ÇEVRE VE SAĞLIK KOMİSYONU ÇALIŞMA RAPORU ÇEVRE VE

advertisement
ÇEVRE VE SAĞLIK KOMİSYONU ÇALIŞMA RAPORU
ÇEVRE VE SAĞLIK
Öncelikle Çevre ve Sağlık nedir bunların tanımlarını yapmak gereklidir.
ÇEVRE NEDİR;
İnsanların ve diğer canlıların yaşamış oldukları süre boyunca ilişkilerini
sürdürdükleri ve karşılıklı olarak bir etkileşim içerisinde bulundukları sosyal,
biyolojik, fiziksel, kimyasal ekonomik ve kültürel ortamlardır diyebiliriz.
Kısaca canlı varlıkları etkileyen dış tesirlerin tümüdür demek de mümkündür.
Bir başka ifade ile çevre, organizmaların var olduğu ortam ya da şartlardır.Bu
ortam ise yeryüzündeki ilk canlı ile birlikte var olmuştur Sağlıklı bir yaşamın
sürdürülmesi için ancak sağlıklı bir çevrenin var olmasıyla mümkündür
Bir ilişkiler sistemi olan çevrenin bozulması ve çevre sorunlarının ortaya
çıkması, Genellikle insan kaynaklı etkenlerin doğal dengeleri bozmasıyla
başlamıştır
İnsan yaşamı çeşitli dengeler üzerine kurulmuştur İnsanın çevresiyle
oluşturduğu doğal dengeyi meydana getiren zincirin halkalarında meydana gelen
kopmalar, zincirin tümünü etkileyip, bu dengenin bozulmasına sebep olmakta ve
çevre sorunlarını oluşturmaktadır
İnsanların çevre açısından karşı karşıya kaldığı başlıca problemler şöyle
özetlenebilir:
1 Hava, su ve topraklarımızın her geçen gün artan oranlarda kirlenmesi ve
önemli bir kısmının kullanılamaz hale gelmesi,
2 Özellikle Büyükşehir ve sanayi bölgelerinin çevre kirliliği sebebiyle
yaşanamaz hale gelmesi,
3 Ozon tabakasının delinmesi,
4 Yerkürenin giderek ısınması,
5 Kanser ve benzeri hastalıkların artması,
6. Doğal kaynakların hızla tüketilmesi
ÇEVRE KİRLİLİĞİ:
Tanım: Çevrenin doğal yapısının ve bileşiminin bozulmasını, değişmesini ve
böylece insanları olumsuz yönde etkilenmesini çevre kirlenmesi olarak
tanımlayabiliriz
Artık hepimizin bildiği gibi çevreden, içindeki varlıklara göre en çok yararlanan
bizleriz ancak çevreyi en çok kirleten de yine bizleriz Bu nedenle "Çevreyi
kirletmek kendi varlığımızı yok etmeye çalışmaktır" denilebilir
Bilinçsiz kullanılan her şey gibi temiz ve sağlıklı tutulmayan çevre de bizlere
zarar verir Öyleyse çevre denince aklımıza önce yaşama hakkı gelmelidir.
İnsanın en temel hakkı olan yaşama hakkı, canlı ya da cansız tüm varlıkları
sağlıklı, temiz ve canlı tutarak dünyanın ömrünü uzatmak, gelecek kuşaklara
bırakılacak en değerli mirastır
1970'li yıllardan sonra bilincine vardığımız çevre kirliliği dayanılmaz boyutlara
ulaştı Çünkü artık temiz hava soluyamaz olduk Ruhsal rahatlamamızı
sağlayacak yeşil alanlara hasret kalmaya başladık Yüzmek için deniz kıyısında
bile yüzme havuzlarına girmek zorunda kalıyoruz Gürültüsüz ve sakin bir uyku
uyuyamaz, midemiz bulanmadan bir akarsuya bakamaz olduk
Kısacası artık kirleteceğimiz çevre tükenmek üzeredir Daha günümüzden 2-3
asır öncesinde bir doğa cenneti ve büyük bir kısmı otlaklarla, ormanlarla kaplı
olan Anadolu'yu bu durumlara yine biz insanlar düşürmüş bulunuyoruz.
SAĞLIK :
Sağlık ise insanın hastalık dışında her yönden tam bir iyilik halidir
Çevre ve Sağlık İlişkisi:
Burada bir gerçeği göz önünde bulundurmakta yarar vardır.
Çevrede insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen birçok faktör mevcuttur çevre
her yönüyle insan yaşamı ve canlılar için önemli bir unsurdur Çünkü canlılar
çevrenin içinde yaşamak zorundadırlar
Çevrede besin kaynakları, su ve yaşadığımız mekân bulunmaktadır Dolayısıyla
yaşadığımız mekânın kirlenmesi sağlığımız için bir tehlikedir Bu anlamda
evrede sağlığımıza etki eden başlıca faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz;
1.Fabrika atıkları,
2.Hava kirliliği,
3.Radyasyon etkileri,
4.İnsan ve hayvan kaynaklı zararlı atıklar
Sağlığımıza etki eden diğer faktörlerden biriside şüphesiz ki besinlerdir
Besinlerin kirli olması sağlığımızı olumsuz yönde etkiler ve doğal ortamdaki
tüm besinler çevrenin kirli olmasından etkilendikleri için kirlenerek insan
sağlığına zararlı hale gelerek birçok hastalığın oluşmasına sebebiyet verirler. Bu
durumda besinlerin tüketilmeleri için bizlere ulaşıncaya kadar geçmiş oldukları
her safhanın sağlık standartlarına uygun ve sıhhî olmalarına özen göstermeliyiz.
Diğer taraftan Hava kirliliği de sağlığımızı olumsuz yönde etkiler ama önce
hava kirliliği nedir onu tanımlayalım
HAVA KİRLİLİĞİ NEDİR?
Hava kirliliği, havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan
sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar verecek ya da yaşamdan,
maddi nesnelerden yararlanılmasını engelleyecek miktar, yoğunluk ve sürede
atmosferde bulunmasına Hava kirliliği denilmektedir
Geleneksel hava kirleticilerinin çoğu solunum sistemlerini direkt etkiler Çünkü
bizim yaşamamız için solunum gereklidir Bu yüzden hava kirliliği de sağlığımız
için tehlike arz eden etmenlerdendir Şu halde hava kirliliği de çevre kirliliğinin
bir parçasıdır.
Çevre kirliliğini önlemek için aşağıda belirtilen bazı basit önlemleri almamız
oldukça önem arz ertmektedir.Çünkü çevresel kirlenme sağlığımızı doğrudan
etkileyen etkenlerin başında gelmektedir.
Bu tedbirleri şu şekjilde sıralayabiliriz.














Çöpleri, çöp poşetinin ağzını sıkıca bağladıktan sonra çöp kutusuna
atmalıyız
Yere tükürmemeliyiz
Ormanları korumalıyız
Ağaçlara zarar vermemeliyiz
Çimlerin üzerinde ateş yakmamalıyız
Hayvanlara zarar vermekten kaçınmalıyız
Denizlerimizi, göllerimizi, akarsularımızı kirletmemeliyiz
Evcil hayvanlarımızın atıklarını temizlemeliyiz
Çevremizi sahiplenmeli, değerini ve önemini çocuklarımıza öğretmeli,
büyüklerimize de anlatmalıyız
İhtiyaç duyduğumuz Enerjiyi tasarruflu kullanmalıyız
Pis suları sokağa dökmemeliyiz
Tuvaletimizi(büyük-küçük)dışarıya yapmamalıyız
Biten Pilleri pil kutusuna atmalıyız
Piknikten sonra ateşimizi söndürmeliyiz ve asla yerde çöp
bırakmamalıyız

Kâğıt, teneke, cam, pil atık yağ, sentetik, lastik, plastik, metal maddeler ve
elektronik malzemeler gibi geri dönüşümü olan maddeleri geri dönüşüm
kutularına atmalıyız veya ilgili kurumlara vermeliyiz.
Böylece küçük ve basit önlemlerle çevremizi temiz tutmuş oluruz
Bu önerilerimizden sonra birde Coğrafi çevreye bakmamız gerekmektedir.Ama
önce coğrafi çevre nedir onu tanımlayalım.
COĞRAFİ ÇEVRE NEDİR:
Coğrafi Çevrenin yani Coğrafyanın tanımı değişik sözlük ve ansiklopedilerde
farklı şekillerde yapılmaktadır. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz.
