ÇEVRE VE SAĞLIK KOMİSYONU ÇALIŞMA RAPORU ÇEVRE VE SAĞLIK Öncelikle Çevre ve Sağlık nedir bunların tanımlarını yapmak gereklidir. ÇEVRE NEDİR; İnsanların ve diğer canlıların yaşamış oldukları süre boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak bir etkileşim içerisinde bulundukları sosyal, biyolojik, fiziksel, kimyasal ekonomik ve kültürel ortamlardır diyebiliriz. Kısaca canlı varlıkları etkileyen dış tesirlerin tümüdür demek de mümkündür. Bir başka ifade ile çevre, organizmaların var olduğu ortam ya da şartlardır.Bu ortam ise yeryüzündeki ilk canlı ile birlikte var olmuştur Sağlıklı bir yaşamın sürdürülmesi için ancak sağlıklı bir çevrenin var olmasıyla mümkündür Bir ilişkiler sistemi olan çevrenin bozulması ve çevre sorunlarının ortaya çıkması, Genellikle insan kaynaklı etkenlerin doğal dengeleri bozmasıyla başlamıştır İnsan yaşamı çeşitli dengeler üzerine kurulmuştur İnsanın çevresiyle oluşturduğu doğal dengeyi meydana getiren zincirin halkalarında meydana gelen kopmalar, zincirin tümünü etkileyip, bu dengenin bozulmasına sebep olmakta ve çevre sorunlarını oluşturmaktadır İnsanların çevre açısından karşı karşıya kaldığı başlıca problemler şöyle özetlenebilir: 1 Hava, su ve topraklarımızın her geçen gün artan oranlarda kirlenmesi ve önemli bir kısmının kullanılamaz hale gelmesi, 2 Özellikle Büyükşehir ve sanayi bölgelerinin çevre kirliliği sebebiyle yaşanamaz hale gelmesi, 3 Ozon tabakasının delinmesi, 4 Yerkürenin giderek ısınması, 5 Kanser ve benzeri hastalıkların artması, 6. Doğal kaynakların hızla tüketilmesi ÇEVRE KİRLİLİĞİ: Tanım: Çevrenin doğal yapısının ve bileşiminin bozulmasını, değişmesini ve böylece insanları olumsuz yönde etkilenmesini çevre kirlenmesi olarak tanımlayabiliriz Artık hepimizin bildiği gibi çevreden, içindeki varlıklara göre en çok yararlanan bizleriz ancak çevreyi en çok kirleten de yine bizleriz Bu nedenle "Çevreyi kirletmek kendi varlığımızı yok etmeye çalışmaktır" denilebilir Bilinçsiz kullanılan her şey gibi temiz ve sağlıklı tutulmayan çevre de bizlere zarar verir Öyleyse çevre denince aklımıza önce yaşama hakkı gelmelidir. İnsanın en temel hakkı olan yaşama hakkı, canlı ya da cansız tüm varlıkları sağlıklı, temiz ve canlı tutarak dünyanın ömrünü uzatmak, gelecek kuşaklara bırakılacak en değerli mirastır 1970'li yıllardan sonra bilincine vardığımız çevre kirliliği dayanılmaz boyutlara ulaştı Çünkü artık temiz hava soluyamaz olduk Ruhsal rahatlamamızı sağlayacak yeşil alanlara hasret kalmaya başladık Yüzmek için deniz kıyısında bile yüzme havuzlarına girmek zorunda kalıyoruz Gürültüsüz ve sakin bir uyku uyuyamaz, midemiz bulanmadan bir akarsuya bakamaz olduk Kısacası artık kirleteceğimiz çevre tükenmek üzeredir Daha günümüzden 2-3 asır öncesinde bir doğa cenneti ve büyük bir kısmı otlaklarla, ormanlarla kaplı olan Anadolu'yu bu durumlara yine biz insanlar düşürmüş bulunuyoruz. SAĞLIK : Sağlık ise insanın hastalık dışında her yönden tam bir iyilik halidir Çevre ve Sağlık İlişkisi: Burada bir gerçeği göz önünde bulundurmakta yarar vardır. Çevrede insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen birçok faktör mevcuttur çevre her yönüyle insan yaşamı ve canlılar için önemli bir unsurdur Çünkü canlılar çevrenin içinde yaşamak zorundadırlar Çevrede besin kaynakları, su ve yaşadığımız mekân bulunmaktadır Dolayısıyla yaşadığımız mekânın kirlenmesi sağlığımız için bir tehlikedir Bu anlamda evrede sağlığımıza etki eden başlıca faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz; 1.Fabrika atıkları, 2.Hava kirliliği, 3.Radyasyon etkileri, 4.İnsan ve hayvan kaynaklı zararlı atıklar Sağlığımıza etki eden diğer faktörlerden biriside şüphesiz ki besinlerdir Besinlerin kirli olması sağlığımızı olumsuz yönde etkiler ve doğal ortamdaki tüm besinler çevrenin kirli olmasından etkilendikleri için kirlenerek insan sağlığına zararlı hale gelerek birçok hastalığın oluşmasına sebebiyet verirler. Bu durumda besinlerin tüketilmeleri için bizlere ulaşıncaya kadar geçmiş oldukları her safhanın sağlık standartlarına uygun ve sıhhî olmalarına özen göstermeliyiz. Diğer taraftan Hava kirliliği de sağlığımızı olumsuz yönde etkiler ama önce hava kirliliği nedir onu tanımlayalım HAVA KİRLİLİĞİ NEDİR? Hava kirliliği, havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar verecek ya da yaşamdan, maddi nesnelerden yararlanılmasını engelleyecek miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde bulunmasına Hava kirliliği denilmektedir Geleneksel hava kirleticilerinin çoğu solunum sistemlerini direkt etkiler Çünkü bizim yaşamamız için solunum gereklidir Bu yüzden hava kirliliği de sağlığımız için tehlike arz eden etmenlerdendir Şu halde hava kirliliği de çevre kirliliğinin bir parçasıdır. Çevre kirliliğini önlemek için aşağıda belirtilen bazı basit önlemleri almamız oldukça önem arz ertmektedir.Çünkü çevresel kirlenme sağlığımızı doğrudan etkileyen etkenlerin başında gelmektedir. Bu tedbirleri şu şekjilde sıralayabiliriz. Çöpleri, çöp poşetinin ağzını sıkıca bağladıktan sonra çöp kutusuna atmalıyız Yere tükürmemeliyiz Ormanları korumalıyız Ağaçlara zarar vermemeliyiz Çimlerin üzerinde ateş yakmamalıyız Hayvanlara zarar vermekten kaçınmalıyız Denizlerimizi, göllerimizi, akarsularımızı kirletmemeliyiz Evcil hayvanlarımızın atıklarını temizlemeliyiz Çevremizi sahiplenmeli, değerini ve önemini çocuklarımıza öğretmeli, büyüklerimize de anlatmalıyız İhtiyaç duyduğumuz Enerjiyi tasarruflu kullanmalıyız Pis suları sokağa dökmemeliyiz Tuvaletimizi(büyük-küçük)dışarıya yapmamalıyız Biten Pilleri pil kutusuna atmalıyız Piknikten sonra ateşimizi söndürmeliyiz ve asla yerde çöp bırakmamalıyız Kâğıt, teneke, cam, pil atık yağ, sentetik, lastik, plastik, metal maddeler ve elektronik malzemeler gibi geri dönüşümü olan maddeleri geri dönüşüm kutularına atmalıyız veya ilgili kurumlara vermeliyiz. Böylece küçük ve basit önlemlerle çevremizi temiz tutmuş oluruz Bu önerilerimizden sonra birde Coğrafi çevreye bakmamız gerekmektedir.Ama önce coğrafi çevre nedir onu tanımlayalım. COĞRAFİ ÇEVRE NEDİR: Coğrafi Çevrenin yani Coğrafyanın tanımı değişik sözlük ve ansiklopedilerde farklı şekillerde yapılmaktadır. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz. 1 Yeryüzünü fiziksel, ekonomik, beşerî, siyasal yönlerden inceleyen bilim 2 Bir yeryüzü parçasını, bir bölgeyi, bir ülkeyi belirleyen, niteleyen, fiziksel, ekonomik, beşerî, siyasal gerçeklerin tümü ” (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, 1983) 3 Yeryüzünün günümüzdeki doğal ve beşerî görünümünü betimleyen ve açıklayan bilim 4. Herhangi bir bölgenin fiziki ve beşerî özelliklerinin bütünü ” (Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 1986) 5.Yerin yüzeyini, insana ve fiziksel yapıya ilişkin mekânsal görünümlerle farklılaşmaları ve bunların gerçekleştiği ortamı inceleyip tanımlayan disiplin (Ana Britannica, 1987) 6.Konusu yeryüzünü tanıtmak olan bilim (Meydan Larousse, 1970) Coğrafyacı bilim adamları ise coğrafyayı şu şekillerde tanımlamışlardır: 1.Coğrafya, eşya hadiselerini bir mekân dâhilinde toplu olarak bunların birbiri üzerine olan tesirlerini göz önünde bulundurarak inceler (Ardel, Umumi Coğrafya dersleri Cilt: 1 “Klimatoloji” kitabı) 2.Bütün çeşitlilikleriyle yer yüzüne bağlı olayları tanıtan, bunları açıklayan bilim. (İzbırak, “Coğrafya Terimleri” Sözlüğü’nde) 3.Yer yüzü olayları arasındaki münasebetleri, bu olayların dağılışını ve bu dağılışın nedenlerini inceleyen bir ilimdir (Tanoğlu’nun “Nüfus ve Yerleşme” adlı kitabı) 4.