selçuklu - bizans ilişkileri

advertisement
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Selçuklu-Bizans ilişkilerinin başladığı devir olan XI. yüzyıl, Bizans tarihinde bir dönüm
noktasıdır. Yüzyılın başlarında II. Basileios (976-1025) ile gücünün doruğuna ulaşan
imparatorluk, aynı yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızlı bir çöküş yaşayacaktır. 1018‟de
Batı Bulgar Krallığı‟nı ortadan kaldıran ve Sırpları hâkimiyeti altına alan II. Basileios,
hükümdarlığının son dönemlerinde imparatorluğun doğusu ile de ilgilenip, 1021/22‟de
düzenlediği bir sefer ile Gürcistan‟ın bir kısmı ve Vaspurakan bölgesini topraklarına kattı.1
Ancak II. Basileios‟un 1025 yılındaki ölümüyle imparatorluğun görkemli dönemleri son
buldu. Halefi VIII. Konstantinos (1025-1028), ardından da onun kızları vasıtasıyla tahta
geçen III. Romanos Argyros (1028-1034), IV. Mikhail (1034-1041) ve IX. Konstantinos
Monomakhos‟un (1042-1055) Dönemi‟nde, II. Basileios‟un kurmuş olduğu güçlü askerî ve
politik yapı çökmüş, devletin iktisadî ve siyasî durumu hızlı bir değişime uğramıştı. Merkezî
idaredeki bu aksaklıklar dışarıda da etkisini gösterdi. 1060‟lardan itibaren Güney
İtalya‟daki topraklarını Normanlara kaptırmaya başlayan Bizans, aynı dönemlerde aşama
aşama Anadolu‟nun iç bölgelerine sokulan Selçuklu ilerleyişine karşı da hiçbir şey
yapamadı.2
Bizans‟ta bu gelişmeler olurken, doğuda Selçuklular yeni ve karşı konulmaz bir güç olarak
ortaya çıkıyordu. Selçuklu hanedanının kurucusu Selçuk Bey‟in ölümünden sonra Arslan
Yabgu idaresinde Cend‟den ayrılarak Maveraünnehir‟e gelen Selçuklular, uzun süre bu
bölgede Gazneli ve Karahanlı devletlerinin yoğun baskısı ve takibi altında ayakta durmaya
çalıştı. Arslan Yabgu‟nun 1025 yılında Gazneli Mahmud tarafından Hindistan‟daki Kalincar
kalesine hapsedilmesinden sonra, ailenin başına geçen Tuğrul ve Çağrı Bey‟in
önderliğinde 24 Mayıs 1040‟ta Gaznelilere karşı elde ettikleri kesin zaferin ardından
Horasan‟da bağımsız bir devlet kuran Selçuklular, bu tarihten kısa bir süre sonra Bizans ile
komşu duruma gelmişlerdi.3
Selçuklu-Bizans ilişkilerinin yoğunluk kazanması her ne kadar 1071 Malazgirt Savaşı‟nın
ardından olmuşsa da, iki devlet arasındaki ilk temaslar Selçuklu Devleti‟nin kurulması
öncesinde Anadolu‟ya düzenlenen akınlarla başlamıştır. Selçukoğullarının Anadolu‟ya
düzenlediği ilk akın, Çağrı Bey‟in 1016-1021 yılları arasında Doğu Anadolu‟ya düzenlediği
sefer olarak gösterilmektedir.4 Keşif mahiyetindeki bu seferin ardından Maveraünnehir‟e
dönen Çağrı Bey rivayete göre kardeşi Tuğrul Bey‟i kolaylıkla hâkim olabileceklerini
düşündüğü bu bölgeye gitmeye teşvik etmişti.5 Çağrı Bey‟in bu seferinden birkaç yıl sonra
bu kez 1028 yılında Gazneli Mahmud tarafından ülke içinde huzursuzluk çıkardıkları
gerekçesiyle ağır bir yenilgiye uğratılarak 4000 kadarı esir ve katledilen Yabgulu
Türkmenlerinin Mansur, Göktaş, Boğa, Dana, Kızıl ve Anasıoğlu gibi beylerin idaresinde
Irak, Âzerbaycan ve Doğu Anadolu bölgesine girdiklerini görmekteyiz.6 Selçuklu Devleti‟nin
kurulmasından sonra da merkezî idare ile araları açık olan bu Türkmenler Anadolu‟daki
faaliyetlerini sürdürmüşlerdi. Bizans topraklarından çok Güneydoğu Anadolu bölgesindeki
Müslüman hâkimlerin arazilerine akınlar düzenleyen Yabgulu Türkmenleri nihayet Tuğrul
Bey‟in Âzerbaycan‟a dönerek buradaki Selçuklu emirlerinin idaresinde Bizans‟a karşı olan
akınlara katılmaları hususundaki emrine uyarak geri dönmüşlerdi. Bu Türkmenler
Âzerbaycan‟a dönüşleri sırasında Erciş taraflarına geldiklerinde kendilerine topraklarından
geçiş izni vermeyen Van Gölü çevresinin Bizans Valisi Stefanos‟u mağlup ve esir
etmişlerdi (1045).7
Bu sırada Doğu Anadolu‟nun siyasî yapısında birtakım değişiklikler olmaktaydı. 1045
yılında IX. Konstantinos Monomakhos‟un, II. Baseileos Dönemi‟nde yapılan antlaşma
gereği Ermeni Ani Krallığı‟nın topraklarını ilhak etmesiyle Selçuklular ile Bizanslılar
arasında herhangi bir tampon bölge kalmamış oluyordu.8
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 1
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
İki tarafın kuvvetleri arasındaki ilk karşılaşma Vaspurakan sınırındaki Büyük Zap suyu
kenarında meydana geldi. Bu savaşta Bizanslılar tarafından pusuya düşürülen Selçuklu
kuvvetleri ağır bir yenilgiye uğratılarak, başta Selçuklu Şehzadesi Hasan Bey olmak üzere
pek çok Selçuklu beyi şehit edildi (1047/48).9 Ancak Selçuklular bu yenilginin intikamını
almakta pek fazla gecikmediler. Tuğrul Bey tarafından Anadolu‟ya gönderilen İbrahim
Yınal ve Kutalmış idaresindeki Selçuklu ordusu Hasan Kale‟de karşılaştığı Bizans
ordusunu mağlup edip esir aldıkları Liparit‟i de Tuğrul Bey‟in huzuruna getirmişlerdi
(1048/49).10 Bizans imparatorunun esir generalini kurtarmak amacıyla Selçuklu sultanına
gönderdiği elçilik heyeti vasıtasıyla taraflar arasında başlayan barış görüşmelerinden
Liparit‟in serbest bırakılması dışında herhangi bir sonuç alınamadı.11 Çok geçmeden
Tuğrul Bey, Anadolu‟ya bir sefer düzenledi (1054). Bu sefer sırasında Van Gölü‟nün
kuzeyindeki Bargiri ve Erciş kalelerini ele geçiren Selçuklu sultanı Malazgirt‟i de kuşatmış,
fakat ele geçirememişti. 12 Baharla birlikte tekrar geri dönmek düşüncesiyle Anadolu‟dan
ayrılan Tuğrul Bey, bu tarihten sonra şehzade isyanları ve Bağdat‟taki hadiselerle
uğraşmak zorunda kaldığından Anadolu‟ya bir daha sefer düzenleyemedi. Bununla birlikte
Selçuklu beylerinin Anadolu‟daki faaliyetleri devam etti. Özellikle 1057-58 yıllarındaki iç
mücadeleler sırasında Bizans İmparatorluğu‟nun Doğu Anadolu üzerindeki kontrolünün
iyice azalması, Selçuklu beylerine daha rahat hareket etme imkanı verdi. Salar-ı Horasan,
Samuk, Emir Kapar, Kicacic ve Dinar gibi beyler idaresinde Doğu ve Güney doğu Anadolu
bölgelerini baştan başa kateden Selçuklu akıncıları başta Erzincan, Sivas ve Malatya
olmak üzere birçok önemli merkezi yağmalamışlardı.13
Tuğrul Bey‟in ardından Selçuklu tahtına geçen Alp Arslan, ülke içinde düzeni sağladıktan
hemen sonra 1064 yılı başlarında Doğu Anadolu ve Gürcistan seferine çıktı. Bu sefer
sırasında Bizans‟ın doğudaki en önemli merkezlerinden birisi olan Ani‟yi ele geçiren14 Alp
Arslan, Kars bölgesi hâkimi Gagik‟i de Selçuklu vassalı haline getirdi.15 Onun Anadolu‟dan
ayrılmasından sonra da tıpkı Tuğrul Bey Dönemi‟nde olduğu gibi Anadolu‟da Bizans ile
olan mücadele Selçuklu beyleri tarafından devam ettirildi. Bu dönemde Anadolu‟da
faaliyetlerde bulunan Selçuklu beyleri arasında en meşhur olanı hiç şüphesiz Afşin Bey idi.
Antep, Antakya ve Malatya havalisinde faaliyetlerde bulunduktan sonra İç Anadolu
bölgesine girerek 1067 yılında Kayseri‟yi ele geçiren Afşin Bey ertesi yıl Suriye‟ye kadar
inen Bizans ordusunun arkasından dolaşarak İstanbul-Kilikya yolu üzerindeki önemli bir
merkez olan Amuriyye (Amorion) kalesini zapt etti. Bu olayı duyan imparator, geri dönüş
sırasında Afşin Bey‟in yolunu kesmek istediyse de Selçuklu kuvvetlerinin süratle geri
çekilmeleri sonucu başarısız oldu.16 Son olarak 1070 yılında Alp Arslan‟dan kaçarak
Anadolu‟ya giren Selçuklu Şehzadesi Erbasan, Sivas yakınlarında mağlup ve esir ettiği
Manuel Komnenos‟un teklifi üzerine Bizans‟a sığınmak için İstanbul‟a gittiğinde, onu takip
eden Afşin Bey İstanbul Boğazı‟nın Anadolu kıyısındaki Kadıköy‟e kadar ilerledi. Buradan
Erbasan ve yanındakilerin kendisine teslimi için imparatora bir mektup gönderen Afşin
Bey, bu isteği geri çevrilince yolu üzerindeki tüm Bizans şehir ve kasabalarını
yağmalayarak geri döndü.17
1068 yılında Bizans tahtına geçen IV. Romanos Diogenes askerî alandaki başarıları ve
cesaretiyle bazı kesimler tarafından kurtarıcı olarak görülüyordu. Gerçekten de
kendisinden önceki imparatorların aksine bizzat ordunun başında sefere çıkan Diogenes,
Bizans İmparatorluğu‟na yeni bir dinamizm kazandırmıştı. Yaklaşık dört yıl süren saltanatı
süresince 1071 Malazgirt bozgunuyla son bulan seferinin dışında 1068 ve 1069 yıllarında
olmak üzere Anadolu‟ya iki sefer daha düzenlemişti. Ancak dönemin Bizans kaynaklarının
da ifade ettiği gibi bu seferler sırasında birkaç önemsiz başarının dışında kalıcı bir sonuç
elde edememişti.18 Nihayet bu iki seferde başaramadığını doğrudan Selçuklu başkenti
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 2
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
üzerine giderek elde etmeyi düşünen Diogenes, 1071 yılında son seferine çıktı.19 Ancak
Malazgirt‟te ordusu perişan ve kendisi de esir edilen Diogenes bu seferinin sonunda
yalnızca tahtını değil, trajik bir şekilde hayatını da kaybetti.20
Selçuklu-Bizans ilişkilerinde bir dönüm noktasını teşkil eden Malazgirt Savaşı‟na değin
Bizans kontrolündeki Anadolu‟ya düzenlenen Selçuklu akınları her ne kadar iç bölgelere
kadar uzanmışsa da bu dönemde doğudaki birkaç merkezin dışında Anadolu‟da herhangi
bir Türk yerleşiminden söz etmek güçtür. Oysa bu zaferden yalnızca birkaç yıl sonra
Kutalmışoğlu Süleymanşah Anadolu‟da müstakil bir devlet kuracaktır.
Zengin kaynakları, siyasî ve askerî denetimden uzak olması, Anadolu‟yu yalnızca Selçuklu
idaresine tâbi Türkmen grupları için değil, rahatça hareket edebilecekleri bir bölge olması
bakımından Bizans yönetimine başkaldıran asiler içinde oldukça cazip bir mekan haline
getiriyordu. Nitekim 1073 yılında Türkler üzerine gönderilen Bizans ordusunda yer alan
ücretli Frank askerlerinin komutanı Ursel, bu sefer sırasında Bizans ordusunu terk ederek
Sivas taraflarına gelip bölgede kendi hâkimiyetini kurdu. Çok geçmeden etraftaki Bizans
kentlerini yağmalamaya başlayan Ursel, imparator tarafından üzerine gönderilen Caesar
loannes Dukas‟ı da mağlup ve esir etti. Bununla da yetinmeyen bu asi Frank komutanı
biraz sonra yeğenine karşı kışkırttığı Caesar‟ı da yanına alarak Bizans tahtını ele geçirmek
üzere harekete geçti. Üsküdar‟a kadar ilerleyerek burasını ateşe veren Ursel, ancak o
sıralarda Orta Anadolu‟da faaliyetlerde bulunan ve imparator tarafından yardıma çağırılan
Artuk Bey tarafından mağlup edilerek etkisiz hale getirilebildi.21 Artuk Bey‟in Bizans‟a
teslim etmeyerek eşinin ödediği fidye karşılığı serbest bıraktığı Ursel, çok geçmeden
Bizans yönetimi için yeniden tehlikeli bir hale geldiğinde, bu kez bir başka Selçuklu Beyi
Tutak Bey tarafından ele geçirilerek Bizans‟a teslim edilmişti.22
Bu tarihten birkaç yıl sonra Kutalmışoğullarının Anadolu‟da aktif bir rol oynadıklarını
görmekteyiz.23 İlk olarak Urfa ve Birecik taraflarına geldikleri anlaşılan kardeşlerden ikisi bir
süre sonra Suriye‟deki hadiselere karışmış, ancak Atsız Bey karşısında başarısız olarak
bu Selçuklu Beyi tarafından yakalanıp Melikşah‟a gönderilmişlerdi.24 Kardeşlerden diğer
ikisi Süleyman ve Mansur ise bir süre daha bu bölgede kaldıktan sonra faaliyetlerini
kendileri için daha uygun şartlara sahip olan Anadolu‟da sürdürmeye karar verdiler. Bu
şekilde Anadolu‟nun iç bölgelerine yönelen Süleymanşah, ilk olarak Bizans Valisi
Martavkosta‟nın elinden Konya‟yı, ardından da Romanos Makri idaresindeki Gevale
kalesini25 ele geçirdi. Ciddi bir direnişle karşılaşmayan Süleymanşah, çok geçmeden
Konya‟dan İznik kapılarına kadar olan bütün bölgeleri hâkimiyeti altına aldı.26 Onun bu
kadar kısa süre içinde böylesine geniş bir alana hâkim olmasında, şahsi kabiliyetlerinin
yanı sıra yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu dönemde Bizans‟ta eksik olmayan taht
mücadeleleri sırasında ortaya çıkan uygun şartların da etkisi olmuştur.
1078 yılında VII. Mikhail‟e karşı ayaklanan Anadolu orduları komutanı Nikephoros
Botaneiates, başlangıçta kendisini yakalamak üzere harekete geçen Süleymanşah‟ı,
Erbasan aracılığıyla ikna edip kendi tarafına çektikten sonra İstanbul üzerine yürüyerek
tahtı ele geçirdi.27 Kendisine eşlik eden Selçuklu askerlerine karşı çok cömert davranan
Botaneiates, Üsküdar‟daki karargahlarında şenlikler düzenleyip eğlenen bu birlikleri sık sık
İstanbul‟a davet ederek onlara bolca hediyeler veriyordu.28 Bizans‟ın Balkanlar‟daki
topraklarına tamamen hakim olan ve imparatorluk iddiasında bulunan Nikephoros
Bryennios‟a karşı da Botaneiates yine "Bithynia‟dan İznik‟e kadar olan bölgenin hakimi
olan Türklerin reisi Kutalmışoğlu Süleyman ve Mansur‟u” yardıma çağırdı. Süleymanşah‟ın
gönderdiği 2000 kişilik kuvvet Trakya‟daki Kalavria savaşında önemli bir rol oynadığı gibi
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 3
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Bryennios‟un esir edilmesini de sağlamıştı.29 Öte yandan bu sıralarda Melikşah‟ın
Kutalmışoğullarını itaat altına almak için Anadolu‟ya gönderdiği Porsuk da muhtemelen bu
ittifak sayesinde Süleymanşah‟a hiçbir şey yapamamıştı.30
Botaneiates ile Süleymanşah arasındaki bu ittifak Süleymanşah‟ın 1080 yılında
Botaneiates‟e karşı ayaklanan Nikephoros Melissenos‟u desteklemesi ile son buldu.
Süleymanşah tarafından desteklenen Melissenos, I. Aleksios Komnenos‟un daha atik
davranarak Bizans tahtına oturmasıyla amacına ulaşamadı. Bununla birlikte Melissenos‟un
saf dışı edilmesinin ardından, Süleymanşah‟ın onun muhafaza edilmeleri için Türk
garnizonları yerleştirdiği şehirleri bir daha boşaltmaması sonucunda başta İznik olmak
üzere Batı Anadolu‟daki pek çok şehir Selçuklu hâkimiyetine girmişti.31
Tüm Bithynia bölgesini zapt ederek imparatorluk başkentinin yanıbaşındaki İznik‟i
kendisine merkez yapan Süleymanşah, biraz sonra İstanbul Boğazı‟nın Anadolu sahilinde
kurduğu gümrük daireleriyle boğazdan geçen gemilerden vergi almaya başladı.32 Yeni
İmparator I. Aleksios Komnenos, batıda Norman Robert Guiskard ile olan mücadeleyi
öncelikli olarak halletmeyi düşündüğünden Süleymanşah ile anlaşma yoluna gitti. Belirli bir
miktar para karşılığında barış teklifinde bulunan imparatorun bu isteği Süleymanşah
tarafından olumlu karşılanınca taraflar arasında bir antlaşma imzalandı (1081).33 Bu
antlaşma ile doğu sınırlarını emniyete alan I. Aleksios, ayrıca Normanlar karşısında
Süleymanşah gibi güçlü bir müttefik de kazanmış oluyordu. Nitekim I. Aleksios, 1082
yılında Adriyatik kıyısındaki Draç‟ı kuşatan Robert Guiskard‟a karşı koymak için
Selçuklulardan askerî destek aldığı gibi, ertesi yıl Teselya‟ya kadar ilerleyerek Yenişehir‟i
kuşatan Guiskard‟ın oğlu Bohemund‟a engel olmak için de yine Süleymanşah‟tan yardım
talep etti. Süleymanşah‟ın, gönderdiği 7000 kişilik kuvvet, savaş sırasında büyük
yararlılıklar gösterek I. Aleksios‟un mücadeleyi kazanmasında önemli bir rol oynadı.34
Tarafların genellikle üçüncü bir düşmana karşı çıkar ilişkisine dayalı olarak birbirleriyle
yaptıkları bu ittifaklar uzun ömürlü olmasa da sık sık tekrarlanıyordu. Süleymanşah‟ın
ölümünün ardından İznik‟te yerine bıraktığı Ebu‟l Kasım‟ın idaresi döneminde de Bizans ile
olan ilişkiler inişli çıkışlı bir şekilde devam etti. I. Aleksios, Süleymanşah ile yaptığı
antlaşmayı bozarak Bizans aleyhinde faaliyetlere girişen ve ele geçirdiği Gemlik‟te küçük
bir deniz filosunun inşasına başlayan Ebu‟l Kasım ile başlangıçta mücadele etmek zorunda
kaldı.35 Ancak Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah‟ın İznik‟i zapt etmek için Emir Porsuk
idaresinde bir orduyu Anadolu‟ya göndermesi üzerine kendisi için daha tehlikeli bir rakip
olacağını düşündüğü bu Selçuklu beyine karşı Ebu‟l Kasım‟ı desteklemeyi uygun buldu.
Antlaşma şartlarını görüşmek için gittiği İstanbul‟da uzun süre imparator tarafından
ağırlanan Ebu‟l Kasım, her ne kadar İzmit ve çevresinin hâkimiyetini Bizans‟a kaptırmışsa
da bu ittifak sayesinde İznik‟teki durumunu koruyabilmişti.36 Diğer taraftan başta Ebu‟l
Kasım olmak üzere Anadolu‟da başına buyruk hareket eden Türkmen beylerini itaat altına
almak isteyen Melikşah da bunun Bizans‟ın desteğini almadan sağlanamayacağını
anladığından bu doğrultuda girişimlerde bulunuyordu. Bu amaçla imparatora gönderdiği bir
mektup ile evlilik yoluyla hısımlık kurmayı öneren Melikşah, eğer bu gerçekleşirse Türkleri
kıyı bölgelerinden çekeceğini, tüm hisarları kendisine geri vereceğini ve bütün gücüyle onu
destekleyeceğini vaad etmekteydi. Fakat mektubu getiren Siyavuş adlı elçiyi birçok
vaadlerle kendi tarafına çekmeyi başaran I. Aleksios, sultanın gönderdiği mektubu
kullanarak başta Sinop olmak üzere Türk beylerinin elindeki sahil kentlerini hile ile ele
geçirdi. Buna rağmen Melikşah imparatora bu kez Porsuk‟un ardından İznik üzerine
gönderdiği Bozan aracılığıyla daha önceki tekliflerini yineleyen ikinci bir mektup gönderdi.