1 Yeryüzünü fiziksel, ekonomik, beşerî, siyasal yönlerden inceleyen bilim
2 Bir yeryüzü parçasını, bir bölgeyi, bir ülkeyi belirleyen, niteleyen, fiziksel,
ekonomik, beşerî, siyasal gerçeklerin tümü ” (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu,
1983)
3 Yeryüzünün günümüzdeki doğal ve beşerî görünümünü betimleyen ve
açıklayan bilim
4. Herhangi bir bölgenin fiziki ve beşerî özelliklerinin bütünü ” (Büyük
Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 1986)
5.Yerin yüzeyini, insana ve fiziksel yapıya ilişkin mekânsal görünümlerle
farklılaşmaları ve bunların gerçekleştiği ortamı inceleyip tanımlayan disiplin
(Ana Britannica, 1987)
6.Konusu yeryüzünü tanıtmak olan bilim (Meydan Larousse, 1970)
Coğrafyacı bilim adamları ise coğrafyayı şu şekillerde tanımlamışlardır:
1.Coğrafya, eşya hadiselerini bir mekân dâhilinde toplu olarak bunların birbiri
üzerine olan tesirlerini göz önünde bulundurarak inceler (Ardel, Umumi
Coğrafya dersleri Cilt: 1 “Klimatoloji” kitabı)
2.Bütün çeşitlilikleriyle yer yüzüne bağlı olayları tanıtan, bunları açıklayan
bilim. (İzbırak, “Coğrafya Terimleri” Sözlüğü’nde)
3.Yer yüzü olayları arasındaki münasebetleri, bu olayların dağılışını ve bu
dağılışın nedenlerini inceleyen bir ilimdir (Tanoğlu’nun “Nüfus ve Yerleşme”
adlı kitabı)
4.İçerisinde insan ve onun eserlerinden bahseden bilgilerin yer tutmuş
bulunduğu bir tabiat ilmi. (İzbırak’ın bir diğer kitabı olan “Sistematik
Jeomorfoloji” de yapmış olduğu coğrafya tanımı)
5.Coğrafya, yer yüzündeki mekanların özelliklerini ortaya koyan ve gerek bu
özelliklerin, gerek muhtelif mekanlar arasındaki benzerlik ve ayrılıkların
sebeplerini ve bunlara hükmeden kanunları araştıran ve açıklayan bir ilimdir
(Erinç, “Vejetasyon Coğrafyası” kitabında)
6.Bir beşerî bilim olan coğrafya, insanın yaşadığı, çalıştığı, bir araya geldiği ve
başta kendi yaşama ortamı olmak üzere değiştirmekte olduğu yer yüzünü
inceler (Tümertekin’in tanımı “Ekonomik Coğrafya kitabı”)
7.Coğrafi yer yüzü olayları arasındaki ilişkileri, bunların dağılış düzeni ve bu
dağılışın nedenlerini araştırır veya Coğrafya, temelde bir coğrafi yer yüzü veya
yer yüzü ilmidir (Doğanay “Türkiye Beşerî Coğrafyası”)
8.Coğrafya, insanla doğal çevre arasındaki ilişkileri dağılış, kıyaslama ve
nedensellik prensiplerini kullanarak araştıran ve sonuçlarını sentez olarak veren
bir bilimler grubudur ( Elibüyük,” bir makalesinde coğrafya tanımı”)
9.Coğrafya insanla doğal ortamı etkileşimleriyle birlikte dağılış, karşılaştırma ve
nedensellik ilkelerini kullanarak araştıran ve sonuçlarını sentez olarak veren, bir
bilimler topluluğudur ” (Elibüyük,bir başka coğrafi tanımı “Matematik
Coğrafya” adlı kitabından)
Coğrafyanın tanımı yabancı bilim adamları tarafından da farklı şekillerde
yapılmaktadır. Bunlardan birkaçı şöyledir:
Jefferson bir makalesinde coğrafyayı şu şekilde tanımlamıştır:
“Coğrafya beşerî kısmında insan ve yeryüzünün hikâyesi olarak değil, fakat yeryüzünde yaşayan ve onu kullanan insanın incelemesi olarak kabul edilmelidir ”
De Martonne coğrafyayı:
“Coğrafya fiziki, hayati ve beşerî olayların yeryüzünde dağılış durumlarıyla, bu
dağılışın nedenleri ve bu olayların yerel ilişkilerini inceler ” Şeklinde
tanımlamıştır
Sorre’nin tanımı şöyledir:
“Coğrafya, yerle birlikte, yerden ayrılmayan, onun üstünde yaşayan, onu
renklendiren tüm varlıkların ve yeri değişikliğe uğratan, yeni şekillerle
zenginleştiren insanlığın tasviridir ”
Kendal, Glendinning ve McFaden tanımları ise şu şekildedir:
“Coğrafya esas olarak, insan yerleşmesinin yapısı, bu yerleşme boyunca yer yer
oluşmuş bulunan farklılıklar ve benzerlikler ile insan için önemleri ölçüsünde
ilgilidir ”
George’nin tanımı ise oldukça sadedir:
“Coğrafya, insanlaşmış mekânın incelenmesidir ”
Görüldüğü gibi coğrafi çevrenin tanımı farklı şekillerde yorumlanmış olsada
özünde yaşadığımız çevreyi, doğayı ve onun üzerindeki canlıları
hedeflemektedir.
İnsan Toplulukları, varoluşundan bu yana doğanın etkisi altında, hayat ve
faaliyetlerinde bu etkinin izlerini taşımaktadır
İnsan; bitki ve hayvan gibi çevre şartlarını olduğu gibi kabul eden, bu şartlara
karşı pasif kalan bir varlık değildir Tam tersine insan doğa şartlarına karşı
gelmekte, doğayla savaşmakta ve onu değiştirmeye, isteklerine uydurmaya
çalışmaktadır
Doğanın insan üzerinde etkisi olduğu gibi insanın da doğa üzerinde etkisi
olmakta ve bu etki belli bir noktaya kadar varabilmektedir
Ne olursa olsun insanın onu tanımak, ona uymak ve dayanmak suretiyle doğayı
değiştirme yolundaki çalışması ve bu yolda kazandığı, medeniyet kelimesi ile
ifade edilen zafer büyük olmuştur
İnsanlığın bugün ulaşmış olduğu yüksek medeniyet seviyesi ve yeryüzünün
büyük kısmında doğal çevre ve çevre yerine, bu çevreye kendi damgasını
vurmak suretiyle meydana getirdiği ve Coğrafi Çevre şeklinde ifade edilen
doğal-Beşerî Çevre, insanın doğaya karşı mücadelesinde ve medeniyet yolunda
bugüne kadar kazandığı büyük zaferin tanıklarıdır
Netice itibariyle görülüyor ki, coğrafya;
zaman zaman hâlâ iddia edildiği gibi ve bazılarınca sanıldığı gibi, felsefi
temelden yoksun ve başka bilimlerin temel sütunları üstünde yükselen ve her
şeyi içine alan dev bilgi mecmuası, yahut kökü diğer bilimlerin gölgesinde
barınan ve kendisi bu bilimlerin üzerinde gelişip çiçeklenen sığıntı bir bilim
değildir
Coğrafya, her biri başka bir disiplinin objesini teşkil eden çeşitli olayları
alfabetik sıra yerine bölge, memleket ve kendine göre sıralayan ve bunlar
hakkındaki açıklamayı diğer bilimlerden alan bir sözlük veya bir ansiklopedi de
değildir
En eski insan bilgilerinden biri olan coğrafya asırlar boyunca böyle idi Fakat
modern coğrafyanın başlıca kurucuları sayılabilecek,
Almanya’da Humboldt, Ritter, Richthofen, Ratzel, Hettner, Philippson;
Fransa’da, Vidal de La Blanche, Brunches, Demangeon, de Martonne,
Cholley, Max Sorre, Blanchard;
ABD’nde Davis, Semple,
İngiltere’de Mackinder, Herbertson,
İtalya’da Marinelli,
Rusya’da Voeikof,
Gibi büyük bilim adamları be büyük coğrafyacıların bir asırdan fazla bir
zamandan beri devam eden çalışmaları ve yayınları sayesinde coğrafya için eski
devir artık kapanmıştır.
Coğrafya bugün, gördüğümüz gibi, kendine ait araştırma alanı, yine kendine ait
objesi ve metodu ile ilmi ve felsefi; fakat aynı zamanda, bu ilmin orijinalitesini
meydana getiren tasviri ve realist karakterde otonom ve izahî bir bilimdir
Coğrafya, tasvirî, realist ve sentetik karakteri, birçok bilimlerle teması ve
coğrafya ile bu bilimlerin kenarında ve yüzeysel kısımlarında dolaşmak
imkânını vermesi dolayısıyla ilk bakışta kolay kavranır ve yapılabilir bir bilim
gibi görünürse de, gerçekte çok geniş ve sağlam bir kültür, metot bilgisi ve
tecrübesi ve nihayet kazanılması coğrafya sevgisine ve zamana bağlı coğrafi
espri isteyen, edinilmesi ve işlenmesi çok güç bir bilimdir (Tanoğlu, 1964,
s 3-6)
ÇEVRE KİRLİLİĞİ NEDİR VE ÇÖZÜM YOLLARI NELERDİR?
Çevre tüm canlıların yaşamında önemli bir rol oynamaktadır Nüfusun artışı,
kentleşme, sanayileşme gibi faktörler çevre kirliliğinin artmasına önemli
katkılarda bulunmaktadır
Çevre sorunları özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya
gündemini işgal eden en önemli sorunlardan biri olmuştur Kuşkusuz bu çevre
sorunlarının daha önce var olmadığı anlamına gelmemektedir Nüfusun artışı,
kentleşme ve sanayileşmenin hızlanması gibi faktörler dolayısıyla çevreye
bırakılan atıkların gerek miktarı gerekse türlerinde artış olmuştur
Çevre kirliliği başlıca hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve gürültü
kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır
Çevre sorunlarının artması çevre kirliliğinin boyutlarını katı atık kirliliği olarak
şekillenen yerel kirlilikten, asit yağmurları olarak şekillenen bölgesel kirliliğe ve
küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi olarak ortaya çıkan küresel
kirlenmeyi genişletmiştir
Çevre sorunlarının insanlar ve diğer canlılar üzerindeki ciddi tehditleri (çeşitli
önemli hastalıklara sebep olması ve bu hastalıkların bazen ölümlerle
sonuçlanması) her geçen gün daha da artmaktadır
Çevre kirliliğinin canlılar üzerinde meydana getirdiği hastalıklar oldukça
çeşitlidir Bu hastalıkların belli başlıları arasında astım, kronik bronşit gibi
çeşitli solunum yolu hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, böbrek
rahatsızlıkları, çeşitli kanser vakaları, değişik göz hastalıkları, kolera gibi,
bulaşıcı hastalıklar, işitme bozklukları, saldırgan davranışlar, stres, bitki ve ağaç
dokuları üzerinde olumsuz etkiler sayılabilir
Bu hastalıklar çoğu zaman insanlar, bitkiler ve hayvanlarda ölümlerle
sonuçlanan vakalara yol açmaktadır
Çevre kirliliğinin zararlı etkileri sadece canlı varlıklarla ibaret değildir Zararlı
etkiler cansız varlıklar üzerinde de kendini göstermektedir Çevre kirliliği hava
kirliliğinde olduğu gibi binalar, araç gereç ve malzemeler üzerinde de olumsuz
etkiler meydana getirmektedir
Çevre kirliliğinin boyutlarının ve zararlı etkilerinin artması kalkınma ve büyüme
çabalarında çevre konusuna olan duyarlılığı zorunlu kılmıştır Bu çabalar
özellikle gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye düşürmeden bugünkü neslin
ihtiyaçlarını karşılamak olarak ifade edilen “sürdürülebilir kalkınma”
kavramının gerek ulusal ve gerekse uluslararası boyutta önem kazanmasına
neden olmuştur
Bu ise kalkınma ve büyüme çabalarında doğa ve çevrenin azami ölçüde
korunmasına yönelik titizlik göstermek gerektiğinin ne kadar önemli olacağını
ortaya koymuştur
Çevre sorunlarının ciddi boyutları gerekli önlemlerin alınması gerektiğini ve
gerekli önlemler alınmazsa sorunun boyutlarının da daha da artmaya devam
edeceğini ortaya koymaktadır
Endüstrileşme çabalarının sonucunda gerek ağaç türleri gibi kendini
yenileyebilir ve gerekse çeşitli madenler gibi kendini yenileyemez enerji
kaynakları üzerinde ciddi boyutlarda bir baskı yaratmaktadır.