İçerisinde insan ve onun eserlerinden bahseden bilgilerin yer tutmuş bulunduğu bir tabiat ilmi. (İzbırak’ın bir diğer kitabı olan “Sistematik Jeomorfoloji” de yapmış olduğu coğrafya tanımı) 5.Coğrafya, yer yüzündeki mekanların özelliklerini ortaya koyan ve gerek bu özelliklerin, gerek muhtelif mekanlar arasındaki benzerlik ve ayrılıkların sebeplerini ve bunlara hükmeden kanunları araştıran ve açıklayan bir ilimdir (Erinç, “Vejetasyon Coğrafyası” kitabında) 6.Bir beşerî bilim olan coğrafya, insanın yaşadığı, çalıştığı, bir araya geldiği ve başta kendi yaşama ortamı olmak üzere değiştirmekte olduğu yer yüzünü inceler (Tümertekin’in tanımı “Ekonomik Coğrafya kitabı”) 7.Coğrafi yer yüzü olayları arasındaki ilişkileri, bunların dağılış düzeni ve bu dağılışın nedenlerini araştırır veya Coğrafya, temelde bir coğrafi yer yüzü veya yer yüzü ilmidir (Doğanay “Türkiye Beşerî Coğrafyası”) 8.Coğrafya, insanla doğal çevre arasındaki ilişkileri dağılış, kıyaslama ve nedensellik prensiplerini kullanarak araştıran ve sonuçlarını sentez olarak veren bir bilimler grubudur ( Elibüyük,” bir makalesinde coğrafya tanımı”) 9.Coğrafya insanla doğal ortamı etkileşimleriyle birlikte dağılış, karşılaştırma ve nedensellik ilkelerini kullanarak araştıran ve sonuçlarını sentez olarak veren, bir bilimler topluluğudur ” (Elibüyük,bir başka coğrafi tanımı “Matematik Coğrafya” adlı kitabından) Coğrafyanın tanımı yabancı bilim adamları tarafından da farklı şekillerde yapılmaktadır. Bunlardan birkaçı şöyledir: Jefferson bir makalesinde coğrafyayı şu şekilde tanımlamıştır: “Coğrafya beşerî kısmında insan ve yeryüzünün hikâyesi olarak değil, fakat yeryüzünde yaşayan ve onu kullanan insanın incelemesi olarak kabul edilmelidir ” De Martonne coğrafyayı: “Coğrafya fiziki, hayati ve beşerî olayların yeryüzünde dağılış durumlarıyla, bu dağılışın nedenleri ve bu olayların yerel ilişkilerini inceler ” Şeklinde tanımlamıştır Sorre’nin tanımı şöyledir: “Coğrafya, yerle birlikte, yerden ayrılmayan, onun üstünde yaşayan, onu renklendiren tüm varlıkların ve yeri değişikliğe uğratan, yeni şekillerle zenginleştiren insanlığın tasviridir ” Kendal, Glendinning ve McFaden tanımları ise şu şekildedir: “Coğrafya esas olarak, insan yerleşmesinin yapısı, bu yerleşme boyunca yer yer oluşmuş bulunan farklılıklar ve benzerlikler ile insan için önemleri ölçüsünde ilgilidir ” George’nin tanımı ise oldukça sadedir: “Coğrafya, insanlaşmış mekânın incelenmesidir ” Görüldüğü gibi coğrafi çevrenin tanımı farklı şekillerde yorumlanmış olsada özünde yaşadığımız çevreyi, doğayı ve onun üzerindeki canlıları hedeflemektedir. İnsan Toplulukları, varoluşundan bu yana doğanın etkisi altında, hayat ve faaliyetlerinde bu etkinin izlerini taşımaktadır İnsan; bitki ve hayvan gibi çevre şartlarını olduğu gibi kabul eden, bu şartlara karşı pasif kalan bir varlık değildir Tam tersine insan doğa şartlarına karşı gelmekte, doğayla savaşmakta ve onu değiştirmeye, isteklerine uydurmaya çalışmaktadır Doğanın insan üzerinde etkisi olduğu gibi insanın da doğa üzerinde etkisi olmakta ve bu etki belli bir noktaya kadar varabilmektedir Ne olursa olsun insanın onu tanımak, ona uymak ve dayanmak suretiyle doğayı değiştirme yolundaki çalışması ve bu yolda kazandığı, medeniyet kelimesi ile ifade edilen zafer büyük olmuştur İnsanlığın bugün ulaşmış olduğu yüksek medeniyet seviyesi ve yeryüzünün büyük kısmında doğal çevre ve çevre yerine, bu çevreye kendi damgasını vurmak suretiyle meydana getirdiği ve Coğrafi Çevre şeklinde ifade edilen doğal-Beşerî Çevre, insanın doğaya karşı mücadelesinde ve medeniyet yolunda bugüne kadar kazandığı büyük zaferin tanıklarıdır Netice itibariyle görülüyor ki, coğrafya; zaman zaman hâlâ iddia edildiği gibi ve bazılarınca sanıldığı gibi, felsefi temelden yoksun ve başka bilimlerin temel sütunları üstünde yükselen ve her şeyi içine alan dev bilgi mecmuası, yahut kökü diğer bilimlerin gölgesinde barınan ve kendisi bu bilimlerin üzerinde gelişip çiçeklenen sığıntı bir bilim değildir Coğrafya, her biri başka bir disiplinin objesini teşkil eden çeşitli olayları alfabetik sıra yerine bölge, memleket ve kendine göre sıralayan ve bunlar hakkındaki açıklamayı diğer bilimlerden alan bir sözlük veya bir ansiklopedi de değildir En eski insan bilgilerinden biri olan coğrafya asırlar boyunca böyle idi Fakat modern coğrafyanın başlıca kurucuları sayılabilecek, Almanya’da Humboldt, Ritter, Richthofen, Ratzel, Hettner, Philippson; Fransa’da, Vidal de La Blanche, Brunches, Demangeon, de Martonne, Cholley, Max Sorre, Blanchard; ABD’nde Davis, Semple, İngiltere’de Mackinder, Herbertson, İtalya’da Marinelli, Rusya’da Voeikof, Gibi büyük bilim adamları be büyük coğrafyacıların bir asırdan fazla bir zamandan beri devam eden çalışmaları ve yayınları sayesinde coğrafya için eski devir artık kapanmıştır. Coğrafya bugün, gördüğümüz gibi, kendine ait araştırma alanı, yine kendine ait objesi ve metodu ile ilmi ve felsefi; fakat aynı zamanda, bu ilmin orijinalitesini meydana getiren tasviri ve realist karakterde otonom ve izahî bir bilimdir Coğrafya, tasvirî, realist ve sentetik karakteri, birçok bilimlerle teması ve coğrafya ile bu bilimlerin kenarında ve yüzeysel kısımlarında dolaşmak imkânını vermesi dolayısıyla ilk bakışta kolay kavranır ve yapılabilir bir bilim gibi görünürse de, gerçekte çok geniş ve sağlam bir kültür, metot bilgisi ve tecrübesi ve nihayet kazanılması coğrafya sevgisine ve zamana bağlı coğrafi espri isteyen, edinilmesi ve işlenmesi çok güç bir bilimdir (Tanoğlu, 1964, s 3-6) ÇEVRE KİRLİLİĞİ NEDİR VE ÇÖZÜM YOLLARI NELERDİR? Çevre tüm canlıların yaşamında önemli bir rol oynamaktadır Nüfusun artışı, kentleşme, sanayileşme gibi faktörler çevre kirliliğinin artmasına önemli katkılarda bulunmaktadır Çevre sorunları özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya gündemini işgal eden en önemli sorunlardan biri olmuştur Kuşkusuz bu çevre sorunlarının daha önce var olmadığı anlamına gelmemektedir Nüfusun artışı, kentleşme ve sanayileşmenin hızlanması gibi faktörler dolayısıyla çevreye bırakılan atıkların gerek miktarı gerekse türlerinde artış olmuştur Çevre kirliliği başlıca hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve gürültü kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır Çevre sorunlarının artması çevre kirliliğinin boyutlarını katı atık kirliliği olarak şekillenen yerel kirlilikten, asit yağmurları olarak şekillenen bölgesel kirliliğe ve küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi olarak ortaya çıkan küresel kirlenmeyi genişletmiştir Çevre sorunlarının insanlar ve diğer canlılar üzerindeki ciddi tehditleri (çeşitli önemli hastalıklara sebep olması ve bu hastalıkların bazen ölümlerle sonuçlanması) her geçen gün daha da artmaktadır Çevre kirliliğinin canlılar üzerinde meydana getirdiği hastalıklar oldukça çeşitlidir Bu hastalıkların belli başlıları arasında astım, kronik bronşit gibi çeşitli solunum yolu hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, böbrek rahatsızlıkları, çeşitli kanser vakaları, değişik göz hastalıkları, kolera gibi, bulaşıcı hastalıklar, işitme bozklukları, saldırgan davranışlar, stres, bitki ve ağaç dokuları üzerinde olumsuz etkiler sayılabilir Bu hastalıklar çoğu zaman insanlar, bitkiler ve hayvanlarda ölümlerle sonuçlanan vakalara yol açmaktadır Çevre kirliliğinin zararlı etkileri sadece canlı varlıklarla ibaret değildir Zararlı etkiler cansız varlıklar üzerinde de kendini göstermektedir Çevre kirliliği hava kirliliğinde olduğu gibi binalar, araç gereç ve malzemeler üzerinde de olumsuz etkiler meydana getirmektedir Çevre kirliliğinin boyutlarının ve zararlı etkilerinin artması kalkınma ve büyüme çabalarında çevre konusuna olan duyarlılığı zorunlu kılmıştır Bu çabalar özellikle gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye düşürmeden bugünkü neslin ihtiyaçlarını karşılamak olarak ifade edilen “sürdürülebilir kalkınma” kavramının gerek ulusal ve gerekse uluslararası boyutta önem kazanmasına neden olmuştur Bu ise kalkınma ve büyüme çabalarında doğa ve çevrenin azami ölçüde korunmasına yönelik titizlik göstermek gerektiğinin ne kadar önemli olacağını ortaya koymuştur Çevre sorunlarının ciddi boyutları gerekli önlemlerin alınması gerektiğini ve gerekli önlemler alınmazsa sorunun boyutlarının da daha da artmaya devam edeceğini ortaya koymaktadır Endüstrileşme çabalarının sonucunda gerek ağaç türleri gibi kendini yenileyebilir ve gerekse çeşitli madenler gibi kendini yenileyemez enerji kaynakları üzerinde ciddi boyutlarda bir baskı yaratmaktadır. Bu baskıları şöylece sıralayabiliriz. 