Melikşah‟ın bu konudaki kararlılığını fark eden I. Aleksios, özellikle evlilik konusuna pek
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 4
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
sıcak bakmasa da dönemin en kudretli hükümdarı Melikşah‟ı karşısına almak
istemediğinden ona cevap vermek zorunda kaldı. Fakat Melikşah‟ın bu sırada aniden
ölmesi yüzünden iki hanedan arasında akrabalık kurma girişimi sonuçsuz kaldı.37
I. Kılıçarslan‟ın İznik‟e gelerek yönetimi ele almasından (1092/93), I. Haçlı Seferi‟ne (1096)
kadar geçen süre içinde Selçuklu-Bizans ilişkilerinde herhangi bir değişiklik olmadı.
Süleymanşah‟ın 1086‟daki ölümünün ardından Selçukluların hâkimiyetindeki toprakların
büyük oranda I. Aleksios tarafından ele geçirilmiş olması sebiyle I. Kılıçarslan tahta
geçtikten hemen sonra Bizans‟a saldırıya geçti.38 Ancak çok geçmeden I. Aleksios‟un
telkinleriyle kayınpederi Çaka (Çakan) Bey‟e39 karşı Bizans ile işbirliği yaptı. Bizans
sarayında yetişen ve daha sonra oluşturduğu deniz filosuyla İzmir ve civarındaki adaları
hâkimiyeti altına alan bu Türk Beyi, ittifak halinde olduğu Peçenek Türkleriyle birlikte
Bizans imparatorluğunu sıkıştırmaktaydı.40 1091 Nisan‟ında diğer bir Türk kavmi olan
Kumanlarla anlaşarak Peçenekleri neredeyse tamamen imha ettiren41 I. Aleksios, Çaka‟ya
karşı da I.Kılıçarslan‟ı kullandı. Selçuklu sultanına gönderdiği mektup ile onu Çaka Bey‟e
karşı harekete geçmeye kışkırtan imparator bu amacına ulaştı. I. Kılıçarslan ileride
kendisine rakip olacağını düşündüğü kayınpederini yanına davet ederek öldürttü.42
Çaka Bey‟e karşı birlikte hareket eden taraflar arasındaki ilişkilerin çok geçmeden yeniden
gerginleştiğini görmekteyiz. Kumanlarla mücadele ettiği sırada tüm Bithynia bölgesinin
Türkler tarafından talan edilmesi üzerine harekete geçen I. Aleksios, tam bu sırada Haçlı
ordularının Balkan topraklarına girdiği haberini aldı.43 Bizans‟ın uzun süreden beri Batı‟dan
talep ettiği ücretli askerlerin yerine sayıları yüzbinlerle ifade edilen Haçlı ordularının
gelmesi Bizans yönetimini sıkıntıya sokmuştu. Batılıların "hiçbir antlaşmaya uymayan, para
düşkünü ve güvenilmez” kişiler olduğunu düşünen I. Aleksios, böylesine büyük orduların
imparatorluk arazisinden geçerken sorun oluşturacaklarını bildiğinden tedirgindi.44 Bununla
birlikte Bizans, bu Haçlı orduları sayesinde Türkleri kıyı bölgelerinden uzaklaştırmayı
başarabilmişti. Nitekim Haçlılar tarafından haftalarca şiddetli bir kuşatma altında tutulan
İznik, I. Kılıçarslan tarafından kendi kaderine terk edildikten sonra, şehirdeki Türk
garnizonu tarafından Bizans‟a teslim edildi (19 Haziran 1097).45 I. Kılıçarslan‟ın eşi ve
çocuklarının da bulunduğu İznik‟in ardından başta İzmir ve Efes olmak üzere Batı
Anadolu‟nun sahil bölgeleri de Bizans hâkimiyeti altına girdi.46
İznik‟in düşmesinden sonra Konya‟yı başkent yapan I. Kılıçarslan, Danişmendliler ile
birlikte Haçlılara karşı mücadeleye devam etti. 1101 yılında birbiri ardına Anadolu‟ya giren
Haçlı ordularını yenilgiye uğratan I. Kılıçarslan‟ın bu başarıları, Haçlıların yardımıyla
Türkleri Anadolu‟dan tamamen atmayı düşünen imparatorun umutlarını boşa çıkardı.47 Bir
süre sonra I. Kılıçarslan ile bir antlaşma yapan I. Aleksios, buna göre Marmara kıyısındaki
bölgeler, ayrıca İzmir ve Antalya havalisi Bizans‟a ait olmak şartıyla Anadolu‟nun diğer
bölgelerinde Bizans‟ın eline geçen yerleri Selçuklulara geri vermeyi kabul ediyordu.48
I. Kılıçarslan‟ın ölümünden üç yıl sonra yani 1110‟da Selçuklu tahtına oturan Şahinşah,
idareyi ele aldıktan hemen sonra Bizans topraklarına saldırıya geçti. Ancak bu ilk
girişiminde başarısız olan Şahinşah, imparatora barış teklifinde bulunmak zorunda kaldı.
İmparator, huzuruna gelen Selçuklu elçilerini büyük bir saygıyla karşılamış ve uzun
görüşmeler sonunda taraflar arasında maddeleri ve içeriği bugün tam olarak bilinmeyen bir
antlaşma yapılmıştı.49 Fakat bu barış uzun sürmedi. Yaşı bir hayli ilerlemiş olan I.
Aleksios‟un hastalığı Şahinşah açısından büyük bir fırsat olarak değerlendirildiğinden
Selçuklular çok geçmeden İznik‟e kadar olan bölgelere akınlar düzenleyerek etrafı
yağmaladılar. Hasta yatağında Türklerin bu faaliyetlerini öğrenen I. Aleksios, tüm
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 5
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
rahatsızlığına rağmen Konya üzerine bir sefer düzenlemeye karar verdi. Ancak ordusuyla
Konya‟ya doğru ilerleyen imparator Akşehir‟den öteye gidemedi ve kendisine sığınmış olan
bölgedeki Rumları da Bizans topraklarına iskan ettirmek üzere yanına alarak geri döndü.
İmparatorun elle tutulur bir başarı elde edemediği bu seferinden geri dönüşü sırasında
ilginç bir gelişme olmuş ve sultan tarafından gönderilen Selçuklu elçileri, I. Aleksios‟a barış
teklifinde bulunmuşlardı. Selçuklu sultanının böyle bir teklifte bulunması bu sırada
kayınpederi Danişmendli Emir Gazi ile birlikte harekete geçen kardeşi Mesud‟un isyanı ile
ilgiliydi. İmparator ile yapılan antlaşmanın ardından geri dönerken Mesud‟un askerleri
tarafından yakalanan Şahinşah, önce gözlerine mil çekilerek kör edilmiş daha sonra
boğularak öldürülmüştü (1016/17).50
Sultan Mesud‟un Emir Gazi‟nin yardımıyla Selçuklu tahtına oturmasından yaklaşık iki yıl
sonra I. Aleksios Komnenos da öldü. Kardeşi Anna Komnena ve eşi Nikephoros
Bryennios‟un başını çektiği bir suikast girişimini şahsi kabiliyeti ve Türk asıllı loannes
Aksukhos51 sayesinde etkisiz hale getirerek İstanbul‟da idareyi tamamen ele alan II.
loannes Komnenos‟un Bizans tahtına geçmesinin ardından Türkler ve Bizanslılar
arasındaki savaşlar yeniden başladı.
1119 yılında Denizli ve çevresine hâkim olan Türkler üzerine sefere çıkan II. loannes,
bölgenin Selçuklu Valisi Başara‟yı mağlup ederek Denizli‟yi yeniden Bizans arazisine
kattı.52 Bundan bir yıl sonra yeniden Türkler üzerine sefere çıkan imparator, başta Uluborlu
olmak üzere pek çok şehri ele geçirdi.53 Fakat bu sırada Peçenek Türklerinin Balkanlar‟da
imparatorluk arazisine akınlar yapmaları, II. Ioannes‟i seferi yarıda keserek İstanbul‟a
dönmek zorunda bıraktı.
Öte yandan kayınpederinin yardımıyla tahta geçen I. Mesud‟un iktidarı Ankara ve
Kastamonu bölgelerine hâkim olan kardeşi Melik Arap tarafından tehdit edilmekteydi. Daha
önce Selçuklular elinde bulunanan Malatya‟nın 1124 yılında Danişmendliler tarafından
zapt edilmesini bahane eden Melik Arap, 1126 yılında Emir Gazi‟nin Artuklularla
meşguliyetini fırsat bilerek Mesud üzerine yürüdü. Melik Arap karşısında mağlup olan
Mesud, destek bulmak amacıyla İstanbul‟a, imparatorun yanına gitti. İmparator tarafından
çok iyi karşılanan sultan, Bizans‟tan aldğı asker ve para yardımıyla geri döndü ve Emir
Gazi ile birleşerek Melik Arap‟ı mağlup etti.54
1122/23‟te Peçenekleri ağır bir yenilgiye uğratan, ardından da Macarları itaat altına alan55
II. Ioannes, böylece batıda güvenliği sağladıktan sonra tekrar doğuya yöneldi. Batıdaki
meşguliyeti sırasında Karadeniz sahillerine kadar ilerleyen Türkleri bu bölgelerden
çıkarmak üzere 1130 yılında sefere çıkan imparator, Kastamonu‟yu ele geçirdi. Fakat II.
Ioannes‟in İstanbul‟a dönmesinden hemen sonra bu şehir yeniden Türklerin eline geçti.56
II. Ioannes‟in Kastamonu‟yu aldıktan sonra apar topar İstanbul‟a dönmesi kardeşi Isaakios
Komnenos‟un tahtı elde etmek üzere başlattığı isyan yüzündendi. Bizans kaynaklarında
ağabeyinin tahta geçmesinde herkesten çok katkısı olduğu belirtilen57 Isaakios, daha
sonra iktidar hırsına kapılarak, bu sefer sırasında ordudaki bazı komutanlarla birlikte II.
Ioannes‟e bir komplo hazırlamış, ancak bunun anlaşılması üzerine oğlu Ioannes ile birlikte
orduyu terk ederek Türklere sığınmıştı. Anadolu‟daki Bizans karşıtı güçlerle birleşerek tahtı
ele geçirmeyi planlayan Isaakios, Danişmendlilerin ve Selçukluların desteğini aldıktan
sonra bir süredir İstanbul yönetimi ile arası açık olan Trabzon ve çevresinin hâkimi
Konstantin Gabras‟ın yanına giderek onu da bu ittifaka katılmaya ikna etti. 1130/31 kışını
Emir Gazi ve Sultan Mesud‟un yanında Malatya‟da geçiren Isaakios ve oğlu ardından
Çukurova‟ya Ermeni Leon‟un yanına gitti. İlk önceleri Leon ile çok iyi anlaşan ve hatta
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 6
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
kızıyla evlenerek onunla akrabalık kuran Isaakios, bir süre sonra Ermenilerle arası
açıldığından Çukurova‟dan ayrılıp tekrar Konya‟ya Sultan Mesud‟un yanına döndü.58 Bu
arada kardeşinin Anadolu‟da kendi aleyhinde giriştiği faaliyetlerden rahatsız olan II.
Ioannes, Isaakios‟a destek verenleri cezalandırmak ve bu ittifakı parçalamak amacıyla
1132 yılında Kilikya seferine çıktı. Bu sefer sırasında Türkler ve Ermenilere karşı başarılar
kazanan imparator birkaç kaleyi de ele geçirdi.59
Diğer taraftan II. loannes‟in İstanbul‟dan ayrılmasını fırsat bilen Isaakios taraftarları
İstanbul‟da bir ayaklanma başlatmışlardı. Bu harekete destek veren Selçukluların
Uluborlu‟ya saldırması, Danişmendlilerin de Paflagonya bölgesindeki Zinin kalesini
kuşatmaları üzerine derhal geri dönen imparator kendisine karşı başlatılan bu çok yönlü
harekâtı etkisiz hale getirerek duruma hâkim oldu.60 Destek bulma ümidiyle son olarak
Haçlı kontları yanına giden Isaakios, burada da aradığı yardımı bulamadı.61 Tahtı ele
geçirme planları böylece suya düşen Isaakios, artık hiçbir şansı kalmadığını anlayınca
ağabeyinden af dilemek üzere 1139 yılında İstanbul‟a döndü. II. Ioannes de tüm
yaptıklarına rağmen kardeşini ve yeğenini affederek onlara eski makamlarını iade etti.62
Emir Gazi‟nin ölümünün ardından kayınbiraderi Muhammed ile Sultan Mesud‟un aralarının
açılmasından istifade etmek isteyen II. Ioannes, Selçuklu sultanı ile bir ittifak kurarak 1134
yılında Danişmendliler üzerine sefere çıktı. Sultan Mesud‟un bu sefer sırasında kendisini
terk ederek Muhammed‟in kuvvetleriyle birleşmesine rağmen imparator Kastamonu ve
Çankırı şehirlerini ele geçirmeyi başardı. Fakat daha önce de olduğu gibi Bizans‟ın
bölgedeki hâkimiyeti pek uzun sürmedi.63
Gerçekten de II. Ioannes‟in Anadolu‟ya düzenlediği seferler sırasında ele geçirdiği
merkezler çok geçmeden yeniden Türklerin hâkimiyetine giriyor ve bölgede tam bir Bizans
hâkimiyeti kurulamıyordu. Nitekim 1137 yılındaki Kilikya seferi sırasında Bizans ordusunu
takip ederek Çukurova‟ya inen Sulltan Mesud, Kuzey Suriye‟de fetihler yapan imparatorun
arkasından Adana‟yı ele geçirerek yağmalamıştı. Geri döndüğünde Adana‟nın Selçuklular
tarafından yağmalandığını gören II. Ioannes, kışı burada geçirdikten sonra Sultan Mesud
ile bir antlaşma yaparak İstanbul‟a dönmek zorunda kaldı.64
II. Ioannes‟in İstanbul‟a dönmesinin ardından akınlarını yeniden Sakarya kıyılarına kadar
ilerleten Selçuklu ve Danişmendli kuvvetleri imparatoru tekrar sefere çıkmak zorunda
bıraktı. Türkleri durdurabilmenin tek yolunun kalplerine indirilecek bir darbe olduğunu
düşünen II. Ioannes, 1139 yılında Danişmendlilerin merkezi Niksar üzerine giderek
burasını kuşattı.65 Fakat bu sırada yaşanan bir gelişme imparatorun planlarını alt üst etmiş
ve onu kuşatmayı kaldırarak geri çekilmek zorunda bırakmıştı. II. Ioannes‟in yanında bu
sefere katılan yeğeni Ioannes kuşatma sırasında çok basit bir sebepten ötürü kızdığı
amcasını terk ederek Türklerin tarafına geçti. Konya‟ya Sultan Mesud‟un yanına giden
Ioannes, müslüman olarak sultanın kızlarından birisiyle evlenip buraya yerleşti.66 Daha
önce babasının yaptığı gibi taht mücadelelerine karışmak yerine dinini değiştirerek
Selçuklu hizmetine giren bu Bizans prensi rivayete göre 1145/46 yılında I. Manuel
Komnenos‟un Konya‟yı kuşattığı sırada şehirde bulunmayan Sultan Mesud‟un yerine
idareyi eşiyle birlikte bizzat üzerine alıp imparatorun başarısız olarak geri çekilmesini
sağlamıştı.67
Niksar önünde uğradığı başarısızlıktan sonra İstanbul‟a dönen II. Ioannes baharla birlikte
tekrar Anadolu‟ya sefer düzenledi. İlk olarak Beyşehir bölgesine ilerleyen II. Ioannes,
Beyşehir gölündeki adaları ele geçirdi. Burada yaşayan ve Türklerle ticarî ilişkiler içinde
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 7
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
olan Hıristiyan halkın kendisine itaat etmeyi reddetmesi üzerine imparator, onları
buralardan çıkartarak Konya‟ya sürdü. Yoluna devam ederek Kilikya‟ya gelen II. Ioannes,
bir av sırasında elini yaralayan zehirli okun tesiriyle burada öldü (1143).68
II. Ioannes, Komneneos gibi güçlü bir rakibinin ortadan kalkmasının yanı sıra aynı yıl
içinde Melik Muhammed‟in ölümünün ardından Danişmendli meliklerinin taht
mücadelelerine girişmeleri Selçuklu Sultanı Mesud‟a Anadolu‟daki siyasal üstünlüğü
yeniden ele geçirme fırsatı verdi.
Bununla birlikte II. Ioannes‟den sonra Bizans tahtına geçen I. Manuel Komnenos, çok
geçmeden büyük bir orduyla Anadolu‟ya hareket etti. Önce Akşehir‟e gelerek burasını ele
geçiren Bizans ordusu, ilerleyişine devam ederek Konya önlerine geldi (1146). Tüm
çabalarına rağmen şiddetle direnen Konya‟yı alamayacağını anlayan I. Manuel, kuşatmaya
son vererek geri çekildi. Onun bu kararı vermesinin sebebi Selçuklu kuvvetlerinin ordusuna
verdirdiği ağır kayıpların yanı sıra bu sırada Avrupa‟da ikinci bir Haçlı seferinin başladığı
haberinin gelmesiydi.69
Kalabalık Haçlı ordularının Anadolu‟ya doğru ilerledikleri haberi Selçuklu Sultanı Mesud‟u
Bizans ile bir antlaşma yapmaya zorladı. Haçlılarla yapacağı zorlu mücadele sırasında
Bizans ile uğraşmak istemediği anlaşılan Mesud, Antalya ve İçel civarındaki bazı yerleri ve
Brakena kalesini Bizans‟a bırakmak koşuluyla imparator ile bir antlaşma yaptı.70 Bu
tarihten itibaren Sultan Mesud‟un ölümüne kadar Bizans ile herhangi bir çatışma
yaşanmadı.
Sultan Mesud, 1155 yılında ölünce yerini büyük oğlu II. Kılıçarslan aldı. Rakiplerini etkisiz
hale getirerek Orta Anadolu‟daki Selçuklu hâkimiyetini sağlamlaştıran II. Kılıçarslan‟ın her
geçen gün artan kuvveti ve bunun sonucunda Türkmenlerin yeniden Batı Anadolu‟daki
Bizans topraklarına akınlar düzenlemeye başlamaları Bizans imparatoru I. Manuel‟i
rahatsız etmekteydi. Anadolu‟da birliği sağlamış kuvvetli bir Selçuklu Devleti‟nin Bizans
açısından ne derece tehlikeli olabileceğinin farkında olan imparator, bu duruma engel
olabilmek için bir yandan uzun süredir ihmal ettiği babasının Anadolu politikasını yeniden
ele alırken diğer yandan II. Kılıçarslan‟ın rakipleriyle irtibata geçmeye başladı. 1158 yılında
Çukurova‟ya bir sefer düzenleyerek Ermeni Thoros ve müttefiki Antakya Prinkepsi
Renauld‟u itaat altına alan71 I. Manuel, Musul Atabegi Nureddin Mahmud ile de II.