Bu baskıları şöylece sıralayabiliriz.
1.Ağaç ve bitki dokusunda tahribat artmakta,
2.Tahribat arttıkça ormanlar ve bitki türleri gittikçe azalmaktadır.
3.Bitki türlerinin yok olmasıyla birlikte Erozyon artmaktadır
4.Erozyon neticesinde Çölleşme gün geçtikçe çoğalmaktadır.
5.Zararlı Atıkların artması ve çeşitlenmesi neticesi, hava, su ve toprak kirliliği
içinde bulunduğumuz yüzyılda da büyük bir problem olmaya devam etmektedir
6.Endüstriyel faaliyetler, motorlu araçlar, inşa ve onarım gibi faaliyetler
neticesinde ise gürültü kirliliği hızla artmaya devam etmektedir
7.Fosil yakıtların yoğun kullanılmasıyla asit yağmurları artırmaktadır
8.Sera gazlarının artması ile küresel ısınma sürekli tetiklenmektedir.
9.Küresel ısınma neticesi önemli ölçüde iklim değişiklikleri meydana
gelmektedir.
10.İklim değişiklikleri neticesi kuraklık ve sel baskınları artmaktadır
11.Küresel ısınma neticesinde buzulların erimesi sonucu doğal denge bozularak
deniz seviyesinde önemli yükselmeler görülmektedir
12.Orman yangınları riski artmaktadır
13.Kanser gibi öldürücü hastalıklarda önemli oranda artışlar olmaktadır
14.Çevre kirliliğinden meydana gelen Çeşitli hastalıklar sonucu Ölümle
neticelenen vakalarda devamlı artışlar olmaktadır
15.Asit yağmurları neticesinde Sağlıklı içme suyu problemi yaşanmaktadır
16.Çevre kirliliği, bilinçsizce avlanma gibi nedenler dolayısıyla biyolojik
çeşitlilikte önemli oranda azalma görülmektedir.
Yukarıdaki saydıklarımıza ekleyeceğimiz daha birçok doğa tahribatı örneğini
sıralamamız mümkündür.
ÇEVRE SORUNU OLARAK HAVA KİRLİLİĞİ, ETKİLERİ VE
SONUÇLARIYLA ÇEVRE SORUNLARI
Hava, su, toprak, gürültü ve radyoaktif kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır
Yeryüzündeki bütün canlılar hava, su ve toprağı kullanarak hayatlarını
sürdürürler Bu ortamı kirleten en büyük neden ise, insan faaliyetleridir
Nüfusun az olduğu dönemlerde, çevre sorunu diye bir şey söz konusu olmamış,
insanlar tarafından kirletilen çevre, doğa tarafından zararsız hale
getirilmiştir Bugün de aynı özellikte olan doğa, aşırı kirlenme karşısında çaresiz
kalmıştır Doğadaki bu aşırı kirlenmeyle birlikte, çevre bilimci ve ekolojik denge
kavramı da ön plana çıkmıştır
Latince kökenli olan “Ekoloji” sözcüğü ilk kez alman Ernest HAECKEI
tarafından kullanılmış, canlılarla çevre arasındaki ilişkiler anlamındadır Teknik
alanda hızlı değişme ve gelişme anlamına gelen “Sanayi Devrimi” nüfusun
artmasına neden olmuş, artan nüfusun kentlerde toplanması ise problemlerin
çözümünü zorlaştırmıştır
Sanayi devriminin doğa üzerindeki baskısı, doğayı yıkıcı yaralayıcı
olmuştur Bu dönemde hiçbir engel tanımadan, gelecekteki zararlı sonuçların
düşünülmeden doğadan koparılabilen her şeyi almak, tüketmek felsefesi ülkelere
hâkim olmuş, su, toprak ve hava kirlenmesi, başta petrol olmak üzere enerji
kaynaklarının tüketilmesiyle ortaya çıkmıştır
Çevre sorunları ve çözümleri, ilk kez sanayi ve teknoloji alanında ileri gitmiş
ülkelerde ele alınmıştır Bunun neticesinde A B D de çevre ile ilgili kuruluş
sayısı 1973 yılında 5 000 in üzerine çıkmıştır
Genel olarak, çevre kirliliği beş madde etrafında toplanmıştır
Bunlar;
1-Hava kirliliği
2-Su Kirliliği
3-Toprak Kirliliği
4-Gürültü (ses) kirliliği
5-Radyoaktif kirlilik
Olarak sınıflandırılmıştır
1972 yılı haziran ayında “Stockholm” da “Dünya çevre sorunları konferansı”
düzenlenerek ilk kez uluslar arası çözüm yolları araştırılmıştır Birleşmiş
Milletler in düzelmiş olduğu bu konferansa 100 den fazla ülke katılmıştır Bu
toplantıda birçok tavsiye ve önlemler alınması kabul edilerek ülkelerin bu
doğrultuda hareket etmeleri istemiştir
Çevre kirliliğinin bir parçası olan hava kirliliği, atmosfere karışan küçük katı
parçacıklar ile sıvı gaz kirleticilerin insan ve diğer canlılara zarar vere bilecek
boyutlara ulaşmasıdır
İnsan faaliyetleri sonucu oluşan sanayileşme ve kentleşme ile hava kirliliği
artmış, büyük şehirlerin önemli problemleri haline gelmiştir Hava kirliliği
havanın bileşenlerindeki değişme ile başlar
Bu kirleticiler,
Kükürt dioksit karbon monoksit, amonyak, fibrokarbonlar ile aldehitler gibi
maddelerdir Bir kısmı fotokimyasal reaksiyona girerek zararlı bileşikleri
oluştururlar
Hava kirliliği ısınma, saniyeleşme, ulaşım gibi insan faaliyetleri sonucu
meydana geldiği gibi doğal olaylar sonucu volkanik gazlar, çiçek tozları gibi
nedenlerle de oluşa bilmektedir Doğanın kirlenmesi, ulusal sınırlarda
bitmemekte diğer ülkeleri de etkiliye bilmektedir
Çevre Kirliliğine Neden Olan Etmenler:
Doğada kirlenmeye neden olan etmenleri, doğal etmenler ve insan faaliyetleri ile
oluşan etmenler olmak üzere iki grupta inceleyebiliriz
Doğal Etmenler:
Depremler, volkanik patlamalar, seller gibi doğadan kaynaklanan etmenlerdir
İnsan Faaliyetlerinden Kaynaklanan Etmenler:
•Evler, iş yerleri ve taşıt araçlarında; petrol, kalitesiz kömür gibi fosil yakıtların
aşırı ve bilinçsiz tüketilmesi
•Sanayi atıkları ve evsel atıkların çevreye gelişigüzel bırakılması
•Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması
•Orman yangınları, ağaçların kesilmesi, bilinçsiz ve zamansız avlanmalar
•Bilinçsiz ve gereksiz tarım ilaçları, böcek öldürücüler, soğutucu ve spreylerde
zararlı gazlar üretilip kullanılması
•Nükleer silahlar, nükleer reaktörler ve nükleer denemeler gibi etmenlerle
radyasyon yayılması
Kirlenme Tipleri:
Çevre bilimcilere göre genelde, aşağıda verilen iki çeşit kirlenme vardır:
Birinci Tip Kirlenme:
Biyolojik olarak ya da kendi kendine zararsız hale dönüşebilen maddelerin
oluşturduğu kirliliktir Hayvanların besin artıkları, dışkıları, ölüleri, bitki
kalıntıları gibi maddeler birinci tip kirlenmeye neden olur Kolayca ve kısa
zamanda yok olan maddelerin meydana getirdiği kirliliğe “geçici kirlilik” de
denir.
İkinci Tip Kirlenme:
Biyolojik olarak veya kendi kendisine yok olmayan ya da çok uzun yıllarda yok
olan maddelerin oluşturduğu kirliliktir Plastik, deterjan, tarım ilaçları, böcek
öldürücüler (DDT gibi), radyasyon vb maddeler ikinci tip kirlenmeye neden
olur.
“Kalıcı kirlenme” de denilen ikinci tip kirlenmeye neden olan maddeler bitki ve
hayvanların vücutlarına katılır Sonra besin zincirinin son halkasını oluşturan
insana geçerek insanın yaşamını tehlikeye sokar
Örneğin; Marmara denizine sanayi atıkları ile cıva ve kadmiyum iyonları
bırakılmaktadır Zararlı atıkla besin zincirinde balıklara ve sonunda insana
geçerek önemli hastalıklara ve ani ölümlere neden olmaktadır
Köy gibi kırsal yaşama birliklerindeki insanlar genellikle büyük kentlerde
yaşayan insanlardan daha sağlıklı ve daha uzun ömürlüdür Çünkü kırsal
ekosistemler, çevre kirliliği yönünden kentsel ekosistemlerden daha iyi
durumdadır Bunu bilen kent insanı fırsat buldukça, çevre kirliliği en az olan
kırlara, köylere koşmaktadır
Günümüzde en yaygın olan kirlilik su, hava, toprak, ses ve radyasyon
kirliliğidir.
ÇEVRE KİRLİLİĞİNİN ÇEŞİTLERİ VE BAŞLICA NEDENLERİ:
Çevre Kirliliğinin Nedenleri:
Çeşitli kaynaklardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava,
su ve toprakta yüksek oranda birikmesi ile çevre kirliliği meydana gelmektedir.