1.Ağaç ve bitki dokusunda tahribat artmakta, 2.Tahribat arttıkça ormanlar ve bitki türleri gittikçe azalmaktadır. 3.Bitki türlerinin yok olmasıyla birlikte Erozyon artmaktadır 4.Erozyon neticesinde Çölleşme gün geçtikçe çoğalmaktadır. 5.Zararlı Atıkların artması ve çeşitlenmesi neticesi, hava, su ve toprak kirliliği içinde bulunduğumuz yüzyılda da büyük bir problem olmaya devam etmektedir 6.Endüstriyel faaliyetler, motorlu araçlar, inşa ve onarım gibi faaliyetler neticesinde ise gürültü kirliliği hızla artmaya devam etmektedir 7.Fosil yakıtların yoğun kullanılmasıyla asit yağmurları artırmaktadır 8.Sera gazlarının artması ile küresel ısınma sürekli tetiklenmektedir. 9.Küresel ısınma neticesi önemli ölçüde iklim değişiklikleri meydana gelmektedir. 10.İklim değişiklikleri neticesi kuraklık ve sel baskınları artmaktadır 11.Küresel ısınma neticesinde buzulların erimesi sonucu doğal denge bozularak deniz seviyesinde önemli yükselmeler görülmektedir 12.Orman yangınları riski artmaktadır 13.Kanser gibi öldürücü hastalıklarda önemli oranda artışlar olmaktadır 14.Çevre kirliliğinden meydana gelen Çeşitli hastalıklar sonucu Ölümle neticelenen vakalarda devamlı artışlar olmaktadır 15.Asit yağmurları neticesinde Sağlıklı içme suyu problemi yaşanmaktadır 16.Çevre kirliliği, bilinçsizce avlanma gibi nedenler dolayısıyla biyolojik çeşitlilikte önemli oranda azalma görülmektedir. Yukarıdaki saydıklarımıza ekleyeceğimiz daha birçok doğa tahribatı örneğini sıralamamız mümkündür. ÇEVRE SORUNU OLARAK HAVA KİRLİLİĞİ, ETKİLERİ VE SONUÇLARIYLA ÇEVRE SORUNLARI Hava, su, toprak, gürültü ve radyoaktif kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır Yeryüzündeki bütün canlılar hava, su ve toprağı kullanarak hayatlarını sürdürürler Bu ortamı kirleten en büyük neden ise, insan faaliyetleridir Nüfusun az olduğu dönemlerde, çevre sorunu diye bir şey söz konusu olmamış, insanlar tarafından kirletilen çevre, doğa tarafından zararsız hale getirilmiştir Bugün de aynı özellikte olan doğa, aşırı kirlenme karşısında çaresiz kalmıştır Doğadaki bu aşırı kirlenmeyle birlikte, çevre bilimci ve ekolojik denge kavramı da ön plana çıkmıştır Latince kökenli olan “Ekoloji” sözcüğü ilk kez alman Ernest HAECKEI tarafından kullanılmış, canlılarla çevre arasındaki ilişkiler anlamındadır Teknik alanda hızlı değişme ve gelişme anlamına gelen “Sanayi Devrimi” nüfusun artmasına neden olmuş, artan nüfusun kentlerde toplanması ise problemlerin çözümünü zorlaştırmıştır Sanayi devriminin doğa üzerindeki baskısı, doğayı yıkıcı yaralayıcı olmuştur Bu dönemde hiçbir engel tanımadan, gelecekteki zararlı sonuçların düşünülmeden doğadan koparılabilen her şeyi almak, tüketmek felsefesi ülkelere hâkim olmuş, su, toprak ve hava kirlenmesi, başta petrol olmak üzere enerji kaynaklarının tüketilmesiyle ortaya çıkmıştır Çevre sorunları ve çözümleri, ilk kez sanayi ve teknoloji alanında ileri gitmiş ülkelerde ele alınmıştır Bunun neticesinde A B D de çevre ile ilgili kuruluş sayısı 1973 yılında 5 000 in üzerine çıkmıştır Genel olarak, çevre kirliliği beş madde etrafında toplanmıştır Bunlar; 1-Hava kirliliği 2-Su Kirliliği 3-Toprak Kirliliği 4-Gürültü (ses) kirliliği 5-Radyoaktif kirlilik Olarak sınıflandırılmıştır 1972 yılı haziran ayında “Stockholm” da “Dünya çevre sorunları konferansı” düzenlenerek ilk kez uluslar arası çözüm yolları araştırılmıştır Birleşmiş Milletler in düzelmiş olduğu bu konferansa 100 den fazla ülke katılmıştır Bu toplantıda birçok tavsiye ve önlemler alınması kabul edilerek ülkelerin bu doğrultuda hareket etmeleri istemiştir Çevre kirliliğinin bir parçası olan hava kirliliği, atmosfere karışan küçük katı parçacıklar ile sıvı gaz kirleticilerin insan ve diğer canlılara zarar vere bilecek boyutlara ulaşmasıdır İnsan faaliyetleri sonucu oluşan sanayileşme ve kentleşme ile hava kirliliği artmış, büyük şehirlerin önemli problemleri haline gelmiştir Hava kirliliği havanın bileşenlerindeki değişme ile başlar Bu kirleticiler, Kükürt dioksit karbon monoksit, amonyak, fibrokarbonlar ile aldehitler gibi maddelerdir Bir kısmı fotokimyasal reaksiyona girerek zararlı bileşikleri oluştururlar Hava kirliliği ısınma, saniyeleşme, ulaşım gibi insan faaliyetleri sonucu meydana geldiği gibi doğal olaylar sonucu volkanik gazlar, çiçek tozları gibi nedenlerle de oluşa bilmektedir Doğanın kirlenmesi, ulusal sınırlarda bitmemekte diğer ülkeleri de etkiliye bilmektedir Çevre Kirliliğine Neden Olan Etmenler: Doğada kirlenmeye neden olan etmenleri, doğal etmenler ve insan faaliyetleri ile oluşan etmenler olmak üzere iki grupta inceleyebiliriz Doğal Etmenler: Depremler, volkanik patlamalar, seller gibi doğadan kaynaklanan etmenlerdir İnsan Faaliyetlerinden Kaynaklanan Etmenler: •Evler, iş yerleri ve taşıt araçlarında; petrol, kalitesiz kömür gibi fosil yakıtların aşırı ve bilinçsiz tüketilmesi •Sanayi atıkları ve evsel atıkların çevreye gelişigüzel bırakılması •Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması •Orman yangınları, ağaçların kesilmesi, bilinçsiz ve zamansız avlanmalar •Bilinçsiz ve gereksiz tarım ilaçları, böcek öldürücüler, soğutucu ve spreylerde zararlı gazlar üretilip kullanılması •Nükleer silahlar, nükleer reaktörler ve nükleer denemeler gibi etmenlerle radyasyon yayılması Kirlenme Tipleri: Çevre bilimcilere göre genelde, aşağıda verilen iki çeşit kirlenme vardır: Birinci Tip Kirlenme: Biyolojik olarak ya da kendi kendine zararsız hale dönüşebilen maddelerin oluşturduğu kirliliktir Hayvanların besin artıkları, dışkıları, ölüleri, bitki kalıntıları gibi maddeler birinci tip kirlenmeye neden olur Kolayca ve kısa zamanda yok olan maddelerin meydana getirdiği kirliliğe “geçici kirlilik” de denir. İkinci Tip Kirlenme: Biyolojik olarak veya kendi kendisine yok olmayan ya da çok uzun yıllarda yok olan maddelerin oluşturduğu kirliliktir Plastik, deterjan, tarım ilaçları, böcek öldürücüler (DDT gibi), radyasyon vb maddeler ikinci tip kirlenmeye neden olur. “Kalıcı kirlenme” de denilen ikinci tip kirlenmeye neden olan maddeler bitki ve hayvanların vücutlarına katılır Sonra besin zincirinin son halkasını oluşturan insana geçerek insanın yaşamını tehlikeye sokar Örneğin; Marmara denizine sanayi atıkları ile cıva ve kadmiyum iyonları bırakılmaktadır Zararlı atıkla besin zincirinde balıklara ve sonunda insana geçerek önemli hastalıklara ve ani ölümlere neden olmaktadır Köy gibi kırsal yaşama birliklerindeki insanlar genellikle büyük kentlerde yaşayan insanlardan daha sağlıklı ve daha uzun ömürlüdür Çünkü kırsal ekosistemler, çevre kirliliği yönünden kentsel ekosistemlerden daha iyi durumdadır Bunu bilen kent insanı fırsat buldukça, çevre kirliliği en az olan kırlara, köylere koşmaktadır Günümüzde en yaygın olan kirlilik su, hava, toprak, ses ve radyasyon kirliliğidir. ÇEVRE KİRLİLİĞİNİN ÇEŞİTLERİ VE BAŞLICA NEDENLERİ: Çevre Kirliliğinin Nedenleri: Çeşitli kaynaklardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesi ile çevre kirliliği meydana gelmektedir. Başlıca kirleticiler şunlardır, Hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, gürültü kirliliği ve radyoaktif kirlilik Çevre kirliliğini yukarıda da belirttiğimiz üzere, 1.Hava kirliliği, 2.Su kirliliği, 3.Toprak kirliliği, 4.Gürültü kirliliği 5.Radyoaktif kirlilik Olarak sınıflandırılabilir ve bu sınıflandırmaları kısa olarak önce tanımlamakta ve tanımlarkende örnekler vermenin yararlı olacağı kanaatindeyiz. 