Kılıçarslan‟a karşı bir antlaşma yaptı.72 Bu seferin Selçuklulara karşı olmaması sebebiyle
imparator Çukurova‟ya gelirken Selçuklu topraklarından rahatça geçmişti. Fakat
İstanbul‟da kendisine karşı bir isyan hareketinin başlatıldığını öğrenen I. Manuel geri
dönerken de Selçuklu topraklarından geçmeye kalkınca Nureddin ile aralarında yaptıkları
antlaşmadan haberdar olan II. Kılıçarslan‟a bağlı Türkmenlerin Larende ve Kütahya
yakınlarında saldırısına uğrayarak ağır kayıplar verdi.73
İstanbul‟da duruma hâkim olan I. Manuel, Türklerden intikam almak üzere 1159 yılında bu
kez doğrudan Selçuklular üzerine sefer düzenlemişse de Eskişehir yakınlarında
Türkmenlerin baskınlarıyla yıpratılan Bizans ordusu kışın şiddetini arttırması sebebiyle
İstanbul‟a geri dönmek zorunda kaldı.74 Bu seferden hemen sonra yeniden harekete geçen
Türkmenler Isparta ve Denizli yörelerine kadar uzanan akınlar düzenlerken Danişmendli
Yağıbasan‟da Karadeniz sahilindeki Bafra ve Ünye‟yi ele geçirmişti.75
Bu akınlar üzerine İmparator, 1160 yılında bir kez daha Selçuklular üzerine sefere çıktı.76
Özellikle Menderes havalisindeki Türkmenlerin faaliyetlerine son vermek isteyen I. Manuel,
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 8
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
zaman zaman Selçuklu kuvvetlerinin ani saldırıları karşısında güç duruma düşse de
çoğunlukla üstün olduğu savaşların ardından İstanbul‟a döndü.77 Ancak imparatorun
bölgeden ayrılmasından sonra Denizli ve yakınındaki Fileta‟yı ele geçiren Türkler,
Hıristiyan ahaliyi de esir aldılar.78
Selçuklulara karşı büyük ordularla her yıl mevsimlik seferler düzenleyen İmparator, bu
şekilde kesin bir netice elde edemiyordu. Bu yüzden o daha etkili bir yöntem takip ederek
Anadolu‟da II. Kılıçarslan‟a karşı kuvvetli bir ittifak oluşturdu. İlk olarak Suriye‟deki
Franklarla anlaşan İmparator, ardından Danişmendli Yağıbasan ile bir ittifak anlaşması
yaptı. Bununla da yetinmeyen I. Manuel, II. Kılıçarslan‟ın Çankırı ve Ankara meliki olan
kardeşi Şahinşah‟ı da saltanat davasında kendisini destekleyeceğini vaad ederek bu
ittifaka dahil etti. Daha önce II. Kılıçarslan‟ın yanında yer alan Kayseri Meliki Danişmendli
Zunnun ve Malatya Hâkimi Danişmendli Zülkarneyn‟in de bu birliğe katılmasıyla Bizans
imparatorunun önderliğinde II. Kılıçarslan‟a karşı kuvvetli bir cephe oluşturulmuş oldu.79 Bu
ittifakı haber alan II. Kılıçarslan, bu güçlü birliği parçalamak için derhal harekete geçti. Bu
amaçla ilk önce Bizans imparatoruna bir elçi göndererek onunla anlaşmak isteyen II.
Kılıçarslan, bu teklifinin reddedilmesi üzerine bu kez Danişmendli Yağıbasan ile 1160
yılında Elbistan ve çevresini kendisine bırakmak koşuluyla anlaşmaya çalıştı. Fakat onun
bu girişimi de başarısızlıkla sonuçlanmış ve sultanın barış teklifini reddeden Yağıbasan
biraz sonra Konya‟ya gelmekte olan II. Kılıçarslan‟ın karısı ve Erzurum Saltuklu Hükümdarı
İzzeddin Saltuk‟un kızını kaçırarak yeğeni Zunnun ile evlendirmişti. Bu son olay karşısında
oldukça öfkelenen II. Kılıçarslan hemen Yağıbasan üzerine gitmişse de Bizans‟ın ve diğer
beyliklerin kuvvetleriyle desteklenen Yağıbasan‟a mağlup olmuştu.80
Bu yenilgiyle büyük bir prestij kaybeden II. Kılıçarslan, Bizans‟ın rakiplerine verdiği desteği
kesmediği takdirde başarılı olamayacağını anladı. Bu sebeple o derhal I. Manuel‟e bir
mektup göndererek daha önce Bizans‟a ait olan birçok kenti geri vereceğini, ayrıca
elindeki Hıristiyan esirleri de serbest bırakacağını bildirdi.81 Bizans tarihçisi Kinnamos bu
görüşmelerin devam ettiği sırada Bizans komutanı Kontostephanos‟un 2500 kişiden fazla
bir Selçuklu birliğini mağlup ettiğini yazmaktadır.82 Herhalde bu yenilginin ardından daha
da güç duruma düşen II. Kılıçarslan, imparator ile yüzyüze görüşmek üzere yanına
Nureddin Mahmud‟un kardeşi Emir Miran‟ı da alarak İstanbul‟a gitti. Devrin kaynaklarında
ayrıntılı olarak anlatılan bu ziyaret sırasında imparator tarafından çok iyi ağırlanan ve
kendisine bol miktarda hediyeler verilen II. Kılıçarslan, uzun süre kaldığı İstanbul‟dan I.
Manuel ile bir antlaşma yaptıktan sonra oradan ayrıldı.83 Bu antlaşmanın maddeleri ile ilgili
ayrıntılı bilgi veren tek kaynak olan Kinnamos‟a göre:
1. Selçuklular gerektiğinde Bizans imparatorluğuna yardımcı kuvvetler gönderecekti.
2. İmparatorun izni olmaksızın Türkler Bizans arazisine girmeyeceklerdi.
3. Selçuklu sultanı Bizans‟ın düşmanlarına karşı imparartorun yanında mücadele
edecekti.
4. II. Kılıçarslan daha önce ele geçirdiği Bizans şehirlerini özellikle Sebaste‟yi84 Bizans‟a
iade edecekti.85
1162 yılında Bizans ile yapılan bu antlaşma her ne kadar Selçuklular açısından ağır
maddeler taşıyor gibi gözükse de II. Kılıçarslan‟a Anadolu‟daki rakipleriyle rahatça
ilgilenme imkanı vermesi açısından son derece faydalı olmuştur. Konya‟ya döndükten
hemen sonra rakipleriyle mücadeleye girişen II. Kılıçarslan kısa sürede tüm düşmanlarını
etkisiz hale getirerek Anadolu‟da duruma yeniden hâkim oldu.86
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 9
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Taraflar arasındaki barış on yıl süreyle geçerliliğini korudu. Fakat II. Kılıçarslan, özellikle
Anadolu‟da hâkimiyetini kuvvetlendirdikten sonra bu antlaşmanın kendisine yüklediği ağır
sorumluluklardan kurtulmak istediğinden antlaşma hükümlerini ihlal etmeye başladı.
Kendisine bağlı Türkmen topluluklarına Bizans arazilerine sürekli olarak akınlar
yapmalarını telkin eden sultan bu sayede imparatordan daha fazla tavizler koparmayı
düşünüyordu.87 Musul Atabegi Nureddin ile de Bizans‟a karşı ortak hareket edeceğine dair
anlaşan II. Kılıçarslan ayrıca Alman İmparatoru Fredrich Barbarossa gibi Manuel‟in
rakipleriyle de iyi ilişkiler kuruyordu.88
Bilhassa kalabalık Türkmen gruplarının Bizans topraklarına düzenledikleri akınlardan
rahatsızlık duyan I. Manuel, nihayet 1173 yılında Selçuklulara karşı sefere çıktı.
İmparatorun üzerine geldiğini öğrenen II. Kılıçarslan, henüz kesin sonuçlu bir savaşa
girmek istemediğinden beylerinden Süleyman‟ı I. Manuel‟in yanına göndererek tekrar barış
talebinde bulundu. I. Manuel‟in yanına gelen Süleyman, bu saldırılarla sultanın bir ilgisi
olmadığını anlatarak onu aradaki barışın korunmasına ikna etmiş ve hediye olarak
götürdüğü cins atlarla imparatorun gönlünü almayı başarmıştı.89
Bu yeni antlaşma, taraflar arasında bir çatışmayı engellemekle birlikte barışın daha fazla
devam etmeyeceği de açıktı. Nitekim imparatorun İstanbul‟a dönmesinden sonra
Türkmenler yeniden Bizans arazisine girerek Denizli ve etrafını yağmalamışlardı. Bizans
imparatoru da bu saldırılar karşısında sessiz kalmamış Türkmenlerin faaliyetlerine son
vermek için bölgeye ordular sevk etmişti.90
II. Kılıçarslan‟ın Bizans‟a karşı bu Türkmenleri savunmamasına rağmen I. Manuel
muhtemelen bu saldırılardan Selçuklu sultanının sorumlu olduğunu düşünüyordu. I.
Manuel, 1174 yılı sonu veya 1175 yılı başlarında daha önce 1162 yılındaki antlaşmayla
Bizans‟a verileceği vaad edilen şehirlerin teslim alınması için hazırlıklara girişti. Bunu
haber alan II. Kılıçarslan bir kez daha barış görüşmelerine girişmiş ve bir elçilik heyetiyle
imparatora gönderdiği mektupla bu şehirlerin Bizans‟a teslimi için kuvvet gönderilmesini
istemişti. Bunun üzerine I. Manuel, Aleksios Petraliphas komutasında 6000 kişiden fazla
bir kuvveti şehirleri teslim almak üzere Anadolu‟ya gönderdi. Fakat II. Kılıçarslan, henüz
ele geçiremediği bu şehirlere onları Bizans‟a karşı koruyacağını bildirerek gönüllü olarak
Selçuklulara teslim olmalarını sağladı. Böylece hiçbir şey elde edemeyen Bizans kuvvetleri
İstanbul‟a geri döndü.91
Bu son gelişmenin ardından I. Manuel, sefer hazırlıklarına girişti. İmparator ilk olarak
Anadolu‟daki Bizans garnizonları arasındaki irtibatı sağlamak amacıyla bazı önemli
mevkileri tahkim etmeye başladı. Bunlar arasında en önemlisi Dorylaion‟du. Bizzat
imparator tarafından idare edilen tahkim çalışmaları kısa sürede tamamlandı. Dorylaion‟un
tahkim edildiğini öğrenen II. Kılıçarslan, imparatora elçiler göndererek aralarındaki barışı
bozan bu davranışının sebebini sorduğunda I. Manuel alaylı bir şekilde sultanın bu seferin
sebebini bilmemesine şaşırmış gibi yaparak II. Kılıçarslan‟a Danişmendli Zunnun ve
kardeşi Şahinşah‟a ait toprakların geri verilmesi gibi kabul edilmesi zor isteklerde
bulunarak onu sıkıştırmıştı.92 Savaşın artık kaçınılmaz olduğunu anlayan sultan bir yandan
hazırlılara girişirken diğer yandan da Dorylaion‟un inşaatının geçikmesi için Türkmenlere
Bizans kuvvetlerine sürekli olarak baskınlar düzenlemeleri emrini vermişti.93
Bu sırada imparator, yanında bulunan sultanın kardeşi Şahinşah‟ın Amasya‟daki
taraftarlarının yardım istemesi üzerine Şahinşah ve Mihael Gabras‟ı Amasya‟yı ele
geçirmek üzere bölgeye göndermeye karar verdi. Ancak emrindeki kuvvetlerle Bizans
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 10
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
karargahından ayrılan Şahinşah Eskişehir‟den fazla uzaklaşmadan Selçuklu kuvvetlerince
mağlup edilmiş ve bu saldırıdan güçlükle kurtulan Şahinşah perişan bir durumda
imparatorun yanına dönmüştü.94 Öte yandan kuvvetlerini toplayarak Amasya üzerine giden
Mihail Gabras şehrin önüne geldiğinde Selçuklu birliklerinin de orada olduğunu görünce
çok şaşırmış ve şehirdekilerin sürekli çağrılarına rağmen ani bir baskına uğramaktan
çekindiğinden bir türlü harekete geçemeyerek şehri Selçuklulara kaptırmıştı.95 Gabras‟ı bu
başarısızlığından dolayı cezalandıran I. Manuel, ardından Thomas adlı bir hadımı
Amasya‟nın Bizans‟a teslimi için II. Kılıçarslan‟ın yanına gönderdi. Ancak imparatorun
tehditlerine aldırmayan II. Kılıçarslan bu teklifi reddetti.96
Dorylaion‟un inşaatını tamamlayan I. Manuel ardından Selçuklular üzerine çıkacağı sefer
sırasında geçeceği yol üzerindeki bir diğer önemli mevki olan Homa‟yı (Siblia, Soublaion)
yeniden inşa edip içine bir garnizon yerleştirdikten sonra İstanbul‟a döndü.97
1176 yılı başlarında II. Kılıçarslan‟ın sefer hazırlıkları yapan I. Manuel‟i bu fikrinden
vazgeçirmek için bir kez daha İstanbul‟a bir elçi gönderdiğini görmekteyiz. Fakat onun bu
isteği de geri çevrildi. İmparator, sultanı kendisine iyilik edene nankörlük etmekle
suçlarken, sultan da imparatoru Dorylaion ve Soublaion kalelerini yeniden inşa ederek
aralarındaki antlaşmayı bozmakla suçluyordu.98 Nihayet I. Manuel 1176 yılı ilk baharında
yeğeni Andronikos Vatatzes‟i Danişmendli Zunnun ile birlikte Paflagonya bölgesine
gönderirken99, kendisi de Selçuklu Başkenti Konya‟yı ele geçirmek niyetiyle büyük bir
orduyla İstanbul‟dan ayrıldı. 100
I. Manuel‟in üzerine geldiğini öğrenen II. Kılıçarslan, imparatora birbiri ardına iki elçilik
heyeti daha gönderdi. Yanındaki tecrübeli komutanların tüm uyarılanlarına rağmen
cevabını Konya‟da vereceğini söyleyerek II. Kılıçarslan‟ın barış tekliflerini geri çeviren I.
Manuel ilerleyişine devam etti.101
Selçuklu sultanının bu şekilde ısrarla barış istemesi dolayısıyla II. Kılıçarslan‟ın
kendisinden çekindiğini düşünen I. Manuel, çok güvendiği ordusuyla Denizli içinden
geçerek Homa‟ya oradan da etrafı yüksek tepelerle çevrili dar bir geçitin girişinde yer alan
Myriokephalon102 denilen yıkık bir kalenin bulunduğu mevkiye ulaştı. Geçeceği yollar
üzerindeki su ve yiyecek kaynakları Türkler tarafından kullanılmaz hale getirilerek
yıpratılmış olan Bizans ordusu I. Manuel tarafından ihtiyatsızca sokulduğu bu boğazda
Selçuklu kuvvetlerince pusuya düşürülerek hemen hemen tamamen imha edildi (17 Eylül
1176).103 Ordusunun büyük bir kısmı gözleri önünde imha edilen imparator yanında kalan
az sayıdaki bir kuvvetle belkide hayatına son verecek olan nihaî saldırıyı beklerken II.
Kılıçarslan hiç beklenmedik bir şekilde rakibiyle barış antlaşması yaptı.104
Kaynaklarda maddeleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmeyen ve sadece Dorylaion ve
Soublaion kalelerinin yıkılması ve imparatorun bu anda kabul etmek zorunda olduğu
şartlar diye söz edilen bu antlaşmanın ardından I. Manuel İstanbul‟a dönmek üzere yola
çıktı.105 İmparator, dönüş sırasında kendisine refakat eden üç Selçuklu emirine rağmen,
sultanın imzaladığı barış antlaşmasını bir türlü kabullenemeyen Türkmenlerin
saldırılarından kurtulamadı.106 Alaşehir‟de toparlanmak için bir müddet istirahat eden I.
Manuel, buradan İstanbul‟a gönderdiği bildirilerde kendisini Alp Arslan‟ın karşısında
mağlup olarak esir düşen IV. Romanos Diogenes‟e benzetiyor, ancak antlaşmayı esir
olarak sultanın huzurunda değil serbest bir şekilde ve kendi sancağı altında imzaladığını
belirtmeyi de ihmal etmiyordu.107 Aynı şekilde İngiltere Kralı II. Henry‟e gönderdiği
mektupta da imparator, ilk bozgunun ardından yeniden düzene sokulan Bizans ordusunun
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 11
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Selçuklu kuvvetlerine hücuma geçeceği sırada bunu gören sultanın barış yapılması için
elçiler gönderdiğini söylemekteydi.108 Oysa devrin Bizans kaynaklarında yüz yıl önceki
Malazgirt bozgunuyla karşılaştırılan bu zaferin ardından Bizans‟ın Türkleri Anadolu‟dan
çıkarma ümidi tamamıyla suya düştüğü gibi büyük Franko-Bizans düşüncesi de iflas etmiş
oluyordu.109 Bizans tarihindeki en ağır yenilgilerden birisi olan bu büyük bozgun
imparatorun ruh hali üzerinde de derin izler bırakmış ve kaynakların da ifade ettiği üzere I.
Manuel ölümüne kadar bu olayın yıkıcı etkisinden kurtulamamıştı.110
II. Kılıçarslan ile yaptığı antlaşma gereği Soublaion kalesini yıktıran ve İstanbul‟a ulaştıktan
sonra sultana yüklü miktarda altın111 gönderen I. Manuel, bununla birlikte Dorylaion
kalesine dokunmadı. Bunun üzerine Selçuklu sultanı İstanbul‟a gönderdiği elçiler
aracılığıyla Dorylaion kalesinin yıkılması gerektiğini hatırlatınca I. Manuel, Selçuklu
elçilerine zor şartlar altında kabul edilen bu antlaşmanın kendisi açısından çok önem
taşımadığını bildirdi.112
İmparatorun antlaşmayı ihlal eden bu tutumu üzerine Selçuklu-Bizans çatışmaları yeniden
başladı. II. Kılıçarslan 1177 yılında kaynaklarda Atapakes olarak geçen bir Selçuklu beyini
24.000 kişilik bir kuvvetin başında kıyı bölgelerine kadar tüm Menderes havalisini tahrip
etmekle görevlendirdi.113 Bundan sonra da Selçuklu Devleti‟ne tabi Türkmenlerin Bizans
arazilerine olan akınları aralıksız devam etti. I. Mauel bu akınlara son vermek ve itibarını
yeniden kazanmak düşüncesiyle 1178 ve 1179 yıllarında bizzat ordusunun başında iki kez
sefere çıktıysa da bu seferler sırasında elde ettiği ufak tefek başarıların dışında kalıcı bir
sonuç elde edemedi.114
I. Manuel Komnenos‟un 1180 yılında ölümünü takip eden yıllarda Bizans‟ın içinde
bulunduğu karışıklıklar Selçuklu hâkimiyetinin yayılmasında önemli bir rol oynadı. 1182
yılında Uluborlu ve Kütahya‟yı ele geçiren Selçuklu kuvvetleri Denizli ve Alaşehir
çevresindeki tüm bölgeleri de kontrol altına almışlardı.115 Bu dönemde batı yönündeki
fetihleri bizzat idare eden II. Kılıçarslan, Bizans‟taki taht mücadeleleri sırasında karşısına
çıkan fırsatları değerlendirmeyi de ihmal etmiyordu. Nitekim bu taht mücadeleleri sırasında
Konya‟ya gelerek kendisinden yardım talep eden Ioannes Vatatzes‟in oğullarına sultanın
gönderdiği 40.000 kişilik bir Selçuklu kuvveti Ege denizi kıyılarına kadar ilerlemişti. Öyleki
Selçuklular Rodos adasının karşı kıyılarına kadar gelmişlerdi.116 1183 yılında II. Aleksios
Komnenos‟un annesinin himayesindeki yönetimine son vererek uzun süredir hayalini
kurduğu Bizans tahtına oturan Andronikos Komnenos‟un imparatorluğu çöküntüden
kurtarmaya yönelik çabaları da sonuç vermemiş ve iki yıl süren despotça yönetimi trajik bir
şekilde sona ermişti.117 Andronikos‟un ölümü ve II. Isaakios Komnenos‟un tahta geçmesi
sırasındaki karışıklıklardan yararlanmak isteyen II. Kılıçarslan, Emir Sami (Sames)
kumandasındaki bir orduyu Alaşehir ve çevresindeki bölgelelere sevk etti. Bölgeyi talan
eden bu Selçuklu kuvvetlerine karşı aciz kalan Bizans 10 yıllık bir vergi vermeyi kabul
ederek barış antlaşması imzalamak zorunda kalmıştı.118
Bu hadiseden bir müddet sonra 1186 yılında II. Kılıçarslan‟ın ülkeyi oğulları arasında
paylaştırdığı görülmektedir.119 Ancak merkeziyetçi devlet anlayışına son derece ters düşen
bu hareket çok geçmeden zararını göstermiş ve daha II. Kılıçarslan‟ın sağlığında kardeşler
arasında hâkimiyet mücadeleri başlamıştı. Fakat bütün bu siyasî parçalanma ve
şehzadeler arasındaki mücadelelere rağmen özellikle uclarda bulunan Rükneddin
Süleymanşah, Muhiddin Mesud ve Gıyaseddin Keyhüsrev, hâkim oldukları bölgelerde
fetihlere devam etmişler ve 1176 yılından itibaren çöküşe geçen Bizans‟a karşı aktif bir
politika takip etmişlerdi.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 12
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Nitekim 1195 yılında I. Manuel Komnenos‟un oğlu olduğu iddiasıyla ortaya çıkan ve III.
