çevresindeki Germanya’nın en verimli bu yerlerini Volcalılardan Tectosaglar ele geçirdiler ve orada yerleştiler.Bu soy bu zamana kadar bu yerlerde bir arada kaldılar.Adalet ve savaş bakımından başkalarının son derece büyük bir övgüsüne sahiplerdi.Şimdi Germenler o aynı kıtlık , yokluk ve sabır içinde bulunduğundan aynı beslenmeyi ve beden eğitimini kullanıyorlar. Galyalılara ise eyaletlerin yakınlığı ve deniz aşırı şeylerin bilinmesi yarar ve zenginlik adına pek çok şeyi fazlasıyla sağlıyor.Giderek alt edilmeye alıştıkları ve birçok savaşta yenildikleri için kendilerini yiğitlik bakımından onlarla kıyaslamıyorlardı bile. De Bello Civili I. Caesar’ın mektubu Fabius tarafından senatoda okunması için konsüllere verilince bu, halk tribunlarının son derece büyük bir gayretiyle konsüllerden güçlükle koparıldı.Aslında mektupların senatoya sunulması tam anlamıyla başarılamadı.Konsüller halkın önünde devlet hakkında bilgi verdiler.Konsül L.Lentulus, eğer yürekli ve güçlü bir biçimde fikirlerini söylemek istiyorlarsa kendisinin, senatonun ve devletin yanında olacağına söz verdi. Aksi taktirde önceki zamanlarda yapıldığı gibi Caesar’a saygı gösterir ve de onun yolundan giderlerse kendisi için karar alacağını ve senatonun otoritesine uymayacağını, kendisinin de Caesar’ın lütfunu ve dostluğunu elde etme imkanına sahip olduğunu söyledi.Scipio da aynı düşüncede olduğunu, eğer senato destek verirse Pompeius’un devletin yanında olmak niyetinde olduğunu, senato bekler ve işi ağırdan alırsa, sonradan istese ve senatoya yalvarsa bile onun hiç kimseye yardımının olmayacağını söyledi. II.Scipio’nun bu konuşması, senato kentte toplandığından ve Pompeius da orada hazır bulunduğundan bizzat Pompeius’un ağzından çıkmış görünüyordu.Bazıları daha ılımlı bir düşünceyi dile getirdiler. Örneğin ilk önce M.Marcellus, o konuşmasında belirttiği gibi, bütün İtalya’dan gönüllüler seçilip orduya yazılmaları yapılmadan önce bu konuyu senatoya getirmenin gerekli olmadığını, bu sağlam orduyla senatonun güvenli ve özgür bir biçimde, istediği gibi karar vermeye cesaret etmesini söyledi.M.Calidius ise Caesar’ın, ondan iki lejyonu birden koparıp alındığında, kendisi için bir tehlike oluşturmasından ve Pompeius’un, lejyonları kentte alıkoyduğunun görülmesinden korkusuyla herhangi bir silahlanma nedeni oluşturmasın diye, kendi eyaletlerine gitmesi gerektiğini düşünüyordu.M.Rufus ise neredeyse pek az şey değiştirerek M.Calidius’un düşüncesini izliyordu. Konsül Lentulus’un tehditiyle yüklenmiş herkes suçlanıyordu. Lentulus kendi fikrini bildireceği sırada M.Calidius’un düşüncesine karşı çıktı.Marcellus tehditlerle korkutulduğundan kendi düşüncesinden uzaklaştı.Böylece konsülün sözleriyle ve ordunun varlığının korkusuyla Pompeius’un arkadaşlarının birçoğu tehditlerle etkilenerek, istemeyerek ve zorlanarak Scipio’nun düşüncesini izlediler.Öyle ki belirli günden önce Caesar ordusunu dağıtacak, eğer bunu yapmazsa devlete karşı gelmiş sayılacaktı.Halk tribunları M.Antonius ve Q.Cassius veto haklarını kullandılar.Tribunların müdahalesi derhal ele alındı.Ciddi fikirler ortaya atılıyordu. Herkes son derece sert ve zalimce konuşuyordu. Özellikle Caesar’ın düşmanları tarafından övülüyordu. III. Akşama doğru senato dağılınca, onun emrinde olan herkes Pompeius tarafından dışarı çağrıldılar.Savaşmaya hazır olanları övdü, bundan sonrası için yüreklendirdi, pasifleri azarladı ve teşvik etmeye çalıştı.Pompeius’un eski ordularından bir çok kişi ödüller ve rütbeler kazanma umuduyla dört bir yandan çağrıldılar.Caesar tarafından teslim edilmiş iki lejyondan bir çok kişi geldiler.Kent ve meclis kalabalıklaştı.Yüzbaşı halk tribunlarını çağırdı. Caesar’a eski düşmanlıkları bulunan konsüllerin ve Pompeius’un gerekli bütün arkadaşları senatoda toplandılar.Onların sesleriyle ve kalabalığıyla daha güçsüz olanlar korkutuluyorlardı, kararsızlar cesaretlendiriliyorlardı.Aslında pek çok kişinin özgürce karar verme gücü ellerinden alındı. Kensor L.Piso ve aynı şekilde onu bu konularda eğitmiş olan praetor L.Roscius kendilerinin Caesar’ın yanına gideceklerine dair söz verdiler. Bu işin yerine getirilmesi için altı günlük bir süre talep ettiler.Senatonun isteğini ona bildirmek amacıyla elçilerin Caesar’a yollanması için birkaç kişi fikirlerini dile getirdiler.Bu kişilere karşı koyuldu ve konsülün, Scipio’nun ve Cato’nun konuşmalarıyla onların fikirlerine karşı çıkıldı.Caesar’ın eski düşmanlıkları ve geriye itilmişliğin acısı Cato’yu harekete geçirdi. Lentulus büyük bir borcun içinde olduğu için hem ordunun hem eyaletlerin yöneticisi olmanın umuduyla ve rüşvetleriyle harekete geçti ve kendi askerleri arasında son derece büyük bir yetkiye sahip başka bir Sulla’nın geri dönebileceğini söyleyerek ün kazandı.Pompeius ile zorunluluktan dolayı paylaşacağını düşündüğü eyaleti ve orduları ele geçirmenin o aynı umudu, aynı şekilde yargılanma korkusu, dalkavukluk, devlette ve mahkemelerde özellikle etkili olan gücü ve kendi gösterişi Scipio’yu harekete geçirdi.Bizzat Pompeius Caesar’ın düşmanları tarafından kışkırtıldığı için ve hiç kimsenin saygınlık bakımından kendisiyle denk olmasını istemediği için Caesar’ın dostluğundan tamamen uzaklaştı ve ortak düşmanlarla arasını düzeltti.Onların büyük bir bölümünü akrabalığı zamanında Caesar’a bağlamış olan da bizzat kendisiydi.Aynı zamanda Asya ve Suriye yolundan kendi gücüne ve egemenliğine kattığı iki lejyonun kötü ünüyle alt üst olduğu için bu durumun silahlanmaya dökülmesi için uğraşıyordu. V.Bu sebeplerden dolayı her şey aceleyle ve telaşla yapıldı.Ne yakınları tarafından Caesar’a bilgi verme fırsatı, ne halk tribunlarına kendilerini tehdit eden bu durumu engelleme fırsatı ne de Sulla’nın bile dokunmadığı son veto etme hakkını kullanarak yasaklama olanağı verilmedi.