1.Hava Kirliliği: Atmosferde toz, duman, gaz, koku ve saf olmayan su buharı şeklinde bulunabilecek kirleticilerin, insanlar ve diğer canlılar ile eşyaya zarar verebilecek miktarlara yükselmesi, “Hava Kirliliği” olarak nitelenmektedir Havayı kirleten maddelerin sınır değerleri (havada zararlı olmayacak derecedeki en yüksek değerleri), her ülkenin ilgili kuruluşları tarafından yönetmeliklerle belirlenir Kirletici maddelerin niteliğine göre, canlılara vereceği zarar şekil ve dereceleri de değişir. Hava, içinde yaşadığımız gaz ortamı oluşturmanın yanında yaşam için temel bir gaz olan oksijeni tutar Oksijen yanma olaylarını da sağlayan temel bir madde olma özelliğine de sahiptir. Temiz hava olarak nitelendirilen atmosferin alt katmanı; azot, oksijen, karbondioksit ve çok az miktarda diğer gazlardan oluşur Ayrıca atmosferin üst katmanında bir de ozon gazının (O3) oluşturduğu tabaka vardır Ozon, güneşten gelen zararlı ışınların çoğunu yansıtıp bir kısmını tutarak yeryüzüne ulaşmasını engeller A-Başlıca Hava Kirleticiler: Evler, iş yerleri, sanayi kuruluşları ve otomobillerin çevreye verdikleri gaz atıklar havanın bileşimini değiştirir Havaya karışan zararlı maddelerin başlıcaları kükürt dioksit (SO3), karbon monoksit (CO), karbon dioksit (CO2), kurşun bileşikleri, karbon partikülleri (duman), toz vb kirleticilerdir Ayrıca Deodorant, saç spreyleri ve böcek öldürücülerde kullanılan azot oksitleri, freon gazları ile süpersonik uçaklardan çıkan atıklar da havayı kirletir B-Hava Kirlenmesinin etkileri: Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur Asit yağmurları da bir yandan orman alanları vb yeşil alanları yok etmekte bir yandan da suları kirletmektedir. Aşırı artan CO2, atmosferin üst katmanlarında birikerek ısının, atmosfer dışına çıkmasını engeller Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır Bu da buzulların eriyerek denizlerin yükselmesine kıyıların sularla kaplanmasına neden olabilecektir. "Sera etkisi" denilen bu olay sonucu denizlerin 16 metreye kadar yükselebileceği bilim adamları tarafından tahmin edilmektedir Freon, kloroflorokarbon (CFC) gibi gazların etkisiyle ozon tabakası incelmektedir Bunun sonunda güneşin zararlı ışınları yeryüzüne ulaşarak cilt kanseri gibi hastalıklara ve ölümlere neden olmaktadır Sonuçta, biyosferin canlı kitlesini yok etme tehlikesi bulunmaktadır Büyük yangınlar da önemli ölçüde hava kirliliği yaratır Örneğin; orman yangınları, körfez savaşında olduğu gibi petrol kuyusu yangınları vb C- Hava kirliliğini önleme yöntemleri: Hava kirliliğinin önlenebilmesi için başta eğitim, teknik ve hukuksal önlemlerin yanı sıra, •kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır •Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır Böylece, otomobil egzozlarının neden olduğu kirlilik önemli ölçüde azaltılabilir •Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir •Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir •Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır 2.SU KİRLİLİĞİ: Su kirliliği, istenmeyen zararlı maddelerin, suyun niteliğini ölçülebilecek oranda bozmalarını sağlayacak miktar ve yoğunlukta suya karışma olayıdır A-Su kirliliğini oluşturan başlıca etmenler: Yeryüzündeki içme ve kullanma suyunun miktarı sınırlıdır Zamanla su kaynaklarının azalması, insan nüfusunun artması ve daha önemlisi, suların kirlenmesi yaşamı giderek zorlaştırmaktadır Sularımızın kirlenmesine sebebiyet veren bazı kirleticiler şunlardır. Konutlar, endüstri kuruluşları, termik santraller, gübreler, kimyasal mücadele ilaçları, tarımsal ve sanayi atık suları, Lağım suları, nükleer santrallerden çıkan sıcak sular ve nükleer atıklar, petrol atıkları, toprak erozyonu ve ev atıkları gibi kirleticiler başlıca etkenlerdir. Bunların hepsi doğrudan doğruya veya dolaylı olarak canlı ve cansız varlıklara zarar vermektedir Bunlar deniz kenarındaki bitkileri yok etmektedir Kirlenme sonucu denizlerde hayvan soyu tükenmeye başlamıştır Örneğin; Marmara denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam olmaktan çıkmıştır Karadeniz'deki kirlenme nedeniyle hamsi ve diğer balık türleri giderek azalmaktadır Istakozların larva halindeyken temiz su bulamamaları nedeniyle nesilleri tükenmektedir Nehir ve göllerimizde kirlilik nedeniyle canlılar tükenmek üzeredir. Bu anlamda yeni yeni kurulmaya başlanan arıtma tesisleri, lağım ve sanayi atık sularını hem kimyasal hem de biyolojik olarak temizlemektedir Böylece hem sulama suyu gibi yeniden kullanılabilir su kazanılmakta hem de denizlerin ve diğer sularımızın kirlenmesi önlenmektedir Dolayısıyla sanayileşme ve iş yerlerinin planlama aşamalarında arıtma tesisleri ile birlikte düşünülmelidir B-Suların kirlenmesine karşı alınabilecek önlemler iki grupta toplanabilir: a) Su kullanımında tasarruf sağlayacak önlemler: (ev idaresi, tarımsal sulama, sanayide su kullanımı vb ) b) Suları temizleyen teknik önlemler: Birinci gruba giren önlemler, atık kirli su miktarını azaltmayı öngörmektedir Teknik önlemler ise, suyun kirlenmesini ve kirlenmiş suların arıtılmasını sağlarlar 3.TOPRAK KİRLİLİĞİ: “Toprağın verim gücünü düşürecek, optimum toprak özelliklerini bozacak her türlü teknik ve ekolojik baskılar ve olaylar”, toprak kirliliği veya toprak kirlenmesi olarak nitelenir Toprak kirlenmesi, hava ve suları kirleten maddeler tarafından meydana getirilir Örneğin, kükürt dioksit oranı yüksek olan bir atmosfer tabakasından geçen yağmur damlacıkları asit yağışları halinde toprağa gelir Toprak içine giren bu asitli sular ağaç köklerini, bitkisel ve hayvansal toprak canlılarını zarara uğratır Toprağın reaksiyonunu etkileyerek besin maddesi dengesini bozar, taban sularını içilmez hale getirir Aynı şekilde çöp yığınlarından toprağa sızan sular, kirli sulama suları, gübre çözeltileri, radyoaktif maddeler, uçucu küller, toprağı kirleten madde ve kaynaklardır Toprak kirliliğini önlemek için çok çeşitlilikte teknik, ekolojik ve hukuksal önlemler alınır Canlılığın kaynağı sayılabilecek toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan maddeler toprak kirliliğine neden olur Böyle topraklarda bitkiler yetişmez ve toprağı havalandırarak yarar sağlayan solucan vb hayvanlar yaşayamaz duruma gelir Topraktan bitkilere geçen kirletici maddeler, besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşır Hastane atıkları gibi mikroplu atıklar, hastalıkların yayılmasına neden olur A-Toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenler: •Ev, iş yeri, hastane ve sanayi atıkları •Radyoaktif atıklar •Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları •Gereksiz yere ve aşırı miktarda yapay gübre, tarım ilacı vb kullanılması •Tarımda gereksiz ya da aşırı hormon kullanımı •Suların kirlenmesi Su kirliliği toprak kirliliğine neden olurken, toprak kirliliği de özellikle yer altı sularının kirlenmesine neden olur B-Toprak kirliliğinin önlenmesi için aşağıdaki önlemler alınmalıdır: •Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil alanlar artırılmalıdır •Ev ve sanayi atıkları, toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve toplanmalıdır •Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kullanılmasında yanlış uygulamalar önlenmelidir Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılmalıdır. Bunların yanı sıra Hükümet tarafından yasal tedbirlerin alınması caydırıcı bir rol oynayacağından önem arz etmektedir. 