Aleksios Angelos‟a karşı isyan eden Aleksios adlı bir şahıs, Ankara meliki Muhiddin
Mesud‟un kendisine verdiği destekle Ankara‟ya sınır olan pekçok Bizans kentini
yağmalamış ve üzerine gönderilen imparatorluk kuvvetlerini de yine Mesud‟un yardımıyla
mağlup etmişti. Kendisine başkaldıran bu asiyi itaat altına alabilmek için Mesud ile
anlaşma girişiminde bulunan imparator, Mesud‟un talep ettiği ağır istekleri kabul etmeyince
taraflar arasındaki mücadele bir buçuk yıl boyunca devam etti. Nihayet 1196 yılı Aralık
ayında 4 ay boyunca kuşattığı Dadybra‟yı (Safranbolu) ele geçiren ve buradaki yerli ahaliyi
sürerek yerlerine Türkleri iskan ettiren Mesud karşısında çaresiz kalan imparator,
Balkanlardaki savaş durumunu da göz önünde tutarak daha önce talep ettiği haracı
ödemeyi kabul edip onunla barış antlaşması yaptı.120 Hatta Muhiddin Mesud barış
antlaşması yaptığı III. Aleksios‟a Balkanlar‟daki mücadelesi sırasında bir yardımcı kuvvette
yolladı.121 Aynı şekilde Tokat Meliki Rükneddin Süleymanşah da melikliği döneminde
Karadeniz sahillerine kadar uzanarak önemli bir liman kenti olan Samsun‟u ele
geçirmişti.122 1189‟da Isaakios Komnenos‟a karşı isyan eden Alaşehir Valisi Theodoros
Mankaphas, Uluborlu Meliki Gıyaseddin Keyhüsrev‟in yanına gelerek ondan yardım istedi.
İmparator ile sürtüşmeye girmek istemeyen Keyhüsrev, Mankaphas‟a doğrudan destek
vermemekle birlikte, onun Batı Anadolu‟da faaliyetlerde bulunan Türkmenler arasından
asker toplamasına izin verdi. Keyhüsrev‟in izniyle Türkmenler arasından topladığı
kuvvetlerle harekete geçen Mankaphas, Denizli ve Honaz havalisini tahrip ve
yağmaladıktan sonra tekrar Keyhüsrev‟in yanına döndü. Bizans kaynağının ifade ettiğine
göre123 Mankaphas‟ın Keyhüsrev‟in babasının ölümünün ardından Selçuklu tahtına
oturmasından hemen sonra Konya‟ya geldiğine bakılırsa bu asi Bizans valisinin
Türkmenlerden sağladığı kuvvetlerle Bizans‟ı uzun süre uğraştırdığı anlaşılmaktadır.
İmparator, Keyhüsrev‟e hediyelerle birlikte gönderdiği elçisi aracılığıyla hayatına
dokunulmayacağı ve hiçbir işkence yapılmayacağı garantisini vererek Mankaphas‟ın
kendisine teslim edilmesini istedi. İmparatorun bu teklifini kabul eden Keyhüsrev,
Mankaphas‟ı Bizans‟a teslim etti. Ancak onun bu hareketi kardeşleri tarafından tepkiyle
karşılandı.124
1192 yılında II. Kılıçarslan‟ın ölümünden sonra Selçuklu tahtına geçen I. Gıyaseddin
Keyhüsrev‟in bu ilk saltanatı 1196 yılına kadar sürdü ve bu süre içinde kardeşlerinin kendi
bölgelerindeki hâkimiyetleri devam etti. Diğer kardeşlerinin aksine melikliği döneminde
Bizans ile ılımlı ilişkiler içinde olan Keyhüsrev‟in bu tutumu hükümdarlığının ilk
zamanlarında da devam etti. Fakat 1196 yılında meydana gelen bir hadiseyle ilişkiler
gerginleşmiş ve dostluk yerini savaşa bırakmıştı. Keyhüsrev‟in Mısır hükümdarı Melik-ül
Adil‟in imparatora gönderdiği hediyeler ve iki cins ata el koyması üzerine, Bizans
imparatoru da Konya‟dan İstanbul‟a gelen Selçuklu tüccarlarını hapsettirerek mallarını
dağıttırdı. Bu olay karşısında derhal harekete geçen Keyhüsrev, Menderes havzasındaki
tüm Bizans kentlerini yağmaladı ve Hıristiyan ahaliyi esir etti.125 Ele geçirilen esirleri tek tek
deftere kaydettirip beşer bin kişilik gruplara ayıran Keyhüsrev, Akşehir‟e kadar yanında
getirerek onları bu bölgeye iskan ettirdi. Sultan, kendilerine arazi, tohum ve ziraat aletleri
dağıttırdığı Hıristiyan ahaliye, imparator ile yeni bir barış antlaşması yapıldığı takdirde
ülkelerine dönmekte serbest olduklarını eğer böyle bir şey olmaz ise beş yıl boyunca
vergiden muaf tutulacaklarını, bu sürenin ardından da daha önce Bizans yönetimine
ödedikleri vergiden fazla olmamak koşuluyla vergi konulacağını bildirdi. Kendilerine karşı
hoşgörülü davranan bu yeni idareden memnun kalan halk bir daha kendi memleketlerine
geri dönmedi. Ayrıca onların bu durumunu gören civardaki pek çok Hıristiyan ahali de
gönüllü olarak Bizans idaresini terk ederek Selçuklu tebası haline geldiler. Böylece
Selçuklu sultanlarının uyguladığı bu adil yönetim sayesinde Bizans kentleri boşalırken,
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 13
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Selçuklu kentlerini mamur hale gelmeye başladı.126
1196 yılında I. Gıyaseddin Keyhüsrev‟in saltanatına son vererek Konya‟ya giren II.
Süleymanşah‟ın hükümdarlığı dönemi Anadolu‟daki Selçuklu hâkimiyetinin yayılması ve
siyasî birliğin yeniden sağlanması açısından son derece önemlidir. Kardeşleri arasında
askerî konulardaki kabiliyeti ve zekasıyla ön plana çıkan127 Süleymanşah Devri‟nde eski
kudretine ulaşan Selçuklu Devleti yeniden Bizans‟tan haraç alır duruma geldi. II.
Süleymanşah‟ın iç mücadelelerle uğraşmasını fırsat bilen III. Aleksios Komnenos‟un
görünüşte Giresun yakınlarında batan bir geminin mallarının kurtarılması için Konstantinos
Frangopulos komutasında Karadeniz‟e gönderdiği Bizans filosu
Samsun‟a gelmekte olan ticaret gemilerine baskın yaparak mallarını yağmaladı. Samsunlu
tüccarlar bu konu ile ilgili olarak imparatora yaptıkları şikayetlerden bir sonuç alamayınca
bu kez haklarının korunması için Konya tüccarları Süleymanşah‟a başvurdular. Bunun
üzerine imparatora bir elçilik heyeti gönderen Süleymanşah, tüccarların zararının
karşılanmasını ve yeni bir antlaşma yapılmasını istedi. Sultanı karşısına almak istemeyen
imparator bu olayın suçunu Frangopulos‟un üzerine yıkarak Süleymanşah‟ın teklifini kabul
etti. Yapılan antlaşmaya göre imparator tüccarların zararını karşılamayı ve Selçuklulara
yıllık vergi ödemeyi kabul ediyordu (Ağustos 1200).128 Niketas‟a göre bu antlaşmadan kısa
bir süre sonra III. Aleksios, Süleymanşah‟a suikast düzenlemesi için bir şahsı
görevlendirmişti. Ancak amacına ulaşamadan ele geçirilen bu şahsın itiraflarından gerçek
anlaşılınca aradaki antlaşma bozulmuş ve Selçuklular yeniden Bizans‟ın doğu eyaletlerine
saldırıya geçmişti.129 Gerçekten de antlaşmanın yapıldığı yıl Milas bölgesinin vergilerinin
toplanması için görevlendirilen Mikhail Angelos, III. Aleksios‟a karşı ayaklandığında
Süleymanşah‟ın desteğine başvurmuş ve “imparatordan nefret eden” Selçuklu sultanı
tarafından çok iyi karşılanarak kendisine destek verilmişti. Selçuklu desteğiyle harekete
geçen Mikhail, Menderes havzasındaki tüm Bizans şehirlerini yağmaladı.130 Bu durum
Süleymanşah ile III. Aleksios arasındaki antlaşmanın birkaç ay içinde bozulduğunu
göstermektedir.
1196 yılında II. Süleymanşah karşısında başarısız olarak Konya‟yı terk etmek zorunda
kalan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, Bizans‟a sığınmak düşüncesiyle İstanbul‟a yöneldi. Fakat
Akşehir yakınlarında meydana gelen bir hadise yüzünden doğuya yönelmek zorunda kalan
Keyhüsrev, yolda kendisine yetişen oğulları İzzeddin Keykavus ile Alaaddin Keykubad ve
diğer maiyetiyle birlikte Çukurova‟ya Ermeni kralı II. Leon‟un yanına geldi. Keyhüsrev
burada çok iyi karşılanmakla birlikte Süleymanşah‟tan çekinen II. Leon ona yardım
edemedi. Bundan sonra sırasıyla Elbistan meliki olan kardeşi Mugiseddin Tuğrulşah,
Malatya meliki olan diğer kardeşi Muizeddin Kayserşah, Halep Hâkimi Melik Zâhir,
Diyarbakır‟daki kız kardeşi ve son olarak Ahlat Şahı Balaban‟ın yanına gelen ve gittiği her
yerde sultan gibi karşılanan I. Gıyaseddin Keyhüsrev nihayet buradan da ayrılarak
Karadeniz sahiline, oradan da Canik valisinin kendisine sağladığı gemilerle İstanbul‟a
doğru hareket etti. İstanbul‟da çok iyi karşılanan ve imparator tarafından sık sık saraya
davet edilerek kendisine bolca hediyeler sunulan Keyhüsrev bununla birlikte kardeşi ile
mücadele edebilmesi için gerekli olan desteği alamadı. Bu sebeple 1204 yılındaki
Latinlerin işgaline kadar İstanbul‟da kalan Keyhüsrev, bu arada III. Aleksios tarafından
Manuel Mavrozomes‟in kızıyla evlendirildi.131 1204 yılında Latinlerin İstanbul‟u işgal
etmeleri sebebiyle buradan ayrılan Keyhüsrev ailesi ve diğer maiyetiyle birlikte kayınpederi
Mavrozomes‟in yanına geldi ve Konya‟ya dönünceye kadar onunla birlikte kaldı.132
II. Süleymanşah‟ın ardından küçük yaştaki III. Kılıçarslan‟ın Selçuklu tahtına geçmesi I.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 14
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Gıyaseddin Keyhüsrev‟e bağlı beglerin harekete geçmelerine sebep oldu. Kayınpederi
Mavrozomes‟in yanındaki Keyhüsrev‟in huzuruna gelen Hacib Zekeriya durumu anlatarak
devlet ileri gelenlerinin kendisini tahta çıkarmak istediklerini bildirdi.133 Gelişmeleri
Mavrozomes‟e anlatan Keyhüsrev, kayınpederinin de elinden gelen desteği vereceğini ve
kendisinin hizmetinde olduğunu söylemesi üzerine oğulları, Mavrozomes ve diğer
maiyetiyle birlikte Konya‟ya gitmek üzere yola çıktı. Fakat yolculuk sırasında arazisinden
geçtikleri İznik Hâkimi I. Theodoros Laskaris, yeni Selçuklu Sultanı III. Kılıçarslan ile
yaptığı antlaşmayı ileri sürerek geçiş izni vermek istemedi. Taraflar arasındaki uzun
görüşmelerin ardından Keyhüsrev‟in sultan olduktan sonra Türklerin elinde bulunan Denizli
ve Honaz‟ı Bizans imparatorunun bir temsilcisine bırakacağını vaad etmesi ve bu
gerçekleşinceye kadar oğulları İzeddin Keykavus ve Alaaddin Keykubad‟ın Hacib Zekeriya
ile birlikte İznik‟te rehin bırakılmasını kabul etmesinden sonra Laskaris geçiş izni verdi.134
Bundan sonra yoluna devam eden Keyhüsrev ilk olarak kendisine destek veren uc
Türkmenleri arasından asker toplamak üzere Uluborlu‟ya geldi. Keyhüsrev Konya üzerine
gitmek için Uluborlu‟da hazırlıklar yaparken sevindirici bir gelişme olmuş ve ustaca bir
oyunla İzzeddin Keykavus ve Alaaddin Keykubad‟ı kaçıran Hacib Zekeriya gönderdiği bir
ulakla yanına gelmekte olduklarını bildirmişti.135 Nihayet Konya‟ya ilerleyen Keyhüsrev,
1205 yılı Şubat ayında dokuz yıllık bir aradan sonra ikinci kez Selçuklu tahtına oturdu.136
IV. Haçlı Seferi‟nin beklenilenin aksine 1204 yılında Latinlerin İstanbul‟u işgali ile son
bulmasının ardından şehri terk eden bazı Bizanslı idareciler Anadolu‟da ele geçirdikleri
merkezlerde Bizans İmparatorluğu‟nun varisi olarak devletler kurmaya çalışıyorlardı.
Nitekim III. Aleksios‟un damadı I. Theodoros Laskaris, İznik merkez olmak üzere Batı
Anadolu‟da müstakil bir devletin temellerini atarken, Komnenos hanedanına mensup
Aleksios ve David adlı iki kardeş Karadeniz sahillerine hâkim olmaya çalışıyorlardı. Gürcü
Prensesi Thamara‟nın yeğeni olan Aleksios 1204 Nisanında Gürcülerin desteğiyle
Trabzon‟u ele geçirirken kardeşi David de Sinop ve Ereğli‟ye hâkim olarak Sakarya
boylarına kadar ilerledi.137 Batıda Latinlerin tehdidi altında olan Laskaris doğudan da
David‟in kendi hâkimiyet alanına kadar ilerlemesi ile iki ateş arasında kaldı ve bu kıskaçtan
kurtulabilmek için Keyhüsrev ile bir ittifak yaptı.138 Selçuklu sultanının Laskaris ile böyle bir
ittifak kurmasında hiç şüphesiz Trabzon İmparatorluğu‟nun İznik yönetimi kadar
Selçuklular açısından da büyük bir tehlike teşkil ediyor olması etkili olmuştu. Zira
Komnenosların Karadeniz sahilindeki önemli kıyı kentlerini ele geçirmesiyle Selçuklu
ülkesinden geçerek Karadeniz‟e ulaşan kervan yolları aracılığıyla yapılan ticaret kesintiye
uğramıştı.
Selçuklular ile anlaştıktan sonra David‟i mağlup ederek doğusunu emniyet altına alan
Laskaris, batıda hâkimiyet bölgesini işgale kalkışan Haçlı Komutanı Louis karşısında da
başarılı olduktan sonra 1206‟da Bizans‟ın meşru imparatoru olduğunu ilan etti.139 Öte
yandan Trabzon Hâkimi Aleksios‟un Karadeniz kıyısındaki önemli şehirlerden birisi olan
Samsun‟u kuşatması üzerine şehirdeki Türklerin yardım talebi sonucu harekete geçen
Keyhüsrev de Aleksios‟u mağlup ederek ticaret yolunun emniyetini sağladı.140 Bundan
sonra güneye yönelerek 1207 yılında Antalya‟yı ele geçiren Keyhüsrev, ardından da bir
süredir Selçuklu topraklarına tecavüzlerde bulunan Ermeniler üzerine yürüdü. Bu seferi de
başarıyla sonuçlandırarak II. Leon ile Selçuklu hâkimiyetini tanıdığına dair bir antlaşma
imzaladı.141
Bu şekilde her iki tarafında düşmanlarıyla meşgul olmaları birbirleriyle dost kalmalarını
sağladı. Ancak aynı zamanda rakip durumda olan tarafların her geçen gün artan kuvveti
çok geçmeden birbirlerini tedirgin etmeye başladı. İki taraflı tehlikeyi atlatan Laskaris,
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 15
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Selçuklu sultanının başarılarından rahatsız olurken, Keyhüsrev de İznik‟teki hâkimiyetini
sağlamlaştıran Laskaris‟in Selçuklular aleyhinde yayılmasından endişeleniyordu.
Keyhüsrev‟in İznik‟e karşı İstanbul‟daki Latinlerle yakınlaşarak Kral Henry ile bir ittifak
antlaşması yapması, bu arada Laskaris‟in Selçuklulara ödediği yıllık vergiyi kesmesi
aradaki ilişkileri iyice gerginleştirdi.142 Biraz sonra Keyhüsrev‟i İstanbul‟da misafir eden ve
Latinlerin işgalinden sonra şehri terk eden III. Aleksios, Antalya‟da bulunan sultanın yanına
geldi. Damadından şikayet eden Aleksios‟un tahtını ele geçirmek için Laskaris‟e karşı
yardım istemesiyle aradığı fırsatı bulan Keyhüsrev derhal harekete geçti. Bir elçi
aracılığıyla gönderdiği mektupta tahtın Aleksios‟a devredilmesini isteyen Keyhüsrev, bu
talebi geri çevirilince Aleksios‟u da yanına alarak Laskaris üzerine yürüdü. Taraflar
arasında Alaşehir yakınlarında meydana gelen ve her iki tarafında ağır kayıplar verdiği bu
savaşta Selçuklu sultanı da hayatını kaybetti.143
Bizans ve İslam kaynakları arasında savaşın şekli ve yapıldığı yer hakkında bazı farklılıklar
olmakla144 birlikte Keyhüsrev‟in çok talihsiz bir şekilde hayatını kaybettiği ve bunun
sonucunda da galip durumda olan Selçukluların bu üstünlüklerini koruyamadıkları çok
açıktır.145
İmparator, sultanın cenazesini Alaşehir‟deki Müslüman mezarlığına defnettirirken, onu
öldüren Frenk askerini de öldürttü.146 Sınırlarda herhangi bir değişikliğe yol açmayan bu
antlaşmanın ardından beklenilenin aksine Selçuklu-Bizans ilişkilerinde uzun süreli bir barış
dönemi yaşandı. Laskaris‟in I. İzeddin Keykavus‟un tahta çıkışı münasebetiyle Selçuklu
başkentine gönderdiği elçi aynı zamanda Alaşehir savaşıyla bozulan ilişkileri düzeltmekle
görevliydi. Savaş sırasında esir edilen Selçuklu Beyi Seyfeddin Ayaba ile 3000 dinar para
ve bol miktarda hediyelerle Konya‟ya gönderdiği elçi aracılığıyla I. İzeddin Keykavus‟u
tahta çıkışından dolayı tebrik eden Laskaris, babasının ölümünden duyduğu üzüntüyü de
bildirdi. Ayrıca Keyhüsrev‟in katilini öldürdüğünü söyleyerek barış teklifinde bulundu. Asıl
hedefi İstanbul‟daki Latinler olan Laskaris‟in bu mücadelesi sırasında doğuda sukuneti
sağlamayı düşünerek yaptığı bu teklif sultan tarafından da uygun bulundu. Zira Keykavus
da öncelikli olarak Larende ve Ereğli‟yi ele geçiren Ermeniler ve Ankara Kalesi‟ne çekilerek
taht mücadelesini sürdüren kardeşi Alaaddin Keykubad ile ilgilenmeyi düşünüyordu.
Keykavus, huzuruna gelen Bizans elçisi ile görüştükten sonra Seyfeddin Ayaba
başkanlığındaki bir elçilik heyetini Konya‟da hazırlanan bir antlaşma metni ve hediyelerle
birlikte İznik‟e gönderdi. Seyfeddin Ayaba, yapılan antlaşmanın ardından dönüş sırasında
Keyhüsrev‟in Alaşehir‟deki naaşını da alarak Konya‟ya getirdi ve cenaze büyük bir törenle
diğer Selçuklu sultanlarının gömülü olduğu türbeye defnedildi.147
Selçuklu Devleti ile İznik İmparatorluğu arasındaki bu antlaşma uzun süre geçerliliğini
korudu. Bununla birlikte bu süre içinde Batı Anadolu‟ya bilhassa Denizli ve Menderes
havzasına olan yoğun Türkmen göçleri sayesinde bu bölgelerdeki Türk nüfusu yoğunluk
kazandı. Taraflar arasında resmi bir çatışma yaşanmamış olmasına rağmen Bizanslılar
Balkanlar‟daki Kumanları kullanarak Türkmen yayılmasına engel olmaya çalışıyordu.
Nitekim imparator Vatatzes, Balkanlar‟dan aileleriyle birlikte göçürdüğü kalabalık bir
Kuman topluluğunu Türkmenlere karşı Menderes havzası ve Frigya bölgesine yerleştirdi.