Başlıca kirleticiler şunlardır,
Hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, gürültü kirliliği ve radyoaktif kirlilik
Çevre kirliliğini yukarıda da belirttiğimiz üzere,
1.Hava kirliliği,
2.Su kirliliği,
3.Toprak kirliliği,
4.Gürültü kirliliği
5.Radyoaktif kirlilik
Olarak sınıflandırılabilir ve bu sınıflandırmaları kısa olarak önce tanımlamakta
ve tanımlarkende örnekler vermenin yararlı olacağı kanaatindeyiz.
1.Hava Kirliliği:
Atmosferde toz, duman, gaz, koku ve saf olmayan su buharı şeklinde
bulunabilecek kirleticilerin, insanlar ve diğer canlılar ile eşyaya zarar
verebilecek miktarlara yükselmesi, “Hava Kirliliği” olarak nitelenmektedir
Havayı kirleten maddelerin sınır değerleri (havada zararlı olmayacak
derecedeki en yüksek değerleri), her ülkenin ilgili kuruluşları tarafından
yönetmeliklerle belirlenir Kirletici maddelerin niteliğine göre, canlılara vereceği
zarar şekil ve dereceleri de değişir.
Hava, içinde yaşadığımız gaz ortamı oluşturmanın yanında yaşam için temel bir
gaz olan oksijeni tutar Oksijen yanma olaylarını da sağlayan temel bir madde
olma özelliğine de sahiptir.
Temiz hava olarak nitelendirilen atmosferin alt katmanı; azot, oksijen,
karbondioksit ve çok az miktarda diğer gazlardan oluşur
Ayrıca atmosferin üst katmanında bir de ozon gazının (O3) oluşturduğu tabaka
vardır Ozon, güneşten gelen zararlı ışınların çoğunu yansıtıp bir kısmını tutarak
yeryüzüne ulaşmasını engeller
A-Başlıca Hava Kirleticiler:
Evler, iş yerleri, sanayi kuruluşları ve otomobillerin çevreye verdikleri gaz
atıklar havanın bileşimini değiştirir Havaya karışan zararlı maddelerin
başlıcaları kükürt dioksit (SO3), karbon monoksit (CO), karbon dioksit (CO2),
kurşun bileşikleri, karbon partikülleri (duman), toz vb kirleticilerdir Ayrıca
Deodorant, saç spreyleri ve böcek öldürücülerde kullanılan azot oksitleri, freon
gazları ile süpersonik uçaklardan çıkan atıklar da havayı kirletir
B-Hava Kirlenmesinin etkileri:
Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da
yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur Asit
yağmurları da bir yandan orman alanları vb yeşil alanları yok etmekte bir
yandan da suları kirletmektedir.
Aşırı artan CO2, atmosferin üst katmanlarında birikerek ısının, atmosfer dışına
çıkmasını engeller Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır Bu da buzulların
eriyerek denizlerin yükselmesine kıyıların sularla kaplanmasına neden
olabilecektir.
"Sera etkisi" denilen bu olay sonucu denizlerin 16 metreye kadar
yükselebileceği bilim adamları tarafından tahmin edilmektedir
Freon, kloroflorokarbon (CFC) gibi gazların etkisiyle ozon tabakası
incelmektedir Bunun sonunda güneşin zararlı ışınları yeryüzüne ulaşarak cilt
kanseri gibi hastalıklara ve ölümlere neden olmaktadır Sonuçta, biyosferin canlı
kitlesini yok etme tehlikesi bulunmaktadır
Büyük yangınlar da önemli ölçüde hava kirliliği yaratır Örneğin; orman
yangınları, körfez savaşında olduğu gibi petrol kuyusu yangınları vb
C- Hava kirliliğini önleme yöntemleri:
Hava kirliliğinin önlenebilmesi için başta eğitim, teknik ve hukuksal önlemlerin
yanı sıra,
•kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az
kullanılmalı Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji
vb enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır
•Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık
verilmelidir Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır
Böylece, otomobil egzozlarının neden olduğu kirlilik önemli ölçüde azaltılabilir
•Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir
•Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir
•Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır
2.SU KİRLİLİĞİ:
Su kirliliği, istenmeyen zararlı maddelerin, suyun niteliğini ölçülebilecek oranda
bozmalarını sağlayacak miktar ve yoğunlukta suya karışma olayıdır
A-Su kirliliğini oluşturan başlıca etmenler:
Yeryüzündeki içme ve kullanma suyunun miktarı sınırlıdır Zamanla su
kaynaklarının azalması, insan nüfusunun artması ve daha önemlisi, suların
kirlenmesi yaşamı giderek zorlaştırmaktadır
Sularımızın kirlenmesine sebebiyet veren bazı kirleticiler şunlardır.
Konutlar, endüstri kuruluşları, termik santraller, gübreler, kimyasal mücadele
ilaçları, tarımsal ve sanayi atık suları, Lağım suları, nükleer santrallerden çıkan
sıcak sular ve nükleer atıklar, petrol atıkları, toprak erozyonu ve ev atıkları gibi
kirleticiler başlıca etkenlerdir. Bunların hepsi doğrudan doğruya veya dolaylı
olarak canlı ve cansız varlıklara zarar vermektedir
Bunlar deniz kenarındaki bitkileri yok etmektedir Kirlenme sonucu denizlerde
hayvan soyu tükenmeye başlamıştır
Örneğin; Marmara denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam
olmaktan çıkmıştır Karadeniz'deki kirlenme nedeniyle hamsi ve diğer balık
türleri giderek azalmaktadır Istakozların larva halindeyken temiz su
bulamamaları nedeniyle nesilleri tükenmektedir Nehir ve göllerimizde kirlilik
nedeniyle canlılar tükenmek üzeredir.
Bu anlamda yeni yeni kurulmaya başlanan arıtma tesisleri, lağım ve sanayi atık
sularını hem kimyasal hem de biyolojik olarak temizlemektedir Böylece hem
sulama suyu gibi yeniden kullanılabilir su kazanılmakta hem de denizlerin ve
diğer sularımızın kirlenmesi önlenmektedir Dolayısıyla sanayileşme ve iş
yerlerinin planlama aşamalarında arıtma tesisleri ile birlikte düşünülmelidir
B-Suların kirlenmesine karşı alınabilecek önlemler iki grupta toplanabilir:
a) Su kullanımında tasarruf sağlayacak önlemler: (ev idaresi, tarımsal sulama,
sanayide su kullanımı vb )
b) Suları temizleyen teknik önlemler: Birinci gruba giren önlemler, atık kirli su
miktarını azaltmayı öngörmektedir Teknik önlemler ise, suyun kirlenmesini ve
kirlenmiş suların arıtılmasını sağlarlar
3.TOPRAK KİRLİLİĞİ:
“Toprağın verim gücünü düşürecek, optimum toprak özelliklerini bozacak her
türlü teknik ve ekolojik baskılar ve olaylar”, toprak kirliliği veya toprak
kirlenmesi olarak nitelenir
Toprak kirlenmesi, hava ve suları kirleten maddeler tarafından meydana
getirilir Örneğin, kükürt dioksit oranı yüksek olan bir atmosfer tabakasından
geçen yağmur damlacıkları asit yağışları halinde toprağa gelir Toprak içine
giren bu asitli sular ağaç köklerini, bitkisel ve hayvansal toprak canlılarını zarara
uğratır
Toprağın reaksiyonunu etkileyerek besin maddesi dengesini bozar, taban
sularını içilmez hale getirir Aynı şekilde çöp yığınlarından toprağa sızan sular,
kirli sulama suları, gübre çözeltileri, radyoaktif maddeler, uçucu küller, toprağı
kirleten madde ve kaynaklardır Toprak kirliliğini önlemek için çok çeşitlilikte
teknik, ekolojik ve hukuksal önlemler alınır
Canlılığın kaynağı sayılabilecek toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan
maddeler toprak kirliliğine neden olur Böyle topraklarda bitkiler yetişmez ve
toprağı havalandırarak yarar sağlayan solucan vb hayvanlar yaşayamaz duruma
gelir
Topraktan bitkilere geçen kirletici maddeler, besin zinciri yoluyla insana kadar
ulaşır Hastane atıkları gibi mikroplu atıklar, hastalıkların yayılmasına neden
olur
A-Toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenler:
•Ev, iş yeri, hastane ve sanayi atıkları
•Radyoaktif atıklar
•Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları
•Gereksiz yere ve aşırı miktarda yapay gübre, tarım ilacı vb kullanılması
•Tarımda gereksiz ya da aşırı hormon kullanımı
•Suların kirlenmesi Su kirliliği toprak kirliliğine neden olurken, toprak kirliliği
de özellikle yer altı sularının kirlenmesine neden olur
B-Toprak kirliliğinin önlenmesi için aşağıdaki önlemler alınmalıdır:
•Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil
alanlar artırılmalıdır
•Ev ve sanayi atıkları, toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve
toplanmalıdır
•Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kullanılmasında yanlış uygulamalar
önlenmelidir

Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılmalıdır.

Bunların yanı sıra Hükümet tarafından yasal tedbirlerin alınması caydırıcı
bir rol oynayacağından önem arz etmektedir.
4.GÜRÜLTÜ (SES) KİRLİLİĞİ:
Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre
sorunlarından biri de Gürültü ve Ses kirliliğidir.
Gürültü veya Ses: istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen ya da
insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslere Gürültü veya ses denilmektedir.
Veya
İnsanlar üzerinde olumsuz etki yapan ve hoşa gitmeyen seslere gürültü denir
Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede
olup, Dünya Sağlık Örgütü'nce belirlenen ölçülerin üzerindedir
Kent gürültüsünü artıran sebeplerin başında trafiğin yoğun olması, sürücülerin
yersiz ve zamansız klakson çalmaları ve belediye hudutları içerisinde bulunan
endüstri bölgelerinden çıkan gürültüler gelmektedir
Meskenlerde ise televizyon ve müzik aletlerinden çıkan yüksek sesler, zamansız
yapılan bakım ve onarımlar ile bazı işyerlerinden kaynaklanan gürültüler
A-Ses kirliliğini yaratan önemli etmenler:
* Sanayileşme
* Plansız kentleşme
* Hızlı nüfus artışı
* Ekonomik yetersizlikler
* İnsanlara, gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve
etkili eğitimin verilmemiş olması
* Trafiğin yoğun olması, sürücülerin yersiz ve zamansız klakson çalmaları
* Endüstri bölgelerinden çıkan gürültüler
* Meskenlerde ise televizyon ve müzik aletlerinden çıkan yüksek sesler
* Zamansız yapılan bakım ve onarımlar ile bazı işyerlerinden kaynaklanan
gürültüler
İnsanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkilemekte,
fizyolojik ve psikolojik dengesini bozarak, iş verimini azaltmaktadır
Ses kirliliği, insan üzerinde çok önemli olumsuz etkiler yaratır Bu baskı ise
İşitme sistemini doğrudan etkiler.