4.GÜRÜLTÜ (SES) KİRLİLİĞİ: Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de Gürültü ve Ses kirliliğidir. Gürültü veya Ses: istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen ya da insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslere Gürültü veya ses denilmektedir. Veya İnsanlar üzerinde olumsuz etki yapan ve hoşa gitmeyen seslere gürültü denir Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü'nce belirlenen ölçülerin üzerindedir Kent gürültüsünü artıran sebeplerin başında trafiğin yoğun olması, sürücülerin yersiz ve zamansız klakson çalmaları ve belediye hudutları içerisinde bulunan endüstri bölgelerinden çıkan gürültüler gelmektedir Meskenlerde ise televizyon ve müzik aletlerinden çıkan yüksek sesler, zamansız yapılan bakım ve onarımlar ile bazı işyerlerinden kaynaklanan gürültüler A-Ses kirliliğini yaratan önemli etmenler: * Sanayileşme * Plansız kentleşme * Hızlı nüfus artışı * Ekonomik yetersizlikler * İnsanlara, gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve etkili eğitimin verilmemiş olması * Trafiğin yoğun olması, sürücülerin yersiz ve zamansız klakson çalmaları * Endüstri bölgelerinden çıkan gürültüler * Meskenlerde ise televizyon ve müzik aletlerinden çıkan yüksek sesler * Zamansız yapılan bakım ve onarımlar ile bazı işyerlerinden kaynaklanan gürültüler İnsanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkilemekte, fizyolojik ve psikolojik dengesini bozarak, iş verimini azaltmaktadır Ses kirliliği, insan üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratır Bu baskı ise İşitme sistemini doğrudan etkiler. Ses kirliliği işitme sistemi üzerinde, geçici ve kalıcı etkiler olmak üzere iki çeşit etki yapar B-Ses kirliliğinin geçici etkisi: Duyma yorulması olarak da bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıplar şeklinde olur C-Kalıcı etkisi: Duyma yorulması düzelmeden tekrar gürültüden etkilenilmesi ve etkileşmenin çok fazla olması durumunda işitme kaybı kalıcı olur D-Fizyolojik etkileri: İnsanlarda görülen stresin önemli bir kaynağı ses kirliliğidir Ani olarak oluşan gürültü insanın kalp atışlarında (nabzında), kan basıncında (tansiyonunda), solunum hızında, metabolizmasında, görme olayında bozulmalar yaratır Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, kalp krizi gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar Ancak en önemli olumsuzluk kulakta yaptığı tahribattır E-Psikolojik etkileri: Belirli bir sınırı aşan gürültünün etkisinde kalan kişiler, sinirli, rahatsız ve tedirgin olmaktadır Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan sonra da sürebilmektedir F-İş yapabilme yeteneğine etkileri: Özellikle beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan ses kirliliği, iş veriminin düşmesi, kendini işine verememe ve hareketlerin engellenmesi şeklinde performansı düşürücü etkiler yapar Gürültünün öğrenmeyi ve sağlıklı düşünmeyi de engellediği deneylerle saptanmıştır G-Gürültü kontrolü: Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli önlemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan "Gürültü kontrol yönetmeliği" uygulanmaktadır Ancak yönetmeliğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu konuda eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir Ses kirliliğinin saptanmasında ses şiddetini ölçmek için birim olarak desibel (dB) kullanılır İnsan için 35–65 dB sesler normaldir 65–90 dB sesler, sürekli işitildiğinde zarar verebilecek kadar risklidir. 90 dB'in üzerindeki sesler ise oldukça tehlikelidir Ğ-Ses kirliliğini önleme yöntemleri: •Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır •Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır •Eğlence yerleri vb ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir •Gürültü yapan kuruluşlar, şehirlerin (yerleşim alanlarının) dışında kurulmalıdır 5.RADYOAKTİF KİRLENME: Radyoaktif-Radyasyon nedir: Radyoaktif element denilen bazı elementlerin atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta ve gama gibi ışınlara radyasyon denir Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon denilen genlerdeki bozulmaya neden olur Çok yoğun olmayan radyasyon, canlının bazı özelliklerinin değişmesine neden olurken yoğun radyasyon, canlının ölümüne neden olabilir A-Radyasyon tehlikesi yaratan unsurlar: *Nükleer enerji santralleri, *Nükleer silâh üreten fabrikalar, *Radyoaktif madde artıkları Radyoaktif kirlenme yaratan başlıca kaynaklardır Radyoaktif maddeler yaymış oldukları elektronla hava, su, toprak ve bitkilere zarar verir Radyoaktif maddeye sahip (radyasyonlu) hayvansal ürünler (et, balık, süt, vb ) ve bitkiler, bu zararlı maddeyi besin zinciri ile insanlara ve diğer canlılara taşır Bunun sonucunda bağışıklık mekanizmasını felce uğratmak, organları zedelemek gibi tedavisi olanak dışı olan hastalıklar meydana getirirler Örneğin; 1945'te Japonya'ya atılan atom bombası, atıldıktan sonraki 7 gün içinde, vücutlarının tamamı 10 saniye radyasyon almış insanların % 90'ı hiç bir yara ve yanık izi olmadan öldü 26 Nisan 1986'da Çernobil'deki nükleer kazanın; ani ölümler, gebe kadınlarda düşük olayları, kan kanseri, sakat doğumlar gibi olumsuz etkileri oldu Bir çevredeki belli bir dozun üzerinde olan radyasyon, canlının vücut hücrelerini etkileyerek doku ve organlarda bozulmalara, anormalliklere, üreme hücrelerini etkileyerek doğacak yavrularda sakatlıklara neden olur Uzun süre radyasyon etkisinde kalmanın yaratacağı sonuçlar ise aşağıdaki gibi sıralanabilir. •Kanser oluşması •Ömrün kısalması (erken ölümler) •Katarakt oluşması •Sakat ve ölü doğumlar B-Radyasyonun zararlı etkilerinden korunmak için, alınabilecek başlıca önlemler: •Özel giysiler (kurşun önlük, özel maske) kullanılmalıdır •Radyasyon kaynağından uzak durulmalı, en kısa sürede radyasyonlu ortam terk edilmelidir •Radyasyonlu cihazlarla yapılan teşhis ve tedaviye sık sık başvurulmamalıdır Radyasyon, doğadaki radyoaktif maddelerden çok, bunların kullanıldığı ortam ve olaylardan çıkar Bunlar; * Nükleer santraller, * Nükleer enerjiyle çalışan gemiler ve * Nükleer denemelerdir Ayrıca teşhis ve tedavide kullanılan bazı cihazlar, tıbbi malzemelerin ve suların dezenfekte (arınması) edilmesi için kullanılan araçlardan da radyasyon yayılmaktadır İNSAN VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ İnsanoğlu yüzyıllardır çevresine ve doğaya verdiği zararların bedelini bugün ödemektedir Kişisel hırslarla, daha çok kazanmak arzusuyla, tembellikle, sorumsuzlukla doğaya zarar verenler kendilerinin doğanın bir parçası olduklarını ve verdikleri zararın kendilerine döneceği gerçeğini göz ardı etmişlerdir Yüzlerce yıldır çevreye verdiği zarardan çok çeken insanoğlunda bir çevre bilincinin oluşması (en azından önemli bir kısmında) çok yeni sayılır 1970'li yıllardan sonra Dünya'da çevremizle ilgili hissedilir derecede bir duyarlılık oluşmuş ve bu olgu çevrebilim (ekoloji) adıyla bilimsel platformlara yoğun bir şekilde ele alınmaya başlanmıştır Çevre bilincinin var olabileceğini kimsenin iddia edemeyeceği bir yüzyılda ve bir mekanda, Kuran'ın; insanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozguna uğrayacağını, bunun sonuçlarının yine insanoğluna zarar vereceğini söylemesi ve bu konunun önemine dikkatleri yöneltmesi harika bir derstir (çeviride deniz diye çevrisi yapılan kelimenin Arapçası "bahr"dır Bu kelime temelde denizleri ifade ettiği gibi göl, ırmak gibi tüm büyük su topluluklarını da ifade etmektedir ) Günümüzde doğa üzerinde hoyratça tasarruflar yapamayacağımızı, eğer buna kalkışırsak bedelini ödeyeceğimizi öğrenmiş bulunuyoruz Ayrıca her bir insanın çevresine verdiği zararların, sebep olduğu kirliliklerin tüm yeryüzüne karasıyla, deniziyle bütün olarak zarar verdiğini de öğrendik Bu yüzden hiç kimse bu konuda "Ben istediğimi yaparım Her koyun kendi bacağından asılır " diyemez Doğa hepimize Allah'ın bir armağanı olduğuna göre, ona zarar verenleri durdurmak hepimizin ve tüm insanlığın ortak görevidir ÇEVREYE VERİLEN ZARARLAR: Çevre kirliliğinin doruğa ulaşmasında 19 yüzyıldaki Sanayi Devrimi'nin büyük etkisi olduğu doğrudur Fakat çevre kirliliğinin bu tarihte başladığını zannetmek de bir hatadır Çevre kirliliği çok eski çağlardan beri vardır Fakat çevre biliminin ve ciddi bir ekolojik bilincin oluşması yenidir örneğin ormanların bilerek