Fakat Bizans‟ın Batı Anadolu‟daki Türk yayılmasını durdurmak için aldığı bu önlem bir işe
yaramadığı gibi Kumanların Türkmenlerle karışmasıyla bölgenin Türkleşmesi hız
kazandı.148
Keykavus‟un saltanatı döneminde Selçuklu-Bizans ilişkilerindeki önemli gelişmelerden
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 16
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
birisi de Bizans‟ın diğer kolu olan Trabzon İmparatorluğu‟nun Selçuklu hâkimiyeti altına
alınmasıdır. Selçuklularla dostane ilişkiler içinde olan I. Thedoros Laskaris, Latinlerle de bir
barış antlaşması yaptıktan sonra 1214 yılında Batı Karadeniz bölgesine yerleşen Trabzon
İmparatoru Aleksios‟un kardeşi David‟in elinden Ereğli ve Amasra‟yı alarak Karadeniz‟in
batı sahilinde kuvvetli bir durum elde etmişti. Bu sırada Trabzon İmparatoru Aleksios‟un da
hâkimiyet alanını batıya doğru genişletme çabaları Selçuklu Devleti‟nin Karadeniz ile olan
bağlantısının kesilmesi ve kuzeyden sarılma tehlikesini doğurdu. Bu sebeple bir an önce
Karadeniz‟e çıkmak isteyen Keykavus Sinop seferine çıktı (1214). Sinop kuşatmasının
devam ettiği sırada yanındaki az sayıda bir kuvvetle Trabzon dışında avlanmaktayken
Selçuklu kuvvetleri tarafından esir edilen Aleksios, Sinop‟un ele geçirilmesinden sonra
Selçuklu sultanının vassalı olduğuna dair bir antlaşma imzaladıktan sonra serbest
bırakılarak yeniden Trabzon tahtına geçirildi.149 Bu tarihten itibaren Selçuklu hâkimiyeti
altına giren Trabzon Komnen imparatorları, I. Alaaddin Keykubad Dönemi‟nde bir ara
Celâleddin Harezmşah‟ı metbu olarak tanımışlarsa da 1230 Yassıçemen Savaşının
ardından yeniden Selçuklu tabiyetine girdiler. Bu durum 1243 yılına kadar devam etti ve bu
tarihten sonra Selçuklular gibi Trabzon İmparatorluğu da Moğollara tabi hale geldiler.150
1243 yılındaki Kösedağ bozgunuyla başlayan Moğol istilası Konya-İznik arasındaki eski
antlaşma ve dostluğu bozmamış aksine her iki taraf içinde büyük bir tehlike oluşturan
Moğol tehdidi tarafları birbirine daha da yakınlaştırmıştı. Kösedağ yenilgisinin ardından
muhtemelen İstanbul‟a sığınmak düşüncesinde olan II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Menderes
havalisine ulaştığında yanına gelen İznik İmparatoru Vastatzes ile eski antlaşmanın
geçerliliğini tasdik eden yeni bir antlaşma yaptı.151
Selçuklu Devleti‟nde ağır tahribata yol açan Moğol istilası İmparator Vatatzes‟in beklediği
gibi İznik İmparatorluğuna dokunmadı. Ayrıca Kösedağ yenilgisi öncesinde İstanbul‟daki
Latinlerle yakın ilişkiler kuran Selçukluların İznik için oluşturduğu tehlikeye tamamen son
verdiği gibi iktisadî açıdan da Bizanslılara faydalı oldu. Zira Bizanslılardan iaşe maddeleri
satın alan Türklerin ödediği yüksek miktardaki para ve mallar İznik‟i malî açıdan oldukça
rahatlatıyordu.152
Moğol istilasını takip eden yıllarda Selçuklu Devleti her geçen gün artan Moğol baskısı
altında varlığını devam ettirmeye çalışırken, İznik yönetimi de tüm dikkatini1 İstanbul‟daki
Latinlerle olan mücadeleye vermişti. Bu tarihten itibaren iki devlet arasındaki ilişkiler ülke
içindeki saltanat mücadeleleri sırasında zor durumda kalan hanedan mensuplarının
karşılıklı olarak ilticaları şeklinde geçmiştir.
1256‟da Moğol Komutanı Baycu Noyan kışlamak için Anadolu‟ya girerek Aksaray‟a
geldiğinde Moğolların ikinci kez Selçuklu ülkesini istilaya girişeceğini düşünen II. İzzeddin
Keykavus, Baycu Noyan‟a karşı harekete geçti. Ancak taraflar arasında Aksaray ve Konya
arasındaki Sultanhanı denilen mevkide meydana gelen savaşta Selçuklu ordusu bir kez
daha mağlup oldu. Yenilginin ardından ailesi ve yakın adamlarıyla Antalya‟ya, oradan da
Alâiye‟ye kaçan II. Keykavus, kendisini yanına çağıran Baycu Noyan‟ın peşinden asker
göndermesi üzerine Alâiye‟den ayrılarak Türkmenlerin yoğun olduğu uc bölgesindeki
Ladik‟e gitti. Ancak Moğollar tarafından takip edildiğini anlayan sultan, burada da uzun
süre kalamayarak güvenli olacağını düşündüğü İznik‟teki II. Theodoros Laskaris‟in yanına
sığındı.153 İznik‟te çok iyi karşılanan II. Keykavus, birkaç ay sonra Hülegü‟nün Bağdat
üzerine çıkacağı sefere katılması için Baycu Noyan‟ı çağırması üzerine Laskaris‟in verdiği
kuvvetlerle Konya üzerine yürüyerek Moğollar tarafından Selçuklu tahtına oturtulan kardeşi
IV. Rükneddin Kılıçarslan‟ı mağlup edip yeniden saltanata hâkim oldu (Mayıs 1257).154
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 17
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Fakat II. Keykavus‟un saltanatı uzun sürmedi. IV. Kılıçarslan ve Muineddin Süleyman
Pervane‟nin Moğolları sürekli olarak II. Keykavus aleyhinde kışkırtmaları sonucu Moğol
Komutanı Alıncak Noyan, Konya üzerine yürüdü (1261). Bu durum karşısında II. Keykavus
Antalya‟ya kaçarken, Moğollara karşı savaşan Selçuklu ordusu mağlup oldu. Tahtı yeniden
ele geçirmek için 1260 yılında Ayn Câlut‟ta Moğolları mağlup eden Memlûk Devleti‟nden
yardım isteyen II. Keykavus‟un bu talebi karşılıksız kalınca, ailesi, yakın adamları ve diğer
maiyetiyle birlikte Antalya‟dan gemiye binerek İstanbul‟a gitti (1262).155 Bu sırada Bizans
tahtında 1261 yılında Latinlerin elinden İstanbul‟u alarak Bizans‟ı yeniden ihya eden VIII.
Mikhail Palaiologos bulunuyordu. Daha önce taht mücadelesi sırasında Selçuklulara
sığınan VIII. Mikhail Palaiologos, II. Keykavus tarafından çok iyi karşılanmış ve döndükten
sonra İznik tahtını, ardından da İstanbul‟u ele geçirmişti. İmparator, şimdi zor durumda
kalarak kendisine sığınan eski dostunu çok iyi karşıladı. Selçuklu sultanına ve
maiyetindekilere elinden gelen hürmeti gösteren ve II. Keykavus‟un İstanbul‟da dilediği gibi
yaşamasına izin veren VIII. Mikhail, ayrıca tahtını yeniden ele geçirebilmesi için kendisine
destek vereceğini vaad ediyordu.156 Bir süre sonra II. Keykavus‟un taraftarları da Bizans
topraklarına geçerek İstanbul‟a sultanın yanına geldiler.157
Fakat çok geçmeden VIII. Mikhail‟in II. Keykavus‟a karşı olan tutumu değişti. Bu
değişikliğin sebebi bu dönemde meydana gelen siyasî gelişmelerle ilgiliydi. Hülegü‟ye
karşı ittifak kuran Altınordu ve Memlûk Devletleri, imparatora gönderdikleri elçiler
vasıtasıyla II. Keykavus‟un Moğollara karşı desteklenmesini istiyorlardı. Ancak Hülegü‟den
çekinen VIII. Mikhail, II. Keykavus‟u desteklemek yerine ona karşı olan dostane tutumunu
değiştirdi. Biraz sonra Moğollarla evlilik yoluyla hısımlık kuran imparator, Selçuklu sultanını
Meriç nehri ağzındaki Enez kalesine hapsettirdi (1262). Bununla da yetinmeyen imparator,
II. Keykavus‟un yanındaki ileri gelen beylerini Ayasofya‟da Hıristiyanlığı kabule zorlamış ve
buna uymayanları öldürtmüştü.158
İmparatorun bu davranışının sebebi dönemin Selçuklu kaynaklarında, imparatoru
öldürerek yerine geçme düşüncesinde olan sultan ve adamlarının planladığı suikastın
imparator tarafından öğrenilmesine dayandırılmaktadır.159 Aynı şekilde Bizans müellifleri
de bunu doğrular mahiyette II. Keykavus‟un Altınordu hanını ve Bulgar kralı Konstantin‟i
Bizans‟a karşı kışkırttığını ve imparatorun düşmanlarıyla işbirliği yaptığını
zikretmektedirler. İmparatorun bundan dolayı Selçuklu sultanını Enez kalesine hapsettiğini
ifade eden Bizans müellifi sultanın İstanbul‟da kalan ve Melik Konstantin adını alan küçük
oğlunun Hıristiyan olarak yetiştirildiğini ileri sürer.160 Ancak tüm bu iddialara rağmen
imparatorun bu davranışının sebebi Hülegü ile olan ilişkisi olmalıdır.
II. İzeddin Keykavus‟un Bizans imparatoru tarafından hapsedildiğini duyan Altınordu hanı
Berke, 20.000 kişilik bir kuvveti Bizans üzerine gönderirken, Bulgarların da bu kuvvetlere
katılmasını emretti. Bizans‟ın Balkanlar‟daki şehirlerini tahrip eden bu kuvvetler Enez‟e
kadar gelerek II. Keykavus ile oğulları Mesud ve Geyumers‟i de yanlarına alarak hanın
yanına götürdüler. Altınordu hanı tarafından çok iyi karşılanan ve kendisine ihsanlarda
bulunulan II. Keykavus 1279/80 yılına kadar Kırım‟da yaşadıktan sonra burada öldü.161
Sonuç olarak XI. yüzyıldan itibaren başlayan Selçuklu-Bizans ilişkileri zaman zaman
kurulan ittifaklar veya yapılan antlaşmalarla yumuşamışsa da çoğunlukla mücadeleler
şeklinde geçmiştir. Bu mücadeleler, Bizans açısından Selçuklulara kaptırılan Anadolu‟nun
geri alınması düşüncesi ile yapılırken, Selçuklular açısından yurt edindikleri Anadolu‟daki
hâkimiyetlerini sağlamlaştırmak amacını taşıyordu. Elbetteki uzun süre aynı coğrafyayı
zorunlu olarak paylaşmak durumunda olan iki toplum arasında savaşların dışında farklı
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 18
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
türden ilişkilerde olmuştur. Bunları, ilerleyen dönemlerde iyiden iyiye artan sosyal, kültürel
ve ekonomik ilişkiler, taht mücadelelerine karışan hanedan mensupları veya mevcut
idareye başkaldıran asilerin karşılıklı ilticaları, Bizans toprak aristokrasisi tarafından yavaş
yavaş toprakları ellerinden alınan köylülerin Selçuklu idaresini tercih ederek karşı tarafa
geçmeleri ya da tam tersi II. Ioannes Komnenos döneminde Çankırı bölgesinde yaşayan
Türklerin gönüllü olarak Bizans tebası olmaları162 örneğinde olduğu gibi topluca taraf
değiştirmeler olarak sıralayabiliriz.
Yusuf AYÖNÜ
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 6 Sayfa: 598-617
Dipnotlar:
1. Vardan Vartabet, "Türk Fütühatı Tarihi (889-1262)”, T. S. D., Türkçe terc. Hrant D. Andreasyan,
İstanbul 1937, 168; ayrıca bk. Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türkçe terc. Fikret Işıltan, 3.
baskı, Ankara 1991, 286 vd. 291-292; Romilly J. H. Jenkins, Byzantium: The Imperial Centuries, A.D.
610-1071, Toronto 1987, 325 vd.; M. Levtchenko, Bizans, Türkçe terc. Erdoğan Berktay, İstanbul
1979, 238-239; John Julius Norwich, Byzantium The Apogee, New York 1992, 261 vd., 264; Auguste
Bailly, Bizans Tarihi, II, Türkçe terc. Haluk Şaman, İstanbul (bty.), 255 vd.; George Finlay, History of
the Byzantine Empire, London-Newyork 1935, 406; Ali
Sevim, Genel Çizgileriyle Selçuklu-Ermeni İlişkileri, Ankara 1983, 9-10; Işın Demirkent, "1071
Malazgirt Savaşına Kadar Bizans‟ın Askerî ve Siyasî Durumu”, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi,
S. 33, İstanbul 1982, 142-143.
2. Ostrogorsky, a.g.e., 296 vd.; Warren Treadgold, A History of the Byzantine State and Society,
Stanford, California, 1997, 583 vd.; Michael Angold, The Byzantine Empire 1025-1081, New York
1988, 5 vd., 17 vd.
3. Cuzcanî, Tabakat-ı Nasırî, yay. Abdülhay Habibî, Tahran 1363 h.ş., 245 vd.; Gerdizî, Zeynü‟l Ahbâr,
yay. Abdülhay Habibî, Tahran 1363 h.ş., 410 vd., 433 vd.; Mirhond, Ravzatu‟s-Safa, IV, Luknov 1914,
87; Müstevfî, Tarih-i Güzide, yay. Abdulhuseyn Nevaî, Tahran 1364 h.ş., 428; Raşid Al- Din Fazlallâh,
Câmi „Al-Tavârih, yay. Ahmet Ateş, II, 5. cüz., 2. baskı, Ankara 1999, 7-9, 15-16; İbnu‟l- Esîr, el Kâmil
fî‟t-Târîh, IX., neşr. Carolus Johannes Tornberg, Beyrut 1386/1966, 482-483; Türkçe terc. Abdülkerim
Özaydın, IX, İstanbul 1987, 368-369.
4. Çağrı Bey‟in bu seferi ile ilgili olarak bk. Urfalı Mateos, Vekayinâme, Türkçe terc. H. D. Andreasyan,
Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor‟un Zeyli (1136-1162), 2. baskı, Ankara
1987, 48 vd.; Simpat Vekayinâmesi (951-1334), Türkçe terc. Hrant D. Andreasyan. (Türk Tarih
Kurumu‟nda Basılmamış nüsha), 18-19; Urfalı Vahram, Kilikya Kralları Tarihi, Türkçe terc. Hrant D.
Andreasyan, (Türk Tarih Kurumu‟nda Basılmamış Nüsha), 3; Mirhond, IV, 86; ayrıca bk. İbrahim
Kafesoğlu, "Doğu Anadolu‟ya İlk Selçuklu Akını (115-1021) ve Tarihi Ehemmiyeti”, 60. Doğum Yılı
Münasebetiyle Fuad Köprülü Armağanı, İstanbul 1953, 259-274.
5. Gregory Abû‟l-Farac İbnü‟l-İbrî (G. Barhebraeus), Abû‟l-Farac Tarihi, İngilizceden Türkçeye terc. Ö. R.
Doğrul, I, 3. baskı, Ankara 1999, 293.
6. İbnu‟l-Esîr, C. IX, 476; Türkçe terc. C. IX, 363; ayrıca bk. Faruk, Sümer Oğuzlar (Türkmenler) TarihleriBoy Teşkilatı-Destanları, İstanbul 1992, 73; M. Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, I,
Ankara 1993, 169 vd.
7. Mateos, 83-84; Simpat, 31-32. Bizans valisi Stefanos‟un mağlup ve esir edilmesi ile ilgili olarak Bizans
kaynakları da bilgi vermektedir. Bu konuyla ilgili olarak Bizans müellifleri Sultan Tuğrul Bey‟in emri ile
Musul Arapları ile harp etmek için görevlendirilen Kutalmış‟ın Musul hükümdârı ile yaptığı muharebede
mağlup olarak Vaspurakan taraflarına kaçtığını, orada Bizans valisi olan Stefanos‟tan ülkesinden
geçmek için izin istediğini, fakat mağrur ve çılgın bir kişi olan bu valinin geçiş izni vermediği gibi
Türklere saldırdığını, ancak mağlup ve esir edildiğini ve Kutalmış‟ın onu Tebriz‟e götürerek sattığını
nakletmektedirler {bk. Ioannes Zonaras, Chroniques, Almanca terc. Erich Trapp, Militärs und Höflinge
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 19
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
im Ringen um das Kaisertum, 969 bis 1118 (Nach der Chronik des Johannes Zonaras), Graz 1986,
103; Nicephore Bryennios, Histoire, Introduction, texte, traduction et notes par Paul Gautier, Bruxelles:
Byzantion, 1975, 96-98; Türkçe terc. O. Kazanlı, Tarihi Hatıralar, (Türk Tarih Kurumu‟nda Basılmamış
nüsha), 36}.
8. Mateos, 79-80; Simpat, 30 vd.; Vardan, 174; ayrıca bk. Ernest Honigmann, Bizans Devleti‟nin Doğu
Sınırı, Türkçe terc. Fikret Işıltan, İstanbul 1970, 172-173; Ostrogorsky, a.g.e., 309; V. V. Barthold,
"Ani”, İA, I, 435.
9. Bryennios, 98; Türkçe terc. 36; Zonaras, 103; İbnu‟l-Esîr, IX, 546-547; Türkçe terc. IX, 415. Yalnız
İbnu‟l-Esîr, "Tuğrul Bey‟in akrabalarından bir şahsın kumandasındaki bir grup Oğuz daha önce Rum
topraklarına girmiş, fakat büyük bir başarı sağlayamamıştı. Adamlarından birçok kişi öldürülmüş ve
geriye dönmüştü” demektedir; ayrıca bk. Köymen, “Anadolu‟nun Fethi”, Diyanet İşleri Başkanlığı
Dergisi, I, Ankara 1961, 93-94; J. Laurent, Byzance et les Turcs Seldjoucides dans l‟Asie Occidentale
Jusqu‟en 1081, Paris-Nancy 1913, 22; Hasan Gholi Moayedi, “Invasion Seldjoukides En Arménie
Byzantine”, TAD, VI, S. 10-11, 1968, 127-128.
10.Mateos, 89-90; ayrıca bk. Köymen, a.g.m., 94; Laurent, a.g.e., 22; Claude Cahen, Türklerin
Anadolu‟ya İlk Girişi, Türkçe terc. Y. Yücel-B. Yediyıldız, Ankara 1992, 10; aynı yazar, “The Turkish
Invasion: The Selchükids”, HC., I, ed. T. M. Setton and M. W. Baldwin, Philedelphia 1955, 144.
11.Zonaras, 105. Zonaras bu konu ile ilgili olarak Tuğrul Bey tarafından İstanbul‟a gönderilen Seriphes
adlı elçinin imparator ile yaptığı mülakatta sultan adına haraç istediği, fakat bunun kabul edilmeyerek
elçinin hiçbir şey elde edemeden geri döndüğünü ve bunun üzerine sultanın bizzat Romalılara karşı
yürüdüğünü ifade etmektedir; Michaelis Attaliotae, Historia, yay. ve Lat. terc. Brunet de PresleImmanuel Bekker, C. S. H. B., Bonnae-Weberi, 1853, 45; Abû‟l-Farac, I, 304-305; Mateos, 89-90;
Vardan, 175 İbnu‟l-Esîr, X, 28; Türkçe terc. X, 43; ayrıca bk. Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türkİslâm Medeniyeti, 5. baskı, İstanbul 1996, 123-124.
12.Attaliotae, 46-47; Abû‟l-Farac, I, 306; Mateos, a.g.e., 100 vd.; Simpat, 35-36; İbnu‟l-Esîr, IX, 599;
Türkçe terc. IX, 454-455; ayrıca bk. Köymen, Tuğrul Bey ve Zamanı, İstanbul 1976, 56-57;
Honigmann, a.g.e., 179-180.
13.Süryani Keşiş Mihail Vekayinâmesi, II, Türkçe terc. H. D. Andreasyan (Türk Tarih Kurumu‟nda
Basılmamış nüsha), 16-17, 21; Abû‟l-Farac, I, 312-313; Mateos, 106 vd., 110 vd., 113 vd.; Simpat, 37
vd.; ayrıca bk. Köymen, a.g.m., 98 vd.; Honigmann, a.g.e., 180 vd.
14.Attaliotae, 79-82; Abû‟l-Farac, I, 316; Mateos, 119 vd.; Vardan, 177; Simpat, 40; M. Brosset, Gürcistan
Tarihi, Selçuklular Devri (1015-1185), Türkçe terc. Hrant D. Andreasyan (Türk Tarih Kurumu‟nda
Basılmamış Nüsha) 439; İbnu‟l-Esîr, X, 41; Türkçe terc. X, 52; Sadruddin Ebu‟l- Hasan Ali ibn Nâsir
ibn Ali el Hüseynî, Ahbâr üd-Devletis-Selçukıyye, Türkçe terc. Necati Lugal, Ankara 1943, 27-28;
ayrıca bk. Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, İstanbul 1995, 36 vd.; Laurent, a.g.e., 24; Honigmann,
a.g.e., 185-186; Norwich, A Short History of Byzantium, New York, 1997, 237.
15.Ancak sultanın İran‟a dönmesinin ardından Gagik, Kars şehri ve Vanand bölgesini daha önce
Vaspurakan ve Ani krallıklarının yaptığı gibi Kapadokya‟da kendisine verilen bazı yerler karşılığında
Bizans İmparatorluğu‟na teslim etti (bk. Mateos, 121-122; Simpat, 40-41).