Ses kirliliği işitme sistemi üzerinde, geçici ve kalıcı etkiler olmak üzere iki çeşit
etki yapar
B-Ses kirliliğinin geçici etkisi:
Duyma yorulması olarak da bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıplar
şeklinde olur
C-Kalıcı etkisi:
Duyma yorulması düzelmeden tekrar gürültüden etkilenilmesi ve etkileşmenin
çok fazla olması durumunda işitme kaybı kalıcı olur
D-Fizyolojik etkileri:
İnsanlarda görülen stresin önemli bir kaynağı ses kirliliğidir Ani olarak oluşan
gürültü insanın kalp atışlarında (nabzında), kan basıncında (tansiyonunda),
solunum hızında, metabolizmasında, görme olayında bozulmalar yaratır
Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, kalp krizi gibi olumsuz durumlar
ortaya çıkar Ancak en önemli olumsuzluk kulakta yaptığı tahribattır
E-Psikolojik etkileri:
Belirli bir sınırı aşan gürültünün etkisinde kalan kişiler, sinirli, rahatsız ve
tedirgin olmaktadır Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan
sonra da sürebilmektedir
F-İş yapabilme yeteneğine etkileri:
Özellikle beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan ses kirliliği, iş veriminin
düşmesi, kendini işine verememe ve hareketlerin engellenmesi şeklinde
performansı düşürücü etkiler yapar Gürültünün öğrenmeyi ve sağlıklı
düşünmeyi de engellediği deneylerle saptanmıştır
G-Gürültü kontrolü:
Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli
önlemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan "Gürültü kontrol
yönetmeliği" uygulanmaktadır
Ancak yönetmeliğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu konuda
eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir
Ses kirliliğinin saptanmasında ses şiddetini ölçmek için birim olarak desibel
(dB) kullanılır İnsan için 35–65 dB sesler normaldir 65–90 dB sesler, sürekli
işitildiğinde zarar verebilecek kadar risklidir. 90 dB'in üzerindeki sesler ise
oldukça tehlikelidir
Ğ-Ses kirliliğini önleme yöntemleri:
•Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır
•Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır
•Eğlence yerleri vb ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir
•Gürültü yapan kuruluşlar, şehirlerin (yerleşim alanlarının) dışında kurulmalıdır
5.RADYOAKTİF KİRLENME:
Radyoaktif-Radyasyon nedir: Radyoaktif element denilen bazı elementlerin
atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta ve gama
gibi ışınlara radyasyon denir
Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon
denilen genlerdeki bozulmaya neden olur Çok yoğun olmayan radyasyon,
canlının bazı özelliklerinin değişmesine neden olurken yoğun radyasyon,
canlının ölümüne neden olabilir
A-Radyasyon tehlikesi yaratan unsurlar:
*Nükleer enerji santralleri,
*Nükleer silâh üreten fabrikalar,
*Radyoaktif madde artıkları
Radyoaktif kirlenme yaratan başlıca kaynaklardır
Radyoaktif maddeler yaymış oldukları elektronla hava, su, toprak ve bitkilere
zarar verir
Radyoaktif maddeye sahip (radyasyonlu) hayvansal ürünler (et, balık, süt, vb )
ve bitkiler, bu zararlı maddeyi besin zinciri ile insanlara ve diğer canlılara taşır
Bunun sonucunda bağışıklık mekanizmasını felce uğratmak, organları
zedelemek gibi tedavisi olanak dışı olan hastalıklar meydana getirirler
Örneğin; 1945'te Japonya'ya atılan atom bombası, atıldıktan sonraki 7 gün
içinde, vücutlarının tamamı 10 saniye radyasyon almış insanların % 90'ı hiç bir
yara ve yanık izi olmadan öldü 26 Nisan 1986'da Çernobil'deki nükleer kazanın;
ani ölümler, gebe kadınlarda düşük olayları, kan kanseri, sakat doğumlar gibi
olumsuz etkileri oldu
Bir çevredeki belli bir dozun üzerinde olan radyasyon, canlının vücut hücrelerini
etkileyerek doku ve organlarda bozulmalara, anormalliklere, üreme hücrelerini
etkileyerek doğacak yavrularda sakatlıklara neden olur Uzun süre radyasyon
etkisinde kalmanın yaratacağı sonuçlar ise aşağıdaki gibi sıralanabilir.
•Kanser oluşması
•Ömrün kısalması (erken ölümler)
•Katarakt oluşması
•Sakat ve ölü doğumlar
B-Radyasyonun zararlı etkilerinden korunmak için, alınabilecek başlıca
önlemler:
•Özel giysiler (kurşun önlük, özel maske) kullanılmalıdır
•Radyasyon kaynağından uzak durulmalı, en kısa sürede radyasyonlu ortam terk
edilmelidir
•Radyasyonlu cihazlarla yapılan teşhis ve tedaviye sık sık başvurulmamalıdır
Radyasyon, doğadaki radyoaktif maddelerden çok, bunların kullanıldığı ortam
ve olaylardan çıkar
Bunlar;
* Nükleer santraller,
* Nükleer enerjiyle çalışan gemiler ve
* Nükleer denemelerdir
Ayrıca teşhis ve tedavide kullanılan bazı cihazlar, tıbbi malzemelerin ve suların
dezenfekte (arınması) edilmesi için kullanılan araçlardan da radyasyon
yayılmaktadır
İNSAN VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ
İnsanoğlu yüzyıllardır çevresine ve doğaya verdiği zararların bedelini bugün
ödemektedir Kişisel hırslarla, daha çok kazanmak arzusuyla, tembellikle,
sorumsuzlukla doğaya zarar verenler kendilerinin doğanın bir parçası olduklarını
ve verdikleri zararın kendilerine döneceği gerçeğini göz ardı etmişlerdir
Yüzlerce yıldır çevreye verdiği zarardan çok çeken insanoğlunda bir çevre
bilincinin oluşması (en azından önemli bir kısmında) çok yeni sayılır 1970'li
yıllardan sonra Dünya'da çevremizle ilgili hissedilir derecede bir duyarlılık
oluşmuş ve bu olgu çevrebilim (ekoloji) adıyla bilimsel platformlara yoğun bir
şekilde ele alınmaya başlanmıştır
Çevre bilincinin var olabileceğini kimsenin iddia edemeyeceği bir yüzyılda ve
bir mekanda,
Kuran'ın; insanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde
bozguna uğrayacağını, bunun sonuçlarının yine insanoğluna zarar vereceğini
söylemesi ve bu konunun önemine dikkatleri yöneltmesi harika bir derstir
(çeviride deniz diye çevrisi yapılan kelimenin Arapçası "bahr"dır Bu kelime
temelde denizleri ifade ettiği gibi göl, ırmak gibi tüm büyük su topluluklarını da
ifade etmektedir )
Günümüzde doğa üzerinde hoyratça tasarruflar yapamayacağımızı, eğer buna
kalkışırsak bedelini ödeyeceğimizi öğrenmiş bulunuyoruz Ayrıca her bir insanın
çevresine verdiği zararların, sebep olduğu kirliliklerin tüm yeryüzüne karasıyla,
deniziyle bütün olarak zarar verdiğini de öğrendik
Bu yüzden hiç kimse bu konuda "Ben istediğimi yaparım Her koyun kendi
bacağından asılır " diyemez Doğa hepimize Allah'ın bir armağanı olduğuna
göre, ona zarar verenleri durdurmak hepimizin ve tüm insanlığın ortak
görevidir
ÇEVREYE VERİLEN ZARARLAR:
Çevre kirliliğinin doruğa ulaşmasında 19 yüzyıldaki Sanayi Devrimi'nin büyük
etkisi olduğu doğrudur Fakat çevre kirliliğinin bu tarihte başladığını zannetmek
de bir hatadır
Çevre kirliliği çok eski çağlardan beri vardır Fakat çevre biliminin ve ciddi bir
ekolojik bilincin oluşması yenidir örneğin ormanların bilerek yakılması
insanoğlunun çevreye çağlar boyunca verdiği zararın bir örneğidir
Orman yangını, çağlar öncesinde insanların sık sık yakalandığı sinüzit ve
antrakoz (akciğerlerde siyahlaşma) gibi hastalıkların başlıca nedenidir Fakat
bunu yapan insanların, bu hastalıkların sebebinin, doğaya kendi elleriyle
verdikleri zararlardan meydana geldiğini bir türlü anlamak istemedikleri bir
gerçektir.
Ortaçağ'da da çevre kirliliğinin önemli bir sorun olduğu anlaşılmaktadır.
Örneğin İngiltere'de evlerinin önüne insanların dışkılarını atmaları o kadar
büyük bir sorun olmuştur ki 1345 yılında bunu yapanlar 2 şilin para cezasına
çarptırılmaya başlanmıştır
12 yüzyılda ise Fransa'da, Philippe Auguste sokaklardaki iğrenç atıkların
kaldırılmasını ilk emreden kral oldu Bunun üzerine dışkılarını akarsulara atan
halk kendi ana içme suyu kaynaklarını kirlettiler.
Çevre kirliliği hakkında ilk bilinen yasa ise 1388'de İngiltere Parlamentosu’nda
kabul edildi Bu yasaya göre akarsulara ve sokaklara dışkı ve kirletici maddeler
atılmayacaktı
Yasayı uygulamayan yönetici, o çevrede yaşayanlarca kralın mühürdarına
şikâyet edilecekti İnsanların kendi elleriyle doğayı kirletmelerinin sonucunda,
kendilerinin gördükleri zararın dayanılmaz boyuta ulaşmasıyla, ancak devlet
yasasıyla kendilerini koruyacakları kanaatine vararak yaptıkları ilk yasa işte bu
yasadır.