yakılması insanoğlunun çevreye çağlar boyunca verdiği zararın bir örneğidir Orman yangını, çağlar öncesinde insanların sık sık yakalandığı sinüzit ve antrakoz (akciğerlerde siyahlaşma) gibi hastalıkların başlıca nedenidir Fakat bunu yapan insanların, bu hastalıkların sebebinin, doğaya kendi elleriyle verdikleri zararlardan meydana geldiğini bir türlü anlamak istemedikleri bir gerçektir. Ortaçağ'da da çevre kirliliğinin önemli bir sorun olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin İngiltere'de evlerinin önüne insanların dışkılarını atmaları o kadar büyük bir sorun olmuştur ki 1345 yılında bunu yapanlar 2 şilin para cezasına çarptırılmaya başlanmıştır 12 yüzyılda ise Fransa'da, Philippe Auguste sokaklardaki iğrenç atıkların kaldırılmasını ilk emreden kral oldu Bunun üzerine dışkılarını akarsulara atan halk kendi ana içme suyu kaynaklarını kirlettiler. Çevre kirliliği hakkında ilk bilinen yasa ise 1388'de İngiltere Parlamentosu’nda kabul edildi Bu yasaya göre akarsulara ve sokaklara dışkı ve kirletici maddeler atılmayacaktı Yasayı uygulamayan yönetici, o çevrede yaşayanlarca kralın mühürdarına şikâyet edilecekti İnsanların kendi elleriyle doğayı kirletmelerinin sonucunda, kendilerinin gördükleri zararın dayanılmaz boyuta ulaşmasıyla, ancak devlet yasasıyla kendilerini koruyacakları kanaatine vararak yaptıkları ilk yasa işte bu yasadır. 19 yüzyıl sanayileşmesinde ise ortaya çıkan tablo korkunçtur Tüm sanayi bölgelerinde metalürji ve demir çelik kuruluşları karaları, suları, havayı çok hızlı bir şekilde kirlettiler. Charles Dickens'in romanları, komünizmin teorisyeni Friedrich Engels'in yazıları, Londra'nın kirlenmişliğinin kitaplardaki en bilinen delilleridir 1930'da hava kirliliğinden Belçika'nın Mosa Vadisi'nde 63 kişi öldü 1952 yılında ise Londra'da yaşanan felaket çok daha büyüktü 4000'i aşkın kişi nefes alma zorluğundan, insanların doğayı tahribinin bir sonucu olarak öldü Günümüzde de durum pek parlak değildir Belki böyle toplu ölümlere rastlanmıyor ama Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre bir milyarı aşkın insan hava kirliliğinin doğrudan tehdidi altında bulunmaktadır Yıllarca toplanan çöplerin denizlere dökülmesi sonucunda bu pislikten geçmişte ne kadar insanın zarar gördüğünü tespit etmek ise mümkün değildir üstelik günümüzde de denizlere çöp dökülmesi şeklindeki uygulama tamamen terk edilmiş değildir Gerek deniz altı canlılarını öldüren, gerekse de bunların vücutlarında zararlı maddelerin birikmesine yol açan deniz kirliliği, sonuçta yine insanoğluna zarar vermektedir Günümüzde, sayamadığımız tüm bu kirliliklerin kanser gibi birçok hastalıkta önemli etkisi olduğu kabul edilmektedir Görüldüğü gibi insanlık tarihinde insanoğlunun en büyük düşmanlarından birisi çevre kirliliğidir Kendi ellerimizle yaptıklarımızı tüm insanlık olarak ne kadar düzeltirsek başımıza gelmesi olası felaketlerden o derece sakınmış olacağız Bu yüzden ekolojik dengenin sağlanmasına çabalayan tüm kişi ve kuruluşlara bir şekilde destek vermemizin çok isabetli olacağı kanaatindeyiz ÇEVRE SORUNLARI ve DOĞAL AFETLER 1 Çevre Sorunları: Çevre sorunları, insanların yaşadıkları doğal ortamı bozmaları ile ortaya çıkar. Bazı insanlar, bazı kurum veya kuruluşlar sırf kendi çıkar ve menfaatlerini ön planda tutarak doğada bulunan diğer canlıların varlığını göz ardı ederek daha rahat bir yaşam ya da daha fazla kazanç elde edebilmek için çevreye çok büyük zararlar vermektedirler. Ne çare ki doğaya verilen bu zarar önce kendi çevresini daha sonra bölgesini ve ardından tüm dünyayı etkilemektedir. Yangınlar, kanalizasyon suları, katı ve sıvı atıklar, kalorifer yakıtları, sanayi atıkları, nükleer atıklar vb… sayılamayacak kadar çok zararlı maddelerle doğayı yaşanılabilir olmaktan çıkartmaktayız. İnsanoğlunun çevreye vermiş olduğu bu zarar neticesinde canlı yaşam için gerekli olan üç ana unsur olan havayı, suyu, toprağı kullanılamaz hale getirerek bir anlamda kendi kendini imha etmektedir. Bu kirlilikler büyük yerleşim yerlerinde ve metropollerde daha çok göze çarpmaktadır. Gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünyayı miras bırakmak isteyen doğaseverler sorunun çözümü yönünde sürekli çalışmaktadırlar, ancak sonuca ulaşmak için uluslar arası güç birliğinin oluşması bu anlamda oldukça önemlidir. 2.Çevre sorunlarının çözümünde bize ve devlete düşen görevler; Çevre sorununu8n çözümü öncelikle fertlerin kendilerinden başlayarak gelişmelidir. Dolayısıyla her şeyden önce her birey çevre konusunda okulda, evde, işte çevre ve doğa hususunda eğitilmelidir. Bu anlamda çevre ve doğasever bir birey olarak yaşamını idame ettirmelidir. Bu bireysel önlemin yanında aşağıdaki önlemleri de almak gelecek yaşam için mecburidir. Bu anlamda, Ormanlarda izinsiz ağaç kesmeyip, ateş yakmamalıyız Fabrikaların zehirli atıkları ve kanalizasyon suları akarsulara, göllere ve denizlere akıtılmamalıdır Çöpleri rastgele çevreye, akarsulara, göllere ve denizlere atmamalıyız Kaliteli yakıtlar kullanmalıyız Çevre sorunlarının çözümü çalışmalarda bulunan için sivil toplum kuruluşlarına yardımcı olmalıyız Çevre sorunlarının önlenmesi için devletin çeşitli zorunluluklar getirmesi gerekmektedir Çevre bakanlığı daha aktif bir şekilde çalışmalarda bulunarak caydırıcı önlemleri almalıdır. Yerel yönetimler çevre sorunlarına daha fazla ilgi göstermelidir 3.DOĞAL AFETLER VE KORUNMA YÖNTEMLERİ: Doğal afetler, insanları olumsuz etkileyen doğal olaylardır Büyük oranda can ve mal kaybına neden olurlar İnsanlara ve ülkelere büyük zarar verirler Doğal afetlerin kontrol altına alınıp durdurulması da mümkün değildir Bazı doğal afetleri şöyle sıralayabiliriz; 1- DEPREMLER: Yer kabuğunda meydana gelen ani sarsıntılara deprem denir Depremler Yeryüzünün belirli yerlerinde sıklıkla görülür Deprem görülen bu yerlere Deprem kuşakları denir Bunların en önemlisi Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı’dır Bu kuşak Saros körfezinden başlayarak Marmara denizinin kuzeyinden İzmit körfezi ve Karadeniz Bölgesi’ndeki sıradağların arasındaki çukurluklardan Van gölünün kuzeyine kadar ulaşır Deprem insan ve diğer canlılar için yaşamı tehdit eden önemli bir tehlikedir.Bu tehlikenin az hasarlarla kapatılabilmesi için alınması gerken bazı önlemler şunlardır. A-Deprem öncesi alınması gereken önlemler; • Deprem kuşağına yerleşim yeri kurulmamalıdır • Zemini sağlam olmayan yerlere yerleşilmemelidir • Binalar yüksek katlı olmamalı ve inşaat tekniklerine uygun yapılmalıdır • Halka deprem konusunda eğitim verilmelidir B-Deprem sırasında yapılması gerekenler; * Deprem anında soğukkanlı davranılmalıdır * Balkon ve pencereden atlanmamalıdır * Elektrik sigortası ve hava gazı vanası kapatılmalıdır * Bina içinde sağlam eşyaların yanında çömelmiş durumda bulunulmalıdır * Sarsıntı biter bitmez binadan çıkılmalıdır Ülkemizin büyük bir kısmı deprem tehlikesi altında olduğu için depreme karşı her zaman hazırlıklı olmalıyız Kısacası depremle yaşamayı öğrenmeliyiz 2-EROZYON: Sel suları ve rüzgârlar tarafından aşındırılarak taşınan toprakların barajlara, göllere ve denizlere biriktirilmesine erozyon denir. Yurdumuz yarı kurak bir iklime sahip olduğu için önemli bir kısmı bitki örtüsünden yoksundur Aynı zamanda yurdumuz çok engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Bunlardan dolayı ülkemizde çok şiddetli erozyon meydana gelmektedir Sağanak yağışlar, orman ve otlakların tahribi ile arazilerin yanlış kullanımı da erozyonu artıran faktörlerdendir Erozyon sonucunda toprağın en verimli olan kısmı taşındığı için tarım alanlarında azalma meydana gelir Taşınan toprağın bir kısmı baraj göllerine dolarak barajların kullanım sürelerinin kısalmasına neden olur Toprak erozyonu ülkemiz için çok önemli bir sorundur Çünkü tahrip edilen toprakta bitkiler yetişmeyecektir Bu yüzden topraklarımızda tarım yapmak