16.Attaliotae, 93-94, 105, 121; Zonaras, 135 vd.; Abû‟l-Farac, I, 318-319; Mateos, 137; ayrıca bk.
Köymen, Alp Arslan, 40-41; Honigmann, a.g.e., 118.
17.Attaliotae, 138 vd.; Zonaras, 139 vd.; Bryennios, 100-102; Türkçe terc. 37-38; Mateos, 137-138.
Erbasan‟ın Bizans‟a sığınmasına çok şaşıran Mateos bu görülmemiş işitilmemiş bir şeydi diyerek
hayretini ifade etmektedir; Sıbt İbnü‟l Cevzî, Mîr‟âtü‟z-Zeman fî Tarih‟il Âyan, yay. Ali Sevim, Ankara
1968, 146-147; ayrıca bk. Merçil, "Bizans‟ta Selçuklu Hanedan Mensupları”, XI. Türk Tarih Kongresi,
Bildiriler, II, Ankara 1994, 709-710; Kafesoğlu, "Selçuk‟un Oğulları ve Torunları”, Türkiyat Mecmuası,
XIII, 1958, 129; Laurent, a.g.e., 25 vd.; aynı yazar, "Rum (Anadolu) Sultanlığı‟nın Menşei ve Bizans”,
Türkçe terc. Y. Yücel, Belleten, LII/202, (Nisan 1988), 220.
18.Psellos, The Chronographia of Michael Psellus, Translated from Greek by E. R. A. Sewter, New
Haven, 1953, 269; Türkçe terc. Işın Demirkent, Mikhail Psellos‟un Khronographia‟sı, Ankara 1992,
226. İmparatoru her fırsatta eleştiren Psellos, bu seferler sırasında Diogenes‟in düşmanın üzerine
gitmenin dışında hiçbir şey elde edemediğini ifade etmektedir.
19.Mateos, 140; Sıbt İbnü‟l Cevzî, 148; Ahbâr üd-Devleti‟s-Selçukıyye, 33; İbnü‟l-Adîm, Bugyetü‟t-Taleb fî
Tarih Haleb (seçmeler), çeviri, notlar ve açıklamalar Ali Sevim, Biyogrofilerle Selçuklular Tarihi, Ankara
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 20
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
1989, 12; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 176-177.
20.Attaliotae, 161 vd.; 168 vd.; Psellos, 269 vd., 276 vd.; Türkçe terc. 229 vd., 233 vd.; Bryennios, 116,
126 vd., 138-140; Türkçe terc. 46, 49 vd., 55; Zonaras, 142 vd.; Abû‟l-Farac, I, 321 vd; Mihail, II, 2627; Mateos, 143; Vardan, 178; Müstevfî, 433; Bundârî, Zubdet al-Nusra va Nuhbat al „Usra, Türkçe
terc. Kıvameddin Burslan, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, İstanbul 1943, 40-41; Aksarayî,
Müsâmeretü‟l-Ahbâr, yay. O. Turan, 2. baskı, Ankara 1999, 16-17; Türkçe terc. Mürsel Öztürk, Ankara
2000, 12-13; İbnu‟l-„Adîm, Zubdetu‟l-Haleb min Târîh Haleb, II, yay. Samî Dahhân, Dımaşk 1954, 2829.
21.Attaliotae, 184 vd; Zonaras, 148-149; Bryennios, 144 vd., 166 vd.; Türkçe terc. 58 vd., 66 vd.; ayrıca
bk. Sevim, "Artukluların Soyu ve Artuk Bey‟in Siyasi Faaliyetleri”, Belleten, XXVII/101, (1962), 126;
İbrahim Artuk, Artuk Beğ, Ankara 1988, 15 vd.; Sevim, Ünlü Selçuklu Komutanları, Afşin, Atsız, Artuk
ve Aksungur, Ankara 1990, 47 vd.; Laurent, a.g.e., 66.
22.A. Komnena, The Alexiad of The Princess Anna Komnena, Translated by A. Dawes, London 1967, 8
vd.; Türkçe terc. Bilge Umar, Alexiad: Anadolu‟da ve Balkan Yarımadası‟nda İmparator Alexios
Komnenos Dönemi‟nin Tarihi Malazgirt‟in Sonrası, İstanbul 1996, 17 vd.; Bryennios, 182 vd.; Türkçe
terc. 72 vd.; Attaliotae, 199 vd., 206-207; Zonaras, 149 vd.; ayrıca bk. Kafesoğlu, Sultan Melikşah
Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953, 67-68; Vryonis, a.g.e., 107-108; aynı yazar,
"Patterns of Population Movement in Byzantine Asia 1071-1261”, XVe Congrès International D‟
Études Byzantine, Rapports et Co-Rapports I. Histoire (Athens 1976), 5-6.
23.Bizans kaynaklarından Skylitzes‟e göre Kutalmış‟ın beş oğlu vardı; bk. Skylitzes‟ten naklen, Laurent,
a.g.e., 11; bunlardan dördünün ismi çeşitli Doğu ve Batı kaynaklarından geçmektedir. Mesela
Süleyman ve Mansur için bk. Bryennios, 186; Türkçe terc. 102; Devlet (Dolat) için bk. İbnu‟l- „Adîm,
Zubdetu‟l-Haleb, II, 205; Alp İlek (Alp Yülük) için bk. Mateos, 186; bu isimler ayrıca için bk. Mükrimin
Halil Yınanç, Türkiye Tarihi: Selçuklular Devri I Anadolu‟nun Fethi, İstanbul 1934, 56.
24.Sıbt İbnü‟l Cevzî, 174-175; ayrıca bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 4. baskı, İstanbul 1996,
47 vd. Konuyla ilgili bilgi veren kaynaklarda yalnızca Kutalmışoğlu ve kardeşi olarak geçen bu iki
şehzâde muhtemelen Alp İlek ve Devlet‟tir. Zira diğer iki kardeş Süleyman ve Mansur‟un isimleri bu
tarihten sonra meydana gelen hadiselerde zikredilmektedir (bk. Bryennios, 258; Türkçe terc. 102).
25.“Tarihlerde Gevale imlasıyla yazılan ve Gevele denilen kale Konya yakınında Sille civarındaki (Konya
ile Altınapa yolu üzerinde) dağın üzerinde olup dağın bir adı da Tahtalı dağdır.” bk. İ. H. Uzunçarşılı,
Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara 1988, 30 dipnot 2.
26.Tarih-i Al-i Selçuk Der Anadolu (Anonim), yay. Nadire Celâlî, Tahran 1999, 79; Türkçe terc. F. N.
Uzluk, Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi, Ankara 1952, 23.
27.Attaliotae, 239 vd., 265 vd.; Bryennios, 236 vd.; Türkçe terc. 94 vd.; Zonaras, 153 vd.; Abu‟l-Farac, I.,
327 vd.; ayrıca bk. D. I. Polemis, “Notes On Eleventh-Century Chronology (1059-1081), Byzantinische
Zeitschrift, LVIII, (1965), 69 vd.; Robert Browning, The Byzantine Empire, Washington DC. 1992, 123;
Laurent, a.g.m., 224; Peter Charanis, “The Byzantine Empire in the Eleventh Century”, H. C., I, ed.
Kenneth M. Setton, Philadelphia 1955, 201.
28.Attaliotae, 276-277; ayrıca bk. Laurent, a.g.m., 224.
29.Attaliotae, 288 vd.; Bryennios, 258 vd.; Türkçe terc. 102 vd.; Zonaras, 155; Alexiad, 12 vd.; Türkçe
terc. 23 vd.; ayrıca bk. Laurent, a.g.m., 225; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, Türkçe
terc. Yıldız Moran, İstanbul 1979, 90; Vryonis, a.g.e., 106; Walter Emil Kaegi, “The Contribution of
Archery to Turkish Conquest of Anatolia”, Speculum, XXXIX, January 1964, 107.
30.Sultan Melikşah‟ın Emir Porsuk‟u Anadolu‟ya göndermesiyle ilgili olarak iki farklı görüş ileri
sürülmektedir. Bunlardan birincisine göre hâkimiyet davası nedeniyle birbirleriyle arası açılan
Süleymanşah ve Mansur‟un çatışmaya girdiğini öğrenen Sultan Melikşah, Süleyman‟ın yanında yer
alarak bu sırada Bizans‟a sığınmış olan Mansur‟un ortadan kaldırılması için Emir Porsuk‟u Anadolu‟ya
göndermişti; bk. Yınanç, a.g.e., 62; Köymen, “Süleymanşah ve Anadolu Selçuklu Devleti‟nin
Kuruluşu”, Belleten, LVII/218 (Nisan 1993), 75-76; bu konu ile ilgili olarak ileri sürülen ikinci fikre göre
ise, merkeziyetçi yönetime büyük önem veren Sultan Melikşah, Emir Porsuk‟u Anadolu‟da başına
buyruk hareket eden Kutalmışoğullarının her ikisinin üzerine göndermişti (bk. Turan, Selçuklular
Zamanında Türkiye, 56 vd.; aynı yazar, Selçuklular Tarihi, 286-287; Cahen, Türklerin Anadolu‟ya İlk
Girişi, 36). Bize göre de Sultan Melikşah Emir Porsuk‟u Anadolu‟ya Kutalmışoğullarının herikisini de
itaat altına almak üzere göndermiştir. Zira bu tarihte Kutalmışoğullarının aralarının açık olduğuna dair
herhangi bir delil yok iken. Bu iki kardeşin Emir Porsuk‟un üzerlerine gönderilmesinden kısa süre önce
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 21
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
birlikte hareket ettiklerine dair kaynaklarda açık ifadeler vardır ( bk. Bryennios, 258; Türkçe terc. 102).
31.Bryennios, 300 vd.; Türkçe terc. 123 vd.; Attaliotae, 306-307; Alexiad, 61 vd., Türkçe terc. 81 vd.;
Zonaras 161 vd. Başta O. Turan olmak üzere bazı tarihçiler İznik‟in Süleymanşah tarafından 1075
yılında fethedildiğini ileri sürmektedir. Turan, İznik‟in 1075 yılında fethedildiğine dair en önemli delil
olarak İslâm yazarlarından Azimî‟nin eserindeki "Kutalmışoğlu Süleymanşah İznik ve ona tabi yöreleri
1074/75‟de fethetti” (bk. Azimî, Tarih, nşr. ve Türkçe terc. Ali Sevim, Azimî Tarihi Selçuklular ile İlgili
Bölümler, Ankara 1988, 21) ifadesini göstermektedir. Ancak dönemin olayları hakkında daha ayrıntılı
bilgiler veren çağdaş Bizans kaynakları göz önüne alındığında bu tarihten birkaç yıl sonra dahi İznik‟in
henüz Süleymanşah‟ın elinde olmadığı ortaya çıkmaktadır. Nitekim 1078 yılında VII. Mikhail‟e karşı
ayaklanan Anadolu orduları komutanı Botaneiates, yanındaki kuvvetlerle İstanbul‟a doğru ilerlerken bu
sırada Bizans imparatoru ile anlaşan Süleymanşah‟ın üzerine geldiğini öğrenince yolunu değiştirerek
ona yakalanmadan İznik‟e ulaşmaya çalışmış fakat İznik‟e yaklaştığı sırada kendisine yetişen
Süleymanşah‟ın kuvvetleri tarafından önü kesilmişti. Bundan sonra yanındaki bir diğer Selçuklu
şehzâdesi Erbasan aracılığıyla Süleymanşah‟ı yanına çekmeyi başaran Botaneiates ancak bu şekilde
yoluna devam ederek İznik‟e ulaşabilmişti (bk. Bryennios, 236 vd.; Türkçe terc. 94 vd.; Zonaras, 153
vd.; Attaliotae, 240, 265 vd.). Buradan da anlaşılacağı gibi eğer İznik bu tarihte Süleymanşah‟ın elinde
olsaydı, Botaniates kendisini yakalamak için harekete geçen Süleymanşah‟ın kontrolündeki İznik‟e
ulaşmaya çalışmazdı. Süleymanşah‟ın İznik‟i ele geçirmesi Botaneiates‟in kendi kuvvetlerine kattığı
Süleymanşah‟ın askerlerini Batı Anadolu‟daki bazı önemli şehirlere muhafız olarak yerleştirmesi ya da
daha büyük bir ihtimalle bu olaydan iki yıl sonra 1080‟de patlak veren N. Melissenos‟un ayaklanması
ile ilgilidir. Bu ayaklanma sırasında da Melissenos‟un daha önce Botaneiates‟in yaptığı gibi güvenlikleri
için Batı Anadolu‟daki pek çok şehre yerleştirdiği Türk garnizonları Melissenos‟un, Aleksios tarafından
saf dışı edilmesinin ardından bu şehirleri boşaltmayarak kontrolleri altına almışlardır. İşte İznik de yine
bu sırada Melissenos ile birikte şehre giren Türk garnizonları sayesinde güçlük çekmeden kontrol
altına alınmış olmalıdır. Anadolu Selçuklu Devleti‟nin kuruluş tarihi ve İznik‟in zaptı ile ilgili olarak
ayrıntılı bir inceleme için ayrıca bk. Kafesoğlu, "Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu”, İ. Ü.
Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, S. 10-11, 1981, 1-18.
32.Yınanç, a.g.e., 66; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye., 61; aynı yazar, Türk Cihan Hâkimiyeti
Mefkuresi Tarihi, İstanbul 1978, 290.
33.Alexiad, 94 vd.; Türkçe terc. 126 vd. Anna‟ya göre barış önerisinde bulunan Aleksios değil
Süleymanşah idi. Ancak bu dönemde asıl zor şartlar altında bulunan ve savunma durumunda olan
Bizans İmparatorluğu olduğundan bu teklifin Aleksios tarafından yapılmış olması daha mantıklıdır.
34.Alexiad, 126 vd.; Türkçe terc. 142 vd., 163 vd.; Angold, a.g.e., 112; Treadgold, State and Society, 615.
35.Alexiad, 155 vd.; Türkçe terc. 197 vd.
36.Alexiad, 157 vd.; Türkçe terc. 199 vd.; ayrıca bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 85
37.Alexiad, 153, 160-161; Türkçe terc. 195-196, 203-204; ayrıca bk. Cahen, Anadolu‟da Türkler, 94-95;
Charles M. Brand, “The Turkish Element in Byzantium, Eleventh-Twelfth Centruies”, Dumbarton Oaks
Papers, S. 43 (1989), 4.
38.Alexiad, 163-164; Türkçe terc. 207 vd.; Demirkent, Sultan I. Kılıç Arslan, Ankara 1996, 16-17; Turan,
Selçuklular Zamanında Türkiye, 97.
39.Bu Türk Beyinin ismi ile ilgili olarak bk. Kafesoğlu, “Selçuklu Çağındaki İzmir Türk Beyi‟nin Adı: Çaka
mı, Çağa mı, Çakan mı”, İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S. 34, İstanbul 1984, 55-60.
40.Çaka Bey‟in ortaya çıkışı ve ilk faaliyetleri ile ilgili olarak bk. Alexiad, 183 vd.; Türkçe terc. 229 vd.;
Zonaras, 164-165; ayrıca bk. Akdes Nimet Kurat, Çaka, Orta Zamanda İzmir ve Yakınındaki Adaların
Türk Hakimi, İstanbul, 1936, 8 vd.; aynı yazar, Peçenek Tarihi, İstanbul, 1937, 198 vd; Çoşkun
Alptekin, “İzmir Türk Beyliği (Çaka Beyliği)”, Tarihte Türk Devletleri, II, Ankara 1987, 477-478.
41.Kurat, Peçenek Tarihi, 214 vd.; aynı yazar, Çaka, 22-23; Demirkent, a.g.e., 5; Angold, a.g.e., 110111; Ostrogorsky, a.g.e., 332-333; Browning, a.g.e., 160.
42.Alexiad, 219-220; Türkçe terc. 269-271; ayrıca bk. Kurat, Çaka, 29-30; aynı yazar, Peçenek Tarihi,
201; Demirkent, a.g.e., 17-18; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 97-98; Cahen, Anadolu‟da
Türkler, 95.
43.Alexiad, 247-248; Türkçe terc. 300 vd.
44.Alexiad, 248; Türkçe terc. 302-303.s
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 22
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
45.Alexiad, 252 vd., 269 vd.; Türkçe terc. 308 vd., 325 vd.; Anonim Gesta
Francorum
et
aliorum
Hierosolimitanorum, ed. ve İngilizce Terc. Rosalind Hill, The Deeds of the Franks and other Pilgrims to
Jarusalem, London, 1962, 12 vd.; İbnu‟l-Esîr, X. 273-274; Türkçe terc. X. 228; Mateos, 188 vd.;
Vardan, 187, ayrıca bk. Demirkent, Haçlı Seferleri, İstanbul 1997, 21 vd., 30 vd.; aynı yazar, Sultan I.
Kılıç Arslan, 24 vd; Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, I., Türkçe terc. Fikret Işıltan, Ankara 1989,
110 vd., 136 vd.; aynı yazar, The First Crusade, Abridged ed., Tokyo-Dai Nippon 1980, 92 vd., 122
vd.; aynı yazar, “The First Crusade: Constantinople to Antioch”, H. C., I, ed. T. M. Setton and M. W.
Baldwin, Philedelphia 1955, 284 vd; Karen Armstrong, Holy War: The Crusades and Their Impact on
Today‟s World, London-Papermarc 1992, 154 vd.
46.Alexiad, 280 vd.; Türkçe terc. 337 vd.; ayrıca bk. Demirkent, I. Kılıç Arslan, 32-33; Runciman, Haçlı
Seferleri, I, 149; aynı yazar, The First Crusade, 137; Cahen, Anadolu‟da Türkler, 98; Tamara Talbot
Rice, The Seljuks in Asia Minor, London, 1961. 53.
47.Alexiad, 288 vd.; Türkçe terc. 346 vd.; Mateos, 214 vd.; Vardan, 189; ayrıca bk. Runciman, Haçlı
Seferleri Tarihi, II, Anakara 1992, 19 vd.; Demirkent, Haçlı Seferleri, 61 vd.; aynı yazar, I. Kılıç Arslan,
34 vd.; aynı yazar, “1101 Yılı Haçlı Seferleri Ordularının Anadolu‟da Takip Ettiği Yollar Hakkında”,
Uluslararası Haçlı Seferleri Sempozyumu, 23-25 Haziran 1997 (İstanbul), Ankara 1999, 31 vd.; Z.
Velidî Togan, Umumi Türk Tarihi‟ne Giriş, 3. baskı, Ankara 1981, 204.
48.Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 105-106; aynı yazar, Selçuklular ve İslâmiyet, İstanbul 1980,
88-89; Demirkent, I. Kılıç Arslan, 49. Bizans imparatoru ve I. Kılıç Arslan arasında bir antlaşma
yapılması elbetteki yalnızca I. Kılıç Arslan‟ın 1101 yılında Anadolu‟ya giren Haçlı ordularına karşı elde
ettiği büyük başarıların sonucu olarak düşünülemez. Zaten bu sıralarda daha önce kendisine verdikleri
sözleri yerine getirmeyen Haçlılar ile Aleksios‟un arası açıktı. Nitekim çok geçmeden Bohemond ile
çatışmaya giren imparator Selçuklulardan yardım almıştır (bk. Cahen, Anadolu‟da Türkler, 100).
49.Alexiad, 370; Türkçe terc. 451-452. Bizans İmparatorluğu ile Selçuklular arasında yapılan bu barış
antlaşması hakkında bilgi veren tek kaynak Anna Komnena‟nın eseridir. Ancak yazar Selçuklular ile
yapılan antlaşmanın içeriği ile ilgili olarak hiçbir şey belirtmemektedir. Anna, yalnızca imparatorun
Selçuklu elçileriyle olan görüşmeler sırasında onlara kendi fikirlerini kabul ettirdiğini ve antlaşmanın da
Bizans imparatorluğunun lehinde maddeler içerdiğini zikretmektedir.
50.Alexiad, 371, 374 vd., 390 vd.; Türkçe terc. 453, 457 vd., 479 vd.; ayrıca bk. Turan, Selçuklular
Zamanında Türkiye, 154 vd. Bizans‟ta yaygın bir cezalandırma yöntemi olan gözlere mil çekilmesi
Selçuklu tarihinde ilk kez bu olayla görülmüştür.
51.Ioannes Aksukhos ile ilgili olarak ayrıntılı bilgi için bk. Nicetas Choniates, O City of Byzantium, Annals
of Niketas Choniates, Translated by Harry J. Magoulias, Detroit 1984, 7-8, 26-27, 29 vd.; Türkçe terc.
Fikret Işıltan, Histoira (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri), Ankara 1995, 6-7, 30, 32 vd.; ayrıca
bk. Demirkent, “Komnenoslar Sarayında Bir Türk: Ioannes Aksukhos”, XI. Türk Tarih Kongresi,
Bildiriler, II, Ankara 1999, 539-544; Nevra Necipoğlu, “Aksuhos Ailesi”, Dünden Bugüne İstanbul
Ansiklopedisi, I., İstanbul 1993, 166-167; Charles M. Brand, a.g.m., 4 vd.