19 yüzyıl sanayileşmesinde ise ortaya çıkan tablo korkunçtur Tüm sanayi
bölgelerinde metalürji ve demir çelik kuruluşları karaları, suları, havayı çok hızlı
bir şekilde kirlettiler.
Charles Dickens'in romanları, komünizmin teorisyeni Friedrich Engels'in
yazıları, Londra'nın kirlenmişliğinin kitaplardaki en bilinen delilleridir
1930'da hava kirliliğinden Belçika'nın Mosa Vadisi'nde 63 kişi öldü
1952 yılında ise Londra'da yaşanan felaket çok daha büyüktü 4000'i aşkın kişi
nefes alma zorluğundan, insanların doğayı tahribinin bir sonucu olarak öldü
Günümüzde de durum pek parlak değildir Belki böyle toplu ölümlere
rastlanmıyor ama Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre bir milyarı
aşkın insan hava kirliliğinin doğrudan tehdidi altında bulunmaktadır
Yıllarca toplanan çöplerin denizlere dökülmesi sonucunda bu pislikten geçmişte
ne kadar insanın zarar gördüğünü tespit etmek ise mümkün değildir üstelik
günümüzde de denizlere çöp dökülmesi şeklindeki uygulama tamamen terk
edilmiş değildir
Gerek deniz altı canlılarını öldüren, gerekse de bunların vücutlarında zararlı
maddelerin birikmesine yol açan deniz kirliliği, sonuçta yine insanoğluna zarar
vermektedir Günümüzde, sayamadığımız tüm bu kirliliklerin kanser gibi birçok
hastalıkta önemli etkisi olduğu kabul edilmektedir
Görüldüğü gibi insanlık tarihinde insanoğlunun en büyük düşmanlarından birisi
çevre kirliliğidir
Kendi ellerimizle yaptıklarımızı tüm insanlık olarak ne kadar düzeltirsek
başımıza gelmesi olası felaketlerden o derece sakınmış olacağız Bu yüzden
ekolojik dengenin sağlanmasına çabalayan tüm kişi ve kuruluşlara bir şekilde
destek vermemizin çok isabetli olacağı kanaatindeyiz
ÇEVRE SORUNLARI ve DOĞAL AFETLER
1 Çevre Sorunları:
Çevre sorunları, insanların yaşadıkları doğal ortamı bozmaları ile ortaya çıkar.
Bazı insanlar, bazı kurum veya kuruluşlar sırf kendi çıkar ve menfaatlerini ön
planda tutarak doğada bulunan diğer canlıların varlığını göz ardı ederek daha
rahat bir yaşam ya da daha fazla kazanç elde edebilmek için çevreye çok büyük
zararlar vermektedirler.
Ne çare ki doğaya verilen bu zarar önce kendi çevresini daha sonra bölgesini ve
ardından tüm dünyayı etkilemektedir. Yangınlar, kanalizasyon suları, katı ve sıvı
atıklar, kalorifer yakıtları, sanayi atıkları, nükleer atıklar vb… sayılamayacak
kadar çok zararlı maddelerle doğayı yaşanılabilir olmaktan çıkartmaktayız.
İnsanoğlunun çevreye vermiş olduğu bu zarar neticesinde canlı yaşam için
gerekli olan üç ana unsur olan havayı, suyu, toprağı kullanılamaz hale getirerek
bir anlamda kendi kendini imha etmektedir. Bu kirlilikler büyük yerleşim
yerlerinde ve metropollerde daha çok göze çarpmaktadır. Gelecek nesillere
yaşanılabilir bir dünyayı miras bırakmak isteyen doğaseverler sorunun çözümü
yönünde sürekli çalışmaktadırlar, ancak sonuca ulaşmak için uluslar arası güç
birliğinin oluşması bu anlamda oldukça önemlidir.
2.Çevre sorunlarının çözümünde bize ve devlete düşen görevler;
Çevre sorununu8n çözümü öncelikle fertlerin kendilerinden başlayarak
gelişmelidir. Dolayısıyla her şeyden önce her birey çevre konusunda okulda,
evde, işte çevre ve doğa hususunda eğitilmelidir. Bu anlamda çevre ve
doğasever bir birey olarak yaşamını idame ettirmelidir. Bu bireysel önlemin
yanında aşağıdaki önlemleri de almak gelecek yaşam için mecburidir. Bu
anlamda,

Ormanlarda izinsiz ağaç kesmeyip, ateş yakmamalıyız

Fabrikaların zehirli atıkları ve kanalizasyon suları akarsulara, göllere ve
denizlere akıtılmamalıdır

Çöpleri rastgele çevreye, akarsulara, göllere ve denizlere atmamalıyız

Kaliteli yakıtlar kullanmalıyız

Çevre sorunlarının çözümü çalışmalarda bulunan için sivil toplum
kuruluşlarına yardımcı olmalıyız

Çevre sorunlarının önlenmesi için devletin çeşitli zorunluluklar getirmesi
gerekmektedir

Çevre bakanlığı daha aktif bir şekilde çalışmalarda bulunarak caydırıcı
önlemleri almalıdır.

Yerel yönetimler çevre sorunlarına daha fazla ilgi göstermelidir
3.DOĞAL AFETLER VE KORUNMA YÖNTEMLERİ:
Doğal afetler, insanları olumsuz etkileyen doğal olaylardır Büyük oranda can ve
mal kaybına neden olurlar İnsanlara ve ülkelere büyük zarar verirler Doğal
afetlerin kontrol altına alınıp durdurulması da mümkün değildir Bazı doğal
afetleri şöyle sıralayabiliriz;
1- DEPREMLER:
Yer kabuğunda meydana gelen ani sarsıntılara deprem denir Depremler
Yeryüzünün belirli yerlerinde sıklıkla görülür Deprem görülen bu yerlere
Deprem kuşakları denir
Bunların en önemlisi Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı’dır Bu kuşak Saros
körfezinden başlayarak Marmara denizinin kuzeyinden İzmit körfezi ve
Karadeniz Bölgesi’ndeki sıradağların arasındaki çukurluklardan Van gölünün
kuzeyine kadar ulaşır Deprem insan ve diğer canlılar için yaşamı tehdit eden
önemli bir tehlikedir.Bu tehlikenin az hasarlarla kapatılabilmesi için alınması
gerken bazı önlemler şunlardır.
A-Deprem öncesi alınması gereken önlemler;
• Deprem kuşağına yerleşim yeri kurulmamalıdır
• Zemini sağlam olmayan yerlere yerleşilmemelidir
• Binalar yüksek katlı olmamalı ve inşaat tekniklerine uygun yapılmalıdır
• Halka deprem konusunda eğitim verilmelidir
B-Deprem sırasında yapılması gerekenler;
* Deprem anında soğukkanlı davranılmalıdır
* Balkon ve pencereden atlanmamalıdır
* Elektrik sigortası ve hava gazı vanası kapatılmalıdır
* Bina içinde sağlam eşyaların yanında çömelmiş durumda bulunulmalıdır
* Sarsıntı biter bitmez binadan çıkılmalıdır
Ülkemizin büyük bir kısmı deprem tehlikesi altında olduğu için depreme karşı
her zaman hazırlıklı olmalıyız Kısacası depremle yaşamayı öğrenmeliyiz
2-EROZYON:
Sel suları ve rüzgârlar tarafından aşındırılarak taşınan toprakların barajlara,
göllere ve denizlere biriktirilmesine erozyon denir.
Yurdumuz yarı kurak bir iklime sahip olduğu için önemli bir kısmı bitki
örtüsünden yoksundur Aynı zamanda yurdumuz çok engebeli bir arazi yapısına
sahiptir. Bunlardan dolayı ülkemizde çok şiddetli erozyon meydana gelmektedir
Sağanak yağışlar, orman ve otlakların tahribi ile arazilerin yanlış kullanımı da
erozyonu artıran faktörlerdendir
Erozyon sonucunda toprağın en verimli olan kısmı taşındığı için tarım
alanlarında azalma meydana gelir Taşınan toprağın bir kısmı baraj göllerine
dolarak barajların kullanım sürelerinin kısalmasına neden olur
Toprak erozyonu ülkemiz için çok önemli bir sorundur Çünkü tahrip edilen
toprakta bitkiler yetişmeyecektir Bu yüzden topraklarımızda tarım yapmak
zorlaşacaktır Bu durumda ülkeler açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler
Erozyonla mücadele için özel bir kuruluş olan TEMA (Türkiye Erozyonla
Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) kurulmuştur
TEMA erozyon konusunda eğitici çalışmalar yaparak, erozyonu önlemek için
faaliyetlerde bulunur Bu anlamda erezyonun önlenmesi açin alınacak bazı
tedbirleri şöyle sıralayabiliriz.
A-Erozyonu önlemek için;
• Orman alanları korunmalı,
• Boş araziler ağaçlandırılmalı,
• Meralara özel önem verilmeli,
• Eğimli yamaçlarda taraça çalışmaları yapılmalı,
• Tarlalardaki anız örtüsü yakılmamalıdır
Kısacası erozyonu önlemek için bitki örtüsü korunmalıdır
3-TOPRAK KAYMASI:
Yamaçlarda bulunan toprağın, kütle halinde kayarak aşağı doğru inmesi olayına
toprak kayması denir Toprak kaymasına heyelân da denir Bazen toprakla
birlikte altındaki kayanın bir bölümü de yer değiştirir
A-Toprak kaymasının nedenleri;
• Yer şekillerinin fazla eğimli olması,
• Yağışlar ve eriyen kar sularının toprağı kaygan hale getirmesi,
• Özellikle killi toprakların yağış sularını emerek kayganlaşması,
• İnsanların yol yapımı ve inşaat çalışması gibi faaliyetleri de toprak kaymasına
neden olabilir
B-Ülkemizde görülen heyelânların mevsimlere göre dağılışları:
Ülkemizde toprak kaymaları en fazla ilkbahar mevsiminde görülmektedir.