zorlaşacaktır Bu durumda ülkeler açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler Erozyonla mücadele için özel bir kuruluş olan TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) kurulmuştur TEMA erozyon konusunda eğitici çalışmalar yaparak, erozyonu önlemek için faaliyetlerde bulunur Bu anlamda erezyonun önlenmesi açin alınacak bazı tedbirleri şöyle sıralayabiliriz. A-Erozyonu önlemek için; • Orman alanları korunmalı, • Boş araziler ağaçlandırılmalı, • Meralara özel önem verilmeli, • Eğimli yamaçlarda taraça çalışmaları yapılmalı, • Tarlalardaki anız örtüsü yakılmamalıdır Kısacası erozyonu önlemek için bitki örtüsü korunmalıdır 3-TOPRAK KAYMASI: Yamaçlarda bulunan toprağın, kütle halinde kayarak aşağı doğru inmesi olayına toprak kayması denir Toprak kaymasına heyelân da denir Bazen toprakla birlikte altındaki kayanın bir bölümü de yer değiştirir A-Toprak kaymasının nedenleri; • Yer şekillerinin fazla eğimli olması, • Yağışlar ve eriyen kar sularının toprağı kaygan hale getirmesi, • Özellikle killi toprakların yağış sularını emerek kayganlaşması, • İnsanların yol yapımı ve inşaat çalışması gibi faaliyetleri de toprak kaymasına neden olabilir B-Ülkemizde görülen heyelânların mevsimlere göre dağılışları: Ülkemizde toprak kaymaları en fazla ilkbahar mevsiminde görülmektedir. Bunun en önemli nedeni kar erimeleridir Toprak kayması en fazla Karadeniz Bölgesi’nde meydana gelmektedir Özellikle Doğu Karadeniz Bölümü’nde heyelânlar çok fazla olmaktadır. Büyük Toprak kütlelerinin kayması sonucunda göller de oluşur Vadi boyunca akan bir akarsuyun önünü bu tür bir toprak kaymasının kapatması neticesinde bu doğal oluşum kendiliğinden meydana gelebilmektedir. Trabzon’da ki “Sera” ve Erzurum’da ki “Tortum” gölleri buna örnek olarak verilebilir 4-SEL BASKINLARI VE ÖNLEME ÇALIŞMALARI: Sel, sağanak yağış ve hızlı kar erimeleri sonucu çok miktarda suyun akışa geçmesi ile meydana gelir Sel, önüne gelen taşları, toprakları, bitkileri sökerek taşımaktadır ve ülkemizde çok görülen bir doğal afettir Her yöremizde sel felaketleri meydana gelebilir Fakat en fazla Doğu Karadeniz Bölgemizde görülür En fazla olduğu mevsim ise ilkbahardır. Bu mevsimde artan yağmurlar selleri oluşturur Yaz aylarında görülen sellerin nedeni ise sağanak yağışlardır. A-Ülkemizde sellerin oluşmasındaki başlıca sebepler: Bu sebepleri iki şekilde sıralayabiliriz. 1. Sağanak yağışlar ve hızlı kar erimeleri, 2.Arazinin yeterli bitki örtüsünden yoksun olması Sel baskınları verimli tarım topraklarını taşır Tarım alanlarındaki ürünlere zarar vermesinin yanı sıra Ev, işyeri, yol, altyapı, haberleşme ve ulaşıma etki ederek çoğu zaman telafisi mümkün olmayan hasarlar meydana getirirken insan ve hayvan ölümlerine de sebebiyet verir. B-Sellerin zararlarından korunmak için, • Akarsu yataklarına yerleşilmemeli, • Akarsu yataklarının kenarlarına taşkınları önlemek için setler yapılmalıdır 5- ÇIĞ: Çığ, büyük kar yığınlarının yamaç boyunca hareket etmesidir Yüksek dağlık alanlardaki dik yamaçlarda bulunan karların değişik seslerle harekete geçmesi sonucu oluşur Çığ, ülkemizde en fazla Doğu Anadolu Bölgesi’nde görülür Bunun nedeni kar yağışlarının fazla olmasıdır 6-YANGINLAR: Yangınların bir kısmı yerleşim yerlerinde meydana gelir Bunlara insanlar neden olmaktadır Fakat özellikle orman yangınları büyük doğal afetler arasında gösterilebilir Orman yangınları en fazla yaz ve sonbahar mevsimlerinde görülür Orman yangınları doğal çevreye zarar verdiği gibi ülke ekonomisine de büyük zarar verir Özellikle Orman yangınları; erozyon, sel, heyelân ve kuraklığa neden olarak canlı yaşamını tehdit eder. ÇEVRE KİRLİLİĞİ VE ORMAN YANGINLARI? Doğal güzellikleri ve sayılmayacak kadar çok faydalarıyla ormanlar, dünya yaşamı için vazgeçilmezdir İyi baktığımız takdirde tükenmez bir doğal kaynak olarak, yaşayan doğal bir varlıktır Ağaç ve ağaççıkları, yaban hayatı, otu, toprağı, böceği, kuşları ile ormanlar olağanüstü bir sistemdir diyebiliriz Ülke ormanlarımız son yıllarda kendine yetmemekte olup dolayısıyla diğer ülkelerden kereste ve tomruk ithalatı yapılmaktadır Bunun en büyük nedeni ise orman yangınlarıdır Yangınlar, uzun yıllarda yetişen ağaçları bir anda yutuyor ve bunun neticesinde ormanlarımız git gide azalıyor Özellikle yaz aylarında ormanlarımız büyük risk altında kalmaktadır. Ve ne acıdır ki, orman yangınlarının % 94’ ü insanların hatalarından kaynaklanıyor Buna karşı, bu yangınların sadece % 6’ sı doğal afetler neticesinde meydana geliyor Peki insanlar yangına nasıl sebep oluyorlar? 1.İhmal, 2.Dikkatsizlik ve kasıt! A-İhmal ve dikkatsizlik nedeniyle ortaya çıkan orman yangınları: * Ormanda güvenlik tedbiri almadan ateş yakmak, yakılan ateşi söndürmeden bırakmak ve çocukların ormanda ateş ile oynamaları, * Ormanda cam ve cam kırıklarını bırakmak, * Ormana yakın yerlerde istenmeyen otların yakılması,(özellikle anız yakma) * Gece aydınlatma amacıyla ormanda ateş ile dolaşmak, * Sönmemiş izmaritleri rastgele yere atmak * Doğal etmenler: * Yıldırımlar, * Yağmur damlacıklarının ve cam parçalarının optik özellik göstermesi, * Kuraklık, * Hafif ve sürekli rüzgârda kuru dalların birbirine sürtünmesi Orman yangınları sonucu ortaya çıkan maddi kayıpların yanında, çevreye verdiği zararlar da çok büyük olmaktadır Bu yüzden orman yangınlarının önlenmesi için halkımızın eğitimi ve bilinçlendirilmesi çok önemlidir Orman yangınlarının ihmal sonucu çıkması kadar, kasten çıkarılması da acıdır Ne yazık ki, doğal dengenin bozulmasını, ormanda yaşayan canlı türlerinin ve doğal yaşam ortamlarının yok olmasını ve topraktaki organik maddelerin yitirilmesini hiç umursamadan birbirinden saçma nedenler ile ormanları cahilce yakan insanlar var B-Kasıtlı çıkarılan orman yangınlarının nedenleri ( Bilinçli olarak ) : * Çıkar elde etmek için, * Yabani hayvanlardan bir şekilde kurtulmak için, * Ormana bitişiğinde ya da içinde bulunan tarlaları, otlakları genişletmek için, * Orman içinde yapılan kanun dışı işleri örtbas etmek için, * Terör amaçlı, herhangi bir olayı sabote etmek için C-Orman yangınlarının çevreye etkileri: Orman yangınlarının etkileri, orman örtüsünün tabiatına ve yangının şiddetine bağlıdır Orman yangınları, küçük zararlardan tutun da, ormanın hem koruyucu ve hem de iktisadi faydalarını gelecek nesillere taşıyacak şekilde tamamen tahribine kadar büyük zararlar meydana getirebilir Orman yangınlarının çoğuna insanlar bilerek veya bilmeyerek neden olur: Hava şartları ise yangınlarda önemli bir çevre ve tetik faktörüdür Her yıl yıldırımların sebep olduğu yangınlar, Türkiye’de yaklaşık olarak 140 hektarlık ormanı tahrip eder Nedenleri %98 8 gibi büyük bir oranda kasıtlı veya kasıtsız insan etkisine bağlı olsa da, orman yangınlarının oluşum yerlerine dikkat edecek olursak, meteorolojik şartların etkisini açıkça görebiliriz Meteoroloji parametrelerinin yanıcı madde (yakıt) üzerinde meydana getirdiği nem değişimleri hem yangın riski açısından, hem de yangın çıktıktan sonra hareket yönünün belirlenmesinde çok büyük bir öneme sahiptir Yakıt nemi, havanın bağıl nemi ve sıcaklığına bağlı olarak gün içerisinde değişim göstermektedir Ülkemizdeki yangınların %83 3’ü Haziran - Ekim ayları arasında meydana gelmekte, ayrıca çıkan yangınların %32 gibi önemli bir kısmı 12.00 - 15.00 saatleri arasında yani yakıt nem kapsamının en düşük olduğu dönemde meydana gelmektedir Ç-Yangınların önlenebilmesi için çözüm önerileri: 1) Yangın tehlike sistemleri uygulanarak bulunan yangın tehlike riskinin bilinmesi, yangınla savaşta büyük bir yardımcıdır Fakat bugüne dek yurdumuzda bu konuda ciddi bir çalışma yapılmamıştır Bunun en önemli nedenleri, ülkemiz şartlarına uygun, hassas bir sistemin oluşturulması ve uygulanması aşamalarında indeks değerlerini hesaplamada ve kalibre etmede kullanılabilecek verilerin yetersizliğidir Dolayısiyle bu verileri yeterli hale getirmeliyiz. 