52.Niketas, 9; Türkçe terc. 8; Mihail, II, 68; Abu‟l-Farac, II, 356; ayrıca bk. Turan, Selçuklular Zamanında
Türkiye, 160; Treadgold, State and Society, 630, Angold, a.g.e., 153.
53.Niketas, 9-10; Türkçe terc. 8-9; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 161; Vryonis, a.g.e., 119.
54.Mihail, II, 82-83, 87-88; Abu‟l-Farac, II, 360-361; Anonim Selçukname, 80, Türkçe terc. 24; ayrıca bk.
Ferdinand Chalandon, Jean II Comnéne (1118-1143) et Manel I Comnéne (1143-1180), Paris 1912,
77 vd.; Turan, a.g.e., 168-169; Cahen, a.g.e., 106-107; Merçil, a.g.m., 712-713. Rivayete göre
Kilikya‟ya kaçarak mücadeleye devam eden Melik Arap kardeşine karşı bu kez kendisi Bizans
imparatorundan yardım istemiş ancak bu yardım ulaşmadan ölmüştü (bk. Anonim Selçukname, 80,
Türkçe terc. 24). Abu‟l-Farac ve Mihail de Melik Arap‟ın Bizans ülkesine kaçtığını ve burada
kaybolduğunu yazmaktadırlar (bk. Abu‟l-Farac, II, 361; Mihail, II, 88).
55.Niketas, 10 vd.; Türkçe terc. 9 vd.; John Kinnamus, Deeds of John and Manuel Comnenus, terc.
Charles M. Brand, New York: Columbia university Press 1976, 16 vd.; Türkçe terc. Işın Demirkent,
Ioannes Kinnamos‟un Historia‟sı (1118-1176), Ankara 2001, 7 vd.; Mihail, II, 69-70; ayrıca bk.
Ostrogorsky, a.g.e., 349-350.
56.Niketas, 12-13; Türkçe terc. 12-13; Kinnamos, 20; Türkçe terc. 11-12; ayrıca bk. Chalondon, a.g.e.,
82; Treadgold, a.g.e., 631; Turan, a.g.e., 171.
57.Niketas, 19; Türkçe terc. 20.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 23
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
58.Niketas, 19; Türkçe terc. 20-21; Mihail, II, 96; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 84-85; Cahen, a.g.e., 107;
Turan, a.g.e., 171; Mustafa Daş, "Selçuklu Ülkesinde Bizanslı Mülteciler”, Toplumsal Tarih, Aralık
2000, 5-6.
59.Mihail, II, 98; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 84-85.
60.Mihail, II, 98; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 84-85; ayrıca bk. Turan, a.g.e.,
171-172.
61.Chalandon, a.g.e., 152-153; Daş, a.g.m., 6.
62.Niketas, 19; Türkçe terc. 21; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 153; Necipoğlu, "Türklerin ve Bizanslıların
Ortaçağda Anadolu‟da Birliktelikleri”, Cogito, S. 29, İstanbul 2001, 79-80; Daş, a.g.m., 6.
63.Niketas, 13; Türkçe terc. 13-14; Kinnamos, 20-21; Türkçe terc. 12-13; Mihail, II, 99; ayrıca bk. Turan,
a.g.e., 173; Treadgold, a.g.e., 632, Angold, a.g.e., 155.
64.Mihail, II, 111-112; Mateos, 295 n 9; Abu‟l-Farac, II, 376; ayrıca bk. Turan a.g.e., 175.
65.Niketas, 20; Türkçe terc. 23; Mihail, II, 116-117; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 176-177; Vryonis, a.g.e.,
119, Treadgold, a.g.e., 634, Turan, a.g.e., 176.
66.Niketas, 21; Türkçe terc. 23-24; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 179; Turan, a.g.e., 176; Necipoğlu,
a.g.m., 80; Daş, a.g.m., 7.
67.Niketas, 31-32; Türkçe terc. 36; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 176; Daş, a.g.m.,
7.
68.Niketas, 21 vd.; Türkçe terc. 24 vd.; Kinnamos, 25 vd.; Türkçe terc. 18 vd.; Abu‟l-Farac, II, 377;
Mateos, 296; Mihail, II, 121; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 181-182.
69.Niketas, 31-32.; Türkçe terc. 36; Kinnamos, 39 vd.; Türkçe terc. 35 vd.; Mihail, II, 139; Anonim
Selçukname, 80-81; Türkçe terc. 24-25; ayrıca bk. Vryonis, a.g.e., 120-121; Turan, a.g.e., 181-182.
70.Kinnamos, 58; Türkçe terc. 54, ayrıca bk. Turan, a.g.e., 182.
71.Niketas, 59 vd.; Türkçe terc. 70 vd.; Kinnamos, 136 vd.; Türkçe terc. 130 vd.; Mateos, 322 vd.; Abu‟lFarac, II, 397-398; ayrıca bk. Ostrogorsky, a.g.e., 357.
72.Kinnamos, 143-144.; Türkçe terc. 138; Mateos, 327; ayrıca bk. M. K. Setton “Nureddin‟in Faaliyeti”,
terc. K. Y. Kopraman, TAD., IV, S. 6-7, Ankara 1966, 515.
73.Niketas, 63; Türkçe terc. 75; Kinnamos, 145; Türkçe terc. 139-140; Mateos, 327.
74.Kinnamos, 145 vd.; Türkçe terc. 140 vd.
75.Turan, a.g.e., 200-201; Adulhaluk Çay, II. Kılıç Arslan, Ankara 1987, 32-33.
76.Kinnamos‟un ifade ettiğine göre imparator bu sefer öncesinde Bithynia‟daki Pylai‟de huzuruna gelen
Selçuklu elçilerine eğer istediği şekilde davranmazlarsa kısa süre içinde Bizans süvarilerinin ülkeleri
üzerine yürüyeceğini ve her tarafı yağmalayacaklarını söyleyerek tehdit etmişti (bk. Kinnamos, 147148.; Türkçe terc. 142).
77.Kinnamos, 147 vd.; Türkçe terc. 142 vd.; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 460-461; Vryonis, a.g.e., 122.
78.Kinnamos, 150-151.; Türkçe terc. 144-145; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 461.
79.Kinnamos, 151; Türkçe terc. 145; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 201; Çay, a.g.e., 34.
80.Niketas, 67; Türkçe terc. 81; Mihail, II, 189-190; İbnu‟l Esîr, XI, 317; Türkçe terc. XI, 257-258.
81.Kinnamos, 152-153; Türkçe terc. 146.
82.Kinnamos, 152; Türkçe
terc. 145-146.
83.Niketas, 67 vd.; Türkçe terc. 81 vd.; Kinnamos, 156 vd.; Türkçe terc. 149 vd.; Abu‟l-Farac, II, 399;
Mateos, 334; Mihail, II, 188; İbnu‟l Esîr, XI, 317; Türkçe terc. XI, 258; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e.,
461-462; Turan, a.g.e., 201-202; Merçil, a.g.m., 713.
84.“Uşak iline bağlı ilçe merkezi Sivaslı‟ya adını veren, onun biraz batı ilerisinde şimdiki Selçikler köyü
yerinde bulunan İlk çağ ve Orta Çağ kenti”, Bilge Umar, Türkiye‟deki Tarihsel Adlar, İstanbul 1993,
716.
85.Kinnamos, 152, 158; Türkçe terc. 146, 151; ayrıca bk. Merçil, a.g.m., 714.
86.Niketas, 69-70; Türkçe
terc. 83-84 (Kılıç Arslan tarafından yurtlarından sürülen Şahinşah ve
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 24
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Zunnun, imparatorun yanına sığınmıştı); Abu‟l-Farac, II, 406, 418; İbnu‟l Esîr, XI, 317; Türkçe terc. XI,
258; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 202; Merçil, a.g.m., 714.
87.Niketas, 70-71; Türkçe terc. 85-86.
88.Kinnamos, 215; Türkçe terc. 206; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 497, 501; Ostrogorsky, a.g.e., 361; A.
A. Vasiliev, History of the Byzantine Empire, C. II, Wisconsin 1976, 425-426; Cahen, a.g.e., 114-115.
89.Niketas, 70; Türkçe terc. 85.
90.Niketas, 71; Türkçe terc. 86; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 500.
91.Kinnamos, 218-219; Türkçe terc. 209-210; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 502.
92.Niketas, 99-100; Türkçe terc. 121-122; Kinnamos, 220-221; Türkçe terc. 211; Abu‟l-Farac, II, 421;
Mihail, II, 246.
93.Niketas, 99-100; Türkçe terc. 122.
94.Kinnamos, 221; Türkçe terc. 211-212; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 502, Turan, a.g.e.,207.
95.Kinnamos, 221; Türkçe terc. 212. Rivayete Amasya‟daki Türklerin şehirdeki Hıristiyan ahalinin
ağzından Mihail Gabras‟a bir mektup yazarak yanında bulunan Zunnun‟un Türklerle irtibatta olduğunu,
kendisine ihanet edeceğini bildirmeleri üzerine Bizans ordusu geri çekilmişti (bk. Mihail, II, 246-247;
Abu‟l-Farac, II, 421-422).
96.Kinnamos, 222-223; Türkçe terc. 212-213.
97.Niketas, 100; Türkçe terc. 122; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 507; Vryonis, a.g.e., 123.
98.Niketas, 100; Türkçe terc. 122-123; Kinnamos, 223-224; Türkçe terc. 214; ayrıca bk. Chalandon,
a.g.e., 504.
99.Kinnamos, 224; Türkçe terc. 215. Ancak Türkler tarafından bozguna uğratılan ve savaş sırasında
öldürülen Andronikos Vatatzes‟in kesilen başı Myriokephalon savaş alanına getirilmiş ve bir mızrağın
ucuna geçirilerek Bizans askerlerine gösterilmişti (bk. Niketas, 103; Türkçe terc. 126; Abu‟l- Farac, II,
422; Mihail, II, 248).
100. Niketas, 100; Türkçe terc. 123; Kinnamos, 224; Türkçe terc. 224. Bu sefere çıkmadan önce Papa III.
Alexandrea‟ya bir mektup göndererek Türklere karşı çıkacağı seferde Batılı hükümdarların kendisine
yardım etmelerini sağlamasını isteyen I. Manuel, papanın kendisine 29 Ocak 1176 tarihinde
gönderdiği cevapta yardımın yıl sonundan önce gelemeyeceğini bildirmesi üzerine bu yardımı
beklemeden harekete geçmişti (bk. Chalandon, a.g.e., 505-506).
101. Niketas, 101; Türkçe terc. 124; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 508; Vryonis, a.g.e., 124.
102. Bu kalenin ve savaşın yapıldığı geçidin yeri için bk. Çay, a.g.e., 78-79 n 165; aynı yazar,
Anadolu‟nun Türkleşmesinde Dönüm Noktası Sultan II. Kılıç Arslan ve Karamıkbeli (Myriokephalon)
Zaferi (17 Eylül 1176), İstanbul 1984, 84-95; Ekkehard Eickhoff, “Der Ort der Sclacht Von
Myriokephalon”, VIII. Türk Tarih Kongresi, Bildiriler, Ankara 1981, 684 vd.; Kudret Ayiter,
“Myriokephalon Savaşı Nerede Olmuştur”, VIII. Türk Tarih Kongresi, Bildiriler, Ankara 1981, 689-701;
Umar, “Myriokephalon Savaşının Yeri: Çivril Yakınında Kûfi Çayı Vadisi”, Belleten, LIV/209, (Nisan
1990), 99-116.
103. Niketas, 101 vd.; Türkçe terc. 124 vd; Abu‟l Farac, II, 422; Mihail, II, 248-249; ayrıca bk. Chalandon,
a.g.e., 510 vd.; Turan, a.g.e., 208-209; aynı yazar, Mefkure, 293; Çay, II. Kılıç Arslan, 68 vd.; László
Rásonyi, Tarihte Türklük, 3. baskı, Ankara 1993, 194.
104. Bizans kaynakları barış teklifinin ilk önce II. Kılıç Arslan tarafından yapıldığını ifade etmektedir (bk.
Niketas, 106; Türkçe teerc. 130; ayrıca bk. Vasiliev, “Manuel Comnenus and Henry Plantagenet”,
Byzantinische Zeitschrift, S. 29, 1919/30, 239). Ancak barış teklifinin ordusu neredeyse tamamen
imha edilmiş olan imparator tarafından yapılmış olması daha mantıklıdır ki, Doğu kaynakları da bunu
doğrulamaktadır (bk. Abu‟l-Farac, II, 422; Mihail, II, 249; Anonim Selçukname, 82; Türkçe terc. 25).
105. Niketas, 107; Türkçe terc. 131; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 512.
106. Niketas‟a göre avını elinden kaçırdığı için pişmanlık duyan sultan, imparatorun arkasından
adamlarını
göndermişti (bk. Niketas, 108; Türkçe terc. 132). Oysa Mihail‟in kaydında
gerçek ortaya çıkmaktadır. Buna göre sabah sulh ilan edildiğinde, sulha razı olduğu için sultana
küfretmeye başlayan Türkmenler, onu hainlikle suçlamışlar ve geri dönmekte olan imparatora
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 25
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
saldırıya geçmişlerdi (bk. Mihail, II, 249-250).
107. Niketas, 108; Türkçe terc. 132-133; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 512.
108. Vasiliev, a.g.m., 238 vd.
109. Vaisliev, a.g.e., II, 429-430; Cahen, a.g.e., 116.
110. Willermus Tyrensis, Historia rerum in partibus transmarinis gestarum, Almanca terc. E. Ve R Kausler,
Geshischte der Kreuzzüge und Königreichs Jerusalem, Stuttgart 1844, 573.
111. Bazı kaynakların ifade ettiğine göre bu altınlar Türklerin savaş sırasında Bizanslılardan ganimet
olarak aldıkları İsa Peygamber‟in çarmıha gerilişini tasvir eden haçın geri alınması içindi (bk. Mihail,
II, 250; Abu‟l-Farac, II, 422).
112. Niketas, 108; Türkçe terc. 133; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 513; Turan, a.g.e., 213-214.
113. Niketas, 108 vd.; Türkçe terc. 133 vd.; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 513-514; Turan, a.g.e., 214.
114. Niketas, 110 vd.; Türkçe terc. 135 vd.; ayrıca bk. Chalandon, a.g.e., 514; Turan, a.g.e.,
115. Niketas, 146 ayrıca bk. Turan, a.g.e, 214.
116. Niketas, 146-147; Mihail, II, 267-268; Turan, a.g.e., 214.
117. Niketas, 188 vd.; Mihail, II, 266-267; ayrıca bk. Ostrogorsky, a.g.e., 370-371.
118. Niketas, 203; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 214; Çay, a.g.e., 96.
119. Selçuklu meliklerinin hâkim oldukları bölgeler için bk. İbn Bibî, El Evamirü‟l-Ala‟iye Fi‟l- Umuri‟lAla‟iye, yay. A. Sadık Erzi, Ankara 1956, 22; Türkçe terc. Mürsel Öztürk, I, Ankara 1996, 41;
Aksarayî, 30; Türkçe terc. 23. Niketas yalnızca Muhiddin Mesud, Kutbeddin Melikşah, Rükneddin
Süleymanşah ve Gıyaseddin Keyhüsrev‟in hakim oldukları bölgeleri vermektedir (bk. Niketas, 286).
Cahen, Ereğli Hakimi Sancarşah‟ı sultanın kardeşi ve Niğde Hakimi Arslanşah‟ı da onun oğlu yani
sultanın yeğeni olarak göstermektedir (bk. Cahen, a.g.e., 122).
120. Niketas, 253-254, 260-261; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 219; Cahen, a.g.e., 127.
121. Niketas, 278; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 219. Cahen, a.g.e., 127.
122. Turan, a.g.e., 219; Cahen, a.g.e., 127.
123. Niketas, 220.
124. Niketas, 219-220, ayrıca bk. Turan, a.g.e., 219-220.
125. Niketas, 271-272; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 239-240; Tuncer Baykara, I. Gıyaseddin Keyhüsrev
(1164-1211), Gazi-Şehit, Ankara 1997, 18.
126. Niketas, 272-273; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 240; Baykara, a.g.e., 18-19.
127. Niketas, 286.
128. Niketas, 290; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 248; aynı yazar, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi
Vesikalar, Ankara 1988, 122-123.
129. Niketas, 290.
130. Niketas, 290; ayrıca bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 248.
131. Niketas, 286-287, 343; İbn Bibî, 36 vd; Türkçe terc. 55 vd.; Aksarayî, 31; Türkçe terc. 23-24; Anonim
Selçukname, 84; Türkçe terc. 27; İbnu‟l-Esîr, XII, 200; Türkçe terc. XII, 169; Abu‟l-Farac, II, 474.
Bizans kaynaklarından Akropolites‟e göre sultan, imparator tarafından vaftiz edilerek evlad edinilmişti
(bk. Georgios Akropolites, Historia, Almanca terc. Wilhelm Blum, Die Chronik, Stuttgart 1989, 75).
132. İbn Bibî, 57-58; Türkçe terc. 76.; Aksarayî, 31; Türkçe terc. 24; Abu‟l-Farac, II, 474; ayrıca bk. Turan,
a.g.e., 270; Baykara, a.g.e., 25; Merçil, a.g.m., 715.
133. Akropolites, 75; İbn Bibî, 76 vd.; Türkçe terc. 97 vd.; Aksarayî, 32; Türkçe terc. 24; İbnu‟l Esîr, XII,
200-201; Türkçe terc. XII, 169; Müstevfî, 476; Abu‟l-Farac, II, 486.
134. İbn Bibî, 80-81; Türkçe terc. 101; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 272-273; Baykara, a.g.e., 28; Cahen,
a.g.e., 126. I. Gıyaseddin Keyhüsrev bu bölgeleri söz verdiği şekilde Bizanslı bir yöneticiye
bırakmıştı. Bu Bizanslı yönetici de kayınpederi Mavrozomes idi. Gerçekten de Niketas‟ın belirttiği
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 26
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
üzere Mavrozomes Keyhüsrev‟in desteğiyle tüm Menderes havalisini tahrip ve yağma etmişti (bk.
Niketas, 343). Cahen oğullarının Laskaris‟in elinden kaçması sonucu sultanın bu yükümlülüğünden
kurtulduğunu, buna karşılık Latinlerle savaşabilmek için Selçuklularla barış yapmak zorunda olan
Laskaris‟in bu bölgelerin Mavrozomes‟e bırakılmasını istediğini yazmaktadır (bk. Cahen, a.g.e., 126).
135. İbn Bibî, 81-84; Türkçe terc. 102-104; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 273; Baykara, a.g.e., 28.
136. İbn Bibî, 84 vd.; Türkçe terc. 104 vd.; Aksarayî, 32; Türkçe terc. 24; İbnu‟l Esîr, XII, 201; Türkçe terc.
XII, 169-170; Abu‟l-Farac, II, 486; Müstevfî, 476; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 273-274; Baykara, a.g.e.,
29.
137. Ostrogorsky, a.g.e., 393; Treadgold, a.g.e., 712 vd.; Turan, a.g.e., 278; Baykara, a.g.e., 33.
138. Niketas, 350-351; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 278; Baykara, a.g.e., 33.
139. Niketas, 351-352; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 278.
140. Turan, a.g.e., 279-280; Baykara, a.g.e., 34.
141. İbn Bibî, 95 vd.; Türkçe terc. 115 vd.; İbnu‟l Esîr, XII, 252-253; Türkçe terc. XII, 209-210; Abu‟l-Farac,
II, 488; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 283 vd.; Baykara, a.g.e., 36 vd.; Cahen, a.g.e., 129.
142. İbn Bibî,103; Türkçe terc. 122-123; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 288.
143. Akropolites, 75-77; İbn Bibî, 110; Türkçe terc. 130-131; Aksarayî, 32; Türkçe terc. 25; Anonim
Selçukname, 85-86; Türkçe terc. 27-28; Müstevfî, 477.
144. İbn Bibî, 107; Türkçe terc. 126-127; Aksarayî, 32; Türkçe terc. 25; Akropolites, 76.
145. İbn Bibî, 109-110; Türkçe terc. 130; Akropolites, 77.
146. İbn Bibî, 110-111; Türkçe terc. 131; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 290.
147. İbn Bibî, 129 vd.; Türkçe terc. 151 vd.; ayrıca bk., Turan, a.g.e., 299-300.
148. Paul Wittek, Menteşe Beyliği 13-15. Asırda Garbî Küçük Asya Tarihine Ait Tetkik, Türkçe terc. O. Ş.
Gökyay, 3. baskı, Ankara 1999, 13; Turan, a.g.e., 352; Ostrogorsky, a.g.e., 409.
149. İbn Bibî, 147 vd.; Türkçe terc. 168 vd.; ayrıca bk. Ostrogorsky, a.g.e., 399; Turan, a.g.e., 302 vd.