Bunun en önemli nedeni kar erimeleridir Toprak kayması en fazla Karadeniz
Bölgesi’nde meydana gelmektedir Özellikle Doğu Karadeniz Bölümü’nde
heyelânlar çok fazla olmaktadır.
Büyük Toprak kütlelerinin kayması sonucunda göller de oluşur Vadi boyunca
akan bir akarsuyun önünü bu tür bir toprak kaymasının kapatması neticesinde bu
doğal oluşum kendiliğinden meydana gelebilmektedir.
Trabzon’da ki “Sera” ve Erzurum’da ki “Tortum” gölleri buna örnek olarak
verilebilir
4-SEL BASKINLARI VE ÖNLEME ÇALIŞMALARI:
Sel, sağanak yağış ve hızlı kar erimeleri sonucu çok miktarda suyun akışa
geçmesi ile meydana gelir
Sel, önüne gelen taşları, toprakları, bitkileri sökerek taşımaktadır ve ülkemizde
çok görülen bir doğal afettir Her yöremizde sel felaketleri meydana gelebilir
Fakat en fazla Doğu Karadeniz Bölgemizde görülür
En fazla olduğu mevsim ise ilkbahardır. Bu mevsimde artan yağmurlar selleri
oluşturur Yaz aylarında görülen sellerin nedeni ise sağanak yağışlardır.
A-Ülkemizde sellerin oluşmasındaki başlıca sebepler:
Bu sebepleri iki şekilde sıralayabiliriz.
1. Sağanak yağışlar ve hızlı kar erimeleri,
2.Arazinin yeterli bitki örtüsünden yoksun olması
Sel baskınları verimli tarım topraklarını taşır Tarım alanlarındaki ürünlere zarar
vermesinin yanı sıra Ev, işyeri, yol, altyapı, haberleşme ve ulaşıma etki ederek
çoğu zaman telafisi mümkün olmayan hasarlar meydana getirirken insan ve
hayvan ölümlerine de sebebiyet verir.
B-Sellerin zararlarından korunmak için,
• Akarsu yataklarına yerleşilmemeli,
• Akarsu yataklarının kenarlarına taşkınları önlemek için setler yapılmalıdır
5- ÇIĞ:
Çığ, büyük kar yığınlarının yamaç boyunca hareket etmesidir Yüksek dağlık
alanlardaki dik yamaçlarda bulunan karların değişik seslerle harekete geçmesi
sonucu oluşur
Çığ, ülkemizde en fazla Doğu Anadolu Bölgesi’nde görülür Bunun nedeni kar
yağışlarının fazla olmasıdır
6-YANGINLAR:
Yangınların bir kısmı yerleşim yerlerinde meydana gelir Bunlara insanlar neden
olmaktadır Fakat özellikle orman yangınları büyük doğal afetler arasında
gösterilebilir Orman yangınları en fazla yaz ve sonbahar mevsimlerinde
görülür
Orman yangınları doğal çevreye zarar verdiği gibi ülke ekonomisine de büyük
zarar verir Özellikle Orman yangınları; erozyon, sel, heyelân ve kuraklığa
neden olarak canlı yaşamını tehdit eder.
ÇEVRE KİRLİLİĞİ VE ORMAN YANGINLARI?
Doğal güzellikleri ve sayılmayacak kadar çok faydalarıyla ormanlar, dünya
yaşamı için vazgeçilmezdir İyi baktığımız takdirde tükenmez bir doğal kaynak
olarak, yaşayan doğal bir varlıktır
Ağaç ve ağaççıkları, yaban hayatı, otu, toprağı, böceği, kuşları ile ormanlar
olağanüstü bir sistemdir diyebiliriz
Ülke ormanlarımız son yıllarda kendine yetmemekte olup dolayısıyla diğer
ülkelerden kereste ve tomruk ithalatı yapılmaktadır Bunun en büyük nedeni ise
orman yangınlarıdır
Yangınlar, uzun yıllarda yetişen ağaçları bir anda yutuyor ve bunun neticesinde
ormanlarımız git gide azalıyor Özellikle yaz aylarında ormanlarımız büyük risk
altında kalmaktadır. Ve ne acıdır ki, orman yangınlarının % 94’ ü insanların
hatalarından kaynaklanıyor Buna karşı, bu yangınların sadece % 6’ sı doğal
afetler neticesinde meydana geliyor Peki insanlar yangına nasıl sebep oluyorlar?
1.İhmal,
2.Dikkatsizlik ve kasıt!
A-İhmal ve dikkatsizlik nedeniyle ortaya çıkan orman yangınları:
* Ormanda güvenlik tedbiri almadan ateş yakmak, yakılan ateşi söndürmeden
bırakmak ve çocukların ormanda ateş ile oynamaları,
* Ormanda cam ve cam kırıklarını bırakmak,
* Ormana yakın yerlerde istenmeyen otların yakılması,(özellikle anız yakma)
* Gece aydınlatma amacıyla ormanda ateş ile dolaşmak,
* Sönmemiş izmaritleri rastgele yere atmak
* Doğal etmenler:
* Yıldırımlar,
* Yağmur damlacıklarının ve cam parçalarının optik özellik göstermesi,
* Kuraklık,
* Hafif ve sürekli rüzgârda kuru dalların birbirine sürtünmesi
Orman yangınları sonucu ortaya çıkan maddi kayıpların yanında, çevreye
verdiği zararlar da çok büyük olmaktadır Bu yüzden orman yangınlarının
önlenmesi için halkımızın eğitimi ve bilinçlendirilmesi çok önemlidir
Orman yangınlarının ihmal sonucu çıkması kadar, kasten çıkarılması da
acıdır Ne yazık ki, doğal dengenin bozulmasını, ormanda yaşayan canlı
türlerinin ve doğal yaşam ortamlarının yok olmasını ve topraktaki organik
maddelerin yitirilmesini hiç umursamadan birbirinden saçma nedenler ile
ormanları cahilce yakan insanlar var
B-Kasıtlı çıkarılan orman yangınlarının nedenleri ( Bilinçli olarak ) :
* Çıkar elde etmek için,
* Yabani hayvanlardan bir şekilde kurtulmak için,
* Ormana bitişiğinde ya da içinde bulunan tarlaları, otlakları genişletmek için,
* Orman içinde yapılan kanun dışı işleri örtbas etmek için,
* Terör amaçlı, herhangi bir olayı sabote etmek için
C-Orman yangınlarının çevreye etkileri:
Orman yangınlarının etkileri, orman örtüsünün tabiatına ve yangının şiddetine
bağlıdır Orman yangınları, küçük zararlardan tutun da, ormanın hem koruyucu
ve hem de iktisadi faydalarını gelecek nesillere taşıyacak şekilde tamamen
tahribine kadar büyük zararlar meydana getirebilir
Orman yangınlarının çoğuna insanlar bilerek veya bilmeyerek neden olur: Hava
şartları ise yangınlarda önemli bir çevre ve tetik faktörüdür Her yıl yıldırımların
sebep olduğu yangınlar, Türkiye’de yaklaşık olarak 140 hektarlık ormanı tahrip
eder
Nedenleri %98 8 gibi büyük bir oranda kasıtlı veya kasıtsız insan etkisine bağlı
olsa da, orman yangınlarının oluşum yerlerine dikkat edecek olursak,
meteorolojik şartların etkisini açıkça görebiliriz
Meteoroloji parametrelerinin yanıcı madde (yakıt) üzerinde meydana getirdiği
nem değişimleri hem yangın riski açısından, hem de yangın çıktıktan sonra
hareket yönünün belirlenmesinde çok büyük bir öneme sahiptir
Yakıt nemi, havanın bağıl nemi ve sıcaklığına bağlı olarak gün içerisinde
değişim göstermektedir Ülkemizdeki yangınların %83 3’ü Haziran - Ekim
ayları arasında meydana gelmekte, ayrıca çıkan yangınların %32 gibi önemli bir
kısmı 12.00 - 15.00 saatleri arasında yani yakıt nem kapsamının en düşük
olduğu dönemde meydana gelmektedir
Ç-Yangınların önlenebilmesi için çözüm önerileri:
1) Yangın tehlike sistemleri uygulanarak bulunan yangın tehlike riskinin
bilinmesi, yangınla savaşta büyük bir yardımcıdır Fakat bugüne dek
yurdumuzda bu konuda ciddi bir çalışma yapılmamıştır Bunun en önemli
nedenleri, ülkemiz şartlarına uygun, hassas bir sistemin oluşturulması ve
uygulanması aşamalarında indeks değerlerini hesaplamada ve kalibre etmede
kullanılabilecek verilerin yetersizliğidir Dolayısiyle bu verileri yeterli hale
getirmeliyiz.
2) Orman yangınlarının genellikle, dağlık ve kırsal alanlarda ortaya çıkması ve
mevcut meteoroloji şebekesinin bu alanları temsil edebilecek yeterlilikte
olmaması, ayrıca çok önemli bir veri olan yakıt nemi ölçümlerinin yapılmayışı
da bu konuda çok büyük eksikliklerdir Oysa gelişmiş ülkelerde olduğu gibi,
yangınla mücadele çalışmaları çerçevesinde dağlık alanlardaki meteorolojik
verileri de yansıtacak biçimde sabit ve seyyar meteorolojik gözlem ağlarını
geliştirmeliyiz.
3) Orman yangınları ile mücadelede erken müdahale esastır Bunun için,
güvenilir ve uzun vadeli özel hava tahminleri ile değişik bölgelerdeki yangın
söndürme ekiplerinin, özel meteorolojik indeksler ile belirlenecek olan, yangın
potansiyeli ve olasılığının yüksek olduğu yerlere önceden gönderilebilmesi ve
bazı önlemlerin alınması yoluna gidilmelidir Özellikle orman içi yollar
açılmalıdır.