2) Orman yangınlarının genellikle, dağlık ve kırsal alanlarda ortaya çıkması ve mevcut meteoroloji şebekesinin bu alanları temsil edebilecek yeterlilikte olmaması, ayrıca çok önemli bir veri olan yakıt nemi ölçümlerinin yapılmayışı da bu konuda çok büyük eksikliklerdir Oysa gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, yangınla mücadele çalışmaları çerçevesinde dağlık alanlardaki meteorolojik verileri de yansıtacak biçimde sabit ve seyyar meteorolojik gözlem ağlarını geliştirmeliyiz. 3) Orman yangınları ile mücadelede erken müdahale esastır Bunun için, güvenilir ve uzun vadeli özel hava tahminleri ile değişik bölgelerdeki yangın söndürme ekiplerinin, özel meteorolojik indeksler ile belirlenecek olan, yangın potansiyeli ve olasılığının yüksek olduğu yerlere önceden gönderilebilmesi ve bazı önlemlerin alınması yoluna gidilmelidir Özellikle orman içi yollar açılmalıdır. 4) Orman yangını esnasında, rüzgârın yönü ve şiddetindeki anlık değişimlerin meteorologlar tarafından tespit edilmesi, yangın söndürme çalışmalarını yönlendirmede hayati önem taşır Bu nedenle noktasal rüzgâr tahminleri için bilinen yangın bölgelerinin, karmaşık arazi benzetim ve model çalışmalarına da önem verilmelidir 5) Ayrıca orman yangınları ile erken mücadele edebilmek için, ormanlara yaklaşan yıldırımlı fırtınaları takip edebilen, bunların ormanlarda çarptığı noktaları otomatik olarak belirleyip gösterebilen “Yıldırım Detektörleri” ağının, Türkiye’de de en azından Ege ve Akdeniz Bölgelerinde kurulup işletilmesi gerekir. 6) Meteorolojik teknoloji ve bilginin en etkili bir şekilde kullanılabilmesi için itfaiyeciler, ormancılar ile meteoroloji mühendislerinin daha yakın bir işbirliğine girmesi gereklidir Bu nedenle, gelişmiş ülkelerin orman teşkilatlarında olduğu gibi T C Orman Genel Müdürlüğü’nde de meteoroloji mühendislerinden oluşan özel bir meteoroloji analiz ve değerlendirme biriminin kurulup işletilmesi şarttır 7) Ülkemizde, bu konuda bilimsel çalışmaların yapılabilmesi için DMİ ve Orman Genel Müdürlüğü, bir “Orman Yangınları Veri Tabanı” oluşturulup tüm araştırmacılara ücretsiz sunmalıdır 8) Gelişmiş ülkelerdeki gibi ülkemizde de gerektiğinde 2-aşamalı ve yerel Orman Yangını Bülteni ve İhbarları (sırasıyla “Yangın Gözetleme ve Yangın Uyarısı”) ile insanlarımız bilgilendirilme yoluna gidilebilmesi için, gerekli kadro ve teknoloji temin edilmeli, organizasyon ve hazırlıklar bir an önce yapılmalıdır 9) Ayrıca günümüzde süre gelen küresel ısınma ile birlikte ülkemizin kuru kesimlerde yüksek sıcaklıklar ile birlikte orman yangını mevsimi ve sayısında artışlar olabilecektir Kuru kesimlerde yüksek sıcaklıklar ile birlikte orman yangınları ve tarımsal hastalık ve böcek zararlılarında büyük artışlar görülür Bu nedenle, muhtemel iklim değişikliği ve ozon gazı seyrelmesinin ormanlarımıza olası etkileri de bilimsel olarak araştırılmalıdır 10) Modern Hava Durumu programları ile orman yangınları mevsimlerinde yüksek sıcaklık ve düşük nemin bir arada yaşandığı yerler hakkında orman köylüsüne de sürekli olarak bilgi verilmelidir ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU ÇALIŞMA ALANLARI VE YÖNTEMİ: Çevre 1. Envanter 2. Fiziksel Çevre 3. Kent Gelişimi ve Çevre 4. Kaynak Kullanımı 5. Kentsel Çevre Yönetim Sistemi 6. Çevre Mevzuatı 7. Su Kirliliği 8. Hava Kirliliği 9. Toprak Kirliliği 10. Kentsel Atıklar 11. Gürültü 12. Su Kaynakları 13. Canlı Türleri 14. Atmosferin Korunması 15. Ormansızlaştırma ile Mücadele 16. Sürdürülebilir Tarım ve Kalkınma 17. Biyolojik Çeşitliliğin Korunması 18. Tatlı Suların Korunması ve Yönetimi 19. Zehirli Kimyasalların Güvenli Kullanımı ve Atıkların Yönetimi 20. Vb. ÇEVRE İLE İLGİLİ SLOGANLAR 1- ORMANSIZ YURT VATAN DEĞİLDİR 2- YEŞİL GÖRMEYEN GÖZLER RENK ZEVKİNDEN MAHRUMDUR 3- VATAN TOPRAĞI KUTSALDIR, KADERİNE TERK EDİLEMEZ M K ATATÜRK 4- SOLUYACAĞINIZ OKSİJENİ BULABİLMEK İÇİN BİR AĞAÇ DİKİNİZ 5- YAPRAK YEŞİLİ, GÖK MAVİSİ, ÇOCUKLARIMIZ RENKLERİN VARİSİ 6- ELİN İLE YAKTIĞIN ATEŞİ, GÖZYAŞINLA SÖNDÜREMEZSİN 7- ÇEVREYİ HOR GÖREN, GELECEĞİ ZOR GÖRÜR 8- ORMANDA ATEŞ YAKMAYIN, DOĞA SEVENLERİ AĞLATMAYIN 9- ÇEVREYİ NASIL BULMAK İSTİYORSAN ÖYLE BIRAK 10 - SAĞLIKLI YAŞAM, SAĞLIKLI ÇEVRE İLE OLUR 11- BİZ DOĞAYI KORUDUKÇA, DOĞA DA BİZİ KORUR 12- YARININ DOĞASI BUGÜNDEN YARATILIR 13- AMBALAJ ÇÖP DEĞİLDİR, AYRIŞTIRMAK BİLİNÇTİR 14- DAMLAYA DAMLAYA GÖL OLUR, BOŞA GİDERSE “SU” İNAN GÖLLER KURUR 15- YAPMAN GEREKEN ÇOK BASİT, İŞİN BİTTİĞİNDE DÜĞMEYİ, MUSLUĞU KAPAT 16- NÜKLEERE İNAT, YAŞASIN HAYAT 17- HAVA KİRLİLĞİNİ ELE ALMAYANLARI, HAVA KİRLİLİĞİ ER - GEÇ ELE ALACAKTIR 18- UÇMUYORSA KUŞLAR, ÖLÜYORSA BALIKLAR, NASIL YAŞAR İNSANLAR 19- BİZ DOĞAYO KORUDUKÇA DOĞADA BİZİ KORUR 20- HERKES SAĞLIKLI DENGELİ BİR DOĞAL ÇEVREDE YAŞAMA HAKKINA SAHİPTİR 21- SAĞLIKLI YAŞAM SAĞLIKLI ÇEVRE İLE OLUR 22- YARININ DOĞASI BUGÜNDEN YARATILIR 23- BAKARSAN BAĞ OLUR BAKMAZSAN DAĞ OLUR 24- YAŞ KESEN BAŞ KESER Tabiat sözleri 1 Ağaç ne kadar yüksek olsa da yaprakları yere düşer (Anonim) 2 Benden özür dilemene gerek yok git bir ağaç dik (Anonim) 3 Bana masum olduğunu söyleme bugüne kadar tükettiğin canlıların sayısını sen bile bilmiyorsun (Anonim) 4 Ağaç yaş iken eğilir (Anonim) 5 Aç köpek fırın yıkar (Anonim) 6 Tabiat boşluktan nefret eder (Pascal) 7 Ağaçlı köyü su basmaz (Anonim) 8 insanı daha az değil ama tabiatı daha çok severim (Lord Byron) 9 Bütün tabiat, içinde derin bir ahengin gizlendiği güzel bir melodidir (Goethe) 10 Tabiata karşı işlenen bir suçun öcü, insan adaletinden daha zorlu olur (Dostoyevski) 11 Tabiatın tutarlılığı, insanların tutarsızlığından sonra güzel bir tesellidir (Goethe) 12 Tabiata bir şey ilave ederseniz elbette ondan büyük olursunuz (Victor Hugo) 13 Tabiatın tacı, sevgidir Ancak sevgi yoluyla ona yaklaşılabilir (Goethe) 14 Tabiat, çok defa pislikleri bir güzellik duvarı ile çevirir (Shakespeare) 15 Doğanın yasaları bizim yaptıklarımızdan her zaman daha akıllıcadır (Montaigne) 16 iyi bir ağaca sarılan, gölgesiz kalmaz (Cervantes) 17 Tabiat sandığımız gibi sonsuz bir nimet değildir (Anonim) 18 Tabiatı anlamak için tabiatla bütünleşmek gerekir (Anonim) 19 En iyi arkadaşlar hayvanlardır; ne soru sorarlar, ne de kusur kabahat bulurlar (George Eliot) 20 Her şey aynı nefesten alır: Hayvanlar, insanlar, ağaçlar. Hayvanlar olmasa insanlar ne yapar? Tüm hayvanlar gitse insanların ruhu büyük bir yalnızlığa boğulur; insanlar yalnızlıktan ölür (Kızılderili Reisi Seattle) 21 Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşmanız gerekmez (Goethe) 22 Her ağaç kendi meyvesinden bilinir (Anonim) Çevre konulu bazı şiirler: ÇEVREMİZ ŞİİRİ Çöplerimiz birikmesin Sularımız kirlenmesin Yakıtımız tam yakılsın Temiz olsun her şeyimiz Oynayalım hep coşalım Bu yurdu temiz tutalım Sokağımızla caddemiz Köyümüzle, kentimiz Temiz olsun hep çevremiz Güzel olsun hep yöremiz Oynayalım hep coşalım Bu yurdu temiz tutalım Yaylada ovada dağda Pırıl pınl bir doğada Oynayalım hep coşalım Bu yurdu temiz tutalım Çevre Kirliliği Haftası Çevreni hep temiz tut Bataklıkları kurut Sakın yere çöp atma Yakışmazki uygarlığa Çevre sağlığı demek İnsan sağlığı demek Elbet sağlıklı olur Buna gösteren emek Çöpleri artıkları Yalnız çöpe atmalı Yurttaşlık bilinciyle Çevreyi parlatmalı, Çevre sağlığı demek İnsan sağlığı demek Elbet sağlıklı olur Buna gösteren emek BİR YER DÜŞÜNÜYORUM Bir yer düşünüyorum, yemyeşil, Bilmem, neresinde yurdun? Bir ev, günlük güneşlik, Çiçekler içinde memnun Bahçe kapısına varmadan daha, Baygın kokusu ıhlamurun, Gölgesinde bir sıra, der gibi; - Oturun! Haydi, çocuklar haydi, Salıncakları kurun! Başka dallarsa, eğilmiş; - Yemişlerimizden buyurun! Rüzgâr esmez, konuşur; - Uçurtmalar uçun, çamaşırlar kuruyun Mutlu olun, yaşayın, Ana, baba evlat, torun Ziya Osman SABA Hazırlık, araştırma, inceleme: Niyazi ARSLAN Gölbaşı Kent Konseyi Başkanı 15.04.2011