150. Turan, a.g.e., 362, 448.
151. Turan, a.g.e., 448-449.
152. Ostrogorsky, a.g.e., 410.
153. İbn Bibî, 616 vd.; Türkçe terc. II. 142 vd.; Aksarayî, 41-42; Türkçe terc. 35; Anonim Selçukname, 9798; Türkçe terc. 35; Ebul Ferec (İbnül İbrî), Tarihi Muhtasarüddüvel, terc. Şerafeddin Yaltkaya,
İstanbul 1941, 27 ayrıca bk. Nejat Kaymaz, Pervâne Mu„inü‟d-dîn Süleyman, Ankara 1970, 60 vd.
154. İbn Bibî, 626; Türkçe terc. II. 151; Aksarayî, 49; Türkçe terc. 39; Anonim Selçukname, 98; Türkçe
terc. 35; ayrıca bk. Kaymaz, a.g.e., 69 vd.
155. İbn Bibî, 637; Türkçe terc. II. 160; Aksarayî, 67 vd.; Türkçe terc. 50 vd; Anonim Selçukname, 99;
Türkçe terc. 35; Abu‟l-Farac, II, 582; ayrıca bk. Kaymaz, a.g.e., 86 vd.; Turan, a.g.e., 494 vd.; Merçil,
a.g.m., 718.
156. İbn Bibî, 637; Türkçe terc. II. 160; Aksarayî, 70; Türkçe terc. 53; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 497-498.
Rivayete göre II. İzeddin Keykavus İstanbul‟da gizlice Hıristiyan olmuş ve vaftiz edilmişti (bk.
Viladimir Gordlevski, Anadolu Selçuklu Devleti, Türkçe terc. Azer Yaran, Ankara 1988, 334).
157. Kalabalık sayıdaki bu topluluk daha sonra Dobruca‟ya yerleşmişti. Bugün hala bu bölgede yaşayan
ve Keykavus‟un ismine bağlı olarak Gagavuz diye anılan Türkler onların soyuna dayandırılmaktadır
(bk. Paul Wittek, "Yazijioglu „Ali on the Christian Turks of Dobruca”, Bulletin of the School of oriental
and African Studies, XIV, 1952, 639-668).
158. İbn Bibî, 638-639; Türkçe terc. II. 161; Aksarayî, 75; Türkçe terc. 56-57; Abu‟l-Farac, II, 585; ayrıca
bk. Merçil, a.g.m., 718-719.
159. İbn Bibî, 639-640; Türkçe terc. II. 161; Aksarayî, 75; Türkçe terc. 56-57.
160. 160
Pachymeres‟den naklen Turan, a.g.e., 499-500. II. İzzeddin Keykavus‟un bu oğlunun
soyundan gelenler Osmanlı Devleti zamanına kadar yaşamıştır bk. Laurent, “Une Famille Turque au
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 27
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
Service de Byzance les Mélikés”, Byzantinische Zeitschrift, S. 49 (1956), 349-368.)
161. İbn Bibî, 639-640; Türkçe terc. II. 161-162; Aksarayî, 76-77; Türkçe terc. 57; Anonim Selçukname,
99; Türkçe terc. 35; ayrıca bk. Turan, a.g.e., 500.
162. Kinnamos, 20-21; Türkçe terc. 13; Necipoğlu, a.g.m., 83.
KAYNAKLAR:
 Akropolites, Georgios, Historia; Almanca terc. Wilhelm Blum, Die Chronik, Stuttgart 1989.
 Aksarayî, Kerîmüddin Mahmud, Müsâmeretü‟l-Ahbâr, yay. O. Turan, 2. baskı, Ankara 1999; Türkçe
terc. Mürsel Öztürk, Ankara 2000.
 Alptekin, Çoşkun, “İzmir Türk Beyliği (Çaka Beyliği)”, Tarihte Türk Devletleri, II, Ankara 1987, 477-481.
 Angold, Michael, The Byzantine Empire 1025-1081, New York 1988.
 Anonim Gesta Francorum et aliorum Hierosolimitanorum, ed. ve İngilizce Terc. Rosalind Hill, The
Deeds of the Franks and other Pilgrims to Jarusalem, London 1962.
 Armstrong, Karen, Holy War: The Crusades and Their Impact on Today‟s World, London- Papermarc
1992.
 Artuk, İbrahim, Artuk Beğ, Ankara 1988.
 Attaliotae, Michaelis, Historia, yay. ve Lat. terc. Brunet de Presle-Immanuel Bekker, Corpus
Scriptorum Historiae Byzantinae, Bonnae-Weberi 1853.
 Ayiter, Kudret, “Myriokephalon Savaşı Nerede Olmuştur”, VIII. Türk Tarih Kongresi, Bildiriler, Ankara
1981, 689-701.
 Azimî, Tarih, nşr. ve Türkçe terc. Ali Sevim, Azimî Tarihi Selçuklular ile İlgili Bölümler, Ankara 1988.
 Bailly, Auguste, Bizans Tarihi, II, Türkçe terc. Haluk Şaman, İstanbul (bty.).
 Barthold, “Ani”, İslâm Ansiklopedisi, I, Eskişehir 1997, 435-437.
 Baykara, Tuncer, I. Gıyaseddin Keyhüsrev (1164-1211), Gazi-Şehit, Ankara 1997.
 Brand, Charles M., “The Turkish Element in Byzantium, Eleventh-Twelfth Centruies”, Dumbarton Oaks
Papers, S. 43 (1989), 1-25.
 Brosset, M., Gürcistan Tarihi, Selçuklular Devri (1015-1185), Türkçe terc. Hrant D. Andreasyan (Türk
Tarih Kurumu‟nda Basılmamış nüsha).
 Browning, Robert, The Byzantine Empire, Washington DC. 1992.
 Bryennios, Nicephore, Histoire, Introduction, texte, traduction et notes par Paul Gautier, Bruxelles:
Byzantion, 1975; Türkçe terc. O. Kazanlı, Tarihi Hatıralar, (Türk Tarih Kurumu‟nda Basılmamış
nüsha).
 Bundârî, Zubdet al-Nusra va Nuhbat al „Usra; Türkçe terc. Kıvameddin Burslan, Irak ve Horasan
Selçukluları Tarihi, İstanbul 1943.
 Cahen, Claude, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, Türkçe terc. Yıldız Moran, İstanbul 1979.
 Cahen, Claude, Türklerin Anadolu‟ya İlk Girişi, Türkçe terc. Y. Yücel-B. Yediyıldız, Ankara 1992.
 Cahen, Claude, "The Turkish Invasion: The Selchükids”, A History of the Crusades, I, ed. T. M. Setton
and M. W. Baldwin, Philedelphia 1955, 135-176.
 Chalandon, Ferdinand, Jean II Comnene 8118-11439 et Manel I Comnene (1143-1180), Paris 1912.
 Charanis, Peter, "The Byzantine Empire in the Eleventh Century”, A History of the Crusades, I, ed.
Kenneth M. Setton, Philadelphia 1955, 177-219.
 Choniates, Nicetas, O City of Byzantium, Annals of Niketas Choniates, Translated by Harry J.
Magoulias, Detroit 1984; Türkçe terc. Fikret Işıltan, Histoira (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri),
Ankara 1995.
 Cuzcanî, Tabakat-ı Nasırî, yay. Abdulhay Habibî, Tahran 1363 h. ş.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 28
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
 Çay, Abdulhaluk, Anadolu‟nun Türkleşmesinde Dönüm Noktası Sultan II. Kılıç Arslan ve Karamıkbeli
(Myriokephalon) Zaferi (17 Eylül 1176), İstanbul 1984.
 Çay, Abdulhaluk, II. Kılıçarslan, Ankara 1987.
 Daş, Mustafa, "Selçuklu Ülkesinde Bizanslı Mülteciler” Toplumsal Tarih, Aralık 2000, 4-12.
 Demirkent, Işın, Haçlı Seferleri, İstanbul 1997.
 Demirkent, Işın, Sultan I. Kılıçarslan, Ankara 1996.
 Demirkent, Işın, "1071 Malazgirt savaşına Kadar Bizans‟ın Askerî ve Siyasî Durumu”, İ. Ü. Edebiyat
Fakültesi Tarih Dergisi, S. 33, İstanbul 1982, 133-146.
 Demirkent, Işın, "Komnenoslar Sarayında Bir Türk: Ioannes Aksukhos”, XI. Türk Tarih Kongresi,
Bildiriler, II, Ankara 1999, 539-544.
 Demirkent, Işın, "1101 Yılı Haçlı Seferleri Ordularının Anadolu‟da Takip Ettiği Yollar Hakkında”,
Uluslararası Haçlı Seferleri Sempozyumu, 23-25 Haziran 1997 (İstanbul), Ankara 1999, 115-122.
 Ebul Ferec (İbnül İbrî), Tarihi Muhtasarüddüvel, terc. Şerafeddin Yaltkaya, İstanbul 1941.
 Eickhoff, E, "Der Ort der Sclacht Von Myriokephalon”, VIII. Türk Tarih Kongresi, Bildiriler, Ankara
1981, 679-687.
 Finlay, George, History of the Byzantine Empire, London-Newyork 1935.
 Gerdizî, Zeynü‟l Ahbâr, yay. Abdulhay Habibî, Tahran 1363 h. ş.
 Gordlevski, Viladimir, Anadolu Selçuklu Devleti, Türkçe terc. Azer Yaran, Ankara 1988.
 Gregory Abû‟l-Farac İbnü‟l-İbrî (G. Barhebraeus), Abû‟l-Farac Tarihi, İngilizceden Türkçeye terc. Ö. R.
Doğrul, I-II, 2. Baskı, Ankara 1987.
 Honigmann, Ernest, Bizans Devleti‟nin Doğu Sınırı, Türkçe terc. Fikret Işıltan, İstanbul 1970.
 İbnu‟l-„Adîm, Zubdetu‟l-Haleb min Târîh Haleb, II, yay. Samî Dahhân, Dımaşk 1954.
 İbnu‟l-„Adîm, Bugyetü‟t-Taleb fî Tarih Haleb (seçmeler), çeviri, notlar ve açıklamalar Ali Sevim;
Biyogrofilerle Selçuklular Tarihi, Ankara 1989.
 İbn Bibî, El Evamirü‟l-Ala‟iye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟iye, yay. A. Sadık Erzi, Ankara 1956, 22 Türkçe terc.
Mürsel Öztürk, C. I-II, Ankara 1996.
 İbnu‟l-Esîr, el Kâmil fî‟t-Târîh, IX., X, neşr. Carolus Johannes Tornberg, Beyrut 1386/1966; Türkçe
terc. Abdülkerim Özaydın, IX, X, İstanbul 1987.
 Jenkins, Romilly J. H., Byzantium: The Imperial Centuries, A. D. 610-1071, Toronto 1987.
 Kaegi, Walter Emil, "The Contribution of Archery to Turkish Conquest of Anatolia”, Speculum, XXXIX,
Jenuary 1964, 96-108.
 Kafesoğlu, İbrahim, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953.
 Kafesoğlu, İbrahim, "Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu", İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih
Enstitüsü Dergisi, S. 10-11, 1981, 1-18.
 Kafesoğlu, İbrahim, "Doğu Anadolu‟ya İlk Selçuklu Akını (115-1021) ve Tarihi Ehemmiyeti”, 60. Doğum
Yılı Münasebetiyle Fuad Köprülü Armağanı, İstanbul 1953, 259-274.
 Kafesoğlu, İbrahim, "Selçuklu Çağındaki İzmir Türk Beyinin Adı: Çaka mı, Çağa mı, Çakan mı”, İÜ.
Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S. 34, İstanbul 1984, 55-60.
 Kafesoğlu, İbrahim, "Selçuk‟un Oğulları ve Torunları”, Türkiyat Mecmuası, XIII, 1958, 117-130.
 Kaymaz, Nejat, Pervâne Mu„inü‟d-dîn Süleyman, Ankara 1970.
 Kinnamus, John, Deeds of John and Manuel Comnenus, terc. Charles M. Brand, New York: Columbia
University Press 1976, 16 vd.; Türkçe terc. Işın Demirkent, loannes Kinnamos‟un Historia‟sı (11181176), Ankara 2001.
 Komnena, Anna, The Alexiad of The Princess Anna Komnena, Translated by A. Dawes, London 1967;
Türkçe terc. Bilge Umar, Alexiad: Anadolu‟da ve Balkan Yarımadası‟nda İmparator Alexios Komnenos
Dönemi‟nin Tarihi Malazgirt‟in Sonrası, İstanbul 1996.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 29
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
 Köymen, M. Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, C. I, Ankara 1993.
 Köymen, M. Altay, Tuğrul Bey ve Zamanı, İstanbul 1976.
 Köymen, M. Altay, Alp Arslan ve Zamanı, İstanbul 1995.
 Köymen, M. Altay, "Anadolu‟nun Fethi”, Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi, I, Ankara 1961, 89-122.
 Köymen, M. Altay, "Süleymanşah ve Anadolu Selçuklu Devleti‟nin Kuruluşu”, Belleten, LVII/218,
(1993), 71-79.
 Kurat, Akdes Nimet, Peçenek Tarihi, İstanbul, 1937.
 Kurat, Akdes Nimet, Çaka, Orta Zamanda İzmir ve Yakınındaki Adaların Türk Hakimi, İstanbul, 1936.
 Laurent, J., Byzance et les Turcs Seldjoucides dans l‟Asie Occidentale Jusqu‟en 1081, Paris-Nancy
1913.
 Laurent, J, "Rum (Anadolu) Sultanlığının Menşei ve Bizans”, Türkçe terc. Y. Yücel, Belleten, LII/202,
(Nisan 1988), 219-226.
 Laurent, J, "Une Famille Turque au Service de Byzance les Melikes”, Byzantinische Zeitschrift, S. 49
(1956), 349-368.
 Levtchenko, M., Bizans, Türkçe terc. Erdoğan Berktay, İstanbul 1979.
 Merçil, Erdoğan, "Bizans‟ta Selçuklu Hanedan Mensupları”, XI. Türk Tarih Kongresi, Bildiriler, II,
Ankara 1994, 709-721.
 Mirhond, Ravzatu‟s-Safa, C. IV, Luknov 1914.
 Moayedi, Hasan Ghali, "Invasion Seldjoukides En Arménie Byzantine”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C.
VI, S. 10-11, 1968, 127-133.
 Müstevfî, Hamdullah, Tarih-i Güzide, yay. AbdulhHuseyn Nevaî, Tahran 1364 h. ş.
 Necipoğlu, Nevra, "Türklerin ve BizanslIların Ortaçağda Anadolu‟da Birliktelikleri”, Cogito, S. 29,
İstanbul 2001, 74-91.
 Necipoğlu, Nevra, "Aksuhos Ailesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, I., İstanbul 1993.
 Norwich, John Julius, A Short History of Byzantium, New York 1997.
 Norwich, John Julius, Byzantium The Apogee, New York 1992.
 Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Türkçe terc. Fikret Işıltan, Ankara 1991.
 Polemis, D. I., "Notes On Eleventh-Century Chronology (1059-1081), Byzantinische Zeitschrift, LVIII,
(1965), 60-76.
 Psellos, The Chronographia of Michael Psellus, Translated from Greek by E. R. A. Sewter, New
Haven 1953; Türkçe terc. Işın Demirkent, Mikhail Psellos‟un Khronographia‟sı, Ankara 1992.
 Raşid Al-Din Fazlallâh, Câmi „Al-Tavârih, yay. Ahmet Ateş, II, 5. cüz, 2. baskı, Ankara 1999.
 Rasonyi, Lâszlö, Tarihte Türklük, Ankara 1993.
 Rice, Tamara Talbot, The Seljuks in Asia Minor, London, 1961.
 Runciman, Steven, The Firs Crusade, Abridged ed., Tokyo-Dai Nippon 1980.
 Runciman, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi, I, Türkçe terc. Fikret Işıltan, Ankara 1989.
 Runciman, Steven, "The First Crusade: Constantinople to Antioch”, A History of
T. M. Setton and M. W. Baldwin, Philedelphia 1955.
the Crusades, I, ed.
 Sadruddin Ebu‟l-Hasan Ali ibn Nâsir ibn Ali el Hüseynî, Ahbâr üd-Devletis-Selçukıyye, Türkçe terc.
Necati Lugal, Ankara 1943.
 Setton, M. K., "Nureddin‟in Faaliyeti”, terc. K. Y. Kopraman, TAD., C. IV, S. 6-7, Ankara 1966, 505520.
 Sevim, Ali, Genel Çizgileriyle Selçuklu-Ermeni İlişkileri, Ankara 1983.
 Sevim, Ali, Ünlü Selçuklu Komutanları, Afşin, Atsız, Artuk ve Aksungur, Ankara1990.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 30
SELÇUKLU - BİZANS İLİŞKİLERİ
 Sevim, Ali, “Artukluların Soyu ve Artuk Bey‟in Siyasi Faaliyetleri”, Belleten, XXVII/101, (1962), 121146.
 Sıbt İbnü‟l Cevzî, Mîr‟âtü‟z-Zeman fî Tarih‟il Âyan, yay. Ali Sevim, Ankara 1968.
 Simpat Vekayinâmesi (951-1334), Türkçe terc. Hrant D. Andreasyan. (Türk Tarih Kurumu‟nda
Basılmamış nüsha).
 Sümer, Faruk, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, İstanbul 1992.
 Süryani Keşiş Mihail Vekayinâmesi, II, Türkçe terc. H. D. Andreasyan (Türk Tarih Kurumu‟nda
Basılmamış nüsha).
 Tarih-i Al-i Selçuk Der Anadolu (Anonim), yay. Nadire Celâlî, Tahran 1999, 79; Türkçe terc. F. N.
Uzluk, Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi, Ankara 1952.
 Togan, Z. Velidî, Umumi Türk Tarihi‟ne Giriş, Ankara 1981.
 Treadgold, Warren, Byzantium and Its Army 284-1081, Stanford, California 1995.
 Treadgold, Warren, A History of the Byzantine State and Society, Stanford, California, 1997.
 Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, 5. Baskı, İstanbul 1996.
 Turan, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, 4. baskı, İstanbul 1996.
 Turan, Osman, Selçuklular ve İslâmiyet, İstanbul 1980.
 Turan, Osman, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi Tarihi, 2. Baskı, İstanbul 1978.
 Turan, Osman, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, Ankara 1988.
 Tyrensis, Willermus, Historia Rerum in Partibus Transmarinis gestarum; Almanca terc. E. Ve R
Kausler, Geshischte der Kreuzzüge und Königreichs Jerusalem, 2. baskı, Stuttgart 1844, 573.
 Umar, Bilge, Türkiye‟deki Tarihsel Adlar, İstanbul 1993.
 Umar, Bilge, "Myriokephalon Savaşının Yeri: Çivril Yakınında Kûfi Çayı Vadisi”, Belleten, 209, (Nisan
1990), 99-116.
 Urfalı Mateos, Vekayinâme; Türkçe terc. H. D. Andreasyan, Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136)
ve Papaz Grigor‟un Zeyli (1136-1162), 2. Baskı, Ankara 1987.
 Urfalı Vahram, Kilikya Kralları Tarihi, Türkçe terc. Hrant D. Andreasyan, (Türk Tarih Kurumu‟nda
Basılmamış nüsha).
 Uzunçarşılı, İ. H., Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara 1988.
 Vartabet, Vardan, "Türk Fütühatı Tarihi (889-1262)”, Tarih Semineri Dergisi, Türkçe terc. Hrant D.
Andreasyan, İstanbul 1937, 154-245.
 Vasiliev, A. A., History of the Byzantine Empire, II, Wisconsin 1976.
 Vasiliev, A. A, "Manuel Comnenus and Henry Plantagenet”, Byzantinische Zeitschrift, sa: 29, 1919/30,
233-244.
 Vryonis, Speros, The Decline of Medieval Helenism in Asia Minor and the Process of Islâmization from
Eleventh Through the Fifteenth Century, Berkeley 1971.
 Vryonis, Speros, "Patterns of Population Movement in Byzantine Asia 1071-1261”, XV. Congrès
International
 D‟ Études Byzantine, Rapports et Co-Rapports I. Histoire (Athens 1976), 3-19.
 Wittek, Paul, Menteşe Beyliği 13-15. Asırda Garbî Küçük Asya Tarihine Ait Tetkik, Türkçe terc. O. Ş.
Gökyay, 3. baskı, Ankara 1999.
 Wittek, Paul, "Yazijioglu „Ali on the Christian Turks of Dobruca”, Bulletin of the School of Oriental and
African Studies, XIV, 1952, 639-668.
 Yınanç, Mükrimin Halil, Türkiye Tarihi: Selçuklular Devri I Anadolu‟nun Fethi, İstanbul 1934.
 Ioannes Zonaras, Chroniques, Almanca terc., Erich Trapp, Militärs und Höflinge im Ringen um das
Kaisertum, 969 bis 1118 (Nach der Chronik des Johannes Zonaras), Graz 1986.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 31
Download