4) Orman yangını esnasında, rüzgârın yönü ve şiddetindeki anlık değişimlerin
meteorologlar tarafından tespit edilmesi, yangın söndürme çalışmalarını
yönlendirmede hayati önem taşır Bu nedenle noktasal rüzgâr tahminleri için
bilinen yangın bölgelerinin, karmaşık arazi benzetim ve model çalışmalarına da
önem verilmelidir
5) Ayrıca orman yangınları ile erken mücadele edebilmek için, ormanlara
yaklaşan yıldırımlı fırtınaları takip edebilen, bunların ormanlarda çarptığı
noktaları otomatik olarak belirleyip gösterebilen “Yıldırım Detektörleri” ağının,
Türkiye’de de en azından Ege ve Akdeniz Bölgelerinde kurulup işletilmesi
gerekir.
6) Meteorolojik teknoloji ve bilginin en etkili bir şekilde kullanılabilmesi için
itfaiyeciler, ormancılar ile meteoroloji mühendislerinin daha yakın bir işbirliğine
girmesi gereklidir Bu nedenle, gelişmiş ülkelerin orman teşkilatlarında olduğu
gibi T C Orman Genel Müdürlüğü’nde de meteoroloji mühendislerinden oluşan
özel bir meteoroloji analiz ve değerlendirme biriminin kurulup işletilmesi şarttır
7) Ülkemizde, bu konuda bilimsel çalışmaların yapılabilmesi için DMİ ve
Orman Genel Müdürlüğü, bir “Orman Yangınları Veri Tabanı” oluşturulup
tüm araştırmacılara ücretsiz sunmalıdır
8) Gelişmiş ülkelerdeki gibi ülkemizde de gerektiğinde 2-aşamalı ve yerel
Orman Yangını Bülteni ve İhbarları (sırasıyla “Yangın Gözetleme ve Yangın
Uyarısı”) ile insanlarımız bilgilendirilme yoluna gidilebilmesi için, gerekli
kadro ve teknoloji temin edilmeli, organizasyon ve hazırlıklar bir an önce
yapılmalıdır
9) Ayrıca günümüzde süre gelen küresel ısınma ile birlikte ülkemizin kuru
kesimlerde yüksek sıcaklıklar ile birlikte orman yangını mevsimi ve sayısında
artışlar olabilecektir Kuru kesimlerde yüksek sıcaklıklar ile birlikte orman
yangınları ve tarımsal hastalık ve böcek zararlılarında büyük artışlar görülür Bu
nedenle, muhtemel iklim değişikliği ve ozon gazı seyrelmesinin ormanlarımıza
olası etkileri de bilimsel olarak araştırılmalıdır
10) Modern Hava Durumu programları ile orman yangınları mevsimlerinde
yüksek sıcaklık ve düşük nemin bir arada yaşandığı yerler hakkında orman
köylüsüne de sürekli olarak bilgi verilmelidir
ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU ÇALIŞMA ALANLARI VE
YÖNTEMİ:
Çevre
1. Envanter
2. Fiziksel Çevre
3. Kent Gelişimi ve Çevre
4. Kaynak Kullanımı
5. Kentsel Çevre Yönetim Sistemi
6. Çevre Mevzuatı
7. Su Kirliliği
8. Hava Kirliliği
9. Toprak Kirliliği
10. Kentsel Atıklar
11. Gürültü
12. Su Kaynakları
13. Canlı Türleri
14. Atmosferin Korunması
15. Ormansızlaştırma ile Mücadele
16. Sürdürülebilir Tarım ve Kalkınma
17. Biyolojik Çeşitliliğin Korunması
18. Tatlı Suların Korunması ve Yönetimi
19. Zehirli Kimyasalların Güvenli Kullanımı ve Atıkların
Yönetimi
20. Vb.
ÇEVRE İLE İLGİLİ SLOGANLAR
1- ORMANSIZ YURT VATAN DEĞİLDİR
2- YEŞİL GÖRMEYEN GÖZLER RENK ZEVKİNDEN MAHRUMDUR
3- VATAN TOPRAĞI KUTSALDIR, KADERİNE TERK EDİLEMEZ
M K ATATÜRK
4- SOLUYACAĞINIZ OKSİJENİ BULABİLMEK İÇİN BİR AĞAÇ DİKİNİZ
5- YAPRAK YEŞİLİ, GÖK MAVİSİ, ÇOCUKLARIMIZ RENKLERİN VARİSİ
6- ELİN İLE YAKTIĞIN ATEŞİ, GÖZYAŞINLA SÖNDÜREMEZSİN
7- ÇEVREYİ HOR GÖREN, GELECEĞİ ZOR GÖRÜR
8- ORMANDA ATEŞ YAKMAYIN, DOĞA SEVENLERİ AĞLATMAYIN
9- ÇEVREYİ NASIL BULMAK İSTİYORSAN ÖYLE BIRAK
10 - SAĞLIKLI YAŞAM, SAĞLIKLI ÇEVRE İLE OLUR
11- BİZ DOĞAYI KORUDUKÇA, DOĞA DA BİZİ KORUR
12- YARININ DOĞASI BUGÜNDEN YARATILIR
13- AMBALAJ ÇÖP DEĞİLDİR, AYRIŞTIRMAK BİLİNÇTİR
14- DAMLAYA DAMLAYA GÖL OLUR, BOŞA GİDERSE “SU” İNAN GÖLLER
KURUR
15- YAPMAN GEREKEN ÇOK BASİT, İŞİN BİTTİĞİNDE DÜĞMEYİ,
MUSLUĞU KAPAT
16- NÜKLEERE İNAT, YAŞASIN HAYAT
17- HAVA KİRLİLĞİNİ ELE ALMAYANLARI, HAVA KİRLİLİĞİ ER - GEÇ
ELE ALACAKTIR
18- UÇMUYORSA KUŞLAR, ÖLÜYORSA BALIKLAR, NASIL YAŞAR
İNSANLAR
19- BİZ DOĞAYO KORUDUKÇA DOĞADA BİZİ KORUR
20- HERKES SAĞLIKLI DENGELİ BİR DOĞAL ÇEVREDE YAŞAMA
HAKKINA SAHİPTİR
21- SAĞLIKLI YAŞAM SAĞLIKLI ÇEVRE İLE OLUR
22- YARININ DOĞASI BUGÜNDEN YARATILIR
23- BAKARSAN BAĞ OLUR BAKMAZSAN DAĞ OLUR
24- YAŞ KESEN BAŞ KESER
Tabiat sözleri
1 Ağaç ne kadar yüksek olsa da yaprakları yere düşer (Anonim)
2 Benden özür dilemene gerek yok git bir ağaç dik (Anonim)
3 Bana masum olduğunu söyleme bugüne kadar tükettiğin canlıların
sayısını sen bile bilmiyorsun (Anonim)
4 Ağaç yaş iken eğilir (Anonim)
5 Aç köpek fırın yıkar (Anonim)
6 Tabiat boşluktan nefret eder (Pascal)
7 Ağaçlı köyü su basmaz (Anonim)
8 insanı daha az değil ama tabiatı daha çok severim (Lord Byron)
9 Bütün tabiat, içinde derin bir ahengin gizlendiği güzel bir
melodidir (Goethe)
10 Tabiata karşı işlenen bir suçun öcü, insan adaletinden daha zorlu
olur (Dostoyevski)
11 Tabiatın tutarlılığı, insanların tutarsızlığından sonra güzel bir
tesellidir (Goethe)
12 Tabiata bir şey ilave ederseniz elbette ondan büyük
olursunuz (Victor Hugo)
13 Tabiatın tacı, sevgidir Ancak sevgi yoluyla ona
yaklaşılabilir (Goethe)
14 Tabiat, çok defa pislikleri bir güzellik duvarı ile
çevirir (Shakespeare)
15 Doğanın yasaları bizim yaptıklarımızdan her zaman daha
akıllıcadır (Montaigne)
16 iyi bir ağaca sarılan, gölgesiz kalmaz (Cervantes)
17 Tabiat sandığımız gibi sonsuz bir nimet değildir (Anonim)
18 Tabiatı anlamak için tabiatla bütünleşmek gerekir (Anonim)
19 En iyi arkadaşlar hayvanlardır; ne soru sorarlar, ne de kusur
kabahat bulurlar (George Eliot)
20 Her şey aynı nefesten alır: Hayvanlar, insanlar, ağaçlar. Hayvanlar
olmasa insanlar ne yapar? Tüm hayvanlar gitse insanların ruhu büyük
bir yalnızlığa boğulur; insanlar yalnızlıktan ölür (Kızılderili Reisi
Seattle)
21 Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşmanız
gerekmez (Goethe)
22 Her ağaç kendi meyvesinden bilinir (Anonim)
Çevre konulu bazı şiirler:
ÇEVREMİZ ŞİİRİ
Çöplerimiz birikmesin
Sularımız kirlenmesin
Yakıtımız tam yakılsın
Temiz olsun her şeyimiz
Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım
Sokağımızla caddemiz
Köyümüzle, kentimiz
Temiz olsun hep çevremiz
Güzel olsun hep yöremiz
Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım
Yaylada ovada dağda
Pırıl pınl bir doğada
Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım
Çevre Kirliliği Haftası
Çevreni hep temiz tut
Bataklıkları kurut
Sakın yere çöp atma
Yakışmazki uygarlığa
Çevre sağlığı demek
İnsan sağlığı demek
Elbet sağlıklı olur
Buna gösteren emek
Çöpleri artıkları
Yalnız çöpe atmalı
Yurttaşlık bilinciyle
Çevreyi parlatmalı,
Çevre sağlığı demek
İnsan sağlığı demek
Elbet sağlıklı olur
Buna gösteren emek
BİR YER DÜŞÜNÜYORUM
Bir yer düşünüyorum, yemyeşil,
Bilmem, neresinde yurdun?
Bir ev, günlük güneşlik,
Çiçekler içinde memnun
Bahçe kapısına varmadan daha,
Baygın kokusu ıhlamurun,
Gölgesinde bir sıra, der gibi;
- Oturun!
Haydi, çocuklar haydi,
Salıncakları kurun!
Başka dallarsa, eğilmiş;
- Yemişlerimizden buyurun!
Rüzgâr esmez, konuşur;
- Uçurtmalar uçun, çamaşırlar kuruyun
Mutlu olun, yaşayın,
Ana, baba evlat, torun
Ziya Osman SABA
Hazırlık, araştırma, inceleme:
Niyazi ARSLAN
Gölbaşı Kent Konseyi Başkanı
15.04.2011
Download